İPOTEĞİN PARAYA ÇEVRİLMESİ YOLUYLA İLAMLI TAKİPTE (İİK M. 150/I) KREDİ BORÇLUSUNUN TAKİBE KARŞI KANUNİ TABİR İLE “ŞİKAYET HAKKI” VE BU HAKKIN HUKUKİ NİTELİĞİ

Abone Ol

ÖZ:

İcra ve iflas hukukunda ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ilamlı takip türlerinden birisi de 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 150/ı maddesinde düzenlenmiştir. Anılan bu madde hükmüne göre, borçlu cari hesap veya kısa, orta, uzun vadeli nakdi veya gayri nakdi krediyi  kullandıran tarafın ibraz ettiği ipotek akit tablosu kayıtsız ve şartsız para borcu ikrarını içermezse dahi, krediyi kullandıran taraf, cari hesabın kesilmesine veya kısa, orta, uzun vadeli kredi hesabının muaccel kılınmasına ilişkin hesap özetini veyahut gayri nakdi kredinin ödenmesi nedeniyle tazmin talebine ya da borcun ödenmesine ilişkin ihtarın noter aracılığı ile krediyi kullanan borçluya tebliğ edildiğinin veya Kanun’a göre tebliğ edilmiş sayılacağına dair noter tasdikli suretini icra müdürlüğüne ibraz etmek suretiyle krediyi kullanan borçlu hakkında İİK m. 149 uyarınca ipoteğin paraya çevrilmesine dair ilamlı takip başlatabilir. Borçlunun da aleyhine başlatılan bu takibe karşı, alacaklı krediyi kullandıran tarafın hesap özeti ve borcun ödenmesine ilişkin ihtarı veya gayri nakdi kredinin tazmini talebine dair ihtarının kendisine tebliğ edildiği veyahut Kanun gereği tebliğ edilmiş sayıldığı günden itibaren sekiz gün içerisinde noter aracılığı ile itiraz ettiğini ispat etmek suretiyle icra mahkemesi nezdinde şikayet hakkı bulunmaktadır. Borçlunun bu surette takibe karşı koyma hakkı Kanunda “şikayet hakkı” olarak ifade edilmiştir. Kanun her ne kadar bu hakkı şikayet hakkı olarak nitelendirmiş ise de öğretide bu durum farklı olarak değerlendirilmekte ve ele alınmaktadır. O bakımdan bu çalışmamızda İİK m. 150/ı’da borçluya tanınmış olan ve şikayet hakkı olarak ifade edilen hakkın hukuki niteliği tartışılıp değerlendirilmesi amaçlanmıştır.

ABSTRACT

In the enforcement and bankruptcy law, one of the types of execution proceedings through foreclosure of mortgage is regulated in Article 150/ı of the Enforcement and Bankruptcy Law No. 2004. Pursuant to the aforementioned article, even if the mortgage contract statement submitted by the borrower does not contain an unconditional and unconditional acknowledgement of a money debt, the lender of the loan may decide to terminate the current account or short, medium or long term cash or non-cash loan, The debtor may initiate a judicial proceeding for foreclosure of the mortgage in accordance with Article 149 of the EBL by submitting to the execution directorate the account statement regarding the making due of the long-term loan account, or a notarised copy of the demand for indemnity due to the payment of the non-cash loan, or a notarised copy of the notice regarding the payment of the debt, which has been notified to the debtor using the loan through a notary public, or which will be deemed to have been notified according to the Law. 149 of the EBL and initiate a judicial proceeding for the foreclosure of the mortgage. The debtor has the right to file a complaint before the enforcement court against this proceeding initiated against him/her by proving that he/she has objected through a notary public within eight days as of the day on which he/she has been notified of the statement of account and the notice regarding the payment of the debt or the notice regarding the demand for compensation of the non-cash loan, or deemed to have been notified in accordance with the Law. The right of the debtor to resist the proceedings in this way is referred to as the ‘right of complaint’ in the Law. Although the Law has characterised this right as the right of complaint, this situation is uated and handled differently in the doctrine. In this respect, this study aims to discuss and uate the legal nature of the right granted to the debtor under Article 150/ı of the EBL and expressed as the right of complaint

1. GİRİŞ:

Alacaklının, alacağını tahsil etmek amacıyla daha önceden borçlunun taşınmazı üzerinde veya borçlu lehine üçüncü kişi tarafından tesis edilen ipotek hakkında ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ilamlı takip yapabilmesi için ipotek hakkının veya alacağın bir ilama dayanması veyahut ipotek akit tablosunun kayıtsız ve şartsız para borcunun ikrarını içermesi gerekmektedir. Bu iki hal dışında alacaklının kural olarak ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ilamlı takip yoluna başvurması mümkün değildir.

Kural bu olmakla beraber kanun koyucu İİK m. 150/ı gereğince, krediyi kullandıran tarafın ibraz ettiği ipotek akit tablosu kayıtsız ve şartsız para borcunun ikrarını içermese dahi krediyi kullandıran alacaklı tarafından, cari hesabın kesilmesine veya kısa, orta, uzun vadeli kredi hesabının muaccel kılınmasına dair hesap özetinin ya da gayri nakdi kredinin ödenmesi sebebiyle borcun ödenmesi veya tazmin talebine dair noter aracılığı ile tebliğ edilen ihtarın veya Kanun gereğinde tebliğ edildiğine ilişkin evrakın noter tasdikli suretinin icra müdürlüğüne ibraz etmek suretiyle borçlu hakkında ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ilamlı takip yapma imkanı vermiştir. Diğer taraftan kanun koyucu, borçluya alacaklısı tarafından cari hesap özetine, borcun ödenmesine ilişkin ödeme talebine veya gayri nakdi kredinin tazmini talebine ilişkin ihtarın kendisine tebliğ edildiği veya Kanun gereği tebliğ edilmiş sayıldığı tarihten itibaren sekiz gün içerisinde noter aracılığı ile itiraz etmek suretiyle icra mahkemesi nezdinde şikayet hakkı tanımıştır. Öğretide, kanun koyucu tarafından borçluya tanınan bu hakkın hukuki niteliği farklı isimler altında değerlendirilmektedir.

İş bu çalışmamızda da öncelikle İİK m. 150/ı hükmü gereğince alacaklıya tanınmış olan ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ilamlı icra takibi ve şartları hakkında genel bilgiler verilecek akabinde borçlunun bu takibe karşı kanuni tabir ile şikayet hakkı konusunda bilgi verilecek ve nihayetinde de bu hakkın hukuki niteliği tartışılıp değerlendirilecektir.

2. İİK M.150/I HÜKMÜ UYARINCA İPOTEĞİN PARAYA ÇEVRİLMESİ YOLUYLA İLAMLI TAKİP

2.1. Genel Olarak

Alacaklının borçlusu hakkında ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ilamlı takip başlatabilmesi için kural olarak alacağının veya ipotek hakkının ya da her ikisinin ilam veyahut ilam niteliğinde bir belgeye dayanması ya da ipotek akit tablosunun kayıtsız ve şartsız bir para borcunun ikrarını içermesi gerekmektedir[1]. Ancak, kanun koyucu istisnai olarak İİK m. 150/ı hükmü uyarınca finans kurumlarına ve bankalara alacak ve/veya ipotek hakkının ilam ya da ilam niteliğinde bir belgeye dayanmasına veya ipotek akit tablosunun kayıtsız ve şartsız bir para borcunun ikrarını içerip içermediğine bakılmaksızın ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ilamlı takip başlatabilme imkanı tanımıştır.

Kanun koyucunun İİK m. 150/ı hükmü uyarınca kredi kuruluşlarına imtiyazlı bir şekilde ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ilamlı takip başlatabilme imkanının tanımasının nedenleri şu şekilde sıralanabilir[2]: Kredi kuruluşları, bu anlamda özellikle kamu ve/veya özel bankalar, vatandaştan toplamış olduğu mevduatları ya da tasarrufları kredi olarak diğer vatandaşlara arz etmektedir. Bu açıdan bakıldığında bankalara olan güven ve bankaların ülke ekonomisi olan katkısı göz ardı edilmemesi gerekmektedir. Kredi kuruluşları, vatandaşa vermiş olduğu kredileri genellikle ayni veya şahsi teminatlar aracılığı teminat altına almaktadır. Borçluları tarafından kredi borçlarını zamanında ödememesi nedeniyle kredi kuruluşlarının cebri icra yoluna başvurabilmesi için alacağının kesinleşmesi gerekmektedir. Bu durumda bir haliyle zaman alabilecek bir husustur. Bunu ve yargılamaların/ takiplerin uzun sürebilmesini fırsat bilen kötüniyetli borçlular, bilerek kredi borçlarını ödememe yoluna gitmekte ve böylelikle de kredi kuruluşlarının alacağının değerinin düşmesine neden olmaktadır. Bu ve bankaların kamu nezdinde güveninin sarsılması için kanun koyucu bankaların kredi alacaklarına takip yolu bakımından özel bir imkan tanımıştır.

Öğretide, İİK m. 150/ı hükmü uyarınca, kredi kuruluşlarına tanınan bu imtiyazlı durum çeşitli yönlerden eleştirilmektedir[3]. Bu eleştirilerin başında ipotek akit tablosunun kayıtsız ve şartsız bir para borcunun ikrar etmemesi durumda alacaklı olan kredi kuruluşları ile diğer alacaklılar arasında ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ilamlı takip başlatma bakımından ayrım yapıldığı, bu ayrımında eşitlik ilkesini zedelemiş olduğu hususu gelmektedir[4].

Yargıtay kararlarına göre, İİK m. 150/ı hükmü uyarınca ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ilamlı takip başlatabilecek olan kurumların başında bankalar gelmekte olup; bunun haricindeki gerçek veya tüzelkişilerin bu yola başvurabilmeleri kural olarak mümkün değildir[5]. Kural bu olmakla birlikte, 6361 sayılı Finansal Kiralama, Faktoring, Finansman Ve Tasarruf Finansman Şirketleri Kanunu’nun 33. maddesinin 3. fıkrasındaki açık hüküm gereğince finansal kiralama şirketleri de İİK m. 150/ı hükmü uyarınca borçluları hakkında ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ilamlı takip yapma hakkını haizdir[6].

Kredi kuruluşlarının cari hesap sözleşmesinden kaynaklanan veya kısa, orta, uzun vadeli işleyen nakdi ya da gayrinakdi kredilerden kaynaklanan alacaklarının teminat altına alınmasına dair ipotekler, İİK m.150/ı’nın uygulama kapsamındadır[7].

2.2. İİK m. 150/ı uyarınca takip yapabilme şartları

2.2.1. İpoteğe konu alacak cari hesap ilişkisinden veya kısa, orta, uzun vadeli nakdi ya da gayrinakdi kredi ilişkisinden kaynaklanması gerekmektedir.

Kredi kuruluşları, İİK m. 150/ı hükmü uyarınca, kredi borçluları hakkında ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ilamlı takip başlatabilmesi için ipotekle güvence altına alınmış olan alacağın cari hesap ilişkisinden veya kısa, orta, uzun vadeli nakdi ya da gayrinakdi kredi ilişkisinden kaynaklanmış olması gerekmektedir[8].

Alacağın kaynağının cari hesap sözleşmesine dayanması zorunlu ise de cari hesap sözleşmesinin 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu m. 89 vd. düzenlenen cari hesap sözleşmesi şeklinde olmasına gerek yoktur[9]. Nitekim, öğretiye ve Yargıtay kararlarına göre, cari hesap sözleşmesinde karşılıklı alacaklı borçlu olma sıfatının ya da şartının cari hesap kredilerinde gerçekleşmesinin mümkün olmadığı belirtilmektedir[10]. Çünkü, cari hesap kredilerinde müşteri sürekli olarak borçlu konumda, banka ise alacaklı konumunda olmaktadır[11].

İpotek konusu olan alacağın cari hesap ilişkisinden kaynaklanmıyorsa o durumda alacak kısa, orta, uzun vadeli nakdi veya gayrinakdi kredi ilişkisinden kaynaklanması gerekmektedir. Daha açık bir ifade ile İİK m. 150/ı hükmü uyarınca alacaklının ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ilamlı takip yapabilmesi için kısa, orta veya uzun vadeli nakdi ya da gayrinakdi kredi ilişkisine dayanması gerekmektedir. Kısa, orta ya da uzun vadeli şeklinde işleyen kredilerin cari hesap şeklinde işlemeyen nakdi veya gayrinakdi kredi olması gerekmektedir[12].

Yargıtay’a göre, İİK m. 150/ı hükmü uyarınca kredi alacaklısının ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ilamlı takip başlatabilmesi için alacağının tüketici kredisi alacağı mahiyetinde olmaması gerekmektedir[13]. Yargıtay’ın gerekçesine göre, alacağın tüketici kredisinden kaynaklanması halinde kredi borçlusunun temerrüde düşüp düşmediği, kredi alacağının muaccel olup olmadığı, hangi miktarının tahsil edilebilir olduğu, faiz oranının ve miktarı gibi hususların tüketici mevzuatı koşulları içerisinde yargılama yapılması gerekli olduğu diğer bir ifade ile alacaklının bu konuda elinde ilam veya ilam niteliğinde bir belgenin olması gerekli olduğundan dolayı kredi alacaklısının İİK m. 150/ı uyarınca borçlu hakkında ilamlı takip yapma olanağını bulunmamaktadır.

2.2.2. Kredi alacağını teminat altına alan ipoteğin üst sınır ipoteği olması gerekmektedir.

Kredi alacaklısının, borçlusu hakkında İİK m. 150/ı uyarınca ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ilamlı takip yapabilmesi için adında da anlaşılacağı üzere, öncelikle kredi alacağını teminat altına alan ipotek hakkına sahip olması gerekmektedir.

Alacaklının İİK m. 150/ı hükmü uyarınca ilamlı takip yapabilmesi için ipotek hakkına sahip olması gerekmekle birlikte, söz konusu ipoteğin üst sınır ipoteği türünü haiz olması gerekmektedir[14]. Aksi halde, kredi alacaklısının adı geçen ilamlı takip türüne başvurması mümkün değildir.

2.2.3. Kredi alacağının muaccel olması gerekmektedir.

Cari hesap sözleşmelerinin devamı süresince alacak muaccel hale gelmez[15]. Kredi alacaklısının İİK m. 150/ı hükmü uyarınca ilamlı ipotek takibi yapabilmesi için cari hesap sözleşmesinden kaynaklanan bakiye alacağını noter aracılığı muaccel kılması gerekmektedir[16]. Diğer bir ifade ile alacaklı kredi alacağının muaccel kılınması anlamında cari hesabın kesilmesine dair hesap özetini noter aracılığı ile borçlusuna tebliğ ettirmesi gerekmektedir.

Yine, alacaklının kredi alacağı kısa, orta, uzun vadeli nakdi veya gayrinakdi kredi ilişkisine dayanması halinde alacaklı, söz konusu alacağını muaccel hale getirmesi gerekmektedir. Bu cümleden olmak üzere, kredi alacaklısı, kısa, orta, uzun vadeli nakdi kredinin muaccel kılınmasına dair hesap özetini, gayrinakdi kredilerde ise borcun ödeme veya tazmin talebini borçluya noter vasıtası ile bildirmek suretiyle alacağını muaccel hale getirir[17].

Bununla birlikte, ipotek borçlu lehine üçüncü kişinin taşınmazı üzerinde tesis edilmişse o durumda alacaklı, Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) m. 887 hükmü uyarınca alacağın ipotek veren üçüncü kişi bakımından da muaccel olabilmesi için ona da muacceliyet ihbarında bulunması gerekmektedir[18]. Alacaklı, hesap özetini, tazmin talebini veya ödeme talebini üçüncü kişiye de tebliğ ettirmişse o durumda bu husus İİK m. 150/ı f.1- son cümle hükmü uyarınca TMK m. 887’de ki muacceliyet ihbarı yerine getirilmiş sayılır.

2.2.4. Alacaklının noter aracılığı ile borçluya hesap özeti, tazmin talebi veya borcun ödenmesine ilişkin ihtar göndermiş olması gerekmektedir.

Kredi alacaklısı, borçlusu hakkında İİK m. 150/ı uyarınca ilamlı ipotek takibi yapabilmesi için borçlusuna noter aracılığı ile ihtarda bulunması gerekmektedir. Diğer bir ifade ile krediyi kullandıran alacaklı, alacağın dayandığı hukuki ilişkinin türüne göre borçluya cari hesap kat ihtarı ile hesap özetini veya kısa, orta, uzun vadeli nakdi kredinin ödenmesine ihtarı ya da gayrinakdi krediye ilişkin tazmin talebini noter aracılığı ile tebliğ ettirmesi gerekmektedir. Nitekim, alacaklının İİK m. 150/ı uyarınca ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ilamlı takip yoluna başvurabilmesi için takip talebine söz konusu noter ihtarnamesinin bir suretini eklemesi gerekmektedir. Aksi halde, alacaklının İİK m.150/ı hükmünde yer alan takip türüne başvurması mümkün değildir.

Alacaklı, cari hesabın kesilmesine ilişkin kat ihbarı ile hesap özetini veya kısa, orta, uzun vadeli nakdi kredinin muaccel kılınmasına ya da gayrinakdi kredinin tazmini talebine dair ihtarı iadeli taahhütlü veya kayıtlı elektronik posta yoluyla borçluya tebliğ etmesi halinde İİK m. 150/ı hükmünden yararlanması mümkün değildir[19].

Kat ihtarı ve hesap özeti, borcun ödenmesine ya da tazmin talebine ilişkin ihtar kredi borçlusunun sözleşmede yazılı veya ipotek akit tablosundaki adresine tebliğ edilmesi gerekli ve yeterlidir[20].

2.2.5. Alacaklı İİK m. 150/ı hükmü uyarınca yetkili icra dairesi nezdinde takip talebinde bulunması gerekmektedir.

Alacaklı, hesap kat ihtarı ve hesap özetini veya borcun muaccel kılınması ile ödenmesine ya da tazmin talebine ilişkin ihtarı kredi borçlusunun sözleşmede yazılı olan ya da ipotek akit tablosundaki adresine noter aracılığı tebliğ ettirdiğine (veya Kanun gereği tebliğ edilmiş sayıldığına) ilişkin evrakı da eklemek suretiyle İİK m.150/ı hükmü uyarınca borçlusu hakkında yetkili icra dairesinde ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ilamlı takip başlatabilir.

Borçlu veya ipotek üçüncü kişi tarafından verilmişse üçüncü kişi, takip talebin ekinde hesap özeti ve hesap kat ihtarına veya borcun ödemesi ya da tazmin talebine ilişkin noter ihtarnamesinin onaylı bir suretinin eklenmediği öğrenirse yedi gün içerisinde şikayet yoluna başvurma hakkına sahiptir[21]. Ancak hemen ifade etmek gerekirse, borçlunun ya da taşınmaz maliki olan üçüncü kişinin takip talebine noter ihtarnamesinin bir suretinin eklenmediğine ilişkin şikayet hakkı İİK m. 16 vd. anlamında şikayettir. Diğer bir ifade ile borçlunun veya üçüncü kişinin bu konudaki şikayet hakkı -teknik anlamda- bir şikayettir.

3. BORÇLUNUN TAKİBE KARŞI ŞİKAYET HAKKI VE BU HAKKIN HUKUKİ NİTELİĞİ

Borçlu, kredi alacaklısı tarafından kendisine gönderilen hesap özeti ve borcun ödenmesine veya gayrinakdi kredinin tazmini talebini içeren ihtarı tebliğ aldığı ya da Kanun gereği tebliğ aldığı günden itibaren sekiz gün içerisinde noter aracılığı ile itiraz ederse icra mahkemesi nezdinde şikayet hakkına sahip olmaktadır[22].

Kredisi borçlusu, noter aracılığı ile yapacağı itirazda, borcun vadesinin gelmediğini veya borç miktarının hesap özetinde ya da tazmin talebinde veya borcun ödenmesine ilişkin ihtarda yazılı miktar kadar olmadığını ileri sürebilir[23].

Kredisi borçlusu, yapacağı itirazları İİK m. 150/ı hükmü uyarınca mutlaka noter aracılığı ile yapması gerekmektedir. Noter dışındaki araçlarla örneğin, iadeli taahhütlü, kayıtlı elektronik posta yoluyla yapılan itirazlar geçersizdir. Nitekim, İİK m. 150/ı hükmü bu konuda emredici bir hüküm sevk etmiştir.

İtirazın geçerli bir şekilde hüküm ve sonuç doğurabilmesi için ihtarnamenin notere tevdi edilmesi gerekli ve yeterlidir[24]. Bunun haricinde itiraza ilişkin ihtarnamenin kredi alacaklısına tebliğ edilmesi zorunluluğu bulunmamaktadır[25].

Kredi borçlusu, kredi alacaklısının hesap özeti ile borcun ödenmesine veya tazmin talebine ilişkin ihtarnameyi tebliğ aldıktan veya Kanun gereği tebliğ alındığı günden itibaren sekiz gün içerisinde noter aracılığı ile itiraz etmemesi halinde yapılacak takip bakımından alacak miktarı kesinleşmiş olacaktır[26]. Nitekim, Yargıtay kararı[27] da bu yöndedir: “Alacaklı banka tarafından genel kredi sözleşmesi, ipotek akit tablosu ve hesap kat ihtarına dayalı olarak ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile icra takibine başlanıldığı ve borçluya örnek 6 nolu icra emri tebliğ edildiği görülmüştür. İİK.nun 150/ı maddesine göre “Borçlu cari hesap veya kısa, orta, uzun vadeli kredi şeklinde işleyen nakdi veya gayrinakdi bir krediyi kullandıran tarafın ibraz ettiği ipotek akit tablosu, kayıtsız şartsız bir para borcunu ihtiva etmese dahi, krediyi kullandıran taraf, krediyi kullanan tarafa ait cari hesabın kesilmesine veya kısa, orta, uzun vadeli kredi hesabının muaccel kılınmasına ilişkin hesap özetinin veya gayrinakdi kredinin ödenmiş olması nedeniyle tazmin talebinin veya borcun ödenmesine ilişkin ihtarın noter aracılığı ile…..borçluya tebliğ edildiğini veya 68/b maddesi gereğince tebliğ edilmiş sayıldığını gösteren noterden tasdikli bir sureti ibraz ederse icra müdürü 149. madde uyarınca işlem yapar”, yani borçluya icra emri gönderir. Borçlu kendisine gönderilen ihtara 8 gün içinde itiraz etmezse hesap özetinde bildirilen alacak kesinleştiğinden icra mahkemesinde alacağın esası yönünde bir inceleme yapılamaz”.

Borçlu tarafından noter aracılığı ile tazmin talebine veya hesap özeti ile borcun ödenmesi talebine itiraz edilmiş olması icra emrinin gönderilmesine engel olmaz ve bu durum borçluya sadece icra mahkemesi nezdinde şikayet hakkı verir[28]. Diğer bir ifade ile şikayet üzerine takip kendiliğinden durmaz[29].

Kredi borçlusu, icra emrini tebliğ aldığı günden itibaren yedi günlük süre içerisinde icra mahkemesine başvurarak, alacağın sona ermiş olduğunu, alacağın vadesinin gelmemiş olduğunu veya alacağın tazmin talebinde ya da hesap özetinde yazan miktar kadar olmadığını, ve bu hususta daha önceden noter aracılığı ile itirazda bulunduğunu belirtmek suretiyle şikayet yoluna başvurma hakkını haizdir[30]. Borçluya tanınan bu hak her ne kadar İİK m. 150/ı hükmünde şikayet hakkı olarak ifade edilmişse de öğretide bizimde katılmış olduğumuz genel kabul görüş bunun teknik anlamda bir şikayet olmadığı, borca itiraz mahiyetinde olduğu yönündedir[31]. Bu görüşe ilişkin gerekçeler şu şekilde sıralanabilir: Borçlu burada, icra dairesinin kanuna aykırı bir işlemine itiraz etmemekte, tam aksine borcun tamamına veya bir kısmına karşı çıkmaktadır[32]. Diğer bir ifade, borçlunun teknik anlamda şikayet yoluna başvurabilmesini gerektirecek şekilde ortada icra dairesi tarafından gerçekleştirilen bir işlem bulunmamaktadır[33]. İcra dairesi, sadece kredi alacaklısı tarafından dosyaya ibraz edilen takip talebi ve takip talebi ekinde yer alan hesap özeti ile borcun ödenmesi veya tazmin talebine ilişkin noter ihtarnamesini aldıktan sonra borçluya icra emri göndermektedir. Buradan hareketle, icra müdürlüğü kredi borçlusunun kredi alacaklısı tarafından kendisine gönderilen noter ihtarnamesine yine noter aracılığı ile itiraz edip etmediğini araştırma yükümlülüğü bulunmamaktadır[34]. Kredi borçlusu sadece, noter aracılığı sekiz gün içerisinde kredi kullanan tarafından kendisine gönderilen tazmin talebi, borcun ödenmesi ile hesap kat’ı ihtarının içeriğine noter aracılığı ile itiraz etmektedir. Kredi borçlusuna tanınan, kanuni tabir ile şikayet hakkı da daha önce noter aracılığı ile borca ilişkin yapmış olduğu itirazının devamı mahiyetindedir[35]. Bu sebeple de kanun koyucu İİK m.150/ı’da borçluya tanınan bu imkanın hatalı olarak “şikayet” şeklinde nitelendirmiş ve bu şekilde Kanunda hüküm altına alınmıştır[36].

Hatta öğretide haklı olarak ifade edildiği üzere, ilamlı icrada borçlunun borca itiraz etmesinin mümkün olmadığı, ancak borçlunun burada ilamlı takibe fiilen borca itiraz ettiği, bu sebeple de kanun koyucu eleştirilerden kurtulmak amacıyla borçlunun itirazını şikayet olarak kanun metninde ifade etmiş olduğu belirtilmektedir[37].

Öğretide yer alan diğer bir görüşe göre, İİK m. 150/ı’da borçluya tanınan şikayet hakkının, borçlunun daha öncesinden noter aracılığı ile hesap özetine itiraz etmesi nedeniyle kredi alacaklısının İİK m.150/ı anlamında ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ilamlı takip yoluna başvurma hakkının olmadığına ilişkin muhalefet niteliğindedir[38]. Bu görüşe göre, kredi borçlusunun, kredi alacaklısı tarafından kendisine gönderilen tazmin talebi veya borcun ödenmesi ihtarı ya da hesap özetine itiraz edip bunu ispat etmesi halinde yani şikayetteki haklılığını ortaya koyması halinde kredi alacaklısının İİK m.150/ı hükmü gereğince ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ilamlı takip başlatma hakkının olmadığı tespit edilmiş olacaktır[39].

Kanaatimizce, kredi borçlusunun İİK m. 150/ı anlamında aleyhine başlatılmış olan ipoteğin paraya çevrilmesine dair ilamlı takibe karşı koymasına dair hukuki imkan veya çare tamamen borca itiraz mahiyetindedir. Kanun koyucu, her ne kadar Kanun metninde borçlunun ipotek takibine karşı koymasına ilişkin hukuki imkanına şikayet adını vermiş ise de bu durum doğru değildir. Zira, öğretide de (genel kabul görüş tarafından) ifade edildiği üzere, borçlunun, alacaklı tarafından kendisine gönderilen hesap özeti ile borcun ödenmesi talebine veya tazmin talebine ilişkin ihtarda yer alan alacağa, alacağın miktarına, hukuki ilişkiye karşı koyması akabinde icra mahkemesinde buna ilişkin iddialarını ileri sürmesi veya daha doğru bir ifade ile itirazlarını devam ettirmesi İİK m. 16 vd. gereğince şikayet olarak nitelendirilmesi mümkün değildir. Çünkü, şikayet, ancak icra organlarının (icra dairesinin, iflâs dairesinin, iflâs idaresinin, alacaklılar toplanmasının, iflâs bürosunun vs. ) kanuna aykırı, hadiseye uymayan, hakkı sürüncemede bırakan, hakkı yerine getirilmemesi sonucunu doğuran veya kamu düzenine aykırı işlemleri ya da eylemleri hakkında başvurulabilecek bir hukuki imkandır. Oysa ki, öğretide de belirtildiği üzere, alacaklının İİK m. 150/ı anlamında takip talebinde bulunması sonrasında icra dairesinin borçluya icra emri göndermekten başkaca bir işlemi bulunmamaktadır. Kaldı ki, kredi borçlusunun itirazları tamamen alacağa, alacağın miktarına veya alacağın kısmen ya da tamamen sona ermesine ya da alacağı doğran hukuki ilişkinin doğup doğmadığına vs. ilişkindir. O bakımdan borçlunun itirazlarının mahiyeti dikkate alındığında icra organlarının İİK m. 16 vd. anlamında teknik anlamda şikayete konu olabilecek kanuna aykırı işlemleri de bulunmamaktadır. Yine, ifade etmek gerekirse, İİK m. 150/ı anlamında borçluya tanın bu imkan teknik anlamda şikayet olsaydı kanun koyucu ayrıca İİK m. 150/ı’da ayrıca ve açıkça düzenleme yapmazdı. Nitekim, kanun koyucunun abeste iştigal etmesi mümkün değildir. Daha açık bir şekilde ifade etmek gerekirse, borçluya tanınan bu imkan hukuki nitelik bakımından itiraz değil de şikayet olsaydı kanun koyucu, İİK m.16 vd. şikayet kurumu genel olarak düzenlenmiş olduğundan ayrıca burada tekraren şikayet kurumuna yer vermesi beklenmezdi. Bu sebeplerle de ifade etmek gerekirsek, kanun koyucunun borçluya İİK m. 150/ı anlamında ipotek takibine karşı koyma yolunu şikayet olarak nitelendirilmesi ve kanun metninde bunu bu şekilde zikretmesi isabetli olmayıp; bu ibarenin değiştirilmesi gerekmektedir. Aksi durum, uygulamada çeşitli açılardan sorunların doğurmasına ve kafa karışıklığına sebep olabilecek niteliktedir.  

Bununla birlikte, kredi borçlusunu kanuni tabir ile şikayeti üzerine, icra mahkemesi hemen icra emrinin iptaline karar vermeyecek, kredi kullandıran alacaklıya alacağının İİK m. 68/b hükmü gereğince ispatı imkanı verecektir[40]. Şikayet üzerine yapılan yargılama sonucunda, alacakla teminat altına alınan ipoteğin bir üst sınır ipoteği olmadığına, krediyi kullandıran tarafın tazmin talebini, borcun ödenmesi ve muaccel kılınması talebi ile hesap özetini noter aracılığı ile göndermediğini ya da krediyi kullandıran tarafın alacağını Kanun’da belirtilen belgelerle ispat edemediğini anlarda borçlunun şikayet istemini kabul ederek icra emrinin iptaline karar verir[41].

Buna karşılık icra mahkemesi yapmış olduğu yargılama sonucunda, kredi borçlusunun noter aracılığı ile tazmin talebine veya borcun ödenmesi talebi ile hesap özetine karşı yasal süre içerisinde noter aracılığı ile itiraz etmediğini ya da yasal süre içersin de icra mahkemesine başvurmadığını veya kredi alacaklısını haklı görmesi halinde borçlunun şikayetinin reddine karar verecektir.

4. SONUÇ:

İpoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ilamlı takip türlerinden birisi de 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 150/ı maddesinde düzenlenmiştir. Anılan bu madde hükmüne göre, borçlu cari hesap veya kısa, orta, uzun vadeli nakdi veya gayri nakdi krediyi  kullandıran tarafın ibraz ettiği ipotek akit tablosu kayıtsız ve şartsız para borcu ikrarını içermezse dahi, krediyi kullandıran taraf, cari hesabın kesilmesine veya kısa, orta, uzun vadeli kredi hesabının muaccel kılınmasına ilişkin hesap özetini veyahut gayri nakdi kredinin ödenmesi nedeniyle tazmin talebine ya da borcun ödenmesine ilişkin ihtarın noter aracılığı ile krediyi kullanan borçluya tebliğ edildiğinin veya Kanun’a göre tebliğ edilmiş sayılacağına dair noter tasdikli suretini icra müdürlüğüne ibraz etmek suretiyle krediyi kullanan borçlu hakkında İİK m. 149 uyarınca ipoteğin paraya çevrilmesine dair ilamlı takip başlatabilir.

Kredi borçlusu da aleyhine başlatılan bu takibe karşı, alacaklı krediyi kullandıran tarafın hesap özeti ve borcun ödenmesine ilişkin ihtarı veya gayri nakdi kredinin tazmini talebine dair ihtarının kendisine tebliğ edildiği veyahut Kanun gereği tebliğ edilmiş sayıldığı günden itibaren sekiz gün içerisinde noter aracılığı ile itiraz ettiğini ispat etmek suretiyle icra mahkemesi nezdinde şikayet hakkı bulunmaktadır. Borçlunun bu surette takibe karşı koyma hakkı Kanunda “şikayet hakkı” olarak ifade edilmiştir. Kanun her ne kadar bu hakkı şikayet hakkı olarak nitelendirmiş ise de öğretide de belirtildi ve bizlerinde katıldığı görüşe göre, bu hakkın mahiyeti, kullanma biçimi ve hukuki niteliği kredi borçlusunun söz konusu takibe karşı koyduğu yol veya çare icra hukuku anlamında bir şikayet değil maddi hukuk anlamında borca itirazdır. Bu sebeple de, kanun metninde yer alan şikayet ibaresi değiştirilmesi gerekmektedir.

------------------

[1] Kuru, B; Aydın, B. (2023), İstinaf Sistemine Göre Yazılmış İcra ve İflâs Hukuku Ders Kitabı, 8. Baskı, Ankara: Yetkin Yayıncılık, s. 331.

[2] Bkz. Tercan, E. (1994), “İpoteğin Paraya Çevrilmesinde Kredi Kurumlarının Özel Durumu”, Banka ve Ticaret Hukuku Dergisi, Cilt: 17, Sayı: 4, s. 88-89.

[3] Atalı, M; Ermenek, İ; Erdoğan, E. (2022), İcra ve İflâs Hukuku, 7. Baskı, Ankara: Yetkin Yayıncılık, s. 477-478; Pekcanıtez, H; Atalay, O; Sungurtekin-Özkan, M; Özekes, M. (2023), İcra ve İflâs Hukuku Ders Kitabı, 10. Baskı,  İstanbul: On iki Levha Yayıncılık, s. 344-345.

[4] Atalı/Ermenek/Erdoğan, s. 477-478; İİK m. 150/ı hükmüne yönelik ayrıca diğer eleştiriler ve görüşler için bkz. Pekcanıtez/Atalay/Sungurtekin-Özkan/Özekes, s. 345.

[5] Yargıtay 12. HD., 2011/19484 E., 2012/5105 K.; Yargıtay 12. HD., 2011/26573 E., 2012/11378 K., https://karararama.yargitay.gov.tr/, erişim tarihi: 20.10.2024.

[6] Pekcanıtez/Atalay/Sungurtekin-Özkan/Özekes, s. 343.

[7] Bkz. Tercan, s. 91-94.

[8] Tercan, s. 91 vd.; Çetiner, B. (2015), Taşınmaz Teminatı, 1. Baskı, Filiz Kitapevi: İstanbul, s. 305.

[9] Çetiner, s. 305.

[10] Çetiner, s. 305; Yargıtay 8. HD., 2012/13056 E., 2012/13379 K.: Çetiner, s. 305.

[11] Çetiner, s. 305.

[12] Çetiner, s. 305; Tercan, s. 94.

[13] Yargıtay 8. HD., 2013/4614 E., 2013/9151 K.: Çetiner, s. 306’ dn.

[14] Pekcanıtez/Atalay/Sungurtekin-Özkan/Özekes, s. 345; Tercan, s. 94.

[15] Tercan, s. 95.

[16] Tercan, s. 95; Çetiner, s. 307.

[17] Tercan, s. 95.

[18] Çetiner, s. 308.

[19] Çetiner, s. 307.

[20] Tercan, s. 97.

[21] Çetiner, s. 315.

[22] Çetiner, s. 311; Tercan, s. 100.

[23] Tercan, s. 100.

[24] Tercan, s. 101.

[25] Tercan, s. 101.

[26] Çetiner, s. 311.

[27] Yargıtay 12. HD., 2010/30793 E., 2011/11878 K., Çetiner, s. 311’dn

[28] Çetiner, s. 312.

[29] Tercan, s. 102.

[30] Tercan, s. 102.

[31] Budak, A.C. (2008), İpoteğin Paraya Çevrilmesi Yoluyla Takip, İstanbul, s. 198; Tercan, s. 102 vd.; Çetiner, s. 313; benzer şekilde görüş ve eleştiriler için bkz. Atalı/Ermenek/Erdoğan, s. 478;  

[32] Tercan, s. 102.

[33] Atalı/Ermenek/Erdoğan, s. 478.

[34] Tercan, s. 103.

[35] Tercan, s. 103.

[36] Tercan, s. 103.

[37] Bkz. Tercan, s. 103;

[38] Bkz. Tunç-Yücel, M. (2009), Banka Alacaklarının İpoteğin Paraya Çevrilmesi Yoluyla Takibi, Yayımlanmış Doktora Tezi, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul, s. 288.

[39] Tunç-Yücel, s. 288.

[40] Çetiner, s. 312.

[41] Bkz. Tercan, s. 104 vd.

Anahtar Kelimeler: İpotek, İlamlı Takip, Şikayet Hakkı, Hukuki Nitelik.

Key Words: Mortgage, Enforced Execution, Right of Complaint, Legal Qualification.