Türkiye’de önemli toplumsal olaylar olduğunda veya kamuoyunun tepkisini çeken vahşi cinayetler işlendiğinde siyasi iktidar temsilcileri, milliyetçi parti liderleri ve sosyal medya kullanıcıları tarafından ölüm cezası ve idam sıklıkla gündeme getirilmektedir. Son günlerde ölüm cezasının geri getirilmesi tekrar tartışılan bir konu olmuştur.
Osmanlı İmparatorluğu döneminde yaygın bir uygulama olan idam cezası Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşundan sonra da uygulanmaya devam etmiştir. İdam cezası, Türk Ceza Kanunu'nun ilk kabul edildiği 1926 yılından itibaren yasal bir ceza türü olarak kullanıldı.
1960 yılında gerçekleşen askeri darbe sonrası idam cezası, daha sık kullanılmaya başladı. 1970'lerin sonlarında ise idam cezası, siyasi suçlar başta olmak üzere çeşitli suçlar için sık sık verilen bir ceza haline geldi.
Peki, idam cezası ne zaman kaldırıldı?
1999 yılında Abdullah Öcalan, Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından yakalanarak Türkiye'ye getirildi. Öcalan, terör örgütü PKK'nın lideriydi ve Türk adalet sistemi tarafından yargılanarak idam cezasına çarptırıldı. Ancak, Türkiye, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne taraf olduğu için idam cezasını kaldırmak zorundaydı. Bu nedenle, Türkiye'de idam cezası uygulanması yasaklandı. Nasıl mı?
Türkiye'de idam cezası, 1984'ten bu yana uygulanmadığı gibi 2004'te kaldırılmıştır. Ölüm/idam cezası ile ilgili olarak önce 7 Mayıs 2004 tarih ve 5170 sayılı Kanun ile Anayasa’dan ölüm cezaları ile ilgili maddeler çıkarılmış, 14 Temmuz 2004 tarih ve 5218 sayılı Kanunla da Türk Ceza Kanunu'ndan ölüm cezaları ile ilgili maddeler çıkarılmış, böylece ölüm cezası Türk Hukuku'ndan tamamen kaldırılmıştır.
Türkiye’ de 40 yıl önce son kez bir idam cezasının infazı gerçekleşti. Takvim yaprakları 25 Ekim 1984 gecesini gösterdiğinde Burdur Kapalı Cezaevi avlusunda asılan Sarı Durak kod adlı yasadışı devrimci Yol militanı Hıdır Aslan kayıtlara Türkiye’ de idam edilen son kişi olarak geçmiştir.
Türkiye'de idam cezası geri getirilebilir mi?
Öncelikle; başbakanların, bakanların, devrimci öğrenci gençlik liderlerinin ve daha birçok insanın ölüm cezası verilerek haksız yere idam edildiği bir ülkede ölüm cezasını tekrar geri getirmeye kalkışmanın gerek ulusal gerekse uluslararası açıdan ağır hukuksal ve siyasal sonuçlarının olacağını öngörmek gerekir.
Şöyle ki; Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne (AİHS) Ek 6 No’lu ölüm cezasının kaldırılmasına dair protokol, Türkiye tarafından 26.06.2003 tarihli 4913 Sayılı ölüm cezasını ortadan kaldıran Kanunla kabul edilmiş ve Resmi Gazete’nin 01.07.2003 tarihli sayısında yayımlanmıştır. Protokol Bakanlar Kurulu’nun 15/08/2003 tarih ve 2003/6069 sayılı kararı ile onaylanmıştır. Protokol onay belgesinin Avrupa Konseyi genel Sekreterliğine depo edilmesiyle Türkiye bakımından 01/12/2003 tarihinden itibaren yürürlük kazanmıştır.
Türkiye AİHS’e Ek 13 numaralı Protokol’ün de tarafıdır. Türkiye, bu Protokol ile ilgili 16/10/2005 Tarih ve 5409 Sayılı “İnsan Haklarını ve Temel Özgürlükleri Koruma Sözleşmesine Ek, Ölüm Cezasının Her Koşulda Kaldırılmasına Dair 13 No’lu Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun” u çıkarmıştır, Bakanlar Kurulunun 17/11/2005 tarih ve 2005/96849 sayılı kararı ile bu protokolün onaylanması kararlaştırılmıştır. Türkiye bakımından 13 No’lu Protokol 01/06/2006 tarihinden itibaren yürürlük kazanmış ve şöyledir:
Madde 1.Ölüm cezasının kaldırılması
Ölüm cezası kaldırılmıştır. Hiç kimse ölüm cezasına çarptırılmayacaktır ya da bu cezası infaz edilmeyecektir.
Bu Protokollerin yanı sıra, Türkiye, Birleşmiş Milletler Medeni ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesi’ne ek ölüm cezasının kaldırılmasını amaçlayan ihtiyari 2 No’lu İhtiyari Protokol’ü 3 Şubat 2004 tarihinde imzalamıştır. İhtiyari Protokol’ün onaylanması, 1 Mart 2006 tarih ve 5468 sayılı Kanunla uygun bulunmuştur. Bakanlar Kurulu 19 Haziran 2006 tarih ve 2006/10692 sayılı kararı ile İhtiyari Protokol’ün onaylanmasını kararlaştırmıştır. İlgili Bakanlar Kurulu kararı ve İhtiyari Protokol’ün resmi Türkçe çevirisi 5 Ağustos 2006 tarih ve 26250 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır. İhtiyari Protokol, Türkiye bakımından 24 Ekim 2006 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
Birleşmiş Milletler ve Avrupa Konseyi insan hakları sisteminin en temel protokollerini onaylayan Türkiye’ nin, bu protokollerden geri dönmesi demek insan hakları sisteminin dışına çıkmak ve uluslararası alanda kötü bir örnek durumuna gelmek demektir. Uluslararası hukukta “sözleşmeye bağlılık ilkesi” en temel ilkelerden biridir. Bu ilkeden dönülemez.
Avrupa Birliğinin en önemli temel şartlarından da birisi olan ölüm cezasının kaldırılması konusunda geriye düşmek Türkiye için ağır siyasal, ekonomik, hukuksal, kültürel ve sosyolojik sonuçlar doğuracaktır.
Sonuç olarak Türkiye ölüm cezasını mevzuatından çıkarmıştır ve Anayasa’sına göre bir daha asla geri getiremez. Kaldı ki; onaylanan sözleşmelerden ve protokollerden çıkmanın da mümkün olmadığını belirtmek isteriz.
Her şeye rağmen unutulmamalıdır ki; Türkiye’de insan hakları ve demokrasi mücadelesi yürütenler ölüm cezasının geri getirilmesine kararlı biçimde karşı çıkacaklardır. Haksız yere ölüm cezası verilerek idam edilen merhum Başbakan Adnan Menderes’ in siyasal takipçisi olduğunu ifade eden sayın Cumhurbaşkanı’mız Recep Tayyip Erdoğan da Türk Hukuk tarihine kara harflerle yazılacak hatalarla dolu Balyoz, Ergenekon gibi kumpas davaları hafızamızdaki yerlerini korurken ölüm cezasını tekrar geri getirmeye yönelik tartışmalara prim vermeyecektir.
Av. Egemen GÜRSES