Bir icra takibinin kesinleşmesinden sonra ve satış talebinden önce borçluya borcunu taksitle ödeme imkanı sağlanabilmektedir. Bu husus İcra İflas Kanununun 111. Maddesinde düzenlenmiştir;
“Borçlu alacaklının satış talebinden evvel borcunu muntazam taksitlerle ödemeği taahüt eder ve birinci taksiti de derhal verirse icra muamelesi durur.
Şukadar ki borçlunun kafi miktar malı haczedilmiş bulunması ve her taksitin borcun dörtte biri miktarından aşağı olmaması ve nihayet aydan aya verilmesi ve müddetin üç aydan fazla olmaması şarttır.
(Ek fıkra: 9/11/1988-3494/13 md.; Değişik üçüncü fıkra: 17/7/2003-4949/26 md.) Borçlu ile alacaklının borcun taksitlendirilmesi için icra dairesinde yapacakları sözleşme veya sözleşmelerin devamı süresince 106 ve 150/e maddelerindeki süreler işlemez. Ancak bu sözleşme veya sözleşmelerin toplam süresinin on yılı aşması hâlinde, aştığı tarihten itibaren süreler kaldığı yerden işlemeye başlar.
(Değişik fıkra: 9/11/1988-3494/13 md.) Taksitlerden biri zamanında verilmezse icra muamelesi ve süreler kaldığı yerden devam eder.
(Ek fıkra:24/11/2021-7343/11 md.) Borçlunun borcunu muntazam taksitlerle ödemeyi taahhüdü veya alacaklı ile borçlunun hacizden önce ya da hacizden sonra borcun taksitlendirilmesi için yapacakları sözleşme nedeniyle icra dairesinde düzenlenecek tutanak veya kâğıt, damga vergisinden istisnadır”
1) Borcun Taksitle Ödenmesi
Borçlu icra takibinin kesinleşmesinin ardından borcunu taksitle ödeme imkanına sahip olabilecektir. Bu taksitle ödeme imkanı taksitle ödeme sözleşmesi ve taksitle ödeme taahhüdü olarak iki şekilde gerçekleşebilir.
a) Taksitle Ödeme Sözleşmesi: Borcun taksitle ödenmesi sözleşmesinde alacaklı ve borçlu anlaşarak; borcun serbestçe belirledikleri miktarda taksitle ödenmesini kararlaştırabilir. [1] Taksitle ödeme sözleşmesinin içeriğinin İİK md.111’deki şartlara uygun olması koşulu bulunmamaktadır. Taksitle ödeme sözleşmesi hacizden önce veya sonraki süreçte yapılabilir. Hacizden önceki süreçte icra borcunun taksitlendirilmesi alacaklının rızasına bağlıdır.[2] Taksitle ödeme sözleşmesinin geçerli olabilmesi için icra müdürlüğü vasıtasıyla yapılması gerekmektedir. [3]
Esasen kanunda hacizden önce yapılacak taksitle ödeme sözleşmesine yönelik bir açıklık yoktur. Ancak; İİK md. 78 ve 340. Maddeleri dikkate alındığında hacizden önce taksitle ödeme sözleşmesinin yapılabileceği sonucuna ulaşılacaktır.
Ayrıca; belirtmek gerekir ki; haciz öncesi ve sonrasında yapılan borcun taksitlendirilmesine ilişkin sözleşmeler aynı şekil ve şartlarda kurulur. Haciz öncesi ve sonrası sözleşmeleri ayıran tek husus icra takip sürecindeki aşamalarıdır. [4]
Borçlu ve alacaklı arasında düzenlenen sözleşme iki şekilde düzenlenebilir;
1) İlk olasılıkta; alacaklı ile borçlu taksitli ödemeye iradelerini beyan eder, buna dair icap ve kabul beyanları usulüne uygun olarak icra dairesinde tutanağa geçirilir ve taksitle ödemeye yönelik anlaşma sağlanır. Diğer bir ihtimalde ise borçlu icra dairesine taksitle ödeme teklifini alacaklıya bildirilmesi için icra dairesine sunar. Borçlu tarafından sunulan bu teklife dair muhtıra alacaklıya tebliğ edilir. [5] Alacaklı teklifi kabul ettiğini icra dairesine bildirirse buna ilişkin kabul muhtırası borçluya tebliğ edilir ve borcun taksitle ödenmesine dair sözleşme kurulmuş olur.
2) İkinci olasılıkta; alacaklı haciz için borçlunun adresine gittiğinde borçlu taksit ile ödeme teklifinde bulunabilir şayet alacaklı bu teklifi kabul ederse, icra müdürü tarafından teklif kabul beyanları ve taksitle ödeme teklif şartları tutanağa geçirilir ve imzalanır.
b) Taksitle Ödeme Taahhüdü: Alacaklının kabulüne gerek kalmaksızın borçlunun tek taraflı beyanı ile borcu taksitle ödeyebilmesi ve takibi durdurabilmesi İİK md. 111 ‘deki şartlara bağlıdır. Bu şartların gerçekleşip gerçekleşmediğini icra memuru gözetir. Hükümde geçen şartlara uygun bir taksitle ödeme taahhüdü söz konusu ise icra memurunun takdir yetkisi bulunmamaktadır. Söz konusu şartlar şunlardır;
1) Borçlunun alacaklının satış talebinden önce taksitle ödeme taahhüdünde bulunması
2) Borçlunun borcu karşılamaya yetecek kadar malının haczedilmiş olması
3) Her taksitin borcun dörtte birinden az olmayacak şekilde aydan aya ve en geç üç ay içerisinde ödenecek şekilde düzenlenmesi
4) İlk taksitin derhal ödenmiş olması
Borçlunun taahhüdün sonuçları ile bağlı tutulabilmesi için; taahhüt miktarı belirli olmalıdır. Taahhüt miktarında; toplam borç miktarının yanı sıra, işleyen ve işleyecek faizlerin , vekalet ücreti, icra harç ve giderlerinin de dikkate alınması gerekmektedir. yani ödenmesi gereken borç tüm ferileri ve takip giderleri ile birlikte hesaplanarak taksitler belirlenmelidir. [6] Yargıtay içtihatlarına göre de; asıl borcun yanında işlemiş ve işleyecek faizler, masraflar ve tür fer’inin taahhütte açıkça belirtilmesi gerekmektedir. Aksi takdirde geçerli bir taahhütten söz edilemeyecektir.
Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin, 2021/1774 E, 2021/2315 K sayılı kararında; “09/08/2019 tarihli taahhütnamede taahhüt tarihinden taksitlerin tamamının ödeneceği tarihe kadar işleyecek faizini 3.868,72 Türk lirası olarak gösterildiği ancak takip tarihinden taahhüt tarihine kadar işlemiş faiz hususunda açıklık bulunmadığı, işlemiş ve işleyecek faiz miktarlarının ayrı ayrı hesaplanarak gösterilmediği gibi alacaklının takip tarihinden taahhüt tarihine işlemiş faizden feragat beyanının da yer almadığı ve bu nedenlerle işleyen ve işleyecek faiz miktarının taahhüt tutanağında ayrı ayrı gösterilmemesi nedeniyle belirsizlik bulunduğu ayrıca borçlu tarafından ödenmesi gereken tahsil ve başvuru harçlarının da taahhüt tutanağında gösterilmediğinden taahhüdün geçerli olmadığı anlaşılmakla” şeklinde ifade edilmiştir.
Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin, 2025/3627 E, 2025/4577 K; “Dosya kapsamına göre, 2004 sayılı Kanun'un 340. maddesi gereğince taahhüdü ihlal suçunun oluşması için taahhüt tutanağında toplam borç miktarının, işleyen ve işleyecek faizin, vekâlet ücreti, icra harç ve giderlerinin birlikte belirlenerek borçlunun taahhüdüne esas olan miktarın açıkça gösterilmesi gerektiği halde, Lüleburgaz 2. İcra Müdürlüğünün 2019/7781 Esas sayılı takip dosyasında mevcut 02/07/2021 tarihli ödeme taahhüdünde tebligat gideri ve peşin harcın ayrı ayrı rakamsal olarak gösterilmediği gibi \"masraf miktarı\" başlığı ile gösterilen 96,90 Türk lirası giderin hangi masraf kalemini kapsadığının belirtilmediği, bu nedenle taahhüdün geçerli olmadığı anlaşılmakla,” şeklindedir.
Son olarak; geçerli bir taahhüdün veya sözleşmenin varlığı halinde icra takibinin durmasının yanında; İİK md. 106 ve 150/e maddelerinde yazılı satış isteme süreleri işlemez. Ancak bu sözleşme veya sözleşmelerin toplam süresinin on yılı aşması hâlinde, aştığı tarihten itibaren süreler kaldığı yerden işlemeye başlar. Borçlu tarafından taksitlerden biri zamanında ödenmezse icra takibi ve süreler kaldığı yerden devam eder.
2) Taksitle Ödeme Taahhüdü Borcu Kabul Niteliğinde Midir?
Borcun taksitle ödenmesi taahhüdünün tek başına borcu kabul anlamına gelip gelmediği özellikle menfi tespit ve istirdat davaları açısından önem kazanmaktadır. Zira; bir kısım Yargıtay içtihatlarına göre; taksitle ödeme taahhüdünün borcu kabul anlamına geldiği, icra tehdidi ve baskısından söz edilemeyeceği ve bu sebeple; menfi tespit ve istirdat davası reddi gerektiği yönündedir. Örneğin;
Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin, 2016/3186 E, 2016/8697 K sayılı kararına göre; “Yargılama sırasında alınan 23.05.2014 tarihli bilirkişi raporu ile dava konusu senetlerdeki imzanın davacı borçluya ait olmadığı saptanmış ise de, davacı-borçlu, icra müdürlüğünce düzenlenen, 29.11.2010 tarihli tutanak ile takibe konu borcu kabul ve ödeme taahhüdünde bulunmuştur. Davacının borcu kabul beyanının yer aldığı tutanak, borçluya ödeme emrinin tebliğinden sonra düzenlenmiş olup somut olayda ihtiyati hacizlerde olduğu gibi icra tehdidi ve manevi baskıdan söz edilemez. Bir başka anlatımla borcu kabul eden davacının daha sonra kabul ettiği borçla ilgili senetlerdeki imzayı inkar ederek menfi tespit davası açması çelişkili davranışta bulunma yasağına aykırı olduğundan dinlenemez.”
Ancak somut olaya göre değerlendirme yapılması ve davaya konu icra dosyasının incelenmesi gerektiği yönünde ve aksi yönde kararlar da mevcut olmakla birlikte; öğretide sırf taksitle ödeme taahhüdünün bulunmasının borcu kabul anlamını taşımadığı yönünde görüşler de bulunmaktadır. Söz konusu Yargıtay içtihatları;
Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 2009/13912 E, 2009/22043 K; “Borçlu adresine menkul haczi için gidilmesi sonucu düzenlenen 18.06.2008 tarihli haciz tutanağında borçlunun ödeme taahhüdünde bulunduğu anlaşılmaktadır. Borçlunun açıkça bir kabul beyanı bulunmayıp, menkul haczi sırasında ve haciz baskısı altında yapılan ödeme taahhüdü borcun kabulü olarak değerlendirilemez.”
Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 2015/9051 E, 2016/1288 K; “Davaya konu .... İcra Müdürlüğü'nün 2009/6309 sayılı icra takip dosyasındaki alacak ile ilgili herhangi bir inceleme yapılmamış ve raporda yer verilmemiştir. Mahkeme gerekçesinde de .... İcra Müdürlüğü'nün 2009/6309 sayılı icra dosyası ile birlikte borcun kabul edildiği belirtilmiş ise de, söz konusu icra dosyasında borcun yapılandırıldığı ve takside bağlandığının belirtilmiş olduğu, bu durumda mahkemece davacının rapora itirazları da dikkate alınarak, banka kayıt ve defterlerinin yerinde incelettirilmek suretiyle bankacılık konusunda uzman 3 kişilik bilirkişi heyetinden her iki icra takip dosyasındaki alacakla ilgili olarak, davacının taksitlendirme ve ödeme iddiaları da dikkate alınarak yapılacak inceleme sonucu denetime elverişli ve gerekçeli rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken bu yönde hiçbir araştırma ve inceleme yapılmaksızın yetersiz ve eksik bilirkişi raporuna dayanılarak karar verilmesi doğru olmamış, kararın bozulması gerekmiştir.”
3) Taahhüt Veya Sözleşmenin İhlali
Borçlunun taksitle ödeme taahhüdüne veya sözleşmesine aykırı davranması ve örneğin taksitlerden birini ödememesi durumunda İİK md. 111/4 gereği icra takibi ve süreler kaldığı yerden devam eder. Taksitle ödeme sözleşmesi hacizden önce yapıldıysa da; sözleşmenin yapıldığı tarih ile ihlal edildiği tarih arası hesaba katılmaz ve haciz isteme süresi bu tarihten sonra işlemeye başlar.
Öte yandan taahhüt ve sözleşmenin ihlali İİK md. 340 kapsamında suç teşkil etmektedir. “111 inci madde mucibince veya alacaklının muvafakati ile icra dairesinde kararlaştırılan borcu ödeme şartını, makbul bir sebep olmaksızın ihlal eden borçlunun, alacaklının şikâyeti üzerine, üç aya kadar tazyik hapsine karar verilir. Hapsin tatbikine başlandıktan sonra borçlu borcun tamamını veya o tarihe kadar icra veznesine yatırmak zorunda olduğu meblağı öderse tahliye edilir; ödemelerini tekrar keserse, hakkında tazyik hapsine yeniden karar verilir. Ancak, bir borçtan dolayı tazyik hapsinin süresi üç ayı geçemez”
Taahhüdü ihlal suçunun oluşabilmesi için; geçerli bir sebep olmaksızın borçlunun taahhüdü ihlal etmiş olması gerekmektedir. Ancak borçlunun cezalandırılması; alacaklının taahhüt veya sözleşmenin ihlal edildiğini öğrenmesinden itibaren 3 ay ve her halde 1 yıl içinde şikayet etmesine bağlıdır. Borçlunun sözleşmeyi ihlal suçunu işlediği sabit hale gelirse borçlu hakkında 3 aya kadar tazyik hapsine karar verilecektir. Ayrıca altına çizmek gerekir ki; hapsin tatbikine başlandıktan sonra borçlu borcunu öderse tahliye edilir.
Borçlunun taahhüdü ihlal suçunu işlediğinden bahsedebilmek için; geçerli bir sözleşme ve taahhüt olmalıdır. Yani usule uygun düzenlenmiş; örneğin işlemiş ve işleyecek faizleri, icra dosya masraf, vekalet ücreti ve borcun fer’ilerini açıkça gösterecek, taksit tarih ve miktarları belirli olacak şekilde imza altına alınmış bir taahhüt söz konusu olmalıdır. Yargıtay içtihatlarına göre; bu koşulları içermeyen taahhüde dayalı olarak tazyik hapsine hükmedilemez.
Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin , 2025/3015 E, 225/3863 K. sayılı kararında; “Dosya kapsamına göre, 2004 sayılı Kanun'un 340. maddesi gereğince taahhüdü ihlal suçunun oluşması için taahhüt tutanağında toplam borç miktarının, işleyen ve işleyecek faizin, vekalet ücreti, icra harç ve giderlerinin birlikte belirlenerek borçlunun taahhüdüne esas olan miktarın açıkça gösterilmesi gerekmesi karşısında, 10/02/2021 tarihinde alınan taahhütnamede, işleyen ve işleyecek faizin, vekalet ücreti ve icra harç masraflarının açıkça gösterilmediği, bu nedenle borçlu tarafından verilen taahhüdün geçerli olmadığı anlaşılmakla, sanığın üzerine atılı suçun unsurlarının oluşmaması nedeniyle beraatine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden” şeklinde açıklanmıştır.
Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin, 2021/6626 E, 2021/ 8398 K sayılı kararına göre; “Dosya kapsamına göre, 2004 sayılı Kanun'un 340. maddesi gereğince taahhüdü ihlal suçunun oluşması için taahhüt tutanağında toplam borç miktarının, işleyen ve işleyecek faizin, vekalet ücreti, icra harç ve giderlerinin birlikte belirlenerek borçlunun taahhüdüne esas olan miktarın açıkça gösterilmesi gerekmesi karşısında, 31/10/2017 tarihinde alınan taahhütnamede, icra gideri olmadığı halde baro pulu ücretinin gider olarak gösterildiği, bu nedenle borçlu tarafından verilen taahhüdün geçerli olmadığı anlaşılmakla, sanığın üzerine atılı suçun unsurlarının oluşmaması nedeniyle itirazın kabulüne karar verilmesi gerektiği gözetilmeden”
Taahhüdü veya sözleşmeyi ihlal durumunda; borçlu birden fazla kez tazyik hapsi ile cezalandırılmaz. Yani borçlu ikinci taksiti ödemediğinde; örneğin üçüncü ve dördüncü taksitler içinde ayrı ayrı cezalandırılamaz. [7]
Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin, 2021/927 E, 2021/2316 K. sayılı kararında; “Borçlu hakkında taahhüdü ihlâl suçundan açılan davalarda, yukarıda anılan Ceza Genel Kurulu Kararında belirtildiği üzere, aynı borçtan dolayı en çok 3 aya kadar hapsen tazyik kararı verilebileceği, her bir taksit için ayrı ayrı olmak üzere 3 aya kadar hapsen tazyik kararı verilemeyeceği gözetilmeden ve önceden verilen hapsen tazyik kararının infaz edilip edilmediği araştırılmaksızın, yazılı şekilde sanığın mahkûmiyetine karar verilmesinde isabet görülmediği” şeklinde açıklanmıştır.
Sonuç: kesinleşen bir icra takibinin akabinde borçluya İİK md.111’deki koşullar sağlandığı takdirde borcunu taksitle ödeme imkanı sağlanmaktadır. Alacaklı ile yapılan taksitle ödeme sözleşmesi yahut taksitle ödeme taahhütü ile icra takibi durmaktadır. Ancak taahhüt ve sözleşmenin ihlali halinde ise icra takibi kaldığı yerden devam etmektedir. Taksitle ödeme sözleşmesi yahut taahhüdünün borcu kabul anlamını taşıyıp taşımadığı hususu tartışmalıdır. Kanaatimce borcu kabul niteliğinde değildir. Zira borçlu icra tehdidi altında kendisine sağlanan bir ödeme kolaylığını kullanabilmelidir. Ancak Yargıtayın borcu kabul niteliği taşıdığı ve menfi tespit ve istirdat davası açılamayacağı yönünde kararları mevcuttur. Son olarak ödeme taahhüdü veya sözleşmesini ihlal durumunda alacaklının şikayeti üzerine; icra mahkemesinde koşulları varsa borçlu hakkında tazyik hapsine hükmedilebilecektir.
------------
[1] Çiğdem Yazıcı, Hacizden Sonra Borcun Taksitle Ödenmesi Taahhüdü, TBB Dergisi, 2021, syf:110;
[2] Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 23.05.2016 T, 2016/13051 E, 2016/14390 K
[3] Emrah Kızılhisar, “Borcun Taksitle Ödenmesine Yönelik Taahhüt ve Sözleşmeler İle Hükümleri”, Yüksek Lisans Tezi, Akdeniz Üniversitesi, 2014, syf 50-51
[4] Emrah Kızılhisar, “Borcun Taksitle Ödenmesine Yönelik Taahhüt ve Sözleşmeler İle Hükümleri”, Yüksek Lisans Tezi, Akdeniz Üniversitesi, 2014, syf 43- 55
[5] Emrah Kızılhisar, “Borcun Taksitle Ödenmesine Yönelik Taahhüt ve Sözleşmeler İle Hükümleri”, Yüksek Lisans Tezi, Akdeniz Üniversitesi, 2014, syf 43; Berkin, s. 310
[6] Çiğdem Yazıcı, Hacizden Sonra Borcun Taksitle Ödenmesi Taahhüdü, TBB Dergisi, 2021, syf:115-128
[7] Çiğdem Yazıcı, Hacizden Sonra Borcun Taksitle Ödenmesi Taahhüdü, TBB Dergisi, 2021, syf:140