İmar Barışının Ceza Sorumluluğuna Etkisi

Abone Ol

Kamuoyunda “imar barışı” olarak bilinen, İmar Mevzuatına aykırı yapılara yapı kayıt belgesi verilmesine dair usul ve esasları düzenleyen hüküm; 18.05.2018 tarihli ve 30425 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 7143 sayılı Vergi ve Diğer Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun’un 16. maddesi ile 3194 sayılı İmar Kanunu’na geçici 16. madde olarak eklenmiştir. Bu maddeye göre; 31.12.2017 tarihinden önce yapılmış yapılar için 31.12.2018 tarihine kadar başvurulması[1], maddede düzenlenen şartların yerine getirilmesi ve 31.12.2018 tarihine kadar kayıt bedelinin ödenmesi halinde yapı kayıt belgesi verilebilmektedir. Ayrıca Kanunun geçici 16. maddesinin 5. fıkrasına göre, yapı kayıt belgesi verilen yapılarla ilgili İmar Kanunu uyarınca alınan yıkım kararları ile tahsil edilemeyen idari para cezaları iptal edilecektir.

İmar barışından faydalanamayacak olan yapılar; üçüncü kişilere ait özel mülkiyete konu taşınmazlarda yapılan, Hazineye ait sosyal donatı için tahsisli araziler üzerinde bulunan, Boğaziçi sahil şeridi ve öngörünüm bölgesi veya İstanbul Tarihi Yarımadası içerisinde olup da ekli kroki ve listede gösterilen alanlar ile Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi Alanında yapılan yapılar olarak gösterilmiştir.

İmar barışı; ruhsatsız veya ruhsat ve eklerine aykırı yapılar yönünden hukuka uygunluk sebebi olarak düzenlenmiş ve geçmişe etkili olarak uygulanması öngörülerek, daha önce verilen yıkım kararları ve idari para cezalarını ortadan kaldırmıştır. Bu düzenleme, Türk Ceza Kanunu’nun 184. maddesinde düzenlenen imar kirliliğine neden olma suçundan yürütülen soruşturmaları, kovuşturmaları ve mahkumiyet kararlarını etkileyecektir.

TCK m.184/1’de “Yapı ruhsatiyesi alınmadan veya ruhsata aykırı olarak bina yapan veya yaptıran kişi, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.”  hükmüne yer verilmiş olup; aynı maddenin 5. fıkrasına göre ise, “Kişinin, ruhsatsız ya da ruhsata aykırı olarak yaptığı veya yaptırdığı binayı imar planına ve ruhsatına uygun hale getirmesi halinde, bir ve ikinci fıkra hükümleri gereğince kamu davası açılmaz, açılmış olan kamu davası düşer, mahkum olunan ceza bütün sonuçlarıyla ortadan kalkar”. Ruhsatsız veya ruhsat ve eklerine aykırı binaların imar planına ve ruhsata uygun hale getirilmesi ile ceza soruşturmalarının, davalarının ve mahkumiyet kararlarının tüm sonuçları ile ortadan kalkacağı düzenlendiğinden, imar barışından faydalanarak yapı kayıt belgesi alınan binaların hukuka uygun hale gelmesi sebebiyle TCK m.184/5’in tatbik edileceği ileri sürülebilir. Bu düşüncenin geçici madde 16’ya uygun düşmediği, çünkü madde ile bir etkin pişmanlık hali getirilmediği gibi, bu konuda TCK m.184/5’e de atıf yapılmadığı, sonuçta bu geçici yasal düzenlemenin nev’i şahsına münhasır bir hukuka uygunluk hali sayılabileceği savunulabilir.

TCK m.184/5’de yer alan düşme kararında; imar kirliliğine neden olma suçunda etkin pişmanlık halinin öngörüldüğü, bu nedenle geçici madde 16 ile getirilen sebebin TCK m.184/5’e de atıf yapmadığı dikkate alındığında, bu hükmün nev’i şahsına münhasır özel bir hukuka uygunluk sebebi sayılabileceği, dolayısıyla yapı kayıt belgelerinin düşmeye değil, soruşturmada kovuşturmaya yer olmadığına dair karara ve kovuşturma aşamasında da hukuka uygunluk sebebinin kabulü halinde beraat kararı verilmesine dayanak yapılabileceği kabul edilmektedir. TCK m.184’de bahsedilen düşmenin ve geçici madde 16’nın nitelikleri dikkate alındığında; yapı kayıt belgesine bağlı olarak verilecek kararın, düşme kararı yerine beraat kararı verilmesinde isabet olduğu düşünülebilir. Ancak hukuka aykırı yapı sahibinin ödeme yapmak suretiyle elde edeceği yapı kayıt belgesi, diğer taraftan da yine nev’i şahsına münhasır bir etkin pişmanlık hali olarak kabul edilebilir. Bu etkin pişmanlık hali ile TCK m.184/5’de öngörülen etkin pişmanlık farklıdır. Hukuka uygunluk görüşünün, maddenin düzenleniş şekli itibariyle isabetli olduğu sonucuna varılabilir. Çünkü geçici madde 16’nın 10. fıkrasında; her ne kadar geçici bir yapı kayıt belgesinin varlığından bahsedilse de, Yapı Kayıt Sistemine dahil edilen yapılarla ilgili maliklerin özgür iradeleriyle verecekleri kararla, binalarını yıkmaları anına kadar yapı kayıt belgesine bağlanan binaların hukuka uygunluğu devam edecektir.

Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 10.07.2018 tarihli, 2018/1552 E. ve 2018/2981 K. sayılı kararında; “…imara aykırı ve kaçak yapılar için yapı kayıt belgesi alınarak yapının yeniden yapılmasına veya kentsel dönüşüm uygulamasına kadar geçerli olmak üzere geçici de olsa yasal hale getirilmesi imkanı getirildiğinden maddedeki süre içinde başvurulup gerekli işlemler tamamlanarak yapı kayıt belgesi alınmak suretiyle yapının yasal hale getirilip getirilmediği saptanmak suretiyle…” denilerek, yapı kayıt belgesi alınan taşınmazların hukuka uygun hale geleceği ifade edilmiştir.

Kamuoyunda “imar barışı” adı ile bilinen 7143 sayılı Kanunla İmar Kanunu’na yapılan eklemeden yararlananlar yönünden, imar kirliliğine sebebiyet verme suçunun cezasının tüm sonuçlarıyla kalkacağı, bu nedenle 7143 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten yararlananların aflarının gündeme geleceği ileri sürülebilir. Bunun bir af olmadığı iddia edildiğinde ise; suçun gerçekleşmediği veya yapı kayıt belgesi başvurusu sonrasında alınan belge ile suçun hukuka aykırılık unsurunun oluşmadığı kabul edilecektir.

2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’nda düzenlenen ceza sorumluluğu yönünden ise durum farklılık arz etmekle birlikte, uygulamada imar barışından faydalanılan durumlarda bu Kanun uyarınca gündeme gelen ceza sorumluluğunun akıbetinin ne olacağı konusunda tereddütler yaşandığı görülmektedir.

2863 sayılı Kanun m.65/1’de; tescil edilen sit alanları ve korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlıkları ile korunma alanlarında izin alınmaksızın inşai ve fiziki müdahale yapanların cezalandırılacağı düzenlenmiştir. Bu madde ile cezalandırmaya konu edilen fiilin “izin alınmaksızın” inşai ve fiziki müdahale olduğundan bahisle, imar barışı düzenlemesinin burada tatbik edilemeyeceği ileri sürülebilir. Çünkü imar barışı; İmar Kanunu kapsamında ruhsatsız veya ruhsat ve eklerine aykırı yapıların hukuka uygun hale gelmesine ilişkin olup, imar barışından faydalanılması 2863 sayılı Kanun kapsamına giren taşınmazlarda ilgili koruma kurulundan izin alınmaması yönünden hukuka uygunluk sebebi sayılmayacaktır. Kaldı ki; 2863 sayılı Kanuna tabi alanlarda inşai faaliyet yapılabilmesi, ilgili koruma kurulunun iznine tabi olup, bu izin alınmadan ilgili belediyeden yapı ruhsatı alınması da mümkün gözükmemektedir.

Bu düşüncenin kabul edilemeyeceği, geçici 16. madde incelendiğinde, maddenin 11. fıkrasında hangi hallerde yapı sahibinin imar barışından yararlanamayacağının belirtildiği, bu sınır dışında kalanların, maddede öngörülen yapı kayıt belgesi ile ilgili başvuru yapabileceği, yapı kayıt belgesinin alınması halinde de, öngörülen nev’i şahsına münhasır hukuka uygunluk sebebinin tüm Kanunlar yönünden geçerli olacağı, sonuçta 2863 sayılı Kanuna tabi bir yapının geçici madde 16’dan yararlanıp, yapı kayıt belgesine bağlanması durumunda, 2863 sayılı Kanunun 65. maddesinde tanımlanan hukuka uygunluk sebebinin gündeme geleceği kanaatindeyiz.

.

Prof. Dr. Ersan Şen

Av. Beyza Başer

.

İlgili yazı; 

>> İmar Barışı Sebebiyle Kamu Görevlileri Yargılanabilir mi?
 

(Bu köşe yazısı, sayın Prof. Dr. Ersan ŞEN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)

---------------------------

[1] 3194 sayılı İmar Kanunu geçici m.16’da 31.10.2018 olarak belirlenen başvuru süresi, 31.10.2018 tarihli ve 30581 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 30.10.2018 tarihli ve 257 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile 31.12.2018 tarihine kadar uzatılmıştır. Daha sonra bu süre 31.12.2018 tarihli ve Mükerrer 30642 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 538 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile 30.06.2019 tarihine kadar uzatılmıştır.