KONU
Anayasa Mahkemesi 29/11/2022 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanan, 2017/35282 nolu başvuru hakkında 10/02/2022 tarihinde verdiği bir kararda, kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla yapılan icra takibine yönelik şikâyete ilişkin yapılan yargılamadan alacaklının haberdar edilmemesi nedeniyle mahkeme hakkının ihlal edildiği iddiasını incelemiştir.
OLAYLAR
Başvurucu şirket ile tadilat işlerini yaptığı taraf arasında borcun ödenmesi hususunda ihtilaf ortaya çıkmıştır. Başvurucu borcun ödenmediğini iddia etmiş; borçlular ise borcu ödediklerini, senetleri almadıklarını, borcun ibra edildiğini ileri sürmüşlerdir.
Başvurucu İcra Müdürlüğünde kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla icra takipleri başlatmış, borçlular ise, takiplere dayanak senetlerin onaylı suretlerinin gönderilmediğini, tebligatların usulsüz olduğunu belirterek takiplerin iptali talebiyle İcra Hukuk Mahkemesine iki ayrı şikâyette bulunmuşlardır. Şikâyet dilekçelerinin başvurucuya tebliğ edildiğine ilişkin herhangi bir bilgi ve belge bulunmamaktadır.
İcra Hukuk Mahkemesi; dosya üzerinden yaptığı inceleme sonucunda verdiği kesin kararlarında, takiplerin iptaline ve başvurucu aleyhine her dosya için ayrı ayrı vekâlet ücreti ile ayrı ayrı yargılama giderine hükmetmiştir. Mahkeme gerekçeli kararlarında; keşide yeri unsuru bulunmayan dayanak belgelerin bono olarak kabul edilemeyeceğini, Türk Ticaret Kanunu'nun 776. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (f) bendinde öngörülen koşulu taşımayan belgelere dayanılarak borçlu hakkında kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takip yapılmasının mümkün olmadığını, ayrıca, takibe dayanak senetlerde düzenleme yeri belirtilmediği gibi düzenleyenin adının yanında da herhangi bir idari birim yazılı olmadığı için söz konusu belgelerin kambiyo senedi vasfı taşımadığını belirtmiştir. Kesin olarak verilen bu kararlar Anayasa Mahkemesi önünde bireysel başvuruya konu edilmiştir.
ANAYASA MAHKEMESİNİN DEĞERLENDİRMESİ
Anayasa Mahkemesi, başvuru konusu olayda başvurucunun kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla İcra Müdürlüğü nezdinde takip başlattığını, takip borçlusu tarafından takibin iptali talebiyle yapılan şikâyetle ilgili olarak İcra Hukuk Mahkemesinin şikâyet dilekçelerini başvurucuya tebliğ etmeden ve söz konusu şikâyetlerle ilgili savunmalarını almadan dosya üzerinden inceleme yaptığını ve takibe dayanak senetlerin kambiyo vasfını taşımadığı gerekçesiyle takiplerin iptaline kesin olarak karar verdiğini belirtmiştir.
Anayasa Mahkemesine göre, başvurucu, şikâyet dilekçesinin tebliğ edilmemesi nedeniyle dilekçe içeriğinden haberdar olamamış; bu nedenle esasa ilişkin beyan ve itirazlarını sunma hakkından yoksun bırakılmıştır. Ayrıca İcra Hukuk Mahkemesi kararının kesin olması nedeniyle söz konusu eksikliğin sonraki aşamalarda giderilmesi de mümkün olmamıştır. Bunun sonucu olarak başvurucu yönünden, yargısal fonksiyonun gerçek anlamda yerine getirilmesi için zorunlu olan iddiaya karşı savunma hakkının tanındığı taraflarca sunulan deliller çerçevesinde uyuşmazlığın karara bağlandığı bir yargısal süreç yaşanmamıştır.
Bu değerlendirmeleri yapan Anayasa Mahkemesi, davadan (şikâyetten) haberdar edilmeyerek uyuşmazlığa katılımının sağlanmaması nedeniyle mahkeme hakkından yoksun bırakılan başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkeme hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.
SONUÇ VE DEĞERLENDİRME
Mahkeme Hakkının İhlali Yönünden,
Mahkeme hakkı, kişilerin haklarında açılan davadan haberdar edilmelerini ve yargısal sürece katılımlarının sağlanmasını gerekli kılar. Hakkında dava açılan bir kişinin dava ile ilgili beyan, savunma ve delillerini sunma hakkının sağlanmaması mahkemeye erişim sorununu ortaya çıkarır. Buna göre, yargısal süreçten usulüne uygun bir şekilde haberdar edilerek iddialara ilişkin beyan, savunma ve delillerini sunma imkânı tanınmayan bir kişi için gerçek anlamda uyuşmazlığın mahkeme önüne getirildiğinden bahsedilemez.
Uyuşmazlık mahkemece karara bağlanırken, davalı tarafın yargılamaya katılımı ihmal edilerek iddia/savunma kurgusu oluşturulmadan davanın sonuçlandırması hâlinde gerçek anlamda bir yargılama yapıldığından bahsedilemeyecektir.
Başvuru konusu olayda İcra Hukuk Mahkemesince davalardan (şikayetlerden) başvurucunun haberdar edilmemesi nedeniyle iddia/savunma kurgusu oluşturulmadan uyuşmazlığın sonuca bağlandığı görülmektedir. Dolayısıyla başvurucu uyuşmazlık ile ilgili beyan, savunma ve delillerini sunma imkânı bulamamıştır.
Öte yandan, İcra Hukuk Mahkemesi tarafından verilen kararın kesin olması nedeniyle, istinaf ve temyiz incelemesine tabi olmayan söz konusu yargılama nedeniyle başvurucunun sonraki bir aşamada uyuşmazlık ile ilgili beyan, savunma ve delillerini sunma imkânı da olmamıştır.
Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde; davanın asıl süjelerinden biri olan başvurucunun davaya etkin olarak katılımının sağlanmaması, dava ile ilgili beyan, savunma ve delillerini sunma imkânı sağlanmaması nedeniyle mahkeme hakkının ihlal edildiğine karar verilmiştir.
İcra ve İflas Hukuku yönünden,
İcra ve iflas kanunu kapsamında müdürlükçe verilen kararlardaki yeknesaklığın sağlanabilmesi adına İ.İ.K 16 ve devamı maddelerinde şikâyet ve şartları ile şikâyet üzerine yapılacak muamelelerin ne olduğu ile son olarak yargılama usulleri düzenleme altına alınmıştır.
Bu kanuni düzenlemeler çerçevesinde bir icra dairesi işlemine karşı yapılan şikâyetin nasıl değerlendirilmesi gerektiği hususuna, duruşma yapılıp yapılmaması gerektiğine icra hakimliği tarafından takdir olunur. Kamu düzenini ilgilendiren bir uyuşmazlığın icra mahkemesinde dava edilmesi halinde icra hukuk mahkemesi hâkimi tarafından taraflar dinlenmeksizin dosya üzerinden yapılacak inceleme ile şikayet konusu işlem hakkında karar verilebilir.
Öte yandan Anayasa Mahkemesi önüne gelen uyuşmazlığın değerlendirilmesinde alacaklı tarafından borçlu hakkında kambiyo senetleri özgü haciz yolu ile bonoya dayalı alacak hakkında takip başlatılmıştır. İcra ve iflas kanunu 167 ve devamı maddelerinde kambiyo senetleri hakkında hususi takip usullerini düzenleme altına almıştır. Ne var ki takibin kabulü şartları başlığı altında düzenleme altına alınan ilk fıkrasında; alacağı çek, poliçe veya emre muharrer senete müstenit olan alacaklı, alacak rehinle temin edilmiş olsa bile, bu bölümdeki hususi usullere göre haciz yolu ile veya borçlu iflasa tabi şahıslardan ise iflas yolu ile takipte bulunabileceğini düzenlemiştir.
Bir kıymetli evrağın bono sayılabilmesi için üzerinde hangi unsurların yer alması gerektiğine T.T.K 776 maddesinde açıkça bahsedilmiştir ne var ki düzenlemenin bir sonraki maddesinde; İkinci ilâ dördüncü fıkralarda yazılı hâller saklı kalmak üzere, 776 ncı maddede gösterilen unsurlardan birini içermeyen senedin bono sayılmayacağını düzenleme altına almıştır. (T.T.K 777/1)
O halde açıkça Türk Ticaret Kanunu 776 maddesinde bononun unsurlarının belirlendiği üzere senet metninde var olmayan ve bono olarak hukuken kabul edilmesi mümkün olmayan bir evrağa dayanarak icra dairesince İ.İ.K 167 ve devamı maddelerine göre kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takip yapılamayacaktır. Nitekim icra memuru tarafından kendisine sunulan evrakın kambiyo niteliğinde olup olmadığı, bononun esaslı unsurları dikkate alınarak gerekli özellikleri barındırmayan evraka dayalı olarak kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takip yapılamayacak olmasına rağmen kanuni düzenlemeleri aşarak icra dairesinin borçluya örnek 10 ödeme emri düzenleyip göndermesi doğru değildir. İcra memuru bu durumu resen gözetmesi gerektiği gibi icra hâkimi de önüne gelen uyuşmazlıkta kambiyo senedi sayılamayacak bir evrağa dayanılarak borçlu hakkında kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takip başlatılması kamu düzenine aykırı olduğundan duruşma açmaksızın dosya üzerinden yapılacak inceleme doğrultusunda takibin iptaline karar verilmesi isabetlidir.
Borçlunun kambiyo hukuku bakımından şikâyeti,
Madde 170/a – (Ek: 18/2/1965-538/85 md.) Borçlu, alacaklının bu fasıl hükümlerine göre takip hakkı olmadığını 168 inci maddenin 3’üncü bendine göre şikâyet yolu ile ileri sürebilir. İcra mahkemesi müddetinde yapılan şikâyet veya itiraz dolayısıyla, usulü dairesinde kendisine intikal eden işlerde takibin müstenidi olan kambiyo senedinin bu vasfı haiz olmadığı veya alacaklının kambiyo hukuku mucibince takip hakkına sahip bulunmadığı hususlarını re’sen nazara alarak bu fasla göre yapılan takibi iptal edebilir.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun yargılama usulleri başlıklı 18.maddesi aşağıdaki gibidir
Madde 18 – (Değişik: 18/2/1965-538/11 md.)
(Değişik birinci fıkra: 2/7/2012-6352/6 md.) İcra mahkemesine arz edilen hususlar ivedi işlerden sayılır ve bu işlerde basit yargılama usulü uygulanır.
Şu kadar ki, talep ve cevaplar dilekçe ile olabileceği gibi icra mahkemesine ifade zapt ettirmek suretiyle de olur.
(Değişik üçüncü fıkra: 17/7/2003-4949/4 md.) Aksine hüküm bulunmayan hâllerde icra mahkemesi, şikâyet konusu işlemi yapan icra dairesinin açıklama yapmasına ve duruşma yapılmasına gerek olup olmadığını takdir eder; duruşma yapılmasını uygun gördüğü takdirde ilgilileri en kısa zamanda duruşmaya çağırır ve gelmeseler bile gereken kararı verir. Duruşma yapılmayan işlerde icra mahkemesi, işin kendisine geldiği tarihten itibaren en geç on gün içinde kararını verir. Duruşmalar, ancak zorunluluk hâlinde ve otuz günü geçmemek üzere ertelenebilir.
Aynı Kanun’un 4.maddesi ise şu şekildedir.
Madde 4 – (Değişik: 3/7/1940-3890/1 md.)
(Değişik birinci fıkra: 17/7/2003-4949/1 md.) İcra ve iflâs dairelerinin muamelelerine karşı yapılan şikâyetlerle itirazların incelenmesi icra mahkemesi hâkimi yahut kanun gereğince bu görev kendisine verilmiş olan hâkim tarafından yapılır. İş durumunun gerekli kıldığı yerlerde Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun olumlu görüşü ile Adalet Bakanlığınca icra mahkemesinin birden fazla dairesi kurulabilir. Bu durumda icra mahkemesi daireleri numaralandırılır. İcra mahkemesinin birden fazla dairesi bulunan yerlerde iş dağılımı ve buna ilişkin esaslar, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca belirlenir. Her icra mahkemesi hâkimi, kendisine Adlî Yargı Adalet Komisyonu Başkanlığınca dönüşümlü olarak bağlanan icra ve iflâs dairelerinin muamelelerine yönelik şikâyetleri ve itirazları inceler, icra daireleri başkanlığı kurulmayan yerlerde bu dairelerin gözetim ve denetimlerini yapar, idarî işlerine bakar.
İcra ve İflas Yasası’nın yukarıda zikredilen maddeleri ile Anayasa Mahkemesi’nin kararları birlikte değerlendirildiğinde;
İcra mahkemeleri özel mahkemeler olup icra ve iflas yasasından kaynaklanan takip hukukuna ilişkin ihtilafları çözmek maksadıyla kurulmuş yargı mercii olduğu, kendisine intikal eden işlerde basit yargılama usulüne göre ivedi olarak karar verebilme niteliğine haiz mahkemelerdir.
Bu noktadan hareketle icra mahkemesine intikal eden işlerin durumuna göre hâkim, tarafların beyanlarını alabileceği gibi almaya gerek duymadan da karar verebileceği dolasıyla aleyhine kambiyo senedine istinaden takip başlatılan borçlunun icra mahkemesine başvuruda bulunması halinde hâkim duruşma açmaksızın veya tarafların beyanına başvurmaksızın veya icra dairesinde konu hakkında açıklama yapmasını istemeksizin karar vermesi mümkündür.
Son olarak alacaklının elinde kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile takip yapılamayacak bir evrakın olduğu icra hukuk mahkemesi kararı ile tespit edilse bile aynı alacak hakkında alacaklının borçluya karşı genel mahkemede alacak davası açmasının önüne engel teşkil edecek bir düzenleme bulunmamaktadır. İcra mahkemesinin bu yöndeki kararlarının maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmeyeceği, alacaklının alacağını tahsil etme imkanının devam ettiği dolayısıyla adil yargılama hakkının tümüyle elinden alınmadığının değerlendirilmesi gerekir.