HUZUR DERSLERİ: Güvenmek

Abone Ol

Her iş için bir irtibat gerekli gibi düşünürüz. İşe girmek için, bir iş almak için birileri aracı olmalıdır. Bunun elbette, bu toplumda çok da geçerli bir akçe olduğunu biliyorum. Ancak, eğer bu aracılık ve referanslar, birilerinin hakkını ihlal ediyorsa doğru değildir.

Sevgili öğrencilerim.

Hemen söyleyeyim ki, şimdiye kadar iş hayatımda hiç torpilim olmadı. Memur bir babanın elbette torpil yapacak bir çevresi de olmazdı. Bu nedenle asistanlık yıllarımda başvurduğum bütün yurtdışı burs sınavlarını kaybettim. Doktora tezim aşamasında yaptığım başvurular da aynıydı. Ben her sözlü sınavdan, hüzünle geri döndüm. Nihayet, birkaç yıllık biriktirdiğim küçücük bir tasarrufla yurtdışına gittim. Tabii yetmedi onlar, dönüşümde borca batıktım.

Yaşadığım o günlerde hele sınavlarda elendiğimde ne kadar üzüldüğümü bilemezsiniz. Her seferinde hayal kırıklığı. Belki bir torpilim olsaydı, daha rahat ederdim diye düşünmedim değil.

Ama Cahit Sıtkı’nın tabiriyle hayatın ortasını çoktan geçtiğim bu günlerde, çektiklerime, bu sınavlardan elendiğime hiç üzülmüyorum artık. Asistanlarıma söylediğim söz hep şu: “Hakkımda çok şey söylenebilir ama, hak etmediğim bir yere geldiğimi kimse söyleyemez, çünkü hiç torpilim olmadı”. Kimseye de ödeyeceğim bir bedel yok.

Çalışmamın karşılığını alacağım, bugün değilse bile yarın, ama mutlaka. Kimselere bu dünyada bel bükmemeye çalıştım. Yaşı benden büyük bir hocamın bana söylediği şu söz de beni onurlandırdı hep: “senden büyüğüm ama, kimseye minnet etmemene imreniyorum”.

Biraz fazla çalışmak, biraz daha zorlanmak, ama hayatın tam da bu döneminde hiçbir şeyin umurumda olmaması, işte ödülüm bu.

Sevgili öğrencilerim,

Tam da bu yaşımda, inanın bu duruma sizleri düşündüğümde daha çok şükrediyorum. İyi ki böyleyim diyorum. Aksi olsaydı, her seferinde siz tertemiz öğrencilerimin arasında dolaşamayacaktım ve sizlerin yüzlerine bakmaktan keyif alan gözlerim, gözlerinize öyle bakamayacaktı. Belki de kaçıracaktım. İşte en büyük ödül bu değil mi bana?

Bir ermiş, dostları ile otururken huzuruna giren bir adam hacca gideceğini söyler, der ki “300 altınım var, bu bana bu uzun yolculukta yeter mi”? Bu adama bakar ve der ki, “hayır, sen biraz daha çalış kazan, bu para sana yetmez”. Bir başkası gelir aynı meclise ve der ki, “efendim, benim hiçbir şeyim yok, bir kuruşum var, onu da dışarıda bekleyen dilenciye vereceğim, ama hacca gitmeye niyetlendim, gidebilir miyim?” Şöyle bir bakar der ki, “gidebilirsin”. Herkes merak eder, neden bu iki farklı cevap? Ermiş kişi der ki, “ilk adam parasına güvenmişti, ikincisi Allah’a. Parasının ona yetip yetmeyeceğini bilmiyorum. Ama diğerine Allah yetecek”.

Sevgili öğrencilerim ve dostlarım…

Hayat da böyle işte.

Altınlara, itibarlı dostlara, torpillere güvenmek beyhude. Çalışmak zeminine sıkıca basın, derin bir nefes alın ve güvenecekseniz O’na güvenin.

Ben öyle yapmaya çalışıyorum.