Öldüren kişinin öldürülmesi halinde, failin kan gütme saiki ile öldürüp öldürmediği hususu bazen tartışmalara neden olabilmektedir.
Kan gütme saiki ile öldürme eylemleri genel olarak, öldüren kişinin öldürülmesi şeklinde gerçekleştirilmektedir veya failin bu düşünceyle hareket edip etmediği noktasında uyuşmazlık yaşanmaktadır.
Bilindiği üzere, Kan gütme saiki ile adam öldürme, ölüm cezasını gerektiren bir ağırlaştırıcı neden olarak 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 450. maddesine 10. bent halinde 6123 sayılı Yasa ile ilave edilmiştir.
Kan gütme saiki ile öldürme suçu, 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda içeriği itibariyle yeteri kadar açık bir şekilde düzenlenmemiş olup, kavramın ve eylemin nitelikleri, suçun unsurlarının neler olabileceği hususu uygulama ve öğretiye bırakılmıştır.
Kan gütme saiki ile öldürme suçu, Yargıtay uygulaması ile tanımlanmış ve içeriği bir takım kurallara bağlanmıştır.[1]
Saik Kavramı
Saik kavramı, failin fiili gerçekleştirmesinde etken olan sebepler şeklinde tanımlanabilir.[2]
Bu tanımlamaya göre; Saik kavramı, hukuka aykırı bir sonucu gerçekleştirme iradesi olan kastın unsuru olarak kabul edilemez.
Yargıtay uygulamasına göre, sadece, yasanın suç unsuru veya ağırlatıcı neden olarak kabul ettiği hallerde saike itibar edilmesi gerekmektedir.[3]
Kan gütme kavramı
Kan gütme kavramı; failin, daha önce öldürülen bir kimsenin intikamını almak için, ilk olayın doğurduğu üzüntü ve garez geçtikten sonra suçlunun mensup olduğu gruptan birisini veya suçluyu öldürmesi şeklinde tanımlanabilir.[4]
Adam öldürme suçunun kan gütme saiki ile işlendiğinin kabulü için şu şartların gerçekleşmesi gerekir:[5]
1) Kan gütme saiki ile hareket eden kişide, kendisine egemen olan ve önceden işlenen bir suça bağlı olan nefret ve garez dolayısıyla tam bir irade serbestliği olmadığı söylenebilir. Bu tür olaylarda, kan ve husumet, intikam alma duygusu kişinin benliğini yoğun bir derecede kaplamıştır. Burada fail her şeyi göze alarak birinci suç failini veya onun mensup olduğu gruptan, aileden başka birisini kapıldığı öldürme tutkusu altına ve ihtirasın de etkisi ile öldürmektedir. Burada failin, adeta bir görev bilinci ile eylemi gerçekleştirdiği söylenebilir.[6]
2) Taraflar arasında bir kan davası bulunsa bile fail kapıldığı ani bir öfke ile veya başka bir nedenle öldürme suçunu işlemiş olursa kan gütme saikinin varlığından bahsedilemeyecektir.
3) Önceki olay ölümle sonuçlanmalı ve suç öldürülen kişinin intikamını almak amacıyla gerçekleştirilmelidir.
4) İlk öldürülen ile ikinci suçun faili arasında kan hısımlığı şart değildir. Burada suçun kan gütme saiki ile işlenmesi yeterli sayılmaktadır.
5) İlk ölüm olayı ile ikinci olay arasında çok kısa olmayan bir sürenin geçmesi gerekmektedir. Bu süre içerisinde fail, ilk öldürme olayından duyduğu her türlü acı, kızgınlık ve öfkeden arınmalı ve bir görev yerine getirme bilinciyle hareket ederek öldürme eylemini gerçekleştirmelidir.
Yargıtay kan gütme saikinin varlığı için şu şartları aramaktadır:[7]
1) Önceden taraflar arasında bir adam öldürme olayı var olmalıdır.
2) İlk olayla ikinci olay arasında çok kısa olmayan bir süre geçmelidir.
3) Bu süre içerisinde fail, ilk öldürme olayından duyduğu her türlü acı, kızgınlık ve öfkeden arınarak eylemi gerçekleştirmelidir.
4) Fail bir görevi yerine getirme bilinciyle hareket edip öldürme eylemini gerçekleştirmelidir.
Taraflar arasında bir kan davası bulunsa dahi, fail kapıldığı ani bir sinirlilik ile veya başka bir sebeple öldürme suçunu gerçekleştirirse, kan gütme saikinin varlığından bahsedilemez.
Bu yüzden yargılama makamı, her somut olayda kan gütme saikinin varlığını veya herhangi başka bir saikin olup olmadığını araştırmalı ve ancak münhasıran kan gütme saikinin etkisiyle fiilin işlediği kesin olarak saptanırsa, fail hakkında kan gütme saikiyle öldürme suçuna ilişkin cezalandırma hükümlerini uygulamalıdır.[8]
İlk öldürme olayı ile ikinci öldürme olay arasında çok kısa olmayan bir sürenin geçmesi şartı
Kan gütme saiki ile öldürme suçunda, İlk öldürme olayı ile ikinci öldürme olay arasında çok kısa olmayan bir sürenin geçmesi saikin tespiti açısından çok önemlidir. Sürenin ne kadar olması gerektiği hususunda herhangi bir açıklık yoktur. Bu durum her somut olayda ayrıca tartışılmalı, araştırılmalı ve açık bir şekilde belirlenmelidir.
Örneğin Yargıtay; failin tahliye olduktan dört ay sonra öldürme suçunu işlediği bir olayda, 4 aylık Bu sürenin; failin oğlunun öldürülmesinden duyduğu acı, üzüntü ve kızgınlığın yerini, kan gütme saikine bıraktığını kabule yeterli bir süre olmadığına karar vermiştir.[9]
Ani bir sinirlilik (öfke) ile öldürme
Yargıtay, failin ani bir sinirlilik (öfke) ile öldürme eylemini gerçekleştirmesi halinde, failde kan gütme saikinin var olamayacağını düşünmektedir.[10]
Ani gelişen kastla öldürme
Ani gelişen kastla öldürme olaylarında failde, kan gütme saikinin varlığından bahsedilemeyecektir.[11]
Öldürenin öldürülmesi
Yargıtay, öldürenin öldürülmesi halinde kan gütme saikiyle öldürme suçunun oluşmayacağını süreklilik kazanmış kararlarında açıkça ifade etmektedir.[12]
Yani öldürenin öldürülmesi halinde, fail kan gütme saikiyle hareket etmiş sayılamayacak ve bu durumda fail hakkında şartları varsa haksız tahrik hükümleri uygulanabilecektir.[13]
Öldürenin öldürülmesi eylemlerinde kan gütme saikinin geçerli olmayacağı hallerde, failin eylemi tasarlayarak tahrik altında gerçekleştirmesi mümkündür.[14]
Öldürenin öldürülmesi hallerinde kan gütme saikinin geçerli sayılmaması bir ölçüt kural olarak kabul edilmiştir.
Kan gütme saikinin varlığının kabulü için, başkaca bir neden eklenmeksizin münhasıran kan gütme saiki ile öldürme eyleminin gerçekleştirilmesi gerekir.
Yani başkaca bir neden eklenmeksizin münhasıran kan gütme saiki ile öldürenin öldürülmesi halinde kan gütme saikinin varlığı söz konusu olabilir.
Ancak Yargıtay, kural olarak Öldürenin öldürülmesi hallerinde kan gütme saikini geçerli saymamaktadır.[15]
Yargıtay İçtihatlarına göre kan gütme saikiyle adam öldürme suçunun kabul edilebilmesi için öldürmenin münhasıran bu saikle işlenmesi gerekir.
Oysa öldürenin öldürülmesi olayında önceki olayın elem ve öfkesi gözardı edilmemelidir. Önceki olay nedeniyle oluşan tahrik nedeninin kan gütme saikini ortadan kaldıracağı hususu kabul edilmelidir.[16]
(Bu köşe yazısı, sayın Dr. Suat ÇALIŞKAN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)
-----------------------
[1] YCGK, E. 1990/1-28, K. 1990/45, T. 05.03.1990.
[2] YCGK, E. 1991/1-1, K. 1991/41, T. 18.02.1991.
[3] YCGK, E. 1991/1-1, K. 1991/41, T. 18.02.1991.
[4] YCGK,E. 1991/1-1, K. 1991/41, T. 18.02.1991.
[5] YCGK, E. 1991/1-1, K. 1991/41, T. 18.02.1991.
[6] DÖNMEZER, Sulhi: İçtihatlarla Kan Gütme Saiki, İÜHFM., C: XLII, S: 1-4, s. 2.
[7] YCGK, E. 1991/1-1, K. 1991/41, T. 18.02.1991.
[8] YCGK, E. 1991/1-1, K. 1991/41, T. 18.02.1991.
[9] YCGK, E. 1991/1-1, K. 1991/41, T. 18.02.1991: “…İncelenen dosyada; sanığın oğlu olaydan bir yıl on ay önce öldürülmüştür. Bu olay sırasında yaralanan sanık aynı zamanda maktulü de yaralamış ve bu nedenle tutuklanmıştır. Bir süre tutuklu yargılanan sanık serbest bırakılmış, maktulün tutukluluk halinin devamına karar verilmiştir. Sanık, salıverildikten sonra tabanca satın almış ve tutuksuz olarak katıldığı ilk duruşmaya silahlı olarak gelmiştir. Ancak maktulü öldürmemiştir. Sonraki oturuma, ilk olayın mağduru ve aynı zamanda sanığı sıfatıyla katılmış ve duruşma salonunda sanıklara mahsus yerde yerini almıştır. Tutuklu bulunan maktul getirildiğinde tabancayla dört el ateş ederek onu öldürmüştür. Sanık, tahliye olduktan dört ay sonra yüklenen suçu işlemiştir. Bu süre; oğlunun öldürülmesinden duyduğu acı, üzüntü ve kızgınlığın yerini, kan gütme saikine bıraktığını kabule yeterli bir süre değildir. Sanık, oğlunun öldürülmesi ve kendi yaralanmasının yarattığı gazap, şedit ve elemi halen yaşamakta ve bunun sonucu ağır tahrik altında, maktulü öldürmüştür. İlk olayın elem ve infiali geçtikten sonra görev bilinci ile hareket edildiğinden söz edilemez. Bu nedenle itirazın kabulüne karar verilmelidir…”
[10] YCGK, E. 1990/1-28, K. 1990/45, T. 05.03.1990: “…1970 yılında maktulün yeğeni tarafından babası öldürülen sanığın, bu olayı müteakip köyü terkederek Turhal'a yerleşen ve olay günü bir akrabasının cenazesine katılmak üzere D…. Köyü'ne gelen maktulü, yanında akrabası Necmi olduğu halde ağaçlarına bakmak üzere Y… Köyü'ne giderken yolda görüp "hem vurursunuz hem de kaçarsınız, avradını sinkaf ettiğim" diyerek kovaladığı, ulaştığında da tabancayla ateş edip öldürdüğü anlaşılmaktadır. Bu açıklamalar ışığında olayımıza baktığımızda, sanığın yolda karşılaştığı maktulü "Hem vurursunuz, hem de kaçarsınız, avradını sinkaf ettiğim" diyerek kovaladığı, ulaştığında da tabancayla ateş edip öldürdüğü saptanmışsa da münhasıran kan gütme saiki ile öldürdüğünü kabule elverişli inandırıcı delil elde edilemediğinden bu oluşa uygun olarak aralarındaki bir husumetten kaynaklanan ani bir tehevvürle kasten öldürdüğünün kabulü gerekir. Bu nedenle Özel Daire bozması yerinde olup uyulmak gerekirken oluşa uygun düşmeyen gerekçelerle direnilmesinde isabet görülmemiştir. Direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir…”
[11] Y.1.CD, E. 2015/1795, K. 2015/6013, T. 08.12.2015: “…a- Oluşa ve tüm dosya kapsamına göre; maktul O.. H..'ün parasını verdiği halde kendisine sattığı aracın devrini yapmaması nedeniyle 02.08.1994 tarihinde öldürdüğü FÇ.'nın kardeşi olan sanık B.. Ç.. ile oğlu sanık Hüseyin'in olay günü motosiklet tamirhanesinde gördükleri Osman'a tabancalar ile ateş ettikleri, babasına ateş edildiğini görerek oraya doğru koşmaya başlayan N.. H..'ü de hedef aldıkları ve her ikisini de öldürdükleri anlaşılan olayda; kan gütme saikinin Dairemizin süreklilik kazanan içtihatlarına göre öldürenin öldürülmesi eylemlerinde geçerli olmayacağı, maktul Nuri'nin babasının saldırıya uğraması üzerine olay yerine yaklaştığı sırada ani gelişen kastla öldürülmesi karşısında, sanık Hüseyin'in her iki maktule yönelik eylemlerinin kasten öldürme suçlarını oluşturduğu ve TCK'nun 81. maddesi uyarınca 2 ayrı kez cezalandırılması gerektiği gözetilmeden yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde kan gütme saikiyle öldürme suçlarından mahkumiyet hükümleri kurulması,…”
[12] Y.1.CD, E. 2009/5662, K. 2009/5810, T. 12.10.2009: “….a ) "Mağdur beyanı ve sanıkların savunmasına göre aralarında var olduğu ileri sürülen kan davasına ilişkin açılmış davalar, varsa mahkumiyet kararları araştırılıp belgelerin dosyaya getirtilmesi, kan davasına neden olan olaylar ve tarafların tespit edilmesinin" istendiği, dosyaya getirtilen Adana Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenmiş 13.06.2008 tarih ve 2008/11507 esas sayılı iddianamede "D.. ve A… aileleri arasında A….'da bulundukları zamandan başlayıp devam eden kan gütme nedeniyle birbirleri aleyhine açılmış birden çok öldürme ve öldürmeye teşebbüs davalarının bulunduğu"nun belirtildiği, Dairemizin süreklilik kazanmış kararları uyarınca, öldürenin öldürülmesi halinde kan gütme saikiyle öldürme suçunun oluşmayacağı, bu nedenle dava konusu eylemin mağduru olan DD'in ve davanın sanıkları olan M. ile Me.'in hukuki durumlarının belirlenmesi açısından bozma ilamında da belirtildiği üzere iki aile arasında açılmış davalar, verilmiş mahkumiyet kararları, kesinleşmiş hükümlere ilişkin tüm dava ve soruşturmalara ilişkin bilgi ve belgelerin toplanarak denetime olanak sağlayacak şekilde dosyaya konulmasından sonra suç vasfının belirlenmesi gerektiği gözetilmeden, A… Ağır Ceza Mahkemesinden belirli bir olaya hasren sınırlı şekilde araştırma yapılarak,…”
[13] Y.1.CD, E. 2018/2476, K. 2018/4015, T. 10.10.2018: “…Mahkemenin gerekçeli kararında, töre saikinden (5237 sayılı TCK.nun 82/1-k) bahsedilmesine karşın hüküm kısmında TCK.nun 82/1-j bendi (kan gütme saiki) uygulanmak suretiyle çelişki oluşturulduğu sabit ise de; Dairemizin yerleşik uygulamalarına göre; öldürenin öldürülmeye kalkışılması halinde kan gütme saikiyle hareket etmiş sayılamayacağı, bu durumda sanıklar hakkında haksız tahrik altında kasten öldürmeye teşebbüs suçlarından hüküm kurulması gerektiği anlaşılmış ise de bu husus bozma nedeni sayılmamıştır…” Y.1.CD, E. 2014/2963, K. 2014/5127, T. 11.11.2014: “… B)Sanıklar ...ve ... hakkında maktul ...’i kan gütme saikiyle öldürme suçlarından kurulan hükümler yönünden, Oluşa ve dosya kapsamına göre; maktül ...'in 10/06/1992 tarihinde sanık ...'in kardeşi ...'i öldürdüğü, olay tarihinde sanıklar ...ve ...'in silahlarla ateş ederek maktülü vurup öldürdükleri olayda; Dairemizin süreklilik kazanan içtihatlarına göre; kan gütme saikinin öldürenin öldürülmesi eylemlerinde geçerli olmayacağından, a)Sanıklar ...ve ...'in maktül ...'e yönelik eylemlerinin TCK'nun 81 maddesi kapsamında kasten öldürme suçunu oluşturduğunun, b)Sanık ... hakkında kardeşi ...'in maktül ... tarafından öldürülmüş olması nedeniyle TCK'nun 29. maddesi gereğince haksız tahrik hükümlerinin uygulanması gerektiğinin, c)Sanık ... hakkında maktül ... tarafından öldürülmüş olan ... ile akrabalık derecesinin karar yerinde tartışılarak sonucuna göre TCK'nun 29. maddesi gereğince haksız tahrik hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağının değerlendirilmesi gerektiği…” Y.1.CD, E. 2017/1570, K. 2017/3111, T. 09.10.2017: “…aa) Dairemizin yerleşik uygulamalarına göre; öldürenin öldürülmeye kalkışılması halinde kan gütme saikiyle hareket etmiş sayılamayacağı, olaydan 9 ay önce mağdur ...'nın, sanık ...'ün oğlu ve sanıklar ... ve ...'ın yeğenleri olan maktul ... ... öldürme olayına iştirak etmiş olmasının sanıklar hakkında TCK'nun 82/1-a, 35, 29. maddeleri uyarınca haksız tahrik altında tasarlayarak kasten öldürmeye teşebbüs suçlarını oluşturacağı gözetilmeden, suçların nitelendirilmesinde yanılgıya düşülerek ve haksız tahrik hükümleri de uygulanmaksızın yazılı şekilde sanıklar hakkında tasarlayarak kan gütme saiki ile kasten öldürmeye teşebbüs suçlarından hüküm kurulması,…”
[14] Y.1.CD, E. 2006/1375, K. 2006/5321, T. 17.10.2006: “…Maktulün 1991 yılında sanıkların babası A'yı kasten öldürdüğü dosya kapsamından anlaşılmakla Dairemizin süreklilik kazanan içtihatlarına göre öldürenin öldürülmesi hallerinde kangütme saikinin geçerli olmayacağının düşünülmeden sanık M.S'nin tasarlayarak tahrik altında insan öldürmek sanık H'nin tahrik altında tasarlayarak insan öldürmeye yardım suçlarından mahkumiyetleri yerine yazılı şekilde suça yanlış vasıf verilerek kangütme saikiyle insan öldürme suçlarından cezalandırılmalarına karar verilmesi,…” Y.1.CD, E. 2015/447, K. 2015/4222, T. 01.07.2015: “…a) Sanık ...’un maktül ...’i tasarlayarak öldürme ve sanık ...'in maktülü tasarlayarak öldürmeye yardım suçlarından kurulan hükümlerde; Dairemizin yerleşmiş ve süreklilik kazanmış uygulamalarına göre "öldürenin öldürülmesi" hallerinde kangütme saikinin geçerli olamayacağı gözetilmeden sanık ... hakkında tasarlayarak maktül ...’i öldürme, sanık ... için ise bu suça yardım etme suçundan hüküm kurulması gerektiğinin gözetilmemesi Yasaya aykırı ise de bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, CMUK'nun 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak hüküm fıkrasında yer alan “5237 sayılı Kanunun 82/1-a-j maddesi" ibaresinden “j“ bendinin çıkarılmasına karar verilmek suretiyle DÜZELTİLEN, sanık ... hakkında maktül ...'i tasarlayarak öldürmeye yardım ve sanık ...'ın maktül ...'i tasarlayarak öldürme suçları ile sanık ...’ın mağdur ...'ı silahlı tehdit ve 6136 sayılı Yasaya aykırılık suçlarından kurulan ve kısmen re'sen de temyize tâbi bulunan hükümlerin tebliğnamedeki düşünce gibi ONANMASINA,…”
[15] Y.1.CD, E. 2016/2879, K. 2016/2257, T. 02.05.2016: “…c-)Dairemizin süreklilik kazanan içtihatlarına göre, öldürenin öldürülmesi hallerinde kan gütme saikinin geçerli olmayacağı, kan gütme saikinin varlığının kabulünün, başkaca bir neden eklenmeksizin münhasıran kan gütme saiki ile işlenmesi halinde mümkün olacağı gözetilerek, daha önce meydana gelen öldürme ve yaralama olayı ile ilgili mağdur .de katıldığı . Ağır Ceza Mahkemesinin . esas ve 2007/195 karar sayılı dosyası ile . isimli şahsın . ailesine mensup kişilere yönelik işlediği iddia olunan dava dosyasının denetime imkan vermesi açısında aslı yada onaylı örneğinin dosya içerisine alınması gerektiğinin gözetilmemesi,…”
[16] Y.1.CD, E. 2004/1684, K. 2005/1245, T. 12.05.2005: “…A) Süreklilik kazanan Yargıtay İçtihatlarına göre kangütme saikiyle adam öldürme suçunun kabul edilebilmesi için öldürmenin münhasıran bu saikle işlenmesi gerektiği, öldürenin öldürülmesi olayında önceki olayın elem ve öfkesinin gözardı edilemeyeceği ve inzimam eden tahrik nedeninin kangütme saikini bertaraf edeceği kabul edildiği, incelenen olayda sanığın 1998 yılında babasını öldüren ve Antalya 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 9.12.1998 tarih 1998/343 - 438 sayılı kararı ile mahkum olup 2001 yılında 4616 sayılı Kanundan yararlanarak tahliye olan maktülü bu nedenle tasarlayarak öldürdüğü olayda sanığın önceki olayın etkisinden kurtulup, duyduğu üzüntü ve kırgınlıkları sona erdirip münhasıran kangütme saiki ile hareket ettiği anlaşılamadığından TCK.nun 450/4, 51/1, 59/2 maddeleri gereğince cezalandırılması yerine yazılı şekilde hüküm tesisi,…”