Hukuku çiğneyen yargı ise...
Bir ay önceki “Paralel Devlet” başlıklı yazımda ifade ettiğim bu hususları doğrulayan diğer gelişmeler yanında MİT’e ait TIR’lara yapılan operasyonlar gündemde. Hatay’da MİT’e ait bir TIR durdurularak yasalara aykırı biçimde arama yapılması ve olayın Türkiye ve dünya kamuoyuna, Türkiye El Kaide ve benzeri terör örgütlerine silah yardımı yapıyor algısının oluşturulması Türkiye dostlarının asla yapmayacağı bir operasyondur. Ne yazık ki böyle bir operasyon bazı yargı mensuplarının talimatıyla yapılmıştı.
İçişleri Bakanı ve Başbakan tarafından, arama yapılan TIR’ın MİT mensuplarının görevleriyle ilgili olduğu açıklandı. 2937 sayılı Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanunu 26. Maddesi hükmünce, MİT mensuplarının görevleri sırasında işledikleri iddia olunan suçlardan dolayı cezai takibat yapılmasının Başbakan’ın iznine tabi olduğu uyarısı yapıldı. Ancak bu şekilde operasyonun devamı engellenmişti.
Bu defa Adana otoyolunda, Adana Cumhuriyet Savcısının talimatıyla 7 TIR’ın jandarma ekiplerince durdurularak arama yapılmak istendiği, görevlilerin kendilerini tanıtmalarına rağmen şoförlerin elleri kelepçelendiği, TIR’ların Adana yakınlarına götürüldükleri, 7 TIR’ın silah mühimmat taşıdığı yolunda haberler dünyaya servis edildikten sonra serbest bırakıldıkları duyuruldu. Adana Valiliğinin açıklamasından bu TIR’larda MİT’in rutin görevlerini ifa eden personelin bulunduğunu öğrenmiş olduk.
Belçika ziyareti öncesi Başbakan Erdoğan, MİT'e ait olduğu iddia edilen TIR'larla ilgili soru üzerine, " Bir defa savcı benim iznim olmadan kalkıp böyle bir müdahalenin içine giremez. Ve MİT'in ne getirip ne götürdüğüne bakamaz. Bu paralel yapılanmanın işte diğer bir versiyonudur. Daha kısa bir zaman önce atılan adımın bir başka devamıdır” cevabıyla yine paralel yapıya dikkat çekmiştir. “ Kendi istihbarat teşkilatını dünyaya bu şekilde lanse eden bir insanın vatanseverliğinden ben şüphe ediyorum. Başka bir şey de söylemeye gerek yok” sözleriyle de meselenin vahametini, ihanet boyutunu ortaya koymuştur.
Lafı eğip bükmeden açık ve net olarak ifade edelim ki, Başbakan haklıdır. Gerek Hatay’da gerek Adana’da MİT personelinin bulunduğu ve görevlerini ifa ettikleri TIR’larla ilgili savcının cezai takibat yapma yetkisi yoktur. Silah, mühimmat sevkiyatı yapıldığı gibi bir ihbar, suç duyurusu var ise olayın MİT personeliyle bağlantısını resmi yoldan teyit eden savcının işi orada sona erer. Bu bilgiyi teyit etmenin yolu 300 jandarma ile TIR’ların yolu kesilerek kimlik kontrolü olmadığını söylemeye gerek var mı bilmiyorum.
Şimdi önce hüsnü zanla sormamız gerekiyor: Savcı, ihbarın MİT personelinin görevleriyle ilgili olduğunu bilmiyor mu? Daha 20 gün önce benzer bir olayda kanunsuz işlem yapan meslektaşı bu nedenle başka göreve atanmadı mı? MİT personeli olduklarını biliyor ise, kanunun amir hükmü uyarınca Başbakan’ın izni olmadan soruşturma yapamayacağını bilmiyor mu? Bağımsız ve tarafsız olması gereken yargı mensubu kimseden talimat almadan, kanunlardan aldığı yetki ile işlem yapması gerekmiyor mu? Kanunun açıkça yetki vermediği bir konuda, kendini yasa koyucu yerine koyup kendine özel yetki mi veriyor ? Yoksa hukuk dışı, kanun dışı başka odaklardan aldığı bir talimatı mı uyguluyor?
Bir kısım yargı mensuplarınca, yasaların açık hükmüne aykırı keyfi uygulamaların ısrarla sürdürülmesi hüsnü zannı bitiriyor. Ortada hepimizin savunması ve sahip çıkması gereken yargısal bir işlem yok. Yargının bir araç olarak kullanıldığı, yargı gücünün istismar edildiği, yasama ve yürütme erklerinin yetki ve görev alanlarına doğrudan müdahale edildiği bir meydan okuma var. Bu meydan okumayı görmek, deşifre etmek, hukuksuzluğu ortaya koymak, öncelikle adaleti ayakta tutma inanç ve gayretinde olan hukukçuların ve yargı mensuplarının vicdan borcudur.
Değerli okuyucularım !
Hakkı, hukuku, hukukun üstünlüğünü, hukuk devletini hep savundum, savunmaya da devam ediyorum.
Hak ve hukuku savunan; yolsuzluk, rüşvet, zimmet, irtikap, iftira gibi yüz kızartıcı suçların soruşturulması, faillerinin ortaya çıkarılması, hukuk önünde eşitlik anlayışıyla yargılamalarının yapılmasını savunur.
Hak ve hukuku savunan yargı mensubu, suçluların cezasız kalmaması için gösterdiği gayreti, suçsuz insanların lekelenmemesi için de gösterir. Bunun için iddiaların soruşturma süreci yasal olarak gizlidir. Savcı suçlanan kişinin leh ve aleyhindeki delilleri titizlikle toplar. İddiaları ifşa edip, medya yoluyla yargısız infaza fırsat vermez.
Bu genel çerçevede, 2013 Aralık Operasyonu ve devamındaki olayları yorumlarken, hukuku savunmakla yargıyı araç olarak kullanan maksatlı operasyonları savunmanın örtüşmediğini ifade etmek istiyorum.
“Hukuktan yana mısın, hükümetten yana mı” gibi soruların abesle iştigal olduğunun altını çizmek istiyorum. Bazı yargı mensuplarının hukuka aykırı işlemlerini eleştirmenin, tüm hakim ve savcıları karalama anlamına gelmediğinin de bilinmesi gerekir.
Meşruiyetini halktan alan ve halka hesap verecek olan meşru iktidara, kamu gücünü kullanarak politika dayatmaya, olmadı yargı aracılığıyla hesap sormaya kalkan paralel yapının hukuki meşruiyeti yoktur. Meşruiyetini kendi halkından ve hukuktan almayan bir yapı hiç kimseye hesap vermeye yanaşmaz. Kendilerini layüs’el görenlere ise canımız, malımız, hak ve özgürlüklerimiz, varlığımız ve ülkemiz emanet edilemez.