İSTİHBARAT HUKUKU BAKIMINDAN GECİKMESİNDE SAKINCA BULUNAN HALLERDE YAZILI EMİR VERMEYE YETKİLİ MERCİ

Abone Ol

Her ne kadar Anayasal bir kural olarak iletişimin denetlenmesi tedbirinin uygulanması için yetkili hakim onayı gerekse de kanun koyucu gecikmesi durumunda sakınca bulunan hallerde daha sonra hakim onayına sunulmak şartıyla belli merciiler de bu hakkı tanımıştır.

Kanun koyucu 5397 sayılı kanunda denetim tedbirini uygulayabilecek idari merciileri belirlemiştir. Buna göre;

- Polis bakımından Emniyet Genel Müdürü veya İstihbarat Daire Başkanı,

- Jandarma bakımından Jandarma Genel Komutanı veya İstihbarat Başkanı,

- MİT bakımından MİT Müsteşarı veya Müsteşar Yardımcısıdır.[1]

Gecikmesi sakıncalı bulunan haller, derhal harekete geçilmezse, suçun sübutuna ilişkin esaslı delilerin kaybolma tehlikesi ile karşı karşıya kalınması durumudur. Bununla birlikte keyfi karar almaların önüne geçmek için “haklı görünüş” yani “görünüşte haklılık” içermesi gerekir.[2]

CMK 135/1 belirtilen bu durumların ortaya çıkması ile birlikte Cumhuriyet Savcısı ve ya yetkili merciinin verdiği bu tedbir kararının yirmi dört saat içinde yetkili hakim onayına sunmak zorundadır. Fakat burada kanun koyucu ilgili madde de süre ile ilgili kesin bir zaman vermemiş bunun yerine gecikmeksizin tabirini kullanılmıştır. Bu durumda uygun olan normlar hiyerarşisine uygun olarak Anayasanın 22. Maddesinde belirtilen yirmi dört saat kuralının uygulanmasıdır.[3]

Kanun koyucunun bıraktığı bu kanun boşluğunun kötü veya yanlış kullanılma ihtimali yüksektir. Çünkü zamanında sunulmayan talebin ret olması halinde delil niteliği taşıyan bazı dinlemelerin hukuken kullanılamaması durumunun oluşacaktır. Bunun yanında görünüşte haklı bir sebep olmadan başlanan tedbir ile elde edilen bilgilerin illegal olarak kullanılmasında doğan ve vatandaşı mağdur olması durumu mevcuttur. Bu nedenle içerisinde birçok kanuni boşluk barındıran önlem amaçlı dinleme tedbirinin hukuki boyutu farklı birçok sorun barındırmaktadır. Kanun koyucunun ortaya çıkabilecek muhtemel sorunları görerek buna uygu düzenlemeler yapması şarttır. Aksi takdirde sadece uygulayıcıların hareket alanını geniş tutma eğilimine bağlı olarak yapılan düzenlemeler Hukuk devleti ilkesine ters düşeceği gibi temel insan haklarının zarar görmesi ve ülkenin AİHM gibi kuruluş önünde zorda kalmasına neden olur.

Yeri gelmişken 5397 sayılı kanunun diğer bir eksikliğinden bahsetmek gerekir. 5442 sayılı İl İdaresi Kanunun 11. maddesinin 1. fıkrası ile aynı kanunun 32. maddesinin 1. fıkrasının ç bendinde Valilere görev bölgeleri içerisinde “suç işlenmesini önlemek, kamu düzen ve güvenliğini korumak için gereken tedbirleri” almakla görevlidirler. Her ne kadar Vali ve Kaymakamların belirtilen görevleri 5397 sayılı kanunda belirtilen tehlikelerde paralellik gösterse de Vali ve Kaymakamlar 5397 sayılı kanunda, sürecin tamamen dışında bırakılmıştır. Çünkü yazılı emir vermeye yetkili merciiler mülki amirden izin almalarına gerek duyulmamaktadır.[4] Bu konu hakkında iki farklı görüş ortaya çıkabilir. Birincisi kendi sorumluluk alanında kamu düzeninden sorumlu olan Vali ve Kaymakamlarında sürece dahil edilerek daha koordineli bir şekilde tedbir kararı uygulanabilir. İkincisi ise uygulanacak tedbir kararına gelebilecek siyasi baskı ve Vali ile Kaymakamların muhtemel çıkar çatışması nedeniyle tedbir kararını engelleme veya sızdırma ihtimalinin olmasıdır. Bununla birlikte önlem amaçlı dinlemede ortada bir suç olmadığı gibi bu tedbire Vali ve Kaymakamlarında dahil olabileceği unutulmamalıdır. Bu girift yapının daha sağlıklı hale gelebilmesi için kanunda yaşanan boşlukların giderilmesi gerekir.

Kanaatimizce hukukun üstünlüğü ve yargı bağımsızlığı ilkesi çerçevesinde tedbir kararının gizlilikle uygulanması gerekmektedir. Bu nedenle ülkemizin yaşadığı son dönem olaylar göz önüne alındığında muhtemel çıkar çatışmalarının önüne geçmek ve tedbir kararının selameti için tedbir kararının yetkili mahkeme ve savcılık dışında farklı kişi veya kurumlarla paylaşılmaması daha uygun görülmektedir.

KAYNAKÇA

SEZER Yasin/İPEK Ali İhsan/PARLAK Engin, Adli Ve Önlem Amaçlı İletişimin Denetlenmesi, Gizli Soruşturmacı, Teknik Araçlarla İzleme, Seçkin Yayınları, İstanbul, 2015.

TAŞKIN Mustafa, Adli ve İstihbari Amaçlı İletişimin Denetlenmesi, Seçkin Yayınları, Ankara, 2013.

YENİSEY Feridun, NUHOĞLU Ayşe, Ceza Muhakemesi Hukuku, Seçkin Yayınları, İstanbul, 2019.

(Bu köşe yazısı, Avukat Maşallah MARAL tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)

---------------------------

[1] Taşkın Mustafa, Adli ve İstihbari Amaçlı İletişimin Denetlenmesi, Seçkin Yayınları, Ankara, 2013, s.236

[2] Sezer Yasin/İpek Ali İhsan/Parlak Engin, Adli Ve Önlem Amaçlı İletişimin Denetlenmesi, Gizli Soruşturmacı, Teknik Araçlarla İzlem, Seçkin Yayınları, İstanbul, 2015, s.128-129

[3] Yenisey Feridun, Nuhoğlu Ayşe, Ceza Muhakemesi Hukuku, Seçkin Yayınları, İstanbul, 2019, s.456

[4] Taşkın Mustafa, a.g.e. s.237