İmar kirliliğine neden olma suçu 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 184. Maddesinde hüküm altına alınmıştır.
Yasal düzenlemede özetle şu özellikler ve suçlar tanımlanmıştır:
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 184. Maddesinin birinci fıkrasında, yapı ruhsatiyesi almadan veya ruhsata aykırı olarak bina yapmak veya yaptırmak suçu tanımlanmıştır.[1]
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 184. Maddesinin ikinci fıkrasında yapı ruhsatiyesi olmadan başlatılan inşaatlar için kurulan şantiyelere elektrik, su ve telefon bağlantısı yapılmasına izin verilmesi suç olarak düzenlenmiştir.[2]
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 184. Maddesinin üçüncü fıkrasında ise, yapı kullanma izni alınmamış binalarda herhangi bir sınai faaliyetin icrasına izin verilmesi suç olarak hüküm altına alınmıştır.[3]
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 184. Maddesinin dördüncü fıkrasında, üçüncü fıkra hariç bu madde hükümlerinin uygulanma alanları (belediye sınırları içinde veya özel imar rejimine tabi yerler) ilgili bazı sınırlamalar getirilmiştir.[4]
İmar kirliliğine neden olma suçunda etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanması ile ilgili hususlar 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 184. Maddesinin beşinci fıkrasında düzenlenmiştir.
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 184. Maddesinin beşinci fıkrasında, birinci ve ikinci fıkralarda tanımlanan suçları işleyenler hakkında, ruhsatsız veya ruhsata aykırı olarak yapılan veya yaptırılan binanın imar planına ve ruhsatına uygun hâle getirilmesi hâlinde kamu davası açılmayacağı, açılmış kamu davasının düşeceği ve mahkûm olunan cezanın bütün sonuçlarıyla ortadan kalkacağı ifade edilmektedir.
Yasa koyucu, imar kirliliğine aykırı davranışların ortaya çıkardığı sonuçların ortadan kaldırılmasını temin etmek amacıyla bu hükmü getirmiştir.[5]
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 184. Maddesinin beşinci fıkrasının içerdiği hükümler itibari ile bir etkin pişmanlık hükmü olduğunu ifade edebiliriz.
Bu aşamada karşımıza bu etkin pişmanlık hükümlerinin ne şekilde uygulanması gerektiği sorunu çıkmaktadır.
Başka bir söylemle, ruhsatsız veya ruhsata aykırı olarak yapılan veya yaptırılan binanın imar planına ve ruhsatına uygun hâle getirilmesi hususunun nasıl temin edileceği ve bu hususların kimler tarafından yerine getirilmesi gerektiği, ortaya çıkan zararın ne şekilde giderilmesi gerektiği noktasında uygulamada zaman zaman tereddütler yaşandığı görülmektedir.
Bu nedenle öncelikle etkin pişmanlık kurumu üzerinde durulup, akabinde yasal düzenleme gerekliliklerine değinmek gerekecektir.
Etkin pişmanlık kavramı, suç yolunda ilerleyen failin eylemini tamamladıktan sonra ortaya çıkan ve suçun zararlı veya tehlikeli etkilerini ortadan kaldırmak veya hafifletmek için eylemli bir çaba göstermesi halinde ortaya çıkmaktadır.[6]
Bu yönüyle etkin pişmanlık kurumunun cezayı kaldıran veya cezada indirim yapılmasını gerektiren şahsi sebepler arasında yer aldığını söyleyebiliriz.[7]
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda etkin pişmanlık, bütün suçlarda uygulanabilecek genel bir hüküm olarak düzenlenmemiştir. Yasal düzenlemede özel suç tipleri açısından uygulanabilecek istisnai bir kurum olarak hüküm altına alınmıştır.
Türk Ceza Kanunumuzda etkin pişmanlık hükümleri, ya bağımsız bir madde halinde veya suç tipinin düzenlendiği maddenin bir fıkrası olarak düzenleme konusu yapılmıştır.
Yasa koyucu, Türk Ceza Kanunu içeriğinde yer alan etkin pişmanlık hükümlerini, ilgili olduğu suçun yapısına, karakterine ve ruhuna uyumlu olacak şekilde kaleme almıştır.[8]
Yukarıda yer alan açıklamalar ışığında, bu aşamada etkin pişmanlık kavramının bünyesinde bazı unsurları barındırdığını ifade edebiliriz.
Yargıtay’a göre etkin pişmanlığın unsurları şunlardır:[9]
1) Kanunda etkin pişmanlığı mümkün kılan bir hüküm olmalı,
2) Suç tamamlanmış olmalı,
3) Failin kanunda öngörülen biçimde aktif bir davranışı olmalı,
4) Failin bu davranışı iradi olmalı.
Etkin pişmanlığın uygulanabilmesi için yukarıda belirtilen unsurların birarada bulunması gerekmektedir.
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 184. Maddesinin beşinci fıkrasında belirtilen imar kirliliğine neden olma suçu ile ilgili etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanması açısından ruhsatsız ve ruhsata aykırı yapılar ile ilgili 3194 sayılı İmar Kanunu'ndaki[10] hükümleri incelemek yararlı olacaktır.
Ruhsat alınmadan veya ruhsat ve eklerine aykırı yapı yapılması durumunda idarenin hangi eylem ve işlemlerde bulunacağı 3194 sayılı İmar Kanunu'nun 32. maddesinde hüküm altına alınmıştır.
Ruhsatsız binanın tespiti, mühürlenmesi ve inşaatın durdurulması
3194 sayılı İmar Kanunu'nun (İK) 32. Maddesinin birinci fıkrasına göre, ruhsat alınmadan yapıya başlandığı veya ruhsat ve eklerine veya ruhsat alınmadan yapılabilecek yapılarda projelerine ve ilgili mevzuatına aykırı yapı yapıldığının ilgili idarece tespiti, fenni mesulce tespiti ve ihbarı veya herhangi bir şekilde bu duruma muttali olunması halinde, belediye veya valiliklerce o andaki inşaat durumu tespit edilecek ve Yapı mühürlenerek inşaat derhal durdurulacaktır.
İnşaatın durdurulması, yapı tatil zaptının yapı yerine asılmasıyla yapı sahibine tebliğ edilmiş sayılacaktır. Ayrıca bu tebligatın bir nüshası da muhtara bırakılmalıdır. (İK m. 32/2)
Bu tarihten itibaren en çok bir ay içinde yapı sahibi, yapısını ruhsata uygun hale getirerek veya ruhsat alarak, belediyeden veya valilikten mühürün kaldırılmasını isteyebilecektir. (İK m. 32/3)
Ruhsata aykırılık olan yapıda, bu aykırılığın giderilmiş olduğu veya ruhsat alındığı ve yapının bu ruhsata uygunluğu, inceleme sonunda anlaşılırsa, mühür, belediye veya valilikçe kaldırılacak ve inşaatın devamına izin verilecektir. (İK m. 32/4)
İlgili idare yaptığı incelemede eksikliklerin giderildiği kanaatine ulaşırsa mührün kaldırılmasına ve inşaata devam edilmesine izin verecektir. İnşaat mühürlendikten sonra herhangi bir nedenle inşaata devam olunması hâlinde, sağlam bırakılmış olsa bile mühür sökülmüş (fek edilmiş) sayılacak ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun mühür fekkine ilişkin hükümleri tatbik edilecektir.
Bu işlemlerin gerçekleşmemesi halinde, ruhsat iptal edilir; ruhsata aykırı veya ruhsatsız yapılan bina, belediye encümeni veya il idare kurulu kararını müteakip, belediye veya valilikçe yıktırılır ve masrafı yapı sahibinden tahsil edilir. (İK m. 32/5)
Başka bir söylemle; yapı sahibi, idarenin kendisine verdiği süre içerisinde ruhsat almaz veya yapıyı ruhsat ve eklerine uygun hale getirmez ise varsa mevcut ruhsat iptal edilecek, ruhsata aykırı veya ruhsatsız yapılan bina, belediye encümeni veya il idare kurulu kararını müteakip, belediye veya valilikçe yıktırılıp, masrafı yapı sahibinden tahsil edilecektir.
İdare tarafından ruhsata bağlanamayacağı veya aykırılıkların giderilemeyeceği tespit edilen yapıların ruhsatı 3194 sayılı İmar Kanunu'nun (İK) 32. Maddesinin üçüncü fıkrasında düzenlenen bir aylık süre beklenmeden iptal edilebilecektir. Burada mevzuata aykırı imalatlar hakkında 3194 sayılı İmar Kanunu'nun (İK) 32. Maddesinin beşinci fıkrası hükümleri uygulanacaktır. (İK m. 32/6)[11]
İmar Kanunu'nun 32. maddesi uyarınca yapı sahibi yerine idarece yapılan yıkımın masraflarının tahsili imar para cezası niteliğinde değildir, bu yüzden yapı sahibinden sadece yapılan masrafların bedeli istenebilecektir.
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 184. maddesinin beşinci fıkrası hükmünün uygulanabilmesi için failin ruhsatsız veya ruhsata aykırı olarak yaptığı veya yaptırdığı binayı imar plânına ve ruhsatına uygun hâle getirmesi şarttır.
Ruhsat alacak veya ruhsatına uygun hâle getirecek kişi, hakkında soruşturma yapılan veya hakkında kamu davası açılmış olan veya yargılanıp ceza almış olan kişi veya kişilerdir.
Ruhsatsız yapının belediye görevlilerince yıkılması
Yargıtay’a göre, ruhsatsız yapının 3194 sayılı İmar Kanunu'nun 32. maddesi uyarınca belediye görevlilerince yıkılması durumunda imar kirliliğine neden olma suçundan sanık hakkında doğrudan sadece yıkımın gerçekleştiğinden söz edilerek Türk Ceza Kanunu'nun 184. maddesinin beşinci fıkrası uygulanamaz.
Yargıtay bu durumda, etkin pişmanlığın zorunlu unsuru olan ve fail tarafından ortaya konulmuş hiçbir aktif davranışın varlığından söz edilemez.
Ruhsatsız yapının yıkılması idarenin bir görevi olup, failden bağımsız olarak idare tarafından gerçekleştirilen yıkım nedeniyle yıkıma karşı çıkılmamış olsa bile Türk Ceza Kanunu'nun 184. maddesinin beşinci fıkrası gereğince, kamu davasının düşürülmesine karar verilmesi etkin pişmanlık kurumunun ruhuna ve maddenin konuluş amacına aykırılık oluşturacaktır.
Belirtmek gerekir ki, ruhsatsız yapının yıkılması eylemi; alınması gerekli tedbirler, ihtiyaç duyulan teknik donanım ve benzeri nedenler itibariyle yapı sahibi tarafından gerçekleştirilemeyecek bir eylemdir.
Yargıtay, bu nedenlerle yapı sahiplerinin nasıl olsa yıkım masraflarını ödeyecekleri düşüncesi ile yıkımın idare tarafından gerçekleştirilmesini beklemelerinin doğal karşılanması gerektiğini düşünmektedir.
Bu gibi hallerde ise sadece yıkımın fail tarafından gerçekleştirilmediğinden bahisle etkin pişmanlık hükmünün uygulanmaması da adil olmayacaktır.
Yargıtay, yıkımın idarece gerçekleştirildiği hâllerde iki hususun araştırılması gerektiğini bazı kararlarında ifade etmektedir. Burada araştırılması gereken hususlar şunlardır:
1) Failin yıkıma fiilen karşı gelip gelmediği,
2) İradi olarak yıkım masraflarını karşılayıp karşılamadığı.
Yukarıda belirtilen hususlar araştırılmalı, failin fiilen yıkıma karşı gelmediğinin ve cebri icra gibi herhangi bir zorlama olmaksızın kendiliğinden yıkım masrafları ödediğinin belirlenmesi hâlinde, fail lehine 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 184. maddesinin beşinci fıkrasında hüküm altına alınan etkin pişmanlığın uygulanma şartlarının gerçekleştiği kabul edilmelidir. Yukarıda belirtilen hususlar gerçekleşmemiş ise, bu halde etkin pişmanlık hükmü tatbik edilmemelidir.[12]
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun uygulanma olanağının bulunmaması
İmar kirliliğine neden olma suçunda ruhsatsız veya ruhsata aykırı olarak yaptığı veya yaptırdığı binayı imar planına ve ruhsatına uygun hale getirerek 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 184. Maddesinin beşinci fıkrasındaki özel düzenlemeden yararlanma imkânı bulunan fail hakkında 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 231. maddesinde düzenlenen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun uygulanması mümkün değildir.[13]
Yargıtay, HAGB kurumunun daha lehe hükümler içerdiğini, fakat buna rağmen HAGB hükmüne göre özel bir düzenleme olan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 184. Maddesinin beşinci fıkrasının gereğini yerine getirmeyen fail hakkında 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 231. maddesinde düzenlenmiş olan hükmün açıklanmasının geri bırakılması hükmünün uygulanıp uygulanmayacağına ilişkin ayrıca bir değerlendirme yapılması gerekmediği bazı kararlarında ifade etmektedir.
Yani bu halde imar kirliliğine neden olma suçunda 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 231. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemeyecektir.[14]
Eksik araştırma ile karar verilmesi
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 184/5. maddesinde yer alan özel bir etkin pişmanlık hükmü olan düzenlemenin uygulanabilmesi için ruhsatsız binanın bağlanması, ruhsata aykırı olan binanın ruhsata uygun hale getirilmesi ya da binanın tamamen yıkılarak ortadan kaldırılması gerekmektedir. Bu hususun gerçekleşip gerçekleşmediğinin mutlaka resmi makamlar nezdinde araştırılması gerekmektedir.
Örneğin; fail tarafından sunulan fotoğraflar esas alınarak düşme kararı verilmemelidir. Burada suça konu olan alanın tamamen yıkılıp yıkılmadığı hususlarında bilirkişiden ek rapor alınıp ve katılan belediyeden de bu hususun gerçekleşip gerçekleşmediği sorulmalıdır. Bütün bu araştırma işlemleri tamamlandıktan sonra bir karar verilmelidir. Şayet bu araştırma yapılmadan karar verilirse, eksik araştırma ve yetersiz gerekçe ile düşme kararı verilmiş olacaktır.[15]
Yapının imara uygun hale getirilip getirilmediğinin araştırılması zorunluluğu ve iddianamenin iadesi kurumu
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 174. maddesinde iddianamenin iadesi nedenleri sınırlı sayıda olacak şekilde ifade edilmiştir.
Bu nedenler dışında iddianamenin iade edilmesi mümkün değildir.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 174. maddesinde, imar kirliliğine neden olma suçu açısından, suça konu yapının imara uygun hale getirilip getirilmediğinin araştırılması ve yine 7143 sayılı Kanun’la 3194 sayılı İmar Kanunu’na eklenen geçici 16. maddesi kapsamında bir araştırma yapma zorunluluğu söz konusu değildir. Bu nedene bağlı olarak düzenlenmiş bir iddianamenin iadesi nedeni yoktur.
Yasal düzenlemede ifade edilen, yapı kayıt belgesinin olup olmaması sorunu 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 174/1-b maddesinde düzenlenen “suçun sübutuna etki edeceği mutlak sayılan mevcut bir delil” olarak kabul edilemez. Sadece bu gerekçe ile iddianamenin iadesi mümkün olmayacaktır.
Yargıtay, Cumhuriyet Savcısı'nın soruşturma dosyası içerisinde yapı kayıt belgesi alınıp alınmadığını araştırma zorunluluğu bulunmamasından dolayı iddianamenin iadesi karar verilemeyeceğini düşünmektedir.[16]
İmara aykırılığın eski hale getirilmesi için şüpheliye süre verilmesi veya tebligat yapılması zorunluluğunun bulunmaması
Suça konu inşaatın eski hale getirilmesi halinde 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 184/5. maddesinde düzenlenen etkin pişmanlık hükümlerinden şüpheli her zaman yararlanabilmektedir. Bu nedenle Cumhuriyet Savcılığı tarafından imara aykırılığın eski hale getirilmesi için şüpheliye süre verilmesi veya tebligat yapılmasını gerektirecek mevzuat dâhilinde herhangi bir hüküm bulunmamaktadır.[17] Bu durumun iddianamenin iadesi nedeni olarak ileri sürülmesi mümkün değildir.
(Bu köşe yazısı, sayın Dr. Suat ÇALIŞKAN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)
------------------------------
[1] (1) Yapı ruhsatiyesi alınmadan veya ruhsata aykırı olarak bina yapan veya yaptıran kişi, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
[2] (2) Yapı ruhsatiyesi olmadan başlatılan inşaatlar dolayısıyla kurulan şantiyelere elektrik, su veya telefon bağlantısı yapılmasına müsaade eden kişi, yukarıdaki fıkra hükmüne göre cezalandırılır.
[3] (3) Yapı kullanma izni alınmamış binalarda herhangi bir sınai faaliyetin icrasına müsaade eden kişi iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
[4] (4) Üçüncü fıkra hariç, bu madde hükümleri ancak belediye sınırları içinde veya özel imar rejimine tabi yerlerde uygulanır.
[5] Belirtmek gerekir ki, Beşinci fıkra hükmü hükümet tasarısında ve adalet komisyonunca kabul edilen metinde bulunmamaktaydı. TBMM Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında verilen bir önerge ile maddeye dahil edilmiştir. Nitekim önerge gerekçesinde şu ifadeler yer almaktaydı; “Bu değişiklikle, imar kirliliğine aykırı davranışların ortaya çıkardığı sonuçların ortadan kaldırılmasının sağlanması amaçlanmıştır”
[6] Toroslu, Nevzat (2014) Ceza Hukuku Genel Hükümler, 20. Bası, Ankara, Savaş Yayınevi, s. 292.
[7] Toroslu, s. 292.
[8] Baba, Yasemin; Türk Ceza Kanununda Etkin Pişmanlık, 12 Levha Yayınları, İstanbul, 2013, 1. Baskı, s. 22.
[9] YCGK, E: 2017/684, K: 2018/479, T: 25.10.2018.
[10] İmar Kanunu, Mevzuat No: 3194, Kabul Tarihi: 03.05.1985; RG: S. 18749, T. 09.05.1985.
[11] (Ek 6. fıkra: 29.11.2018 - 7153 S.K/Madde 15)
[12] YCGK, E: 2017/684, K: 2018/479, T: 25.10.2018.
[13] Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 25.02.2014 tarih ve 2013/4-691 esas, 2014/91 karar ile 25.11.2014 tarih ve 2014/4-94 esas, 2014/525 sayılı kararları.
[14] Y.18.CD, E: 2018/4384, K: 2019/1289, T: 15.01.2019.
[15] Y.18.CD, E: 2018/6583, K: 2019/4739, T: 12.03.2019.
[16] Y.18.CD, E: 2019/1547, K: 2019/10878, T: 19.06.2019.
[17] Y.18.CD, E: 2018/8377, K: 2019/2265, T: 05.02.2019: “…Ceza Muhakemesi Hukuku'nun temel amacı olan maddi gerçeğe ulaşılmasıdır. İddianamede belirtilen suç vasfı değerlendirildiğinde, suçun takibinin şikayete bağlı olmadığı ve uzlaşma ile ön ödeme hükümlerinin uygulanma imkanının bulunmadığı, şüphelinin suça konu inşaatın kendisi tarafından yapıldığını beyan ettiği, dosya kapsamındaki kanıtların kamu davası açılması için yeterli şüphe oluşturduğu tartışmasızdır. Suça konu inşaatın eski hale getirilmesi durumunda TCK'nın 184/5. maddesinde düzenlenen etkin pişmanlık hükümlerinden şüphelinin her zaman faydalanabileceği, Cumhuriyet Savcılığı tarafından imara aykırılığın eski hale getirilmesi için şüpheliye süre verilmesi veya tebligat yapılmasını gerektirecek mevzuat dahilinde herhangi bir hükmün bulunmadığı, ayrıca bahse konu işlemin yaptırılmaması açısından CMK'nın 170. maddesi kapsamında bir zorunluluk da bulunmadığı görülmektedir…”