Anayasa'nın 13. ve 22. maddeleri hükümlerine göre, haberleşme özgürlüğüne yapılan müdahalenin öncelikle kanunla düzenlenmesi gerekir. Müdahalenin yasal dayanağını sağlayan yasa kuralları, belirli bir eylemin sonuçlarıyla ilgili olarak erişilebilir, yeterince açık ve tahmin edilebilir olmalıdır.[1]
Anayasa Mahkemesi bir kararında, 5275 sayılı Kanun'un 68. maddesinin tutuklu ve hükümlüler arasındaki iletişimin kontrol edilmesi ve sınırlandırılmasının hukuki dayanağını oluşturduğu ve bu hükmün kanunilik ölçütünü karşıladığı tespit edilmiştir.[2]
Bundan başka, Anayasa'nın haberleşme özgürlüğünü hüküm altına aldığı 22/2 maddesi uyarınca, söz konusu edilen sınırlama nedenlerine dayanılarak yapılacak kısıtlama ancak yöntemine uygun bir şekilde verilecek hâkim kararıyla mümkün olabilecektir.[3]
Aynı yasal düzenlemenin üçüncü fıkrasına göre; istisnaların uygulanacağı kamu kurum ve kuruluşları yasada belirtilmek zorundadır. Anayasa’nın 22/3 maddesinde yer verilen bu hüküm ile 22/2 maddesinde belirtilen bu kuralın da mutlak olmadığı ve bu kurala bazı kurumlar açısından yasa hükmü ile kısıtlamalar getirilebileceği çok açıktır.[4]
Buradan hareketle ceza infaz kurumlarının, Anayasa'nın 22/3 maddesi kapsamında istisna kuralların uygulanabileceği kamu kurumları arasında yer aldığını söyleyebiliriz.[5]
Meşru Amaç
Haberleşme özgürlüğüne müdahale, Anayasa'nın 22/2 maddesinde belirtilen milli güvenlik, kamu düzeni ve ahlakı, suçun önlenmesi, halk sağlığını ve ahlakını korumak veya başkalarının hak ve özgürlüklerini korumak gibi sebeplerden bir veya birkaçına dayanarak gerçekleştirilmelidir.[6] Bu nedenlerden bir veya birkaçına dayalı müdahalenin hukuka uygun olduğu söylenebilecektir.
Haberleşme özgürlüğüne yönelik olarak yapılan müdahalenin Ceza İnfaz Kurumunun düzeni ile disiplininin temin edilmesi, kamu düzeninin ve güvenliğinin oluşturulması amacıyla yapılması gerekir. Bu ilkeleri bünyesinde barındıran yazışmaların denetlenmesine yönelik uygulamanın meşru amaç taşıdığı ileri sürülebilecektir.
Demokratik Toplum Düzeninin Gereklerine Uygunluk
Genel İlkeler
Kural olarak tutuklular ve hükümlüler, Anayasa ve Sözleşme'nin ortak koruması altındaki tüm temel hak ve özgürlüklere sahiptir.[7] Başka bir söylemle, tutuklu ve hükümlüler arasındaki haberleşme özgürlüğü hakkı Anayasa ve AİHS ile korunmaktadır.[8]
Ancak, cezaevinde tutulmanın kaçınılmaz sonucu olarak suçun önlenmesi ve disiplinin sağlanması gibi kurumsal güvenliğin sağlanması için makul ve kabul edilebilir gereklilikler varsa, tutuklu ve suçluların hakları kısıtlanabilir.[9]
Bununla birlikte ceza infaz kurumunda tutulmanın kaçınılmaz sonucu olarak suçun önlenmesi ve disiplinin temini gibi kurumda güvenliğin sağlanmasına yönelik kabul edilebilir makul gerekliliklerin olması durumunda tutuklu ve hükümlülerin sahip oldukları haklar sınırlanabilir.
Temel hak ve özgürlüklere yönelik müdahalenin demokratik bir toplum düzeninin gereklerine uygun olması için iki koşulun varlığı aranmaktadır. Bu koşullar şunlardır:
1) Yapılan müdahalenin zorunlu toplumsal ihtiyaçları karşılaması gerekir.
2) Yapılan müdahalenin orantılı olması gerekir.
Buradaki değerlendirme, kısıtlamanın amacı ile bu amaca ulaşmak için kullanılan araçlar arasındaki ilişki esas alınarak yapılmalıdır. Belirtmek gerekir ki, yapılacak değerlendirmede orantılılık ilkesi de gözetilmelidir. Diğer bir deyişle, Anayasa'nın 13. Maddesi, demokratik toplum düzeninin zorunlu kılması ve ölçülülük ilkesi gibi iki ölçüt öngörmektedir. Bu iki ölçüt ihlal edilmemelidir. Bu iki ölçütün birbirinden bağımsız iki standart getirdiğini ifade etmeliyiz. Burada öngörülen bu iki standart bir bütün olarak değerlendirilmelidir. Çünkü bu iki ölçütün birbiriyle yakından ilişkili olduğu dikkate alınmalıdır.[10]
Müdahaleyi oluşturan önlemlerin zorunlu toplumsal ihtiyaçları tatmin edici nitelikte olması gerekir. Bunun için, alınan önlemin amaca ulaşmaya uygun olması şarttır. Burada alınabilecek önlemlere, en son çare ve en hafif tedbir şeklinde uygulamaya geçirilmesi önemlidir. Amaca ulaşmaya yardımcı olmayan veya ulaşılmak istenen hedeften önemli ölçüde daha büyük olan müdahalelerin gerekli sosyal ihtiyaçları karşıladığından bahsedilemeyecektir.[11]
Orantılılık İlkesi
Orantılılık, kısıtlama ile gerçekleştirmek istenen amacın, alınan kısıtlama önlemleri arasında bir dengesizlik olmadığına işaret etmektedir. Başka bir söylemle; orantılılık, bireysel haklar ile kamu çıkarları arasında adil bir dengenin kurulmasını ifade etmektedir. Burada müdahalenin amacı başkalarının haklarını korumak ve diğer bireylerin hak ve çıkarlarını gözetmek anlamına gelmektedir.
Müdahalede dengeleme yoluyla müdahale edilen hak sahibinin üstlendiği yükün, kamu menfaati veya terazinin diğer tarafında yer alan diğer kişilerin menfaati ile açıkça orantısız olduğu tespit edilirse orantılılık ilkesinin varlığından söz edilemez. Burada orantılılık ilkesi açısından sorunlu bir durum ortaya çıkacaktır.[12]
Hükümlü ve Tutukluların Mektuplarının Denetlenmesi Suretiyle Haberleşme Hürriyetine Yapılan Müdahalelerin Demokratik Toplum Gereklerine Uygunluğunun Denetiminde Gözetilmesi Gereken İlkeler
Hükümlü ve Tutuklulara Destek Olma ve Yardım Etme İlkesi
Ceza infaz kurumu yönetimi, mahpus ve tutukluların dış dünya ile iletişim kurmasının en önemli yollarından birinin mektup gönderme ve alma olduğunu dikkate alarak, mahpusların dış dünya ile yeterli iletişim kurmalarına yardımcı olmalı ve bunun için uygun desteği sağlamalıdır.[13]
Toplumsal İhtiyacı Karşılama ve Orantılı Olma İlkesi
Haberleşme özgürlüğüne müdahalenin demokratik bir toplum düzeninin ihtiyaçlarını karşıladığından söz edilebilmesi için 2 şartın varlığı aranmaktadır. Birincisi, yapılan müdahale zorunlu toplumsal ihtiyaçları karşılaması gerekir. İkincisi ise, yapılan müdahale orantılı bir müdahale olmalıdır. Bu iki şartın varlığı halinde, Haberleşme özgürlüğüne müdahalenin demokratik bir toplum düzeninin ihtiyaçlarını karşıladığından bahsedilebilecektir.[14]
Haberleşme hürriyetine yönelik bir müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun kabul edilebilmesi için zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılaması ve orantılı bir müdahale olması gerekir
Müdahalenin En Son Çare ve Alınabilecek En Hafif Tedbir Olması İlkesi
Müdahale teşkil eden tedbirlerin zorunlu sosyal ihtiyaçları karşılama olarak kabul edilebilmesi için tedbirin amacına uygun olması gerekir ki bu tedbir, son çare olarak kabul edilebilecek en hafif tedbirdir. Yani alınacak önlem en son çare olmalı ve önlem olarak en hafif uygulamanın hayata geçirilmesi gerekir.[15]
Burada orantılılık ilkesi, bir kişinin hakkına yapılan müdahale ile varılmak istenen amaç arasında adil bir dengenin dikkate alınması zorunluluğunu işaret etmektedir.[16]
Kamu makamlarının ve ilk derece mahkemelerinin kararlarının gerekçesi, haberleşme özgürlüğüne müdahale açısından adil bir dengenin sağlanıp sağlanmadığının belirlenmesinde oldukça önemlidir. Kamu makamları ve ilk derece mahkemesi, temel hak ve özgürlüklere müdahalenin acil ihtiyaçları karşıladığını ve orantılı olduğunu ilgili ve yeterli gerekçelerle göstermek yükümlülüğü altındadır.
Aksi takdirde demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olarak temel haklara müdahale edildiğinden söz edilemez. Bu nedenle gerekçesiz veya Anayasa Mahkemesi'nin belirlediği ölçütlerle uyuşmayan gerekçelerle haberleşme özgürlüğüne müdahale etmek Anayasa'nın 22. maddesine aykırı olacaktır.[17]
Yargısal Makamları ile Kamu Otoritelerinin Gerekçelerinde Bulunması Gereken Unsurlar
Yargılamayı yapan mahkemenin ve kamu gücünü kullanan diğer kurumların karar gerekçelerinin ilgili ve yeterli sayılabilmesi için kararda bazı unsurların yer alması gerekir. Bu unsurların benzer koşullara göre uygulanması mümkündür. Bu unsurlar aşağıdaki gibi sıralanabilir:
Mevcut başvuruya benzer şikâyetlerde derece mahkemelerinin ve kamu gücünü kullanan diğer organların gerekçelerinin ilgili ve yeterli sayılabilmesi için kararlarda bulunması gereken ve benzer başvuruların koşullarına göre değişebilecek unsurlar şu şekilde sıralanabilir:
Ceza İnfaz Kurumlarına Gelen veya Bu Kurumlardan Gönderilen Yazışmalara Yapılan Müdahalelere Gerekçe Olarak Gösterilebilecek Makul Nedenler
Yorumlama için olaya özgü gerçeklerin ve bilgilerin kullanması gerekir. Belirli bir olayın tüm koşullarında iletişim hakkının kötüye kullanıldığına objektif gözlemcileri ikna edebilecek belirli bir mektuba özgü makul ve kabul edilebilir gerekçelere sahip olmalıdır.
Mektuptaki hangi ifadelerin saldırgan olduğunu ve hangi nedenlerle cezaevi kurumlarının güvenliğini tehlikeye attığını kanıtlamak için belirli veriler kullanılmalıdır. Yani sakınca içerdiği düşünülen mektuptaki hangi ifadelerin hangi nedenlerle ceza infaz kurumu güvenliğini tehlikeye attığı somut veriler gösterilerek gerekçelendirilmelidir.
Yanlış ve hatalı bilgiler içeren, kamu düzenini ve kurumların güvenliğini tehlikeye düşüren tehdit ve hakaretler içeren, yetkilileri hedef alan, teröristler ile suç örgütü üyeleri arasında çıkar veya diğer suç örgütleri arasında iletişime yol açan, personel veya "Kurumsal panik" yaratan gönderiler hükümlülere gönderilemeyecek, hükümlüler tarafından yazılmışsa ilgili öznelere ulaştırılamayacaktır.[18]
Cezaevi Disiplin Kurulu kararı veya infaz hâkiminin kararında, sadece yasal düzenleme hükmünün belirtilmesi konuyla ilgili ve yeterli neden sayılmayan olguları içermiş olacaktır. Yani sadece uygulama madde hükümlerinin gerekçede tekrar edilmesi ilgili ve yeterli gerekçe olarak kabul edilemeyecektir.[19]
Mektubun İçeriği ile Birlikte Muhatabının Kim Olduğunun Dikkate Alınması Zorunluluğu
Mektubun içeriğine ek olarak, yapılacak değerlendirmede alıcının kim olduğu hususu da dikkate alınmalıdır. Bundan başka, mektubun alıcıya gönderilmesinin neden cezaevi kurumunun güvenliğini ve kamu düzenini tehlikeye atacağı açıkça gösterilmelidir. Alıcının kim olduğu konusunda mümkün olduğunca araştırma yapılmalı ve bu konuda idari ve adli makamlarca elde edilen bilgiler karar gerekçelerinde gösterilmelidir.[20]
İnfaz Rejiminin ve Mahkûmiyet Sebeplerinin Dikkate Alınması
Mektubun içeriği değerlendirilirken hükümlü için geçerli olan infaz sistemi ve mahkûmiyet gerekçesi de dikkate alınmalıdır.[21]
Bahse konu bilgilerin belirli mektupların alınmasına veya gönderilmesine etkisi (örneğin, teröristlere yol açan örgüt ve çıkar amaçlı suç örgütü üyeleri veya diğer suç örgütleri veya üyelerin coşkusunu artırmaya yönelik mektuplar) karar gerekçesinde açık bir şekilde belirtilmelidir.[22]
Mektubun Tamamının Alıkonulmasına İlişkin Ölçütler
Mektubun tamamını her bir özel durumun özel koşulları çerçevesinde tutmaya karar vermek yerine, mektupta rahatsız edici kabul edilen bazı cümleler okunmayacak şekilde karalanmak suretiyle alıcıya gönderilip gönderilmeyeceğini veya teslim edilip edilemeyeceğini değerlendirmek daha olumlu bir uygulama olacaktır. Bu şekilde mektubun tamamen alıkonulması şeklinde yapılan müdahalenin orantılı olup olmadığı tespit edilmelidir. Bu şekildeki bir uygulamanın gerekçeleri açık bir şekilde belirtilmelidir.[23]
Örneğin; disiplin Kurulu kararında, başvuruya konu mektup dâhil toplam yirmi dokuz mektubun sakıncalı bulunarak bunlara el konulduğu ve mektupların tamamının kişi veya kuruluşları paniğe yöneltecek yalan yanlış ifadeler içerdiğinin belirtildiği bir olayda, her bir mektup için hangi ifadelerin neden sakıncalı görüldüğü gerekçelendirilmemiş ise uygulama hukuka aykırı olacaktır.[24]
Ceza infaz kurumlarında kamu düzeninin korunması, suçun önlenmesi, disiplin ve güvenliğin sağlanması için makul ve kabul edilebilir gereklilikler gözetilmeli ve örnek olayda olduğu gibi belirli bilgilere dayanmaması halinde müdahalenin hukuka aykırı olduğu kabul edilmelidir.
Diğer bir deyişle iletişim özgürlüğüne müdahale ile kişilerin göndermek istedikleri mektuplar engellenmiş olacaktır. Bu şekildeki müdahalelerin ilgili ve yeterli sebepler olmadan yapılmış olması toplum açısından gereksiz bir uygulama olarak değerlendirilecektir.[25]
SONUÇ
Hükümlünün mektup faks ve telgrafları alma ve gönderme hakkının uygulanmasına ilişkin kurallar ile ilgili başvurularda, temel olay ve olgular ile bireysel başvuruya konu edilen ve temel hak ve özgürlüklerden hangisinin hangi nedenle ihlal edildiği açık bir şekilde belirtilmelidir.[26]
Ceza infaz kurumlarında kamu düzeninin korunması, suçun önlenmesi, disiplin ve güvenliğin sağlanması için makul ve kabul edilebilir gereklilikler dikkate alınarak her somut olayda bu unsurlara dayanmalıdır. Diğer bir deyişle iletişim özgürlüğüne müdahale başvuru sahiplerinin göndermek istedikleri mektupları engellemektedir. Bu nedenle İlgili ve yeterli sebepler olmadan iletişim özgürlüğünün kısıtlanması toplum açısından gereksiz bir uygulama olarak değerlendirilecektir.[27]
Ceza infaz kurumunda tutulmanın kaçınılmaz bir sonucu olarak, kamu düzenini korumak ve suçu önlemek için kabul edilebilir ve makul şartlar varsa, hükümlülerin ve tutukluların hakları kısıtlanabilecektir.[28]
Bu durumda gönderi içeriğindeki yazının tamamında veya yazının bir kısmında yer alan ifadelerin sakıncalı görülebilmesi için 5275 sayılı Kanunun 68. maddesinde belirtilen nedenlerden en az birini içermesi gerekir. Ayrıca yeterli sebeplerin de gösterilmesi gerekir. Burada özellikle de ilgili kurul tarafından getirilen kısıtlamaların yeterli gerekçeye sahip olması önemlidir. Bundan başka bu ilgili ve yeterli gerekçe karar içeriğinde açık bir şekilde belirtilmelidir.[29]
Ceza infaz kurumu yönetimi, mahkûmların dış dünyayla bağlantı kurmanın en önemli yollarından birinin posta gönderip almak olduğunu dikkate almalıdır. Ayrıca mahkûmların dış dünyayla düzgün bir iletişim içinde olmaları açısından gerekli önlemleri almalıdır. Ceza İnfaz Kurumu yönetimi, hükümlülerin dış dünya ile olan iletişimlerini devam ettirebilmeleri için hükümlü ve tutuklulara yardımcı olmalı ve destek sağlamalıdır.[30]
Hükümlü ve tutukluların iletişim özgürlüğünün kısıtlandığı yönündeki iddialarla ilgili olarak vekil aracılığıyla bireysel başvuruda bulunması zorunlu değildir. Bireyin kendisi de Ceza İnfaz Kurumu aracılığıyla doğrudan bireysel başvuruda bulunabilir.
Ancak bireysel başvuru haklarının bu özel biçiminde savunulmasında, bireysel başvuru haklarının etkin kullanımı için bir avukattan yardım alınmasının son derece önemli olduğu söylenebilir.
Ayrıca cezaevinde bulunan hükümlü veya tutukluların, infaz kurumu yönetiminin fiili denetimi altında olması nedeniyle, kişisel başvuru hakkını etkin bir şekilde kullanma olanaklarının sınırlı olduğu ve bu konuda diğerlerine göre dezavantajlı durumda olduğu da gözetilmelidir.
Örneğin; bir hükümlünün Anayasa Mahkemesine yapacağı bireysel başvuruya ilişkin olarak avukatına göndermek istediği belgelerin gönderilmemesi halinde bireysel başvuru hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekecektir.[31]
(Bu köşe yazısı, sayın Dr. Suat ÇALIŞKAN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)
----------------
[1] Ahmet Temiz, §§ 37, 38.
[2] Ahmet Temiz, §§ 37-46.
[3] Söz edilen 22. Madde haberleşme özgürlüğünü koruma altına almaktadır. Bkz.; SEVÜK Handan Yokuş, “Postada El Koyma ve Telekomünikasyon Yoluyla Yapılan İletişimin Denetlenmesi”, Türkiye Barolar Birliği Dergisi, Ankara 2007, S.69, s.99
[4] AYM, E.2014/122, K.2015/123, 30/12/2015, § 71.
[5] Mehmet Koray Eryaşa, §§ 74-76; Ahmet Temiz, § 41.
[6] Ahmet Temiz., § 7.
[7] Recep Bekik ve diğerleri [GK], B. No: 2016/12936, 27/3/2019, § 27; Mehmet Reşit Arslan ve diğerleri, B. No: 2013/583, 10/12/2014, § 65.
[8] Ahmet Temiz, § 66; Musa Kaya (2), B. No: 2013/2351, 16/9/2015, § 62.
[9] Turan Günana, B. No: 2013/3550, 19/11/2014, § 35; Ahmet Temiz, § 66.
[10] Ferhat Üstündağ, B. No: 2014/15428, 17/7/2018, § 45.
[11] Ferhat Üstündağ, § 46.
[12] Ferhat Üstündağ, § 48.
[13] Kahraman Güvenç, B. No: 2013/2072, 3/2/2016, § 49; Musa Kaya (2), § 66; Orhan Bingöl, B. No: 2016/9154, 12/11/2019, § 29; Mustafa Baysal, B. No: 2016/58482, 11/9/2019, § 33, 34.
[14] Benzer yöndeki karar için bkz. Ahmet Temiz, § 58; Musa Kaya (2), § 54; AYM, E.2007/4, K.2007/81, 18/10/2007).
[15] bkz. Ahmet Temiz, §§ 64, 65; Özkan Kart (2), §§ 66, 67.
[16] bkz. Mehmet Koray Eryaşa, § 89; Veysi Aktaş (2), B. No: 2015/15982, 6/2/2019, § 36.
[17] Bu yöndeki kararlar için bkz. Ahmet Temiz, §§ 67, 68; Musa Kaya (2), §§ 64-66; Mehmet Reşit Arslan (3), B. No: 2013/1770, 10/3/2016, §§ 48, 49; Kahraman Güvenç, B. No: 2013/2072, 3/2/2016, §§ 43, 44.
[18] 5275 sayılı Kanun'un 68. maddesinin (3) numaralı fıkrası.
[19] benzer kararlar için bkz. Cumali Karsu, B. No: 2014/971, 19/4/2017, §§ 33, 35; Ahmet Temiz, §§ 69, 70; Ramazan Vural, §§ 71, 72; Musa Kaya (2), § 67; Kahraman Güvenç, §§ 50-52; Mehmet Reşit Arslan (3), §§ 56-58; Ercan Oral, B. No: 2013/3827, 3/2/2016, §§ 43, 44; Musa Kaya (3), 2013/3828, 1/12/2015, §§ 60, 61; Veysel Kaplan, B. No: 2013/1830, 18/11/2015, §§ 63-65; Turan Günana (4), B. No: 2013/8554, 4/11/2015, §§ 67, 68; 67; Mustafa Aydin, § 74; Akif İpek, §§ 72-74; Eren Yıldız, §§ 80, 81; Mehmet Sabri Yakut, B. No: 2013/9709, 23/3/2016, §§ 48-50; Özkan Kart (3), B. No: 2016/2251, 12/6/2019, § 34; Orhan Bingöl, § 35; K.Ö., B. No: 2017/34068, 28/1/2020, §§ 35, 36; Abdulvahap Kavak, B. No: 2013/7477, 6/10/2015, §§ 66,
[20] Ercan Oral, § 40; avukata gönderilen mektup ile ilgili olarak bkz. Kemal Yiğit, B. No: 2013/1700, 20/1/2016, § 56; Süleyman Araç, B. No: 2016/9882, 12/6/2019, §§ 39-41; hükümlünün avukatına ve vasisine gönderdiği mektuplar ile ilgili olarak bkz. Mehmet Reşit Arslan (3), §§ 53, 54, 56-58; başbakana gönderilen mektup ile ilgili olarak bkz. Abdulvahap Kavak, § 66; milletvekillerine gönderilen mektup ile ilgili olarak bkz. Kahraman Güvenç, §§ 47, 50; Mecit Şahinkaya ve Tamer Korkmaz, B. No: 2016/463, 12/9/2019, § 39; bir siyasi partinin genel merkezine gönderilen mektup ile ilgili olarak bkz. Mehmet Sabri Yakut, §§ 43, 44; gazetecilere gönderilen mektup ile ilgili olarak bkz. Musa Kaya (2), § 60; Ercan Oral, § 44; Mustafa Baysal, §§ 33, 34; sivil toplum kuruluşlarına ve insan hakları derneklerine gönderilen mektup ile ilgili olarak bkz. Orhan Bingöl, §§ 31-33; Keyfo Başak ve Şeyhmus Musa, B. No: 2015/17258, 20/9/2018, § 36; Murat Türk (5), B. No: 2016/2826, 20/9/2018, §§ 36, 37; Naif Bal, B. No: 2015/17982, 20/9/2018, § 42; Mustafa Aydin, § 71; Musa Kaya (2), § 66; Akif İpek, § 72; Ramazan Vural, § 71.
[21] Ahmet Temiz, § 67; Mehmet Reşit Arslan (3), § 48; Kahraman Güvenç, § 43; Musa Kaya (2), § 57; Veysel Kaplan, § 60; Mustafa Aydin, § 68; Murat Karayel, B. No: 2013/2125, 16/9/2015, § 70; Ramazan Vural, § 68; Eren Yıldız, § 69.
[22] AYM, E: 2017/20669, K: 2017/20669, T: 10.03.2020, RG: S. 31135, T. 23.05.2020.
[23] (Musa Kaya (3), §§ 69, 70; Mehmet Çelebi Çalan (6), B. No: 2016/14536, 10.12.2019, § 31; Osman Evcan, B. No: 2016/10176, 12.6.2019, § 35; Murat Karayel (6), B. No: 2013/5034, 9/3/2016, § 45; Zeyni Arat, B. No: 2013/3951, 18/2/2016, § 46; Turan Günana (4), § 73; Ahmet Temiz (4), B. No: 2013/6208, 18/11/2015, § 65; Özkan Kart (2), § 72.
[24] Burada, mektubun içeriğine müdahalede; mektubun kabul edilebilir ve makul gereksinimlerinin belirli verilere dayanmadığı sonucuna varılmaktadır.
[25] AYM, E: 2017/20669, K: 2017/20669, T: 10.03.2020, RG: S. 31135, T. 23.05.2020.
[26] AYM, E: 2016/12900, K: 2016/12900, T: 21.01.2021; RG: S. 31407, T. 26.02.2021.
[27] Ahmet Temiz, B. No: 2013/1822, T: 20/5/2015, §§ 58-68; “Anayasa Mahkemesi, Ahmet Temiz (B. No: 2013/1822, 20/5/2015) kararında hükümlü ve tutukluların gönderdiği veya kendilerine gönderilen mektuplara ceza infaz kurumlarının ilgili kurulları tarafından yapılan müdahalelerde demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluk ve ölçülülük ilkesi yönünden genel ilkelere yer vermiştir.”
[28] Turan Günana, B. No: 2013/3550, 19/11/2014, § 35.
[29] Süleyman Araç (2), B. No: 2016/9882, 12/6/2019, § 37.
[30] Musa Kaya (2), B. No: 2013/2351, 16/9/2015, § 66.
[31] AYM, E: 2015/18467, K: 2015/18467, T: 19.11.2019; RG: S. 30997, T. 03.01.2020.