HUZUR DERSLERİ: Maskem yok ki…

Abone Ol

Biraz korunmak, biraz saklanmak, daha sağ ve salim yaşamak… Bu yüzden, duvarlar örüyoruz hayatımızın önüne.

Bir arkadaşım, bir tanıdığım için demişti ki, “o, vitrine bunları koyuyor, ama aslında kafasında başka şeyler var”. Çok şaşırmıştım bu tanımlamaya.

Görünümlerimiz var, maskelerimiz var. Saklanıyoruz arkasına bir çok kelimenin ve rollerin. Sayfama notlar yazmaya başlamıştım sevda üzerine. Arkadaşlarım dedi ki, “bir hoca ağırlığına yakışmayabilir”. Benim önümde de bir hocalık vitrinim olmalı yani! Tabii… Bir profesör, elbette bunları yazmamalı bu anlayışa göre.

Kimimiz yönetici, kimimiz avukat, kimimiz hakim olacak. Kimimiz belki de ileri de daha önemli makamlarda olacağız. O zaman sizlere de yakışmaz bunlar. İnsani zaaflar gibi işte. Ağlamamalısınız ya da ağlasa bile gizlemelisiniz. Sevmemelisiniz ya da sevseniz bile söylememelisiniz. Üzülmemelisiniz ya da üzülse bile “takma” tebessümleriniz olmalı yüzünüzde.

Ben, hayatımın hiçbir döneminde başka bir vasfımı öne koymadım. İşte sıradan bir insanım. Duygularımla, düşüncelerimle ortadayım. Saklanmıyorum, açıktayım. Herkes korkuyor ya insani zaaflardan, kendisine karşı kullanılmasından bunların… Ben işte açıktayım, çıktım bütün siperlerimden.

Geçenlerde Peygamberimiz’in hayatından okuduğum bir konuşmayı anlatmak isterim size. O kadar hoşuma gitti ki. Huzuruna giren biri, tir tir titremektedir. Öyle ya, kocaman bir Peygamber’in karşısındadır. Peygamberimiz, adamı teskin etmek için der ki, “Neden korkuyorsun? Ben kral değilim, kuru ekmek yiyen Kureyşli bir kadının oğluyum”. Peygamber değil, lider değil, kuru ekmek yiyen bir kadının oğlu..


Sevgili dostlarım ve öğrencilerim.

İnanın ne maskem var ne de vitrinim. Sıradan bir insanım işte. Elimi tuttuğunuzda inanın elimdir, protez değildir, takma değildir. Uzandığınızda kalbime dokunabilirsiniz. Gördüğünüz inanın yüzümdür. Baktığınızda gözbebeklerim vardır gözlerinizde.

İnsanlığımızı, duygularımızı, düşüncelerimizi, sevgilerimizi, maskelerin altına gömmeyelim, öldürmeyelim. Kim ne derse desin, sevgiler, dostluklar yeşersin kalplerimizde. İnsan olmak kafi, gerisi sadece laf-ü güzaf.

Saklambaç oynamışsınızdır hepiniz. Hani saklananlar için elma dersem çık, armut dersem çıkma diye bir parolamız vardı.

Vakit, sadece bir insan olarak ortaya çıkma vaktidir bence.

O zaman, haykırıyorum : “Elmaaaa”.