Hukukta Çocuk Kime Denir? Suça Sürüklenen Çocuk Kimdir? Yargıtay Kararları Işığında Değerlendirme

Abone Ol

Ülkemizde son yıllarda özellikle küçük yaştaki çocuklarımıza karşı artan cinsel saldırılar, tecavüzler ve ölümle neticelenen, katle neticelenen suçlar artmış çocuk hakları ve çocukları korumadaki bilinç artmıştır. Peki TDK’da kelime karşılığı Küçük yaştaki erkek veya kız[1] olan çocuk teriminin hukuktaki karşılığı nedir ? Bu yazımda buna değineceğim.

Hukuken Çocuğun Tanımı

1) Medeni Hukukta Çocuk Kavramı

Gerek Yeni gerek Eski Medeni Kanunumuzun değişik maddelerinde çocuk tabiri kullanılmıştır. Ancak bu tabirin yanında “küçük” tabiri de kullanılmıştır. Bu nedenle “küçük” tabiri ile “çocuk” tabirinin birbirinden ayırt edilmesi gerekmektedir. Çünkü Medeni Kanunumuza göre her küçük çocuk sayılmakla birlikte, her çocuğa küçük denilemez. Medeni Kanunun 28. maddesinde; kişiliğin, çocuğun sağ olarak tamamıyla doğduğu anda başlayacağı, ölümle de sona ereceği belirtilmiştir. Aynı maddede çocuğun, hak ehliyetini sağ doğmak koşuluyla ana rahmine düştüğü andan başlayarak elde edeceği belirtilmektedir. Kanun koyucu bu hükme yer vermek suretiyle, genel olarak cenini de korumak istemiştir. Çocukluğun başlangıcı dolaylı olarak bu şekilde belirtilmekle beraber, hangi hallerde çocukluğun sona ereceği, başka bir ifadeyle çocukluk yaşının üst sınırının hangi yaş olacağı açıklanmamıştır.[2] 15 yaşını doldurmayanların küçük kabul edilip kendi fiilleriyle hak edinip borç altına giremeyecekleri, kural olarak kısıtlı olmayan ve temyiz kudreti bulunup 18 yaşını dolduranların tam fiil ehliyetine sahip olacağı ancak bu iki yaş dilimi arasında küçüğün evlenmesi durumunda veya kendi isteği ve velisinin rızasıyla mahkemece ergin kılınması durumunda hak ve yü- kümlülük edinebileceği kabul edilmiştir.[3] (TMK 12)

2) İş Hukukunda Çocuk Kavramı

İş hukukunda çocuğun tarifi yapılmamıştır. Ancak “çocuktan” söz eden hükümler Türk iş mevzuatı içinde yer almaktadır

. Onbeş yaşını doldurmamış çocukların çalıştırılması yasaktır. Ancak, ondört yaşını doldurmuş ve ilköğretimi tamamlamış olan çocuklar, bedensel, zihinsel ve ahlaki gelişmelerine ve eğitime devam edenlerin okullarına devamına engel olmayacak hafif işlerde çalıştırılabilirler.

Burada görüldüğü gibi İş Kanunu 15 yaşını doldurmamış ve 14 yaşını doldurmuş kişileri çocuk olarak kabul etmektedir.( İş Kanunu 71/1)

’Onsekiz yaşını doldurmamış çocuk ve genç işçiler bakımından yasak olan işler ile onbeş yaşını tamamlamış, ancak onsekiz yaşını tamamlamamış genç işçilerin çalışmasına izin verilecek işler, ondört yaşını bitirmiş ve ilk öğretimini tamamlamış çocukların çalıştırılabilecekleri hafif işler’’

İş Kanununun bu lafzinden ise 18 yaşını doldurmamış kişilere çocuk dendiğini görüyoruz. (İş Kanunu 71/3 )

Kanun’da yer alan ifadelere göre “genç işçi”, on beş yaşını tamamlamış, on sekiz yaşını bitirmemiş kişiler için, “çocuk” ifadesi ise on beş yaşından küçükler için kullanılmaktadır.

3) Ceza Hukukunda Çocuk Kavramı

5237 S.lı Türk Ceza Kanunu MADDE 6’Da belirtilen

Çocuk deyiminden; henüz onsekiz yaşını doldurmamış kişi, anlaşılır.

TCK çocuğun kim olduğunu ve hukuken kime çocuk denileceğini ortaya koymuştur.

Bu durum Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesindeki çocuk tabiri ile uyum sağlanmıştır.

5237 S.lı Türk Ceza Kanunu MADDE 31’de

Fiili işlediği sırada oniki yaşını doldurmamış olan çocukların ceza sorumluluğu yoktur. Bu kişiler hakkında, ceza kovuşturması yapılamaz; ancak, çocuklara özgü güvenlik tedbirleri uygulanabilir.

Fiili işlediği sırada oniki yaşını doldurmuş olup da onbeş yaşını doldurmamış olanların işlediği fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılayamaması veya davranışlarını yönlendirme yeteneğinin yeterince gelişmemiş olması hâlinde ceza sorumluluğu yoktur. Ancak bu kişiler hakkında çocuklara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur. İşlediği fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılama ve bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin varlığı hâlinde, bu kişiler hakkında suç, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde oniki yıldan onbeş yıla; müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde dokuz yıldan onbir yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Diğer cezaların yarısı indirilir ve bu hâlde her fiil için verilecek hapis cezası yedi yıldan fazla olamaz.

Fiili işlediği sırada onbeş yaşını doldurmuş olup da onsekiz yaşını doldurmamış olan kişiler hakkında suç, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde onsekiz yıldan yirmidört yıla; müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde oniki yıldan onbeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Diğer cezaların üçte biri indirilir ve bu hâlde her fiil için verilecek hapis cezası oniki yıldan fazla olamaz.

Türk Ceza Kanunu Çocuğun yaş küçüklüğünü ve hangi durumda cezai sorumluluğu olacağını belirlemiş ve çocuğun cezai sorumluluğu sonucunda nasıl bir ceza alacağını ortaya koymuştur.

4) Çocuk Koruma Kanunda Çocuk

Çocuk koruma Kanunda çocuk net bir şekilde tanımlanmıştır.(Çocuk koruma Kanunu Madde 3)

Çocuk: Daha erken yaşta ergin olsa bile, onsekiz yaşını doldurmamış kişiyi ifade eder.

Korunma ihtiyacı olan çocuk: Bedensel, zihinsel, ahlaki, sosyal ve duygusal gelişimi ile kişisel güvenliği tehlikede olan, ihmal veya istismar edilen ya da suç mağduru çocuğu tanımlar.

Suça sürüklenen çocuk: Kanunlarda suç olarak tanımlanan bir fiili işlediği iddiası ile hakkında soruşturma veya kovuşturma yapılan ya da işlediği fiilden dolayı hakkında güvenlik
tedbirine karar verilen çocuğu belirtir.

Suça Sürüklenen Çocuk

Suça sürüklenen çocuk, kanunlarda suç olarak tanımlanan bir fiili işlediği iddiası ile hakkında soruşturma veya kovuşturma yapılan ya da işlediği fiilden dolayı hakkında güvenlik tedbirine karar verilen çocuk olarak tanımlamaktadır. (ÇKK m. 3/1).

Çocuk Koruma Kanunu ile ile getirilen yeni yaklaşım ile çocuğun bir suçu işlediği değil, bir suça sürüklendiği kabul edilmiştir. Bu yaklaşım, çocuğu suç işleyen bir suçlu olarak görmeyip onunun suça sürüklendiğini kabul ederek bir anlamda fail çocuğu da suçun mağduru konumunda kabul eder. Bunun doğal sonucu olarak da suça sürüklenen çocuğun cezalandırılmasını değil korunmasını temel amaç olarak kabul eder. Elbette ki bu durum suç işleyen çocuğun yaptırımsız kalacağı anlamına gelmez. Yaptırım uygulanacak ise uygulanacak yaptırımın çocuğun durumuna ve fiiline uygun ve orantılı olması gerekir. Çocuk adalet sisteminde verilecek tepkinin öncelikli amacı, suçun işlenmesinin önlenmesi veya mağdurun haklarının korunması değil, çocuğun içinde bulunduğu ortamdan çıkarılıp korunması, suç işlemeyi bir yaşam biçimi haline getirmesinin önlenmesi yani çocuğun iyileştirilmesidir.[4]

Çocukların Suça Yönelmesine Neden Olan Faktörler[5

1) Bireysel Özellikler

Suça yönelmeye neden olacak bireysel özelliklerden en önemlisi ergenlik dönemidir.Erkek çocuk ve ergenlerde, saldırgan davranışlar ve suça sürüklenmenin daha sık olduğu farklı çalışmalarda gösterilmiştir.

2) Ailesel ve Çevresel Nedenler

Anne–babanın eğitim durumu, birlikte yaşama ya da boşanmış olmaları gibi ailevi özellikler çocukların suç işleme oranlarına etki edebilir. Ailenin sosyokültürel durumu,toplumun sosyokültürel durumunu belirler.

Anne-babalar, çocuk için model oluşturupçocuğun toplumsallaşmasında etkili bir rol oynarlar.

3) Okul ve Kariyer Çevresi

Okul/kariyer ve çocuk ilişkisi çocuk suçluluğunda önemli etmenlerden birisidir.

Çocuğu okul ortamında tutmak onu kontrol edebilmenin etkin yoludur. Ancak okulda başarısız olan, düşük eğitim motivasyonuna sahip ve okul ortamına kendilerini yabancılaşmış hisseden öğrencilerin suç davranışı içine girme olasılığının yüksek olduğu, okulun amaçlarını gerçekleştirmeyeceğine inanan, okulu sevmeyen, mesleki beklentileri ve gelecek planları olmayan
çocukların diğer çocuklara göre daha fazla suç işledikleri bildirilmektedir. Bu çocukların önüne başarıyı tadabilecekleri küçük kariyer hedefleri koyarak okulu sevdirerek çocukların okuldan uzaklaşmamaları sağlanabilir

Yargıtay Kararları

SUÇA SÜRÜKLENEN ÇOCUK - KISA SÜRELİ HAPİS CEZASI

Yargıtay Ceza Genel Kurulu Kararları; SUÇA SÜRÜKLENEN ÇOCUK, 50/3 KISA SÜRELİ HAPİS CEZASI SEÇENEK YAPTIRIMI, HAPSE ÇEVRİLMEYECEĞİ[6]

T.C.

YARGITAY

CEZA GENEL KURULU

ESAS NO: 2013/8-816

KARAR NO:2015/3

Davacı : K.H.

Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; suç tarihinde 18 yaşından küçük olan sanık hakkında 6136 sayılı Kanuna muhalefet suçundan hükmedilen kısa süreli hapis cezasının 5237 sayılı TCK’nun 50/3. maddesi gereğince zorunlu olarak aynı maddenin birinci fıkrasında düzenlenen seçenek yaptırımlardan birine çevrilmesinin gerekip gerekmediğinin belirlenmesine ilişkindir.

Çocuk sanıklar hakkında, sadece adli para cezasının infazı açısından bir istisna getirilerek hükmedilen adli para cezasının ödenmemesi halinde, bu cezaların hapse çevrilemeyeceği ancak amme alacaklarının tahsili yöntemine başvurularak tahsil edileceğinin düzenlenmiş olması ve diğer seçenek yaptırımlar yönünden böyle bir istisnaya yer verilmemesi nedeniyle TCK'nun 50. maddesinin 6. fıkrasının çocuk sanıklar hakkında da uygulanmasının mümkün olduğu ileri sürülebilir ise de; 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanununun 4/i maddesinde çocuk haklarının korunması amacıyla özgürlüğü sınırlayıcı tedbirler ile hapis cezasına en son çare olarak başvurulması ilkesine işaret edilmesine göre, tıpkı adli para cezasının ödenmemesi halinde, bu cezanın hapse çevrilmesi yasağına benzer şekilde, diğer seçenek yaptırımların gereğini yerine getirmeyen çocuk sanık hakkında da kısa süreli hapis cezasının tamamen veya kısmen infazına karar verilemeyeceği ve adli para cezasına çevrilme de dahil olmak üzere diğer seçenek yaptırımlara hükmolunması seçeneklerinin değerlendirilmesi gerektiğinin kabulü kanun koyucunun amacına daha uygun olacaktır.

Ceza Genel Kurulunun 11.02.2014 gün ve 789-56 ve 10.06.2014 gün ve 180-324 sayılı kararlarında da aynı sonuca ulaşılmıştır.

Uyuşmazlık konusunun bu açıklamalar ışığında değerlendirildiğinde;

Suç tarihi itibariyle 18 yaşından küçük olan sanığa verilen hapis cezası miktarı itibariyle kısa süreli olup, bu cezanın TCK'nun 50/3. maddesi gereğince zorunlu olarak aynı maddenin birinci fıkrasında belirtilen seçenek yaptırımlardan birine çevrilebilmesi için sanığın daha önce hapis cezası cinsinden mahkumiyetinin bulunmaması gerekmektedir.

Somut olayda sanığın sabıkasında yer alan para cezasına, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ve hapis cezasına seçenek yaptırımlara ilişkin ilamların TCK'nun 50/3. maddesinin uygulanmasına engel oluşturmayacağı konusunda bir tereddüt bulunmamaktadır. Bununla birlikte sanığın sabıkasında bulunan Adıyaman 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 23.03.2010 gün ve 22-300 sayılı ilamında, hırsızlık suçundan 10 ay hapis cezasına hükmedildikten sonra TCK'nun 50/1-c maddesi uyarınca 2 yıl süreyle meslek veya sanat edinmeyi sağlamak amacıyla bir eğitim kurumuna devam etme tedbirine çevrilmiş, sanığın tedbire uymaması nedeniyle 26.10.2010 tarihinde 10 ay hapis cezasının tamamının infazına karar verilerek 27.09.2011 tarihinde de infaz edildiğinden TCK'nun 50/3. maddesinin uygulanmasına engel teşkil edeceği düşünülebilirse de, hakkında hükmedilen kısa süreli hapis cezası TCK'nun 50. maddesinin 1. fıkrasına göre seçenek tedbire çevrilen ancak seçenek tedbirin gereklerini yerine getirmeyen çocuk sanık hakkında hapis cezasının tamamen veya kısmen infazına karar verilmeyerek, adli para cezası dahil TCK'nun 50. maddesinin 1. fıkrasında yer alan diğer seçenek yaptırımlardan birine çevrilmesi gerektiğinden, sanığın hapis cezası cinsinden mahkumiyetinin olmadığı kabul edilmelidir. Buna göre de, sanığa hükmolunan 3 ay 10 gün hapis cezasının TCK'nun 50. maddenin 3. fıkrası gereğince aynı maddenin birinci fıkrasında belirtilen seçenek yaptırımlardan birine çevrilmesi zorunludur.

Aksinin kabulü halinde yaşı küçük sanığın TCK’nun 50/1. maddesinde düzenlenen hapis cezasına seçenek yaptırıma uymaması nedeniyle hapis cezasının infazı yerine maddede belirtilen başka bir seçenek yaptırıma çevrilmesi gerekirken hapis cezasının tamamen infazına karar verilip infaz edilmesi suretiyle sanığın aleyhine bir işlem yapıldıktan sonra bu aykırılık devam ettirilerek sanığın sabıkasında yer alan bu ilam dikkate alınarak hakkında seçenek yaptırıma karar verilmemesi suretiyle ikinci kez aleyhe hukuka aykırı bir sonuç kabul edilmiş olacaktır.yaptırımlardan birine çevrilmesinin gerekip gerekmediğinin belirlenmesine ilişkindir.

Açıklanan nedenlerle;

1- Yargıtay C. Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,

2-Yargıtay 8. Ceza Dairesinin 09.04.2013 gün ve 36220-11202 sayılı düzelterek onama kararının KALDIRILMASINA,

T.C.[7]

YARGITAY

2. CEZA DAİRESİ

E. 2016/18789

K. 2018/6300

T. 16.5.2018

HIRSIZLIK VE İŞYERİ DOKUNULMAZLIĞINI BOZMA ( Suç Tarihinde 18 Yaşından Küçük Olduğu Anlaşılan Suça Sürüklenen Çocuklar Hakkında Açılan Kamu Davasının "Çocuk Mahkemesi Sıfatıyla" Görülmesi Gerektiği Gözetilmeden Yargılamaya Devamla 5395 S.K. 25/1. Maddesinde Yer Alan "Çocuk Mahkemelerinde Yapılan Duruşmalarda Cumhuriyet Savcısı Bulunmaz" Şeklindeki Düzenlemeye Aykırı Olarak Duruşma Yapılarak Karar Verilmesinin Bozmayı Gerektirdiği )

ÇOCUK MAHKEMESİNDE KISA KARARIN AÇIKLANDIĞI CELSEDE CUMHURİYET SAVCISININ KATILIMI ( 5395 S.K. 25/1. Maddesinde Yer Alan "Çocuk Mahkemelerinde Yapılan Duruşmalarda Cumhuriyet Savcısı Bulunmaz" Şeklindeki Düzenlemeye Aykırı Olduğu/Bozma )

HER İKİ MAĞDURA KARŞI TOPLU UYGULAMA YAPILMASI ( Hırsızlık - Suça Sürüklenen Çocukların Mağdurlara Yönelik Her Bir Eylemi Sebebiyle Bağımsız Biçimde Değerlendirme Yapılarak Denetime Olanak Sağlayacak ve İnfazda Kuşkuya Yer Bırakmayacak Şekilde Ayrı Ayrı Hüküm Kurulması Gerekirken Her İki Mağdura Karşı Toplu Uygulama Yapılması Suretiyle CMK 232. Maddesine Aykırı Davranıldığı )

İÇERİDE KİMSENİN BULUNMADIĞI İŞYERLERİNE KAPI KORKULUK VE PENCERELERİNE ZARAR VEREREK HIRSIZLIK AMACIYLA GİRME ( Hırsızlık ve Mala Zarar Verme Suçlarının Yanı Sıra Gece Vakti Birden Fazla Kişi Tarafından Birlikte İşyeri Dokunulmazlığını Bozma Suçunu Oluşturduğu - İşyeri Dokunulmazlığını Bozma Suçlarından Hesap Hatası Sonucu Daha Kısa Süreli Hapis Cezasına Hükmedilmesi Suretiyle Suça Sürüklenen Çocuklar Hakkında Eksik Cezalar Tayin Edildiği )

5237/m.116/2-4,119/1

5271/m.232

5395/m.25/1

ÖZET : Suça sürüklenen çocuklar hakkında hırsızlık ve işyeri dokunulmazlığını bozma suçlarından kurulan hükümlere dair temyiz istemlerinin incelenmesinde;

1- Suç tarihinde 18 yaşından küçük olduğu anlaşılan suça sürüklenen çocuklar hakkında açılan kamu davasının ''çocuk mahkemesi sıfatıyla'' görülmesi gerektiği gözetilmeden yargılamaya devamla, 5395 Sayılı Çocuk Koruma Kanunu'nun 25/1. maddesinde yer alan ''Çocuk mahkemelerinde yapılan duruşmalarda Cumhuriyet savcısı bulunmaz'' şeklindeki düzenlemeye aykırı olarak kısa kararın açıklandığı 24/03/2011 tarihli celsenin yasa yolu bildirimi kısmında belirtildiği üzere, Cumhuriyet savcısının katılımı ile duruşma yapılarak karar verilmesi,

2- Suça sürüklenen çocukların mağdurlara yönelik her bir eylemi sebebiyle bağımsız biçimde değerlendirme yapılarak, denetime olanak sağlayacak ve infazda kuşkuya yer bırakmayacak şekilde, ayrı ayrı hüküm kurulması gerekirken, her iki mağdura karşı toplu uygulama yapılması suretiyle 5271 Sayılı CMK'nın 232. maddesine aykırı davranılması,

3- Suça sürüklenen çocukların gece vakti mağdurlara ait ve olay esnasında içeride kimsenin bulunmadığı işyerlerine giriş kapı, korkuluk ve pencerelerine zarar vererek hırsızlık amacıyla girmeleri şeklindeki eylemlerinin, hırsızlık ve mala zarar verme suçlarının yanı sıra TCK'nın 116/4, 119/1-c maddelerinde düzenlenen gece vakti birden fazla kişi tarafından birlikte işyeri dokunulmazlığını bozma suçunu oluşturduğu, aynı Kanunun 119/1-a maddesindeki cezayı ağırlaştırıcı nedenin uygulanması için ise silahın suçun işlenmesi amacıyla mağdurlara karşı kullanılması gerektiği ve somut olaylarda da bu koşulun bulunmadığı gözetilmeden, suça sürüklenen çocuklar hakkında işyeri dokunulmazlığını bozma suçundan TCK'nın “116/4, 119/1-c” maddeleri yerine “116/2-4, 119/1-a,c” maddelerinin uygulanması ile işyeri dokunulmazlığını bozma suçu yönünden TCK'nın 119. maddesindeki birden fazla ağırlaştırıcı nedenin bulunduğundan bahisle, yasal ve yerinde olmayan gerekçe ile teşdiden cezaların belirlenmesi,

4- Suça sürüklenen çocuklar hakkında işyeri dokunulmazlığını bozma suçlarından hesap hatası sonucu daha kısa süreli hapis cezasına hükmedilmesi suretiyle suça sürüklenen çocuklar hakkında eksik cezalar tayin edilmesi, bozmayı gerektirmiştir.

DAVA : Dosya incelenerek gereği düşünüldü:

KARAR : I-) Suça sürüklenen çocuklar hakkında mala zarar verme suçundan kurulan hükümlere dair temyiz istemlerinin incelenmesinde;

Suç tarihi itibariyle 15-18 yaş grubunda bulunan suça sürüklenen çocukların eylemlerine uyan TCK'nın 151/1, 31/3 maddelerinde tanımlanan mala zarar verme suçları için öngörülen cezaların türü ve üst sınırına göre aynı Kanunun 66/1-e, 66/2 maddelerinde öngörülen 5 yıl 4 aylık zamanaşımı süresinin, zamanaşımını kesen son işlem olan 24/03/2011 tarihli mahkumiyet hükmünden itibaren inceleme tarihine kadar geçmiş bulunması,

Bozmayı gerektirmiş, suça sürüklenen çocuklar ve müdafiilerinin temyiz itirazları bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin açıklanan sebeple BOZULMASINA, bozma nedeni yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, 5320 Sayılı Kanun'un 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan, 1412 Sayılı CMUK'nın 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak, suça sürüklenen çocuklar hakkında açılan kamu davalarının, 5271 Sayılı CMK'nın 223/8. maddesi gereğince zamanaşımı sebebiyle DÜŞÜRÜLMESİNE,

II- Suça sürüklenen çocuklar hakkında hırsızlık ve işyeri dokunulmazlığını bozma suçlarından kurulan hükümlere dair temyiz istemlerinin incelenmesinde;

Suç tarihinde 15-18 yaş grubunda bulunan suça sürüklenen çocuklar hakkında, 5395 Sayılı Kanun'un 35/1-2. cümlesi ve TCK'nın 31/3. maddesi hükümleri gözetildiğinde, bu yaş grubunda olan çocuklar hakkında sosyal inceleme raporu alınması için yasal bir zorunluluk bulunmadığından tebliğnamedeki “2. no'lu” bozma düşüncesine iştirak edilmemiş; her bir suça sürüklenen çocuk yönünden ayrı ayrı hüküm tarihine kadar yapılan yargılama gideri toplamı, 5271 Sayılı CMK'nun 324/4 maddesinde atıfta bulunulan 6183 Sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun'un 106. maddesindeki terkin edilmesi gereken tutar olan 20 TL'den az olduğu halde yargılama giderlerinin suça sürüklenen çocuklardan tahsiline karar verilmiş ise de, hüküm kesinleşinceye kadar yapılacak yargılama giderlerinin de toplam yargılama gideri kapsamında olması sebebiyle hükmün kesinleştiği tarihte suça sürüklenen çocuklardan tahsili gereken yargılama giderinin yukarda açıklanan terkin edilmesi gereken miktardan az olması halinde Devlet Hazinesi üzerinde bırakılmasının infaz aşamasında değerlendirilmesi mümkün görülmüş; dosya içeriğine göre diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

Ancak;

1-) Suç tarihinde 18 yaşından küçük olduğu anlaşılan suça sürüklenen çocuklar hakkında açılan kamu davasının ''çocuk mahkemesi sıfatıyla'' görülmesi gerektiği gözetilmeden yargılamaya devamla, 5395 Sayılı Çocuk Koruma Kanunu'nun 25/1. maddesinde yer alan ''Çocuk mahkemelerinde yapılan duruşmalarda Cumhuriyet savcısı bulunmaz'' şeklindeki düzenlemeye aykırı olarak kısa kararın açıklandığı 24/03/2011 tarihli celsenin yasa yolu bildirimi kısmında belirtildiği üzere, Cumhuriyet savcısının katılımı ile duruşma yapılarak yazılı şekilde karar verilmesi,

2-) Suça sürüklenen çocukların mağdurlara yönelik her bir eylemi sebebiyle bağımsız biçimde değerlendirme yapılarak, denetime olanak sağlayacak ve infazda kuşkuya yer bırakmayacak şekilde, ayrı ayrı hüküm kurulması gerekirken, yazılı biçimde her iki mağdura karşı toplu uygulama yapılması suretiyle 5271 Sayılı CMK'nın 232. maddesine aykırı davranılması,

3-) Suça sürüklenen çocukların gece vakti mağdurlara ait ve olay esnasında içeride kimsenin bulunmadığı işyerlerine giriş kapı, korkuluk ve pencerelerine zarar vererek hırsızlık amacıyla girmeleri şeklindeki eylemlerinin, hırsızlık ve mala zarar verme suçlarının yanı sıra TCK'nın 116/4, 119/1-c maddelerinde düzenlenen gece vakti birden fazla kişi tarafından birlikte işyeri dokunulmazlığını bozma suçunu oluşturduğu, aynı Kanunun 119/1-a maddesindeki cezayı ağırlaştırıcı nedenin uygulanması için ise silahın suçun işlenmesi amacıyla mağdurlara karşı kullanılması gerektiği ve somut olaylarda da bu koşulun bulunmadığı gözetilmeden, suça sürüklenen çocuklar hakkında işyeri dokunulmazlığını bozma suçundan TCK'nın “116/4, 119/1-c” maddeleri yerine “116/2-4, 119/1-a,c” maddelerinin uygulanması ile işyeri dokunulmazlığını bozma suçu yönünden TCK'nın 119. maddesindeki birden fazla ağırlaştırıcı nedenin bulunduğundan bahisle, yasal ve yerinde olmayan gerekçe ile teşdiden cezaların belirlenmesi,

4-) Suça sürüklenen çocuklar hakkında işyeri dokunulmazlığını bozma suçlarından 5237 Sayılı TCK'nın 116/2-4, 119/1-a,c. maddeleri uyarınca belirlenen 4 yıl 8 ay hapis cezasından aynı Kanunun 31/3. maddesi uyarınca 1/3 oranında indirim yapılırken 3 yıl 1 ay 10 gün hapis yerine hesap hatası sonucu 2 yıl 13 ay 10 gün hapis cezasına, devamla aynı Kanunun 62. maddesi uyarınca 1/6 oranında indirim yapılırken, 2 yıl 7 ay 3 gün hapis yerine 1 yıl 19 ay 3 gün hapis cezasına hükmedilmesi suretiyle suça sürüklenen çocuklar hakkında eksik cezalar tayin edilmesi,

5-) Suça sürüklenen çocuklar hakkında hırsızlık suçundan kurulan hükümlerde eylemlerin gece vakti işlenmesi sebebiyle artırım yapılırken kısa kararda ve gerekçeli kararın hüküm fıkrasında uygulama maddesi olarak TCK'nın 143/1. maddesi yerine 43. maddesinin gösterilmesi,

SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş, suça sürüklenen çocuklar ve müdafiilerinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükümlerin bu sebeplerden dolayı istem gibi BOZULMASINA, bozma sonrası kurulacak hükümde 1412 Sayılı CMUK'nın 326/son maddesinin gözetilmesine, 16.05.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

T.C.[8]

YARGITAY

4. HUKUK DAİRESİ

E. 2015/15788

K. 2016/4505

T. 4.4.2016

EV BAŞKANININ SORUMLULUĞUNDAN KAYNAKLANAN UYUŞMAZLIKLARDA GÖREVLİ MAHKEME ( Davalıların Ergin Olmayan Çocuklarının Polis Memurlarını Yaralaması Sebebiyle Tazminat İstemi - Uyuşmazlığın Aile Mahkemesinde Çözümleneceği )

DAVALILARIN ERGİN OLMAYAN ÇOCUKLARININ POLİS MEMURLARINI YARALAMASI SEBEBİYLE TAZMİNAT İSTEMİ ( Davanın Davalıların Aile Başkanı Olarak Sorumluluklarından Kaynaklandığı - Uyuşmazlığın Aile Mahkemesinde Çözümlenmesi Gerektiği )

AİLE BAŞKANININ SORUMLULUĞUNDAN KAYNAKLANAN UYUŞMAZLIKLARDA GÖREVLİ MAHKEME ( Davalıların Ergin Olmayan Çocuklarının Polis Memurlarını Yaralaması Sebebiyle Tazminat İstemi - Aile Mahkemesinin Görevli Sayılacağı )

2330 SAYILI YASADAN KAYNAKLANAN RÜCUAN TAZMİNAT DAVASI ( Davalıların Ergin Olmayan Çocuklarının Polis Memurlarını Yaralaması Sebebiyle Tazminat İstemi - Uyuşmazlığın Aile Mahkemesinde Çözümleneceği )

GÖREV ( 4721 Sayılı Kanun'un Üçüncü Kısım Hariç Olmak Üzere İkinci Kitabı İle 3.12.2001 Tarihli ve 4722 Sayılı Türk Medeni Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanuna Göre Aile Hukukundan Doğan Dava ve İşlere Aile Mahkemesinde Bakılacağı )

4721/m. 369

2330/m. 1, 2, 3

ÖZET : Davacı, olay tarihinde ergin olmayan davalıların çocukları dava dışı görevli polis memurlarına mukavemet ederek yaralanmasına neden olduğundan, 2330 Sayılı yasa kapsamında, polis memurlarına ödenen tazminatın rücuen tahsili isteminde bulunmuştur. Davanın hukuki sebebinin belirlenmesi hakimin görevidir. Dava, davalıların, haksız fiil tarihinde 18 yaşından küçük olmaları sebebiyle çocuklarının aile başkanı olarak sorumlu olduklarına dairdir. 4721 Sayılı Medeni Kanun'un Üçüncü Kısım hariç olmak üzere İkinci Kitabı ile 3.12.2001 tarihli ve 4722 sayılı Türk Medeni Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanuna göre aile hukukundan doğan dava ve işlere Aile Mahkemesinde bakılır. Uyuşmazlığın Aile Mahkemesinde çözümlenmesi gerekir.

DAVA : Davacı ... vekili tarafından, davalılar ... ve diğerleri aleyhine 21.6.2011 gününde verilen dilekçeyle 2330 Sayılı Kanun'dan kaynaklanan rücuan alacak istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın reddine dair verilen 9.2.2015 tarihli kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü:

KARAR : 1- )Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir.

2- )Diğer temyiz itirazlarına gelince; dava, rücuen alacak nedeni ile tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davalılar ... ve ... hakkında husumete dair dava şartı noksanlığından usulden reddine, diğer davalılar için davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.

Davacı, olay tarihinde ergin olmayan davalıların çocuğu ... ve ... , dava dışı görevli polis memurlarına mukavemet ederek yaralanmasına neden olduğundan, 2330 Sayılı yasa kapsamında, polis memurlarına ödenen tazminatın rücuen tahsili isteminde bulunmuştur.

Davalılar, davanın reddi gerektiğini savunmuşlardır.

Mahkemece, davanın niteliği, davalıların dava tarihinde 18 yaşını tamamlamış olmaları dolayısıyla ... haksız fiilinden kaynaklanan sorumluluk için anne ve babalarına husumet yöneltilmesi doğru görülmeyerek dava şartı yokluğundan davalılar ... hakkında davanın reddine karar verilmiştir.

Davanın hukuki sebebinin belirlenmesi hakimin görevidir. Dava, davalılar ... haksız fiil tarihinde 18 yaşından küçük olmaları sebebiyle ..., ve ...'ın aile başkanı olarak sorumlu olduklarına dair olup, buna göre davanın yasal dayanağının Türk Medeni Kanunu'nun 369. maddesi olduğu, anılan maddenin de, Kanun'un düzenleniş şekli itibariyle, Medeni Kanun'un ikinci kitabında yer aldığı görülmektedir.

4787 Sayılı Kanun'un 4/1. maddesi; 4721 Sayılı Medeni Kanun'un Üçüncü Kısım hariç olmak üzere ( TMK.md.118-395, 5133 Sayılı Kanun md.2-3 ) kaynaklanan bütün davaların Aile Mahkemelerinde bakılacağını, geçici 1.maddesi de; sonuçlanmamış davaların yetkili ve görevli Aile Mahkemelerine devredileceğini hükme bağlamıştır. Somut olay itibariyle de,

4721 Sayılı Kanun'un 369. maddesinin uygulanması söz konusu olacağından, uyuşmazlığın Aile Mahkemesinde çözümlenmesi gerekmektedir. Davanın Aile Mahkemesinde görülmesi gerektiği, husumetin de görevli mahkemece değerlendirilmesi gerektiği gözetilerek, usul ve yasaya aykırı olan kararın bozulması gerekmiştir.

SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarda ( 2 ) no'lu bentte açıklanan sebeplerle BOZULMASINA, diğer temyiz itirazlarının ( 1 ) numaralı bentte açıklanan sebeplerle reddine ve peşin alınan harcın istenmesi halinde iadesine, 04.04.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

YARGITAY[9]

2. CEZA DAİRESİ

E. 2014/37311

K. 2017/6625

T. 7.6.2017

ZORUNLU MÜDAFİİ SON OTURUMDA HAZIR BULUNDURULMADAN KISA KARARIN AÇIKLANMASI ( Hırsızlık - Savunma Hakkının Kısıtlandığı )

HIRSIZLIK ( Suça Sürüklenen Çocuk İçin Zorunlu Olarak Görevlendirilen Müdafii Hükmün Esasını Oluşturan Kısa Kararın Açıklandığı Son Oturumda Hazır Bulundurulmadan Hüküm Kurularak CMK. Md. 188/1'e Aykırı Davranılması Suretiyle Savunma Hakkının Kısıtlandığı )

UZMAN RAPORUN HER SUÇ BAKIMINDAAN ALINMASI GEREĞİ ( Suç Tarihi İtibariyle 12-15 Yaş Grubunda Olan Suça Sürüklenen Çocuk Hakkında İşlediği Fiilin Hukukî Anlam ve Sonuçlarını Algılayıp Algılamadığı veya Davranışlarını Yönlendirme Yeteneğinin Yeterince Gelişip Gelişmediği Hususunda İşyeri Dokunulmazlığını Bozma Suçu Bakımından da Uzman Hekim Raporu Alınması Gerektiği Gözetilmeyerek Sadece Hırsızlık Suçundan Alınan Rapor İle Yetinilmesinin İsabetsizliği )

ETKİN PİŞMANLIK ( Suça Sürüklenen Çocuğun Mağdura Ait Bakkal Dükkanından Çaldığı Suça Konu Sigara Paketlerini Olay Yerinin Karşısındaki Apartmanın Merdivenlerinin Altına Sakladıktan Sonra İşyerine Döndüğü Sırada İhbar Üzerine Gelen Polis Ekibince Yakalandığında Diğer Suça Sürüklenen Çocuk İle Birlikte İşyerinden Sigara Paketleri Çaldıklarını İkrar Edip Sakladıkları Yeri Gösterdikleri ve Suça Konu Eşyaların Mağdura İadesini Sağladıkları/Etkin Pişmanlık Hükümlerinin Uygulanması Gerektiği )

5237/m.31/2,168/1

5271/m.150/2,188/1

ÖZET : 1- Suça sürüklenen çocuk için 5271 S.K.nun 150/2. maddesi uyarınca zorunlu olarak görevlendirilen müdafii, hükmün esasını oluşturan kısa kararın açıklandığı son oturumda hazır bulundurulmadan hüküm kurularak aynı Kanunun 188/1. maddesine aykırı davranılması suretiyle savunma hakkının kısıtlanması, 2-Suç tarihi itibariyle 12-15 yaş grubunda olan suça sürüklenen çocuk hakkında 5237 S.K.31/2. maddesi uyarınca işlediği fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılayıp algılamadığı veya davranışlarını yönlendirme yeteneğinin yeterince gelişip gelişmediği hususunda işyeri dokunulmazlığını bozma suçu bakımından da uzman hekim raporu alınması gerektiği gözetilmeyerek sadece hırsızlık suçundan alınan rapor ile yetinilmesi, 3- Suça sürüklenen çocuğun mağdura ait bakkal dükkanından çaldığı suça konu sigara paketlerini olay yerinin karşısındaki apartmanın merdivenlerinin altına sakladıktan sonra işyerine döndüğü sırada ihbar üzerine gelen polis ekibince yakalandığında, diğer suça sürüklenen çocuk ile birlikte işyerinden sigara paketleri çaldıklarını ikrar edip sakladıkları yeri gösterdikleri ve suça konu eşyaların mağdura iadesini sağladıklarının anlaşılması karşısında, suça sürüklenen çocuk hakkında etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi, hatalıdır.

DAVA : Dosya incelenerek gereği düşünüldü:

KARAR : Suça sürüklenen çocuğun mağdura ait bakkal dükkanından çaldığı suça konu sigara paketlerini olay yerinin karşısındaki apartmanın merdivenlerinin altına sakladıktan ve böylece kendi hakimiyet alanına geçirdikten sonra işyerine döndüğünde ihbar üzerine gelen polis ekibince yakalandığı ve hırsızlık suçunun tamamlandığının anlaşılması karşısında, tebliğnamedeki eylemin teşebbüs aşamasında kaldığı yönündeki bozma düşüncesine iştirak edilmemiş; dosya içeriğine göre diğer temyiz itirazları yerinde görülemiştir.

Ancak;

1-) Suça sürüklenen çocuk için 5271 Sayılı CMK.nun 150/2. maddesi uyarınca zorunlu olarak görevlendirilen müdafii, hükmün esasını oluşturan kısa kararın açıklandığı 21/11/2013 tarihli son oturumda hazır bulundurulmadan hüküm kurularak aynı Kanunun 188/1. maddesine aykırı davranılması suretiyle savunma hakkının kısıtlanması,

2-) Suç tarihi itibariyle 12-15 yaş grubunda olan suça sürüklenen çocuk hakkında 5237 Sayılı TCK'nın 31/2. maddesi uyarınca işlediği fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılayıp algılamadığı veya davranışlarını yönlendirme yeteneğinin yeterince gelişip gelişmediği hususunda işyeri dokunulmazlığını bozma suçu bakımından da uzman hekim raporu alınması gerektiği gözetilmeyerek sadece hırsızlık suçundan alınan rapor ile yetinilmesi,

3-) Suça sürüklenen çocuğun mağdura ait bakkal dükkanından çaldığı suça konu sigara paketlerini olay yerinin karşısındaki apartmanın merdivenlerinin altına sakladıktan sonra işyerine döndüğü sırada ihbar üzerine gelen polis ekibince yakalandığında, diğer suça sürüklenen çocuk ile birlikte işyerinden sigara paketleri çaldıklarını ikrar edip sakladıkları yeri gösterdikleri ve suça konu eşyaların mağdura iadesini sağladıklarının anlaşılması karşısında, suça sürüklenen çocuk hakkında 5237 Sayılı TCK'nın 168/1. maddesi uyarınca etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi,

SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş, suça sürüklenen çocuk müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı kısmen istem gibi BOZULMASINA, 07.06.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

T.C
Yargıtay
[10]

2. Ceza Dairesi

2019/12602 E.

2020/1256 K.

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Hırsızlık, konut dokunulmazlığının ihlali, mala zarar verme
HÜKÜM : Mahkumiyet

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;

I-Suça sürüklenen çocuklar hakkında mala zarar verme suçundan kurulan mahkumiyet hükümlerine yönelik temyiz isteminin incelemesinde;

14/04/2011 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak aynı gün yürürlüğe giren 31/03/2011 tarih ve 6217 sayılı Kanun'un 26. maddesi ile 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun'a eklenen geçici 2. maddesi gereğince doğrudan hükmolunan 3000 TL dahil adli para cezasına mahkumiyet hükümlerinin temyizi mümkün olmadığından suça sürüklenen çocuklar müdafiinin temyiz isteminin 1412 sayılı CMUK'nın 317. maddesi gereğince istem gibi REDDİNE,

II-Suça sürüklenen çocuklar hakkında hırsızlık ve konut dokunulmazlığının ihlali suçlarından kurulan mahkumiyet hükümlerine yönelik temyiz isteminin incelemesinde;

1-Nüfus kaydına göre, 02/04/1996 doğumlu olan suça sürüklenen çocuk ... ile 23/03/1996 doğumlu olan suça sürüklenen çocuk ...’ın 18 yaşını tamamlamış oldukları gözetilmeden 13/05/2014, 03/07/2014, 16/10/2014, 13/11/2014 ve 15/09/2015 tarihli duruşmaların açık yerine kapalı yapılması ve hükmün de kapalı oturumda tefhim edilmesi suretiyle 5271 sayılı CMK'nın 182/1 ve 185/1. maddelerine aykırı davranılması,

2-Suça sürüklenen çocuk ...’ın hüküm tarihinde aynı yargı çevresi içerisinde bulunan ... 2 Nolu L Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nda başka bir suçtan hükümlü olduğu, suça sürüklenen çocuk ...’in ise hüküm tarihinde aynı yargı çevresi içerisinde bulunan ...(Kapatılan) K1 Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nda başka bir suçtan tutuklu olduğunun UYAP kayıtlarından anlaşılması karşısında; duruşmadan bağışık tutulmak istediklerine dair talepleri olmadan ve bu hususta bir karar alınmadan, hükümlerin açıklandığı 15/09/2015 tarihli duruşmada hazır edilmeyerek hükümlülüklerine karar verilmesi suretiyle, CMK’nın 196. maddesine aykırı olarak savunma haklarının kısıtlanması,

Bozmayı gerektirmiş, suça sürüklenen çocuklar müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, diğer yönleri incelenmeyen hükümlerin bu sebeplerden dolayı isteme aykırı olarak BOZULMASINA, 21/01/2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.


T.C.
Yargıtay
Ceza Genel Kurulu
[11]


Esas No:2014/238/
Karar No:2014/361
K. Tarihi:11.7.2014


Sanık G.. İ..'nin nitelikli hırsızlık suçundan 5237 sayılı TCK'nun 142/1-b, 31/2, 62 ve 50/1-a maddeleri uyarınca 6.000 Lira, konut dokunulmazlığının ihlali suçundan aynı kanunun 116/1, 119/1-c, 31/2, 62. ve 50/1-a maddeleri uyarınca 3.000 Lira adli para cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin, İzmir 3. Çocuk Mahkemesince verilen 10.09.2009 gün ve 267-316 sayılı hükmün sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 2. Ceza Dairesince 17.04.2013 gün ve 23258-8432 sayı ile;

“...Fiili işlediği sırada oniki yaşını doldurup, onbeş yaşını doldurmamış olan suça sürüklenen çocuğun, işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama ve bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin yeterince gelişip gelişmediği hakkındaki raporun uzman doktordan alınması gerektiğinin gözetilmemesi isabetsizliğinden bozulmasına” karar verilmiştir.

Yerel mahkeme ise 16.09.2013 gün ve 421-626 sayı ile;

“01.06.2005 tarihinden önce yürürlükte bulunan 2253 sayılı Çocuk Mahkemelerinin Kuruluşu Görev ve Yargılama Usulleri Hakkındaki Kanunun 20/1. maddesinde, 'Bu kanunda gösterilen ceza ve tedbirlerin uygulanmasından önce küçüğün işlediği suçun anlam ve sonuçlarını kavrayabilme yönünden bedeni, akli ve ruhi durumu mütehassıs kimselere tespit ettirilir.' denmek suretiyle uzman hekimden rapor alınması hükme bağlanmıştır...

5237 sayılı TCK'nun 31. maddesinin gerekçesinde 'Bu grup yaş küçüklerinin ceza sorumluluğunun olup olmadığı, çocuk hakimi tarafından tespit edilir. Ancak, bu belirlemeden önce, yaş küçüğünün içinde bulunduğu aile koşulları, sosyal ve ekonomik koşullar ile psikolojik ve eğitim durumu hakkında uzman kişilerce rapor hazırlanması istenir. Çocuk hakimi hazırlanan bu raporları ceza sorumluluğunun belirlenmesiyle ilgili olarak yapacağı değerlendirmede dikkate alır.' denmek suretiyle suç tarihinde oniki yaşından büyük onbeş yaşından küçük çocuklarda sosyal inceleme raporunun alınmasını zorunlu hale getirmiş ve çocuk mahkemeleri ile çocuk hakimlerinin rahat çalışabilmesini sağlamak amacıyla bu raporları düzenleyecek sosyal hizmet uzmanı, psikolog ve pedagog gibi uzmanlar çocuk mahkemelerinde görevlendirilmiştir.

Ne 5237 sayılı TCK'nun 31. maddesinde ne de 5395 sayılı ÇKK'nun 35. maddesinde oniki yaşından büyük onbeş yaşından küçük çocukların işlediği fiil ile ilgili olarak fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama ve davranışlarını yönlendirme yeteneğinin bulunup bulunmadığı hususunda uzman doktordan rapor alınmasına ilişkin hiçbir düzenleme yapılmamıştır.

01.06.2005 tarihinden sonra yapılan yasal düzenlemeler ile yasa koyucu hukuki anlam ve sonuçlarını algılama yeteneğinin hukuki bilgiyi gerektirmesi nedeniyle, bu görevi uzman hekimden alıp çocuk hakimine vermiştir.

Dolayısıyla 2253 sayılı Yasanın 20/1 maddesinde uzman hekimden rapor alınmasına ilişkin düzenlemeden vazgeçilmiştir.

Hakimin hukuki bilgi gerektirecek konularda bilirkişiden görüş alması mümkün değildir.

Suça sürüklenen çocuğun içinde bulunduğu aile koşulları, sosyal ve ekonomik koşullar ile psikolojik ve eğitim durumu hakkında sosyal hizmet uzmanı tarafından sosyal inceleme raporunun hazırlanıp dosyaya ibraz edildiği ve mahkeme hakimi tarafından yapılan değerlendirme neticesinde üzerine atılı hırsızlık ve konut dokunulmazlığını ihlal suçlarının hukuki anlam ve sonuçlarını algılama ve davranışlarını yönlendirme yeteneğinin var olduğu kabul edilmek suretiyle cezalandırma cihetine gidilmiş olup uzman hekimden rapor alınmasına gerek yoktur.

Fiille ilgili olarak suça sürüklenen çocuğun üzerine atılı suçun hukuki anlam ve algılama ve davranışlarını yönlendirme yeteneğinin var olup olmadığını değerlendirme yetkisi mahkeme hakiminin olup, bu yetkiyi uzman hekime devretmesinin istenmesi usul ve yasaya aykırıdır" gerekçesiyle ilk hükmünde direnmiş ve sanığın işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama ve bu fiille ilgili davranışlarını yönlendirme yeteneğinin tespitine ilişkin yeni bir araştırma yapmaksızın, sanığın atılı suçlardan cezalandırılmasına karar vermiştir.

Bu hükmün de Cumhuriyet savcısı ve sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay C. Başsavcılığının “bozma” istekli 09.04.2014 gün ve 346643 sayılı tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; suç tarihi itibariyle 12 yaşını bitirmiş olup 15 yaşını bitirmemiş olan sanığın, işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama ve bu fiille ilgili davranışlarını yönlendirme yeteneğinin, sanık hakkında hazırlanan sosyal inceleme rapo