Anayasa Mahkemesi 8 Aralık 2023 günü Resmi Gazete’de yayımlanan iptal kararında; kararın yayımı tarihinden 4 ay sonra yürürlüğe girmek üzere, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu m.220/6’da yer alan örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen kişi, ayrıca örgüte üye olmak suçundan da cezalandırılır hükmünü, “kanunilik” ilkesine ve bu ilkenin yansıması olan öngörülebilirlik ve belirlilik kriterlerine aykırı olduğu gerekçesiyle iptal etti.
Anayasa Mahkemesi kanun koyucu yerine geçemediğinden, ya kanun koyucu olan Türkiye Büyük Millet Meclisi bu konuda bir yasa değişikliğine gidecek ya da 8 Nisan 2024 günü itibariye TCK m.220/6’da tanımlanan suç olmayacak, fail lehine ortaya çıkan bu yeni hukuki duruma göre kesinleşip infazı beklenen veya devam eden dosyalar ve mevcut dosyalar değerlendirilecektir.
Kanaatimizce; “Suç işlemek amacıyla örgüt kurma” başlık TCK m.220/6’nın Anayasa Mahkemesi tarafından iptali ile ortaya çıkan boşluğun giderilmesi gerekir. Bilindiği üzere Hukukumuzda; ikisi silahlı olan ve olmayan suç örgütü olmak üzere TCK m.220’de, yine soykırım suçu ve insanlığa karşı suçlar yönünden TCK m.78’de (“Örgüt” başlıklı bu madde TCK m.220’ye atıf bulunmamaktadır) ve “Silahlı örgüt” başlıklı TCK m.314’de bu defa 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun “Terör suçları” başlıklı 3. maddesi kapsamında terör suçu ve terör örgütü tanımlandığı, 3713 sayılı Kanunun “Terör örgütleri” başlık 7. maddesinin 1. fıkrasında terör örgütü kuranlar, yönetenler ile bu örgüte üye olanların TCK m.314’e göre cezalandırılacağının belirtildiği, TCK m.314/3’de ise suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçuna ilişkin diğer hükümlerin silahlı örgütlere, yani terör örgütlerine de aynen uygulanacağının ifade edildiği görülmektedir. TCK m.314’de geçen silahlı örgüt ile TCK m.220/4’de belirtilen silahlı örgüt farklı olup, terör örgütü ile çıkar amaçlı silahlı örgüt birbirine karıştırılmamalıdır.
TCK m.220/6’nın iptali sonrasında, örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemeyi müstakil bir suç olarak tanımlamaya gerek olmadığını düşünmekteyiz. Esasen; “örgüt” kavramının müstakil bir suç olarak kabulü yerine, fikri alandan uzak durması gereken Ceza Hukukunda örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlar yönünden, aynen Terörle Mücadele Kanunu m.5’de olduğu gibi ceza artırımı öngörülmesi isabetli olacaktır. Şu an için örgüt suçunu bağımsız bir suç tipi olmaktan çıkarılıp, bazı suçların cezalarını ağırlaştırıcı nedeni sayılması, hem Ceza Hukuku ve hem de Ceza Muhakemesi Hukuku yönlerinden istenmeyeceği için, en azından TCK m.220/6’da tanımlanan suçla ilgili ağırlaştırıcı neden hükmüne yer verilmesi yolu izlenebilir.
Terörle Mücadele Kanunu m.7/1 ve TCK m.314 kapsamına giren terör örgütlerinin failleri yönünden “Cezaların artırılması” başlıklı Terörle Mücadele Kanunu m.5 uygulanmaktadır. Terör örgütü failleri yönünden ayrı bir düzenlemeye ihtiyaç olmaksızın, Terörle Mücadele Kanunu m.3’de m.4’de sayılan suçlar bakımından yarı oranında ceza artırımı tatbik edileceğinden, bu maddelerde sayılan bir suçu işleyenin cezalandırılması için terör örgütü mensubu olmasına gerek olmayacaktır. Terör örgütüne mensup olmadan Terörle Mücadele Kanunu m.3’de ve m.4’de sayılan suçları işleyen fail hakkında, aynı Kanunun 5. maddesinin 1. ve 2. fıkralarına ceza artırımına gidilecek, maddenin 3. fıkrasında yer alan hüküm nedeniyle suç tarihinde çocuk olanlar hakkında ceza artırımı yapılmayacaktır.
Terörle Mücadele Kanunu’nda öngörülen 5. madde sebebiyle, terör suçları ve terör amacıyla işlenen suçlar yönünden TCK m.220/6’ya benzer bir düzenleme yapılmasına ihtiyaç bulunmamaktadır. Burada; “Silahlı örgüt” başlıklı TCK m.314/3’ün TCK m.220’ye yaptığı atıftan kaynaklanan sorunun giderilmesi, yani terör ve terör amacıyla işlenen suçlar bakımından önüne geçilebilmesi, yani bu suçları işleyen failler hakkında, hem Terörle Mücadele Kanunu m.5’in ve hem de üyesi olmadığı örgüt adına suç işlemekten cezanın artırılması suretiyle çifte cezalandırmayı engellemek için, ya Terörle Mücadele Kanunu m.5’de ya da TCK m.314’de özel bir hükme yer verilerek, bu faillere TCK m.220’de öngörülen ceza artırımın uygulanmayacağı belirtilmelidir.
Türk Ceza Kanunu’nda tanımlanan suç örgütleri yönünden üyesi olmadığı örgüt adına suç işleyenle ilgili bağımsız suç tanımı yapmak yerine, cezada artırıma gidilmesi daha isabetlidir.
Türk Ceza Kanunu’nda yer alan m.78’de ve m.220’de tanımlanan örgüt ve suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçları bakımından; örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen fail hakkında, işlediği suça göre tayin edilecek hapis cezalarının ve/veya adli para cezalarının dörtte bir veya yarı oranında veya dörtte birinden yarısına veya dörtte üçüne kadar artırılacağına dair hüküm düzenlenebilir. Böylece; TCK m.220/6’dan kaynaklanan “suçta ve cezada kanunilik” ilkesine bağlı öngörülebilirlik, belirlilik ve bilinirlik sorunları aşılmış, organize yapılar olarak nitelendirilen, suç işleme kapasitesi, yetenekleri ve eğilimleri daha gelişmiş olan suç örgütleri yararına, onların faaliyetleri kapsamında ve talepleri doğrultusunda suç işleyip de sırf örgüt mensubu olmadıklarından dolayı sadece işledikleri suçun cezası ile cezalandırılanların, bilerek ve isteyerek örgüt adına suç işlemekten kaynaklanan daha ağır ceza sorumluluklarına başvurulması mümkün olabilecektir ki, ceza adaleti açısından doğru olan da budur. Örgüte üye olmamakla birlikte kasten örgüt adına suç işleyen fail hakkında işlediği suçtan dolayı ceza artırımına gidilmesi; cezanın fonksiyonlarından olan ödeticiliğe, caydırıcılığa ve uslandırıcılığa katkı sağlayacaktır.
(Bu köşe yazısı, sayın Prof. Dr. Ersan ŞEN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)