KANUN YOLUNA BAŞVURUDAN VAZGEÇİLMESİNİN HUKUKİ SONUÇLARI

Abone Ol

Ceza yargılamasında, kanun yoluna başvuru hakkına sahip olanlar bu haklarını bazen kullanmayabilirler. Bu hakkın kullanılmaması sonucunda, kanunun öngördüğü sürenin dolmasıyla mevcut karar taraflar yönünden kesinleşecektir.

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu, 1412 sayılı Kanunun 295 inci maddesinde yer alan kanun yoluna başvuru hakkından vazgeçmeyi benimsememiştir.

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu, bu konuda sadece başvurulduktan sonra, geri almayı hüküm altına almıştır.

Bu yasal düzenlemeye göre, kanun yoluna süresinde başvurulduktan sonra mercii tarafından karar verilinceye kadar bu başvurudan vazgeçilebilmesi mümkündür.

Kanun yoluna başvurulduktan sonra bundan vazgeçilmesi

Nitekim 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 266. maddesinin birinci fıkrasına göre; kanun yoluna başvurulduktan sonra bundan vazgeçilmesi, mercii tarafından karar verilinceye kadar geçerli kabul edilmektedir.

Cumhuriyet savcısı tarafından sanık lehine yapılan başvuru

Belirtmek gerekir ki, Cumhuriyet savcısı tarafından sanık lehine yapılan başvurudan onun (sanığın) rızası olmaksızın vazgeçilmesi mümkün değildir.

Cumhuriyet savcısı, sanık lehine veya aleyhine kanun yoluna gidebileceğinden bu hususu açık bir şekilde başvurusunda açıklamış olmalıdır.

Sanık lehine veya aleyhine kanun yoluna gidildiği hususunda açıklık bir olmaması

Şayet Cumhuriyet savcısı, sanık lehine veya aleyhine kanun yoluna gidildiği hususunda başvurusunda herhangi bir açıklama yer almıyorsa, başvurunun sanık lehine olduğu hususu kabul edilecektir.[1]

Cumhuriyet savcısı sanık aleyhine başvurusunu kendiliğinden geri alabilirse de, lehe başvurusundan vazgeçmesinin geçerli olması sanığın bunu kabul etmesi koşuluna bağlı tutulmuştur.

Müdafiin veya vekilin başvurudan vazgeçebilmesi

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 266. maddesinin ikinci fıkrasına göre; müdafiin veya vekilin başvurudan vazgeçebilmesi, vekâletnamede bu hususta özel yetkili kılınmış olması koşuluna bağlıdır.

Başka bir söylemle; katılan, şüpheli veya sanık avukatı, vekâletnameyle verilmiş açık yetki varsa kanun yoluna başvuruyu geri alabilirler.

Başvurulan kanun yolundan vazgeçildiğinde şüpheli veya sanık ile müdafiin iradesinin çelişmesi

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 266. maddesinin üçüncü fıkrasına göre; Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 150 nci maddenin ikinci fıkrası uyarınca, kendisine müdafi atanan şüpheli veya sanıklar yararına kanun yoluna başvurulduğunda veya başvurulan kanun yolundan vazgeçildiğinde şüpheli veya sanık ile müdafiin iradesi çelişirse müdafiin iradesi geçerli sayılacaktır.

Bilindiği üzere Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 150 nci maddenin ikinci fıkrasıyla on sekiz yaşını doldurmamış ya da sağır veya dilsiz veya kendisini savunamayacak derecede malûl olanlara avukat atanması zorunluluğu, kendilerini yeterince savunamayacakları gerekçesine dayanmaktadır. Bu nedenle bu durumdaki şüpheli veya sanıklar yararına kanun yoluna başvurulduğunda veya başvurudan vazgeçildiğinde avukatın tercihi geçerli olacaktır.[2]

YARGITAY UYGULAMASI

Sanığın mahkemenin kararının onaylanmasını talep ettiği haller

Yargıtay, sanık vekilinin dilekçe ile yasal süresi içerisinde istinaf yasa yoluna başvurduğu ve sanığın cezaevi idaresi aracılığıyla gönderdiği dilekçeleri ile Mahkemenin kararının onaylanmasını talep ettiği olayda, sanığın bu talebinin yasa yolundan vazgeçme niteliğinde olduğunu, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 266/3. maddesindeki savunmanın iradesine üstünlük tanınması gerektiğine ilişkin istisna halin de dosyada söz konusu olmadığını, sanığın istinaf yasa yolundan vazgeçmesinin geçerli kabul edilmesinin zorunlu olduğunu, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 266/1. maddesi uyarınca sanığın istinaf yasa yolundan vazgeçmesi nedeniyle, savunmanının temyiz isteminin reddine ve dosyanın inceleme yapılmaksızın mahkemesine iadesine karar verilmesi gerektiğine karar vermişti.[3]

Yargıtay, kararlarında sanığın mahkemenin kararının onaylanmasını talep etmesine ilişkin dilekçesini, yasa yolundan vazgeçme niteliğinde olduğuna işaret etmektedir.[4]

İstinaf yoluna başvurudan feragat ettiğini açıkça belirtmeden sadece hakkında verilen kararın onaylanmasını talep etme hali

Şayet sanık, istinaf yoluna başvurudan feragat ettiğini açıkça belirtmeden sadece hakkında verilen kararın onaylanmasını talep ettiği hallerde, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 266/1. maddesi uyarınca sanığın istinaf yasa yolundan vazgeçmesi nedeniyle, savunmanının temyiz isteminin reddine ve dosyanın inceleme yapılmaksızın mahkemesine iadesine karar verilmelidir. Bu gibi hallerde istinaf yasa yolu incelemesi yapılarak karar verilmesi halinde, verilen kararın yok hükmünde olduğu kabul edilmelidir.[5]

Cumhuriyet savcısının sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünü sanık lehine temyiz ettikten başvurudan vazgeçmesi

Cumhuriyet savcısı sanık hakkında kurulan mahkumiyet hükmünü sanık lehine temyiz ettikten sonra temyizden vazgeçmiş ise; 1412 sayılı CMUK'un 295/1. maddesinin 2. cümlesi ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 266/1. maddesinin 2. cümlesi gereğince sanığın muvafakati alınmadığı zaman vazgeçmenin geçersiz olduğu kabul edilmektedir.[6]

Sanık müdafiinin mahkumiyet hükmünü yasal süresinde temyiz ettikten sonra, sanığın bulunduğu Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğü aracılığıyla gönderdiği, dilekçe ile örneğin; “..dosyamdan ivedi şekilde feragat ediyorum, dosyamın onanmadan acilen tarafıma gönderilmesini istiyorum..." şeklindeki beyanlarıyla temyiz hakkını kullanmak istemediğini belirterek temyizden vazgeçme iradesini açıkladığı olayda, sanık müdafii 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 261. maddesine göre sanığın istemlerine aykırı şekilde temyiz başvurusunda bulunamayacaktır.[7]

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 266/1. maddesi uyarınca sanığın vazgeçmesi nedeniyle dosyanın incelenmeksizin mahkemesine iadesinin sağlanması gerekecektir.[8]

Vekilin temyizden vazgeçme hususunda özel yetkili kılınması

Sanık vekilinin kanun yoluna başvurduktan sonra, başvurudan vazgeçebilmesi için vekâletnamede bu konuda özel yetkilendirme bulunmalıdır. Vekâletnamede vazgeçme yetkisi yoksa vekilin kanun yoluna başvuruda bulunmaktan vazgeçmesi sonuca etkili olmayacaktır.[9]

Mağdurun yasal temsilcisi ile zorunlu vekilinin iradelerinin çelişmesi

Mağdurun velisi veya yasal temsilcisi ile mağdurun zorunlu vekilinin katılma ve kanun yoluna başvurma hususunda iradelerinin çelişmesi halinde, mağdurun velisi veya yasal temsilcisinin iradesine üstünlük tanınması gerekecektir.

Örneğin; mağdurun annesi olan müştekinin duruşmada sanıktan şikâyetçi olmadığını beyan etmesi halinde, aynı duruşmada şikâyetçi olduğunu ifade eden mağdurun zorunlu vekilinin duruşmada davaya katılma talebinin kabulüne ve mağdurun davaya katılmasına karar verilemez. Bu durumda katılma kararı verilse dahi, verilen karar usul ve kanuna aykırı olup kanun yoluna gidilmesini haklı kılmayacaktır.[10]

Örneğin; hakkında Türk Medeni Kanunu hükümlerine göre kısıtlama kararı verilen kendisini savunamayacak derecede akıl hastası reşit mağdurun, kanuni temsilcisi ile CMK'nun 234/2. maddesi uyarınca görevlendirilen vekilinin iradelerinin çelişmesi halinde mağdurun yasal temsilcisinin iradesine üstünlük tanınması gerekecektir.[11]

Örneğin; hastane raporuna göre mental retarde olan mağdureye atanan yasal temsilci konumundaki vasinin, duruşmada sanıktan şikâyetçi olmadığını ve davaya katılmak istemediğini beyan etmesi halinde, mağdureye CMK'nun 234/2. maddesi uyarınca Baro tarafından görevlendirilen vekilin mağdure adına davaya katılmayı talep etme hakkı ve kanun yoluna başvurma yetkisi bulunmamaktadır.[12]

Bunun sonucu olarak 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 234. maddesi uyarınca mağdur için atanan zorunlu vekilin, sanıktan şikâyetçi olduğuna yönelik iradesine üstünlük tanınmalıdır.[13]

Reşit olmayan SSÇ’nin kanun yolu başvurusundan vazgeçmesi

Kanun yoluna başvurudan vazgeçme, vazgeçme tarihi itibari ile 18 yaşından küçük olan suça sürüklenen çocuk hakkında hüküm ifade etmeyecektir. Bu durumda, suça sürüklenen çocuk müdafiinin kanun yolu başvuru talebine itibar edilmelidir.[14]

Örneğin; Suça sürüklenen çocuğun 07.11.2017 ve 23.01.2018 tarihli dilekçelerinde “...dosyamın onaylanmasını istiyorum” şeklindeki temyizden vazgeçme talebi, vazgeçme tarihi itibari ile 18 yaşından küçük olan suça sürüklenen çocuk hakkında hüküm ifade etmeyecektir.

Burada, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 266/3. maddesi gereğince suça sürüklenen çocuk müdafiinin temyiz talebine üstünlük tanınmalıdır.[15]

Sanık ile müdafiin iradesinin çelişmesi

Hükmün sanık müdafii tarafından temyiz edilmesinden sonra, 18 yaşından küçük olan sanığın dilekçesiyle temyiz isteminden vazgeçtiğini belirtmesi halinde, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 150/2. ve 266/3. maddelerindeki düzenleme nazara alınarak hükmü temyiz eden sanık müdafiinin iradesine üstünlük tanınması gerekir.[16]

(Bu köşe yazısı, sayın Dr. Suat ÇALIŞKAN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)

-------------------------------

[1] Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 17.12.1930 gün ve 26/32 sayılı kararında da işaret edildiği üzere başvuru sanık lehine sayılacaktır.

[2] Y.6.CD,E: 2018/3524, K: 2019/815, KT:13.02.2019: “….Dava: ... 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 05.03.2018 gün, 2017/588 esas ve 2018/130 sayılı kararı ile nitelikli yağma suçundan verilen mahkumiyet hükümlerine karşı, sanıklar ... ve ... savunmanlarının, CMK'nin 272 ve müteakip maddeleri uyarınca İstinaf kanun yoluna başvurması üzerine; ... Bölge Adliye Mahkemesi 8. Ceza Dairesince dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 09.05.2018 gün, 2018/1307 esas ve 2018/1100 sayılı karar ile; sanıklar hakkında mağdur ...’a karşı nitelikli yağma suçu yönünden kesin; mağdur ...’a karşı nitelikli yağma suçu yönünden ise temyizi kabil olmak üzere “İstinaf başvurularının esastan reddine” karar verildiği, sanıklar savunmanlarının yasal sürede temyiz davası açtıkları, 27.07.2001 doğumlu sanık ...’ın cezaevi aracılığı ile göndermiş olduğu 25.05.2018 tarihli dilekçede cezasının onanması” yönündeki temyizden vazgeçme iradesini yansıttığı tarihte henüz 18 yaşını doldurmadığı anlaşıldığından; 5271 sayılı CMK’nin 266/3. madde ve fıkrası gereğince sanık ... savunmanının temyiz talebine üstünlük tanınıp…”

[3] Y.6.CD, E: 2018/ 2371, K: 2018 / 5185, KT:11.07.2018; Ayrıca bkz.; YCGK'nun 27/09/2016 gün ve 2016/10-142 Esas, 2016/325 sayılı kararı. İstanbul BAM,1. CD,E: 2018/57, K: 2018/137, KT:16.02.2018: “…sanık N. A. müdafii tarafından süresi içinde istinaf talebinde bulunulmuş ise de; sanık N. A.'un tutuklu bulunduğu cezaevinden gönderdiği 08.06.2017 tarihli dilekçesiyle kararın onaylanmasını istediğini bildirdiği ayrıca sanık N. A. müdafi Av. ÖFÇ.'in 02.06.2017 tarihli dilekçesiyle; müvekkilinin vazgeçme dilekçesi doğrultusunda işlem yapılmasını belirten istemi nazara alınarak sanık müdafiinin istinaf talebinin feragat nedeniyle CMK'nın 266/1 ve 279/1-b maddeleri uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren 7 günlük süre içinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesine itirazı kabil olmak üzere REDDİNE,…”

[4] Y.6.CD, E: 2018/ 2371, K: 2018 / 5185, KT:11.07.2018: “…Sanık ... hakkında B… Cumhuriyet Başsavcılığınca açılan kamu davası ile Bakırköy 16. Ağır Ceza Mahkemesinin 2016/63 Esas sayılı dosyası üzerinden yapılan yargılama sonucu; 06.12.2017 tarihli ve 2017/289 sayılı karar ile sanığın yağma suçundan neticeten 8 yıl 4 ay hapis cezası ile mala zarar verme suçundan da neticeten 2.000 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına yönelik kararına sanık savunmanının 08/12/2017 tarihli dilekçesi ile yasal süresi içerisinde istinaf yasa yoluna başvurduğu, sanığın cezaevi idaresi aracılığıyla gönderdiği 21/12/2017 ve sonraki tarihli dilekçeleri ile Mahkemenin kararının onaylanmasını talep etmesine karşın İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 7. Ceza Dairesi tarafından 03.04.2018 tarihli ve 2018/811 Esas, 2018/729 Karar sayılı kararı ile sanığın istinaftan feragatine yönelik talebi hususu gözetilmeksizin istinaf başvurusunun 5271 sayılı CMK'nın 280/1-a maddesinin ilk cümlesi uyarınca esastan reddine dair verilen kararın sanık savunmanı tarafından süresi içerisinde temyiz itirazında bulunularak incelenmesi için Dairemize gönderildiğinin anlaşıldığı, Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 27/09/2016 gün ve 2016/10-142 Esas, 2016/325 sayılı kararı ışığında; sanığın bu talebinin yasa yolundan vazgeçme niteliğinde olup, 5271 sayılı CMK'nın 266/3. maddesindeki savunmanın iradesine üstünlük tanınması gerektiğine ilişkin istisna hali de dosyada söz konusu olmadığı dikkate alındığında; sanık ...'in istinaf yasa yolundan vazgeçmesinin geçerli kabul edilmesinin zorunlu olduğu,5271 sayılı CMK’nın 266/1. maddesi uyarınca sanığın istinaf yasa yolundan vazgeçmesi nedeniyle, savunmanının temyiz isteminin reddine ve dosyanın inceleme yapılmaksızın mahkemesine iadesi yerine, yazılı karar ile istinaf yasa yolu incelemesi yapılarak verilen karar yok hükmünde olduğundan; sanık ... savunmanının anılan temyiz itirazının REDDİNE, dosyanın incelenmeksizin Mahkemesine gönderilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'na iadesine, 11.07.2018 tarihinde oybirliği ile, karar verildi…” Y.6.CD,E: 2018/ 1750, K: 2018 / 5179, KT:09.07.2018: “…Sanık ...'ün mahkumiyetine ilişkin hükme karşı katılan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ile sanık ve savunmanının istinaf kanun yoluna başvurmaları üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Ceza Dairesince dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu verilen 14.06.2017 gün ve 2017/873 E. 2017/929 K. sayılı "esastan red" kararının 22.06.2017 günü sanık savunmanına, 23.06.2017 günü sanık ...'ye tebliğ edildiği, anılan kararı, sanık savunmanının 22.06.2017, sanığın ise 28.06.2017 günlü dilekçeler ile yasal süre içerisinde temyiz ettikleri, ancak sanığın cezaevi aracılığıyla gönderdiği 18.09.2017 günlü dilekçesinde "...dosyamın onaylanarak tarafıma gönderilmesi..." şeklinde beyanda bulunması karşısında; bu dilekçenin temyizden vazgeçme iradesini taşıdığı kabul edildiğinden, sanık ... ve savunmanının temyiz istemlerinin vazgeçme nedeniyle 5271 sayılı CMK’nın 266/1. maddesi uyarınca inceleme dışında tutularak yapılan incelemede;…”

[5] Y.6.CD, E: 2017/ 3222, K: 2018 / 864, KT:07.02.2018: “…Sanık ... hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca 2017/18702 Esas sayılı soruşturma ile 2017/714 numaralı iddianame ile yağma suçundan açılan kamu davasında, Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesinin 2017/97 Esas sayılı dosyası üzerinden yapılan yargılama sonucu; 23.03.2017 tarihli ve 2017/74 sayılı karar ile sanığın yağma suçundan neticeten 6 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına yönelik kararına sanık savunmanının 24/03/2017 ve 27/03/2017 tarihli dilekçeleri ile yasal süresi içerisinde istinaf yasa yoluna başvurduğu, sanığın cezaevi idaresi aracılığıyla gönderdiği 29/03/2017 tarihli dilekçesi ile Mahkemenin kararının onaylanmasını talep etmesine karşın Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 13. CD,tarafından 05.05.2017 tarihli ve 2017/1019 Esas, 2017/985 Karar sayılı kararı ile "Sanık ... Işık, 29/03/2017 tarihli dilekçesiyle istinaf yoluna başvurudan feragat ettiğini açıkça belirtmeden sadece hakkında verilen kararın onaylanmasını talep ettiğinden ve onama yetkisi de Dairemize ait bulunduğundan istinaftan vazgeçme olarak değerlendirilemeyeceği belirlenerek yapılan incelemede: sanık ve savunmanının istinaf başvurularının 5271 sayılı CMK'nın 280/1-a maddesinin ilk cümlesi uyarınca esastan reddine," dair verilen kararın sanık savunmanı tarafından süresi içerisinde temyiz itirazında bulunularak incelenmesi için Dairemize gönderildiğinin anlaşıldığı, Ancak; Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 27/09/2016 gün ve 2016/10-142 Esas, 2016/325 sayılı kararı ışığında; sanığın bu talebinin yasa yolundan vazgeçme niteliğinde olup, 5271 sayılı CMK'nun 266/3. maddesindeki savunmanın iradesine üstünlük tanınması gerektiğine ilişkin istisna halinde dosyada söz konusu olmadığı dikkate alındığında; sanık ...'in istinaf yasa yolundan vazgeçmesinin geçerli kabul edilmesinin zorunlu olduğu, 5271 sayılı CMK’nın 266/1. maddesi uyarınca sanığın istinaf yasa yolundan vazgeçmesi nedeniyle, savunmanının temyiz isteminin reddine ve dosyanın inceleme yapılmaksızın mahkemesine iadesi yerine, yazılı gerekçe ile istinaf yasa yolu incelemesi yapılarak verilen karar yok hükmünde olduğundan; sanık ... savunmanının anılan temyiz itirazının REDDİNE, dosyanın incelenmeksizin Mahkemesine gönderilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'na iadesine, 07/02/2018 tarihinde oybirliği ile karar verildi…”

[6] Y.3.CD, E: 2017/ 5127, K: 2018 / 1110, KT:05.02.2018.

[7] Y.13.CD, E: 2017/ 2825, K: 2017 / 6670, KT:06.06.2017

[8] Y.13.CD, E: 2017/ 2825, K: 2017 / 6670, KT:06.06.2017: “…II- Sanık ... hakkında hırsızlık ile sanık ... hakkında hırsızlık, işyeri dokunulmazlığının ihlali ve mala zarar verme suçlarından kurulan hükümlerin temyiz incelenmesinde; Sanık ... müdafiinin hükmü 15.03.2016, sanık ... müdafiinin de hükmü 10.03.2016 tarihli dilekçeleri ile yasal süresinde temyiz ettikleri, ancak sanıkların bulundukları A… M Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğü aracılığıyla gönderdikleri, 24.03.2017 ve 13.03.2017 tarihli dilekçeleri ile “..dosyamdan ivedi şekilde feragat ediyorum, dosyamın onanmadan acilen tarafıma gönderilmesini istiyorum..." şeklindeki beyanlarıyla temyiz haklarını kullanmak istemediklerini belirterek temyizden vazgeçme iradelerini açıkladıkları, sanıklar müdafiilerinin 5271 sayılı CMK’nın 261. maddesine göre sanıkların istemlerine aykırı şekilde temyiz başvurusunda bulunamayacaklarının anlaşılması karşısında; 5271 sayılı CMK’nın 266/1. maddesi uyarınca sanıkların vazgeçmeleri nedeniyle dosyanın incelenmeksizin mahkemesine iadesinin sağlanması için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'na GÖNDERİLMESİNE,…”

[9] Y.10.CD,E: 2014/ 2497, K: 2017/1573, KT:25.04.2017: “…Sanıklar müdafiinin 05.03.2013 tarihli temyiz dilekçesi içeriğinden tüm sanıklar hakkında verilen hükümlere yönelik temyiz isteminde bulunduğu ve sanık ...'ın vekil tayin ettiği ... Noterliğince düzenlenen 25.05.2012 tarihli, 5465 yevmiye numaralı vekaletnameye göre temyizden vazgeçme hususunda özel yetkili kılınmamış olduğu nedenle, CMK'nın 266/2. maddesi dikkate alındığında sanık ... hakkında verilen hükümlere yönelik yaptığı temyizden 12.03.2013 tarihli dilekçesiyle vazgeçmesinin, sonuca etkili olmadığı belirlenerek yapılan incelemede;…”

[10] Y.14.CD,E: 2011/ 3249, K: 2012 / 7349, KT:27.06.2012: “…CMK.nın 234. maddesi uyarınca atanan mağdurun zorunlu vekili, atandığı ceza davasında mağdura hukuki yardımda bulunmakla görevlidir. Bu görev velinin M.K.daki hak ve yetkilerini bertaraf eden bir hukuki durum yaratamaz. Veli, M. K. hükümlerine göre velayeti altındaki çocuğunun hali hazır ve gelecekteki her türlü hak ve menfaatlerini en geniş şekilde ve en küçük ayrıntısına kadar düşünmesi ve ona göre gerekli irade ve kararlarda bulunması gereken kişidir. Nasıl ki, 15 yaşını doldurmuş bulunan ve mümeyyiz olan bir mağdurun ceza yargılamasında şikâyet ya da kamu davasına katılma gibi durumlardaki iradesinin, zorunlu vekilin bu konudaki iradesi ile ters düşmesi halinde mağdurun iradesi geçerli sayılıyorsa, M.K. ve CMK. hükümlerine göre, velayet altındaki mağdurun zorunlu vekilinin iradesinin velisinin iradesi ile uyuşmaması halinde velinin iradesine üstünlük tanınması zorunludur. Aksi halde ceza davasında M. K.daki velayet müessesini yok saymak ve çocuğun mevcut ve gelecekteki her türlü hak ve menfaatini, hukuki yardımdan başka bir görevi olmayan muhtemelen çocuğu, ailesini ve çevresini yeterince tanımayan zorunlu vekile teslim etmek olur ki, hukuk düzeninin böyle bir tercihi kabul ettiği söylenemez. Aleyhinde verilen hükme karşı müdafii tarafından kanun yoluna başvurulduğunda aleyhe bozma yasağı bulunan sanıkla ilgili CMK.nın 266/3. maddesindeki istisnai düzenlemenin kıyas yoluyla burada uygulama imkanı düşünülemez. Sonuç: Olayda, nüfus kaydına göre, suç tarihi itibarıyla 4 yaşı içinde bulunan mağdurun velisi olan annesi müştekinin 23.11.2006 tarihli duruşmada sanıktan şikâyetçi olmadığını beyan ettiği halde, aynı duruşmada şikâyetçi olduğunu ifade eden mağdurun zorunlu vekilinin 28.12.2006 tarihli duruşmada davaya katılma talebinin kabulüyle mağdurun davaya katılmasına dair verilen karar usul ve kanuna aykırı olup temyize hak vermeyeceğinden, mağdur vekilinin temyiz isteminin 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek CMUK.mn 317. maddesi uyarınca REDDİNE, 27.06.2012 tarihinde oybirliği ile karar verildi….”

[11] YCGK, E: 2014/599, K: 2017/431, T: 24.10.2017. Mağdurun sanıktan şikâyetçi olmadığına ilişkin beyanı karşısında, mağdur için atanan zorunlu vekilin katılma isteminde bulunup bulunamayacağı sorunu ile ilgili Yargıtay’ın tam aksi kararları da bulunmaktadır. Bu konu ile ilgili Yargıtay eski kararlarında şu hususları dile getirmekteydi: Mağdurun ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 234/2. maddesi uyarınca görevlendirilen zorunlu vekilin aynı Yasanın 237/1. maddesi uyarınca davaya katılma hakkı bulunmaktadır. Şayet katılma yönünde bir talepte bulunmamasına rağmen katıldığı oturumlarda şikâyetçi olduğu yönünde yorumlanması gereken beyanlarda bulunma ve verilen hükümleri de sanık aleyhine temyiz ederek şikâyetçi olduğu yönünde irade ortaya konulabilir. 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 238/2. maddesi uyarınca şikâyeti belirten beyanlar üzerine davaya katılma hakkının hatırlatılması zorunludur. Bu zorunluluğa uyulmaması açıkça yasaya aykırı kabul edilmektedir.  Bundan başka mağdurun sanıktan şikayetçi olmadığına ilişkin beyanı karşısında, mağdur için atanan zorunlu vekilin katılma isteminde bulunup bulunamayacağı, başka bir anlatımla katılma hakkının varlığını sürdürüp sürdürmediği hususu çözümlenmesi gereken bir sorun olarak karşımıza çıkabilir.  Mağdur için atanan zorunlu vekil ile örneğin, yaşı küçük mağdurun iradelerinin çelişmesi halinde, hangisinin iradesine üstünlük tanınacağı hususunda 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 234. maddesinde açık bir düzenlemeye yer verilmemiştir. 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 266/2. maddesinde yasa yollarına başvurma konusunda, aynı Yasanın 150/2. maddesine göre atanan zorunlu müdafii ile asilin iradesinin çelişmesi halinde, zorunlu müdafiin iradesinin esas alınacağına ilişkin kuralın, mağdur yönünden kıyasen uygulanma imkânı bulunmaktadır. 

[12] YCGK, E: 2014/599, K: 2017/431, T: 24.10.2017.

[13] YCGK, E: 2008/ 5-145, K: 2009/8, KT:27.01.2009: “…Anılan hükümler ışığında somut olay değerlendirildiğinde; suç tarihinde henüz 10 yaşını tamamlamamış bulunan mağdur T…a CYY.nın 234/2. maddesi uyarınca görevlendirilen zorunlu vekilin aynı Yasanın 237/1. maddesi uyarınca davaya katılma hakkı bulunmakla birlikte bu yönde bir talepte bulunmadığı, ancak katıldığı oturumlarda şikayetçi olduğu yönünde yorumlanması gereken beyanlarda bulunduğu ve verilen hükümleri de sanık aleyhine temyiz ederek bu iradesini sürdürdüğü görülmektedir. 5271 sayılı CYY.nın 238/2. maddesi uyarınca şikayeti belirten beyanlar üzerine davaya katılma hakkının hatırlatılması zorunlu olup bu zorunluluğa uyulmaması açıkça yasaya aykırıdır. Öte yandan mağdurun sanıktan şikayetçi olmadığına ilişkin beyanı karşısında, mağdur için atanan zorunlu vekilin katılma isteminde bulunup bulunamayacağı, başka bir anlatımla katılma hakkının varlığını sürdürüp sürdürmediği sorusu da akıllara gelebilir. Mağdur için atanan zorunlu vekil ile yaşı küçük mağdurun iradelerinin çelişmesi halinde, hangisinin iradesine üstünlük tanınacağı hususunda CYY.nın 234. maddesinde açık bir düzenlemeye yer verilmemiştir. Bununla birlikte YCGK.nun 03.06.2008 gün 56-156 sayılı kararında da vurgulandığı üzere, CYY.nın 266/2. maddesinde yasa yollarına başvurma konusunda, aynı Yasanın 150/2. maddesine göre atanan zorunlu müdafii ile asilin iradesinin çelişmesi halinde, zorunlu müdafiin iradesinin esas alınacağına ilişkin kuralın, olayımızda da mağdur yönünden kıyasen uygulanma olanağı bulunmaktadır. Bunun sonucu olarak ta CYY.nın 234. maddesi uyarınca mağdur için atanan zorunlu vekilin, sanıktan şikayetçi olduğuna yönelik iradesine üstünlük tanınmalıdır…”

[14] Y.17.CD,E: 2018/ 1842, K: 2018/6080, KT:30.04.2018.

[15] Y.17.CD,E: 2018/ 1842, K: 2018/6080, KT:30.04.2018: “…Suça sürüklenen çocuk ...’ın 07.11.2017 ve 23.01.2018 tarihli dilekçelerinde “...dosyamın onaylanmasını istiyorum” şeklindeki temyizden vazgeçme talebinin, vazgeçme tarihi itibari ile 18 yaşından küçük olan suça sürüklenen çocuk hakkında hüküm ifade etmeyeceği anlaşılmakla, 5271 sayılı CMK'nın 266/3. maddesi gereğince suça sürüklenen çocuk müdafiinin temyiz talebine üstünlük tanınarak yapılan incelemede;…”

[16] Y.20.CD,E: 2017/461, K: 2018 / 1766, KT:02.04.2018: “…A-Sanık ... hakkında verilen hükmün incelenmesinde: Hükmün sanık müdafii tarafından temyiz edilmesinden sonra, 18 yaşından küçük olan sanığın 07.02.2012 tarihli dilekçesiyle "...cezamın onaylanmasını istiyorum." şeklindeki talebi ile temyiz isteminden vazgeçtiğini belirtmesi karşısında, CMK'nın 150/2. ve 266/3. maddelerindeki düzenleme nazara alınarak hükmü temyiz eden sanık müdafiinin iradesine üstünlük tanınmak suretiyle yapılan temyiz incelemesinde:…”