KARARLAR

KATILMA ALACAĞI - TASFİYE TARİHİNİN KARAR TARİHİ OLMASI

Artık Değere Katılma Alacağı Miktarı Hesaplanırken Mal Rejiminin Sona Erdiği Sırada Mevcut Olan Malların Bu Tarihteki Durumlarına Göre Ancak Tasfiye Tarihindeki Rayiç Değerlerinin Esas Alındığı/Yargıtay Uygulamalarına Göre Tasfiye Tarihi Karar Tarihi Olup İlk Derece Mahkemesince Tasfiye Konusu Taşınmazın Karar Tarihinden Yaklaşık Dört Yıl Önceki Taşınmazın 16.01.2019 Tarihinde Belirlenen 332.696,00 TL Güncel Değerine Göre Katılma Alacağının Hesaplanması Doğru Olmadığı

Abone Ol

T.C.
YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ
E. 2023/4359
K. 2024/1528
T. 7.3.2024

KATILMA ALACAĞI ( Artık Değere Katılma Alacağı Miktarı Hesaplanırken Mal Rejiminin Sona Erdiği Sırada Mevcut Olan Malların Bu Tarihteki Durumlarına Göre Ancak Tasfiye Tarihindeki Rayiç Değerlerinin Esas Alındığı/Yargıtay Uygulamalarına Göre Tasfiye Tarihi Karar Tarihi Olup İlk Derece Mahkemesince Tasfiye Konusu Taşınmazın Karar Tarihinden Yaklaşık Dört Yıl Önceki Taşınmazın 16.01.2019 Tarihinde Belirlenen 332.696,00 TL Güncel Değerine Göre Katılma Alacağının Hesaplanması Doğru Olmadığı )

TASFİYE TARİHİNİN KARAR TARİHİ OLMASI ( Katılma Alacağı - Tasfiye Konusu Taşınmazın Karar Tarihinden Yaklaşık Dört Yıl Önceki Taşınmazın 16.01.2019 Tarihinde Belirlenen 332.696,00 TL Güncel Değerine Göre Katılma Alacağının Hesaplanması Doğru Olmadığı/Mahkemece Tasfiye Konusu Taşınmazın Tasfiye Tarihi İtibariyle Rayiç Değerleri Belirlendikten Sonra Talep Miktarı da Gözetilerek Karar Verilmesi Gerektiği )

4721/m.179,202,219,220,222,225,226,229,230,231,235

ÖZET: Dava, katılma alacağı istemine ilişkindir.

Uyuşmazlık, katılma alacağı talebine dayanak yapılan taşınmazın, davacının kişisel malı niteliğinde olup olmadığı, taşınmazın davacı adına tescili koşullarının bulunup bulunmadığı, tasfiyede malın hangi tarihteki değerinin esas alınması gerektiği, menkul mallara ilişkin katılma alacağının reddinin usul ve yasaya uygun olup olmadığı, 4721 Sayılı Kanun 236. maddesinin davacı lehine uygulanması gerekip gerekmediği, davacının katılma alacağının miktarı noktasında toplanmaktadır.

Artık değere katılma alacağı miktarı hesaplanırken, mal rejiminin sona erdiği sırada mevcut olan malların, bu tarihteki durumlarına göre, ancak tasfiye tarihindeki sürüm (rayiç) değerleri esas alınır. Yargıtay uygulamalarına göre tasfiye tarihi, karar tarihidir.

Somut olayda, İlk Derece Mahkemesince tasfiye konusu taşınmazın, karar tarihinden (20.03.2023) yaklaşık dört yıl önceki, taşınmazın 16.01.2019 tarihinde belirlenen 332.696,00 TL güncel değerine göre katılma alacağının hesaplanması doğru olmamıştır. O halde, Mahkemece, tasfiye konusu taşınmazın tasfiye (önceki karar bozulmakla değer güncelliğini yitirdiğinden bozma sonrası yeni karar tarihine en yakın tarihteki) tarihi itibariyle sürüm (rayiç) değerleri belirlendikten sonra, talep miktarı da gözetilerek karar verilmesi gerekir.

DAVA : Taraflar arasındaki katılma alacağı davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kabulüyle hükmün kaldırılmasına, dosyanın yeniden karar verilmek üzere İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.

Gönderme kararı sonrasında yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davacı vekilinin istinaf başvurunun esastan reddine, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulüyle yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

KARAR : I. DAVA

1.Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; tarafların 06.01.1996 tarihinde evlendiklerini, ergin iki çocuklarının bulunduğunu, tarafların uzun süre Söke'de yaşadıktan sonra Kuşadası'na yerleştiklerini, müvekkilinin çiftçiliği bırakıp ticaretle uğraşmaya başladığını, ailesinden miras kalan Söke ovasında bulunan yerini satıp piyasaya olan borçları ve kefilliği nedeni ile taşınmazı arkadaşı Nuri adına devrettiğini, arkadaşının taşınmazı 315.000,00 TL'ye sattığını, satış bedelinin peyder pey gelmesi nedeni ile büyük bir kısmının arkadaşı Nuri, küçük bir kısmının arkadaşının eşi S. adına yattığını, bir kısmının ise elden davalıya ödendiğini, bunun 75.000,00 TL'si ile restorantın devralındığını, 24.000,00 TL'si ile restorantın bir yıllık kirasının ödendiğini, 95.000,00 TL ile ise müvekkilinin ablası E. adına kayıtlı, halen tarafların oturmakta oldukları S. ili, Kuşadası ilçesi, Sökmen Mahallesi, Hanımcamii mevkii, 1832 Ada, 1 parsel, 9 numaralı bağımsız bölümün satın alınıp davalı adına tescil edildiğini, kalan 20.000,00 TL'nin davalının banka hesabına yatırıldığını, evlilik birliği içerisinde edinilen bir adet ev ile işletmesi davalı adına devralınan restoran ve kafeteryaya ait tüm malzemelerin müvekkilinin kişisel malının satılması ile alındığını, bu sebeple de müvekkilinin kişisel malı olduğunu, davalının işçi vasfı ile kendi bireysel ihtiyaçlarını karşılayacak düzeyde bir işte çalıştığını, taşınmazın ve menkullerin alımında hiçbir maddî katkısının bulunmadığını belirterek, öncelikle taşınmazın davalı adına oluşturulan tapusunun iptali ile müvekkili adına tesciline, menkul malların müvekkiline iadesine, bunların mümkün olmaması halinde bedellerinin en az 1/2'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, şimdilik fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiş, 06.01.2015 tarihli dilekçesi ile; 10.000,00 TL alacağın 8.000,00 TL'nin taşınmaz, 2.000,00 TL'nin menkul mallar için talep edildiğini açıklamıştır.

2.Davacı vekili 09.07.2019 tarihli dilekçesi ile talep sonucunu 332.696,00 TL olarak belirlemiş, hüküm tarihinden itibaren katılma alacağına faiz yürütülmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının evini ve Söke'deki arsasını yakın arkadaşı ...'ye satış göstererek devrettiğini, davacının piyasaya olan borçları ve kefilliğinden dolayı alınan aracın davacının annesi adına kaydedildiğini, aracın kredilerinin ödenmesinde temerrüde düşüldüğünü, müvekkilinin bankadan kredi çektiğini, kendi kişisel hesabından para ekleyerek aracın satış bedelini bizzat ödediğini, restorantın müvekkili adına açıldığını, davacının sigortalı gösterildiğini, restorantın devir bedelinin 70.000,00 TL olduğunu, 50.000,00 TL'nin nakit olarak ödendiğini, kalanın müvekkilinin banka hesabından çekildiğini, kira bedeli için müvekkili adına senet düzenlendiğini, iddia edildiğinin aksine restorantın müvekkili tarafından kiralandığını ve tüm riskin müvekkilinin üzerine bırakıldığını, dava konusu taşınmazın 95.000 TL bedelle satın alındığını, tüm banka borçlarının bizzat müvekkilinin banka hesabından ödendiğini, bir kısım borçlarının karşılanması için de kredi kullanıldığını, restorantın kapanışında tüm çalışanların tazminatlarının müvekkili tarafından karşılandığını, tarafların müşterekken sahip oldukları bir evin hali hazırda ... adına kayıtlı olduğunu, davacının buradan 800,00 TL kira geliri elde ettiğini, tüm bu sebeplerle davanın dayanaksız ve haksız açıldığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

A. İlk Derece Mahkemesi'nin Birinci Kararı

İlk Derece Mahkemesi'nin 26.09.2019 tarihli ve 2014/694 esas, 2019/861 karar sayılı ilamı ile; bilirkişinin 10.11.2017 tarihli raporunda; dava konusu taşınmazda davacının katılma alacağının 100.000,00 TL olduğu, taşınmazın davacıya miras kalan arazinin satışından ele edilen para ile alındığının kabulü halinde davacının katılma alacağının 200.000,00 TL olacağı, Narı Beyaz Ersan adlı işyerindeki eşyaların değerlerinin bilirkişiye tespit ettirilmesi ve yarısının davacıya katılma alacağı olarak verilmesi gerektiği, işyerini davacıya miras kalan arazinin satışından elde edilen para ile alındığının kabulü halinde eşyaların değerinin tamamının davacının katılma alacağı olacağı, katılma alacağına hükmün tarihinden itibaren faiz yürütülebileceği, bilirkişiden alınan 16.01.2019 tarihli ek raporda ise; davacının mal rejiminin tasfiyesi nedeniyle katılım alacağının 166.348,00 TL olduğu, taşınmazın davacıya miras kalan arazinin satışından elde edilen para ile alındığının kabulü halinde davacının katılma alacağının 332.696,00 TL olacağı hususunun bildirildiği, davacının tapu iptal tescil ile mülkiyete ilişkin talebinin değerlendirilmesinde; davacının mal rejiminin tasfiyesi sonucu oluşan hakkı kişisel hak şeklinde bir alacak hakkı olup, ayın (mülkiyet) hakkı şeklinde bir ayni hak talebi olmadığı, bu nedenle davacının ayni hak talebi şeklinde mülkiyet hakkı talebinin kabul edilmediği, davacının terditli olan diğer talepleri incelendiğinde ise; tarafların evlilik tarihleri 06.01.1996, boşanma dava tarihinin 21.10.2011 tarihi olduğu, tarafların biriliğin temelden sarsılma sebebiyle boşanmalarına karar verildiği, kararın 29.05.2013 tarihinde kesinleştiği, davaya konu 1832 ada 1 parselin edinme tarihinin 08.12.2010 olduğu, edinilmiş mallara katılma alacağı rejiminin yürürlükte olduğu dönemde alındığı, mal rejiminin sona erdiği boşanma dava tarihi itibarı ile de mevcut olduğu, mal rejiminin tasfiyesinde eşlerin bağlı bulunduğu rejime ilişkin hükümler uygulanacağı, davacı tarafından, dava konusu taşınmazın, Söke Ovasında bulunan atasından kalan yerlerin satılması sonucu alındığı; ancak kefilliğinden ötürü hacze uğramamak için üçüncü kişi adına tescil edildiği iddia edilmiş ise de, kimsenin kendi muvazaasına dayanarak hak iddia edemeyeceği, tanık anlatımlarıyla da üçüncü kişiye geçirilen taşınmazın satılması işlemin muvazaalı olduğunun anlaşıldığından davacının kişisel malın satılması suretiyle dava konusu taşınmazın alındığı iddiasının ispatlanamadığı, taşınmazın değerinin bilirkişi marifetiyle 332.696,00 TL olarak hesaplandığı anlaşıldığından 1/2 değeri olan 166.348,00 TL nin davalıdan tahsiline karar verildiği, davacının Narı Beyaz Ersan Enişte adlı işletmedeki demirbaşlara ilişkin olarak yönelttiği tasfiye talebi hususu incelendiğinde ise; davacıya demirbaşlara ilişkin fotoğrafları ibraz etmek üzere ihtaratlı iki hafta kesin süre verildiği, davacı tarafın verilen kesin süre içerisinde fotoğrafları sunmadığı, bu kapsamda davacının menkuller konusunda değer tespiti yapılması mümkün olmadığından ispatlanamayan bu talebin reddine karar verildiği gerekçesi ile davanın kısmen kabulü, kısmen reddi ile, hesaplanan 166.348,00 TL katılma alacağının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davacıdan alınarak davalıya verilmesine, fazlaya ilişin istemin reddine karar verilmiştir.

B. Bölge Adliye Mahkemesi'nin Gönderme Kararı

1.İlk Derece Mahkemesi'nin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili tarafından davanın reddedilen kısmı, davalı vekili tarafından davanın kabul edilen kısmı yönünden istinaf yoluna başvurulmuştur.

2.Bölge Adliye Mahkemesi'nin 03.02.2022 tarihli ve 2020/525 Esas, 2022/162 Karar sayılı kararı ile; İlk Derece Mahkeme kararının gerekçesinde, “Taşınmazın değerinin bilirkişi marifetiyle 332.693,00 TL olarak hesaplandığı anlaşıldığından, 1/2 değeri olan 166.348 TL'nin davalıdan tahsiline karar vermek gerekmiştir." denilmesine rağmen, hüküm fıkrasında "Hesaplanan 166.348,00 TL katılma alacağının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davacıdan alınarak davalıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine" karar verildiği, Mahkemece kararın gerekçe ve hüküm sonucu arasında katılma alacağının hangi tarafa verileceği yönünden çelişki yaratıldığı, gerekçe ve hüküm arasında yaratılan bu çelişkinin tek başına kaldırma sebebi oluşturduğundan, hükmün münhasıran bu sebeple kaldırılmasına gerekçede açıklandığı şekilde işlem yapılmak üzere dosyanın gereği için İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.

C. İlk Derece Mahkemesi'nin Son Kararı

İlk Derece Mahkemesi'nin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile bilirkişinin 10.11.2017 tarihli raporunda; dava konusu taşınmazda davacının katılım alacağının 100.000 TL olduğu, taşınmazın davacıya miras kalan arazinin satışından ele edilen para ile alındığının kabulü halinde davacının katılma alacağının 200.000 TL olacağı, Narı Beyaz Ersan adlı işyerindeki eşyaların değerlerinin bilirkişiye tespit ettirilmesi ve yarısının davacıya katılma alacağı olarak verilmesi gerektiği, işyerini davacıya miras kalan arazinin satışından elde edilen para ile alındığının kabulü halinde eşyaların değerinin tamamının davacının katılma alacağı olacağı, katılma alacağına hükmün tarihinden itibaren faiz yürütülebileceği, bilirkişiden alınan 16.01.2019 tarihli ek raporda ise; davacının mal rejiminin tasfiyesi nedeniyle katılma alacağının 166.348,00 TL olduğu, taşınmazın davacıya miras kalan arazinin satışından elde edilen para ile alındığının kabulü halinde davacının katılma alacağının 332.696,00 TL olacağı hususunun bildirildiği, davacının tapu iptal tescil ile mülkiyete ilişkin talebinin değerlendirilmesinde; davacının mal rejiminin tasfiyesi sonucu oluşan hakkı kişisel hak şeklinde bir alacak hakkı olup, ayın (mülkiyet) hakkı şeklinde bir ayni hak talebi olmadığı, bu nedenle davacının ayni hak talebi şeklinde mülkiyet hakkı talebinin kabul edilmediği, davacının terditli olan diğer talepleri incelendiğinde ise; tarafların evlilik tarihleri 06.01.1996, boşanma dava tarihinin 21.10.2011 tarihi olduğu, tarafların biriliğin temelden sarsılma sebebiyle boşanmalarına karar verildiği, kararın 29.05.2013 tarihinde kesinleştiği, davaya konu 1832 ada 1 parselin edinme tarihinin 08.12.2010 olduğu, edinilmiş mallara katılma alacağı rejiminin yürürlükte olduğu dönemde alındığı, mal rejiminin sona erdiği boşanma dava tarihi itibarı ile de mevcut olduğu, mal rejiminin tasfiyesinde eşlerin bağlı bulunduğu rejime ilişkin hükümler uygulanacağı, davacı tarafından, dava konusu taşınmazın, Söke Ovasında bulunan atasından kalan yerlerin satılması sonucu alındığı; ancak kefilliğinden ötürü hacze uğramamak için üçüncü kişi adına tescil edildiği iddia edilmiş ise de, kimsenin kendi muvazaasına dayanarak hak iddia edemeyeceği, tanık anlatımlarıyla da üçüncü kişiye geçirilen taşınmazın satılması işlemin muvazaalı olduğunun anlaşıldığından davacının kişisel malın satılması suretiyle dava konusu taşınmazın alındığı iddiasının ispatlanamadığı, taşınmazın değerinin bilirkişi marifetiyle 332.696,00 TL olarak hesaplandığı anlaşıldığından 1/2 değeri olan 166.348,00 TL nin davalıdan tahsiline karar verildiği, davacının Narı Beyaz Ersan Enişte adlı işletmedeki demirbaşlara ilişkin olarak yönelttiği tasfiye talebi hususu incelendiğinde ise; davacıya demirbaşlara ilişkin fotoğrafları ibraz etmek üzere ihtaratlı iki hafta kesin süre verildiği, davacı tarafın verilen kesin süre içerisinde fotoğrafları sunmadığı, bu kapsamda davacının menkuller konusunda değer tespiti yapılması mümkün olmadığından ispatlanamayan bu talebin reddine karar verildiği gerekçesi ile davanın kısmen kabulü, kısmen reddi ile, hesaplanan 166.348,00 TL katılma alacağının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişin istemin reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesi'nin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekillerince istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

1. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; yeterli gider avansı olduğu ve fotoğraflar kesin süre içerisinde yatırıldığı halde menkullerin değerlerinin tespitinin yapılmamasının ve bu sebeple menkullere ilişkin talebin reddine karar verilmesinin, gayrimenkul yönünden ise kişisel mal olduğu dikkate alınmaksızın talebin tamamına karar verilmesi gerekirken yarı oranında bedele hükmedilmesinin doğru olmadığını, ayrıca kadının sadakat yükümlülüğünü ihlal ettiği ve bu sebeple 4721 Sayılı Kanun 236. maddesinin müvekkili lehine uygulanması gerektiği hususunun değerlendirilmediğini, taleplerinin öncelikle taşınmaz yönünden tapu iptal ve tescil, menküller yönünden aynen iade, bunun mümkün olmaması halinde bedellerinin tamamının davalıdan tahsiline karar verilmesi olduğunun gözetilmediğini, gelinen tarih itibariyle taşınmaz değerinin yeniden belirlenerek sonucu uyarınca davanın tamamının kabulüne karar verilmesi gerektiğini belirterek davanın reddedilen kısmı ile katılma alacağının miktarı yönünden İlk Derece Mahkemesi'nin kararının lehlerine kaldırılmasını talep ederek istinaf yoluna başvurmuştur.

2.Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davanın kısmi dava olarak açılmasına ve süresinde ıslah edilmemesine rağmen talepten fazlaya karar verilmesinin, taşınmazın kadının kişisel malının satışı sonucu alındığının dikkate alınmamasının ve faizin karar tarihinden itibaren uygulanmamasının usul ve yasaya aykırı olduğu belirterek davanın kabul edilen kısmı yönünden İlk Derece Mahkemesi'nin kararının lehlerine kaldırılmasını talep ederek istinaf yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesi'nin yukarıda başlıkta tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, tarafların, 06.01.1996 tarihinde evlendiği, 20.10.2010 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün 29.05.2013 tarihinde kesinleşmesiyle boşandıkları, tasfiyeye konu Aydın/Kuşadası Tapu Sicil Müdürlüğünde kayıtlı, Türkmen Mah., Hanımcamii mevkii, 1832 ada, 1 parsel, arsa nitelikli, 9 numaralı bağımsız bölümün 08.12.2010 tarihinde satış suretiyle edinildiği ve davalı kadın adına tescil edildiği, davaya konu restoranın ise 31.07.2010 tarihinden itibaren davalı kadın adına çalıştırılmaya başlandığı, kadının 02.01.2012 tarihli dilekçesi ile işletmenin 11.12.2011 tarihinde terk edildiğinin bildirildiği, bu hali ile her iki mal varlığının da edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu dönemde edinildiğinin sabit olduğu, toplanan deliller ve incelenen dosya kapsamına göre, dava konu taşınmazın evlilik birliği içerisinde edinilmiş mallara katılma döneminde alındığı, kadın adına tescil olunduğu, davacı erkeğin; taşınmazın ve restorantın ailesinden kalan Söke'deki tarlanın satışından elde edilen para ile alındığını, bu sebeple kişisel malı olduğunu iddia ettiği, davalı kadının ise; taşınmazın annesine ait Söke ovasında bulunan tarlanın satışından gelen paranın karşılıksız tarafına bağışlanması, restorantın ise kendi sahsi hesabından çekilen para ile alındığını, bu sebeple her ikisinin de kişisel malı olduğunu savunduğu, davacı erkeğin, Söke'de bulunan, ailesinden kaldığını iddia ettiği kardeşi E. ile 1/2 hisse ile sahip olduğu tarladaki hissesini 20.02.2009 tarihinde arkadaşı Nuri'ye çevreye olan borçları, kefillikleri nedeni ile satış gibi göstererek devrettiğini, Nuri'nin de başkasına satarak satış parasını peyder pey verdiğini iddia etmiş ise de, tanık sıfatı ile dinlenen ..., nizalı bir devirden bahsetmeksizin, tarladaki hissenin ve davacıya ait evin davacının borçları nedeni ile kendisine satıldığını ifade ettiği, yine her ne kadar davalı da, taşınmazın annesinin bağış olarak verdiği para ile aldığınını savunmuş ise de, her iki tarafın bu husustaki iddia ve savunmalarının, dinlenen tanıklarının beyanları dışında bu beyanları destekleyen banka kaydı ya da başka bir resmi belge ile ispat edilemedikleri, taraflar açıkça yemin deliline de dayanmadıkları, o halde Mahkemece, taşınmazın tarafların kişisel mallarının satışı sureti ile alındığına ilişkin iddia ve savunmalarının dikkate alınmamasında usulsüzlük görülmediği, katılma alacağı Yasa'dan kaynaklanan bir hak olup, bu hakkı talep eden eşin gelirinin olmasına veya söz konusu mal varlığının edinilmesine, iyileştirilmesine ya da korunmasına katkıda bulunulmasına gerek bulunmadığı, o halde, evlilik birliği içerisinde edinilen taşınmazın tarafların paylı mülkiyetinde olduğunun kabulünün zorunlu olduğu, Mahkemece davacıya, restorana ait menkul malların değerinin tespiti amacıyla bilirkişi için takdir edilen 250,00 TL bilirkişi ücreti ile talimat giderleri toplamı 450,00 TL delil avansını yatırması için 08.03.2017 tarihli celsede kesin mehil verilerek sonuçları hatırlatılmış ise de, delil avansının maddî imkansızlıklar nedeni ile süresinden sonra 28.04.2017 tarihinde yatırıldığı, davacı tarafından süresinde sunulduğu iddia edilen fotoğraflara ise usulünce delil olarak dayanılmadığı, bu durumda, davacının menkul mallara yönelik talebinin ispat edilemediğine ilişkin mahkeme gerekçesinde bir usulsüzlük görülmediği, eldeki davanın, taşınmazın tapu kaydının iptali ve adına tescili ile, menkul malların aynen iadesine, olmadığı takdirde fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere şimdilik 10.000,00 TL katılma alacağının faizi ile davalıdan tahsiline yönelik katılma alacağı isteğine ilişkin olduğu, belirsiz alacak davası niteliğinde olduğundan davacı tarafça sunulan 09.07.2019 tarihli dilekçenin ıslah dilekçesi değil, talep açıklama dilekçesi olduğu, kaldı ki anılan dilekçenin ıslah talebini içerdiği ve eksik harcın yatırılarak davanın ıslah edildiğinin anlaşıldığı, o halde Mahkemece, taşınmazın karar tarihine en yakın tarihteki rayiç değerinin yarı oranında erkeğin katılma alacağının bulunduğuna ilişkin kabul gerekçesinde isabetsizlik görülmediği, buna göre davalının, davanın belirsiz alacak davası olarak açılmasında hukuki yarar bulunmadığı, usulüne uygun ıslah dilekçesi sunulmadığı, bu sebeple iddianın genişletildiği yönündeki istinaf taleplerinin kabulünün mümkün olmadığı, kural olarak, eşlerden birine ait mal varlığında, diğer tarafın mülkiyet veya başka ayni hak talebi söz konusu olamayacağı, mal rejiminin tasfiyesi davasını açan alacaklı eşe tanınan hak ayni olmayıp, kişisel alacak hakkı olduğu, 4721 Sayılı Kanun'un 226. maddesinin 3. fıkrasında ise "Eşler karşılıklı borçları ile ilgili düzenleme yapabilirler" hükmüne yer verildiği, anılan kanuni düzenlemelerden de anlaşılacağı gibi, borcun ayın olarak ödenmesi borçlu eşe tanınmış bir hak olduğu, başka bir anlatımla, tasfiye alacaklısı ayrık durumlar hariç ayni hak isteğinde bulunamayacağı, ancak borçlu eş isterse, mal rejiminin tasfiyesine ilişkin dava sonuçlanıncaya kadar borcunu ayın olarak ödemeyi kabul edebileceği, açıklanan bu kuralın istisnaları 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 226. maddesinin 2. fıkrasında (alacaklı eşin tasfiyeye konu paylı malda üstün yararını kanıtlaması) ve 240. maddesinde (aile konutu veya eşyanın söz konusu olması) tahdidi olarak belirlendiği, istinafa konu davadaki somut olayda, açıklanan istisnai durumların mevcut olmadığı, mahkemece, yazılı şekilde taşınmaz yönünden davanın reddine karar verilmesinde ve red gerekçesinde bir usulsüzlük görülmemiş ise de, gerekçede açıkça yazıldığı halde hükümde bu talebin karşılanmaması doğru görülmediği, yeniden yargılama gerektirmeyen bu husus hakkında karar verilmesi gerektiği, Mahkemece, davacı lehine hüküm altına alınan katılma alacağına ilk kararın verildiği 26.09.2019 tarihinden geçerli olmak üzere faiz uygulanmasına karar verilmesi gerekirken, yanlışa düşülerek dava tarihinden itibaren faiz uygulanması doğru olmadığı, yeniden yargılamayı gerektirmeyen bu husus hakkında da karar verildiği gerekçesi ile davacının tüm istinaf taleplerinin esastan reddine, davalı kadının katılma alacağına dava tarihinden itibaren faiz uygulanmasına yönelik istinaf talebinin kabulü ile, kararın buna ilişkin hüküm fıkrasının kaldırılmasına, yeniden hüküm tesisine; davanın kısmen kabulü ile, hesaplanan 166.348,00 TL katılma alacağının ilk karar tarihi olan 26.09.2019 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, davacının taşınmaza yönelik mülkiyet talebinin reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesi'nin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde öne sürdükleri sebeplerle Bölge Adliye Mahkemesi'nin kararının hatalı olduğunu belirterek davanın reddedilen kısmı ile katılma alacağının miktarı yönünden yönünden Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava, katılma alacağı istemine ilişkindir. Uyuşmazlık, katılma alacağı talebine dayanak yapılan taşınmazın, davacının kişisel malı niteliğinde olup olmadığı, taşınmazın davacı adına tescili koşullarının bulunup bulunmadığı, tasfiyede malın hangi tarihteki değerinin esas alınması gerektiği, menkul mallara ilişkin katılma alacağının reddinin usul ve yasaya uygun olup olmadığı, 4721 Sayılı Kanun 236. maddesinin davacı lehine uygulanması gerekip gerekmediği, davacının katılma alacağının miktarı noktasında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk

6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 190. maddesi, 369. maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371. maddeleri; 4721 Sayılı Kanun'un 6. maddesi, 179. maddesi, 202. maddesi, 219. maddesi, 220. maddesi, 222. maddesi, 225. maddesinin ikinci fıkrası, 226. maddesi, 227. maddesi, 229. maddesi, 230. maddesi, 231. maddesi, 235. maddesinin birinci fıkrası, 236. maddesi.

3. Değerlendirme

1.Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre, davacı erkek vekilinin aşağıdaki paragrafın kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

2.Artık değere katılma alacağı miktarı hesaplanırken, mal rejiminin sona erdiği sırada mevcut olan malların, bu tarihteki durumlarına göre, ancak tasfiye tarihindeki sürüm (rayiç) değerleri esas alınır (4721 Sayılı Kanun madde 227/1, 228/1, 232 ve 235/1). Yargıtay uygulamalarına göre tasfiye tarihi, karar tarihidir.

Somut olayda, İlk Derece Mahkemesince tasfiye konusu taşınmazın yukarıda izah edilen ilkeye aykırı şekilde, karar tarihinden (20.03.2023) yaklaşık dört yıl önceki, taşınmazın 16.01.2019 tarihinde belirlenen 332.696,00 TL güncel değerine göre katılma alacağının hesaplanması doğru olmamıştır. O halde, Mahkemece, tasfiye konusu taşınmazın tasfiye (önceki karar bozulmakla değer güncelliğini yitirdiğinden bozma sonrası yeni karar tarihine en yakın tarihteki) tarihi itibariyle sürüm (rayiç) değerleri belirlendikten sonra, talep miktarı da gözetilerek karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olmuş, bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ : Açıklanan sebeplerle;

1.Davacı erkek vekilinin bozma kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının REDDİNE,

2.Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının güncel değer yönünden BOZULMASINA,

Peşin alınan harcın istek halinde yatırana iadesine,

Dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 07.03.2024 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Kazancı Elektronik ve Basılı Yay. A.Ş.ne ait Kazancı Hukuk Otomasyon veritabanından alınmıştır. © Tüm Hakları Saklıdır