İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ KANUNUNA GÖRE ÇALIŞANLARIN SAĞLIK MUAYENELERİ İLE SAĞLIK RAPORLARI

Abone Ol

Bu yazımızda, 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununa göre çalışanların sağlık muayenesi ile alınması gerekli sağlık raporları konusu ana hatlarıyla incelenecektir.

Bilindiği üzere, 20.06.2012 tarihli ve 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununun 1. maddesinde, kanunun amacı, “işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması ve mevcut sağlık ve güvenlik şartlarının iyileştirilmesi için işveren ve çalışanların görev, yetki, sorumluluk, hak ve yükümlülüklerini düzenlemektir.” şeklinde ifade edilmiş ve 2. maddesinin 1. fıkrasında da, belirtilen istisnalar haricinde, Kanunun “kamu ve özel sektöre ait bütün işlere ve işyerlerine, bu işyerlerinin işverenleri ile işveren vekillerine, çırak ve stajyerler de dâhil olmak üzere tüm çalışanlarına faaliyet konularına bakılmaksızın” uygulanacağı öngörülmüştür.

Bu sebeple, Kanun ile, işverenlere bazı yükümlülüklere getirilmiştir. Bu yükümlülüklerden birisi de, çalışanların sağlık muayenelerinin Kanunda öngörülen bazı hallerde yapılmasıdır.

6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, kamu ve özel sektöre ait bütün işlere ve işyerlerine, bu işyerlerinin işverenleri ile işveren vekillerine, çırak ve stajyerler de dâhil olmak üzere tüm çalışanlarına faaliyet konularına bakılmaksızın uygulanmaktadır. Söz konusu Kanun ile çırak ve stajyerlerin kapsama dâhil edilerek mesleki risklerden korunmaları ve sağlıklı ve güvenli bir ortamda çalışmaları güvence altına alınmıştır. Bu sebeple, diğer çalışanlar gibi çırak ve stajyerler için de işverenin 6331 sayılı Kanun kapsamında yükümlülükleri söz konusudur. Dolayısıyla, çırak ve stajyerler için de gerekli sağlık muayeneleri yapılmalı, sağlık raporları alınmalıdır.[1] Nitekim, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinin 19.02.2016 tarihli ve 3613 sayılı yazısında, T.C. Milli Eğitim Bakanlığı Destek Hizmetleri Genel Müdürlüğü İşyeri Sağlık ve Güvenlik biriminin bir yazısına atıfta bulunularak, öğrenci ve çırakların işletmelerde mesleki eğitim, pratik eğitim ve staj çalışmasına başlamadan önce yapılması gereken sağlık kontrolleri, işe giriş muayeneleri, periyodik sağlık muayeneleri ile iş sağlığını ve sağlık gözetimini gerektiren bütün hususların işletmeler tarafından sağlanması, takibinin okul/kurum idaresince yapılması gerektiği belirtilmektedir.[2]

6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu m. 4/1-ç bendinde işverenin “Çalışana görev verirken, çalışanın sağlık ve güvenlik yönünden işe uygunluğunu göz önüne” alacağı hükmü yer almaktadır. Aynı Kanun m. 15/1-a bendinde işverenin, “Çalışanların işyerinde maruz kalacakları sağlık ve güvenlik risklerini dikkate alarak sağlık gözetimine tabi tutulmalarını” sağlayacağı belirtilmiştir. Kanun m. 15/ 1-b ise, çalışanların sağlık muayenelerinin yapılmasını sağlamanın zorunlu olduğu haller sayılmıştır. Bu bende göre çalışanların sağlık muayenelerinin yapılması gereken haller şunlardır:

“1) İşe girişlerinde.

2) İş değişikliğinde.

3) İş kazası, meslek hastalığı veya sağlık nedeniyle tekrarlanan işten uzaklaşmalarından sonra işe dönüşlerinde talep etmeleri hâlinde.

4) İşin devamı süresince, çalışanın ve işin niteliği ile işyerinin tehlike sınıfına göre Bakanlıkça belirlenen düzenli aralıklarla.”

6331 sayılı Kanun m. 15/1-b bendinde, işe girişlerde sağlık muayenesi zorunlu tutulduğu gibi, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu m. 21/f.3 de, gerekli sağlık raporu olmadan veya sağlık raporuna aykırı olarak çalıştıran işverenlerin geçici iş göremezlik ödeneğinden sorumluluğu düzenlenmiştir.

6331 sayılı Kanunun m. 15/2 de “Tehlikeli ve çok tehlikeli sınıfta yer alan işlerde çalışacaklar, yapacakları işe uygun olduklarını belirten sağlık raporu olmadan işe başlatılamaz.” hükmü bulunmaktadır.  Buradaki hükmün hem işe giriş, hem de iş değişikliği için uygulanacağı şüphesizdir. Bu hüküm, tehlikeli ve çok tehlikeli sınıfta yer alan işlerde çalışanların yapacakları işe uygun olduklarını belirten sağlık raporu olmadan işe başlatılamayacağını belirtmekle beraber, aynı Kanun m.15/1-b de zaten işe girişlerde sağlık muayenesinin yapılmasının zorunlu olduğu belirtilmiştir. Buradan, tehlikeli ve çok tehlikeli sınıfta yer alan işlerde çalışanlar için sağlık muayenelerinin “yapacakları işe uygun olduklarını belirten sağlık raporu” ile belgelenmesinin arandığı görülmektedir.

6331 sayılı Kanun m. 15/3 de “Bu Kanun kapsamında alınması gereken sağlık raporları işyeri hekiminden alınır. 50’den az çalışanı bulunan ve az tehlikeli işyerleri için ise kamu hizmet sunucuları veya aile hekimlerinden de alınabilir. Raporlara itirazlar Sağlık Bakanlığı tarafından belirlenen hakem hastanelere yapılır, verilen kararlar kesindir.” hükmü öngörülmüştür. Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin bazı kararlarında[3], 4857 sayılı İş Kanunu m. 86 daki sıralamaya aykırı olarak sağlık ocağından alınan sağlık raporu sırf bu sebeple geçersiz sayılmıştır. Ancak, bu kararlar doktrinde eleştirilmiştir.[4] Kanaatimizce de, mesela şu anda yürürlükte olan 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu m. 15/3 e aykırı olarak, 50 ve 50 den fazla çalışanı bulunan ve tehlikeli ve çok tehlikeli işyerlerinde, sağlık raporlarının işyeri hekimi yerine aile hekiminden veya kamu hizmet sunucusundan alınması tek başına geçersizlik sonucunu doğurmaz. Zira, önemli olan raporun yeterli tetkiki içerip içermemesidir. Yani, soyut ve dayanaktan yoksun bir şekilde “Haricen Sağlam” gibi bir ifadeyi içeren rapor geçerli olmaz. Sağlık raporunun amacı, sigortalının bünyece çalışabileceği ve çalışamayacağı işlere ait bilgileri elde etmektir. Bu sebeple, anılan bilgileri kapsayacak nitelikte olmayan sağlık raporlarına değer verilemez.[5] Bunun gibi, sigortalının işe başlamasına yakın bir zamanda, mesela üç ay önceden alınmış bir rapor da bu bakımdan geçerli sayılamaz. İşyerinden ayrıldıktan uzun bir süre sonra tekrar aynı işyerinde çalışmaya başlayan sigortalı için de yeniden rapor alınmalıdır.[6]

Çalışanların iş kazası, meslek hastalığı veya sağlık nedeniyle işten uzaklaşmalarından sonra işe dönüşlerinde talep etmeleri halinde de sağlık muayeneleri yapılır. Bu gibi durumlarda sağlık muayenesinin sadece çalışanların talep etmesi üzerine yapılması hükmünün isabeti tartışmalıdır. İyileşmiş olan çalışanların önceki işine uygun olup olmadığını anlamak ve buna göre görevlendirme yapmak ihtiyacı duyabilecek işverene de sağlık muayenesi yaptırma yetkisinin tanınması daha isabetli olurdu.[7]

İşyeri Hekimi ve Diğer Sağlık Personelinin Görev, Yetki, Sorumluluk ve Eğitimleri Hakkında Yönetmelik m.9/2-c-3 alt bendinde periyodik muayenelerin ne kadar aralıklarla yapılacağı hususu düzenlenmiştir. Bu düzenleme şöyledir: “Çalışanın kişisel özellikleri, işyerinin tehlike sınıfı ve işin niteliği öncelikli olarak göz önünde bulundurularak uluslararası standartlar ile işyerinde yapılan risk değerlendirmesi sonuçları doğrultusunda; az tehlikeli sınıftaki işlerde en geç beş yılda bir, tehlikeli sınıftaki işlerde en geç üç yılda bir, çok tehlikeli sınıftaki işlerde en geç yılda bir, özel politika gerektiren grupta yer alanlardan çocuk, genç ve gebe çalışanlar için en geç altı ayda bir defa olmak üzere periyodik muayene tekrarlanır. Ancak işyeri hekiminin gerek görmesi halinde bu süreler kısaltılır.”

Diğer bir husus olarak da, Kadın Çalışanların Gece Postalarında Çalıştırılma Koşulları Hakkında Yönetmelik m. 7 de “Kadın çalışanların gece postalarında çalıştırılabilmeleri için, işe başlamadan önce, gece postalarında çalıştırılmalarında sakınca olmadığına ilişkin sağlık raporu işyerinde görevli işyeri hekiminden alınır./ Ayrıca işveren, işin devamı süresince, çalışanın özel durumunu, işyerinde maruz kalınan sağlık ve güvenlik risklerini de dikkate alarak işyeri hekimince belirlenen düzenli aralıklarla çalışanların sağlık muayenelerinin yapılmasını sağlar.” düzenlemesine yer verilerek, kadın işçilerin gece postalarında çalıştırılmaları halinde işe başlamadan önce, gece postalarında çalıştırılmalarında sakınca olmadığına ilişkin sağlık raporunun işyeri hekiminden alınması gerektiği belirtilmiştir.

-------------------------

[1]  Ali Güzel, Ali Rıza Okur, Nurşen Caniklioğlu, Sosyal Güvenlik Hukuku, İstanbul 2016, 16. bs., s. 419.

[2]  Bkz. http://www.izto.org.tr/tr/announcements/type/read/id/1475.

[3]  Bkz. Yargıtay 10. Hukuk Dairesi, 02.10.2006, 5592/11880; 21.10.1983, 4948/5198; 01.03.1983, 801/958; 27.06.1985, 3631/3894.

[4]  Bu husustaki Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin kararları hakkında doktrinde yapılan eleştiriler için bkz. Can Tuncay, Ömer Ekmekçi, Sosyal Güvenlik Hukuku Dersleri, İstanbul 2017, 19. bs., 15. dipnot, s. 444, 445; aksi görüş için bkz. Ali Güzel, Ali Rıza Okur, Nurşen Caniklioğlu, Sosyal Güvenlik Hukuku, İstanbul 2016, 16. bs., s. 419.

[5]  Ali Güzel, Ali Rıza Okur, Nurşen Caniklioğlu, a.g.e., s. 419; Yargıtay 10. Hukuk Dairesi, 07.02.1984, 520/636; 18.01.1980, 7720/175; Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, 23.10.1995, 6350/8617.

[6] Ali Güzel, Ali Rıza Okur, Nurşen Caniklioğlu, a.g.e., s. 419; Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, 22.03.1974, 1890/2822.

[7] Sarper Süzek, İş Hukuku, İstanbul 2017, 16. bs., s. 917.