I.GENEL OLARAK
İcra ve iflas kanununda rehin ve ipotekle temin edilmiş alacaklar yönünden, rehinle temin edilmiş bir alacağın borçlusu iflasa tabi şahıslardan olsa bile alacaklı yalnız rehinin paraya çevrilmesi yolu ile takip yapabilir. Ancak rehinin tutarı borcu ödemeye yetmezse alacaklı kalan alacağını iflas veya haciz yolu ile takip edebileceğini düzenleme altına almıştır.
Söz konusu düzenleme gereğince rehine başvuru yapmak bir tercih değil kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile borçlu hakkında takip yapma hükmü saklı kalmak kaydıyla bir zorunluluktur. İpotekle temin edilmiş faiz ve senelik taksit alacaklarında, alacaklının seçimine ve borçlunun sıfatına göre, rehinin paraya çevrilmesi veya haciz yahut iflas yollarına müracaat edilebilmektedir.
Bir alacağın teminatını teşkil etmek üzere borçlu yahut borçlu lehine üçüncü kişi tarafından taşınmaz rehininin tapu kütüğüne tescil ile kurulması ve taşınmaz rehininin kurulmasına ilişkin sözleşmesinin geçerliliğinin resmi şekilde (tapu dairesinde, resmi memur önünde) yapılmış olmasına bağlamıştır.
Banka ve finans kurumları tarafından borçlu hakkında başlatılacak ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile takiplerde, borçlu cari hesap veya kısa, orta, uzun vadeli kredi şeklinde işleyen nakdî veya gayrinakdi bir krediyi kullandıran tarafın ibraz ettiği ipotek akit tablosu kayıtsız ve şartsız bir para borcu ikrarını ihtiva etmese dahi, krediyi kullandıran taraf, krediyi kullanan tarafa ait cari hesabın kesilmesine veya kısa, orta, uzun vadeli kredi hesabının muaccel kılınmasına ilişkin hesap özetinin veya gayrinakdi kredinin ödenmiş olması nedeniyle tazmin talebinin veya borcun ödenmesine ilişkin ihtarın noter aracılığıyla krediyi kullanan tarafa kredi sözleşmesinde yazılı ya da ipotek akit tablosunda belirtilen adrese gönderilmek suretiyle tebliğ edildiğini veya 68/b maddesi gereğince tebliğ edilmiş sayıldığını gösteren noterden tasdikli bir sureti icra müdürüne ibraz ederse icra müdürü 149 uncu madde uyarınca işlem yapar. Şu kadar ki, krediyi kullanan tarafın hesap özetine ve borcun ödenmesine ilişkin ihtara ya da gayrinakdi kredi nedeniyle tazmin talebine, kendisine tebliğ edildiği veya 68/b maddesi gereğince tebliğ edilmiş sayıldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde noter aracılığıyla itiraz etmiş olduğunu ispat etmek suretiyle icra mahkemesine şikâyette bulunmak hakkı saklıdır. Bu takdirde krediyi kullandıran taraf alacağını 68/b maddesi çerçevesinde diğer belgelerle ispatlayabiliyorsa, krediyi kullanan tarafın şikâyeti reddedilir. İcra mahkemesinde yapılan inceleme sırasında, borçlu, borcun sona erdiğine veya ertelendiğine ilişkin resmî veya imzası ikrar edilmiş bir belge sunmadıkça takibin durdurulmasına karar verilemez. Hesap özetinin, tazmin talebinin veya ihtarın ipotekli taşınmaz maliki üçüncü kişiye tebliğ edilmesi veya tebliğ edilmiş sayılması Türk Medenî Kanununun 887 nci maddesinde öngörülen ödeme istemi yerine geçer.
Yasa koyucu ipotek alacağına ilişkin takibin sınırlarını çok net bir şekilde ortaya koymuş ipotek alacaklısı tarafından aynı ipoteğe dayanılarak birbirinden bağımsız alacaklar hakkında ayrı ayrı takip yapma imkânı tanımamıştır. Öyle ki ipotek hakkının bir kez kullanılarak tüketileceğinden hareketle ipotek alacaklısına bu hakkını kullanırken takip talebini düzenlemenin hukuki neticelerini yüklemiştir.
İpotek hakkının bölünmezliği ilkesi gereğince alacaklı, ipotek ile teminat altına almak istediği tüm alacağını aynı takip dosyasından talep ederek ipoteğin paraya çevrilmesini talep etmelidir; zira takip konusu taşınmazın satışı gerçekleştiğinde taşınmazda yer alan ipotek çözülmekle, teminat oluşturmaktan çıkacaktır. Buna göre bir banka yahut finans kurumu tarafından müşterisine kullandırılan kredinin teminatını teşkil eden ipotek hakkında takibe geçilmesi halinde borçlu/müşteri ile birden çok kredi sözleşmesinin akdedilmesi halinde bu sözleşmelerden sadece bir tanesi yönünden hesabın kat edilerek borçlu hakkında takibe geçilmesi durumunda diğer sözleşmelere konu kredinin ödenmemesi halinde evvelce takibe geçilen ipotek takibinde gösterilen teminat artık diğer alacakların teminatını oluşturamaz.
Kaldı ki ipotek hakkının bölünmezliği kuralı gereğince bir takip dosyasında satış olmaksızın dosyanın infazen borcun ödenmesi suretiyle kapatılması halinde de aynı ipotek hakkına dayanılarak ikinci bir takip başlatılamaz. Bu durum kamu düzenine ilişkin olup süresiz şikâyete tabidir. Sırf ipotek şerhinin tapudan fek edilmemesi nedeniyle aynı ipotek hakkında borçlunun başkaca borçlarına teminat oluşturacağı da düşünülemez.
İpotek alacaklısı tarafından borçlu hakkında başlatılan bir takip sonrasında farklı miktarda bir alacak için ikinci bir takip talebinde bulunularak daha sonra oluşan alacak yönünden takibe geçilmesi mümkün değildir. Böyle bir durumda ikini açılan takibin iptal edilmesi gerekmektedir.
Kanunun 150/ı maddesi ile düzenleme altına alınan “borçlu cari hesap veya kısa, orta, uzun vadeli kredi şeklinde işleyen nakdi kredileri ve gayri nakdi kredileri teminen alınan ipotekler” başlıklı kısmı genel düzenleyici hükme sahip olmakla birlikte Tüketicinin Korunması Hakkındaki kanun hükümlerinden hareket edilerek düzenleme altına alınan Konut Finansmanı Kredisi ile Kredi Kartı Alacaklarının düzenleme altına alınan bölümleri daha özel nitelikte düzenlemelerdir. Daha genel nitelikte düzenlemeler içeren kanun genel kanundur. Özel kanunda hüküm bulunmayan hallerde genel kanuna bakılır. Özel kanun ile genel kanunun herhangi bir uyuşmazlıkta uygulanacak olması halinde özel kanunun uygulanarak uyuşmazlıkta çözüm yoluna gidilmesi gerekmektedir. Nitekim borçlu hakkında başlatılacak ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile takipte İ.İ.K 150/ı hükmünden yararlanabilmek için alacağın temelini teşkil eden sözleşmelerin tek tek incelenerek değerlendirilmesi gerekmektedir. Aksi suretle birbirinden bağımsız alacakların tamamı için temel ilişkide yer alan borç sözleşmeleri kapsamında hesapları kat ederek ilamlı takip başlatmak doğru değildir.
Tüketici kredisi kapsamında kullanılan krediler diğer ticari kredilerden ayırarak değerlendirmek gerekmektedir. Tüketici kredisi kullanan borçluları, diğer kredi borçlularından ayrı tutmak, tüketicinin koşullarını iyileştirmek ve kolaylaştırmak amacıyla düzenlenmiş özel bir kanun olup, bu kanun kapsamında verilen krediler nedeniyle borçluların temerrüde düşüp düşmedikleri, borcun muaccel olup olmadığı, muaccel olan borç miktarının ve faizinin ve yapılan özel sözleşmelerin, Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun koşullarında değerlendirilmesi gerekir.
Sonuç olarak yüksek mahkeme benzer uyuşmazlıklar nazarında istikrar arz edecek şekilde kararlar vermiş ve konu kararlarda “ipotek hakkının bölünmezliği gereğince, alacaklının ipotek ile teminat altına almak istediği tüm alacağını aynı takip dosyasından talep ederek ipoteğin paraya çevrilmesini talep etmelidir; zira takip konusu taşınmazın satışı gerçekleştiğinde taşınmazda yer alan ipotek çözülmekle, teminat oluşturmaktan çıkacaktır. Bu nedenle takipte talep edilmeyen bakiye alacak var ise sonradan ipoteğin teminatı kapsamında istenemeyeceği gibi, bu hakkın saklı tutulmuş olması da sonucu değiştirmeyecektir” görüşüne yer verilmiştir.
II.GÜNCEL YARGI KARARLARI
Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2021/10344 Esas ve 2021/9813 Karar
Yukarıda tarih ve numarası yazılı İlk Derece Mahkemesince verilen kararın müddeti içinde temyizen tetkiki taraflarca istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:
Alacaklı banka tarafından limit ipoteğine dayalı olarak ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile ilamlı icra takibi başlatıldığı, borçlunun icra mahkemesine başvurusunda, sair itirazlarının yanı sıra alacaklı tarafından İstanbul 10. İcra Müdürlüğünün 2010/1101 Esas sayılı dosyasından ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ilamlı icra takibi yapıldığını, dosya borcuna karşılık 21.01.2011 tarihinde 29.459 TL ödeme yapılmasına rağmen ipoteğin kaldırılmadığını ve aynı taşınmaz hakkında İstanbul 10. İcra Müdürlüğünün 2014/767 Esas sayılı takip dosyası ile yeniden ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile ilamlı takip yapıldığını ileri sürerek takibin iptaline karar verilmesini istediği, İlk Derece Mahkemesince istemin reddine karar verildiği, borçlunun istinaf başvurusunun Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddedildiği, Dairemizce yapılan temyiz incelemesinde, borçlunun sair temyiz itirazları yerinde görülmemiş ise de, ipotek hakkının bölünmezliğine dair şikayetin incelenmesi için kararın bozulduğu, bozma üzerine İlk Derece Mahkemesince, şikayetin kısmen kabulü ile borçlunun mükerrer takibe yönelik şikayetinin kabulü ile İstanbul 10. İcra Müdürlüğünün 2014/767 Esas sayılı takip dosyasındaki takibin iptaline bu takip kapsamında tapu kaydına konulan İİK 150/c şerhinin terkinine, itfa sebebiyle fazladan ödenen paranın iadesi (istirdat) talebinin reddine karar verildiği görülmektedir.
İpotek hakkının bölünmezliği ilkesi gereğince alacaklı, ipotek ile teminat altına almak istediği tüm alacağını aynı takip dosyasından talep ederek ipoteğin paraya çevrilmesini talep etmelidir; zira takip konusu taşınmazın satışı gerçekleştiğinde taşınmazda yer alan ipotek çözülmekle, teminat oluşturmaktan çıkacaktır.
Kaldı ki; dosya borcunun ödenmesi nedeniyle ipotek satışının yapılmamış olması bu sonucu değiştirmeyecektir; zira ipotek bir kez kullanılmakla artık aynı ya da farklı bir borcun teminatını oluşturamayacaktır. Bu nedenle sırf ipotek şerhinin tapudan fek edilmemesi nedeniyle aynı ipotek, borçlunun alacaklı nezdinde doğmuş doğacak tüm borçlarının teminatını oluşturmayacaktır.
Somut olayda, alacaklı banka tarafından ilk olarak 24.02.2010 tarihinde İstanbul 10. İcra Müdürlüğü'nün 2010/1101 Esas sayılı takip dosyası ile 29.052,41 TL alacağın tahsili için ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ilamlı icra takibi başlatıldığı ve borçlulara icra emri tebliğ edilmesine rağmen (17.06.2010, 17.03.2010, 19.01.2011 tarihlerinde) 2 yıllık yasal sürede satış talep edilmediğinden takibin İİK'nun 150/e maddesi uyarınca düştüğü anlaşılmış olduğundan ikinci takibin mükerrer olduğu söylenemez ise de, aynı takip dosyası yönünden borçlunun 29.581,70 TL ödeme yapıldığına dair icra dosyasına atıf yapan 21.01.2011 tarihli ödeme dekontu sunduğu, alacaklının da cevap ve temyiz dilekçelerinde ödemenin bu icra dosyası için yapıldığını ve ilk takibin asıl borçlu şirketin asaleten doğmuş borçları için başlatılmışken, şikayete konu takibin ise kefaletinden doğan borçları için başlatıldığını beyan ettiği ve haricen tahsilat yapılan takip dosyasında alacaklının 26.01.2011 tarihinde ipotekli taşınmazdaki 150/c şerhinin kaldırılmasını istediği anlaşılmıştır.
Buna göre, alacaklı banka tarafından başlatılan ilk takipte alacağın haricen tahsil edildiği tarafların da kabulünde olduğuna göre ipotek çözülmüş olup, ipotek hakkının bölünmezliği ilkesi gereğince, ipotekli taşınmazın satışının yapılmaması ve ipotek şerhinin tapudan fek edilmemesi, takip tutarı ipotek limitinin altında olsa dahi aynı ipoteğe dayalı yeniden takip yapma imkanı vermeyeceğinden şikayetin bu gerekçe ile kabulü yerine yazılı gerekçe ile kabulüne karar verilmesi isabetsiz ise de sonuçta istem kabul edildiğinden sonucu doğru İlk Derece Mahkemesi kararının onanması gerekmiştir.
Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2020/3787 Esas ve 2020/10966 Karar
Sair temyiz itirazları yerinde değil ise de; Alacaklı banka tarafından başlatılan ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile ilamlı icra takibinde, borçluların icra mahkemesine başvurularında sair nedenlerle icra emrinin iptalini talep ettikleri, mahkemece itiraz ve şikayetlerin reddine karar verildiği, borçlular tarafından ilk derece mahkemesi kararına karşı istinaf yoluna başvurulması üzerine, bölge adliye mahkemesince, istinaf talebinin esastan reddine karar verildiği görülmektedir.
4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun'a 4822 sayılı Yasanın 15. maddesi ile eklenen 10. maddesinde; “tüketici kredisi, tüketicilerin bir mal veya hizmet edinmek amacıyla kredi verenden nakit olarak aldıkları kredidir.” şeklinde tanımlandıktan sonra maddede bu tür sözleşmelerin yapılma koşulları ile borcun muaccel kılınabilmesi ve temerrüt koşulları gibi farklı ve özel şartlara yer verilmiştir. Yasaya eklenen 10/A maddesinde; kredi kartı ve nakit çekim sureti ile kullanılan kredilerde 10. madde hükümlerinin uygulanacağı belirtildikten sonra, aynı Yasaya 21.02.2007 tarihli 5582 sayılı Yasanın 24. maddesi ile eklenen 10/B maddesinde ise; “Konut Finansmanı Sözleşmeleri” de bu yasa kapsamında değerlendirilerek, konut finansmanı sözleşmelerinin düzenlenme koşulları, borçlunun temerrüdü durumunda finansman sağlayan bankanın yükümlülükleri, borcun muaccel kılınabilmesinin ve muacceliyet uyarısının koşulları gibi hususlar özel olarak ve ayrıca düzenlenmiştir.
Açıklandığı üzere Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun, kredi kartı ve “Konut Finansmanı Kredisi” gibi tüketici kredisi kullanan borçluları, diğer kredi borçlularından ayrı tutmak, tüketicinin koşullarını iyileştirmek ve kolaylaştırmak amacıyla geliştirilmiş özel bir yasa olup, bu kanun kapsamında verilen krediler nedeniyle borçluların temerrüte düşüp düşmedikleri, borcun muaccel olup olmadığı, muaccel olan borç miktarının ve faizinin, yapılan özel sözleşmelerin Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun koşullarında değerlendirilmesi gerekir.
Somut olayda, alacaklı banka tarafından genel kredi ve teminat sözleşmeleri, doğrudan borçlandırma hesabından kaynaklanan alacaklar ile kredi kartı alacağının tahsili amacıyla limit ipoteğine dayalı olarak ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile ilamlı icra takibi başlatıldığı, borçlulara İİK'nun 150/ı maddesi kapsamında icra emri gönderildiği anlaşılmaktadır.
Yukarıda açıklandığı üzere, kredi kartı alacağına ilişkin alacağın varlığı ve miktarı, 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun kapsamında yargılama yapılmasını zorunlu kılmaktadır. Bu durumda kredi kartı alacağı bakımından, takibe dayanak belgeler ilam niteliği kazanmadığından, İİK'nun 150/ı maddesi kapsamında icra emri gönderilemez. Ancak, ipotek, bu alacaklar dışında ticari nitelikteki diğer alacakları da teminat altına aldığından, takibin kredi kartı alacağı yönünden kısmen iptali halinde, bu kredi alacağının teminatsız kalması sonucu ortaya çıkmaktadır.
Bu nedenle, ipotek hakkının bölünmezliği ilkesi karşısında icra emrinin tamamının iptal edilerek yerine ödeme emri çıkarılması gerekir. Açıklanan ve kamu düzenine ilişkin olan bu hususun, borçlunun şikayet başvurusunun incelenmesi sırasında, mahkemece re'sen gözetilmesi ve icra emrinin iptaline karar verilmesi gerekir.
O halde, mahkemece, yukarıda belirtilen ilke ve kurallar çerçevesinde kredi kartı alacağı bakımından, takibe dayanak belgelerin ilam niteliği kazanmadığı gerekçesi ile icra emrinin iptaline karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi ve bölge adliye mahkemesince de istinaf başvurusunun esastan reddi isabetsiz olup bölge adliye mahkemesi kararının kaldırılması ve ilk derece mahkemesi kararının bozulması gerekmiştir.
Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2020/1258 Esas ve 2020/10193 Karar
Davacı borçluların icra mahkemesine başvurusunda; alacaklı tarafından daha önce ... 3.İcra Müdürlüğünün 2017/35 Esas sayılı dosyası ile kredi alacağına ilişkin olarak ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile ilamlı takip başlatıldığını, daha sonra ... 3.İcra Müdürlüğünün 2017/1660 E sayılı takip dosyası ile farklı bir alacağın tahsili için aynı taşınmazlar üzerinde kurulu ipoteğe dayalı olarak, tahsilde tekerrüre esas olmamak üzere ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile başka bir ilamlı takip başlatıldığını, bir taşınmaz hakkında ipotek alacağı için başlatılan icra takibi devam ederken, aynı alacaklı tarafından aynı ipoteğe ilişkin başka bir icra takibi başlatılmasının hukuka aykırı olduğunu, ayrıca ...'ın ipotek limitinin 130.000,00TL olup takibin ipotek limitini aşar şekilde yapılmasının da takibin iptalini gerektirdiğini, davaya konu takip dosyasında ödenmesi istenen borç miktarının hatalı olduğunu, davalı alacaklı tarafından talep edilen işlemiş faiz ve işleyecek faiz oranın da hukuka aykırı olduğunu beyanla, ... 3.İcra Müdürlüğünün 2017/35-2017/1660 esas sayılı dosyaları ile başlatılan icra takiplerinin iptalini talep ettiği, ilk derece mahkemesince; talebin reddedildiği, Bölge Adliye Mahkemesince de istinaf isteminin esastan reddine karar verildiği anlaşılmıştır.
Sair temyiz itirazları yerinde değilse de; HMK'nun 33. maddesi uyarınca hukuki tavsif hakime aittir. Hakim, bir davada sadece tarafların ileri sürdükleri maddi vakıalar ve netice-i taleplerle bağlı olup, dayandıkları kanun hükümleri ve onların hukuki tavsifleri ile bağlı değildir. Kanunları re'sen tatbik ederek iddia ve müdafaadaki netice-i talepleri karara bağlamakla mükelleftir (4.6.1958 ve 15/6 sayılı İBK).
İpotek hakkının bölünmezliği ilkesi gereğince alacaklı, ipotek ile teminat altına almak istediği tüm alacağını aynı takip dosyasından talep ederek ipoteğin paraya çevrilmesini talep etmelidir; zira takip konusu taşınmazın satışı gerçekleştiğinde taşınmazda yer alan ipotek çözülmekle, teminat oluşturmaktan çıkacaktır. Kaldı ki; dosya borcunun ödenmesi nedeniyle ipotek satışının yapılmamış olması bu sonucu değiştirmeyecektir; ipotek bir kez kullanılmakla artık aynı ya da farklı bir borcun teminatını oluşturamayacaktır. Bu nedenle sırf ipotek şerhinin tapudan fek edilmemesi nedeniyle aynı ipotek, borçlunun alacaklı nezdinde doğmuş doğacak tüm borçlarının teminatını oluşturmayacağı gibi, davacıların başlatılan ikinci takibi mükerrer takip olarak nitelendirmesi de sonucu değiştirmeyecektir.
Somut olayda, alacaklı tarafından ilk olarak 04/01/2017 tarihinde, ... 3.İcra Müdürlüğünün 2017/35 Esas sayılı dosyası ile toplam 420.445,16 TL kredi alacağına ilişkin olarak ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile ilamlı takip başlatılmış, daha sonra ... 3.icra müdürlüğünün 13/02/2017 tarihli 2017/1660 E. Sayılı takip dosyası ile alacaklı tarafından 226.076,49 TL miktarlı farklı bir alacağın tahsili için aynı taşınmazlar üzerinde kurulu ipoteğe dayalı olarak, ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile başka bir ilamlı takip başlatıldığı görülmüştür.
O halde, mahkemece ipotek hakkının bölünmezliği ilkesi uyarınca şikayetin kabulü ile takibin iptaline karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.
Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2020/5640 Esas ve 2020/7294 Karar
Sair temyiz itirazları yerinde değil ise de; İcra memurunun işleminin yasaya veya olaya uygun bulunmaması nedeniyle icra mahkemesine başvurularak şikayet yolu ile kaldırılmasının istenmesi kural olarak yedi günlük süreye tâbidir. Şikâyet süresi, şikâyet konusu işlemin öğrenildiği günden başlar (İİK'nun 16/1).
Bu kuralın iki önemli istisnası vardır.
1-Bir hakkın yerine getirilmemesinden veya sebepsiz sürüncemede bırakılmasından dolayı her zaman şikayet olunabilir (m.16/2). Bu hükmün amacı, ilgilileri icra memurunun bir hakkı yerine getirmekten kaçınmasına karşı korumaktır.
2-Kamu düzenine aykırı olan işlemlere karşı da süresiz şikâyet yoluna gidilebilir. Anılan ilke doktrinde benimsenmiş ve Yargıtay uygulamalarında da kabul edilmiştir.
Borçlunun, üçüncü kişilerin ve kamunun menfaatini korumak için konulmuş "amir hükümlere" aykırı olarak yapılmış işlemler kamu düzenine aykırıdır. Bu işlemler için her zaman şikayet yoluna gidilebilir (Prof. Dr. Baki Kuru İcra İflas Hukuku-1988 Baskı cilt:1, sh:94-HGK. 22.01.2003 tarih, 2003/12-17 E. 2003/29 K.).
Somut olayda, alacaklı tarafından limit ipoteğine dayalı olarak ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile ilamlı icra takibi başlatıldığı, örnek 6 nolu icra emrinin borçluya 04.03.2014 tarihinde tebliğ edildiği, borçlunun 12.09.2017 tarihinde icra mahkemesine başvurarak diğer itirazlarının yanı sıra aynı taşınmaz hakkında ... 10.İcra Müdürlüğü'nün 2014/767 E. takip sayılı dosyası ile haksız olarak ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile ilamlı takibin başlatıldığına dair şikayetini de ileri sürdüğü görülmektedir.
O halde mahkemece, borçlunun, ipotek hakkının bölünmezliğine dair şikayetinin incelenerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, bu konudaki istemin süre aşımından reddi isabetsizdir.
Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2020/153 Esas ve 2020/6889 Karar
(…)
İpotek hakkının bölünmezliği ilkesi gereğince alacaklı, ipotek ile teminat altına almak istediği tüm alacağını aynı takip dosyasından talep ederek ipoteğin paraya çevrilmesini talep etmelidir; zira takip konusu taşınmazın satışı gerçekleştiğinde taşınmazda yer alan ipotek çözülmekle, teminat oluşturmaktan çıkacaktır. Kaldı ki; dosya borcunun ödenmesi nedeniyle ipotek satışının yapılmamış olması bu sonucu değiştirmeyecektir; ipotek bir kez kullanılmakla artık aynı ya da farklı bir borcun teminatını oluşturamayacaktır. Bu nedenle sırf ipotek şerhinin tapudan fek edilmemesi nedeniyle aynı ipotek, borçlunun alacaklı nezdinde doğmuş doğacak tüm borçlarının teminatını oluşturmayacağı gibi, tahsilde tekerrür olmamak üzere takip başlatılmış olması da sonucu değiştirmeyecektir.
Somut olayda, alacaklı tarafından ilk olarak... İcra Müdürlüğünün 2009/540 Esas sayılı dosyası ile toplam 83.490,68.TL kredi alacağına ilişkin olarak ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile ilamlı takip başlatılmıştır.
Bu defa alacaklı tarafından şikayete konu olan,27.01.2017 tarihli... İcra Müdürlüğü'nün 2017/300 E.sayılı takip dosyası ile farklı bir alacağın tahsili için aynı taşınmazlar üzerinde kurulu ipoteğe dayalı olarak, tahsilde tekerrür olmamak üzere 183.000,00 TL'nin tahsili için ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile başka bir ilamlı takip başlatıldığı görülmüştür.
O halde, mahkemece ipotek hakkının bölünmezliği ilkesi uyarınca şikayetin kabulü ile takibin iptaline karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.
Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2019/11533 Esas ve 2020/6504 Karar
(…)
Somut olayda, ticari kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacak ile kredi kartı alacağının tahsili amacıyla limit ipoteğine dayalı olarak ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile takibe geçilip, borçlulara İİK'nun 150/ı maddesi kapsamında icra emri gönderilmiş, ipotek veren/ borçlu takibin iptalini istemiştir.
Yukarıda açıklandığı üzere, kredi kartı alacağına ilişkin alacağın varlığı ve miktarı, 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun kapsamında yargılama yapılmasını zorunlu kılmaktadır. Bu durumda kredi kartı alacağı bakımından, takibe dayanak belgeler ilam niteliği kazanmadığından, İİK'nun 150/ı maddesi kapsamında icra emri gönderilemez.
Ancak, ipotek, bu alacaklar dışında ticari nitelikteki diğer alacakları da teminat altına aldığından, takibin kredi kartı alacağı yönünden kısmen iptali halinde, bu kredi alacağının teminatsız kalması sonucu ortaya çıkmaktadır.Bu nedenle, ipotek hakkının bölünmezliği ilkesi karşısında icra emrinin tamamının iptal edilerek yerine ödeme emri çıkarılması gerekir. Açıklanan ve kamu düzenine ilişkin olan bu hususun, borçlunun takibin iptali istemi ile yaptığı başvurusunun incelenmesi sırasında, mahkemece re'sen gözetilmesi ve icra emrinin iptaline karar verilmesi gerekir.
Bu durumda, yukarıda belirtilen ilke ve kurallar çerçevesinde kredi kartı alacağı bakımından, takibe dayanak belgelerin ilam niteliği kazanmadığı gerekçesi ile şikayetçi ipotek veren/ borçlu hakkında icra emrinin iptaline karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi ve bölge adliye mahkemesince de istinaf başvurusunun esastan reddi isabetsizdir.
Öte yandan, ipotek veren taşınmaz maliki üçüncü kişiye, İİK'nun 150/ı maddesi gereğince hesap özeti gönderilmesi zorunluluğu bulunmamakta ise de; ipotek veren üçüncü kişi hakkında takip yapılabilmesi için Türk Medeni Kanunu'nun 887. maddesi uyarınca, alacağın kendisinden istenmesi, yani muacceliyet ihtarının gönderilmesi gerekmektedir. Bir başka ifadeyle, söz konusu düzenleme gereğince, ipotekli taşınmaz maliki üçüncü şahsa ihbar yapılmadıkça, onun yönünden borç muaccel olmayacağından hakkında icra takibi başlatılamaz. Nitekim, İİK'nun 150/ı maddesinin son cümlesi; "Hesap özetinin, tazmin talebinin veya ihtarın, ipotekli taşınmaz maliki üçüncü kişiye tebliğ edilmesi veya tebliğ edilmiş sayılması, Türk Medeni Kanunu'nun 887. maddesinde öngörülen ödeme istemi yerine geçer” hükmünü içermektedir.
Somut olayda, hesap katına ilişkin.. 26. Noterliğinin 03.11.2016 tarih ve 35029 yevmiye nolu ihtarnamesinin ipotek verene 07.11.2016 tarihinde tebliğ edildiği, takibin ise, ihtarnameye yasal 8 günlük itiraz süresinin geçmesi beklenmeksizin 10.11.2016 tarihinde İİK'nun 150/ı maddesindeki koşullar oluşmadan başlatıldığı görüldüğünden bu nedenle de icra emrinin iptaline karar verilmesi gerekirken, bu hususun incelenmemesi de doğru görülmemiş olup bölge adliye mahkemesi kararının kaldırılmasına ve ilk derece mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmesi gerekmiştir.
Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2018/13941 Esas ve 2019/18208 Karar
Alacaklı banka tarafından borçlular aleyhine, genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan taksitli ticari kredi, ticari kredili mevduat hesabından kaynaklı alacak, iskonto iştira senedi bedeli alacağı ve kredi kartı alacağına ilişkin olarak hesap kat ihtarı ve limit ipoteğine dayalı olarak, ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile ilamlı takip başlatıldığı, borçluların, sair iddialarla birlikte takip talebindeki kredi kartı alacağı yönünden icra emri yerine ödeme emri gönderilmesi gerektiğini ileri sürerek takibin iptali istemi ile icra mahkemesine başvurdukları, ilk derece mahkemesince; kredi kartı borcu ve iskonto iştira senedi alacağının kalemi yönünden ilamlı icra takibi yapılamayacağı, ... kredi kartı alacağı yönünden kısmen iptali halinde, bu kredi kartı alacağının teminatsız kalması sonucunu ortaya çıkaracağı, ... ipotek hakkının bölünmezliği ilkesi karşısında icra emrinin iptal edilerek ödeme emri çıkarılması gerektiği gerekçesiyle şikayetin kısmen kabulü ile icra emrinin iptaline karar verildiği, alacaklının istinaf yoluna başvurması üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince; alacaklının istinaf başvurusunun kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın kısmen kabulüne, icra emrindeki (hesap kat ihtarında gösterilmeyen) kredi kartı ve iskonto iştira senedi bedeli kalemlerinin iptaline, fazlaya ilişkin talebinin reddine, karar verildiği görülmektedir.
İİK'nun 68/b maddesinde; "Borçlu cari hesap veya kısa, orta, uzun vadeli kredi şeklinde işleyen kredilerde krediyi kullandıran taraf, krediyi kullanan tarafın kredi sözleşmesinde belirttiği adresine, borçlu cari hesap sözleşmesinde belirtilen dönemleri veya kısa, orta, uzun vadeli kredi sözleşmelerinde yazılı faiz tahakkuk dönemlerini takip eden onbeş gün içinde bir hesap özetini noter aracılığı ile göndermek zorundadır. Sözleşmede gösterilen adresin değiştirilmesi, yurt içinde bir adresin noter aracılığıyla krediyi kullandıran tarafa bildirilmesi halinde sonuç doğurur; yeni adresin bu şekilde bildirilmemesi halinde hesap özetinin eski adrese ulaştığı tarih tebliğ tarihi sayılır. Süresi içinde gönderilen hesap özetinin muhtevasına alındığından itibaren bir ay içinde itiraz etmeyen krediyi kullanan taraf, hesap özetinin gerçeğe aykırılığını ancak borcunu ödedikten sonra dava edebilir.
Kredi sözleşmeleri ve bunlarla ilgili süresinde itiraz edilmemiş hesap özetleri ile ihtarnameler ve krediyi kullandıran tarafından usulüne uygun düzenlenmiş diğer belge ve makbuzlar bu Kanun'un 68. maddesinin birinci fıkrasında belirtilen belgelerden sayılırlar. Krediyi kullanan taraf, itiraz etmediği hesap özetinin dayandığı belgelerde kendisine izafe edilen imzayı kabul etmiş sayılır. Bu hüküm bu Kanunun 150/a maddesinin söz konusu olduğu hallerde de aynen uygulanır..." hükmü yer almaktadır
Yine İİK'nun 150/ı maddesinde; "Borçlu cari hesap veya kısa, orta, uzun vadeli kredi şeklinde işleyen nakdi veya gayrinakdi bir krediyi kullandıran tarafın ibraz ettiği ipotek akit tablosu, kayıtsız şartsız bir para borcu ikrarını ihtiva etmese dahi, krediyi kullandıran taraf, krediyi kullanan tarafa ait cari hesabın kesilmesine veya kısa, orta, uzun vadeli kredi hesabının muaccel kılınmasına ilişkin hesap özetinin veya gayrinakdi kredinin ödenmiş olması nedeniyle tazmin talebinin veya borcun ödenmesine ilişkin ihtarın noter aracılığıyla krediyi kullanan tarafa kredi sözleşmesinde yazılı ya da ipotek akit tablosunda belirtilen adrese gönderilmek suretiyle tebliğ edildiğini veya 68/b maddesi gereğince tebliğ edilmiş sayıldığını gösteren noterden tasdikli bir sureti icra müdürlüğüne ibraz ederse icra müdürü 149. madde uyarınca işlem yapar...", İİK'nun 149. maddesinde ise, "İcra müdürü, ibraz edilen akit tablosunun kayıtsız şartsız bir para borcu ikrarını ihtiva ettiğini ve alacağın muaccel olduğunu anlarsa, borçluya ve taşınmaz üçüncü şahıs tarafından rehnedilmiş veya taşınmazın mülkiyeti üçüncü şahsa geçmişse ayrıca bunlara birer icra emri gönderir..." hükümlerine yer verilmiştir.
Yukarıdaki maddelerde, 4949 sayılı Yasa ile yapılan değişiklikler bankalar lehine getirilmiş uygulamalar olup, borçluların, cari hesabın kesilmesine, hesap özetine ve tazmin talebine ilişkin tebligatları almamak suretiyle takibin başlatılmasını geciktirmeleri önlenmiş bulunmaktadır. Yapılan bu düzenlemelerle, kredi sözleşmelerindeki adrese çıkarılan hesap özetlerine bir ay içinde itiraz edilmemesi halinde, hesap özetinin içeriği takip hukuku yönünden kesinleşecektir. Kredi sözleşmeleri ve bunlarla ilgili süresinde itiraz edilmemiş hesap özetleri ile ihtarnameler ve krediyi kullandıran tarafından usulüne uygun düzenlenmiş diğer belge ve makbuzlar, İİK'nun 68/1. maddesinde belirtilen belgelerden sayılırlar. Borçlu, hesap özetinin gerçeğe aykırılığını, ancak borcu ödedikten sonra genel mahkemede açacağı bir dava ile ileri sürebilecektir. Aynı şekilde, İİK'nun 150/ı maddesi kapsamında yapılan ipotekli takiplerde, tebligatın İİK'nun 68/b koşullarında yapılmış sayılması ve itiraz edilmemiş olması halinde, ilamlı takip kesinleşmiş kabul edileceğinden, icra mahkemesinin incelemesi, ancak borcun sona erdiği veya ertelendiği iddiaları yönünden olabilecek, borçlu, yetkili mercilerce re'sen düzenlenmiş veya usulüne göre tasdik edilmiş yahut icra dairesinde, icra mahkemesinde ya da mahkeme önünde ikrar olunmuş senetle tevsik edebildiği takdirde borcundan kurtulabilecektir.
Görüldüğü üzere ilgili hükümler bankalar lehine konulmuş ve borçlunun durumunu ağırlaştırıcı niteliktedir. İtiraz edilmeyen bir ihtarname ile alacaklar İİK.nun 68. maddesi kapsamında belge veya ilam niteliği kazanmaktadır.
Yasa koyucu, bankalardan kredi kullanan bir kısım kredi (tüketici kredisi) lehtarını, bu ağırlaştırıcı hükümlerden ayrık tutmak amacını güttüğünden, takip tarihi itibariyle yürürlükte olan 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 22. maddesinde; “Tüketici kredisi sözleşmesi, kredi verenin, tüketiciye faiz veya benzeri bir menfaat karşılığında ödemenin ertelenmesi, ödünç veya benzeri finansman şekilleri aracılığıyla kredi verdiği veya kredi vermeyi taahhüt ettiği sözleşmeyi ifade eder” şeklinde tanımlandıktan sonra, devam eden maddelerde bu tür sözleşmelerin yapılma koşulları ile borcun muaccel kılınabilmesi ve temerrüt koşulları gibi farklı ve özel şartlara yer verilmiştir. Buna göre, anılan Kanun, tüketici kredisi kullanan borçluları, diğer kredi borçlularından ayrı tutmak, tüketicinin koşullarını iyileştirmek ve kolaylaştırmak amacıyla düzenlenmiş özel bir kanun olup, bu kanun kapsamında verilen krediler nedeniyle borçluların temerrüde düşüp düşmedikleri, borcun muaccel olup olmadığı, muaccel olan borç miktarının ve faizinin ve yapılan özel sözleşmelerin, Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun koşullarında değerlendirilmesi gerekir. Tüketici Yasasına göre daha genel bir yasa olan İİK'nun ilgili maddeleri (İİK'nun 68/b, İİK'nun 150/ı), bu özel yasanın kapsamında kalmayan krediler için uygulanabilir olup, yasa koyucunun açıkça isim belirterek anılan kredilere Tüketici Yasası içerisinde yer vermiş olması da, maksadının, genel kredilerden ayrık tutulması şeklinde olduğunun kabulünü gerektirir. Aksi düşünüldüğünde, tüketici kredilerinde de İİK'nun 68/b koşullarında çekilen ihtarla başlatılan ilamlı takip kesinleştirilmiş olacak, özel yasada düzenlenen muacceliyet ve temerrüt koşulları tartışılmadan gayrimenkulün satışı ve dolayısıyla alacağın tahsili gerçekleşecek, tüketici, kendisi lehine getirilen yasa maddelerine rağmen diğer kredi borçluları ile aynı koşullarda icra takibine muhatap kılınarak mağdur edilecektir. Bu durumda, alacağın tüketici kredisinden kaynaklanması halinde, borçlunun temerrüde düşüp düşmediği, alacağın muaccel olup olmadığı, ne kadar miktarının tahsil edilebilir olduğu, faiz miktar ve oranlarının tespiti, Tüketici Yasası koşullarında yargılama yapılmasını gerektirir.
Somut olayda, genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan taksitli ticari kredi, ticari kredili mevduat hesabından kaynaklanan alacak, iskonto iştira senedi bedeli ve kredi kartı alacağının tahsili amacıyla limit ipoteğine dayalı olarak ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile takibe geçilip, borçluya İİK'nun 150/ı maddesi kapsamında icra emri gönderilmiş, borçlu ise icra emrinin ve takibin iptalini istemiştir.
Yukarıda açıklandığı üzere, kredi kartı alacağına ilişkin alacağın varlığı ve miktarı, 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun kapsamında yargılama yapılmasını zorunlu kılmaktadır. Bu durumda kredi kartı alacağı bakımından, takibe dayanak belgeler ilam niteliği kazanmadığından, İİK'nun 150/ı maddesi kapsamında icra emri gönderilemez. Ancak, ipotek, bu alacaklar dışında ticari nitelikteki diğer alacakları da teminat altına aldığından, takibin kredi kartı alacağı yönünden kısmen iptali halinde, bu kredi alacağının teminatsız kalması sonucu ortaya çıkmaktadır.
Bu nedenle, ipotek hakkının bölünmezliği ilkesi karşısında icra emrinin tamamının iptal edilerek yerine ödeme emri çıkarılması gerekir.
O halde, Bölge Adliye Mahkemesince 6100 sayılı HMK‘nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca alacaklının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.
Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2016/12650 Esas ve 2017/4801 Karar
Borçlu hakkında ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla başlatılan ilamlı takipte, alacaklı banka, takip tarihi itibariyle muaccel olan konut kredisi ile ilgili olarak takip başlattıklarını, fakat ipoteğin paraya çevrilmesinden sonra muaccel hale gelen alacaklarla ilgili de ipotekle teminat altına alınan alacaklarının bulunduğunu belirterek, ipotekle teminat altına alınan, fakat takibe konu edilmeyen alacaklarının öncelikli olarak ödenmesini talep etmelerine karşın icra müdürlüğünce taleplerinin reddine karar verildiğini ileri sürerek icra müdürlüğü kararının kaldırılması istemiyle icra mahkemesine başvurduğu, mahkemece; ipotekli taşınmazın teminatını oluşturan ve fakat takip dışı olan alacağın, dosyaya ve dolayısıyla sıra cetveline dahil edilmesine ilişkin talebin reddine ilişkin icra müdürlüğü kararının iptali isteminin reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.
İpotek hakkının bölünmezliği gereğince, alacaklı, ipotek ile teminat altına almak istediği tüm alacağını, aynı takip dosyasından talep ederek, ipoteğin paraya çevrilmesini talep etmelidir. Zira takip konusu taşınmazın satışı gerçekleştiğinde, taşınmazda yer alan ipotek çözülmekle, teminat oluşturmaktan çıkacaktır.
Bu nedenle, mahkemece; alacaklı bankanın başvurusunun, takibe konu edilmemiş, ancak ipotekli taşınmazın teminatını oluşturan takip dışı alacaklarının dosya alacağına dahil edilemeyeceği gerekçesi ile reddi gerekirken, bu gerekçeye ilave olarak sıra cetveli yapılmasına ilişkin bir talep varmış gibi reddi doğru değil ise de, sonuçta istem reddedildiğinden sonucu doğru mahkeme kararının onanması gerekmiştir.