İŞ KAZALARI VE İŞ KAZALARI İLE İLGİLİ HUKUKİ SÜREÇ

Abone Ol

Dünyada iş kazaları ve meslek hastalıklarından dolayı günde yaklaşık 5500 kişi hayatını kaybetmektedir. Ülkemizde de SGK tarafından yayımlanan istatistiklere göre her yıl artış göstermekte olan iş kazaları; insanların ölümü, ağır yaralanması, kalıcı sakatlık ve geçici sakatlığa neden olmaktadır.

İş kazasının dünyada ve ülkemizdeki tanımlarına bakacak olursak;

ILO (Uluslararası Çalışma Örgütü) tarafından iş kazası; “Belirli bir zarar veya yaralanmaya yol açan, önceden planlanmamış beklenmedik bir olay” şeklinde tanımlanmıştır.

WHO (Dünya Sağlık Örgütü) tarafından iş kazası; “Önceden planlanmamış, çoğu zaman kişisel yaralanmalara, makinelerin, araç ve gereçlerin zarar uğramasına, üretimin bir süre durmasına yol açan bir olay” şeklinde tanımlanmaktadır.

6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu'nda ise iş kazası;

İşyerinde veya işin yürütümü nedeniyle meydana gelen, ölüme sebebiyet veren veya vücut bütünlüğünü ruhen ya da bedenen engelli hale getiren olay şeklinde yer almaktadır.

Son olarak; 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'na göre iş kazası belirli şartlara bağlı olarak tanımlanmıştır. Şöyle ki;

“İş kazası;

a. Sigortalının işyerinde bulunduğu sırada,

b. İşveren tarafından yürütülmekte olan iş nedeniyle, sigortalı kendi adına ve hesabına bağımsız çalışıyorsa yürütmekte olduğu iş nedeniyle,

c. Bir işverene bağlı olarak çalışan sigortalının, görevli olarak işyeri dışında başka bir yere gönderilmesi nedeniyle asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda,

d. Bu Kanunun 4. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamındaki emziren kadın sigortalının, iş mevzuatı gereğince çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanlarda,

e. Sigortalıların, işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere gidiş gelişi sırasında,

meydana gelen ve sigortalıyı hemen veya sonradan, bedenen ya da ruhça engelli hale getiren olaydır.”

Bu kanun hükmüne göre belirtmek gerekir ki;

1-Sigortalının işyerinde bulunduğu sırada meydana gelen her türlü bedenen veya ruhça engel durumu oluşturan olaylar iş kazası sayılır.

Yargıtay, iş yerinde meydana gelen her türlü sigortalının zararı sonucunu doğuran olayı, sigortalının o sırada çalışıp çalışmadığı, kazanın iş saatlerinde gerçekleşip gerçekleşmediğini dikkate almaksızın iş kazası saymıştır. Yargıtay birçok kararında, herhangi bir olay ve işle ilgili olmasa bile sigortalının işyerinde veya işyeri sayılan yerlerde kalp krizi geçirerek ölmesi olayını iş kazası olarak kabul etmiştir.

2-İşveren tarafından yürütülmekte olan iş nedeniyle işçi kendi adına ve hesabına bağımsız çalışıyorsa yürütmekte olduğu iş nedeniyle gerçekleşen her türlü olay iş kazası olarak tazminat davasına konu olabilir.

3-Sigortalının görevli olarak işyeri dışında başka bir yere gönderilmesi nedeniyle asıl işini yapmıyor olması halinde de meydana gelen kazalar iş kazası sayılır. Yargıtay içtihatları uyarınca; Sigortalının işyeri dışında görevlendirileceği yer aynı il veya ilçe sınırları içinde olabileceği gibi, başka bir il veya ilçe veya yurt dışı da olabilir. Sigortalının uğradığı kazanın iş kazası sayılması için, kaza sırasında görevlendirildiği işi yapıyor olması da gerekli değildir.

4-Kadın sigortalının süt izni sırasında ister iş yerinde ister iş yeri dışında olsun, uğradığı kaza iş kazasıdır. Buna göre, sigortalı kadının süt izni sırasında evine gidip gelirken, yolda yürürken veya herhangi bir araçla giderken uğradığı kaza iş kazası olarak kabul edilir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararına göre; süt izni süresi içinde işyerine gelmek üzere yolda karşıdan karşıya geçerken bir aracın çarpması sonucu ölüm olayını iş kazası olarak kabul edilmektedir. Yine başka bir Yargıtay kararına göre; kadın işçinin süt izni nedeniyle evine giderken kafasına yukarıdan bir cisim gelmesi sebebiyle yaralanması da iş kazası olarak değerlendirilmiştir.

5-Sigortalının işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere gidiş gelişi sırasında meydana gelen her türlü kaza da iş kazası olarak nitelendirilmektedir. Örneğin işverence sağlanan servisin kaza yapması durumunda; işçinin ölümü veya yaralanması durumunda iş kazası hükümleri uygulama alanı bulacaktır.

ÖNEMLE BELİRTMEK GEREKİR Kİ; İŞ KAZASININ MEYDANA GELMESİ DURUMUNDA İŞVERENCE SGK’YA BİLDİRİM YAPILMASI ZORUNLUDUR.

5510 sayılı kanunun 13. Maddesinde;

“(Değişik paragraf: 17/4/2008-5754/8 md.) iş kazası ve meslek hastalığı bildirgesi ile doğrudan ya da taahhütlü posta ile Kuruma bildirilmesi zorunludur. Bu fıkranın (a) bendinde belirtilen süre, iş kazasının işverenin kontrolü dışındaki yerlerde meydana gelmesi halinde, iş kazasının öğrenildiği tarihten itibaren başlar.”

Şeklinde hüküm yer almakta olup; işveren bu hüküm gereğince SGK’ya bildirim yapmalıdır. Bu bildirimin 3 gün içerisinde yapılması gerekmektedir. İş kazasının geç bildirilmesi veya hiç bildirilmemesi durumunda işyerinde çalışan sayısı ve kazanın tehlike oranına göre işverene, kurum tarafından belirli miktarlarda cezalar kesilmektedir.

İŞ KAZASININ MEYDANA GELMESİ DURUMUNDA AÇILABİLECEK DAVALAR

1-TAZMİNAT DAVASI

Belirtmek gerekir ki; iş kazası nedeniyle tazminat davasının zamanaşımı iş kazasının meydana geldiği tarihten itibaren 10 yıldır. Ancak iş kazası nedeniyle herhangi bir ceza davası açılmışsa ve ceza davasının dava zamanaşımı süresi 10 yıldan fazla ise; o halde ceza davasının zamanaşımı süresi uygulama alanı bulacaktır.

Tazminat davasında istenebilecek zararlar

İş kazası geçiren işçinin maddi ve manevi tazminat hakkı bulunmaktadır.

Bedensel zarar halinde maddi tazminat kapsamında istenebilecek zararlar;

- Tedavi giderleri ve tedavi boyunca yapılan her türlü masraflar.

- Ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan maddi kayıplar.

- Geçici işgöremezlik nedeniyle oluşan kayıplar; kişinin olay nedeniyle kalıcı bir sakatlığı olmadığı halde geçici bir şekilde, iyileşinceye kadar “çalışamadığı süre” nedeniyle uğradığı maddi zarardır.

- Sürekli işgöremezlik nedeniyle oluşan kayıplar; kalıcı sakatlık nedeniyle çalışma gücü ve kazanç kayıplarıdır. Kalıcı sakatlık veya sürekli işgöremezlik, kişinin beden gücünde bir azalmayı ifade eder. Kişinin maluliyet oranı doktor raporuyla belirlenir ve maddi tazminat tespit edilen oran üzerinden hesaplanır.

Ölüm halinde maddi tazminat kapsamında istenebilecek zararlar;

Ölüm halinde maddi tazminat davasının kapsamı Borçlar Kanunu m.53’te belirlenmiştir. Kanuna göre, ölüm hâlinde uğranılan ve istenebilecek maddi zararlar özellikle şunlardır:

- Cenaze giderleri.

- Ölüm hemen gerçekleşmemişse tedavi giderleri ile çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar.

- Ölenin desteğinden yoksun kalan kişilerin bu sebeple uğradıkları kayıplar. Destekten yoksun kalma tazminatı; ölüm halinde ölenin anne, baba, eş ve çocuklarının isteyebileceği maddi tazminattır.

Manevi Tazminat

İş kazası maddi tazminat davasıyla birlikte, ayrıca manevi tazminat da istenebilir. Türk Borçlar kanunu madde 56/2’ye göre;

“Ağır bedensel zarar veya ölüm hâlinde, zarar görenin veya ölenin yakınlarına manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verilebilir.”

Söz konusu kanunda, manevi tazminat miktarının hesaplanma yöntemi belirtilmemiştir. Manevi tazminat miktarı, hesaplanırken değerlendirilecek kriterler ise Türk Borçlar Kanunu madde 47’de belirtilmiştir:

- Somut durumun özellikleri,

- Tarafların mali durumları,

- Tarafların olaydaki kusurlarının ağırlığı (kusur oranları),

- Meydana gelen manevi zararın büyüklüğü (Örneğin, ölüm, yaralanma veya sadece üzüntü duyulması),

- Olay tarihi itibariyle paranın satın alma gücü.

Ayrıca hukukun genel kurallarından çıkan prensibe göre ve Yargıtay’ında içtihatlarında uyguladığı üzere; manevi tazminat olarak belirlenecek miktar, tazminat sorumlusunu fakirleştirmemeli, tazminat alacaklısını da zenginleştirmemelidir.

İŞ KAZASINDAN KAYNAKLANAN TAZMİNAT DAVALARINDA YETKİLİ MAHKEME

7036 sayılı kanunun 6. Maddesinin 3. Fıkrasında iş kazasından kaynaklanan tazminat davalarında yetkili mahkeme;

“ İş kazasından doğan tazminat davalarında, iş kazasının veya zararın meydana geldiği yer ile zarar gören işçinin yerleşim yeri mahkemesi de yetkilidir.” Şeklinde belirtilmiştir.

İşçinin ölümü durumunda ise; genel yetki kuralları gereğince, işçinin zarar gören yakınlarının yerleşin yeri mahkemesinde işbu dava açılabilecektir.

İŞ KAZASI TESPİT DAVASI

İş kazasının yukarıda da belirttiğim üzere; işveren tarafından Sosyal Güvenlik Kurumuna bildirilmesi yasal zorunluluktur. İşveren veya işçinin bildirimi üzerine SGK müfettişler aracılığıyla inceleme yaparak meydana gelen olayın iş kazası olup olmadığını, olayın oluş şekli ve tarafların kusur durumunu düzenleyen bir inceleme raporu düzenler. İnceleme raporunda; olayın iş kazası olarak nitelendirilmesi halinde hak sahibi iş mahkemesinde doğrudan maddi ve manevi tazminat davası açabilir.

Ancak İş kazası, Sosyal Güvenlik Kurumuna (SGK) bildirilmesine rağmen meydana gelen olay SGK tarafından iş kazası olarak kabul edilmemişse hem SGK hem de işverenin davalı olarak gösterileceği bir “iş kazasının tespiti davası” açılmalıdır. İş kazasının tespiti ile ilgili ihtilaf Sosyal Güvenlik Kurumunun hak alanının doğrudan ilgilendirmekte olup tazminat davasında kurum taraf değildir. Bu nedenle, iş kazasının tespiti davası, tazminat davasından bağımsız bir dava şeklinde görülür. İş kazasının tespiti davası açma süresi, iş kazasının meydana geldiği tarihten itibaren 10 yıllık zamanaşımı süresine tabidir. İş kazası tazminat davası, ayrı bir dava şeklinde açılan iş kazasının tespiti davasının kesinleşmesini beklemelidir.

İŞ KAZASINDAN KAYNAKLANAN DAVALARDA ARABULUCULUK DAVA ŞARTI MIDIR?

Bilindiği üzere; kural olarak uyuşmazlıklarında arabulucuya başvurmak zorunlu tutulmuştur. Ancak iş kazası ve meslek hastalığına dayanan maddi ve manevi tazminat davaları ile bu alacaklarla ilgili tespit, itiraz ve rücu davaları zorunlu arabuluculuk kapsamına dâhil edilmemiştir. Bu nedenle bu davalarda arabuluculuk şartı bulunmamaktadır.

Sonuç olarak belirtmek gerekir ki; iş kazası davaları, ülkemizde iş kazalarında da artmakta olması sebebiyle büyük önem arz etmekte olup; herhangi bir hak kaybına uğramamanız adına bu dosyaları bir avukat aracılığı ile takip etmenin doğru olacağı görüş ve kanaatindeyim.

Av. Semiha İmge Özbek-İstanbul Barosu