İSTİHKAK (I) İCRA VE İFLAS KANUNU 96. MADDE İNCELEMESİ

Abone Ol

I.GENEL OLARAK

İcra ve iflas kanunu kapsamında istihkak; borçlunun zilyetliği (96), üçüncü şahsın istihkak iddiası (97), istihkak iddialarında mülkiyet karinesini (97/a), üçüncü şahsın zilyetliğini (99) maddelerinde düzenleyerek hüküm altına almıştır.

Yasanın ayrıntılı bir biçimde düzenleme altına aldığı hükümleri, pratik uygulamaya esas teşkil etmek üzere okuyucuya faydalı olması açısından ayırarak madde madde inceleyeceğiz. Bu çalışmada istihkakta borçlunun zilyetliği en yalın hali ile anlatılmaya çalışılacaktır.

İstihkak kelimesinin sözlük anlamına bakıldığında hakkı olma, hak etme, hak kazanma anlamları taşımaktadır. Bu anlamlardan hareket ile icra hukuku uygulamaları kapsamında istihkak en basit hali ile borçlu yedinde bulunan bir malın (mahcuz) borçluya ait olmadığının bildirilmesi, iddia edilmesidir.

Alacaklı tarafından, borçlu hakkında başlatılan ilamlı yahut ilamsız takibin kesinleşmesinden sonra alacaklının talebi üzerine, borçlunun taşınır malları üzerine uygulanan haciz sırasında üzerine haciz konulan mahcuz mal borçluya ait değil ise örneğin bir finansal kiralama sözleşmesi ile kiracıya teslim edilen mal üzerine alacaklı tarafından haciz konulmak istenir ise borçlunun haciz konulmak istenen malın kendisine ait olmadığını beyan etmesi yahut 3. şahıs şirket yetkilisi tarafından istihkak iddiasında bulunulması ya da finansal kiralama şirketi tarafından haczedilmek istenen malın kendilerine ait olduğu iddiası pratik anlamda en yalın bir istihkak örneğidir.

O halde bir icra dosyasında istihkak iddiasından bahsedebilmek için öncelikle borçlu hakkında yapılan takibin kesinleşmesi; alacaklının, borçlunun taşınır malvarlığı üzerine haciz konulmasını talep etmesi, bunun üzerine mahallinde bir haciz zaptı düzenlenmesi, düzenlenecek haciz zaptı kapsamında bir haczin yapılması, yapılan hacizde üzerine haciz konulan mahcuzun borçludan başka bir kimseye ait olduğunun iddia edilmesi yahut haciz konulan mahcuz üzerinde bir rehin hakkı bulunduğunun iddiası gereklidir.

Dikkat edilmesi gereken bir diğer önemli husus ise icra ve iflas hukukunda düzenlenen istihkak prosedürü taşınır mallar yönünden bir düzenleme getirmiştir. Taşınmaz mallar yönünden icra iflas hukuku kapsamında istihkak iddiasında bulunulabileceği varsayılmış ise de Hukuk Genel Kurulu tarafından taşınmaz üzerindeki haczin kaldırılması hususunu istihkak davası ile değil şikayet (dava) yolu ile ele alınması gerektiği hususu benimsenmiştir.

II. BORÇLUNUN ZİLYETLİĞİ

- İcra ve İflas Kanunu 96/1 Md.

“Borçlu, elinde bulunan bir malı başkasının mülkü veya rehini olarak gösterdiği yahut üçüncü bir şahıs tarafından o mal üzerinde mülkiyet veya rehin hakkı iddia edildiği takdirde, icra dairesi bunu haciz ve icra tutanaklarına geçirir ve keyfiyeti iki tarafa bildirir.”

İcra ve iflas daireleri yaptıkları işlemlerde ve kendilerine yöneltilen talep ve beyanlar hakkında bir tutanak tutarlar. Sözlü itirazlar ile talep ve beyanların altları ilgililer ve icra müdürü veya yardımcısı veya kâtibi tarafından imzalanır. İcra ve iflas daireleri tarafından verilen kararlar gerekçeli olarak tutanaklara yazılır. İlgililer bu tutanakların bir örneğini alabilirler. Bu kapsamda icra ve iflas dairelerinin tutanakları, aksi sabit oluncaya kadar geçerlidir.

O halde, icra memuru tarafından mahallinde tanzim edilen tutanağın (haciz zaptı) düzenlenmesi hacze muhatap olan tüm tarafların hak ve menfaatlerinin korunması adına çok önemlidir. Nitekim mahalde gelişi güzel olarak tutulan bir haciz zaptı neticesinde, olmayan şeylerin varmış gibi yazılması, borçlu adresinde başkasına ait olan malların bulunması, emaneten yahut ödünç olarak mahalde bir başkasına ait malın bulunması, tanzim olacak bir zabıt ile gerçeğin çok dışında hiçbir sorgulama yapmadan ve ilgililerin beyanlarına tutanağa geçirmeden işlem tesis etmek üçüncü kişilerin mağduriyetine sebebiyet verecek sonuçlar doğurabilir.

Taşınır ve taşınmaz malların haczinin düzenleme altına alındığı yasanın 85 maddesinin 2. fıkrasında açıkça beyan edildiği haliyle; borçlu yahut borçlu ile birlikte malı elinde bulunduran şahıslar, taşınır mal üzerinde üçüncü bir şahsın mülkiyet veya rehin hakkı gibi sınırlı bir ayni hakkının bulunması veya taşınır malın üçüncü şahıs tarafından haczedilmiş olması halinde bu hususu haciz yapan memura beyan etmek ve beyanının haciz tutanağına geçirilmesini talep etmek, haczi yapan memur da borçluyu yahut borçlu ile birlikte malı elinde bulunduran şahısları bu beyana davet etmek zorundadır. Bu tür mallar ile üçüncü şahıs tarafından ihtiyaten haciz veya istihkak iddia edilmiş bulunan malların haczi en sonraya bırakılır. Haczi yapan memur, haczettiği mallar üzerinde üçüncü bir şahsın mülkiyet iddiasının bulunup bulunmadığı ile herhangi bir rehin hakkının bulunup bulunmadığını yahut haczedilen mallar üzerinde başkaca hacizlerin bulunup bulunmadığını sorgulamak ve bu durumu düzenlenen tutanağa geçirmek zorundadır.

Borçlunun zilyetliğinde bulunan bir malın, borçludan başkasına ait olması halinde yahut üzerinde bir rehin hakkının var olması halinde haczi düzenleyen icra memuru bu durumu kimin lehine istihkak iddiasında bulunuluyor ise bunu açıkça tutanağa yazma mecburiyetindedir. Akabinde istihkak iddiası icra dairesi tarafından iki tarafa bildirilmelidir. Kanaatimizce bu durumda üçüncü kişi lehine borçlu tarafından bir istihkak iddiasında bulunulmuş ise lehine istihkak iddiasında bulunulan kişiye de haciz tutanaklarının ekine eklendiği ve istihkak iddiasının bildirilmesine ilişkin belge gönderilmelidir. Böylece takip dışı üçüncü kişiye de itiraz hakkı tanınmalıdır. Öyle ki bazı hallerde lehine istihkak iddiasında bulunulan kişinin haciz tarihinden çok önce rehin hakkı bitmiş yahut hacze konu menkul üzerindeki mülkiyet hakkı sona ermiş olabilir.

- İcra ve İflas Kanunu 96/2 Md.

“İcra dairesi aynı zamanda istihkak iddiasına karşı itirazları olup olmadığını bildirmek üzere alacaklı ve borçluya üç günlük mühlet verir. Sükûtları halinde istihkak iddiasını kabul etmiş sayılırlar.”

Hemen burada belirtmekte yarar görüyoruz ki istihkak iddialarının tamamı asıl takibin başlatıldığı yer (esas) icra müdürlüğüne bildirilir. Talimat icra dairesi tarafından yapılan bir haciz sonucunda ortaya çıkan istihkak iddiasını haczi uygulatan esas icra dairesi değerlendirir. Bu kapsamda talimat icra dairesince istihkak prosedürü işletilemez ve İİK.’nın 96,97,99 maddelerinden hangisinin uygulanacağına talimat icra dairesi karar veremez. Hacizde, talimat icra dairesinin görevi; tutanağı eksiksiz ve anlaşılır bir şekilde düzenleyip varsa ekleri ile birlikte esas dairesine göndermektir.

İcra ve iflas kanununda “3 gün” olarak düzenlenen ender sürelerden bir tanesi burada düzenlenmiştir. İcra işlemleri, aslında usul hukukunun vücut bulmuş hali olması nedeniyle burada süre kısa tutulmuş ve alacaklı ile borçlunun söz konusu mahcuz üzerindeki istihkak iddiasına karşı herhangi bir itirazlarının olmaması halinde istihkak iddiasının kabul edileceğini hüküm altına almıştır. Böyle bir durumda, ilgililere yapılacak tebligata sessiz kalınması halinde, hacze konu mal üzerindeki haciz kalkar.

Alacaklı ve borçluya icra dairesi tarafından istihkak iddiasına ilişkin olarak gönderilecek tebligat ile açıkça “istihkak iddiasına karşı itirazlarının olup olmadığının 3 gün içinde bildirilmesi gerektiği aksi halde istihkak iddiasını kabul etmiş sayılacakları” hususunu düzenleyen (Eski 60 varaka – Örnek No 23) tebliği, aksi surette yapılan bildirimin geçersiz olacağına dikkat edilmesi büyük önem taşımaktadır.

Diğer önemli husus ise alacaklı bu varakaya karşı sessiz kalmış olsa bile borçlunun da istihkak iddiasında bulunabilmesi önemlidir. Nitekim 3. şahsın haczedilen menkul malın kendisine ait olduğu iddiasına borçlunun karşı çıkabileceği ve mahcuzun 3. şahsa değil kendisine ait olduğunu iddia edebileceği hususu önemlidir.

Öte yandan bu düzenleme ile hukuk devleti ilkesine bağlı kalınarak üçüncü kişinin mülkiyet hakkı da bir yönüyle korunmaya çalışılmıştır. Zira takibin hiçbir surette tarafı olmayan ve borçla ilgisi bulunmayan takip dışı 3. kişinin, malını haczedip paraya çevirmek mülkiyet hakkı ile bağdaşmayacağı gibi bu durum Anayasa ve Türk Medeni Kanununda hüküm altına alınan mülkiyet hakkının korunamaması anlamına gelmektedir ki böyle bir durum “Hukuk Devleti” ilkeleri ile bağdaşmaz, bağdaşması düşünülemez.

- İcra ve İflas Kanunu 96/3 Md.

“Malın haczine muttali olan borçlu veya üçüncü şahıs, ıttıla tarihinden itibaren yedi gün içinde istihkak iddiasında bulunmadığı takdirde, aynı takipte bu iddiayı ileri sürmek hakkını kaybeder. İstihkak iddiasının yapıldığı veya istihkak davasının açıldığı tarihte istihkak müddeisi ile birlikte oturan kimseler yahut bu şahısların iş ortakları, iddianın yapıldığı tarihte veya istihkak davası 97 nci maddenin 9 uncu fıkrası gereğince açılmışsa davanın açıldığı tarihte malın haczine ıttıla kesp etmiş sayılırlar.”

Malın haczi huzurunda yapılmayan borçluya haciz; 103 davet kağıdının tebliği ile bildirilir. Bu durumda borçlu tebliğden itibaren 7 günlük süre içerisinde istihkak iddiasını ileri sürmelidir. Aksi halde artık aynı takipte borçlu istihkak iddiasını ileri süremez. Ancak bu borçlunun başkaca takiplerde aynı mala uygulanacak hacizlerde istihkak iddiasında bulunmasına engel teşkil etmez. Yahut ilk haldeki durumda kendisine davet kâğıdı tebliğ olunan borçlunun 7 gün içinde istihkak iddia etmemesi halinde, durumdan haberdar olan 3. Şahıs malın haczini öğrendiği tarihten itibaren 7 gün içinde istihkak iddiasında bulunmalıdır. 3. Şahsın istihkak iddia etmesinden sonra bu durum borçluya ve alacaklıya tebliğ edilmek suretiyle itiraz edilmemesi halinde mahcuz mal üzerindeki haciz kalkacaktır. Ancak söz konusu hacze ilişkin bir itiraz olur ise o halde icra müdürü İİK 97/1 maddesine göre bir karar verilmek üzere dosyayı icra hukuk mahkemesine gönderir.

Bir mal üzerinde birden çok kişi tarafından istihkak iddiasında bulunulabilir ancak bu durumda sonu bitmeyen bir istihkak prosedürü ile karşı karşıya kalınıp icra takibi akamete bırakılmak istenebilir. Kanun koyucu işte bu durumun önüne geçebilmek adına; istihkak iddia eden ile birlikte oturan kimseler (anne, baba, eş, kardeş, çocuk) yahut bu şahısların iş ortakları, iddianın yapıldığı tarihte veya istihkak davasının İİK 97/9 md gereğince açılmış ise davanın açıldığı tarihte malın haczi ıttıla kasbetmiş sayılacaklarını düzenlemiştir.

III. GÜNCEL YARGI KARARLARI ;

Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2021/5 Esas ve 2021/1114 Karar Sayılı İlamı

(…) Üçüncü kişinin haciz müzekkeresine karşı mevduat hesabı üzerinde kendisinin rehin hakkı bulunduğunu ileri sürmesi ise, İİK'nun 96/1. maddesi uyarınca istihkak iddiası niteliğinde olup, icra müdürünün İİK'nun 99. maddesinde yazılı kurallara göre işlem yapması gerekir. İİK'nun 99. maddesinde; "Haczedilen şey, borçlunun elinde (m.96) olmayıp da üzerinde mülkiyet veya rehin hakkı (m.23) iddia eden üçüncü bir şahıs nezdinde bulunursa, icra müdürü o şahıs aleyhine icra mahkemesine müracaat için alacaklıya yedi gün mühlet verir. Bu mühlet içinde icra hakimliğine dava ikame edilmezse üçüncü şahsın iddiası kabul edilmiş sayılır" düzenlemesine yer verilmiştir.(…)

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2018/12180 Esas ve 2020/518 Karar Sayılı İlamı

(…) Dosyada mevcut bilgi ve belgelere göre; 05.04.2016 tarihli haciz sırasında mahcuzlarla ilgili borçlu ... ’ın davacı üçüncü kişi lehine istihkak iddiasında bulunduğu ve eldeki davanın ise az yukarıda açıklanan prosedürün işletilmesi beklenmeden üçüncü kişi tarafından 11.04.2016 tarihinde açıldığı anlaşılmıştır. Bu durumda Mahkemece, yasal prosedür işletilmeden önce, üçüncü kişi tarafından bu davanın açılabileceği ve prosedür işletilmemiş olmasının haczin iptali sebebi olmayacağı gözetilerek şikayet talebinin reddi ile istihkak davasının esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken yazılı biçimde karar verilmesi hatalı olmuştur.(…)

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2016/19097 Esas ve 2019/11403 Karar Sayılı İlamı

(…) Somut olayda, takip dosyası kapsamında alacaklı vekiline 60 nolu varakanın gönderildiğine dair tebligat parçası bulunmadığı, bu durumda İİK’nin 96/1–2. maddesindeki yasal prosedürün uygulanmadığı, istihkak iddiasına karşı beyanda bulunmak üzere 3 günlük süre verilmediği anlaşılmıştır. Bu durumda, şikâyetin kabulü yerine oluşa ve dosya içeriğine uygun düşmeyen gerekçe ile reddine yönelik yazılı biçimde hüküm kurulması hatalı olmuştur. (…)

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2014/19796 Esas ve 2015/310 Karar Sayılı İlamı

(…) Yargıtay’ın ve Dairemizin istikrar kazanan uygulamasına göre; takip borçlusunun istihkak iddiasına karşı tutumu belirli ise ve duruşmalara dahil edilmesi işin esasına etki etmeyecekse davada taraf olarak gösterilmesi gerekli değildir. Ne var ki, yokluğunda alınan haciz kararlarından haberdar edilmeyen, 103 davet kağıdı da tebliğ edilmeyen borçluya, istihkak iddiasına karşı tutumu belirlenemediğinden davalı sıfatı ile davaya katılma olanağının sağlanması, taraf teşkilinden sonra tarafların tüm delillerinin toplanmasının ardından işin esası hakkında bir karar verilmesi gerekir. Mahkemece taraf teşkili sağlanmadan işin esasına yönelik karar verilmesi isabetli olmamıştır. (…)

IV. İSTİHKAK İDDİASINA İLİŞKİN GÖNDERİLECEK BELGE

V. SONUÇ

Yukarıda kısaca açıklanmaya çalışılan ve örnek yargı kararlarında da bahsedildiği şekli ile borçlunun zilyetliği halinde;

- Alacaklı, borçlunun taşınır mallarını haczettirirken mülkiyeti üçünü kişiye ait bulunan ya da mülkiyeti borçluya ait olup da üçüncü kişiye rehin verilen ancak borçlunun kullanımında bulunan taşınır mallara haciz konulabileceği,

- İstihkak iddiasına karşı itirazın ancak takibin yapıldığı esas yer icra dairesine yapılması gerektiği,

- İstihkak iddiasının İcra ve İflas Kanunu 96 maddesine göre borçlu tarafından 3. Kişi lehine veya 3. kişi tarafından bizzat kendi lehine yapılabileceği,

- İcra ve İflas Kanunu 96/1 maddesinde bahsedilen mülkiyet ve rehin hakkından başka; sınırlı ayni haklara, hapis hakkına, mülkiyeti muhafaza kaydına ve finansal kiralama sözleşmesinden doğan haklara binaen de istihkak iddiasında bulunulabileceğine,

- Bankalara gönderilen 89/1 haciz ihbarnamesi yahut 78 haciz müzekkeresi nezdinde bankada borçlu adına kayıtlı bir mevduat bulunması halinde bankanın borçlu hesabı üzerinde bir hapis yahut rehin hakkının bulunduğunu iddia etmesi halinde bu durumun istihkak prosedürüne göre çözümlenmesi gerektiği hususu,

- Haciz sırasında borçlu hacze konu mal üzerinde kendisinden başka takip dışı bir üçüncü şahsın mülkiyetinde olduğu yahut söz konusu mal üzerinde herhangi bir rehin hakkı olduğunun ileri sürerek beyan etmesi gerektiği ve haczi yapan memurun taraf beyanlarını tutanağa geçirmek zorunda olduğu,

- Borçlu istihkak iddiasında bulunmuş olsa dahi, pratik uygulama yönünden 3.şahıs haczin tatbikinden hemen sonra, icra takibinin yapıldığı esas yer icra dosyasına hacze konu malın kendisine ait olduğunu yahut rehin hakkının varlığını tevsik edecek belgeleri sunması gerektiği,

- Tüzel kişiler adına ancak yetkili temsilcilerinin istihkak iddiasında bulunabileceği, bu kişilerin yerine mahalde tesadüfen bulunan kişiler yahut herhangi bir yetkisi bulunmayanların istihkak iddiasının geçerli sayılamayacağı,

- Alacaklıya ve borçluya istihkak iddiasının tebliğ edilmesiyle birlikte, 3 gün içerisinde istihkak iddiasında karşı bir itirazlarının bulunup bulunmadığının, itiraz edilmemesi halinde istihkak iddiasını kabul etmiş sayılacaklarına karar verileceğinin (Eski 60 varaka – Örnek No 23) ihtaren tebliğ edilmesi gerektiği,

- İcra ve iflas Kanunu 96 madde düzenlemesine göre istihkak iddiasına karşı alacaklının yahut borçlunun, kendilerine icra dairesi tarafından gönderilen tebligatın tebliğinden 3 gün içinde itiraz edilmesi halinde icra müdürü tarafından dosyanın icra hukuk mahkemesine gönderilmesi gerektiği,

- Borçlunun huzurunda haciz yapılmaması halinde borçluya 103 davetiyenin tebliğinden itibaren 7 gün içinde istihkak iddiasında bulunması, bulunmaz ise aynı takipte bu iddianın ileri sürülemeyeceğinin pratik uygulamada dikkate alınmasının,

İlgililerine faydalı olması dileğiyle

Mustafa Zafer

Hukukçu, (E) İcra ve İflas Müdürü