Son yıllarda Türkiye’de hukuk eğitimi ve hukuk mesleklerine giriş süreci, tarihsel olarak hiç olmadığı kadar büyük bir dönüşüm sürecine girmiş durumdadır. Önce Hukuk Mesleklerine Giriş Sınavı (HMGS) uygulamaya alındı; ardından 2025 Yükseköğretim Kurumları Sınavı (YKS) tercih kılavuzlarının açıklanmasıyla birlikte kamuoyu, bir başka önemli gelişmeyle daha karşılaştı: Türkiye’deki hukuk fakültelerinin kontenjanları ciddi ölçüde azaltıldı.
Bu iki gelişme, hukuk mesleğine adım atmak isteyen on binlerce adayı doğrudan etkilerken; aynı zamanda eğitim hakkı, eşitlik ilkesi, yargı bağımsızlığı, hukuk hizmetlerinin niteliği ve meslek planlaması gibi birçok anayasal ve idari boyutu da gündeme taşıyor. Bu yazı, söz konusu düzenlemelerin hem hukuki hem de sosyolojik arka planını tartışmayı amaçlamaktadır.
HUKUK FAKÜLTESİ KONTENJANLARININ AZALTILMASI VE YÖK ATLAS YAYIMI ARACILIĞIYLA HALK İLE PAYLAŞILMASININ DEĞERLENDİRİLMESİ
Son dönemde hukuk fakültelerinde kontenjanların ciddi ölçüde bazı kaynaklara göre neredeyse yarı yarıya düşürülmesi yönünde adımlar atılmıştır. Bu gelişme, yalnızca idari bir düzenleme olarak değil; aynı zamanda kamuoyunun bilgilendirilme süreçleri açısından da önemli sonuçlar doğurmuştur. Ayrıca yapılan bu düzenleme toplumda çeşitli haber platformları aracılığıyla yapılmadan YÖK Atlas üzerinden açıklanmıştır. Ancak YÖK Atlas üzerinden yapılsa dahi bu veriler geçen yıllara göre çok geç paylaşılmıştır.
Kılavuz ilk kez bu kadar gecikti
Kılavuz 2020 yılında sınav sonuçlarından 6 gün önce, 2021’de 12 gün önce, 2022’de 1 gün sonra, 2023 ve 2024’te aynı gün yayımlanan kılavuzun 2025’te 11 gün sonra açıklanması ve onun da tamamlanmamış olması tepkilere neden oldu
Kontenjan Azaltımı: Ani Bir Değişiklik mi, Stratejik Bir Müdahale mi?
Türkiye'de 2000'li yıllardan sonra art arda açılan hukuk fakülteleriyle birlikte, her yıl mezun olan hukukçu sayısı katlanarak arttı. 2023 yılı itibariyle 93 üniversitede hukuk fakültesi bulunmakta ve yıllık mezun sayısı 20 bini aşmaktaydı. Bu durum, başta avukatlık ve hakimlik olmak üzere birçok hukuk mesleğinde ciddi bir arz fazlası yarattı.
Yükseköğretim Kurulu (YÖK), bu soruna uzun yıllar boyunca sınırlı müdahalelerde bulunsa da 2025 yılı için aldığı karar net bir politika değişikliğine işaret ediyor. Türkiye genelinde birçok hukuk fakültesinde kontenjanlar %30 ila %50 oranında düşürüldü. Ancak dikkat çekici olan, bu durumun kamuoyuna doğrudan duyurulmaması; öğrencilerin kontenjan azalımını YÖK Atlas sistemi üzerinden öğrenmiş olmasıdır.
Oysa geçmişte, Hukuk Mesleklerine Giriş Sınavı (HMGS) uygulaması duyurulurken kamuoyuna basın açıklamaları yapılmış, öğrenciler çeşitli kanallardan bilgilendirilmişti. Buna karşılık kontenjan düşüşleri, resmi bir basın bildirimi olmadan, sessizce ilan edildi. Bu durum, şeffaflık ve öngörülebilirlik ilkeleri açısından tartışmaya açıktır.
Anayasal Bakış Açısı: Eğitim Hakkı ve Eşitlik İlkesi
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 42. maddesinde “Kimse, eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz.” hükmü yer almaktadır. Hukuk fakültelerinin kontenjanlarının azaltılması, doğrudan bu hakkın kısıtlandığı anlamına gelmemekle birlikte, dolaylı olarak hukuk eğitimine erişimi sınırlandırmaktadır. Bununla birlikte, devletin pozitif yükümlülüğü sadece eğitim imkânı sunmakla sınırlı değil, aynı zamanda sunulan eğitimin nitelikli ve ulaşılabilir olmasını sağlamakla da ilgilidir. Bu bağlamda kontenjanların azaltılması, eğitim hakkının ihlali olarak değil, niteliğin korunması amacıyla eğitim hakkının içeriğinin güçlendirilmesi olarak yorumlanabilir.
Ancak bu kararın uygulamada eşitlik ilkesini zedeleme riski de bulunmaktadır. Özellikle yüksek başarı sıralaması gerektiren fakültelerin kontenjanlarının azaltılması, gelir düzeyi yüksek ailelerin özel ders ve kurslarla avantaj sağlamasına yol açabilir. Bu durum, eğitimde fırsat eşitliğini zedeleyebilir. Dolayısıyla kararın, fırsat eşitliği ilkesini gözeten yan düzenlemelerle desteklenmesi elzemdir.
Yargı Mesleklerine Girişteki Düzenlemelerle Uyum
2019 yılında yürürlüğe giren 7188 sayılı Kanun ile hukuk fakültesi mezunlarının hâkimlik, savcılık ve avukatlık gibi mesleklere girişinde ön sınav şartı getirilmiş, hukuk mesleklerine geçiş zorlaştırılmıştır. Ayrıca hukuk meslekleri sınavı uygulamasıyla birlikte, eğitim süreci sonunda bir eleme daha yapılması öngörülmüştür.
Kontenjanların azaltılması kararı, bu düzenlemelerle paralel bir planlamanın ürünüdür. Zira sınav sistemine rağmen, her yıl on binlerce hukuk mezununun sınavlara tabi tutulması, sistemin sürdürülebilirliğini zora sokmakta, mesleklerde nitelik erozyonuna neden olmaktadır. Bu nedenle kontenjanların azaltılması, yalnızca bir eğitim politikası değil, aynı zamanda bir yargı reformu adımı olarak da değerlendirilmelidir.
HMGS (Hukuk Mesleklerine Giriş Sınavı) ve Başarı Oranının Düşüşü
2024 yılında ilk defa uygulamaya konulan HMGS (Hukuk Mesleklerine Giriş Sınavı), hukuk mezunlarının avukatlık, hakimlik, savcılık gibi mesleklere girişte “70 puan barajını” aşmalarını zorunlu kılmıştır. Eylül 2024’te yapılan ilk sınavda başarı oranı yaklaşık %42,67 olarak gerçekleşmiştir. Ancak 2025 Nisan’ında yapılan ilk sınavda başarı oranı dramatik şekilde gerileyerek yalnızca %23,8 olarak kaydedilmiştir. Bu veri, mezunların çoğunluğunun mesleğe giriş barajını aşamadığını açıkça göstermektedir.
Bu oranlar, üniversitelerde verilen hukuk eğitiminin niteliği konusundaki kaygıları haklı çıkarmakta; mezun sayısındaki yüksekliğin sistemin taşıma kapasitesini zorladığını göstermektedir. Ancak burada önemli bir sorun ortaya çıkmaktadır: Eğitim kalitesi düşük tutulurken, sınav barajı yüksek tutulursa, sistem milyonlarca öğrenciyi niteliksiz bir sürece sokup ardından elemek anlamına gelir.
Bu nedenle HMGS uygulamasının adil olabilmesi için:
- Eğitim programlarının içeriği ile sınav içeriği uyumlu hale getirilmeli,
- Üniversitelerdeki akademik kadro altyapısı güçlendirilmeli,
- Fakülteler arası kalite uçurumu giderilmeli,
- Öğrencilere bu sistemin yaratacağı sonuçlar önceden açıkça duyurulmalıdır.
Hukuki ve Eleştirel Açılım
Eğitim Hakkı ve Eşitlik İlkesi: Kontenjan düşüşü ve sınav uygulamaları, hukuk eğitiminin erişilebilirliğini etkileyebilmekte; özellikle gelir düzeyi düşük adayların dezavantajlı duruma düşmesi söz konusu olabilir. Ancak YÖK Atlas gibi açık veri kaynakları bu bilgileri herkese eşit erişimle sunarak bir derece adaleti güçlendirmektedir. Burada düşürülen kontenjanların genel olarak devlet üniversitelerinde olması akıllara adayların bilerek özel üniversitelere mi yönlendiriliyor sorusunu getirmektedir.
İdari İşlemlerde Şeffaflık, Öngörülebilirlik ve Hukuksal Denetim: YÖK’ün takdir yetkisinin sonuçları doğrudan kamu erişimine açılmış, bu sayede karar alma süreçlerine dair denetim imkânı fiilen artmıştır. HMGS sınavı belirli bir program çerçevesinde uygulamaya konulmuşken; Devlet Üniversitelerinde Hukuk Fakültesi’nin kontenjanının düşürülmesi, ani ve doğrudan alınmış bir karar niteliğindedir. Zira kontenjan azaltımına ilişkin kararın önceden ilan edilmiş, kademeli ve öngörülebilir bir plan çerçevesinde yapılması, adayların sınav ve tercih sürecinde daha sağlıklı kararlar almasını ve geleceklerini buna göre şekillendirmesini mümkün kılacaktır. Aksi takdirde, önceden ilan edilmeden yapılan bu tür ani değişiklikler, hukuki güvenlik ve belirlilik ilkeleriyle bağdaşmamaktadır.
HMGS'nin Anlamı ve Tartışması: HMGS, plansız fakülte açılması ve kontenjan yönetiminin yol açtığı yüksek mezun sayısına karşı geliştirilen bir tıkanıklık önleyici mekanizma olarak değerlendirilebilir. Ancak sınav başarı oranındaki keskin düşüş; sistemin hazır olmayan mezunları elediğini, eğitim altyapısı ve kalite hazırlığının yetersiz olduğunu göstermektedir.
HUKUK FAKÜLTELERİNDE KONTENJAN DÜŞÜRÜLMESİ ADALETİ DOĞRUDAN SAĞLAR MI?
Kontenjanların düşürülmesindeki saik, daha yetkin adayların hukuk fakültelerinden mezun olarak adaletin tesisinde daha etkin bir rol üstlenmelerini sağlamaktır. Ancak ülkemizde bazı meslek gruplarında, mezun olunan fakültenin niteliği ve itibarı, meslektaşlar arasında dahi önem arz etmektedir. Bu durumun en somut örnekleri İstanbul Üniversitesi ve Ankara Üniversitesi Hukuk Fakülteleri olarak gösterilebilir. Hal böyleyken, uzun yıllara dayanan akademik birikimi, kurumsal kimliği ve yetiştirdiği mezunlarıyla hukuk eğitiminde köklü bir yere sahip olan bu devlet üniversitelerinde kontenjanların neredeyse yarı yarıya azaltılması, hukuk eğitiminin niteliğini artırma amacına ne ölçüde hizmet edeceği hususunda ciddi soru işaretleri doğurmaktadır. Bu kapsamda, yapılan değişikliğin yalnızca nicel bir düzenleme olmadığı; aynı zamanda nitelikli hukuk eğitimi açısından yapısal etkiler doğurabileceği göz önünde bulundurulmalıdır.
Kontenjan azaltılması ve HMGS barajının birlikte uygulanması; yükseköğretimde kaliteyi, mesleki yeterliliği ve sistemin sürdürülebilirliğini amaçlayan bir bütünleşik politika olarak görülebilir. Buna karşın, uygulama süreçlerinde:
- Fırsat eşitliği korunmalı,
- Eğitim altyapısı güçlendirilmeli,
- İdari kararlar şeffaflıkla desteklenmeli,
- Ve YÖK Atlas gibi açık veri platformları aktif kullanılmalıdır.
Bu şekilde hem eğitim hakkı hem de yukarıda ifade edilen idari hukuk ilkeleri anlamlı bir şekilde korunabilir.