25/10/2017 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girmiş olan 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu, iş mahkemelerinin kuruluş, görev ve yargılama usulleri ile zorunlu arabuluculuğa ilişkin hükümleri düzenlenmektedir. Mezkûr kanun, iş yasasının uygulanmadığı, işverenlerin iş yasasına aykırı davrandığı durumlarda işçinin hakkını nerede ve nasıl arayacağını saptayan bir kanundur.
1950 yılından bu yana uygulanmakta olan 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu günümüzdeki haline gelene kadar tam sekiz kez değiştirilmiştir. 25/10/2017 tarihinde 7036 sayılı İş Mahkemesi Kanununun Resmi Gazetede yayınlanmasıyla birlikte, bu kanun son halini almıştır.
7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu, İş Kanunu, Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu ile Arabuluculuk Kanunu gibi bireysel ve kolektif iş hukukunda düzenleme yapan yasalarda değişiklikler içermektedir.
Söz konusu kanunun amacı, 04/02/2011 tarihinde yürürlüğe girmiş olan Hukuk Muhakemeleri Kanununun getirdiği değişikliklere uyum sağlama ve yargıdaki mevcut iş yükünü azaltarak, yargılama sürecini kısaltmaktır. Bu amaç doğrultusunda alternatif uyuşmazlık çözüm yolu olan arabuluculuk da, bu kanun ile birlikte iş davalarına dava şartı olarak dâhil edilmiştir.
Anglo-Sakson menşeili bir kurum olan alternatif uyuşmazlık çözüm yolları, küreselleşmenin de etkisiyle, Kıta Avrupası ülkelerinde uygulama alanı bulmaya başlamıştır. Alternatif uyuşmazlık çözümünde maksat; tarafsız ve objektif konumda bulunan üçüncü bir kişinin, aralarında uyuşmazlık bulunan tarafların ortaklaşa bir çözüme ulaşabilmeleri için bir araya getirerek, iletişim kurmalarını ve bu suretle sorunlarının çözümünü kendilerinin bulmalarını sağlamaktır. Alternatif uyuşmazlık çözümleri, uyuşmazlığın taraflarına, somut olayın koşullarına ve özelliklerine uygun olarak, üzerinde mutabakata varabilecekleri en uygun çözüm önerilerini üreterek sunmak suretiyle, mahkemelerde vuku bulan yargılamaya nazaran, seçimlik bir yol olarak işlerlik kazanan ve tümüyle gönüllülük esası üzerine konumlandırılmıştır.
Öte yandan, alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemlerinin uygulama imkânı kazanacağı alanlar; kamu düzeninden sayılmayan ve tarafların üzerinde serbestçe tasarrufta bulunabileceği işlerden kaynaklanan uyuşmazlıklardır.
Arabuluculuk, gelişmiş ülkelerdeki hukuk sistemlerinde yaygın olarak kullanılan bir "Alternatif Uyuşmazlık Çözüm" yöntemidir. Arabuluculuk, tarafların içinde bulundukları uyuşmazlığı tarafsız bir üçüncü kişi yardımı ile mahkemeye gitmeden ya da mahkemenin yönlendirmesiyle çözmelerinde kullanabilecekleri en etkin yöntemdir. Arabuluculuk, tarafların kendi çözümlerini bulmalarına yardımcı olan kolaylaştırıcı arabuluculuk şeklinde olabileceği gibi, bazı durumlarda arabulucunun uygun bir çözüme dair önerilerde bulunabileceği değerlendirici arabuluculuk şeklinde de gerçekleşebilir.
Arabulucu kimdir?
Arabulucu, sistematik teknikler uygulayarak, görüşmek ve müzakerelerde bulunmak amacıyla tarafları bir araya getirerek, onların birbirlerini anlamalarını ve bu suretle çözümlerini kendilerinin üretmesini ve aralarında iletişim sürecinin kurulmasını sağlamaya çalışan tarafsız üçüncü kişidir.
6325 Sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununun “TANIMLAR” başlıklı 2. Maddesinde arabulucu ve arabuluculuğun tanımı yapılmıştır.
Buna göre;
MADDE 2 – (1) “Bu Kanunun uygulanmasında;
a) Arabulucu: Arabuluculuk faaliyetini yürüten ve Bakanlıkça düzenlenen arabulucular siciline kaydedilmiş bulunan gerçek kişiyi,
b) Arabuluculuk: Sistematik teknikler uygulayarak, görüşmek ve müzakerelerde bulunmak amacıyla tarafları bir araya getiren, onların birbirlerini anlamalarını ve bu suretle çözümlerini kendilerinin üretmesini sağlamak için aralarında iletişim sürecinin kurulmasını gerçekleştiren, tarafların çözüm üretemediklerinin ortaya çıkması hâlinde çözüm önerisi de getirebilen, uzmanlık eğitimi almış olan tarafsız ve bağımsız bir üçüncü kişinin katılımıyla ve ihtiyarî olarak yürütülen uyuşmazlık çözüm yöntemini, ifade eder.” şeklinde tanımlanmıştır.
Alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemlerinden olan arabuluculuk, tarafların serbest iradeleriyle ve gönüllülük esasına göre başvurabilecekleri bir yöntemdir.
6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununun 3. maddesinde, arabuluculuğa ilişkin temel ilkeler bölümünde, arabuluculuk kurumuna başvurmada serbestlik esasına bağlı olunduğu düzenlenmiştir.
“ARABULUCULUĞA İLİŞKİN TEMEL İLKELER” üst başlıklı “İRADİ OLMA VE EŞİTLİK” alt başlıklı
MADDE 3 – “(1) Taraflar, arabulucuya başvurmak, süreci devam ettirmek, sonuçlandırmak veya bu süreçten vazgeçmek konusunda serbesttirler.” şeklindedir.
ANCAK SON DEĞİŞİKLİKLE BİRLİKTE, 7036 SAYILINI İŞ MAHKEMELERİ KANUNUN 3. MADDESİNDE ARABULUCULUK DAVA ŞARTI OLARAK TANIMLANMIŞTIR.
Dava şartı olarak arabuluculuk:
MADDE 3- “(1) KANUNA, BİREYSEL VEYA TOPLU İŞ SÖZLEŞMESİNE DAYANAN İŞÇİ VEYA İŞVEREN ALACAĞI VE TAZMİNATI İLE İŞE İADE TALEBİYLE AÇILAN DAVALARDA, ARABULUCUYA BAŞVURULMUŞ OLMASI DAVA ŞARTIDIR.
(2) Davacı, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorundadır. Bu zorunluluğa uyulmaması hâlinde mahkemece davacıya, son tutanağın bir haftalık kesin süre içinde mahkemeye sunulması gerektiği, aksi takdirde davanın usulden reddedileceği ihtarını içeren davetiye gönderilir. İhtarın gereği yerine getirilmez ise; dava dilekçesi karşı tarafa tebliğe çıkarılmaksızın davanın usulden reddine karar verilir. Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması hâlinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir.
(3) İş kazası veya meslek hastalığından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat ile bunlarla ilgili tespit, itiraz ve rücu davaları hakkında birinci fıkra hükmü uygulanmaz.” hükmüne havidir.
Arabuluculuğun dava şartı olarak tanımlanması ne anlama gelmektedir?
7036 sayılını İş Mahkemeleri Kanunu kapsamında; İş Kanununa, bireysel veya toplu iş sözleşmesine dayanan işçi veya işveren alacağı ve tazminatı ile işe iade talebinden kaynaklanan uyuşmazlıklarda, artık işçiler arabulucuya başvurmadan, mahkemede nezdinde dava açamayacaklardır.
Bu düzenleme ile birlikte arabuluculuk kurumu, varoluş mahiyetinin dışına çıkarılarak, zorunlu hale getirilmiştir. 01.01.2018 tarihinden sonra Arabulucuya başvurmadan davanın açılması durumunda, dava, dava şartı eksikliğinden dolayı usulden reddedilecektir.
7036 sayılını İş Mahkemeleri Kanununun “Yürürlük” başlıklı 38. Maddesi:
“(1) Bu Kanunun;
a) 3 üncü, 11 inci ve 12 nci maddeleri 1/1/2018 tarihinde,
b) Diğer hükümleri yayımı tarihinde, yürürlüğe girer.” Şeklindedir.
Mülga 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu yürürlükte iken, iş ilişkisinden doğan uyuşmazlıklar, yine arabulucu vasıtasıyla çözülebiliyordu, ancak bu konuda bir zorunluluk söz konusu değildi. 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 3. Maddesi, arabulucuya başvuruyu dava şartı olarak tanımlayarak, bu durumu zorunlu hale getirmiştir.
Söz konusu kanun gerekçesinde, her ne kadar uyuşmazlığın arabuluculuk aşamasında çözümünün zorunlu olmadığını gerekçe göstererek, hak arama özgürlüğünün kısıtlanmadığı iddia etmekte ise de, kanun bu haliyle, anayasa ve ulusalüstü sözleşmelerle teminat altına alınmış olan hak arama özgürlüğünü ihlal etmektedir.
Ayrıca, taraflardan birisinde uzlaşmaya varmak konusunda genel bir isteksizliğin bulunduğu durumlarda, alternatif uyuşmazlık çözüm yolları kendisinden beklenen hiçbir etkiyi doğurmayacağı hususu da aşikardır.
Uyuşmazlık içine düşmüş olan tarafların mali durumlarındaki eşitsizlikler, yani taraflardan birisinin mali yönden diğerine nazaran daha zayıf konumda bulunması halinde arabuluculuk kurumuna başvurulması ihtimalinde; bu durum sürecin işleyişinde olumsuz etkiler yaratacak olup, özellikle özgür ve rahat bir müzakere ortamının oluşturulmasını önleyecek, bu sebeple de her iki tarafın da tatmin edilmesini hedefleyen en uygun çözüme ulaşılmasını sınırlayacaktır.
İşçi ile işverenin mali durumundaki eşitsizlik nazara alındığında; uzun yargılama sürecini kısaltarak, hak mağduriyetlerini gidermek amacıyla yapılan bu yasal düzenlemenin, amacının aksine yargılama sürecini daha da uzatacağı hususu aşikârdır.
Arabulucunun görevlendirmesi nasıl olacaktır?
7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 3. maddesinde arabuluculuk görevlendirilmesinin nasıl ve ne şekilde olacağı izah edilmiştir. Buna göre;
MADDE 3- “(4) Arabuluculuk Daire Başkanlığı, sicile kayıtlı arabuluculardan bu madde uyarınca arabuluculuk yapmak isteyenleri, varsa uzmanlık alanlarını da belirterek, görev yapmak istedikleri adli yargı ilk derece mahkemesi adalet komisyonlarına göre listeler ve listeleri ilgili komisyon başkanlıklarına bildirir. Komisyon başkanlıkları, bu listeleri kendi yargı çevrelerindeki arabuluculuk bürolarına, arabuluculuk bürosu kurulmayan yerlerde ise görevlendirecekleri sulh hukuk mahkemesi yazı işleri müdürlüğüne gönderir.
(6) Arabulucu, komisyon başkanlıklarına bildirilen listeden büro tarafından belirlenir. Ancak tarafların listede yer alan herhangi bir arabulucu üzerinde anlaşmaları hâlinde, bu arabulucu görevlendirilir” hükmüne havidir.
Bu düzenlemeyle birlikte, Anayasanın 37. maddesinde düzenlenmiş olan kanuni hâkim güvencesi de ihlal edilmektedir.
2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “Hakların korunması ile ilgili hükümler” üst başlıklı, “Kanunî hâkim güvencesi” alt başlıklı:
MADDE 37- “Hiç kimse kanunen tâbi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz.
Bir kimseyi kanunen tâbi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarma sonucunu doğuran yargı yetkisine sahip olağanüstü merciler kurulamaz.” Şeklindedir.
Arabulucuya başvuru nasıl olacak ve nereye yapılacak?
Tarafların başvuruyu nasıl ve nereye yapacağı hususu, 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 3. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre;
MADDE 3- “(5) Başvuru karşı tarafın, karşı taraf birden fazla ise bunlardan birinin yerleşim yerindeki veya işin yapıldığı yerdeki arabuluculuk bürosuna, arabuluculuk bürosu kurulmayan yerlerde ise görevlendirilen yazı işleri müdürlüğüne yapılır.
(7) Başvuran taraf, kendisine ve elinde bulunması hâlinde karşı tarafa ait her türlü iletişim bilgisini arabuluculuk bürosuna verir. Büro, tarafların resmi kayıtlarda yer alan iletişim bilgilerini araştırmaya da yetkilidir. İlgili kurum ve kuruluşlar, büro tarafından talep edilen bilgi ve belgeleri vermekle yükümlüdür.”
Arabulucu, elindeki bilgiler ile her türlü iletişim vasıtasını kullanarak yapılan görevlendirme konusunda tarafları bilgilendirir ve ilk toplantıya davet eder.
Arabulucu, yapılan başvuruyu görevlendirildiği tarihten itibaren üç hafta içinde sonuçlandırır. Bu süre zorunlu hallerde arabulucu tarafından en fazla bir hafta uzatılabilir. Bu süre, arabuluculuk için başvuru tarihinden itibaren değil, arabulucunun görevlendirilmesinden itibaren işlemeye başlayacaktır.
Zamanaşımı, arabuluculuk bürosuna başvurulmasından, arabulucu tarafından son tutanağın düzenlendiği tarihe kadar durmaktadır. Yine bu süre içerisinde hak düşürücü süre de işlemeyecektir.
Arabuluculuk görüşmelerine katılım zorunlu mudur?
Arabuluculuk görüşmelerine tarafların katılması zorunlu değildir. Fakat taraflardan biri geçerli bir mazeret göstermeksizin ilk toplantıya katılmaz ve bu sebeple arabuluculuk faaliyetinin sona ermesi söz konusu olursa kanun tarafından bir yaptırım öngörülmüştür. Buna göre; görüşmeye katılmayan taraf davada kısmen veya tamamen haklı çıksa bile yargılama giderinin tamamından sorumlu tutulacaktır. Ayrıca bu taraf lehine vekâlet ücretine hükmedilemeyecektir.
7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu Madde 3- “(12) Taraflardan birinin geçerli bir mazeret göstermeksizin ilk toplantıya katılmaması sebebiyle arabuluculuk faaliyetinin sona ermesi durumunda toplantıya katılmayan taraf, son tutanakta belirtilir ve bu taraf davada kısmen veya tamamen haklı çıksa bile yargılama giderinin tamamından sorumlu tutulur. Ayrıca bu taraf lehine vekalet ücretine hükmedilmez. Her iki tarafın da ilk toplantıya katılmaması sebebiyle sona eren arabuluculuk faaliyeti üzerine açılacak davalarda tarafların yaptıkları yargılama giderleri kendi üzerlerinde bırakılır.” Şeklindedir.
Söz konusu kanunun gerekçesine göre; bu düzenleme ile birlikte arabuluculuk kurumunun işlemesi ve umulan sosyal menfaatin gerçekleşmesi amaçlanmıştır. Her iki tarafın da ilk toplantıya katılmaması sebebiyle arabuluculuk faaliyetinin sona ermesi durumunda ise yargılama giderleri her iki tarafın da kendi üzerlerinde bırakılacaktır.
Ezcümle, 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunun, arabuluculuk kurumuna başvuruyu zorunlu hale getirmesinin uygulamada birçok sorun ortaya çıkaracağını ve kanunun gerekçesinde yer alan asıl amaca ulaşmanın mümkün olmadığı kanaatindeyiz. Bu nedenle; iş ilişkisinden doğan uyuşmazlıkların çözümü için arabuluculuk kurumuna başvurunun 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununda olduğu gibi, tarafların serbest iradesine bırakılması gerekmektedir.
1950 yılından bu yana uygulanmakta olan 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu günümüzdeki haline gelene kadar tam sekiz kez değiştirilmiştir. 25/10/2017 tarihinde 7036 sayılı İş Mahkemesi Kanununun Resmi Gazetede yayınlanmasıyla birlikte, bu kanun son halini almıştır.
7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu, İş Kanunu, Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu ile Arabuluculuk Kanunu gibi bireysel ve kolektif iş hukukunda düzenleme yapan yasalarda değişiklikler içermektedir.
Söz konusu kanunun amacı, 04/02/2011 tarihinde yürürlüğe girmiş olan Hukuk Muhakemeleri Kanununun getirdiği değişikliklere uyum sağlama ve yargıdaki mevcut iş yükünü azaltarak, yargılama sürecini kısaltmaktır. Bu amaç doğrultusunda alternatif uyuşmazlık çözüm yolu olan arabuluculuk da, bu kanun ile birlikte iş davalarına dava şartı olarak dâhil edilmiştir.
Anglo-Sakson menşeili bir kurum olan alternatif uyuşmazlık çözüm yolları, küreselleşmenin de etkisiyle, Kıta Avrupası ülkelerinde uygulama alanı bulmaya başlamıştır. Alternatif uyuşmazlık çözümünde maksat; tarafsız ve objektif konumda bulunan üçüncü bir kişinin, aralarında uyuşmazlık bulunan tarafların ortaklaşa bir çözüme ulaşabilmeleri için bir araya getirerek, iletişim kurmalarını ve bu suretle sorunlarının çözümünü kendilerinin bulmalarını sağlamaktır. Alternatif uyuşmazlık çözümleri, uyuşmazlığın taraflarına, somut olayın koşullarına ve özelliklerine uygun olarak, üzerinde mutabakata varabilecekleri en uygun çözüm önerilerini üreterek sunmak suretiyle, mahkemelerde vuku bulan yargılamaya nazaran, seçimlik bir yol olarak işlerlik kazanan ve tümüyle gönüllülük esası üzerine konumlandırılmıştır.
Öte yandan, alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemlerinin uygulama imkânı kazanacağı alanlar; kamu düzeninden sayılmayan ve tarafların üzerinde serbestçe tasarrufta bulunabileceği işlerden kaynaklanan uyuşmazlıklardır.
Arabuluculuk, gelişmiş ülkelerdeki hukuk sistemlerinde yaygın olarak kullanılan bir "Alternatif Uyuşmazlık Çözüm" yöntemidir. Arabuluculuk, tarafların içinde bulundukları uyuşmazlığı tarafsız bir üçüncü kişi yardımı ile mahkemeye gitmeden ya da mahkemenin yönlendirmesiyle çözmelerinde kullanabilecekleri en etkin yöntemdir. Arabuluculuk, tarafların kendi çözümlerini bulmalarına yardımcı olan kolaylaştırıcı arabuluculuk şeklinde olabileceği gibi, bazı durumlarda arabulucunun uygun bir çözüme dair önerilerde bulunabileceği değerlendirici arabuluculuk şeklinde de gerçekleşebilir.
Arabulucu kimdir?
Arabulucu, sistematik teknikler uygulayarak, görüşmek ve müzakerelerde bulunmak amacıyla tarafları bir araya getirerek, onların birbirlerini anlamalarını ve bu suretle çözümlerini kendilerinin üretmesini ve aralarında iletişim sürecinin kurulmasını sağlamaya çalışan tarafsız üçüncü kişidir.
6325 Sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununun “TANIMLAR” başlıklı 2. Maddesinde arabulucu ve arabuluculuğun tanımı yapılmıştır.
Buna göre;
MADDE 2 – (1) “Bu Kanunun uygulanmasında;
a) Arabulucu: Arabuluculuk faaliyetini yürüten ve Bakanlıkça düzenlenen arabulucular siciline kaydedilmiş bulunan gerçek kişiyi,
b) Arabuluculuk: Sistematik teknikler uygulayarak, görüşmek ve müzakerelerde bulunmak amacıyla tarafları bir araya getiren, onların birbirlerini anlamalarını ve bu suretle çözümlerini kendilerinin üretmesini sağlamak için aralarında iletişim sürecinin kurulmasını gerçekleştiren, tarafların çözüm üretemediklerinin ortaya çıkması hâlinde çözüm önerisi de getirebilen, uzmanlık eğitimi almış olan tarafsız ve bağımsız bir üçüncü kişinin katılımıyla ve ihtiyarî olarak yürütülen uyuşmazlık çözüm yöntemini, ifade eder.” şeklinde tanımlanmıştır.
Alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemlerinden olan arabuluculuk, tarafların serbest iradeleriyle ve gönüllülük esasına göre başvurabilecekleri bir yöntemdir.
6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununun 3. maddesinde, arabuluculuğa ilişkin temel ilkeler bölümünde, arabuluculuk kurumuna başvurmada serbestlik esasına bağlı olunduğu düzenlenmiştir.
“ARABULUCULUĞA İLİŞKİN TEMEL İLKELER” üst başlıklı “İRADİ OLMA VE EŞİTLİK” alt başlıklı
MADDE 3 – “(1) Taraflar, arabulucuya başvurmak, süreci devam ettirmek, sonuçlandırmak veya bu süreçten vazgeçmek konusunda serbesttirler.” şeklindedir.
ANCAK SON DEĞİŞİKLİKLE BİRLİKTE, 7036 SAYILINI İŞ MAHKEMELERİ KANUNUN 3. MADDESİNDE ARABULUCULUK DAVA ŞARTI OLARAK TANIMLANMIŞTIR.
Dava şartı olarak arabuluculuk:
MADDE 3- “(1) KANUNA, BİREYSEL VEYA TOPLU İŞ SÖZLEŞMESİNE DAYANAN İŞÇİ VEYA İŞVEREN ALACAĞI VE TAZMİNATI İLE İŞE İADE TALEBİYLE AÇILAN DAVALARDA, ARABULUCUYA BAŞVURULMUŞ OLMASI DAVA ŞARTIDIR.
(2) Davacı, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorundadır. Bu zorunluluğa uyulmaması hâlinde mahkemece davacıya, son tutanağın bir haftalık kesin süre içinde mahkemeye sunulması gerektiği, aksi takdirde davanın usulden reddedileceği ihtarını içeren davetiye gönderilir. İhtarın gereği yerine getirilmez ise; dava dilekçesi karşı tarafa tebliğe çıkarılmaksızın davanın usulden reddine karar verilir. Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması hâlinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir.
(3) İş kazası veya meslek hastalığından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat ile bunlarla ilgili tespit, itiraz ve rücu davaları hakkında birinci fıkra hükmü uygulanmaz.” hükmüne havidir.
Arabuluculuğun dava şartı olarak tanımlanması ne anlama gelmektedir?
7036 sayılını İş Mahkemeleri Kanunu kapsamında; İş Kanununa, bireysel veya toplu iş sözleşmesine dayanan işçi veya işveren alacağı ve tazminatı ile işe iade talebinden kaynaklanan uyuşmazlıklarda, artık işçiler arabulucuya başvurmadan, mahkemede nezdinde dava açamayacaklardır.
Bu düzenleme ile birlikte arabuluculuk kurumu, varoluş mahiyetinin dışına çıkarılarak, zorunlu hale getirilmiştir. 01.01.2018 tarihinden sonra Arabulucuya başvurmadan davanın açılması durumunda, dava, dava şartı eksikliğinden dolayı usulden reddedilecektir.
7036 sayılını İş Mahkemeleri Kanununun “Yürürlük” başlıklı 38. Maddesi:
“(1) Bu Kanunun;
a) 3 üncü, 11 inci ve 12 nci maddeleri 1/1/2018 tarihinde,
b) Diğer hükümleri yayımı tarihinde, yürürlüğe girer.” Şeklindedir.
Mülga 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu yürürlükte iken, iş ilişkisinden doğan uyuşmazlıklar, yine arabulucu vasıtasıyla çözülebiliyordu, ancak bu konuda bir zorunluluk söz konusu değildi. 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 3. Maddesi, arabulucuya başvuruyu dava şartı olarak tanımlayarak, bu durumu zorunlu hale getirmiştir.
Söz konusu kanun gerekçesinde, her ne kadar uyuşmazlığın arabuluculuk aşamasında çözümünün zorunlu olmadığını gerekçe göstererek, hak arama özgürlüğünün kısıtlanmadığı iddia etmekte ise de, kanun bu haliyle, anayasa ve ulusalüstü sözleşmelerle teminat altına alınmış olan hak arama özgürlüğünü ihlal etmektedir.
Ayrıca, taraflardan birisinde uzlaşmaya varmak konusunda genel bir isteksizliğin bulunduğu durumlarda, alternatif uyuşmazlık çözüm yolları kendisinden beklenen hiçbir etkiyi doğurmayacağı hususu da aşikardır.
Uyuşmazlık içine düşmüş olan tarafların mali durumlarındaki eşitsizlikler, yani taraflardan birisinin mali yönden diğerine nazaran daha zayıf konumda bulunması halinde arabuluculuk kurumuna başvurulması ihtimalinde; bu durum sürecin işleyişinde olumsuz etkiler yaratacak olup, özellikle özgür ve rahat bir müzakere ortamının oluşturulmasını önleyecek, bu sebeple de her iki tarafın da tatmin edilmesini hedefleyen en uygun çözüme ulaşılmasını sınırlayacaktır.
İşçi ile işverenin mali durumundaki eşitsizlik nazara alındığında; uzun yargılama sürecini kısaltarak, hak mağduriyetlerini gidermek amacıyla yapılan bu yasal düzenlemenin, amacının aksine yargılama sürecini daha da uzatacağı hususu aşikârdır.
Arabulucunun görevlendirmesi nasıl olacaktır?
7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 3. maddesinde arabuluculuk görevlendirilmesinin nasıl ve ne şekilde olacağı izah edilmiştir. Buna göre;
MADDE 3- “(4) Arabuluculuk Daire Başkanlığı, sicile kayıtlı arabuluculardan bu madde uyarınca arabuluculuk yapmak isteyenleri, varsa uzmanlık alanlarını da belirterek, görev yapmak istedikleri adli yargı ilk derece mahkemesi adalet komisyonlarına göre listeler ve listeleri ilgili komisyon başkanlıklarına bildirir. Komisyon başkanlıkları, bu listeleri kendi yargı çevrelerindeki arabuluculuk bürolarına, arabuluculuk bürosu kurulmayan yerlerde ise görevlendirecekleri sulh hukuk mahkemesi yazı işleri müdürlüğüne gönderir.
(6) Arabulucu, komisyon başkanlıklarına bildirilen listeden büro tarafından belirlenir. Ancak tarafların listede yer alan herhangi bir arabulucu üzerinde anlaşmaları hâlinde, bu arabulucu görevlendirilir” hükmüne havidir.
Bu düzenlemeyle birlikte, Anayasanın 37. maddesinde düzenlenmiş olan kanuni hâkim güvencesi de ihlal edilmektedir.
2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “Hakların korunması ile ilgili hükümler” üst başlıklı, “Kanunî hâkim güvencesi” alt başlıklı:
MADDE 37- “Hiç kimse kanunen tâbi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz.
Bir kimseyi kanunen tâbi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarma sonucunu doğuran yargı yetkisine sahip olağanüstü merciler kurulamaz.” Şeklindedir.
Arabulucuya başvuru nasıl olacak ve nereye yapılacak?
Tarafların başvuruyu nasıl ve nereye yapacağı hususu, 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 3. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre;
MADDE 3- “(5) Başvuru karşı tarafın, karşı taraf birden fazla ise bunlardan birinin yerleşim yerindeki veya işin yapıldığı yerdeki arabuluculuk bürosuna, arabuluculuk bürosu kurulmayan yerlerde ise görevlendirilen yazı işleri müdürlüğüne yapılır.
(7) Başvuran taraf, kendisine ve elinde bulunması hâlinde karşı tarafa ait her türlü iletişim bilgisini arabuluculuk bürosuna verir. Büro, tarafların resmi kayıtlarda yer alan iletişim bilgilerini araştırmaya da yetkilidir. İlgili kurum ve kuruluşlar, büro tarafından talep edilen bilgi ve belgeleri vermekle yükümlüdür.”
Arabulucu, elindeki bilgiler ile her türlü iletişim vasıtasını kullanarak yapılan görevlendirme konusunda tarafları bilgilendirir ve ilk toplantıya davet eder.
Arabulucu, yapılan başvuruyu görevlendirildiği tarihten itibaren üç hafta içinde sonuçlandırır. Bu süre zorunlu hallerde arabulucu tarafından en fazla bir hafta uzatılabilir. Bu süre, arabuluculuk için başvuru tarihinden itibaren değil, arabulucunun görevlendirilmesinden itibaren işlemeye başlayacaktır.
Zamanaşımı, arabuluculuk bürosuna başvurulmasından, arabulucu tarafından son tutanağın düzenlendiği tarihe kadar durmaktadır. Yine bu süre içerisinde hak düşürücü süre de işlemeyecektir.
Arabuluculuk görüşmelerine katılım zorunlu mudur?
Arabuluculuk görüşmelerine tarafların katılması zorunlu değildir. Fakat taraflardan biri geçerli bir mazeret göstermeksizin ilk toplantıya katılmaz ve bu sebeple arabuluculuk faaliyetinin sona ermesi söz konusu olursa kanun tarafından bir yaptırım öngörülmüştür. Buna göre; görüşmeye katılmayan taraf davada kısmen veya tamamen haklı çıksa bile yargılama giderinin tamamından sorumlu tutulacaktır. Ayrıca bu taraf lehine vekâlet ücretine hükmedilemeyecektir.
7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu Madde 3- “(12) Taraflardan birinin geçerli bir mazeret göstermeksizin ilk toplantıya katılmaması sebebiyle arabuluculuk faaliyetinin sona ermesi durumunda toplantıya katılmayan taraf, son tutanakta belirtilir ve bu taraf davada kısmen veya tamamen haklı çıksa bile yargılama giderinin tamamından sorumlu tutulur. Ayrıca bu taraf lehine vekalet ücretine hükmedilmez. Her iki tarafın da ilk toplantıya katılmaması sebebiyle sona eren arabuluculuk faaliyeti üzerine açılacak davalarda tarafların yaptıkları yargılama giderleri kendi üzerlerinde bırakılır.” Şeklindedir.
Söz konusu kanunun gerekçesine göre; bu düzenleme ile birlikte arabuluculuk kurumunun işlemesi ve umulan sosyal menfaatin gerçekleşmesi amaçlanmıştır. Her iki tarafın da ilk toplantıya katılmaması sebebiyle arabuluculuk faaliyetinin sona ermesi durumunda ise yargılama giderleri her iki tarafın da kendi üzerlerinde bırakılacaktır.
Ezcümle, 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunun, arabuluculuk kurumuna başvuruyu zorunlu hale getirmesinin uygulamada birçok sorun ortaya çıkaracağını ve kanunun gerekçesinde yer alan asıl amaca ulaşmanın mümkün olmadığı kanaatindeyiz. Bu nedenle; iş ilişkisinden doğan uyuşmazlıkların çözümü için arabuluculuk kurumuna başvurunun 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununda olduğu gibi, tarafların serbest iradesine bırakılması gerekmektedir.
Av. Begüm GÜREL
(Stj. Av. Mehmet Ozan TAŞTAN)
(Bu köşe yazısı, sayın Av. Begüm GÜREL tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)