İfade soruşturma evresinin en önemli ceza muhakemesi işlemidir. Bu önem iki yönden ortaya çıkmaktadır: Birincisi ifade tutanakları soruşturmaya yön vermekte; delillerin toplanmasına ve değerlendirilmesine yardımcı olmaktadır. İkincisi ise insan hak ve özgürlüklerinin korunması bakımından ifade alma işlemleri hassasiyet arz etmektedir. İşkence ve kötü muamele gibi yollara genellikle şüpheliyi konuşturmak veya suçunu ikrar ettirmek için başvurulduğu düşünüldüğünde; gerçeğe aykırı beyanların tutanaklara geçirilmesi ve neticede masum insanların mahkum olması söz konusu olabilir. İşte bu nedenlerle Ceza Muhakemesi Kanunu ifade alma prosedürünü çok sıkı kurallara bağlamış ve kuralların ihlal edilmesi durumunda ifadeyi geçersiz saymıştır.
5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu adli soruşturma sürecinin usule ilişkin işlemlerinin düzenleme altına alındığı temel normlardan birisidir. Bu kanunda ifade alma ''Şüphelinin kolluk görevlileri veya Cumhuriyet savcısı tarafından soruşturma konusu suçla ilgili olarak dinlenmesi'' şeklinde tanımlanmıştır. Ceza Muhakemesi Kanununa ek olarak çeşitli kanun (2559 sayılı Polis Vazife Ve Salȃhiyet Kanunu vb.) ve yönetmelikler (Adlî ve Önleme Aramaları Yönetmeliği vb.) dahil olmak üzere normatif düzenlemeler yargılanma sürecinin evreleri olan soruşturma kovuşturma ve kanun yolları sürecine dair usulleri belirlemektedir. Elbette bu hususta birincil kaynak 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunudur. Kanun 160. Maddesinde "Cumhuriyet savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlar." denilerek soruşturma evresinin başlamasına işaret edilmiş, devamındaki 161. Maddede "Cumhuriyet savcısı, doğrudan doğruya veya emrindeki adlî kolluk görevlileri aracılığı ile her türlü araştırmayı yapabilir; yukarıdaki maddede yazılı sonuçlara varmak için bütün kamu görevlilerinden her türlü bilgiyi isteyebilir." denilmiştir.
İhbar veya şikayet üzerine suçun işlendiği izlenimi veren hali öğrenen Cumhuriyet Savcısının kolluk kuvvetlerine verdiği ilk talimatlardan birisi var ise müşteki, bilgi sahibi (tanık) ve şüpheli ifadesinin alınması ve sair delillerin toplanmasıdır. İfade alma işlemi Ceza Muhakemesi Kanun'unun "tanımlar" başlıklı 2-g maddesinde şüphelinin kolluk görevlileri veya Cumhuriyet savcısı tarafından soruşturma konusu suçla ilgili olarak dinlenmesi şeklinde tanımlanmıştır. Madde metninden de anlaşılacağı üzere ifade alma işlemi kolluk görevlileri yahut Cumhuriyet savcıları tarafından yerine getirilmektedir. Ancak uygulamada iş yoğunluğu, savcı sayısının azlığı gibi sebeplerle ifade alma işlemi çoğunlukla kolluk tarafından yapılmaktadır. Polis ve Jandarma görevlileri ifade alma işlemi bakımından yetkili olmakla birlikte 5271 sayılı CMK md. 161/’de yer alan, “Adlî kolluk görevlileri, elkoydukları olayları, yakalanan kişiler ile uygulanan tedbirleri emrinde çalıştıkları Cumhuriyet savcısına derhâl bildirmek ve bu Cumhuriyet savcısının adliyeye ilişkin bütün emirlerini gecikmeksizin yerine getirmekle yükümlüdür.” hükmü gereğince savcının emri olmaksızın ifade alamazlar. Aynı sonuca Yakalama, Gözaltına Alma ve İfade Alma Yönetmeliği md.1’de yer alan “Bu Yönetmeliğin amacı, bütün adlî kolluk görevlileriile gerektiğinde veya Cumhuriyet savcısının talebi üzerine adlî kolluk görevini ifa eden diğer kolluk görevlilerinin, Cumhuriyet savcılarının bilgi ve emirleri doğrultusunda yürütecekleri adlî soruşturma sırasında kolluk tarafından gerçekleştirilen yakalama, gözaltına alma, muhafaza altına alma ve ifade alma işlemlerinin yürütülmesinde uyulacak usul ve esasları düzenlemektir.” hükmünden hareketle de ulaşmak mümkündür. Ancak bu durum beraberinde pek çok sorunu da getirmektedir.
Ceza muhakemesinde şüphelinin irade özgürlüğünün müdahaleye en açık olduğu bu nedenle de yaşamsal öneme sahip olduğu evre, soruşturmadır. Bu süreçte, kolluk tarafından gerçekleştirilen kimi işlemlerde onun iradesi aleyhine meydana gelen ihlaller, bazı durumlarda sanık hakkında verilecek hükmün maddi gerçekle bağdaşmayacak şekilde tesis edilmesine neden olacaktır.
Soruşturma evresinin en önemli işlemlerinden birisi, şüphelinin ifadesinin alınması ve sorgusunun gerçekleştirilmesidir. Her iki işlemle de, bir yönüyle şüpheliye kendini savunma imkânı getirilirken diğer yönüyle de maddi gerçeğin ortaya çıkarılmasına hizmet edilmektedir. Şüpheli bu şekilde yapmış olduğu açıklamalar ile soruşturma ve kovuşturma evresini yönlendirmekte, delillerin belirlenip değerlendirilmesine yardımcı olmaktadır.
Uzun süredir hukuk camiasında konuşulan ve tartışılan Cumhuriyet Savcılarının görev yerinin karakol mu yoksa adliye mi olduğu tartışması ile ilgili bir durum olan ifade alma işlemlerinin kolluk tarafından yapılması soruşturma evresinin ilk işlemi olduğundan soruşturma çoğu zaman bu ifadelere göre şekillenmekte suçun vasıf ve mahiyetinin ilk planda tespit ve tayininde önem arz etmekte ve devamındaki soruşturma işlemleri kollukta alınan ifadeye göre yapılmaktadır. Ancak, ülkemizde kolluk personelinin ifade alma işlemi hususunda ne kadar bilgi birikimine, tecrübeye ve liyakate sahip olduğu tartışmalıdır. Alınan pek çok ifade CMK'nın 148. Maddesinde düzenlenen yasak usullere göre alınmakta, özellikle müdafii bulunmayan ifade alımlarında yasak usulde ifade alındığının denetimi ve sonrasında ispatı neredeyse imkansız olmaktadır.
İfade alma işleminin belki de en temel esası ifadenin, ifade sahibinin özellikle şüphelinin özgür iradesine dayanmasıdır. Kolluk personelinin, ifade alma işlemi öncesine "ön görüşme" "mülakat" gibi kanuni dayanağı olmayan ve hukuki geçerliliği tartışmalı uygulamalarla şüpheliyi ifade öncesinde manevi anlamda etkilemekte ve kimliğine ilişkin sorulan sorular dışında doğru olarak cevaplandırma yükümlülüğü olmayan şüpheliye manevi baskı altında ifade ifade vermeye mecbur bırakmaktadır. Hatta kolluk kuvvetlerinin soruşturmaya konu olaya dair hukuki yorum ve kanaat belirterek, şüpheliyi yanlış yönlendirebilmektedir. Bu durum sonrasında çelişkili ifadeler verildiği gerekçesi ile mahkeme tarafından beyanlara itibar edilmemesi sonucunu doğurmaktadır. Kolluğun ifade alma işleminde önce şüpheliyle ön görüşme- mülakat adı altında yapmış olduğu bu görüşme Ceza Muhakemesi Kanununun 148/5. Maddesinde hüküm altına alınmış olan ''Şüphelinin aynı olayla ilgili olarak yeniden ifadesinin alınması ihtiyacı ortaya çıktığında, bu işlem ancak Cumhuriyet savcısı tarafından yapılabilir.'' hükmüne de açıkça aykırılık teşkil etmektedir. Hukuki dayanaktan yoksun bu uygulama nedeniyle şüpheli aynı hukuki vakıaya ilişkin olarak kolluk huzurunda ikinci kez beyanda bulunmak zorunda bırakılmaktadır.
Uygulamada en çok karşılaşılan durum olduğu için üzerinde durmak gerektiğini düşündüğüm kolluk personelinin mülakat tutanağı altında tuttuğu tutanakların hükme esas alınması ve hukuki geçerliliği yukarıda da ifade edildiği üzere tartışmalıdır. Yargıtay 13. Ceza Dairesi’nin 28.11.2008 tarihli, 5917/17025 sayılı kararında; “Sanık hakkında kurulan mahkumiyet hükmüne esas alınan 24.05.2008 tarihli, emniyette hazırlanan tutanağın, her ne kadar üzerinde sanık müdafiinin imzası bulunsa da, sanıkla yapılan mülakat adı verilen ve kanunda yer alan hakları hatırlatılmadan yapılan ön görüşmenin tutanak altına alınmış hali olduğu, sanığın daha sonra resmi ifade alma işlemine geçildiğinde susma hakkını kullandığı ve savcılıkta ifade vermek istediğini belirttiği, savcılık ifadesinde de suçu inkar ettiği ve tutanağı kabul etmediği anlaşılmakla, 5271 sayılı CMK’nın 147. maddesinde aranan şartları taşımayan ve hukuka aykırı bir ifade alma usulüyle elde edilen delile dayanılarak, aynı Kanun’un 148/4. maddesi de gözetilerek, sanığın beraati yerine mahkumiyetine hükmedilmesi;” bozma gerekçesi yapılmıştır.
Ceza Mukamesi Kanunun 147. Maddesinde düzenleme altına alınan şartları sağlamayan ifade almanın hukuka uygun delil olarak değerlendirilemeyeceği açıktır. Aksi kabul ve uygulama “İfade Alma Ve Sorguda Yasak Usuller” başlıklı CMK'nin 148. Maddesinde belirtilen ''Yasak usullerle elde edilen ifadeler rıza ile verilmiş olsa da delil olarak değerlendirilemez. Yasak usullerle elde edilen ifadeler rıza ile verilmiş olsa da delil olarak değerlendirilemez.'' hükümlerine açıkça aykırılık teşkil edeceği açıktır. Hukuka uygun yol ve yöntemlerle elde edilmeyen ifade dahil hiçbir delilin hükme esas alınması hukuken mümkün değildir. Ancak Cumhuriyet Savcısı hazır olmaksızın alınan ifade işlemleri daha en başında tabiri caiz ise ilk düğmenin yanlış iliklenmesine sebebiyet vermektedir.
Kolluk kuvvetlerinin suçun unsurlarına dair bilgisinin eksikliğine bağlı olarak, suçun unsuruna etki eden esaslı unsurları dikkate almaması, şüphelinin toplanmasını istediği delillerin ifade tutanağına geçirilmeyerek soruşturmanın genişletilmesinin önüne geçilmesi, şüpheliye hakları tam ve gerektiği gibi hatırlatılmadan ifade alınması gibi durumlar ifade işleminin Cumhuriyet Savcısı olmadan yapılmasının olumsuz sonuçlarından sadece bir kaçıdır. Bu duruma bağlı olarak kovuşturma evresinde, soruşturma evresinde verdiği ifade ile çelişki olduğu hatırlatılarak sanığın yeniden beyanı alınmak istendiğinde kendisine soru yöneltilen pek çok sanık, "karakolda söylemiştim", "karakolda ifadem eksik ve/veya yanlış yazılmış" gibi beyanlarda bulunmaktadır. Örneğin, müşteki beyanının aksini ortaya koyabilecek tanığı bulunan şüpheli bu hususu belirtse de karakol ifadesinde tanığın ismine yer verilmemekte buna bağlı olarak soruşturma aşamasında tanık dinlememekte ve kovuşturma evresinde dinlense de hazırlık ifadesi olmadığı gerekçesi ile beyanı hükme esas alınmamaktadır.
Kolluk kuvvetlerinin CMK m.164/2. Maddesi uyarınca soruşturma işlemleri, Cumhuriyet savcısının emir ve talimatları doğrultusunda öncelikle adlî kolluğa yaptırılmakta ise de adlî kolluk görevlileri, Cumhuriyet savcısının adlî görevlere ilişkin emirlerini yerine getirirken yaşanan aksaklık ve eksiklikler adil yargılanma hakkının sürecin en başında sekteye uğramasına sebebiyet vermektedir.
İfade alma işleminin kolluk tarafından yapılmasının pek çok sakıncasına yer verdiğimiz bu yazıda uygulamada ortaya çıkan ve adil yargılanma hakkının ihlali sonucuna kadar uzanan sorunun ifade alma işleminin münhasıran Cumhuriyet Savcısına verilmesi ile çözüme kavuşacağını düşünmekteyiz.
Av. Yasir DİKMEN