Kamu Görevlisinin Toplantı Özgürlüğü ve Etkili Başvuru Hakkı

Abone Ol

24.03.2015 tarihli Sezer - Türkiye kararında İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi (İHAM), 2006 yılında bir siyasi partinin düzenlediği panele katılan Sendika üyesi öğretmene Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından verilen disiplin cezasını ve cezaya karşı gidilebilecek hukuk yollarını İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’nin (İHAS’ın) “Dernek kurma ve toplantı özgürlüğü” başlıklı m.11 ve “Etkili başvuru hakkı” başlıklı m.13 kapsamında inceleyip değerlendirmiş ve ihlal kararı vermiştir.

Başvuruya konu olay: Karara konu olayın yaşandığı dönemde ilköğretim okulunda öğretmen olarak görev yapan ve bağlı olduğu Sendikanın yerel temsilcisi olan başvurucu Sezer 10 Nisan 2006 tarihinde, bağlı bulunduğu Sendikanın diğer üyeleri ile birlikte bir siyasi partinin organize ettiği “Türkiye’nin Sorunları ve Sorunların Çözümü” konulu panele katılmıştır.

İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü, siyasi parti tarafından organize edilen panele katıldığı gerekçesiyle başvurucuya 17 Nisan 2007 tarihinde kınama cezası vermiştir. Başvurucu, toplantıya “kamu görevlisi” sıfatıyla değil, bir vatandaş ve Sendika yerel biriminin üyesi sıfatıyla katıldığı, panelde siyasi görüşlerini yansıtmaktan kaçındığı gerekçesiyle, kınama cezasının iptali için Valiliğe itirazda bulunmuştur. Valilik, 28 Mayıs 2008 tarihinde itirazı temelsiz bulmuş ve reddetmiştir.

 

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Hakkında Kanun’un 11. maddesine göre; “İlgililer tarafından idari dava açılmadan önce, idari işlemin kaldırılması, geri alınması, değiştirilmesi veya yeni bir işlem yapılması üst makamdan, üst makam yoksa işlemi yapmış olan makamdan idari dava açma süresi içinde istenebilir. Bu başvurma, işlemeye başlamış olan idari dava açma süresini durdurur. Altmış gün içinde bir cevap verilmezse istek reddedilmiş sayılır. İsteğin reddedilmesi veya reddedilmiş sayılması halinde dava açma süresi yeniden işlemeye başlar ve başvurma tarihine kadar geçmiş süre de hesaba katılır”.

 

Kamu görevlisi olan başvurucu, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’na tabi olup, Kanunun eski 135. maddesine göre, “Disiplin amirleri tarafından verilen uyarma ve kınama cezalarına karşı itiraz, varsa bir üst disiplin amirine yoksa disiplin kurullarına yapılabilir. Aylıktan kesme, kademe ilerlemesinin durdurulması ve Devlet memurluğundan çıkarma cezalarına karşı idari yargı yoluna başvurulabilir”.

 

25.02.2011 tarihli ve 27857 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 6111 sayılı Kanunun 113. maddesi ile değiştirilen 657 sayılı Kanunun mevcut 135. maddesinde göre, “Disiplin amirleri tarafından verilen uyarma, kınama ve aylıktan kesme cezalarına karşı disiplin kuruluna, kademe ilerlemesinin durdurulması cezasına karşı yüksek disiplin kuruluna itiraz edilebilir. İtirazda süre, kararın ilgiliye tebliği tarihinden itibaren yedi gündür. Süresi içinde itiraz edilmeyen disiplin cezaları kesinleşir. İtiraz mercileri, itiraz dilekçesi ile karar ve eklerinin kendilerine intikalinden itibaren otuz gün içinde kararlarını vermek zorundadır. İtirazın kabulü hâlinde, disiplin amirleri kararı gözden geçirerek verilen cezayı hafifletebilir veya tamamen kaldırabilirler. Disiplin cezalarına karşı idari yargı yoluna başvurulabilir”.

 

Her ne kadar 657 sayılı Kanunun mevcut 135. maddesi, disiplin cezalarına karşı idari yargı yoluna başvurulabileceğini ifade etse de, disiplin cezasının verildiği tarihte yürürlükte bulunan 657 sayılı Kanunun 135. maddesinde kınama cezasına karşı idari yargı yolu kapatılmıştır. Dolayısıyla, cezanın verildiği ve eski düzenlemenin yürürlükte olduğu tarihte valiliğin itirazı reddetmesiyle iç hukuk yolları tükenmiştir. Mahkeme bu durumu gözönüne alarak, dosyada esasa geçilip inceleme yapılabileceğini ifade etmiştir.

 

Başvurucunun iddiaları: Başvurucu, kendisine yöneltilen disiplin cezasının orantısız bir müdahale olduğunu öne sürerek, toplantı özgürlüğünün ihlal edildiği gerekçesiyle İHAS m.11’in ihlal edildiğini iddia etmiştir.

Başvurucu bu iddiasına ek olarak, somut olayın gerçekleştiği tarihte iç hukukun disiplin cezalarına karşı etkili kanun yolu sunamadığı ve dolayısıyla etkili başvuru hakkının ihlal edildiği gerekçesiyle bu durumun İHAS m.13’e aykırılık teşkil ettiğini öne sürmüştür.

Mahkemenin Değerlendirmesi:

1- İHAS m.11 (Dernek Kurma ve Toplantı Özgürlüğü)

Mahkeme ilk olarak, Sendika yerel biriminin yöneticisi sıfatıyla panele katılan Sezer hakkında uygulanan disiplin yaptırımının, toplantı özgürlüğünü ve özellikle sendikal haklarını ihlal ettiğini vurgulamıştır. Ancak Mahkeme, başvurucu hakkında verilen disiplin cezasının yasal dayanaktan yoksun olmadığını da ifade etmiştir.

657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 7. maddesine göre; “Devlet memurları siyasi partiye üye olamazlar, herhangi bir siyasi parti, kişi veya zümrenin yararını veya zararını hedef tutan bir davranışta bulunamazlar; görevlerini yerine getirirlerken dil, ırk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din ve mezhep gibi ayırım yapamazlar; hiçbir şekilde siyasi ve ideolojik amaçlı beyanda ve eylemde bulunamazlar ve bu eylemlere katılamazlar”.

Mahkeme, kamu görevlilerinin ihtiyatlı, özenli davranmak ve siyasi olarak tarafsız olmak gibi bazı kurallara tabi tutulmalarının mümkün olduğunu kabul etmiş, ancak demokratik toplumda bu tür kısıtlamaların ölçülü ve orantılı olması gerektiğine dikkat çekmiştir.

Mahkeme, Sezer’in panel esnasında “katılımcı” konumunda olduğunu, salt konuşmaları dinlemek suretiyle herhangi bir beyanda bulunmadığını, panele “kamu görevlisi” olarak değil, “sendika yöneticisi” sıfatıyla katıldığını ve dolayısıyla başvurucu hakkında uygulanan idari yaptırımın orantısız olduğunu ifade etmiştir.

Mahkeme son olarak; bu tür idari yaptırımların, başvurucuya veya diğer sendika üyelerine kendi menfaatlerini korumak ve kollamak amacıyla etkinliklere katılma hususunda olumsuz ve caydırıcı etkisi olabileceğini vurgulamış, bu tür yaptırımların toplantı özgürlüğünün etkin şekilde kullanılmasını veya işletilmesini engellediğini kabul etmiştir.

2- İHAS m.13 (Etkili Başvuru Hakkı)

Mahkeme; Sözleşme ile tanınan hak ve özgürlüklerin korunmasını amaçlayan 13. maddenin, hakkı ihlal edilenler açısından ulusal bir makama etkili başvuru hakkını koruduğunu tekrarlamıştır. Mahkemeye göre, adli olmayan ancak idari niteliği haiz bir yapıya/idari makama yapılan “itiraz” niteliğindeki başvuruların, kişi hak ve özgürlüklerinin güvence altına alındığını veya korunduğunu garanti etmesi gerekir.

Mahkeme somut olayda; Sezer’in tek alternatifinin, üst mercie yapılacak (iptal istemli) idari başvuru olduğunu ifade etmiş ve bu başvurunun kişi hak ve özgürlüklerinin güvence altına alınması anlamına gelmeyeceğini kabul ederek etkili başvuru hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.

Tazminat (İHAS m.41)

İHAM, Türkiye aleyhine 1.500 Euro manevi tazminat ve 2.000 Euro yargılama giderlerine hükmetmiştir.

(Bu köşe yazısı, sayın Prof. Dr. Ersan ŞEN tarafından sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)