Yazımızda; Subay olduğunu söyleyen ihbarcıya şöyle seslenmişiz:
“Islak imza ile yollamış olduğunuz “irtica ile mücadele eylem belgesi” şeklindeki ihbar mektuplarınızla Türkiye’yi yerinden oynattınız. Bu bakımda size hayranlık duymaktayım.. Bu büyük başarıyı nasıl gösterdiniz.. Bizler de zaman zaman ve mecbur kalarak, bazı konularda başvurularda bulunmaktayız. İmzamızı atarak verdiğimiz bu dilekçelere, nüfus kağıdımızın örneğini, TC kimlik numaramızı eklemekteyiz. Buna rağmen bu başvurulardan aylarca senelerce sonuç alamamaktayız. Nasıl oluyor da, imzasız tek bir mektupla yapmış olduğunuz ihbardan bu kadar çabuk ve önemli sonuçlar aldınız.
Çok özür dilerim ama; zarfın üzerine yapıştırdığınız pulun arkasını ıslatmak için kullandığınız “tükürüğün gücünden” başka bir koruyucu görememekteyim.. Hayatta merak ettiğim iki şey var. Bunlardan birincisi; vaktiyle bir televizyon kanalında uzun süre yayınlanan bir yarışma programı vardı. Belki siz de; ihbar mektubu yazmaktan arta kalan zamanlarınızda izlemişsinizdir. Kutuların açıldığı ve milyarların dağıtıldığı bu programda, belli aralıklarla programa telefonla bağlanan ama yüzünü görmediğimiz “Hamdi Bey” isimli kişi, yarışmacılara büyük paralar veriyordu. Her yarışmacı “Hamdi Bey’e teşekkür ederim ama...” diyerek başlayıp “Var mısın – Yok musun” sorusuna cevap veriyor, paraları alıp gidiyordu. Bir; bu “Hamdi Bey’in” kimliğini, var olup olmadığını merak ediyorum. Bir de sizin kimliğinizi. Yani “Var mısın – Yok musun”.”
Hala cevap alamadım.
Ama ıslak imzanın değişik versiyonları devam edip gidiyor.
EYLEM BİRLİĞİ
Facebook gibi sanal iletişim sayfaları için yöneltilen en önemli eleştiri bunun “sanal” olması yani eyleme dökülmemesidir. Ancak bunun da üstesinden geldik. İlk kez yapılan bu uygulama ile; birbirini tanıyan, tanımayan yüzlerce kişi birleşti ve tek bir mesajı paylaştı. (https://www.facebook.com/erdem.akyuz.167) Yüzlerce sayfadan tek bir yükseldi. Yükselen ses; sorumlu olan ve sorumluluğunu yerine getiremeyenlere “istifa” çağrısı idi. İleride tekrarlanmak üzere adeta büyük bir yürüyüş yapıldı.
SOYADI
Haftaya damgasını vuran bir diğer olay, evlilik sırasında soy adı uygulamasına yönelik oldu..Biliyorsunuz; evlenen kadın, kocasının soyadını alır ancak isterse kendi soy adını da birlikte kullanabilirdi. Şimdi mahkemelerin verdiği karara göre, kadın; evlendiği zaman kocasının soy adını hiç kullanmayacak. Eski kızlık soyadı ile evlilik birliğine devam edebilecek.Yani karı ve kocanın soyadları değişik olabilecek.
Allah akıl fikir versin.
Peki, iki tane çocuk olduğunu düşünelim. Çocuklardan birisi annesinin soyadını, diğeri babasının soyadını kullanmak isterse ne olacak.
Evlere şenlik bir durum olacak.
Hani deselerler ki, evlenince koca, karısının soyadını kullanır. Buna hiç bozulmayacağız. Ama ayrı soyadlarını kullanmak başka sonuçlar doğurur.
Bomba atmaya gerek yok. Düzen işte bu şekilde de bozulur.
AÇILIM
Buzdolabına kaldırılan ve halen “dip friz- derin dondurucu’da” bekletilen açılımın ülkeyi getirdiği hali görüyorsunuz. Bir halkı “millet” yapan, bir toprak parçasını “vatan” yapan en önemli unsur “dil birliği’dir”. Vekillere ermenice kartviztler basılıyor, sokaklara kürtçe denilen tabelalar asılıyor. Anayasa’nın temel ilkeleri yokedilmek isteniyor. Sayın Başbakan “Baharda terör eylemlerini genişleteceğiz diye bizi tehdit ediyorlar. Biz korkmayız” diyor. Korkup korkmamak önemli değil, önlemini alıyor musun. Sen ona bak. Her gün şehit haberleri geldiğine, bazı mahalle ve sokaklara giremediğine göre görevini yapamıyorsun.
Korkmuyoruz diye mesaj yolladığın o telefonun ucunda kim var.
Av.A.Erdem Akyüz