Daha önce Barbulescu - Romanya davasını inceleyen İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi 4. Dairesi, oyçokluğuyla başvurucu Barbulescu’nun İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi m.8 ile güvence altına alınan özel hayatın gizliliği ve korunması hakkının ihlal edilmediğine karar vermiş, bu karara yapılan itiraz üzerine İHAM Büyük Dairesi oyçokluğuyla bu defa Barbulescu’nun özel hayatının gizliliği ve korunması hakkının ihlal edildiğini nihai ve kesin olarak sonuçlandırmıştır. Büyük Daire; aşağıda yer alan kriterlere uyulmadığı takdirde çalışanın işyerinde iletişiminin takip edilemeyeceğini, bu kriterlere uyulması halinde işveren tarafından denetimin mümkün olabileceğini, esas olarak burada devletlerin işyerlerinde çalışanların özel hayatlarını koruyup gözetmesi, yerel yargı makamlarının da çalışanın özel hayatına yapılacak müdahaleler konusunda aşağıda yer alan kriterleri dikkate alması gerektiğini net bir şekilde ortaya koymuştur. Oyçokluğuyla alınan bu kararın isabetli olduğunu, her ne kadar işverenin iş veriminin ve disiplinin korunması ile sağlanması amacıyla çalışanın iletişimini takip edebileceği, bu konuda işyerinde yapılan iletişimle ilgili özel hayat ve meslek hayatı farkının gözetilemeyeceği, işverenden bu şekilde bir ayırıma gitmek suretiyle denetim yapmasının beklenemeyeceği ileri sürülse de, bu düşüncenin savunulamayacağını, iş veriminin ve disiplininin sağlanıp artırılması amacından hareketle çalışanın iletişiminin tümünün kuralsız ve kaidesiz işveren veya vekili tarafından takibinin hukuka uygun olmayacağını, aksi bir yaklaşımın İHAS m.8 güvencesi altında bulunan özel hayatın gizliliği ve korunması hakkını ihlal edeceğini ifade etmek isteriz.
Büyük Dairenin 5 Eylül 2017 tarihli kararına göre, ulusal makamlar aşağıda yer alan hususları gözetmelidir:
(i) Çalışanın yazışmalarının ve diğer iletişiminin işveren tarafından denetlenmesine dair tedbirler uygulanmasına ve bunun gibi tedbirlerin uygulanma şekline dair bildirim yapılıp yapılmadığı (bildirimin denetlemenin niteliği konusunda açık ve net olması ile denetimin önceden çalışana bildirilmesi),
(ii) İşveren tarafından yapılan denetimin kapsamı ve çalışanın mahremiyetine müdahale derecesi (Bu kapsamda, iletişim akışı ile iletişimin içeriğinin izlenmesi arasında bir ayırım yapılmalıdır. İletişimin bir bütün olarak mı yoksa bir bölümünün mü denetlendiği, denetimin belirli bir zaman dilimi ile sınırlı olup olmadığı, denetimin sonucuna ulaşabilen kişi sayısı hususlarının da ayrıca dikkate alınması gerekir.),
(iii) İşverenin, iletişimin denetlenmesini haklı kılan ve iletişimin içeriğine erişmeyi meşru kılan geçerli sebepler sunup sunmadığı (İletişimin içeriğinin izlenmesi doğası gereği daha ağır bir yöntem olduğundan, daha sağlam gerekçeler bulunması gerekir),
(iv) Çalışanın iletişim içeriğine doğrudan erişmeye göre daha az müdahaleci yöntemlere ve tedbirlere dayalı bir izleme sisteminin kurulup kurulamayacağı (Bu kapsamda; her bir davanın somut özellikleri ışığında, işverenin izlediği hedefe, çalışanların iletişimlerinin içeriğine doğrudan erişmeden ulaşma imkanı olup olmadığı konusunda bir değerlendirme yapılmalıdır.),
(v) İzlemeye maruz kalan işçinin karşı karşıya kaldığı neticeler ve işverenin bu tedbirden elde edilen sonuçları ne şekilde kullandığı, özellikle bu sonuçların önceden bildirilen amaca uygun şekilde kullanılıp kullanılmadığı,
(vi) Özellikle işverenin denetim uygulamaları müdahale niteliği taşıdığında, işçiye yeterli ölçüde koruyucu önlem sağlanıp sağlanmadığı (Bu tür koruma önlemleri; özellikle işçinin izleme ve denetleme konusunda önceden uyarılmadığı durumlarda, işveren tarafından işçinin iletişiminin içeriğine erişilmemesini sağlamalıdır.),
Bu kapsamda; verimlilik için, iş ilişkilerinin karşılıklı güven esasına dayanması gerektiğini vurgulamak gerekir.
Son olarak; yerel makamlar, iletişimi izlenen çalışana, en azından yukarıda belirtilen kriterlerin ne şekilde gözetildiğini ve uygulanan tedbirlerin yasal olup olmadığını belirleme yetkisine sahip bir yargı mercii huzurunda çözüme kavuşturma imkanı sağlamalıdır.
Prof. Dr. Ersan Şen
Av. Beyza Başer
(Bu köşe yazısı, sayın Prof. Dr. Ersan ŞEN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)
Büyük Dairenin 5 Eylül 2017 tarihli kararına göre, ulusal makamlar aşağıda yer alan hususları gözetmelidir:
(i) Çalışanın yazışmalarının ve diğer iletişiminin işveren tarafından denetlenmesine dair tedbirler uygulanmasına ve bunun gibi tedbirlerin uygulanma şekline dair bildirim yapılıp yapılmadığı (bildirimin denetlemenin niteliği konusunda açık ve net olması ile denetimin önceden çalışana bildirilmesi),
(ii) İşveren tarafından yapılan denetimin kapsamı ve çalışanın mahremiyetine müdahale derecesi (Bu kapsamda, iletişim akışı ile iletişimin içeriğinin izlenmesi arasında bir ayırım yapılmalıdır. İletişimin bir bütün olarak mı yoksa bir bölümünün mü denetlendiği, denetimin belirli bir zaman dilimi ile sınırlı olup olmadığı, denetimin sonucuna ulaşabilen kişi sayısı hususlarının da ayrıca dikkate alınması gerekir.),
(iii) İşverenin, iletişimin denetlenmesini haklı kılan ve iletişimin içeriğine erişmeyi meşru kılan geçerli sebepler sunup sunmadığı (İletişimin içeriğinin izlenmesi doğası gereği daha ağır bir yöntem olduğundan, daha sağlam gerekçeler bulunması gerekir),
(iv) Çalışanın iletişim içeriğine doğrudan erişmeye göre daha az müdahaleci yöntemlere ve tedbirlere dayalı bir izleme sisteminin kurulup kurulamayacağı (Bu kapsamda; her bir davanın somut özellikleri ışığında, işverenin izlediği hedefe, çalışanların iletişimlerinin içeriğine doğrudan erişmeden ulaşma imkanı olup olmadığı konusunda bir değerlendirme yapılmalıdır.),
(v) İzlemeye maruz kalan işçinin karşı karşıya kaldığı neticeler ve işverenin bu tedbirden elde edilen sonuçları ne şekilde kullandığı, özellikle bu sonuçların önceden bildirilen amaca uygun şekilde kullanılıp kullanılmadığı,
(vi) Özellikle işverenin denetim uygulamaları müdahale niteliği taşıdığında, işçiye yeterli ölçüde koruyucu önlem sağlanıp sağlanmadığı (Bu tür koruma önlemleri; özellikle işçinin izleme ve denetleme konusunda önceden uyarılmadığı durumlarda, işveren tarafından işçinin iletişiminin içeriğine erişilmemesini sağlamalıdır.),
Bu kapsamda; verimlilik için, iş ilişkilerinin karşılıklı güven esasına dayanması gerektiğini vurgulamak gerekir.
Son olarak; yerel makamlar, iletişimi izlenen çalışana, en azından yukarıda belirtilen kriterlerin ne şekilde gözetildiğini ve uygulanan tedbirlerin yasal olup olmadığını belirleme yetkisine sahip bir yargı mercii huzurunda çözüme kavuşturma imkanı sağlamalıdır.
Prof. Dr. Ersan Şen
Av. Beyza Başer
(Bu köşe yazısı, sayın Prof. Dr. Ersan ŞEN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)