Kanun Yararına Bozma

Abone Ol

1. Genel Olarak

Kanun yararına bozma (eski adıyla yazılı emir); Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “Olağanüstü Kanun Yolları” başlıklı üçüncü kısmında ve 309. maddesinde düzenlenmekte olup bu kanun yoluna, hakim veya mahkeme tarafından verilen ve istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar ve hükümler için gidilebilmektedir.

Maddeye konu kararların istinaf veya temyiz kanun yolundan geçmeden kesinleşmesinin nedeni, CMK m.272/3’e ve m.286/2’ye göre kesinleşmiş olmaları veya bu yollara gidilebileceği halde sürenin kaçırılması veya istinaf ve/veya temyiz kanun yollarına başvurulmaması gösterilebilir. Buna göre örneğin, hükmolunan adli para cezası üç bin Türk Lirası veya daha az ise istinaf kanun yoluna başvurulamayacak ve hüküm kesinleşecektir. Bu durumda kararın CMK m.309’a konu edilmesi mümkündür. Bununla birlikte; hüküm istinaf veya temyiz aşamasında kesinleşmişse, bu hükme karşı kanun yararına bozma yoluna gidilemeyecektir.

Belirtmek gerekir ki; istinaf başvurusunun miktar, süre veya taraf sıfatının bulunmaması gibi gerekçelerle reddedildiği hallerde, inceleme esas yönünden yapılmadığından, kanun yararına bozma yoluna başvurulabilecektir.

Yine bu doğrultuda; yokluklarında verilip ilgililerine tebliğ olunmadığından kesinleşmeyen hükümler, kanun yolunun türü, süresi ve merciinin gösterilmediği kararlar, kanun yolu açıklamasında yanlış ifade kullanılan kararlar, hukuken yok hükmünde olan kararlar, kesinleşme koşulu gerçekleşmediğinden kanun yararına bozmaya konu olmazlar. Çünkü bu kararlar için olağan kanun yolları halen mevcuttur.

CMK m.309’un metninde; kanun yararına bozma kanun yolunun yalnızca karar veya hükme karşı gidilebilen bir yol olduğundan, cumhuriyet savcısınca verilen kararlar ile idari makamlar tarafından verilen idari yaptırım kararları aleyhine bu yola gidilemeyecektir. Bu kararlara itiraz mümkün olduğu hallerde, itiraz üzerine verilen ceza hakimliği veya ceza mahkemesi kararları aleyhine kanun yararına bozma yolu açılacaktır[1].

Adalet Bakanlığı tarafından kanun yararına bozma kanun yoluna başvurulduğunda, bu talep Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na iletilecek, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı kanun yararına bozma nedenlerini aynen yazarak karar veya hükmün bozulmasını içeren yazısını Yargıtay’ın ilgili ceza dairesine gönderir. Kanun yararına bozmada incelemenin kapsamı hukuka aykırılık olduğunda, bu kanun yolu temyiz niteliği taşır. Bu nedenle, kanun yararına bozma müessesesi olağanüstü temyiz yolu olarak da anılır[2].

Kanun yararına bozma; olağanüstü kanun yollarından birisi olduğundan ve kesin hüküm dokunulmazlığının istisnasını oluşturduğundan, ileri sürülebilecek hususlar esaslı hukuka aykırılık sebepleri dahilinde olmalıdır[3]. Yine kanun yararına bozmanın düzenlendiği yere uygun olarak; hükmün düzeltilebilmesi için olağan kanun yollarından birisine başvurma imkanı varsa, kanun yararına bozma talebinde bulunulamayacaktır.

Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 19.01.2016 tarihli, 2014/135 E. 2016/4 sayılı kararında, kanun yararına bozma kanun yolunu şu şekilde açıklamaktadır; “Kanun yararına bozma, karar veya hükümlerdeki hukuka aykırılıkların toplum ve birey açısından hukuk yararına giderilmesini ve ülke sathında uygulama birliğine ulaşılmasını sağlama amacıyla, olağanüstü bir denetim muhakemesi yolu olarak Ceza Muhakemesi Kanunu m.309 ve m.310’da düzenlenmiştir. Bu denetimin konusu, maddi ve yargılama hukukuna ilişkin hukuka aykırılıklardır. Ancak, gerek kesin hükmün otoritesinin korunması zorunluluğu gerekse olağanüstü bir denetim yolu olması nedeniyle dar kapsamlıdır; her türlü hukuka aykırılığın öne sürülüp incelenmesine elverişli bir denetim yolu değildir[4]”.

Dolayısıyla; istinaf veya temyiz aşamasında kesinleşmiş bir karar olduğu durumlarda CMK m. 308’e göre Başsavcı itirazına veya CMK m.308/A uyarınca Başsavcılık itirazı ile m.311 kapsamında yargılamanın yenilenmesi yoluna başvurulabilir, kanun yararına bozma yoluna ise gidilemez, bu aşamalardan geçmeden kesinleşen kararlara karşı CMK m.309 uyarınca kanun yararına bozma yoluna başvurulabilir. Yargılamanın yenilenmesi yoluna; olağan kanun yolundan geçip geçmediğine bakılmaksızın, maddi hakikate ve adalete ulaşılması amacıyla kesinleşen bir hüküm ile sonuçlanmış her dava bakımından gidilebilir.

2. Başvuruya Konu Olabilecek Kararlar

Uygulamada kanun yararına bozma yoluna çoğunlukla soruşturmaya veya kovuşturmaya yer olmadığı kararlarına yönelik itirazlar[5] ile iddianamenin iadesine ilişkin yapılan itirazların[6] reddedilmesi hallerinde gidilmektedir[7].

Bu kararlara itirazın reddine ilişkin kararların kanun yararına bozma yoluna konu edilebilmeleri, özellikle eksik ve yanlış soruşturmaların ve/veya kararların hak kaybı oluşturmaması, adalete ulaşılması ve maddi gerçeğin ortaya çıkartılması zorunluluğunun bir sonucudur. Bu kapsamda, soruşturma ve yargılama makamlarınca maddi olayın ve kusur durumunun şüpheye yer bırakmayacak biçimde belirlenmesi ve delillerin etraflıca araştırılıp ortaya çıkacak uygun sonuç çerçevesinde bir karara varılması hedeflenmiştir[8].

Bu gibi ihtilafların yanı sıra, cumhuriyet başsavcılıkları arasındaki yetkisizlik kararları da kanun yararına bozma konusu olabilmektedir. CMK m.161/7 gereğince; yetkisizlik kararı ile gelen bir soruşturmada cumhuriyet savcısı, kendisinin de yetkisiz olduğu kanaatine varırsa yetkisizlik kararı verir ve yetkili savcılığın belirlenmesi için soruşturma dosyasını, yargı çevresinde görev yaptığı ağır ceza mahkemesine en yakın ağır ceza mahkemesine gönderir. Mahkemece bu konuda verilen karar kesindir. Ancak bu kararda bir hukuka aykırılık varsa, yetkili Cumhuriyet Başsavcılığının tespit açısından olağanüstü bir yasa yolu olan kanun yararına bozma yoluna gidilebilir[9].

Buradan da anlaşılacağı üzere; kanun yararına bozmaya hükümlü lehine gidilebileceği gibi, aynı zamanda şüphelilerin aleyhine veya hukuk birliğinin sağlanması adına yetkisizlik kararları gibi belirli kararlara karşı da başvurulabilmektedir.

Bu bölümde belirtmemiz gereken bir diğer husus ise; takdir yanılgılarına ilişkin aykırılıkların kanun yararına bozmaya konu edilemeyeceğidir. Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 23.03.2010 tarihli, 2010/2-29 E., 2010/56 K. sayılı kararında; Delillerin takdir ve tercihinde hataya düşüldüğünden bahisle kanun yararına bozma yoluna başvurulması, bu olağanüstü yasa yolunun amaç ve kapsamıyla bağdaşmaz. Mahkemenin takdirine bağlı istekler ile uygulamadaki takdir yanılgıları veya takdirin yerinde olup olmadığının denetlenmesine ilişkin başvurular yasa yararına bozma konusu yapılamayacağından, böyle bir başvuru halinde istemin reddine karar verilmesi” gerektiğini ifade etmiştir.

Bir başka ifadeyle; kanıtların değerlendirilmesi ve takdirinde yanılgıya düşüldüğü gerekçesiyle kanun yararına bozma yoluna gidilemez, yine de yerel mahkemece yapılan değerlendirmenin açık bir hukuka aykırılık içermesi durumunda kanun yararına bozma yoluna gidilebilecektir. Aynı şekilde; eksik kovuşturma yapılarak hüküm verildiği durumlarda, bu kanun yoluna başvurulması suretiyle hükmün bozulması için haklı bir sebep bulunmamaktadır, bu durumda ancak yargılamanın yenilenmesi yoluna gidilebilecektir[10].

Son olarak; Yargıtay’ın temyiz mercii sıfatıyla verdiği kararlar aleyhine kanun yararına bozma yoluna gidilemeyeceği, ancak Yargıtay’ın ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği kararlar aleyhine Yargıtay Ceza Genel Kurulu’na kanun yararına bozma talebinde bulunulabileceği belirtilmelidir[11].

3. Başvuru Mercii

CMK m.309 uyarınca, kanun yararına bozma yoluna Adalet Bakanlığı başvurabilir. Adalet Bakanlığı’nın hukuka aykırı verilen karardan ne şekilde haberdar olacağı belirtilmediğinden; her türlü bilgi, talep ve benzeri şekillerde öğrenilmesinin mümkün olduğu sonucuna varılmalıdır.

Adalet Bakanlığı; bu madde kapsamına giren bir kararın varlığından haberdar olduğu vakit, bunu Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na bildirecektir. Kanun metninde “bildirir” ifadesi yer aldığından, hukuka aykırılığın tespit edildiği andan itibaren Adalet Bakanlığı’nın bu başvuruyu yapması, kendisine yüklenen bir görevdir.

Bakanlık bu başvurusunda; hükmün veya kararın hangi yasal gerekçelerle hukuka aykırı olduğunu belirterek, Yargıtay tarafından bozulmasını talep edecektir. Bildirimde bulunduğu Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, bu talebi yalnızca Yargıtay’ın ilgili ceza dairesine iletmekle görevlidir. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın, başvuruyu iletmeme hususunda herhangi bir takdir yetkisi bulunmamaktadır.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı; Adalet Bakanlığı’nın talebini ilgili ceza dairesine iletirken, talepte belirtilen yasal nedenleri aynen yazmalıdır. Kanaatimizce Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı; bu talebi ilgili ceza dairesine iletirken, olağan temyiz yolunda olduğu gibi tebliğnamesinde, bu talep hakkındaki görüşlerini serbestçe belirtebilmelidir. Bu doğrultuda, Adalet Bakanlığı’nın gösterdiği gerekçelerin aynen yazılmasının zorunlu kılınmasının yanında, Cumhuriyet Başsavcısının kendi görüşünü belirtememesinin yerinde olmadığı görüşündeyiz. Ancak ilgili ceza dairesi kanun yararına bozma talebini reddederse, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının bu ret kararına karşı CMK m.308 uyarınca Başsavcı itirazı adlı olağanüstü kanun yoluna başvurabilme yetkisi bulunmaktadır.

4. Başvuru Süresi

Yargılamanın yenilenmesi kanun yolunda olduğu gibi, kanun yararına bozma kanun yolunda da herhangi bir hak düşürücü süre öngörülmemiştir. İstinaf ve temyiz kanun yollarından geçmeden kesinleşen kararlardaki hukuka aykırılıkların giderilmesi, maddi hakikate ve adalete ulaşılması ve dürüst yargılanma hakkı gibi hak ihlallerinin güvence altına alınması hedeflendiğinden, herhangi bir üst süre öngörülmemesi kanununun amacına da uygundur.

Yine yargılamanın yenilenmesi kanun yoluna benzer olarak, talebe konu kararın infaz edilmiş olması kanun yararına bozma yoluna gidilmesine engel değildir.

5. Olağanüstü Temyiz İncelemesi

Talep üzerine Yargıtay’ın ilgili ceza dairesi; dosya üzerinden inceleme yaparak ileri sürülen nedenleri değerlendirecek, yasal gerekçeleri yerinde gördüğü takdirde karar veya hükmü kanun yararına bozacaktır. Burada Yargıtay’ın olağan temyiz yolunda verebileceği tüm kararları bu kanun yolunda da verebilmesi mümkün olup, Yargıtay bu incelemesinde Ceza Hukukuna ve Ceza Yargılaması Hukukuna ilişkin aykırılıkları inceler.

Bozma nedenleri; CMK m.223’de sayılan ve davanın esasını çözmeyen bir karara ilişkin ise, kararı veren hakim veya mahkeme, gerekli inceleme ve araştırma sonucunda yeniden karar verir. Mahkumiyete ilişkin hüküm; davanın esasını çözmeyen yönüne veya savunma hakkını kaldırma veya kısıtlama sonucunu doğrudan usul işlemlerine ilişkin ise, kararı veren hakim veya mahkeme yeniden yapılacak muhakeme sonucunda bir karara varacaktır[12].

Olağan temyiz yolu usulüne paralel olarak Yargıtay; bu kanun yolunda sadece Adalet Bakanlığı’nın talebinde ileri sürülen hususları değerlendirebilecek, başka bir hususta aykırılık gördüğü takdirde bozma kararı veremeyecektir. Yargıtay bozma kararını gerektiren başka hukuka aykırılık sebepleri olduğuna kanaat getirirse, yeni bir başvuru yapılmasını sağlamalıdır[13]. Bu başvuru Adalet Bakanlığı tarafından yapılabileceği gibi, cezanın azaltılması veya kaldırılması gerektiği durumlarda Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da doğrudan başvuru yapabilecektir[14]. Yargıtay Ceza Genel Kurulu, bu hususu 24.04.2012 tarihli, 2011/406 E., 2012/175 K. sayılı kararında şu şekilde ifade etmiştir; “(…) sayılı kararlarında vurgulandığı üzere, yasa yararına bozmada geçerli olan ‘istekle bağlılık kuralı’ gereği, inceleme sırasında Adalet Bakanlığı’nın istem yazısında ileri sürülmeyen ve sonuca etkili bulunan başkaca hukuka aykırılıkların saptanması durumunda, isteme konu edilmeyen bu hukuka aykırılıklar yasa yararına bozma konusu yapılamayacak, bu yönden de başvuruda bulunulmasının sağlanması için Adalet Bakanlığı’na veya koşulların varlığı halinde ise Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’na ihbarda bulunulması, başvuruda bulunulması halinde de tüm hukuka aykırılıkların bir defada giderilmesi sağlanacaktır”.

Kanun yararına bozma kanun yolunda, Yargıtay’ın bozma kararı verebileceği haller CMK m.309/4’de sınırlı sayıda düzenlenmiştir. Sınırlı sayıda düzenlenmesinin sebebi olağanüstü bir kanun yolu olduğundan ve kesin hüküm otoritesinin istisnasını oluşturduğundan kaynaklanmaktadır. Dolayısıyla, Adalet Bakanlığı’nın başvurabileceği haller CMK m.309 ile sınırlandırılmıştır.

Kanun yararına bozma nedenleri CMK m.309/4’de şu şekilde sayılmaktadır:

“a) 223 üncü maddede tanımlanan ve davanın esasını çözmeyen bir karara ilişkin ise, kararı veren hakim veya mahkeme, gerekli inceleme ve araştırma sonucunda yeniden karar verir.

b) Mahkumiyete ilişkin hükmün, davanın esasını çözmeyen yönüne veya savunma hakkını kaldırma veya kısıtlama sonucunu doğuran usul işlemlerine ilişkin ise, kararı veren hakim veya mahkemece yeniden yapılacak yargılama sonucuna göre gereken hüküm verilir. Bu hüküm, önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır olamaz.

c) Davanın esasını çözüp de mahkumiyet dışındaki hükümlere ilişkin ise, aleyhte sonuç doğurmaz ve yeniden yargılamayı gerektirmez.

d) Hükümlünün cezasının kaldırılmasını gerektiriyorsa cezanın kaldırılmasına, daha hafif bir cezanın verilmesini gerektiriyorsa bu hafif cezaya Yargıtay ceza dairesi doğrudan hükmeder”.

İlk halde; CMK m.223’de tanımlanan ve davanın esasını çözmeyen haller düzenlenmekte olup bu durumda Yargıtay, Adalet Bakanlığı’nın başvurusunu yerinde bulduğu takdirde, gerekli inceleme ve araştırmanın tekrar yapılması gerekecektir. “Bozmadan sonra serbestlik” ilkesi gereği, mahkeme bu inceleme sonucunda vereceği kararda özgürdür. Bir başka ifadeyle, yeniden yapılan inceleme sonucunda sanık aleyhine bir hüküm kurulabilir.

Yargıtay CGK emsal kararında; CMK m.223/7 uyarınca verilen davanın reddi kararlarının, davanın esasını çözmeyen kararlardan olması nedeniyle, yerel mahkemece sanık hakkında verilen ve temyiz edilmeksizin kesinleşen davanın reddine ilişkin hükmün, Özel Dairece CMK m.309/4-a kapsamında olduğunun kabul edildiğini ve kanun yararına bozulmasına karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığını belirtmiştir[15].

İkinci halde; bir mahkumiyet hükmü bulunmakta, mahkumiyet hükmünün davanın esasını çözmeyen yönüne veya savunma hakkını kaldıran veya kısıtlayan usul işlemlerine yönelik bozma kararı verilebilmektedir. Bozma kararının ardından yeniden yargılama yapılmakla birlikte; bu yargılamanın sonunda varılacak hükümle belirlenmiş ceza, önceki cezadan daha ağır olamayacaktır.

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 16.02.2010 tarihli, 2009/253 E., 2010/28 K. sayılı kararında; CMK m.309/4-b kapsamına giren bir husus şu şekilde değerlendirilmiştir; “(…) objektif koşulların mevcudiyeti nedeniyle yerel mahkemece, diğer kişiselleştirme hükümlerinden önce ve re’sen ele alınması gereken hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun, sabıkası bulunmamasına karşın sabıkası bulunduğu gerekçesiyle uygulanmamasına karar verilmesine ilişkin olan hukuka aykırılık, yerel mahkemece verilen mahkumiyet hükmünün, davanın esasını çözmeyen yönüne ilişkin olup 5271 sayılı CYY m.309/4-b kapsamında kalmaktadır. Burada yasa yararına bozma nedenine göre yargılamanın tekrarlanması yasağı da sözkonusu olmadığından, yasa yararına bozma kararı verilmesi ve yasa yararına bozma doğrultusunda yerel mahkemece sanık hakkında yeniden yapılacak yargılama ve bunun sonucunda ulaşılacak kanaate göre gereken hükmün tesis edilmesi gerekmektedir”.

Üçüncü halde; bozma nedeninin, davanın esasının çözen mahkumiyet dışındaki kararlara ilişkin olduğu durumlarda aleyhe sonuç doğmayacağını ve yargılamanın yenilenmeyeceği düzenlenmiştir. Dolayısıyla, Yargıtay sadece hukuka aykırılığın tespiti ile yetinecektir.

Son halde ise, Yargıtay’ın ilgili ceza dairesinin doğrudan hüküm kurması düzenlenmiştir. Mahkumiyet hükmü karşısında, cezanın kaldırılması veya daha hafif bir cezaya hükmedilmesi gerektiği sonucuna varılıyorsa, Yargıtay gerçek cezayı kendisi tayin ederek hukuka aykırılığı ortadan kaldıracaktır.

Bu son hale örnek olarak, Yargıtay Ceza Genel Kurulu 21.05.2013 tarihli, 2012/14-1538 E., 2013/255 K. sayılı kararı verilebilir. Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun bu kararında; “Katılan Mine'ye karşı fiziki bir temas olmaksızın kullandığı cep telefonundan katılanın kullandığı cep telefonuna; “ay çok tatlı alo deyişin var ya, tanışmak ister misin” şeklinde mesaj gönderen sanık hakkında yerel mahkemece 5237 sayılı TCK m.105 yerine, aynı kanunun 103/1.maddesi uyarınca 2 yıl 6 ay hapis cezasına hükmolunması isabetsiz olduğu, Özel Dairece kanun yararına bozma isteminin kabulüne ve kararın bozulmasına karar verilmesinin kanuna uygun olduğu,

Ancak, bu aykırılık 5271 sayılı CMK m.309/4-(d) maddesi kapsamında kalmakta olup, yargılamanın tekrarlanması yasağı bulunduğundan, belirlenen hukuka aykırılığın Özel Dairece 5237 sayılı TCK m.105 uygulanarak cezanın belirlenmesi suretiyle giderilmesine karar verilmesi yerine, hükmün bozulduktan sonra müteakip işlemlerin mahkemesince yapılmasına karar verilmesinde isabet bulunmadığı,

Bu itibarla, haklı nedene dayanan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne, belirtilen hukuka aykırılığın giderilmesi için 5271 sayılı CMK m.309/4-(d) uyarınca karar verilmek üzere dosyanın Özel Daireye gönderilmesine” karar verdiği görülmektedir.

Bu çerçevede Yargıtay; usul yönünden yaptığı ön inceleme neticesinde kanun yararına bozma talebini yerinde görürse, bu kez karar veya hükmü esastan inceleyecektir. Esastan incelemesinde, ileri sürülen hukuka aykırılıkların varlığını ve sözkonusu hukuka aykırılıkların varlığına kanaat getirildiği halde, bu hukuka aykırılıkların CMK m.309/4’de belirtilen bozma nedenlerinden birinin kapsamına girip girmeyeceği araştırılacaktır.

Yargıtay’ın ilgili ceza dairesi; önüne bir kanun yararına bozma talebi geldiğinde, karar veya hükmün yasaya uygun olarak ilgililere tebliğ edilip edilmediğini, kesinleşmenin doğru olup olmadığını ve karar veya hükme yönelik kanun yolu başvurusunun bulunup bulunmadığını da denetleyecektir[16]. Kesinleşmenin hatalı olduğu hallerde, esasa girmeden talebin usulden reddedilmesi gerekmektedir.

CMK m.309/5’e göre, bu madde uyarınca verilen kararlara karşı mahkemelerin direnme yetkisi yoktur.

Yargıtay ilgili ceza dairesinin kanun yararına bozma talebini reddettiği durumda, CMK m.308 uyarınca Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı bu karara itiraz edebilir. İtirazda bulunulması halinde; bu itiraz Yargıtay ilgili ceza dairesine gönderilecek, daire mümkün olan en kısa sürede itirazı inceleyecek ve yerinde görürse kararını düzeltecek, görmezse dosyayı Yargıtay Ceza Genel Kurulu’na gönderecektir.

Yargıtay’ın ilgili ceza dairesi ileri sürülen nedenleri yerinde gördüğü takdirde, duruşmasız inceleme yaparak karar veya hükmü kanun yararına bozar.

6. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının Başvurması

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının kanun yararına bozma yoluna başvurma yetkisi CMK m.310’da düzenlenmekte olup, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısına tanınan bu yetki Adalet Bakanlığına tanınan yetkiden çok daha sınırlıdır. Belirtmek gerekir ki, Adalet Bakanlığı tarafından bu kanun yoluna başvurulduğu takdirde artık Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı tarafından kanun yararına bozma talebinde bulunulamayacaktır. Dolayısıyla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’na tanınan bu yetkinin ikincil ve istisnai olduğu söylenebilir.

Genel olarak CMK m.310 yönünden de aynı şartların aranması ile birlikte Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, CMK m.309/4’de belirtilen bozma nedenlerinden sadece (d) bendinde[17] yer alan hale dayanarak başvurusunu gerçekleştirebilir. Bu maddenin uygulamaya kattığı tek husus; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının, belirtilen bent kapsamında re’sen talepte bulunabilecek olmasıdır.

Prof. Dr. Ersan Şen

Stj. Av. Mehmet Vedat Ervan

(Bu köşe yazısı, sayın Prof. Dr. Ersan ŞEN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.

------------------------------------------

[1] Apaydın, C., Ceza Muhakemesine Egemen İlkeler Işığında Olağan ve Olağanüstü Kanun Yolları, Seçkin Yayıncılık, Ankara, s.237.

[2] Yenisey, F., Nuhoğlu, A., Ceza Muhakemesi Hukuku, Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2019, s. 944.

[3] Yaşar O., Ceza Muhakemesi Kanunu, 3. Cilt, Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2018, s.3644.

[4] Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 19.01.2016 tarihli, 2014/135 E. 2016/4 K. sayılı kararı.

[5] Yargıtay 15. Ceza Dairesi, 17.07.2019 tarihli, 2019/4777 E., 2019/7853 K. sayılı kararı; “dosya kapsamına göre, suça konu olan ve şikayet dilekçesinde belirtilen çek aslının celbi ile çekin sahte olup olmadığının araştırılması, çek üzerinde yazı ve imza incelemesi yaptırılması, araç satışına ilişkin belge asıllarının dosyaya celbi, şüpheli hakkında benzer fiillerden dolayı soruşturma yürütülüp yürütülmediğinin araştırılması suretiyle, sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, eksik soruşturmaya ve değerlendirmeye dayalı verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair karara yönelik yapılan itirazın belirtilen gerekçelerle kabulü yerine, yeterli ve yasal gerekçe gösterilmeksizin reddine karar verilmesinde isabet görülmediğinden, 5271 sayılı CMK m.309 uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozma talebine dayanılarak ihbar olunmuştur. CMK m.309/4-(a) uyarınca müteakip işlemlerin mahallinde mahkemesince yerine getirilmesine oy birliğiyle karar verilmiştir”.

[6] Yargıtay 12. Ceza Dairesi, 30.09.2019 tarihli, 2019/3527 E., 2019/9586 K. sayılı kararı; “Taksirle yaralama suçu CMK m.253 ve m.254 gereğince uzlaşma kapsamında iken TCK m.85/1 ve m.85/2 kapsamındaki taksirle öldürme suçu uzlaşma kapsamaya tabi değildir…TCK m.85/1’deki taksirle öldürme suçu ile bu suçun nitelikli halini düzenleyen TCK m.85/2’deki taksirle öldürme suçu uzlaşmaya tabi olmayıp, suçun bölünmesi de mümkün olmaması gözetildiğinde, Batman Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen iddianamenin iadesine dair kararına yönelik itirazın reddine ilişkin mercii kararının CMK m.309 uyarınca bozulmasına, müteakip işlemlerin mahallinde yapılmasına, dosyanın gereği için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiine karar verilmiştir”.

[7] Apaydın, C., a.g.e., s.233, 234.

[8] Apaydın, C., a.g.e., s.238.

[9] Yargıtay 2. Ceza Dairesi, 01.04.2015 tarihli, 2015/5245 E., 2015/6800 K. sayılı kararı; akt. Apaydın, C., a.g.e., s.243.

[10] Yaşar O., a.g.e., s.3646.

[11] Apaydın, C., a.g.e., s.230.

[12] Apaydın, C., a.g.e., s. 229.

[13] Erem, sh. 852; akt. Yaşar O., a.g.e., s.3646.

[14] Yaşar O., a.g.e., s.3646.

[15] Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 19.11.2013 tarihli, 2012/1419 E., 2013/460 K. sayılı kararı.

[16] Yaşar O., a.g.e., s.3646.

[17] CMK m.309/4-d’ye göre; “hükümlünün cezasının kaldırılmasını gerektiriyorsa cezanın kaldırılmasına, daha hafif bir cezanın verilmesini gerektiriyorsa bu hafif cezaya Yargıtay ceza dairesi doğrudan hükmeder”.