Bununla birlikte, usul kanunlarının taraflara karar düzeltme yoluna başvurma hakkını tanıdığı hâllerde temyiz incelemesi sonucu verilen kararlara karşı karar düzeltme yoluna başvuru hakkının Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamında olduğunun kabulü gereklidir. Dolayısıyla mahkemeye erişim hakkı, karar düzeltme yolunun açık olduğu hallerde kişilere bu aşamada ileri sürülen iddiaların ilgili yargı merci tarafından incelenmesi yönünde pozitif bir yükümlülük içermektedir.
Bir uyuşmazlığın bir mahkeme tarafından karara bağlanması hakkı, mahkeme hakkından türetilen bir haktır. Gerçekten de bir mahkemenin yalnızca önüne getirilen maddi ve hukuki sorunları inceleyebilmesi yeterli değildir; bu yargı yerinin aynı zamanda bir karar verebilmesi de gerekir. Mahkeme hakkını kullanan tarafın amacı, davanın sonucunda bir karar elde etmektir. Karar elde edemiyorsa, dava açmanın da bir anlamı olduğu söylenemez.
İlgili Kararlar:
♦ (Medikal Kozmetik ve Dış Ticaret Ltd. Şti., B. No: 2014/8282, 8/3/2017)
♦ (Metin Öztürk, B. No: 2014/18838, 8/3/2017)
♦ (Bob Ross İncorporated, B. No: 2015/14347, 3/7/2019)
♦ (Ayhan Şaşar, B. No: 2016/15514, 23/10/2019)
♦ (Petrol Ofisi A.Ş., B. No: 2016/14254, 28/11/2019)
♦ (Ahmet Acar ve diğerleri, B. No: 2018/22894, 15/6/2021)
---
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
AHMET ACAR VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2018/22894) |
|
Karar Tarihi: 15/6/2021 |
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Hasan Tahsin GÖKCAN |
Üyeler |
: |
Hicabi DURSUN |
|
|
Muammer TOPAL |
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ |
|
|
İrfan FİDAN |
Raportör |
: |
Kamber Ozan TUTAL |
Başvurucular |
: |
1. Ahmet ACAR |
|
|
2. Ayşe GÜRCAN |
|
|
3. Başak Elçin ACAR |
|
|
4. Fatma ALABEY |
|
|
5. Hatice ÖNCÜ |
|
|
6. Özer GÜRCAN |
|
|
7. Safiye TEKİN |
|
|
8. Zişan SICAKYÜZ |
|
|
9. Osman GÜRCAN |
|
|
10. Özkan GÜRCAN |
Başvurucular Vekili |
: |
Av. Suat SERT |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; kamulaştırma bedelinin değer kaybına uğratılarak ödenmesi nedeniyle mülkiyet hakkının, yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının, istinaf itirazının incelenmemesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 24/7/2018 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca yapılan inceleme neticesinde, bireysel başvuru formunun 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesi'nin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nde öngörülen usul ve esaslara uygun biçimde doldurulmadığı belirtilerek yeniden tanzim edilecek başvuru formunun sunulması için 24/12/2018 tarihinde bir eksikliğin giderilmesi bildirimi hazırlanmıştır. Söz konusu bildirim, başvurucular vekiline 31/12/2019 tarihinde tebliğ edilmiştir.
5. Başvurucular vekili 15/1/2019 tarihinde söz konusu bildirime istinaden tamamıyla yeni bir başvuru formu düzenleyerek Anayasa Mahkemesine göndermiştir. Başvurucular vekili, yeni sunduğu başvuru formunda ilk başvuru formunda göstermediği iki başvurucuya (Osman Gürcan ve Özkan Gürcan) daha yer vermiştir.
6. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
7. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
8. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
9. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
10. Başvurucuların da aralarında bulunduğu davacılar 20/9/2012 tarihinde İzmir Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı (Belediye) aleyhine kamulaştırmasız el atmaya dayalı tazminat davası açmıştır. Dava dilekçesinde, murislere ait İzmir'in Güzelbahçe ilçesi 1438 parselde kayıtlı tarla vasıflı 425 metrekare yüz ölçümündeki taşınmazın tamamına kamulaştırma yapılmadan yol ve kaldırım geçirmek suretiyle davalı idare tarafından el atıldığı ileri sürülmüş ve 15.000 TL tazminat talep edilmiştir.
11. Başvurucu Zişan Sıcakyüz 21/11/2016 tarihinde açılan davadan vazgeçtiğine dair dilekçe sunmuştur. Başvurucular vekili 24/5/2017 tarihinde bilirkişi raporunda tespit edilen değer doğrultusunda dava konusu miktarı ıslah ederek 214.270 TL tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
12. İzmir 4. Asliye Hukuk Mahkemesi (Mahkeme) 8/9/2017 tarihinde başvurucular Fatma Alabey, Hatice Öncü ve Zişan Sıcakyüz'ün içinde bulunduğu bir kısım davacılar yönünden davayı reddetmiş; diğer davacılar yönünden ise davayı kabul ederek toplam 214.270 TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte ödenmesine karar vermiştir.
13. Mahkeme gerekçeli kararında; imar planında yol ve otopark alanı olarak ayrılan taşınmazın tamamına yol ve kaldırım yapılarak el atılmış olduğunu ve alınan bilirkişi raporu doğrultusunda da tazminat miktarının belirlendiğini açıklamıştır. Mahkeme, davaları reddedilen bir kısım davacılar içerisinde bulunan başvurucu Zişan Sıcakyüz'ün davasından vazgeçtiğini, başvurucular Fatma Alabey ve Hatice Öncü'nün ise taşınmaz maliklerinin mirasçısı olmadıklarını belirtmiştir. Mahkeme, davalı idare lehine 18.806 TL vekâlet ücretinin davaları reddedilen bir kısım davacıdan tahsiline karar vermiştir.
14. Davalı Belediye 16/10/2017 tarihinde istinaf başvurusunda bulunmuştur. Belediye istinaf dilekçesinde; aleyhe maktu vekâlet ücretine hükmedilmesi gerektiğini, fiilî el atma tarihinin araştırılmadığını ve taşınmazın değerinin hatalı hesaplandığını ileri sürmüştür.
15. Başvurucular vekili de 16/10/2017 tarihinde istinaf kanun yoluna başvurmuştur. İstinaf dilekçesinde; hakkında ret kararı verilen başvurucular yönünden nispi vekâlet ücreti yerine maktu vekâlet ücretine hükmedilmesi gerektiği ileri sürülmüştür. Başvurucular vekilinden istinaf karar harcı, istinaf kanun yoluna başvurma harcı ve gider avansı tahsil edilmiştir.
16. İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi (İstinaf Mahkemesi) 31/5/2018 tarihinde davalı idarenin istinaf başvurusunu esastan kesin olmak üzere reddetmiştir. İstinaf Mahkemesi gerekçeli kararında; davalı tarafından istinaf başvurusunda bulunulduğunu belirterek taşınmazın değerinin belirlenmesinde kanuna aykırılık bulunmadığını açıklamıştır. İstinaf Mahkemesi kararında başvurucular vekilinin istinaf başvurusuna ilişkin herhangi bir değerlendirmeye yer verilmemiştir.
17. Mahkemece hükmedilen tazminat bedeli için İzmir 4. İcra Dairesinde başlatılan takip sonucunda idare 18/6/2018 tarihinde davaları kabul edilen içinde davalı kabul edilen bir kısım başvurucuların da bulunduğu davacılara toplam 357.305 TL ödeme yapılmıştır.
18. İstinaf Mahkemesi kararı 25/6/2018 tarihinde başvurucular vekiline tebliğ edilmiştir.
19. Başvurucular vekili 24/7/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
20. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 357. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"(1) Karar aşağıdaki hususları içerir:
...
c) Tarafların iddia ve savunmalarının özeti.
...
d) İleri sürülen istinaf sebepleri.
e) Taraflar arasında uyuşmazlık konusu olan veya olmayan hususlarla bunlara ilişkin delillerin tartışması, ret ve üstün tutma sebepleri, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebep.
f) Hüküm sonucu ile varsa kanun yolu ve süresi.
...
(2) Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.
(3) (Ek:22/7/2020-7251/38 md.) Bölge adliye mahkemesi, başvurunun esastan reddi kararında, ileri sürülen istinaf sebeplerini özetlemek ve ret sebeplerini açıklamak kaydıyla, kararın hukuk kurallarına uygunluk gerekçesini göstermekle yetinebilir."
B. Uluslararası Hukuk
21. İlgili uluslararası hukuk için bkz. Ali Şimşek ve diğerleri, B. No: 2014/2073, 6/7/2017, §§ 23-33; Bob Ross İncorporated, B. No: 2015/14347, 3/7/2019, §§ 16-18.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
22. Mahkemenin 15/6/2021 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucular Osman Gürcan ve Özkan Gürcan Yönünden
1. Başvurucuların İddiaları
23. Başvurucular, kamulaştırmasız el atmaya dayalı tazminatın değer kaybına uğratılacak şekilde ödendiği ve istinaf başvurusunun İstinaf Mahkemesince incelenmediğini belirterek mülkiyet ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
2. Değerlendirme
24. 6216 sayılı Kanun'un 47. maddesinin (3) numaralı fıkrasında başvuru dilekçesinde işlem, eylem ya da ihmal nedeniyle ihlal edildiği ileri sürülen hak ve özgürlüğün ve dayanılan Anayasa hükümlerinin ve ihlal gerekçelerinin belirtilmesinin bir zorunluluk olduğu, aynı maddenin (6) numaralı fıkrasında ise anılan zorunluluk da dâhil olmak üzere başvuru evrakında herhangi bir eksiklik bulunması hâlinde eksikliğin giderilmesi için başvurucu veya varsa vekiline bildirimde bulunulacağı belirtilmiştir.
25. 6216 sayılı Kanun’un 47. maddesinin (5) numaralı fıkrası ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 64. maddesinin (1) numaralı fıkrası gereği bireysel başvurunun başvuru yollarının tüketildiği, başvuru yolu öngörülmemiş ise ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir.
26. Bireysel başvuru için öngörülen otuz günlük süre geçtikten sonra yapılan eksiklik giderimlerinde daha önce öz olarak dahi ileri sürülmemiş hak ihlaline dair yeni iddialarda bulunulması mümkün değildir (Ferhat Yildeniz, B. No: 2017/20129, 15/12/2020, § 29).
27. Somut olayda nihai karar 25/6/2018 tarihinde başvurucular vekiline tebliğ edilmiş ve başvurucular vekili 24/7/2018 tarihinde adil yargılanma ve mülkiyet haklarının ihlal edildiğini ileri sürerek bireysel başvuruda bulunmuştur. Söz konusu başvuruya ilişkin bireysel başvuru formunda başvurucular olarak Özer Gürcan, Ayşe Gürcan, Fatma Alabey, Safiye Tekin, Ahmet Acar, Başak Elçin Acar, Hatice Öncü ve Zişan Sıcakyüz gösterilmiştir. Komisyonca yapılan inceleme neticesinde bireysel başvuru formunun usul ve esaslara uygun biçimde doldurulmadığı belirtilerek yeniden tanzim edilecek başvuru formunun sunulması için 24/12/2018 tarihinde bir eksikliğin giderilmesi bildirimi hazırlanmıştır. Söz konusu bildirim başvurucular vekiline 31/12/2018 tarihinde tebliğ edilmiştir.
28. Başvurucular vekili 15/1/2019 tarihinde söz konusu bildirime istinaden tamamıyla yeni bir başvuru formu düzenleyerek Anayasa Mahkemesine göndermiştir. Başvurucular vekili yeni sunduğu başvuru formunda ilk başvuru formunda göstermediği başvurucular arasında göstermediği Osman Gürcan ve Özkan Gürcan'a ilk defa yer verilmiştir.
29. Başvurucular vekili, nihai kararı 25/6/2018 tarihinde öğrenmesine rağmen 24/7/2018 tarihli bireysel başvuru formunda göstermediği Osman Gürcan ve Özkan Gürcan'ı eksiklik bildirimine istinaden sunduğu 15/1/2019 tarihli bireysel başvuru formunda başvurucu olarak göstermiştir. Dolayısıyla başvurucular vekilinin söz konusu iki başvurucu yönünden nihai kararın öğrenilmesinden itibaren otuz günlük başvuru süresi geçtikten sonra bireysel başvuruda bulunduğu anlaşılmıştır.
30. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin süre aşımı nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Diğer Başvurucular Yönünden
1. Mülkiyet Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
a. Başvurucuların İddiaları
31. Başvurucular, dava tarihi ile ödemenin yapıldığı tarih arasında geçen sürede tazminat bedelinin değer kaybına uğradığını belirterek mülkiyet haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
b. Değerlendirme
32. Anayasa’nın "Mülkiyet hakkı" kenar başlıklı 35. maddesi şöyledir:
“Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir.
Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir.
Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz.”
33. Anayasa Mahkemesi, kamulaştırma alacağının enflasyon karşısında değer kaybına uğratılmasına ilişkin benzeri şikâyetleri daha önce ölçülülük ilkesi yönünden mülkiyet hakkı bağlamında incelemiş ve sonuca bağlamıştır (Mehmet Akdoğan ve diğerleri, B. No: 2013/817, 19/12/2013, §§ 41-65; Ali Şimşek ve diğerleri, §§ 58-69; Türkan Poyraz, B. No: 2015/15388, 13/9/2018; §§ 29-37; Hanım Çeyiz ve Mehmet Gündüz, B. No: 2015/19289, 17/7/2018, §§ 23-29; Kadir Çakar, B. No: 2015/18908, 21/3/2018, §§ 21-28).
34. Buna göre kamulaştırma yoluyla mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin orantılı olabilmesi için taşınmazın gerçek bedelinin malike ödenmesi ve ayrıca ödenen bedelin tespitinde esas alınan tarih ile ödeme tarihi arasında geçen dönemde gerçekleşen enflasyona nispetle taşınmazın hissedilir derecede değer kaybetmemiş olması gerekir (Mehmet Akdoğan ve diğerleri, § 59). Ödenen tutarların enflasyonun etkilerinden arındırılarak güncelleştirilmesi yani kamulaştırma tarihi ile ödeme tarihi arasında geçen süredeki hissedilir değer kaybını telafi edecek biçimde faiz uygulanması, kamulaştırma bedelinin enflasyon karşısında değer kaybetmesini önleyebilecek bir araçtır (Mehmet Akdoğan ve diğerleri, § 42).
35. Yapılan incelemede başvurucunun mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin ölçülü olup olmadığı hususunda bir sonuca varmak için mahkemece tespit edilen gerçek değer ile başvurucuya yapılan ödemelerin enflasyon etkisi arındırılmış sonuçlarının karşılaştırılması gerekmektedir. Elde edilmek istenen kamu yararı ile başvurucunun mülkünden mahrum kalması arasında makul dengenin sağlanıp sağlanmadığını ve müdahalenin ölçülü olup olmadığını tespit etmede önemli olan, yapılan ödemelerin değer kaybının toplam bedele oranı üzerinden başvurucunun maruz kaldığı yükü belirlemektir (Ali Şimşek ve diğerleri, § 66).
36. Kamulaştırma bedelinin değer kaybına uğratılarak ödendiği yönündeki şikâyete ilişkin başvuru konusu olayda da bu ilkelerden ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır. Somut olayda 214.270 TL tazminat bedelinin dava tarihi olan 20/9/2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte ödenmesine karar verilmiş ve 18/6/2018 tarihinde 357.305 TL tutarında ödeme yapılmıştır.
37. Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre başvuruculara ödenmesi gereken 214.270 TL tutarındaki kamulaştırmasız el atma tazminatının 2018 yılı Haziran ayı itibarıyla değer kaybını telafi edecek fark ile birlikte ödenmesi gerekecek bedel 369.015,79 TL'dir. Mahkemece kamulaştırma bedeline 20/9/2012 tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesine karar verilmiş ve başvuruculara icra dosyasında toplam 357.305 TL ödeme yapılmıştır. Bu durumda başvurucuların alacağında meydana gelen değer kaybının %5'in altında olduğu anlaşılmaktadır.
38. Sonuç olarak somut olayda taşınmaz maliklerine ödenen faizin aradan geçen sürede kamulaştırmasız el atma tazminatının uğradığı değer kaybını çok büyük ölçüde karşıladığı anlaşılmaktadır. Yukarıda tespit edilen düzeyde küçük bir farklılığın ise (%5'ten daha az) hesaplama yöntemi sebebiyle oluşabilecek yanılma farklılığı (hata marjı) kapsamında kaldığı değerlendirilmelidir. Bu durumda kamulaştırmasız el atma tazminatının ödenmesi sürecindeki gecikmenin -bu sürede uğranılan zararın karşılanması amacıyla ödenen faiz miktarı da gözetildiğinde- müdahalenin başvuruculara şahsi olarak aşırı bir külfet yüklemediği anlaşılmaktadır. Dolayısıyla mülkiyet hakkına yönelik açık bir ihlal bulunmamaktadır.
39. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
a. Başvurucuların İddiaları
40. Başvurucular, yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle makul sürede yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
b. Değerlendirme
41. 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun'a eklenen geçici 2. maddeye göre Anayasa Mahkemesine yapılan ve münhasıran bu maddenin yürürlüğe girdiği 31/7/2018 tarihi itibarıyla Anayasa Mahkemesinde derdest olan yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı iddiasıyla ilgili bireysel başvuruların Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Tazminat Komisyonu (Tazminat Komisyonu) tarafından incelenerek karara bağlanması öngörülmüştür. Anayasa Mahkemesi Ferat Yüksel (B. No: 2014/13828, 12/9/2018, §§ 27-36) kararında Tazminat Komisyonuna başvuru imkânının getirilmesine ilişkin yolu ulaşılabilir olma, başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama kapasitesinin bulunup bulunmadığı yönünden inceleyerek Tazminat Komisyonuna başvuru yolu tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacağı sonucuna varmış; başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle başvurunun kabul edilemezliğine karar vermiştir.
42. Mevcut başvuruda da söz konusu karardan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
43. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduklarına karar verilmesi gerekir.
3. Mahkemeye Erişim Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
a. Başvurucuların İddiaları
44. Başvurucular, davaları reddedilen bir kısım başvurucu yönünden hükmedilen nispi vekâlet ücretine ilişkin itirazlarının İstinaf Mahkemesince incelememesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
b. Değerlendirme
i. Kabul Edilebilirlik Yönünden
45. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
ii. Esas Yönünden
46. Mahkemeye erişim hakkı, mahkemeye başvuru konusunda etkili bir sistemin var olmasını ve dava açmak isteyen kişilerin mahkemeye ulaşmada açık, pratik ve yeterli fırsatlara sahip olmasını gerektirir. Özellikle hukuki ya da uygulamadaki belirsizlikler kişilerin mahkemeye erişim hakkını ihlal edebilir (Aktif Elektrik Müh. İnş. San. ve Tic. Ltd. Şti., B. No: 2012/855, 26/6/2014, § 34). Bu nedenle mahkemelerin usul kurallarını uygularken yargılamanın hakkaniyetine zarar getirecek ölçüde katı şekilcilikten kaçınmaları gerektiği gibi kanunla öngörülmüş usul şartlarının ortadan kalkmasına neden olacak ölçüde aşırı esneklikten de kaçınmaları gerekir (Kamil Koç, B. No: 2012/660, 7/11/2013, § 65).
47. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddiada bulunma ve savunma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla mahkemeye erişim hakkı, Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğünün bir unsurudur. Diğer yandan Anayasa'nın 36. maddesine "adil yargılanma" ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılanma hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Sözleşme'yi yorumlayan AİHM, Sözleşme'nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının mahkemeye erişim hakkını içerdiğini belirtmektedir (Özbakım Özel Sağlık Hiz. İnş. Tur. San. ve Tic. Ltd. Şti., B. No: 2014/13156, 20/4/2017, § 34).
48. Mahkemeye erişim hakkı, bir uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına gelmektedir (Özkan Şen, B. No: 2012/791, 7/11/2013, § 52). Öte yandan mahkemeye erişim hakkı ilk derece mahkemesine dava açma hakkının yanı sıra itiraz, istinaf veya temyiz gibi kanun yollarına başvurma imkânı tanınmış ise anılan yollara başvurma hakkını da içerir (Ali Atlı, B. No: 2013/500, 20/3/2014, § 49).
49. Usul kanunlarının taraflara istinaf yoluna başvurma hakkını tanıdığı hâllerde ilk derece mahkemesi tarafından verilen kararlara karşı istinaf yoluna başvuru hakkının Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamında olduğunun kabulü gereklidir. Dolayısıyla mahkemeye erişim hakkı, istinaf yolunun açık olduğu hallerde kişilerin bu aşamada ileri sürülen iddiaların ilgili yargı mercii tarafından incelenmesi yükümlülüğünü içermektedir.
50. Somut olayda davaları reddedilen bir kısım başvurucular aleyhine hükmedilen vekâlet ücretinin hatalı olduğu iddiasıyla başvurucular vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Başvuruculardan istinaf başvurusu için harç ve giderler tahsil edilmiştir. Mahkeme, düzenlediği istinaf formunda başvurucuların da istinaf başvurusunda bulunduklarını göstermiş ve istinafa evrak gönderme üst yazısında bu hususu belirtmiştir. Buna karşı İstinaf Mahkemesi başvurucuların istinaf iddiası hakkında olumlu veya olumsuz bir değerlendirme yapmaksızın salt davalı Belediyenin iddiaları kapsamında inceleme yaparak nihai kararını vermiştir.
51. Başvurucular vekili istinaf dilekçesinde 18.806 TL nispi vekâlet ücreti yerine maktu vekâlet ücretine hükmedilmesi gerektiğini iddia etmiş, bunun dışında herhangi bir istinaf nedeni ileri sürmemiştir. Vekâlet ücretinin hatalı hesaplandığına dair iddianın açılan davanın niteliği ve miktarı gözönüne alındığında mahkemeye erişim hakkına yönelik esaslı bir iddiaya dayandığı açıktır. Buna rağmen İstinaf Mahkemesi tarafından başvurucuların iddiası hakkında herhangi bir değerlendirme yapılmamış olması nedeniyle mahkemeye erişim hakkının gereklerinden olan istinaf başvurusunun etkili bir şekilde karara bağlanması yükümlülüğünün ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır.
52. Açıklanan gerekçelerle başvurucuların Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
4. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
53. 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
54. Başvurucular; ihlalin tespit edilmesi, yargılamanın yenilenmesi ile 192.684 TL maddi ve her bir başvurucu için ayrı ayrı 10.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
55. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018) kararında ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağı hususunda genel ilkeler belirlenmiştir Anayasa Mahkemesi diğer bir kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine getirilmemesinin sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına geleceği gibi ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına da işaret etmiştir (Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019).
56. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural mümkün olduğunca eski hâle getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması, ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§ 55, 57).
57. İhlalin mahkeme kararından kaynaklandığı veya mahkemenin ihlali gideremediği durumlarda Anayasa Mahkemesi, 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 79. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın bir örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmeder. Anılan yasal düzenleme, usul hukukundaki benzer hukuki kurumlardan farklı olarak ihlali ortadan kaldırmak amacıyla yeniden yargılama sonucunu doğuran ve bireysel başvuruya özgülenen bir giderim yolunu öngörmektedir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi tarafından ihlal kararına bağlı olarak yeniden yargılama kararı verildiğinde usul hukukundaki yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak ilgili mahkemenin yeniden yargılama sebebinin varlığını kabul hususunda herhangi bir takdir yetkisi bulunmamaktadır. Dolayısıyla böyle bir kararın kendisine ulaştığı mahkemenin yasal yükümlülüğü, ilgilinin talebini beklemeksizin Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı nedeniyle yeniden yargılama kararı vererek devam eden ihlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemleri yerine getirmektir (Mehmet Doğan, §§ 58, 59; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), §§ 57-59, 66, 67).
58. İncelenen başvuruda, istinaf başvurusu hakkında herhangi bir karar verilmemesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır. Dolayısıyla ihlalin mahkeme kararından kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
59. Bu durumda mahkemeye erişim hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Buna göre yapılacak yeniden yargılama ise 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda yapılması gereken iş, başvurucuların istinaf başvuru dilekçesi doğrultusunda İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesince bir inceleme yapılmasından ibarettir. Bu amaçla kararının bir örneğinin istinaf nedenlerini inceleyecek İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesine göndermek üzere İzmir 4. Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
60. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılamanın yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
61. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 294,70 TL harç ve 3.600 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.894,70 TL yargılama giderinin başvurucular Osman Gürcan ve Özkan Gürcan dışındaki diğer başvuruculara müştereken ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Başvurucular Osman Gürcan ve Özkan Gürcan yönünden ihlal iddialarının süre aşımı nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Diğer başvurucular yönünden;
a. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
b. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
c. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin mahkemeye erişim hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere dosyanın İzmir Bölge Adliye Mahkemesi gönderilmesinin sağlanması amacıyla İzmir 4. Asliye Hukuk Mahkemesine (E.2012/243, K.2017/375) GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucuların tazminat taleplerinin REDDİNE,
E. 294,70 TL harç ve 3.600 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.894,70 TL yargılama giderinin başvurucular Osman Gürcan ve Özkan Gürcan dışındaki başvuruculara MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucuların Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 15/6/2021 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.