Kader deyip geçemeyiz
Ermenek ilçemize bağlı Güneyyurt Beldesi Pamuklu köyünde 18 işçimiz maden ocağında mahsur.
Bu defa göçük veya patlama değil, su patlaması ile yerin 375 metre derinliğinde kalan işçilerimiz var.
Öğle yemeği dışarı çıkmalarına izin verilmediği için, içerde yemek yerken mahsur kaldıkları ifade ediliyor.
Kurtulan 16 işçimiz, önce rüzgar sesi işittiklerini, sesi işitir işitmez kendi imkanları ile kaçarak kurtulduklarını, arkadaşlarının ise kaçamadıklarını ifade ediyorlar.
Dışarda umutsuz bekleyiş sürüyor.
Başta Cumhurbaşkanı Erdoğan olmak üzere ilgili bakanlar orada. Devlet bütün imkanları seferber etmiş durumda ama şu ana kadar kurtarma çalışmalarından bir umut olmadığı anlaşılıyor.
Soma faciasından sonra yapılan yasa değişikliği ve alınan idari tedbirlerin maden ocaklarında hala uygulanmadığı anlaşılıyor.
Her şeyin yasa değiştirmekle, kural koymakla değişmediği gerçeği bir kez daha karşımızda.
Cezalarda yapılan artışların trafik kazalarını tamamen önlemediği gibi, maden ocaklarıyla ilgili yapılan yasa değişikliklerinin de – bu facialar önlenemediğine göre- etkili olmadığı ortada.
Kurallarda eksiklik varsa ortaya konulup yeni düzenlemeler yapılması şart elbette. Ama çıkardığınız yasalar, pratikte uygulanıyor mu? Uygulamayanlar hakkında gerekli işlemler yapılıyor mu? Denetimler ne alemde ? Sadece kanunun öngördüğü idari para cezalarının uygulanması değil, kurallara uymayan maden ocaklarının, işyerlerinin kapatılması dahil öngörülen tedbirler alınabiliyor mu?
Sorulacak, sorgulanacak husus çok.
Acı gerçek ise, halen 18 canımız maden ocağında mahsur...
Bazen “ihmal” ile “kasıt” eşdeğer hale geliyor
Hukukumuzda bu olaylar genel anlamda taksirli suçlar bağlamında ele alınıyor. Trafik kazaları, iş kazaları, maden ocaklarında meydana gelen yaralanma veya ölümle sonuçlanan olaylar taksirle işlenen suçlar olarak değerlendiriliyor.
Taksirle işlenen suçların cezası, kasten işlenen suçlara göre elbette daha hafif. Böyle olması da gerekli.
Ama öyle haller var ki, ihmali davranışlar ile kasten işlenen icrai hareketler bazen eşit hale gelebiliyor. Bu durum da ihmali davranışa uygulanan yaptırım, kasten işlenmiş suçla eşdeğer oluyor. Ermenek faciasıyla ilgili başlatılan soruşturma bu açıdan da mutlaka değerlendirilmeli.
Olay hakkında adli soruşturma hemen başlatıldı, sonuçları göreceğiz ancak basına yansıyan haberler gerçekten ihmalin boyutlarının çok korkunç olduğunu gösteriyor.
İhmal değil, ihmaller zinciri var
İşten ayrılan bir işçinin, çalışma koşullarının güvensiz olduğuna dair şirkete noterden ihtarname gönderdiği, ihtarnamede su baskınına karşı tedbir olarak uygulanan 25 metrelik ön sondaj denemesinin yapılmadığını, suyun patladığı noktanın 200 metre altından kömür çıkarıldığını, bu şartlar altında çalıştıkları için can güvenliklerinin olmadığını, ihtarnameye hiçbir cevap verilmediğini, bu gerekçeyle işten ayrıldığını açıklıyor.
Mahsur kalan 18 maden işçisinin hepsinin arkadaşı olduğunu ifade eden maden işçisi İsmail Sevil, kendisinin şirkete gönderdiği ihtarnameden sonra 3 Ekimden itibaren işe gitmediğini gitseydi şimdi mahsur kalanlar arasında olacağını söylüyor.
Suyun bastığı saat olan 12.15’te, öğle yemeği için işçilerin dışarı çıkmalarına işveren şirketin izin vermediği de ifade ediliyor.
Ekmek davası için çalışmak zorunda olan işçilerin, çalışma şartlarını eleştirip işten ayrılmaları halinde, bölgedeki diğer madenlerde işe alınmamaları, bu konuda maden şirketleri arasında bir dayanışma olduğu iddiaları ise gerçekten korkunç iddialar.
Bu iddiaların bugüne kadar araştırılıp, üzerine gidilmemesi ise ciddi bir denetim eksikliği ve yönetim zafiyeti.
Soma faciası üzerine de yazmıştım. Kadere razı olmak, gerekli tedbirleri almaya asla mani değildir.
Elbette şu an bütün gayretler 18 canımızın kurtarılması için. Millet olarak dua ediyoruz. Ama kurtarma çalışmaları devam ederken bir başka maden ocağından başka bir acı haber – Allah korusun- gelmemesi için hiç zaman kaybedilmeden her türlü tedbir alınmalıdır.