HÂKİMLER VE SAVCILAR YÜKSEK KURULU

Abone Ol


1.    
Hâkimler Ve Savcılar Yüksek Kurulu

 

Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kuruluna ilişkin değişiklikler bu paketin en önemli bölümlerinden biridir. Bu nedenle de belli çevrelerce en fazla eleştirilen ve en fazla direnilen bölüm oldu.

 

Mevcut düzenlemede Kurul 7 asil, 5 yedek üyeden oluşuyor. Asil üyelerden biri olan Adalet Bakanı Kurulun Başkanıdır. Bakanlık müsteşarı da doğal asil üyedir. 3 asil 3 yedek üye Yargıtay tarafından gösterilen adaylar arasından, 2 asil, 2 yedek üye Danıştay tarafından gösterilen adaylar arasından seçiliyor. Dolayısıyla Kurul doğrudan yargılama görevi yapmayan yüksek yargıçlar ve yürütme temsilcilerinden oluşuyor. Başka deyişle doğrudan hâkimlik ve savcılık yapanların içinde yer alamadığı bir kurul hâkim ve savcıların mesleki geleceklerini belirleyen pozisyonda yer alıyor. Kurul, hem mesleki ilerleme konusunda hem görevden çıkarma konusunda tek yetkili olduğu ve Kurul kararlarına karşı yargı denetimi de bulunmadığı için mutlak yetkiye sahip durumda bulunuyor. Yargıtay üyelerinin tamamının ve Danıştay üyelerinin dörtte üçünün seçimi de Kurulun yetkisinde. Kurulun üyeleri ise değinildiği üzere Yargıtay ve Danıştay tarafından gösterilen adaylardan seçiliyor. Dolayısıyla Kurulun aynı anlayışla varlığını sürdürmesinin güvenceleri yaratılmış durumda. Yargı hükümranlığı yapısını oluşturan düzenlemeler sadece bunlardan ibaret değil. HSYK tarafından belirlenen Yargıtay ve Danıştay aynı zamanda Yüksek Seçim Kurulu’nun 11 üyesini de seçiyor. YSK Türkiye’de tüm seçim süreçlerinde tek yetkili ve nihai karar organı. Yani kimin milletvekili adayı olup olmayacağına da YSK karar veriyor. Bir yönüyle TBMM’nin oluşmasında da söz sahibi. Yine mevcutta 11 asıl 4 yedek üyesi olan Anayasa Mahkemesi’nin 7 üyesi Yargıtay ve Danıştay tarafından gösterilen adaylar arasından seçiliyor. 2 üyede Askeri Yargı tarafından gösterilen adaylar arasından seçiliyor. Yani Anayasa Mahkemesinin çoğunluk üye sayısı da HSYK’nın belirlediği süreçlere bağlı oluşuyor. Türkiye’de meşru siyaset alanını daraltan, daraltmakla kalmayıp, iktidarın en etkili pozisyonlarını yargı elitine veren böylece gerçek anlamda yargı bağımsızlığını da ortadan kaldıran sistem böyle oluşturulmuş. Bugün koparılan kavga da yargı elitinin elinden bu iktidarın alınmasına duyulan tepkinin bir sonucudur.

 

Tahakküm üreten bir faaliyetin öznesi olan HSYK yargı bürokrasisinin yarattığı sorunların kaynağını oluşturuyor. Yargıç ve savcıların kurulla ilişkisi tam bir biat ilişkisi durumunda. Kurulun sahip olduğu mutlak yetki, yargıç ve savcıların Kurul nezdinde çaresiz ve korumasız pozisyonda olması yargının bağımsızlığının gerçekleşme alanı olan adliye faaliyetinde bağımlılık ilişkisi üretiyor. Yani Türkiye’de yargının bağımsızlığını engelleyen olgu sanıldığı gibi Adalet Bakanı ile müsteşarın Kurulda yer alması değil, Kurulun yargıçlar ve savcılar üzerindeki mutlak yetkisidir. Buna yargıçlarının ve savcıların denetiminin Adalet Bakanlığına bağlı teftiş kuruluyla yapılması da eklenince yargı bağımsızlığının gerçekleşmesi söz konusu olamıyor.

 

Bu nedenle bu anayasa değişikliği paketinde hem yargı göreviyle ilgili adalet hizmetlerinin denetiminin adalet bakanlığından alınıp HSYK’ya verilmesi hem de Kurulun yapısının değiştirilmesiyle 1961 Anayasasıyla yargı bağımsızlığını dışlayarak kurumsallaştırılmış olan elit ve mutlak yargı iktidarı büyük ölçüde sona erdirilmiş olacak.

 

Değişikliklere baktığımızda üye sayısının 22 asil 12 yedek üye olarak belirlendiğini görüyoruz.

 

Yürürlükteki düzenlemede adalet bakanı ve müsteşar dışındaki 5 asil ve 5 yedek tüm üyeyi nihai olarak Cumhurbaşkanı seçmektedir.

 

Yeni düzenlemede adalet bakanı ve müsteşar dışındaki 20 asil ve 12 yedek üyenin seçim şekli şöyledir:

 

Cumhurbaşkanı 4 asil üyeyi hukukçu öğretim üyeleri ve avukatlar arasından,

Yargıtay 3 asil 3 yedek üyeyi kendi üyeleri arasından,

Danıştay 2 asil 2 yedek üyeyi kendi üyeleri arasından,

Türkiye Adalet Akademisi 1 asil 1 yedek üyeyi kendi üyeleri arasından,

Adli Yargı Hâkim ve Savcıları 7 asil 4 yedek üyeyi 1.sınıf adli yargı hâkim ve savcılarından,

İdari Yargı Hâkim ve Savcıları 3 asil 2 yedek üyeyi 1.sınıf idari yargı hâkim ve savcılarından,

 

doğrudan seçiyor. Süre dört yıldır. Süresi biten yeniden seçilebilir. Görüldüğü üzere doğrudan adliye faaliyeti yapan diğer deyişle adalet hizmetinin halkla temas noktasında olan yargıçlar ve savcılar artık Kurulun 10 asil 6 yedek üyesini doğrudan seçerek Kurula en azından oluşumu bakımından hâkimler ve savcılar yüksek kurulu sıfatı verebilecekler. Kurula avukatların girmesi de son derece önemli. Böylelikle kurul yargının üçayağını da temsil eden bir yapıya dönüşüyor. Cumhurbaşkanı’nın toplam 32 üyeden (20 asil 12 yedek) sadece 4 asil üye seçmesi yürütme ile yargı ilişkisi bakımından da dengeli bir biçime işaret ediyor.

 

Ayrıca yapılan değişikliklerde Kurulun Genel Sekreterliği oluşturularak adalet bakanlığına yapısal bağımlılık da sona erdiriliyor. Kurul Genel Sekreteri Kurulun teklif ettiği üç aday arasından Kurul başkanı tarafından atanıyor. Kurul daireler halinde çalışacak. Kurul başkanı olan adalet bakanı dairelerin çalışmasına katılamayacak.

 

Bir diğer önemli husus hâkim ve savcıların denetimi Kurul’a bağlı müfettişler eliyle yapılacak. Önemli bir değişiklik de Kurulun meslekten çıkarma kararlarına karşı yargı yolunun açılmış olması.

 

Tüm bu değişiklikler gözetildiğinde;

 

-          HSYK, yeni yapısıyla özerk bir statüye kavuşuyor.

 

Çünkü Kurula bağlı Genel Sekreterlik oluşturuluyor ayrıca Kurula bağlı müfettişlik sistemi getiriliyor. Dolayısıyla yıllardan beri eleştirilen Kurulun bağımsız bir sekretaryası olmaması sorunu ortadan kalkıyor. Ayrıca yürütmenin yargıyı baskı altına almasının en önemli nedeni olarak gösterilen hakim ve savcı teftişinin adalet bakanlığına bağlı müfettişler eliyle yapılması sorunu da çözülüyor. Adalet Bakanının Kurul daire çalışmalarına katılmasının yasaklanmasıyla da bu özerk yapı güçlendiriliyor.

 

-          HSYK’nın yeni oluşumu; yargının yapısal ve işlevsel bağımsızlığı konusunda önemli bir adım atılmasını sağlıyor.

 

Çünkü Kurul üye bileşiminin ağırlığı doğrudan yargılama görevinde bulunan hâkimler, savcılar ve avukatlardan oluşuyor. Hukuk öğretim üyeleri ile bu kategorideki toplam asil üye sayısı 14 yedek üye sayısı 6’dır. İkincisi kurulun meslekten çıkarma kararlarına karşı yargı yolu açılarak hâkimler ve savcıların daha korkusuzca gelecek endişesi olmadan çalışmalarının yolu açılıyor. Yargı koruması güvencesine sahip olan hâkimler ve savcılar mevcut durumdaki çaresizlikten kurtulmuş olacaklar. Çünkü mevcut durumda meslekten çıkarılan hâkim veya savcı serbest çalışmamakta, avukatlık yapamamaktadır. Kurulun oluşumunda oylarıyla söz sahibi olacak hâkim ve savcıların bu yönden de daha güvenli hareket edecekleri söylenebilir. Son olarak kurulun çok yönlü bakış açılarını temsil eden bir bileşime kavuşması Kurul kararlarına güveni yükseltecek bir etken olduğundan hâkimler ve savcılar bu açıdan da daha güvenli olacaklardır. Böyle bir işleyiş içinde hâkimler ve savcıların görevlerini yaparken Kurul’dan kaynaklanan endişeler yaşamamaları, hukuka ve vicdana göre görev yapmaları beklenen ve olağan bir durum olacaktır.

 

Nitekim Anayasa Mahkemesi konuya ilişkin verdiği kararda ulaştığımız bu sonuçları teyit eden gerekçelere dayanmıştır.

 

Anayasa Mahkemesi 2010/49 E. ve 87 K. sayılı 1 Ağustos 2010’da yürürlüğe giren kararıyla

HSKY’a cumhurbaşkanınca seçilecek üyelerin “…iktisat ve siyasal bilimler …” ve “… üst kademe yöneticileri …” arasından seçilemeyeceği kanaatine vararak bu ibareleri iptal etti. Ayrıca diğer üyeleri seçecek seçmenlerin iradesini sınırladığı gerekçesiyle her seçmen “ancak bir aday için oy kullanabilir” ibaresini de iptal etti. Bunların dışında HSYK’nın değişen yapısı ve yeni işleyişi Anayasa Mahkemesi tarafından Anayasa’nın değiştirilemez maddelerine uygun bulundu. Anayasa Mahkemesi verdiği kararda Anayasa Mahkemesine ilişkin değişiklik bakımından da aynı sonuca ulaşmıştır. Bu durumda hükümet yüksek yargıyı ele geçiriyor şeklindeki analizden ve dayanaktan yoksun argümanlar bizzat Anayasa Mahkemesi kararıyla çürütülmüş olmaktadır.

 

Sonuç olarak HSYK’nın yeni yapısı ve bu yapıya uygun olarak ortaya çıkacak işlevi; baskı altındaki yargıyı rahatlatacak, yapısal ve işlevsel yargı bağımsızlığı konusunda güvenceler yaratacak özelikleri taşıyor.

 

2.     Adalet Hizmetlerinin Denetimi

 

Yıllarca yargının bağımsızlığının önündeki en büyük engel hâkimlerin adalet bakanlığı tarafından denetlenmesidir denildi. Ve gerçektende asıl sorun buydu. Hâkimlerin denetiminin adalet bakanlığına bağlı olması ölçülü karşılıklı denetim ilkesine de aykırıydı. Bu düzenleme adalet bakanlığının hâkimler üzerinde üstünlük kurma sonucunu doğuruyordu. Bu durum zaman zaman karışmazlık ilkesinin de ihlal edilmesine yol açıyordu. Yapılan değişiklikle yargı göreviyle ilgili olan adalet hizmetlerinin denetimi adalet bakanlığının yetki alanından çıkarılıyor. Bu alanın denetimi Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kuruluna geçiyor. Yargı göreviyle ilgili olmayan adalet hizmetlerinin denetimi ise (savcıların idari işleri, noterler, icra daireleri, cezaevleri gibi) adalet bakanlığı bünyesinde kalıyor. Yapılan değişikliğin yargı bağımsızlığı konusunda son derece önemli bir adım olduğu söylenebilir.

 

3.     HSYK’ya İlişkin Geçici Hükümler

 

HSYK’nın yeni yapısına ilişkin geçici düzenlemeler yapılıyor. HSYK’nın üyesi sayısı 7 asil 5 yedek üyeden 22 asil 12 yedek üyeye çıktığı için ayrıntılı hükümler getiriliyor. Çünkü yeni üyelerin farklı farklı alanlardan seçilecek olması, çok sayıda üye seçilmesi ayrıntılı düzenlemeyi gerekli kılıyor. Ayrıca uyum kanunları çıkarılıncaya kadar işleyişin nasıl olacağı da burada gösteriliyor. Anayasa Mahkemesi bu madde içinde de yer alan; “iktisat ve siyasal bilimler” ve “üst kademe yöneticileri” ibareleri ile “sadece bir aday için” oy kullanılmasına ilişkin ifadeleri de iptal etti. Bunların dışında geçici düzenlemelerin anayasaya uygunluğunu teyit etti.