İNFAZ HUKUKUNDA YAKALAMA EMRİ

Abone Ol

Ceza Muhakemesi Hukukunda koruma tedbirleri kavramı, ceza yargılamasının sağlıklı bir şekilde yapılmasını temin etmek, ceza yargılaması sonunda uyuşmazlık konusu olaya uygun bir karar vermek ve verilen kararın infazını gerçekleştirebilmek için öngörülen tedbirler olarak tanımlanabilir.[1]

Yakalama, bir koruma tedbiridir. Bu nedenle yakalamaya ilişkin kurallar, 5237 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nu, 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’u ve ilgili mevzuat ile hüküm altına alınmıştır.

Cezaların infazı açısından gerçekleştirilen yakalama işlemi ile ceza yargılamasındaki yakalama işlemi arasında hem kuralların uygulanma biçimi hem de işlemin gerçekleştirme amacı bakımından bazı farklılıklar bulunmaktadır.

Bu ayrıma girmeden yakalama işleminin infaz hukuku açısından bazı özelliklerine değinmek yazının kapsamı itibari ile yerinde olacaktır.

İnfaz hukukunda yakalama işlemi, cezanın ve güvenlik tedbirlerinin infazını sağlamak amacıyla öngörülmüş bir koruma tedbiri olup, 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 19. Maddesinde düzenleme konusu yapılmıştır.

5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un[2] (CGTİHK) 19. Maddesinin birinci fıkrasında; hükümlünün, hapis cezası veya güvenlik tedbirinin infazı için gönderilen çağrı kâğıdının kendisine tebliğ edildiği tarihten on gün içinde gelmez, kaçar veya kaçacağına dair şüphe uyandırırsa, Cumhuriyet savcısı tarafından doğrudan yakalama emri çıkarılacağı ifade edilmektedir.

Bu yasal düzenlemede yakalama emrinin çıkarılabileceği haller belirtilmektedir.

İnfaz hukukunda yakalama emri çıkartılabilmesi için şu şartların varlığı gerekmektedir:

1) Hükümlünün çağrı kâğıdının kendisine tebliğ edildiği tarihten on gün içinde gelmemesi,

2) Hükümlünün kaçması, 

3) Hükümlünün kaçacağına dair şüphe bulunması. 

Yukarıda belirtilen hallerin varlığı halinde Cumhuriyet savcısı tarafından yakalama emri çıkarılabilecektir. (CGTİHK m. 19/1)[3]

Doğrudan yakalama emri çıkarılması (Kasıtlı suçlarda 3 yıl; taksirli suçlarda 5 yıl üzerindeki cezalar için)

Şayet hükümlü, kasten işlenen suçlarda üç yıl, taksirle işlenen suçlarda ise beş yıldan fazla hapis cezasına mahkûm olmuş ve karar kesinleştikten sonra infaz savcılığına gönderilmiş ise, bu cezaların infazı için doğrudan yakalama emri çıkarılması gerekmektedir.[4] (CGTİHK m. 19/2)[5]

Yasa koyucu, belli bir miktarın üzerindeki suçlarda, cezaların infazını sağlamak amacıyla bu hükmü getirmiştir. Bu nedenle uygulamada da, kasten işlenen suçlarda üç yıl, taksirle işlenen suçlarda ise beş yıldan fazla hapis cezasına mahkûm olmuş hükümlüler hakkında doğrudan yakalama emri çıkarılmaktadır.

Adli para cezasından çevrilen hapsin infazı

Adli para cezasından çevrilen hapsin infazı için, hükümlüye öncelikle çağrı kâğıdı gönderilmelidir.[6] (CGTİHK m. 19/2)

Burada doğrudan yakalama emri çıkarılmasının yasaklandığı söylenebilir. Bu nedenle, çağrı kâğıdı üzerine gelen hükümlü, para cezasını ödeyerek cezanın infazını gerçekleştirebileceğinden, dönüştürülen hapis cezasının miktarına bakmadan hükümlüye çağrı kâğıdı çıkarılmalıdır.

Hükümlü çağrı kâğıdı çıkarılmasına rağmen başvuruda bulunmaz veya kaçarsa, o zaman genel kurallara göre hareket edip, yakalama emri çıkarılmalıdır.

Yakalama emri çıkarma yetkisi

5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un  (CGTİHK) 19. Maddesi ile cezasını çekmeye gelmeyen veya kaçacağından şüphe edilen hükümlülere ne gibi işlem yapılacağı kurala bağlanmıştır.

Hükümlü cezasını çekmek üzere yapılan çağrıya rağmen gelmez veya kaçacağı hakkında şüphe uyandırır, kaçar veya saklanırsa infaz Cumhuriyet savcısının hapis cezasının infazını temin etmek amacıyla yakalama emri çıkarması mümkündür.

Başka bir söylemle cezaların ve güvenlik tedbirlerinin infazı için yakalama emri çıkarmak yetkisi infaz savcısına aittir.

İnfaz hukuku açısından çıkarılan yakalama emirlerinin kişilerin temel hak ve özgürlüklerine yönelik bazı etkileri söz konusudur. Düzenlenen yakalama emirlerinin bu nedenle mevzuata uygun bir şekilde çıkarılması gerekmektedir. Zaman zaman yakalama emirlerinin hukuka aykırı olduğu yönünde adli makamlara başvurular yapılmaktadır.[7]

Burada önemli olan, cezaların infazı açısından çıkarılacak yakalama emrinin, koşulları ve prosedürü (izlek) açısından mevzuata uygun olması halidir.

Yasal düzenlemede belirtilen koşullara ve prosedüre riayet etmeden çıkarılacak yakalama emirleri, kişilerin temel hak ve özgürlüklerini ihlal edebilecektir.

Anayasa mahkemesi, yakalama emirlerinin infaz edilmediği dönemde temel hak ve hürriyetlere yönelik bazı etkileri bulunsa da, bu dönemde henüz kişilerin fiziksel özgürlükleri maddi olarak kısıtlanmamış olduğundan söz konusu etkilerin kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına yönelik bir müdahale olarak nitelendirilmesinin mümkün olmadığını bazı kararlarında ifade etmektedir.[8]

Başka bir söylemle Anayasa Mahkemesi, yakalama emirlerinin infaz edilmemiş olması halinde, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına yönelik bir müdahalenin söz konusu olamayacağı hususunu vurgulamaktadır.

(Bu köşe yazısı, sayın Dr. Suat ÇALIŞKAN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)

---------------------------

[1] Centel, Nur: “KorumaTedbirlerinde Gelişmeler”, Hukuk Araştırmaları 1994, C. 8, S. 1-3, s. 70; Kunter, Nurullah, Muhakeme Hukuku Dalı Olarak Ceza Muhakemesi Hukuku, 9. Baskı, İstanbul 1989, s. 655; Erem, Faruk, Diyalektik Açısından Ceza Yargılaması Hukuku, 6. Baskı, Ankara 1986, s. 435.

[2] Kanun No: 5275, Kabul Tarihi, 13.12.2004, RG: S. 25685,T. 29.12.2004

[3] Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzükte “Yakalama emri” başlıklı 65. Maddesinde yasal düzenleme ile uyum gösteren bir düzenleme bulunmaktadır. Düzenleme şu şekildedir:  “Madde 65 – [1] Hükümlü, hapis cezası veya güvenlik tedbirinin infazı için gönderilen çağrı kâğıdının tebliği üzerine on gün içinde gelmez, kaçar ya da kaçacağına dair şüphe uyandırırsa, Cumhuriyet savcısı yakalama emri çıkarır.”

[4] (Değişik fıkra: 24.01.2013 - 6411 S.K/Madde 5) 24.01.2013 kabul tarihli, 31.01.2013 tarih ve 28545 sayılı R.G.de yayımlanan 6411 sayılı Kanunun 5. maddesiyle değiştirilen 2. fıkra: “(2) Üç yıldan fazla hapis cezalarının infazı için doğrudan yakalama emri çıkarılır.”

[5] İnfaz Tüzüğünün 65/2 maddesi şu şekildedir:  “[2] Üç yıldan fazla hapis cezalarının infazı için doğrudan yakalama emri çıkarılır.”

[6] (Ek fıkra: 24.01.2013 - 6411 S.K/Madde 5)

[7] Emsal karar için bkz.; ANAYASA MAHKEMESİ, E: 2014/5863, K: 2014/5863, T: 01.03.2017, RG: S. 30015, T. 22.03.2017.

[8] ANAYASA MAHKEMESİ, E: 2014/5863, K: 2014/5863, T: 01.03.2017, RG: S. 30015, T. 22.03.2017.