İŞVERENLERİN YENİ OYUNU

Abone Ol

Son zamanlarda işçi-işveren ilişkisine dair kulağıma ilginç duyumlar gelmeye başladı. Hem de birkaç yerden… Konu ise ilginç..

İşçi işten çıkarken ne tür bir belge imzalarsa imzalasın, mahkemeler genelde işçi aleyhine olan bu belgeleri geçerli saymıyor ve ekseriyetle işçi lehine yorumlamayı tercih ediyor. 4857 sayılı yasanın işçiyi koruyan yapısı, işverene karşı güçsüz konumda işçinin korunması gerektiği gibi sebepler de esasen bunu gerektiriyor. Tabi bu durum, gayet işçiden gelen talep üzerine işverenin iyi niyetle yaptığı ikale (yani işçi ile işverenin anlaşarak iş akdinin sona erdirilmesi) anlaşmaları açısından da işvereni zor duruma sokuyor. Zira, işçinin durduk yere işi bırakmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğu, dolayısıyla bu ikalenin, aslında işveren feshi olduğu, haliyle kıdem ve ihbar tazminatının işçiye ödenmesi gerektiği gibi kararlara konu olabiliyor.

Her çalışanın eğitim düzeyi ve iş hukukuna hakimiyeti aynı değil malumunuz. İşten çıkması veya çıkarılması durumunda hangi haklara sahip olduğunu çoğu kimse hala bilmiyor. Bu yönde insanları bilgilendirmeye yönelik ne kadar yazı yazarsak yazalım, interneti bu yönde ve aktif olarak kullanmayan kesim için, bu yazıların da çok bir anlamı yok maalesef.

İş hukukuna dair haklarını bilmeyen işçilerin işten ayrılmaları durumunda, konuya daha hakim olan işveren süreci yönlendiriyor. Tabi böyle bir anlaşma sürecinde de kazanan daima işveren oluyor. Çünkü işçi, hak ettiğinin çok altında bir tazminatla yollarını ayırıyor. Bazıları ise, az da olsa tazminatını aldıktan sonra, dava yoluna gidiyor ve hakkını arıyor ise de, bu sayı 3ü 5i geçmiyor maalesef. Anlaşma yapmasına rağmen yine de işçinin dava yoluna gitmesi ve işverenin davayı kaybetmesi, işverenleri başkaca çareler aramaya itmiş.

İşte bunlardan sonuncusu da; İŞÇİYE ÖNCE DAVA AÇTIRIP BİR GÜN SONRA DAVADAN FERAGAT ETTİRMEK…

İlk duyduğunuzda pek bir anlam vermediğiniz bu yol, işverene kesin sonuç sağlıyor. Nasıl mı?

İşçi ile yazılı hangi belgeyi imzalarsanız imzalayın, işçinin gerçek iradesini yansıtmadığı için geçerli sayılmayabiliyor. Anlaşma tutanağına, change.org ile 100.000 imza da bulsanız, sonuç değişmiyor. Haliyle işveren de, uyuşmazlığı kesin olarak çözmeyen bu ikalenin yerine daha garanti bir çözüm arıyor. İşçinin Mahkeme önünde gösterdiği iradesi gerçek iradedir ve fesada uğradığı söylenemez. Çünkü feragat Mahkeme kaleminde ve Yazı İşleri Müdürü’nün huzurunda yapılıyor. Baskı, tehdit gibi iradeyi sakatlayan hallerin burada var olduğu pek söylenemez. Çünkü, hukuk feragate önemli sonuçlar yüklemiş. Bunu öğrenen işveren, işçiyle ödeyeceği tazminat konusunda anlaştıktan sonra, bir çalışanı ile işçiyi adliyeye göndererek dava açtırıyor. Ertesi gün işçi giderek davadan feragat ediyor ve anlaştığı miktarı işverenden alıyor. Bu aşamadan sonra işçinin artık dava açma hakkı YOK!!!

Peki nedir bu? Kanunu ve işçinin hukuki bilgisizliğini kullanarak işçinin hakkını gasp etmek değil midir?

Diğer yandan, iyi niyetli işverenin kendini korumak için başvurduğu masumane bir yol olarak düşünenleriniz olabilir. Ancak usulüne ve olayın özelliklerine uygun bir ikale sözleşmesi ile de aynı sonuca gidilebileceği düşünüldüğünde, masumane lafı çok iyimser kalıyor. İşverenin yaptığı, KOLAYCILIK oluyor.

TAVSİYEMİZ….

Benzer bir teklifle karşı karşıya kalırsanız, mutlaka bir hukukçuya DANIŞIN!! UNUTMAYIN Kİ ORTADA BİR DAVA VARSA, MUTLAKA BİR AVUKAT DA OLMALI!!