İCRA VE İFLAS KANUNU ANLAMINDA ŞİKAYET YARGILAMASINDA DOSYANIN İŞLEMDEN KALDIRILIP KALDIRILAMAYACAĞININ DEĞERLENDİRİLMESİ

Abone Ol

I. GENEL OLARAK:

Şikayet kurumu, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunumuzun 16. ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir.

Şikayet kurumu, genel olarak, İcra ve İflas Dairelerinin bu anlamda, icra dairelerinin, iflas dairelerinin, iflas idaresinin, iflas bürosunun, konkordato komiserinin gibi organların kanuna, hadiseye aykırı işlem yapması veya hakkı sebepsiz sürüncemede bırakması, hakkı yerine getirmemesi ya da kamu düzenine aykırılık oluşturabilecek nitelikte işlem yapması halinde, alacaklı, borçlu veya hukuki menfaati olan her bir kişi kural olarak kanuna aykırı veya hadiseye aykırı işlem tesis edildiği hallerde  bu durumun öğrenildiği hallerde öğrenme tarihinden itibaren istisnai olarak bu nitelikte işlemin, ilanı veya tebliği ya da olayın gerçekleşmesi anından itibaren 7 günlük süre içerisinde diğer hallerde ise süresiz olarak icra mahkemesine başvurmuş olduğu, icra mahkemesinin yapmış olduğu inceleme sonucunda söz konusu organlar tarafından yapılan işlemin kanuna aykırı olması nedeniyle iptaline veya duruma göre düzeltilmesine ya da hakkın sebepsiz sürüncemede bırakılması yahut hakkın yerine getirilmemesi halinde söz konusu hakkında yerine getirilmesinin emrine dair karar verdiği bir hukuki çare olarak tanımlanmaktadır.  

Şikayet kurumun hukuki niteliği hakkında doktrinde çeşitli görüşler ileri sürülmektedir:

Kuru ’ya göre, “İcra ve iflas dairelerinin, kanuna aykırı olan ve hadiseye uygun bulunmayan işlemlerinin iptali veya düzeltilmesi veya yerine getirilmeyen veya sebepsiz sürüncemede bırakılan bir hakkın yerine getirilmesi için başvurulan kendine özgü bir kanun yoludur”[1]

Pekcanıtez-Simil’e göre; “Şikâyet icra takibinin taraflarına veya hukuki yararı bulunan diğer kişilere tanınmış ve bu yolla icra ve iflas dairelerinin (veya diğer icra organlarının) kanuna ve olaya uygun olmayan işlemlerinin iptalini veya düzeltilmesi ya da yapmadıkları veya geciktirdikleri işlemlerin yapılmasını sağlayan hukuki çaredir”[2]

Muşul’a göre; “Cüz’i icrada şikâyet, icra dairesinin işlemleri aleyhine, kanunda öngörülen sebeplere dayanarak işlemin iptal edilmesi veya düzeltilmesi ya da yapılmayan işlemin yapılmasının sağlanması için, o icra dairesinin bağlı olduğu icra mahkemesine (icra hukuk mahkemesine) belirli şartlarla başvurabilme imkanının takibin taraflarına ve/veya hukuki menfaati bulunan ilgililerine tanındığı, kendine has özellikleri olan bir takip hukuku müessesidir”[3].

Yargıtay’a 12. Hukuk Dairesine göre, şikayet, dava olmayıp kendine özgü bir kanun yoludur: “Şikayet, icra (ve iflas) dairelerinin kanuna aykırı olan veya hadiseye uygun bulunmayan işlemlerinin düzeltilmesi veya yerine getirilmeyen veya sebepsiz sürüncemede bırakılan bir hakkın yerine getirilmesi için başvurulan bir kanun yoludur. Şikayet ve şartları İİK.nun 16.maddesinde düzenlenmiştir. Şikayet, icra ve iflas dairelerinin işlemlerine karşı başvurulan kendine özgü bir kanun yolu olup, bir dava değildir. Bu nedenle şikayette davacı ve davalı terimlerinin yeri yoktur. Şikayette iki taraf vardır: 1)Şikayet eden, 2)Şikayet olunan (karşı taraf).İcra müdürünün bir işleminden zarar gördüğünü bildiren her ilgili, o işlem hakkında şikayet yoluna başvurabilir. Başka bir deyimle, icra müdürünün bir işlemini, yukarıda belirtilen dört sebepten birine dayanarak iptal ettirmek veya düzelttirmekte hukuki menfaati (yararı) bulunan herkes, şikayette bulunabilir. Bir kimsenin, bir işlemin iptal edilmesinde veya düzeltilmesinde, korunmaya değer bir menfaati (yararı) vardır diyebilmek için o işlemin doğrudan doğruya kendi hukuki durumuna ilişkin olması ve zararının bulunması gerekir. Şu halde şikayet hakkı, şikayet konusu işlemin iptal ettirilmesinde hukuken korunmaya değer bir menfaati (yararı) olan alacaklı, borçlu ve üçüncü kişilere aittir (Pr.Dr.Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, Kasım 2004 baskı-sh.99).”(Yargıtay 12. Hukuk Dairesi,2011/24972 E. ,2012/12081 K.); Ayrıca benzer kararlar için bakınız: (Yargıtay 12. Hukuk Dairesi, 2016/12565 E. ,  2016/16991 K.); (Yargıtay 12. Hukuk Dairesi, 2011/18846 E. ,2012/4456 K.)

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu bir kararında 12. Hukuk Dairesi Kararının aksine, şikayetin kendine özgü hukuki bir çare olduğunu, dava veya gerçek anlamda kanun yolu olmadığı belirtmiştir: “Şikayet icra ve iflas hukukunda düzenlenmiş, kendisine özgü hukuki bir çaredir. Şikayet kendisine özgü bir yol olup bir dava ve gerçek anlamda bir kanun yolu değildir. Şikayet, icra takibinin taraflarına veya hukuki yararı bulunan diğer kişilere tanınmış ve bu yolla icra ve iflas dairelerinin (veya diğer icra organlarının) kanuna veya olaya uygun olmayan işlemlerinin iptalini veya düzeltilmesini ya da yapmadıkları veya geciktirdikleri işlemlerin yapılmasını sağlayan hukuki bir çaredir(Prof. Dr. Hakan Pekcanıtez/Prof. Dr. Oğuz Atalay/Prof. Dr. Meral Sungurtekin Özkan/Prof. Dr. Muhammet Özekes; İcra ve İflas Hukuku, 11. Bası, Ankara, 2013, s.125 vd.”( Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 2015/1881 E. ,2015/2705 K.)

Görüldüğü üzere, şikayet kurumunun hukuki niteliği öğretide farklı farklı şekillerde tanımlanmaktadır. Bizlerde hukuki çare görüşüne katılmaktayız. Zira, şikayet kurumunun yargılama usulleri, yapısı, muhtevası, doğurmuş olduğu hukuksal sonuçlar, ispat kuralları gibi hususlar gözetildiğinde bu kurumun dava veya kanun yolu niteliğinde olmadığı; hukuksal bir çare niteliğinde olduğu görülecektir.

Şikayet kurumunun genel olarak tanımlanması ve hukuki niteliği hakkında açıklamalara yer verdikten sonra bir hususa da değinmekte fayda vardır. Alacaklı veya borçlu yahut hukuki yararı bulunan üçüncü kişinin icra ve iflas organlarını yapmış olduğu kanuna aykırı işlem veya hakkın sebepsiz sürünceme de bırakması ya da hakkı yerine getirmemiş olması halinde bu husus hakkında şikayet yoluna başvurmuş olması halinde icra muamelelerini durdurmaz. Ancak şikayet yoluna başvuran alacaklı, borçlu veya hukuki yararı olan üçüncü kişilerin şikayet dilekçesinde icra muamelelerinin tedbiren durdurulması talebinde bulunması gerekmektedir. İcra mahkemesi de, şikayette bulunan tarafın tedbir talebini dilekçesinde açıklamaları ve şikayet dilekçesinin ekine eklemiş olduğu bilgi veya belgelerden haklı görürse icra takibinin tedbiren durdurulmasına karar verebilir. Bu durum hakimin kendi takdirindedir. Mutlak surette tedbir kararı vereceği şeklinde yorumlamamak gerekir.

II. DOSYANIN İŞLEMDEN KALDIRILMASININ ŞİKAYET KURUMU BAĞLAMINDA DEĞERLENDİRİLMESİ:

Yazılı yargılama usulünün uygulandığı davalarda, usulüne uygun şekilde davet edilmiş olan taraflar, duruşmaya gelmedikleri veya gelip de davayı takip etmeyeceklerini bildirdikleri takdirde dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilir(HMK m.150/1)

 Usulüne uygun şekilde davet edilmiş olan taraflardan biri duruşmaya gelir, diğeri gelmezse, gelen tarafın talebi üzerine, yargılamaya gelmeyen tarafın yokluğunda devam edilir veya dosya işlemden kaldırılır. Geçerli bir özrü olmaksızın duruşmaya gelmeyen taraf, yokluğunda yapılan işlemlere itiraz edemez(HMK m. 150/2).

Aynı şekilde, Duruşma gününün belli edilmesi için tarafların başvurması gereken hâllerde gün tespit ettirilmemişse, son işlem tarihinden başlayarak bir ay geçmekle dosya işlemden kaldırılır. Dosyası işlemden kaldırılmış olan dava, işlemden kaldırıldığı tarihten başlayarak üç ay içinde taraflardan birinin dilekçe ile başvurusu üzerine yenilenebilir. Yenileme dilekçesi, duruşma gün, saat ve yeri ile birlikte taraflara tebliğ edilir. Dosyanın işlemden kaldırıldığı tarihten başlayarak bir ay geçtikten sonra yenileme talebinde bulunulursa, yeniden harç alınır, bu harç yenileyen tarafça ödenir ve karşı tarafa yüklenemez. Bu şekilde harç verilerek yenilenen dava, eski davanın devamı sayılır( HMK m.150/4).

Dosyanın işlemden kaldırılması tarihinden itibaren 3 aylık süre zarfında yargılamanın taraflarınca yenilenmemesi halinde 3 aylık sürenin bitimi sonrası dava açılmamış sayılır(HMK m.150/5).

Ve yine, yazılı yargılama usulünde dava dosyası ancak iki defa dosya işlemden kaldırılabilir. Aksine durumda yani 3. Defada dava açılmamış sayılır yaptırımı karşılaşılır(HMK m.150/6).

Basit yargılama usulünün uygulandığı davalarda, işlemden kaldırılmasına karar verilmiş olan dosya, yenilenmesinden sonra takipsiz bırakılırsa, dava açılmamış sayılır( HMK m.320/4).Görüldüğü üzere, basit yargılama usulünün uygulandığı davalarda, yazılı yargılama usulünün uygulandığı davalardan farklı olarak dosya ancak bir defa takipsiz bırakılabilir. Bunun haricinde dosyanın takipsiz bırakılması mümkün değildir. Aksine durumda dava açılmamış sayılır. Eş söyleyişle, basit yargılama usulünün uygulandığı dava ve işlerde, dava dosyası 2. Kez takipsiz bırakılacak olursa o durumda dava açılmamış sayılır. Bu durum basit yargılama usulünün uygulandığı davaların ivedi davalardan olup; bir an evvel görülüp karara bağlanması gerektiğinin doğal bir sonucudur.

Yazılı ve Basit yargılama usulünün uygulandığı davalarda dosyanın işlemden kaldırılmasına dair genel itibariyle açıklamalarda bulunduktan sonra şimdi şikayet kurumu hakkındaki dosyanın işlemden kaldırılıp kaldırılamayacağı hususu üzerinde duracağız.

Şikayet kurumunda, dosyanın işlemden kaldırılıp kaldırılmayacağı hususunda İcra ve İflas Kanunumuzun “yargılama usulleri” kenar başlıklı 18. Maddesinin 17.07.2003 tarihli ve 4949 sayılı yasanın 4. Maddesi ile değişik 3. Fıkrasının 1. Cümlesinde şu şekilde hüküm altına alınmıştır: “Aksine hüküm bulunmayan hâllerde icra mahkemesi, şikâyet konusu işlemi yapan icra dairesinin açıklama yapmasına ve duruşma yapılmasına gerek  olup  olmadığını  takdir eder; duruşma yapılmasını uygun gördüğü takdirde ilgilileri en kısa zamanda duruşmaya çağırır ve gelmeseler bile gereken kararı verir”.

Bu hükümden yola çıkarak, alacaklı, borçlu veya hukuki menfaati bulunan her bir kişinin icra ve iflas organlarının kanuna aykırı olarak yapmış olduğu veya sebepsiz sürüncemede bırakmış olduğu işlemleri aleyhine icra mahkemesi nezdinde şikayet yoluna başvurması halinde, taraflar gelmese dahi icra mahkemesi dosyayı işlemden kaldırmayacak tam aksine tarafların yokluğunda şikayet konusu hakkında menfi veya müsbet karar vermesi gerekecektir. Aksine durum bir bozma nedenidir. Nitekim yargıtayın görüşü de bu yöndedir:

“DAVA : Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi E. G. tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü: KARAR : Borçlu vekili, ödeme emri tebliğinin vekil yerine asile yapıldığından usulüne uygun olmayıp ödeme emrinin iptalini, takibe konu çekin, takip sırasında, zamanaşımına uğradığından takibin iptalini talep etmiş, Mahkemece, borçlunun istemlerinin incelenmesi amacıyla duruşma açılıp, davanın takip edilmemesi nedeniyle HMK 150/1 maddesi gereği davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiştir.

Usulsüz tebligat yapıldığına ve takip sırasında çekin zamanaşımına uğradığına yönelik iddialar “şikayet” niteliğindedir.

İİK'nun 18/3 maddesi; “aksine hüküm bulunmayan hallerde icra mahkemesi, şikayet konusu işlemi yapan icra dairesinin açıklama yapmasına ve duruşma yapılmasına gerek olup olmadığını takdir eder; duruşma yapılmasını uygun gördüğü takdirde ilgilileri en kısa zamanda duruşmaya çağırır ve gelmeseler bile gereken kararı verir” hükmünü içermektedir.

Şikayetçi borçlu vekilinin geçerli bir mazeret bildirmemiş ve duruşmaya gelmemiş olması, HMK’nın 150/1. maddesine göre dosyanın işlemden kaldırılmasını ve sonuçta 150/4 maddesi uyarınca davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesini gerektirmez. Mahkemece, talep içerikleri nazara alındığında, İİK'nun 18/3.maddesine göre, taraflar gelmeseler bile inceleme yapılıp şikayetin sonuçlandırılması gerekirken, olayda uygulama yeri olmayan gerekçe ile HMK’nin 150/4. maddesine göre davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi isabetsizdir.

SONUÇ : Borçlunun temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK. 366 ve HUMK.’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 18.03.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.”( YARGITAY 12. HUKUK DAİRESİ,E. 2013/565, K. 2013/9895 T. 18.03.2013)Benzer kararlar için ayrıca bakınız: Yargıtay 12. Hukuk Dairesi, 2016/26784 E. , 2018/381 K.; Yargıtay 12. Hukuk Dairesi, 2017/4203 E.  ,2018/6957 K.; Yargıtay 12. Hukuk Dairesi, 2020/7784 E. ,  2020/10285 K.

III. SONUÇ:

Alacaklı, borçlu veya Hukuki menfaati bulunan her bir kişinin icra ve iflas organlarının kanuna veya kamu düzenine aykırı olarak yapmış olduğu ya da sebepsiz sürüncemede bırakmış olduğu işlemleri aleyhine icra mahkemesi nezdinde şikayet yoluna başvurması halinde, taraflar gelmese dahi icra mahkemesi dosyayı işlemden kaldırmayacak tam aksine tarafların yokluğunda şikayet konusu hakkında karar verecektir.

-----------------

[1] Kuru, Baki;  İcra ve İflâs Hukuku El Kitabı. Ankara: Adalet Yayınevi, 2013, s.103; Yılmaztekin, Ahmet Ertan. "İcra-İflas Hukukunda Şikayet Sebepleri ve Süresi " s. 471

[2] Pekcanıtez ve Simil, İcra- İflâs Hukukunda Şikâyet, s. 49; Yılmaztekin s. 471

[3] Muşul, Timuçin;  İcra ve İflas Hukukunda; Şikâyet, Ankara: Adalet Yayınevi, 2018, s.55; Yılmaztekin s. 472