Takibin durması ve düşmesi:
Madde 193 – (Değişik: 18/2/1965-538/95 md.) (Değişik: 9/11/1988-3494/39 md.) İflasın açılması, borçlu aleyhinde haciz yoluyla yapılan takiplerle teminat gösterilmesine ilişkin takipleri durdurur.
İflas kararının kesinleşmesi ile bu takipler düşer.
İflasın tasfiyesi müddetince müflise karşı birinci fıkradaki takiplerden hiçbiri yapılamaz.
(Ek: 9/11/1988-3494/39 md.) Rehnin paraya çevrilmesi yoluyla yapılan takiplere iflastan sonra da takip alacaklıları tarafından iflas masasına karşı devam edilir ve satış bedeli 151 inci maddeye göre rehinli alacaklılara paylaştırılır. Artan kısım iflas masasına intikal eder. Şu kadar ki, takip alacaklısı, iflastan önce başlamış olduğu rehnin paraya çevrilmesi yolu ile takipten vazgeçerek, rehnin 185 inci maddeye göre satılmasını isteyebilir.
I.GENEL OLARAK
Borçlu hakkında başlatılan genel haciz yolu ile takipler ile teminat gösterilmesine ilişkin takipler iflasın açılması ile birlikte durmaktadır. Borçlu/müflis hakkında iflasın açılmasına karar verilmesi halinde bundan böyle alacaklılar; ilamlı ve ilamsız haciz yolu ile takipler, kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takipler, genel iflas ve kambiyo senetlerine özgü iflas yolu ile takipler ile teminat gösterilmesine ilişkin takipler ile amme alacaklarının tahsili hakkında 6183 sayılı kanuna göre yapılan takipler durur.
Borçlu hakkında yapılan takibin kesinleşmesinden sonra, alacaklı talebi doğrultusunda aidiyeti borçluya ait olan mallara haciz konmasını isteyebilir. (İ.İ.K 78/1, Ödeme emrindeki müddet geçtikten ve borçlu itiraz etmiş ise itirazı kaldırıldıktan sonra mal beyanını beklemeksizin alacaklı, haciz konmasını isteyebilir. Ancak, alacaklı dilerse haciz talebinde bulunmaksızın Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi üzerinden, bu sisteme entegre bilişim sistemleri vasıtasıyla borçlunun mal, hak veya alacağını sorgulayabilir. Sorgulama sonunda Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi, varsa borçlunun mal, hak veya alacağının mahiyeti ve detayı hakkında bilgi verir ve bu durumda sistem üzerinden de haciz talep edilebilir. Bu takdirde icra dairesi, tespit edilen mal, hak veya alacağı elektronik ortamda haczeder. Sorgulama sonunda edinilen bilgiler hukuka aykırı olarak paylaşılamaz. Sorgulama ve haciz işlemlerinin yürütülebilmesi için kamu kurum veya kuruluşları ile 19/10/2005 tarihli ve 5411 sayılı Bankacılık Kanununun 3 üncü maddesinde tanımlanan kredi kuruluşları ve finansal kuruluşlar, Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi ile kendi sistemleri arasında entegrasyonu sağlar. Sorgulamanın tür, kapsam ve sınırı ile diğer hususlar Adalet Bakanlığınca yürürlüğe konulan yönetmelikle belirlenir.)
Hacze konu taşınır mal; borçlunun zilyetliğinde, üçüncü şahsın elinde yahut borçlu ile üçüncü şahsın birlikte elinde bulunabilir. Buna göre istihkak iddiasının değerlendirildiği hukuk davası sonucunda verilecek kararın hüküm ve sonuç doğurabilmesi için borçlu hakkında açılmış ve kesinleşmiş iflas davasının bulunmaması gerekir.
Borçlu hakkında açılan bir iflas davasının kabulü halinde rehinin paraya çevrilmesi yolu ile başlatılan takipler haricinde borçlu/müflis hakkında yapılan takipler durur. Borçlunun iflasına karar verilmesi kamu düzenine ilişkin olup karardan sonra alacaklıların, icra dairesinin veya icra mahkemesinin borçlunun iflas etmediğini bilip bilmediklerine bakılmaksızın, iflas açıldıktan sonra yapılan icra takip işlemleri geçersizdir.
Yine istihkak iddiası hakkında mahcuz taşınır mallar yönünden verilen kararın bir hüküm ifade etmesi için borçlu hakkında başlatılan takibin ayakta olması gerekmektedir. Başka bir ifadeyle İ.İ.K 193. Madde kapsamında borçlu hakkında iflasın açılması nedeniyle takibin durması ve kararın kesinleşmesi halinde takiplerin düşmesi ile birlikte ortada borçluya yöneltilebilecek bir takip kalmadığından korunabilecekte bir hacizde kalmayacaktır.
Öte yandan iflasın açılması ile birlikte borçlu/müflise ait tüm mallar masaya dahil edileceğinden, müflis alacaklılarının tamamının (İ.İ.K 185-Üzerinde rehin bulunan mallar rehin sahibi alacaklının rüçhan hakkı mahfuz kalmak suretiyle masaya girer ve iflas idaresi tarafından en yakın ve münasip zamanda paraya çevrilip muhafaza ve satış masrafları çıkarıldıktan sonra rehinli alacaklıya hakkı verilir. (Ek cümle: 17/7/2003-4949/51 md.) Ancak, rehin sahibi alacaklı, istediği takdirde iflâstan sonra da masaya karşı rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip yapabilir. Rehinin kıymeti rehinle temin edilen alacağa kafi gelmeyeceği borsa rayiciyle tahakkuk eder ve mürtehin rehnin satılmasını istemezse rehin, masadan muvakkaten çıkarılır. Rehinli alacak sahibi bu işlere ait muamelelerden dolayı icra mahkemesine şikayet hakkını haizdir.) alacağı borçlara yettiği ölçüde masadan karşılanacaktır.
"İflasın açılması, borçlu aleyhindeki haciz yolu ile yapılan takiplerle, teminat gösterilmesine
ilişkin takipleri durdurur. İflas kararının kesinleşmesi ile takipler düşer. İflasın tasfiyesi müddetince müflise karşı yukarıda belirtilen takiplerden hiçbiri yapılamaz." şeklinde düzenlenmiş olup, aynı Kanunun 186. maddesinin 1. fıkrası "ihtiyaten haczedilmiş mallarla iflasın açıldığı zaman paraya çevrilmemiş mahcuz mallar masaya girer" hükmünü içermektedir.
İİK'nın 193. maddesinin 1 ve 2. fıkralarındaki hükümlerin bir sonucu olarak iflas kararı verilmeden önce müflisin mallarına ihtiyaten ya da kesin haciz koydurmuş olan alacaklıların, haczedilen mallar üzerinde bir öncelik hakkı mevcut olmayıp, hacizli malların tamamı hacizden arınmış olarak iflas masasına girmektedir.
İflas küllî (toplu) bir cebrî icra yolu olduğundan ve iflas tasfiyesinde alacaklılar eşit bir şekilde işlem göreceklerinden, artık küllî bir tasfiye olan iflas tasfiyesi sırasında, ferdî icra takiplerine devam edilmesine ve müflise karşı yeni icra takibi yapılmasına olanak ve gerek yoktur. Bundan böyle müflisin alacaklıları, alacaklarını iflas masasına yazdırırlar ve iflas masasının tasfiyesi sonucunda elde edilecek paradan alacaklarını alırlar.
Müflis hakkındaki iflas kararı kesinleşirse, iflasın açılması ile durmuş olan takipler düşer, yani hükümsüz kalır. İflasın kesinleşmesi ile düşen takiplerle ilgili itirazın incelenmesi (İİK m. 169/a, 170) talepleri de düşer. Başka bir anlatımla icra mahkemesi, artık bu talepler hakkında inceleme yapıp karar veremez.
İflasın açılması ile yukarda sayılan takiplerin durması, iflas kararının kesinleşmesi ile düşmesi ve iflas tasfiyesi sırasında müflise karşı yeni bir takip yapılamaması hakkındaki İİK'nın 193. maddesi hükmü kamu düzenine ilişkindir. Bu nedenle, alacaklıların, icra dairesinin veya icra mahkemesinin borçlunun iflas etmediğini bilip bilmediklerine bakılmaksızın, iflas açıldıktan sonra yapılan icra takip işlemleri geçersizdir. Şikâyet edilmese bile, bunu icra dairesi ve icra mahkemesinin kendiliğinden gözetmesi gerekir (Kuru, B.: İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, 2. Baskı, Ankara 2013, s.1223 - Hukuk Genel Kurulu 2017/738 E ve 2019/1220 K.)
II. GÜNCEL YARGI KARARLARI
Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2021/7014 Esas ve 2021/8837 Karar
Yukarıda tarih ve numarası yazılı Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın müddeti içinde temyizen tetkiki davacı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 97/son, aynı Kanunun 18/1. ve 366/1. maddesinin atfıyla 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 369/7. maddesi de gözetildiğinde icra mahkemesinde görülen işler ivedi işlerden sayıldığından temyiz incelemesinin duruşmalı yapılması talebinin oybirliği ile reddine karar verildikten sonra işin esası incelendi:
Dava, üçüncü kişinin İİK'nın 96. vd. maddelerine dayalı istihkak iddiasına ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, borçlu şirket ve üçüncü kişi şirket yönetim kurulu başkanının ... olduğu, devirlere ilişkin ticaret sicil kaydı ve faturaların sunulmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, karar davacı üçüncü kişi vekili tarafından istinaf edilmiştir.
... Bölge Adliye Mahkemesince, devir tarihinde borçlu ve 3. kişi şirket arasında organik bağ bulunduğunun kabulü gerektiği gerekçesi ile başvurunun esastan reddine karar verilmiş; karar, davacı üçüncü kişi vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dosyadaki bilgi ve belgelerden, takip borçlusu şirket hakkında ... 7. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından 7.11.2019 tarihli ve 2017/ 1164 Esas, 2019/1056 sayılı karar ile iflas kararı verildiği, kararın henüz kesinleşmediği anlaşılmıştır.
İflas davasının sonucunda verilecek iflas kararı kesinleştiğinde, borçlu hakkındaki icra takipleri düşeceği için dava konusu haciz de ortadan kalkacak, dolayısıyla dava konusuz kalacağından istihkak davası hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilerek, yargılama giderleri ile maktu karar ve ilam harcının ve nispi vekalet ücretinin davanın açılmasına neden olan tarafa yükletilmesi gerekecektir.(İİK'nin 193/2. maddesi) Bu durumda, iflas kararı, istihkak davasının şartlarına doğrudan etki edeceği için Mahkemece, iflas davasının sonucu bekletici mesele yapılarak oluşacak duruma göre karar verilmesi gerektiğinden kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda gösterilen nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı 6100 sayılı HMK'nin 373/1. maddeleri uyarınca KALDIRILMASINA, İlk Derece Mahkemesi kararının yukarıda belirtilen nedenle BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin de Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 13/10/2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2021/6783 Esas ve 2021/10848 Karar
Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki davacı/3. Kişi tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:
Dava, üçüncü kişinin İİK'nın 96. vd. maddelerine dayalı istihkak iddiasına ilişkindir.
Mahkemece, davacı üçüncü kişi ile borçlu arasında organik bağ olduğu, borçlu ile üçüncü kişinin ünvanlarının benzer olduğu, üçüncü kişinin istihkak iddiasına yönelik yeterli delil sunamadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, karar davacı üçüncü kişi tarafından temyiz edilmiştir.
Dosya kapsamına göre; İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesinin 29.12.2014 tarih, 2014/415 Esas, 2014/559 Karar sayılı kararı ile borçlu Global E Ticaret Bilişim Hizmetleri A.Ş’nin iflasına karar verildiği, kararın 8.9.2015 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır. Bu durumda, Mahkemece, adı geçen borçlu şirket yönünden, İİK'nın 193/2 maddesi uyarınca takibin düştüğü ve hacizlerin kalktığı, dolayısıyla dava konusuz kaldığından, istihkak davası hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilerek yargılama giderleri ile maktu karar ve ilam harcı ile nispi vekalet ücretinin haklılık değerlendirilmesi sonucu davanın açılmasına neden olan tarafa yükletilmesi gerektiğinden kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Davacı üçüncü kişinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK. 366 ve HUMK.’un 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 01/12/2021 gününde oy birliğiyle karar verildi.
Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2019/5233 Esas ve 2021/4581 Karar
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Çorum İcra Hukuk Mahkemesinin 27.02.2018 tarihli ve 2015/584 Esas, 2018/138 Karar sayılı kararıyla davanın reddine karar verilmiş, Mahkeme hükmüne karşı davacı üçüncü kişi vekili vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun esastan reddine şeklinde hüküm kurulmuş olup, bu kez davacı üçüncü kişi vekilinin Bölge Adliye Mahkemesi kararını temyizi üzerine Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü:
Asıl ve birleşen dosyada davacı üçüncü kişi vekili, haciz yapılan yerin müvekkili şirkete ait iş yeri olduğunu, borçlu şirket ile müvekkili arasında organik bağ olmadığını belirterek, davanın kabulünü talep etmiştir.
Asıl ve birleşen dosyada davalı alacaklı vekili, üçüncü kişi şirketin ortak ve temsilcilerinin dava dışı Kral Tarım... Şirketinin çalışanı olduklarını, Kral Tarım.... Şirketinin ortak ve temsilcilerinin ise borçlu şirket ile muvazaalı şekilde devir ve sözleşme yapan kişiler olduğunu belirtilerek, davanın reddini savunmuştur.
İlk Derece Mahkemesince, haciz yapılan iş yerindeki eşyaların vergi levhasında ismi yazılı kişiye ait olduğunu göstermeyeceği, fatura, vergi levhası, adi kira sözleşmesi gibi belgelerin İİK’nin 97/a maddesi uyarınca tek başına borçlu lehine olan mülkiyet karinesinin aksini ispata yeterli olmadığı gerekçesi ile asıl ve birleşen davaların reddine karar verilmiş, karar asıl ve birleşen dosyada davacı üçüncü kişi vekili tarafından istinaf edilmiştir.
Samsun Bölge Adliye Mahkemesince, borçlunun daha önce haciz adresinde üçüncü kişi ile aynı alanda faaliyet gösterdiği, 15.09.2015 tarihli haciz tutanağına göre borçlu şirkete ait birçok evrakın haciz adresinde bulunduğu, davalı borçlu şirket faaliyetine son verdikten sonra, ticari faaliyetine davacı üçüncü kişi üzerinden danışıklı olarak devam ettiği, ispat yükü altında olan üçüncü kişinin karinenin aksini kanıtlamaya elverişli delil sunamadığı gerekçesi başvurunun esastan reddine verilmiş; karar, davacı üçüncü kişi vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, asıl ve birleşen dosyada üçüncü kişinin İİK’nin 96. vd. maddelerine dayalı istihkak iddiasına ilişkindir.
Dosyadaki bilgi ve belgelerden, takip borçlusu şirket hakkında Ankara 14. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından 25.02.2016 tarihli ve 2015/1372 Esas, 2016/99 sayılı karar ile iflas kararı verildiği, kararın 01.07.2020 tarihinde kesinleştiği görülmüştür.
İflas davasının sonucunda verilecek iflas kararı kesinleştiğinde, borçlu hakkındaki icra takipleri düşeceği için dava konusu haciz de ortadan kalkacaktır. (İİK'nin 193/2. maddesi)
Borçlu şirket hakkında verilen iflas kararı, istihkak iddiası hakkında verilen karardan sonra kesinleşmiştir. Bu durumda, Mahkemece, adı geçen borçlu şirket yönünden, İİK'nin 193/2. maddesi uyarınca takibin düştüğü ve hacizlerin kalktığı, dolayısıyla dava konusuz kaldığından, istihkak davası hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilerek, yargılama giderleri ile maktu karar ve ilam harcının ve nispi vekalet ücretinin davanın açılmasına neden olan tarafa yükletilmesi için hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda gösterilen nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı 6100 sayılı HMK'nin 373/1. maddeleri uyarınca KALDIRILMASINA, İlk Derece Mahkemesi kararının yukarıda belirtilen nedenle BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin de Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 01.06.2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2018/13626 Esas ve 2020/3827 Karar
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Bakırköy 6. İcra Hukuk Mahkemesinin 11.01.2018 tarihli ve 2017/478 Esas, 2018/31 Karar sayılı kararıyla davanın reddine karar verilmiş, Mahkeme hükmüne karşı davacı alacaklı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun esastan reddine şeklinde hüküm kurulmuş olup, bu kez davacı alacaklı vekilinin Bölge Adliye Mahkemesi kararını temyizi üzerine Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü:
Davacı alacaklı vekili, borçlu ile üçüncü kişi şirketler arasında organik bağ olduğunu, mahcuzların borçluya ait olduğunu açıklayarak, davanın kabulü ile üçüncü kişinin istihkak iddiasının reddine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı üçüncü kişi vekili, haczedilen malların müvekkiline ait fabrika içerisinde bulunan ve mütemmim cüz niteliğinde bulunan menkuller olduğunu, bu menkullerin fabrikadan ayrı olarak haczinin mümkün olmadığını, haczedilen menkullerin borçlu şirkete ait olmadığını, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, haczin borçlu şirketin ticaret sicilde kayıtlı adresinde yapılmadığı, haciz sırasında borçlu hazır olmadığı gibi borçluya ait herhangi bir belge bulunmadığına göre mülkiyet karinesinin üçüncü kişi lehine olduğu, davalı üçüncü kişi şirket ile borçlu şirket arasında organik bağ bulunduğuna ilişkin delil bulunmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, davacı alacaklı vekilince İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yoluna başvurulmuştur.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesinin 19.7.2018 tarihli ve 2018/ 919 Esas, 2018/ 1901 Karar sayılı kararı ile; ticaret sicil kayıtları, şirketlerin kuruluş tarihi, bilirkişi raporu ve tüm dosya içeriğine göre davacı alacaklı tarafından borçlu şirket ve istihkak iddiasında bulunan şirket arasında organik bağ bulunduğu iddiası ispat edilemediğinden davanın reddine ilişkin mahkeme kararı usul ve yasaya uygun olduğundan istinaf talebinin reddine karar verilmesi üzerine; istinaf kararı davacı alacaklı vekili tarafından bu kez temyiz edilmiştir.
Dava, alacaklının İİK’nin 99. maddesine dayalı istihkak iddiasının reddi talebine ilişkindir.
Dosya içeriği ve UYAP kayıtlarına göre, Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin 17.4.2018 tarih 2018/ 30 Esas, 2018/ 413 Karar sayılı kararı ile borçlu ....Gıda San. Dış. Tic. Ltd.Şti’nin iflasının açıldığı, kararın 8.5.2018 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır.
İflas davasının sonucunda verilecek iflas kararı kesinleştiğinde, borçlu hakkındaki icra takipleri düşeceği için dava konusu haciz de ortadan kalkacaktır. (İİK'nin 193/2. maddesi)
Borçlu şirket hakkında verilen iflas kararı, istihkak iddiası hakkında verilen karardan sonra kesinleşmiştir. Bu durumda, Mahkemece, adı geçen borçlu şirket yönünden, İİK'nin 193/2 maddesi uyarınca takibin düştüğü ve hacizlerin kalktığı, dolayısıyla dava konusuz kaldığından, istihkak davası hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilerek, yargılama giderleri ile maktu karar ve ilam harcının ve nispi vekalet ücretinin davanın açılmasına neden olan tarafa yükletilmesi için hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı 6100 sayılı HMK'nin 373/1. maddeleri uyarınca KALDIRILMASINA, İlk Derece Mahkemesi kararının yukarıda belirtilen nedenle BOZULMASINA, dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin de Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 23.06.2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2018/16228 Esas ve 2020/1904 Karar
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş olup hükmün davalı alacaklı vekili ve davacı üçüncü kişi vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
Davacı üçüncü kişi vekili, müvekkili tarafından borçlu şirketten fatura karşılığı alınan ve kaydı yapılan menkulün borçlu aleyhine yapılan takip nedeniyle haczedildiğini, haczi satış istendikten sonra öğrendiklerini, menkulün Maden Yasası'nın 2. ve 40. maddeleri uyarınca haczedilemeyeceğini belirterek, istihkak davasının kabulüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı alacaklı vekili, davacı ile borçlunun alacaklılardan mal kaçırmak amacıyla muvazalı işlemler yaptıklarını, haczedilen malın borçluya ait tesiste kurulu iken haczedildiğini, borçlu ile davacı arasında ticari işletme devri niteliğinde ilişki bulunduğunu, davanın süresinde açılmadığını belirterek davanın reddine ve davacı aleyhine tazminata karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece yapılan ilk yargılamada, mahcuzların haciz tarihinden önce üçüncü kişi şirket tarafından alındığı ve usulüne uygun tutulan defter kayıtlarına işlendiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı alacaklı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dairemizin 29.01.2015 tarihli ve 2014/13681 Esas, 2015/1801 Karar sayılı ilamıyla borçlu şirket temsilcisinin hacizde hazır bulunmadığı, İİK'nin 103 maddesi uyarınca haciz tutanağının da tebliğ edilmediği gerekçesiyle borçlu davaya dahil edilerek taraf teşkili sağlandıktan sonra borçlunun defterleri de incelenerek üçüncü kişi ile borçlu arasında gerçekleşen satışın gerçek bir satış olup olmadığının tespit edilmesi için karar bozulmuştur.
Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda borçlu şirket davaya dahil edilmiş ve borçlu ile üçüncü kişi arasında muvazaa bulunduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davalı alacaklı vekili ve davacı üçüncü kişi vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, üçüncü kişinin İİK'nin 96. vd. maddelerine dayalı istihkak iddiasına ilişkindir.
1.İstanbul Anadolu 19. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013/375 Esas, 2014/190 Karar sayılı dosyasında borçlu ... İnşaat Malzemeleri Limited Şirketinin iflasının açıldığı ve kararın kesinleştiği anlaşılmıştır.
İflas davasının sonucunda verilecek iflas kararı kesinleştiğinde, borçlu hakkındaki icra takipleri düşeceği için dava konusu haciz de ortadan kalkacaktır. (İİK'nin 193/2. maddesi)
Borçlu şirket hakkında verilen iflas kararı, istihkak iddiası hakkında verilen bozma ilamından sonra kesinleşmiştir.
Bu durumda, Mahkemece, adı geçen borçlu şirket yönünden, İİK'nin 193/2 maddesi uyarınca takibin düştüğü ve hacizlerin kalktığı, dolayısıyla dava konusuz kaldığından, istihkak davası hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilerek, yargılama giderleri ile maktu karar ve ilam harcının ve nispi vekalet ücretinin davanın açılmasına neden olan tarafa yükletilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.
2. Bozma neden ve şekline göre davacı üçüncü kişi ve davalı alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesi gerekli görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün İİK'nin 366 ve 6100 sayılı HMK'nin Geçici 3.maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma neden ve şekline göre tarafların temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, taraflarca İİK'nin 366/3. maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve peşin harcın istek halinde temyiz edenlere ayrı ayrı iadesine 27.02.2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.