İNSAN HAKLARI EYLEM PLANINDA GİDERİLMEYEN SORUN: YARGI KARARLARINDAKİ KİŞİSEL VERİLER KAMUOYUNDAN KORUNACAK, ŞÜPHELİDEN KORUNMAYACAK

Abone Ol

“Kötülerin kazanması için iyilerin seyirci kalması yeterlidir.” Edmund Burke

Suçta karanlık alan

Cebir ve şiddet içeren suçlar başta olmak üzere suç şüphesi altında bulunan kişinin, şüphelinin; mağdur, müşteki veya tanıklar ile yakınları üzerinde baskı kurma ve zarar verme tehlikesi yalnız ülkemize has değil dünyanın her yerinde mevcut olan, işin ve insanın doğasına has bir tehlikedir. Kanun koyucumuz da bu durumu gözeterek, şüpheli “…Tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunma, Hususlarında kuvvetli şüphe oluşturuyorsa.” tutuklama nedeninin bulunduğuna işaret etmektedir.(5271 s.k. m.100/2)

Ancak müdafi ve vekile tanındığı[1] gibi, müdafii üzerinden ve ayrıca doğrudan sanığa da tanınan[2] dosya inceleme ve örnek alma yetkisi kapsamında kısıtlama kararı(5271 s.k. m.153/2) olmadığı sürece gerek fiziki olarak gerek UYAP üzerinden içeriklere erişebilmesi sayesinde şüpheli/sanığın mağdur,müşteki ve tanıkların adres, iletişim ve detaylı kimlik bilgilerine çok rahat bir şekilde ulaşabilir durumda olması; üstüne bir de günümüzde çok ciddi suçlarda eldeki görüntülere ve diğer esaslı delillere rağmen sosyal medya baskısı olmadığı sürece şüphelilerin serbest kaldığına, yargılama neticesinde de yine sosyal medya baskısı olmadığı sürece hiç ceza almayacağına veya düşük bir ceza alıp tüm leyhe infaz düzenlemeleriyle kısa süre “yatıp çıkacağına” dair yaygın inançla birleştiğinde, hakkındaki şikayet veya tanıklık nedeniyle şüphelinin kendilerine zarar verebileceği hatta yeni suçlar da işleyebileceğine dair kaygı ve korkular giderek büyümekte; bu haliyle eskiden beri halk arasında söylenegelen “paran çoksa kefil ol, vaktin çoksa tanık ol” sözü ceza yargılamalarında adeta “cesaretin çoksa tanık ol” noktasına gelerek, son günlerdeki tartışmalarla bir kez daha keşfedilen “omerta” yani suskunluk yasasının kısmen yürürlüğünü sağlamakta, bu sebeple karşılaşılan bir çok vakada kolluk, ifade verebilecek görgü tanığı bulmakta zorlanmakta; mağdur, müşteki ve tanıklar tarafından bildirilmeyen suçlar karanlık alanda kalarak kayıtlara girmemekte(siyah sayılar), failleri bulunamamakta ve cezasız kalmaktadır.

Konuyla ilgili, bir meslektaşımız da yine bu sitede yayınlanan “şüphelinin soruşturma dosyasından örnek alma vasıtasıyla müştekinin açık adres ve telefon bilgilerine erişebilmesi sorunu” başlıklı yazısıyla adres ve iletişim bilgilerinin şüpheli tarafından öğrenilmesinin yol açtığı tehlikeye isabetli olarak dikkat çekmiştir.[3] İlave olarak bu yazıyla, öncelikle 02.03.2021 tarihinde kamuoyuna duyurulup 30.04.2021 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan Genelge[4] ile hayata geçirilmesi talimatında bulunulan İnsan Hakları Eylem Planında[5] yer alan kişisel verilerin korunmasıyla ilgili maddelere değindikten sonra bu konuya kısmen temas eden ancak çözüm getirmeyen ilgili maddesini değerlendirerek çözüm önerisiyle birlikte bir kez daha dikkat çekilmesini sağlamak istiyorum.

İnsan Hakları Eylem Planında Kişisel Verilerin Korunmasına dair düzenlemeler

Planın giriş kısmındaki açıklamalarda “Bu kapsamda, özellikle son dönemde kişisel verilerin korunmasına ve lekelenmeme hakkının güvence altına alınmasına yönelik düzenlemeler yapılmıştır.”(sf.9) ifadesiyle kişisel verilerin korunmasına ve insan hakları bağlamında önemine vurgu yapılırken bir dizi somut adımlara da yer verilmiştir. Kişisel verilerle yakın ilişkisi nedeniyle unutulma hakkı ve lekelenmeme hakkına dair faaliyetleri de dahil edersek toplam 9 ayrı faaliyette Kişisel Verilerin Korunması ile ilgili hükümlerin yer aldığı anlaşılmakta olup bunlar aşağıdaki şekildedir:

1) Kamu Denetçiliği Kurumu ile Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu kararları kişisel verilerin korunması suretiyle kamuoyunun erişimine açılacaktır.(6 ay içinde, Faaliyet 1.2.b.)

2) Kişisel Verileri Koruma Kurumu ile Bilgi Edinme Değerlendirme Kurulu’nun etkinliği artırılacaktır.(1 yıl içinde, Faaliyet 1.2.c.).

3) Bütün yargı kararları kişisel veriler korunarak erişime açılacak, kararı veren hâkim veya mahkeme heyetinin isimleri ile birlikte yayınlanacaktır.(2 yıl içinde, Faaliyet 3.2.d.)

4) Suça ilişkin delillerin daha iyi değerlendirilebilmesi ve maddi gerçeğe ulaşılabilmesi için Adli Tıp Kurumu uzmanlarına kişisel verilerin korunması suretiyle ilgililerin geçmiş dönem tıbbi kayıtlarına erişim imkânı getirilecektir.(6 ay içinde, Faaliyet 6.2.l.)

5) Askerliğe elverişliliğin belirlenmesinde kişisel veriler korunmak suretiyle adayın sağlık geçmişi detaylı olarak değerlendirilecek, muayene ve raporlarda standardın sağlanması amacıyla sağlık personeline düzenli olarak eğitim verilecektir.(Sürekli, Faaliyet 6.6.e.)

6) Kişisel Verilerin Korunması Kanunu, Avrupa Birliği standartları ile uyumlu hale getirilecektir.(1 yıl içinde, Faaliyet 6.7.a.)

7) Kişisel Verileri Koruma Kurulu’nun idari para cezası kararlarına karşı sulh ceza hâkimlikleri yerine idari yargıya başvuru imkânı sağlanacaktır.( 1 yıl içinde, Faaliyet 6.7.b)

8) Kişilerin mağduriyetlerinin ve hak kayıplarının önlenmesi için adli sicil kayıtlarının silinmesinde uygulamadan kaynaklı sorunları giderilecek, “arşiv kayıtları”nın silinme süreleri kısaltılacaktır.(1 yıl içinde, Faaliyet 6.7.c.)

9) Ceza mahkûmiyetinin sonucu olan yasaklanmış hakların geri verilmesine ilişkin hükümler, hak ve özgürlüklerin kullanılmasına engel teşkil etmeyecek şekilde yeniden düzenlenecektir.(1 yıl içinde, Faaliyet 6.7.d.)

Bu adımlardan en köklü ve ses getirecek olanının, Kişisel Verilerin Korunması Kanununun Avrupa Birliği standartları ile uyumlu hale getirilmesi hedefi olduğunu söyleyebiliriz. İlk olarak mevcut kanunun referans aldığı direktifin[6] 1995 tarihli olması nedeniyle, internet ve teknolojinin baş döndürücü gelişim hızı karşısında ayrı bir çağ denebilecek kadar güncelliğini yitirmiş olması; ayrıca ihracatımızın neredeyse yarısının gerçekleştiği Avrupa Birliği ülkeleri sınırları içindeki gerçek kişilerin e-ticaret, dış ticaret işlemleriyle kişisel verileri işlendiğinden ülkemizdeki ihracat ve ithalatçılar ile iş akışı içindeki diğer bazı veri sorumlularını da konu/kişi bakımından kapsamı içine alması nedenleriyle güncel düzenleme olan Avrupa Birliği Genel Veri Koruma Tüzüğü (GDPR) ile uyumluluk süreci son derece elzemdir.

Bunun haricinde planda Kişisel Verileri Koruma Kurumunun ve başvurulacak yargısal yolların etkinliğinin sağlanmasının da hedeflendiği anlaşılmaktadır. Kurumun etkinliğiyle ilgili olarak, tereddütlerin giderilmesi ve değerlendirmede bulunma yükümlülüklerine rağmen Kurum ve Kuruldan tüm sorularıma “mütalaa veremeyiz”den başka cevap alamadığıma daha önce değinmiştim.[7] Veri koruma hukuku alanında bir çok meslektaşımızın, veri sorumlularının ve yetkililerinin de yaşadığı tereddüt ve sorunları, boşluklarla dolu kanunun belirsizliklerle dolu uygulamasını düşündüğümüzde etkinliğin artırılması hedefinin hiç de şaşırtıcı olmayan, gayet makul bir hedef olduğunu söyleyebiliriz.

Yargı kararlarındaki kişisel veriler kamuoyuna karşı korunacak, şüpheliye karşı korunmayacak

Söz konusu etkinlik ve güncelleme hedeflerinin dışında bir de bazı kararların(yargı, TİHEK, KDK) kamuoyunun, bazı verilerin(sağlık ve mahkumiyet-arşiv verileri) de ilgililerin erişimine sunulurken kişisel verilerin korunacağına atıfla bir yandan yönetimde şeffaflık sağlanması ve çeşitli işlerde kişisel-özel durumların dikkate alınması hedeflenirken, diğer yandan da kişisel verilerin korunmasının gözetileceği belirtilerek menfaatler arasında dengenin sağlanmaya çalışıldığı görülmektedir.

Bunlardan Bütün yargı kararları kişisel veriler korunarak erişime açılacak, kararı veren hâkim veya mahkeme heyetinin isimleri ile birlikte yayınlanacaktır.” hedefi ise bu yazının konusuyla ilişkili olmakla birlikte asıl probleme teğet geçmiştir, zira metinden de anlaşılacağı üzere yargı kararlarının kamuoyunun erişimine açılmasında kişisel verilerin korunacağı hassasiyeti açıkça ortaya konulurken; aynı kararda ve dosyasında yer alan adres, iletişim ve detaylı kimlik verilerine şüphelinin serbestçe erişimine karşı hiçbir adım atılmamıştır. Oysa ki bu durum sadece veri güvenliğiyle ilgili değil ondan çok daha önemli olan can güvenliği, yaşama hakkı, vücut bütünlüğü ile, kişinin maddi ve manevi varlığının bütünlüğü ile yakından ilgilidir.[8]

Yaygın ihtiyaç gizli tanıklık değil adres, telefon ve detaylı kimlik bilgilerinin gizlenmesidir

Bilindiği gibi belirli suçlardan tanık olarak dinlenenler ile tanık olarak dinlenen suç mağdurlarının ve bunların bazı yakınlarının 5726 sayılı Tanık Koruma Kanunu kapsamında tanık koruma programına alınması söz konusudur.[9] Ancak “Bu Kanunun amacı, ceza muhakemesinde tanıklık görevi sebebiyle, kendilerinin veya bu Kanunda belirtilen yakınlarının hayatı, beden bütünlüğü veya mal varlığı ağır ve ciddi tehlike içinde bulunan ve korunmaları zorunlu olan kişilerin korunması amacıyla alınacak tedbirlere ilişkin esas ve usulleri düzenlemektir.”(m.1) Yani sadece belirtilen suçlarla[10] ilgili olarak, ortada ağır ve ciddi tehlike içinde bulunması ve korunmasının zorunlu olması ve buna dair yetkili merciilerce karar verilmesi[11] gibi çok sayıda şart ve prosedürleri olan, masraflı ve istisnai bir uygulama olup herkese veya en azından ifade öncesinde ilgililere bizzat sorularak talepte bulunan herkese derhal uygulanması mümkün değildir. Bununla birlikte mağdur, müşteki ve tanıklar ile yakınlarının uzun prosedürler sonucu son derece kapsamlı tedbirlerden faydalandırılması ile; adres ve iletişim verilerinin tüm adliye personelinin ve asıl önemlisi şüphelinin erişimine tamamen açık tutulması yani hiçbir güvenlik önlemi olmaması arasında herkesin tercihini belirtmek suretiyle kolaylıkla faydalanabileceği orta bir yol bulunması, tesis edilmesi gereklidir.

Tanık Koruma Kanununun çok istisnai şartlara ve yetkili merciilerin gerekliliğine dair karar vermesine bağlanan ve kapsamlı ve maliyetli uygulamalar olduğunu belirtmiştik. Ancak Koruma tedbirleri içinde ilk sırada yer alan, en temel tedbir olarak “Kimlik ve adres bilgilerinin kayda alınarak gizli tutulması ve kendisine yapılacak tebligatlara ilişkin ayrı bir adres tespit edilmesi.”(m.5/1-a); “fiziki koruma sağlanması”, “Kimlik ve ilgili diğer bilgi ve belgelerin değiştirilmesi ve düzenlenmesi” ve “Fizyolojik görünümün estetik cerrahi yoluyla veya estetik cerrahi gerektirmeksizin değiştirilmesi ve buna uygun kimlik bilgilerinin yeniden düzenlenmesi.” gibi radikal tedbirlere göre çok daha kolay, çok daha uygulanabilir durumdadır ve belirli şartlarla mevcut kanun kapsamındakilerden daha geniş bir mağdur, müşteki tanık kitlesine uygulanması mümkündür.

“kimlik ve adres bilgilerinin kayda alınarak gizli tutulması”

Tebligat, çağrı, zorla getirme ve benzeri adli işlemlerin yerine getirilebilmesi için mağdur, müşteki ve tanıkların güncel adres ve iletişim verileri ile detaylı kimlik verilerinin adli makamların elinde olması, bunun için de bu verilerin adli makamlara müracaat işlemleri sırasında ilk kez beyanı veya mevcut verilerin teyidi gerekli olmakla birlikte, bu verilere şüphelinin serbestçe erişimi de veri sahipleri açısından oldukça problemlidir. Bu problemin çözümünde etkili olacağını düşündüğüm, Tanık Koruma Kanununun anılan maddesindeki “kimlik ve adres bilgilerinin kayda alınarak gizli tutulması” tedbirinin, diğer maddelerde öngörülen istisnai şartlar ve uzun prosedürlerden ayrı tutularak genelleştirilmesi, uygulanmasının basitleştirilmesi, ayrıca veri koruma ve ceza yargılaması mevzuatına da uygun şekilde eklenmesiyle mağdur,müşteki ve tanıkların hem verilerinin hem kendilerinin güvenliğinin sağlanması yasal altyapıya kavuşmuş olacaktır.

Bu kapsamdaki verilerin şüpheli tarafından fiziken veya UYAP ortamında incelenebilecek, şüpheli erişimine açık dosya içerisinde ve kendisine tebliğ edilen evraklarda yer almaması, fiziken tutulması gerekiyorsa erişime açık dosyaya erişime kapalı ek halinde veya ayrı bir dosyalama sistemi içinde tutulması ile mahremiyetin sağlanması mümkündür. Mevcut dosyalarda bu verilerin yani adres ve iletişim verileri ile ad-soyad dışında kalan detaylı kimlik bilgileri gibi “Kişisel verilerin bütününün, kimliği belirli veya belirlenebilir bir gerçek kişiyle ilişkilendirilemeyecek şekilde üstlerinin çizilmesi, boyanması ve buzlanması gibi işlemleri” ifade eden karartma; veya en azından “belli alanlarının, kimliği belirli veya belirlenebilir bir gerçek kişiyle ilişkilendirilemeyecek şekilde silinmesi, üstlerinin çizilmesi, boyanması ve yıldızlanması gibi işlemleri[12] ifade eden maskeleme yöntemlerinin uygulanması da elverişli bir yol olup uygulamadaki örneğini mahkeme tebligatlarında, tebliğ mazbatalarında kimlik numarasının bir kısmının yıldızlanarak maskelenmesinde görmekteyiz.

Ayrıca karartma/maskeleme tedbirlerine kıyasla daha teknik bir altyapı gerektiren; “kişisel verileri bu verilere erişim yetkisi bulunmayan herkese okunamaz hale getiren”[13] şifreleme ile kişisel verilerin bazı “ek bilgiler kullanılmaksızın spesifik bir veri sahibiyle artık ilişkilendirilemeyecek şekilde işlenmesi[14] anlamına gelen bulanıklaştırma/takma ad kullanımı tedbirleri de veri mahremiyetini sağlamaya elverişli diğer yöntemlerdendir. Bu yöntemlerin anonimleştirmeden farkıyla ilgili olarak; anonimleştirme kavramının “kişisel verilerin başka verilerle eşleştirilse dahi hiçbir surette kimliği belirli veya belirlenebilir bir gerçek kişiyle ilişkilendirilemeyecek hale getirilmesini.”[15] ifade ettiğini ve veri gizliliğini sağlayan bir tedbir değil, veriyi kişisel veri olmaktan çıkaran bir imha yöntemi olduğunu[16] belirtmeliyiz.

Özetle anılan kişisel verilere, şüphelinin erişimine açık dosyada:

- Hiç yer verilmemesi ,

- Karartma veya maskeleme ile yer verilmesi,

- Şifreleme veya bulanıklaştırma/takma ad kullanımı ile yer verilmesi[17]

Yöntemlerinden herhangi biriyle mahremiyetin sağlanması mümkündür.

Adres olarak ikamet/iş adresi yazılması yerine alternatif tebligat adresi tespiti

Bilindiği gibi kolluğa veya savcılığa müracaatlarda ya da alınan ifadelerde genellikle ikamet adresi bazen de iş adresleri beyan edilmektedir. Tanık Koruma Kanununundaki tedbirlerin ilki ve en temeli olan maddede yer alan “…kendisine yapılacak tebligatlara ilişkin ayrı bir adres tespit edilmesi” tedbiri de tıpkı yukarda belirtilen gizleme tedbirleri gibi, nispeten kolay uygulanabilen ve ikamet veya iş adresi verisinin hiç dosyaya girmemesi sayesinde bu verilerin mahremiyetini had safhada koruyan bir tedbirdir.

Konuyla ilgili 11.11.2008 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren ‘Cumhuriyet Başsavcılıkları Ve Mahkemelerce Alınacak Tanık Koruma Tedbirlerine İlişkin Esas Ve Usuller Hakkında Yönetmelik’te oldukça detaylı düzenlemelere yer verilmiştir.[18] Bu kapsamda “(5) Tanığın çağrılması, Cumhuriyet savcısı veya mahkeme tarafından tanığın gösterdiği veya re’sen belirlenecek bir adrese ilgili koruma veya kolluk birimi marifetiyle yapılır. (6) Talebinin bulunması ve uygun görülmesi hâlinde tanığa telefon, telgraf, faks veya elektronik posta gibi araçlardan yararlanılmak suretiyle de çağrı yapılabilir.”(m.11/5-6) hükmünün burada da uygulanması mümkün olup muhtarlıklar, polis merkezleri, jandarma karakolları, PTT ve hatta iradeye göre kargo şirketi şubeleri ya da buna mahsus kurulacak diğer birimler tebligat adresi olarak tespit edilebilecektir. Mevcut Tebligat usulüne göre muhtara teslim edilen evrakın alınması sorumluluğu tebellüğ edecek kişide olduğu gibi, alternatif tebligat adresi belirtilmesi halinde de bu kişilerin tebligatı teslim almasının veya almamasının sorumluluğu yine kendilerine ait olacaktır.

SONUÇ

Veri mahremiyeti tüm mağdur, müşteki ve tanıklara standart olarak uygulanabileceği gibi başvuru esnasında kişilere sorularak talebi doğrultusunda uygulanması da mümkündür. Bu konuda güzel bir uygulama örneği olarak belirtmek istediğim E-nabız uygulamasında, kullanıcılar sağlık verilerini hangi hekimlerin görebileceğini uygulama üzerinden son derece pratik bir şekilde ayarlayabilmektedir. Bu kolaylığın soruşturma/kovuşturma dosyalarında ve mahkeme kararlarında da kendi şartlarına uygun olarak sağlanabilmesi çok faydalı olacaktır. Aynı şekilde gerekirse kapsamının daraltılarak örneğin Kişilere Karşı İşlenen Suçlar özelinde getirilmesi de söz konusu olabilir, önemli olan bu mahremiyetin Tanık Koruma Kanununda yer alan tedbirler ve uygulamalar kadar istisnai ve prosedürel olmadan pratik bir şekilde sağlanabiliyor olmasıdır.

Mahkeme kararları da dahil olmak üzere çeşitli karar ve bilgilere erişim hallerinde Kişisel Verilerin Korunacağı, kurumsal ve yargısal etkinliklerin artırılacağı, Kanunun güncelleneceği, uyumlulaştırılacağı ve başka bir çok alanda da İnsan Hakları adına güzel gelişmelerin sıralandığı İnsan Hakları Eylem Planında anılan mahremiyetin sağlanmasına yer verilmemesinin bir eksiklik olduğunu düşünüyorum. Ancak planda yer alsın veya almasın; karartma,maskeleme, şifreleme, bulanıklaştırma, alternatif tebligat adresi tespiti yöntemlerinden hangisi kullanılırsa kullanılsın farketmez günün sonunda önemli olan; dosyada açıkça yer alan adres, iletişim ve detaylı kimlik bilgileri üzerinden şüphelinin mağdur, müşteki ve tanıklara ulaşarak baskı kurabileceği, zarar verebileceği endişelerinin ortadan kaldırılması için bir şekilde verilerin mahremiyetini sağlamak ve bu kişilerin huzur ve sükununa, güvenliğine, işlenen suçların karanlık alanda kalmamasına katkı sunmaktır…

------------------

[1] 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu(CMK) m.153, “Müdafiin dosyayı inceleme yetkisi

(1) Müdafi, soruşturma evresinde dosya içeriğini inceleyebilir ve istediği belgelerin bir örneğini harçsız olarak alabilir. … (5) Bu maddenin içerdiği haklardan suçtan zarar görenin vekili de yararlanır.”

1136 sayılı Avukatlık Kanunu m.3/2: “Yargı organları, emniyet makamları, diğer kamu kurum ve kuruluşları ile kamu iktisadi teşebbüsleri, özel ve kamuya ait bankalar, noterler, sigorta şirketleri ve vakıflar avukatlara görevlerinin yerine getirilmesinde yardımcı olmak zorundadır. Kanunlarındaki özel hükümler saklı kalmak kaydıyla, bu kurumlar avukatın gerek duyduğu bilgi ve belgeleri incelemesine sunmakla yükümlüdür. Bu belgelerden örnek alınması vekaletname ibrazına bağlıdır. Derdest davalarda müzekkereler duruşma günü beklenmeksizin mahkemeden alınabilir.”

[2] Bölge Adliye Ve Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri İle Cumhuriyet Başsavcılıkları İdarî Ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik m.100:

(1) İlgili kanunlardaki kısıtlamalar saklı kalmak koşuluyla; sanık, mağdur, şikâyetçi, suçtan zarar gören, katılan ve davanın tarafları, avukat veya stajyerleri vekâletname olmaksızın, dava dosyasını yazı işleri müdürü ya da görevlendireceği bir zabıt kâtibi nezaretinde inceleyebilirler.

(2) Sanık, mağdur, şikâyetçi, suçtan zarar gören, katılan ve davanın tarafları ile vekâletname veya görevlendirme yazısını ibraz eden ya da güvenli elektronik imzalı olarak UYAP aracılığıyla gönderen bu kişilerin vekilleri ile müdafileri daire başkanı veya görevlendireceği üyenin onay vermesi hâlinde dava dosyasından istediği bütün kayıt ve belgelerin bir örneğini dilekçe ile başvurmaları hâlinde harçsız olarak alabilirler. …

(5) Sanık, mağdur, şikâyetçi, suçtan zarar gören, katılan ve davanın tarafları, güvenli elektronik imza sahibi olmak koşuluyla Vatandaş ve Kurum Bilgi Sistemi vasıtasıyla UYAP üzerinden tarafı olduğu dava dosyasına ait tüm evrakı inceleyebilir ve örnek alabilirler.

[4] https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2021/04/20210430-9.pdf

[5] https://rayp.adalet.gov.tr/resimler/1/dosya/insan-haklari-ep02-03-202115-14.pdf

[6] 24 ekim 1995 tarihli; ‘95/46/ec direktifi’, ‘AB direktifi’, ‘AB veri koruma direktifi’ gibi kısaltmalarla anılan “95/46/EC Sayılı Kişisel Verilerin İşlenmesi ve Serbest Dolaşımı Bakımından Bireylerin Korunmasına İlişkin Avrupa Parlamentosu ve Avrupa Konseyi Direktifi”

[8] Herkes, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir(Anayasa m.17/1). Kişinin yaşama hakkı ile maddi ve manevi varlığının bütünlüğü ise olağanüstü hallerde dahi dokunulamayan çekirdek haklardan olup(Anayasa madde 15/2) bu hakların korunması devletin negatif yükümlülükleri ile sınırlı olmayan, ayrıca bu hakların ihlaline karşı da vatandaşını korumakla yükümlü olunan pozitif yükümlülükler barındıran haklardır.

[9] Tanık koruma tedbiri kapsamına alınacak kişiler MADDE 4 –

(1) Bu Kanun hükümlerine göre haklarında tanık koruma tedbiri uygulanabilecek kişiler şunlardır:

a) Ceza muhakemesinde tanık olarak dinlenenler ile 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 236 ncı maddesine göre tanık olarak dinlenen suç mağdurları.

b) (a) bendi hükümlerine göre dinlenenlerin nişanlısı, evlilik bağı kalmasa bile eşi, kan hısımlığından veya kayın hısımlığından üstsoy veya altsoyu, ikinci derece dahil kan veya ikinci derece dahil kayın hısımları ve evlatlık bağı bulunanlar ile yakın ilişki içerisinde olduğu kişiler.

(2) Tanık koruma tedbirleri, birinci fıkrada sayılanların kendilerinin veya bu Kanunda belirtilen yakınlarının hayatı, beden bütünlüğü veya mal varlığı ağır ve ciddi bir tehlike içinde bulunması ve korunmalarının zorunlu olması halinde uygulanabilir.

[10] Tanık koruma tedbiri alınması gereken suçlar MADDE 3 –

(1) Bu Kanun hükümleri, aşağıda sayılan suçlarla ilgili olarak uygulanabilir:

a) 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda ve ceza hükmü içeren özel kanunlarda yer alan ağırlaştırılmış müebbet hapis, müebbet hapis ve alt sınırı on yıl veya daha fazla hapis cezasını gerektiren suçlar.

b) Kanunun suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla kurulan bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen alt sınırı iki yıl veya daha fazla hapis cezasını gerektiren suçlar ile terör örgütünün faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlar

[11] Tanık koruma tedbiri kararlarını verecek makam ve merci MADDE 6 –

(1) Bu Kanunun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (a) ilâ (ç) bentlerinde sayılan tanık koruma tedbiri kararları; soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısı tarafından, kovuşturma evresinde Cumhuriyet savcısı veya tanığın istemi üzerine veya re’sen mahkemece verilir. Karar verilmeden önce kolluk makamları ile diğer birimlerin hazırlayacağı değerlendirme raporları göz önünde tutulur.

(2) Gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde, tanığın isteminin bulunması koşuluyla Cumhuriyet savcısından karar alınıncaya kadar, kolluk amirinin yazılı emriyle, geçici olarak 5inci maddenin birinci fıkrasının (ç) bendinde belirtilen tedbir alınabilir. Bu tedbir,geciktirilmeksizin Cumhuriyet savcısının bilgisine sunulur.

[12] Kişisel verilerin silinmesi, yok edilmesi veya anonim hale getirilmesi rehberi, sf.3

[13] GDPR m.34/3-a) “…kişisel verileri bu verilere erişim yetkisi bulunmayan herkese okunamaz hale getiren şifreleme gibi tedbirler başta olmak üzere…”

[14] GDPR m.4/5 “ ‘takma ad kullanımı’ kişisel verilerin tanımlanmış veya tanımlanabilir bir gerçek kişiyle ilişkilendirilmemesinin sağlanması amacı ile ek bilgilerin ayrı tutulması ve teknik ve düzenlemeye ilişkin tedbirlere tabi tutulması koşuluyla, kişisel verilerin söz konusu ek bilgiler kullanılmaksızın spesifik bir veri sahibiyle artık ilişkilendirilemeyecek şekilde işlenmesidir;”

[15] 6698 s.k. m.3/1-b, ayrıca “Kişisel verilerin silinmesi, yok edilmesi veya anonim hale getirilmesi hakkında Yönetmelik” m.10/1-a

[16] A.g. Yönetmelik m.4/1- c) “İmha: Kişisel verilerin silinmesi, yok edilmesi veya anonim hale getirilmesini”

[17] Teknik farklılıkları olsa da, anahtarla veya bazı ek verilerle eşleştirilmedikçe veri sahibiyle ilişkilendirilememesi bakımından benzerlik gösteren şifreleme(encryption) ve bulanıklaştırma/takma ad kullanımı (pseudonymisation) tedbirlerine GDPR’da uygun veri işleme güvenceleri olarak iki ayrı maddede birlikte yer verilmiş olup(m.6/4-e, m.32/1-a) söz konusu benzerlik nedeniyle bu yazıda da bir arada değerlendirilmiştir.

[18] 11.11.2008 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren, Cumhuriyet Başsavcılıkları Ve Mahkemelerce Alınacak Tanık Koruma Tedbirlerine İlişkin Esas Ve Usuller Hakkında Yönetmelik

Kimlik ve adres bilgilerinin gizlenmesi tedbiri MADDE 11 –

(1) Cumhuriyet savcısı veya mahkeme tarafından korunmasında zorunluluk bulunduğu re’sen veya istem üzerine belirlenen tanıkların kimlik ve adres bilgileri gizli tutulur.

(2) Tanığın kimlik ve adres bilgilerinin gizli tutulmasında zorunluluk bulunduğunun kolluk birimleri tarafından belirlenmesi hâlinde, durum vakit geçirilmeksizin ilgili Cumhuriyet savcısına bildirilir ve bu konuda bir karar verilinceye kadar tanığın kimlik ve adres bilgilerinin açığa çıkmasını engelleyecek her türlü tedbir alınır.

(3) Cumhuriyet başsavcılığı veya mahkemeye yapılacak olan kimlik ve adres bilgilerinin gizli tutulmasına ilişkin talepler, tanık koruma defterine kaydedilir ve uygun görülmesi hâlinde tanık için yeni bir kod isim ve adres belirlenmesine karar verilir. Bu karar ile ekli yeni kimlik ve adres bilgilerine ilişkin tutanak, ilgili Cumhuriyet savcısı veya hâkim ile görevli zabıt kâtibince imzalanarak tanık koruma kartonunda gizlilik esasları çerçevesinde muhafaza edilir.

(4) Tanığın soruşturma veya kovuşturma evrelerindeki beyanlarının tamamı koruma kararında belirtilen kod isimle tutanaklara kaydedilir ve sonraki tüm işlemlerin de bu isimle yürütülmesi sağlanır.

(5) Tanığın çağrılması, Cumhuriyet savcısı veya mahkeme tarafından tanığın gösterdiği veya re’sen belirlenecek bir adrese ilgili koruma veya kolluk birimi marifetiyle yapılır.

(6) Talebinin bulunması ve uygun görülmesi hâlinde tanığa telefon, telgraf, faks veya elektronik posta gibi araçlardan yararlanılmak suretiyle de çağrı yapılabilir.

(7) Çağrı için belirlenen adres, telefon veya diğer iletişim bilgilerinin herhangi bir nedenle değişmesi hâlinde, bu durum kararı veren merci ile kolluk veya koruma birimine derhal bildirilir.

(8) Cumhuriyet savcısı veya mahkemeye gönderilen evraktaki tanığın gerçek kimlik ve adres bilgileri, koruma kararındaki bilgilerle değiştirilir ve ihtiyaç hâlinde kolluktaki beyanlarının bir sureti hiçbir adres bilgisi içermeyecek şekilde sadece kod isimle soruşturma veya kovuşturma dosyasına konulur.

(9) Cumhuriyet savcısı veya mahkemece düzenlenen tutanaklar ile verilen kararların içeriğinde kimlik ve adres bilgisi gizlenen tanığın beyanlarına yer verilmesi gereken durumlarda, ilgili tutanak veya kararda tanığın kod ismi dışında hiçbir kimlik ya da adres bilgisine yer verilmez.

(10) Kimlik ve adres bilgilerinin gizli tutulmasına karar verilen tanığın, bu karar öncesinde aynı olay sebebiyle kollukta alınmış ifadeleri olduğunun anlaşılması hâlinde, evrak aslı ve varsa suretleri, mevcut kayıtlara şerh verildikten sonra kollukta hiçbir evrak kalmayacak şekilde ilgili Cumhuriyet savcısı ya da mahkemeye gizlilik esasları çerçevesinde teslim edilir ve evrak ilgili kartonunda saklanır.