HİSSE GERİ SATIN ALIMI İŞLEMLERİNİN “DAĞITILMIŞ KAR PAYI SAYILMASINA” İLİŞKİN YASAL DÜZENLEME VE YARATTIĞI SONUÇLAR (4)

Abone Ol

10. Sermaye Azaltımı Olursa Sermaye En Fazla İtibari Değer Kadar Azabilir?

Bir şirket, bedellerinin tamamı ödenmiş olmak şartıyla, kendi paylarını ivazsız iktisap edebilir. Bu durumda, bir bedel de ödenmediğinden tevkifat gerekmeyecektir.

Tam mükellef sermaye şirketlerinin iktisap ettikleri kendi hisse senetleri veya ortaklık paylarını sermaye azaltımı yoluyla itfa etmeleri halinde, iktisap bedeli ile hisse senetlerinin veya ortaklık paylarının itibari değeri arasındaki olumsuz farkın, sermaye azaltımına ilişkin kararın ticaret siciline tescil edildiği tarih itibarıyla sermaye şirketleri nezdinde %15 oranında vergi kesintisine tabi tutulması gerekmektedir.

Buna göre, itibari değeri 1.000.000-TL hissenin 8.000.000-TL bedelle geri alınmasında, sermaye azaltımı yapılıyorsa iktisap bedeli ile hisse senetlerinin veya ortaklık paylarının itibari değeri arasındaki olumsuz fark olan 7.000.000-TL değerin tamamı üzerinden %15 oranında kesinti yoluyla vergilendirme yapılması gerekecektir. Buna göre, sermaye en fazla itibari değer kadar azaltılacaktır.

- Fakat, şirket geri alınan hisselerin tamamını sermaye azaltımında kullanmayabilir. Tebliğ bu açıdan oluşacak sorunlara da cevap vermemektedir.

- Bu durumda, yine kısmi sermaye azaltımı olması halinde de kazancın tamamının stopaja tabi olup olmayacağı açık değildir.

- Bize göre, sadece kısmi sermaye azaltımında bulunulan itibari değere isabet eden zararın bu kararın tescil edildiği tarihte vergilendirilmesi gerekecektir.

- Sermaye azaltımında kullanılmayan tutarın ise, kalan diğer iki seçeneğe göre değerlendirileceği açıktır.

11. Kar Veya Sermaye Yedekleri, Rüçhan Hak Kullanımı İle İhraç Edilmiş Hisselerin Geri Alınması:

Tam mükellef sermaye şirketlerinin geri aldıkları hisseler sermaye yedekleri veya kar yedeklerinin sermayeye ilavesi nedeniyle ihraç edilmiş olabilir.

232 seri nolu GVK Genel Tebliğine göre; şirketlerin sermaye yedekleri ile sermaye artırımında bulunmaları halinde, bu işlem sonrasında gerek önceden sahip olunan gerekse sermaye artırımı dolayısıyla alınan hisse senetlerinin maliyet bedeli, daha önce sahip olunan hisse senetlerinin maliyet bedelinin, sermaye artırımı sonrasında sahip olunan toplam hisse senedi sayısına bölünmesi suretiyle tespit edilecektir.

Şirketler tarafından nakit olarak sermaye artırımına gidildiği durumlarda, hisse senedi sahipleri tarafından rüçhan hakkı kullanılmak suretiyle itibari değerleri ödenerek sahip olunan hisse senetleri yönünden de maliyet bedeli, daha önce sahip olunan hisse senetlerinin maliyet bedeli ile yeni alınan hisse senetleri için ödenen bedelin toplamının sermaye artırımı sonrasında sahip olunan toplam hisse senedi sayısına bölünmesi suretiyle hesaplanacaktır.

Kar yedekleri kullanılmak suretiyle sermaye artırımında bulunulması halinde, bu işlem dolayısıyla sahip olunan hisse senetlerinin maliyet bedeli, daha önce sahip olunan hisse senetlerinin maliyet bedeli ile yeni alınan hisse senetlerinin itibari değerleri toplamının sermaye artırımı sonrasında sahip olunan toplam hisse senedi sayısına bölünmesi suretiyle hesaplanacaktır.

- Görüleceği üzere, sermaye yedekleri kanalıyla bedelsiz edinilen hisse senetleri ayrı bir itibari değer taşımamakta, buna karşın rüçhan haklar veya kar yedekleri kanalıyla elde edilen hisseler ise açık şekilde itibari bir değere haiz senetlerdir.

- Bu açıklamalara göre, tam mükellef sermaye şirketlerinin kendi hisselerini geri almaları durumunda daha önceden ihraç ettikleri bu hisselerin itibari değerlerini tespit ederken bu hisselerin hangi gerekçelerle hangi hissedarlara ihraç edildiği, bunların sermaye yedekleri kanalıyla mı, nakit sermaye artışına bağlı olarak rüçhan hak kullanımı ile mi, yoksa kar yedeklerinden mi kaynaklandığını tespit etmeleri, böylece geri alınan payların ortalama itibari değerlerini tespit etmeleri gerekecektir.

12. Banka Ve Diğer Finansal Kurumların Mevcut Alacakları Nedeniyle Kendi Hisselerini Geri Satın Almaları:

18 seri nolu Tebliğde kurumların iştirak hissesi satışlarında sadece 5/1-e maddesine göre istisna olup olmayacağı belirtilmiştir. KVK’nın 5/1-f bendine göre bankalara, finansal kiralama ya da finansman şirketlerine borçları nedeniyle kanunî takibe alınmış veya Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna borçlu durumda olan kurumlar ile bunların kefillerinin ve ipotek verenlerin sahip oldukları taşınmazlar, iştirak hisseleri, kurucu senetleri ve intifa senetleri ile rüçhan haklarının, bu borçlara karşılık bankalara, finansal kiralama ya da finansman şirketlerine veya bu Fona devrinden sağlanan hasılatın bu borçların tasfiyesinde kullanılan kısmına isabet eden kazançların tamamı ile bankaların, finansal kiralama ya da finansman şirketlerinin bu şekilde elde ettikleri söz konusu kıymetlerden taşınmazların (6361 sayılı Kanun kapsamında yapılan finansal kiralama işlemlerinde kiracının temerrüdü sebebiyle kanuni takipteki finansal kiralama alacakları karşılığında tarafların karşılıklı mutabakatıyla kiralayanın her türlü tasarruf hakkını devraldığı finansal kiralama konusu taşınmazlar dâhil) satışından doğan kazançların %50'lik, diğerlerinin satışından doğan kazançların %75'lik kısmı da istisnadır.

GVK nın 94. Maddesindeki hükümler dikkate alınarak, yasal olanaklar mevcut olduğu ve kanun hükmündeki şartların sağlandığı durumlarda, bankaların, finansal kiralama ya da finansman şirketlerinin iştirakçisi-ortağı durumunda bulunan kurumlardan bu şekilde elde ettikleri iştirak hisseleri nedeniyle de bu hüküm kapsamında istisna hükmünün kurulmasının mümkün olduğu değerlendirilmektedir.

13. İntifa Senetleri, Kurucu İntifa Senetleri Ve Rüçhan Hakları Da Benzer Şekilde Vergiye Tabi Olabilir Mi?

6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK)nın 502. maddesine göre Genel Kurul, esas sözleşme uyarınca veya esas sözleşmeyi değiştirerek, bedeli kanuna uygun olarak yok edilen payların sahipleri, alacaklılar veya bunlara benzer bir sebeple şirketle ilgili olanlar lehine intifa  senetleri çıkarılmasına karar verebilir. Bu senetlere 348 inci madde uygulanır. Yani, şirketi kurdukları sırada harcadıkları emeğe karşılık olarak kuruculara, para ve bedelsiz pay senedi vermek gibi şirket sermayesinin azalması sonucunu doğurabilecek bir menfaat tanınamaz. Bu hükme aykırı esas sözleşme hükümleri geçersizdir. Ancak, dağıtılabilir kârdan 519 uncu maddenin birinci fıkrasında yazılı yedek akçe ile pay sahipleri için yüzde beş kâr payı ayrıldıktan sonra kalanın en çok onda biri intifa senetleri bağlamında kuruculara ödenir.

Kurucular için çıkarılanlar da dâhil olmak üzere, intifa senetleri emre ve hamiline yazılı olabilir.  503. Maddeye göre de intifa senedi sahiplerine pay sahipliği hakları verilemez; ancak, bu kişilere, net kâra, tasfiye sonucunda kalan tutara katılma veya yeni çıkarılacak payları alma hakları tanınabilir.

Şirketi kurdukları sırada harcadıkları emeğe karşılık olarak kuruculara, para ve bedelsiz pay senedi vermek gibi şirket sermayesinin azalması sonucunu doğurabilecek bir menfaat tanınamaz. Bu hükme aykırı esas sözleşme hükümleri geçersizdir. Ancak, dağıtılabilir kârdan 519 uncu maddenin birinci fıkrasında yazılı yedek akçe ile pay sahipleri için yüzde beş kâr payı ayrıldıktan sonra kalanın en çok onda biri  intifa senetleri bağlamında kuruculara ödenir. Bu Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra kurulan anonim şirketler, pay senetlerini halka arz etmeden önce kurucu intifa senetlerini, herhangi bir bedel ödemeden iptal ederler; aksi hâlde intifa senetleri kendiliğinden geçersiz sayılır. Dağıtılabilecek kâr mevcut ise şirket kârın dağıtılmamasını kararlaştırmış olsa bile kurucu intifa sahipleri esas sözleşmede öngörülen kâr paylarını alırlar (TTK, 348. Madde).

Limited Şirketlerde de, şirket sözleşmesinde intifa senetlerinin çıkarılması öngörülebilir; bu konuda anonim şirketlere ilişkin hükümler kıyas yoluyla uygulanır.

İntifa senedi sahiplerinin hakları, anonim şirkette ”ortaksal ilişki” sağlayan hak niteliğinde değildir. Bu itibarla, ne payın sahibidir ne de paya malik olmadan ” pay sahibi ” konumundadır. Her ne kadar intifa hakkı sahiplerinin yararlanma hakları esas sözleşmede yer alsa ve onun hükümlerine tabi olsa da, bunlarla anonim şirket arasında “ortaksal” bir bağ yoktur. Bu açıdan intifa hakkı sahipleri, anonim şirkete karşı üçüncü bir kişi konumundadır. Bu nedenle anonim şirket intifa senetlerini, bu hak sahiplerinin onayı olmadan, esas sözleşmeyi değiştirerek kaldıramaz veya sınırlayamaz. Nitekim Yargıtay’da, “bedelsiz olarak verilen kurucu senetleri… Sahipleri için kazanılmış bir haktır ve genel olarak bunları rızası olmadan genel kurul kararı ile bu hak ana sözleşmede değişiklik yapılarak kaldırılamaz veya kısıtlanamaz. Bu hakların kaldırılması veya kısıtlanmasına ilişkin genel kurul kararının infaz edilebilmesi için, bu senet sahiplerinin yapacakları özel bir toplantıda verecekleri bir kararla onanması gerekir” demek suretiyle bu ilkeyi belli etmiştir . Yazara göre, intifa hisse senetleri bilimsel öğretide “itibari değeri olmayan pay senedi” veya “intifa hisse senedi” olarak anılmaktadır. Bu senetler, geleneksel anlamdaki intifa senedinin aksine, pay sahibine paysahipliği özellikle en azından kafa sayısına göre oy hakkı verirler. İtibari değeri olmayan bu senetler sermayenin azaltılması ve pay sahiplerine geri ödeme veya mali durumunun iyileştirilmesi yoluyla hisse senetlerinin amortizasyonu ile gerçekleştirilebilir.

TTK’nın 600. Maddesine göre de, bir esas sermaye payı üzerinde intifa hakkı kurulmasına, esas sermaye payının geçişine ilişkin hükümler uygulanır. Şirket sözleşmesiyle, esas sermaye payı üzerinde rehin hakkı kurulması genel kurulun onayına bağlanabilir. Bu hâlde geçişe ilişkin hükümler uygulanır. Genel kurul sadece haklı sebeplerin varlığında rehin hakkı kurulmasına onay vermekten kaçınabilir. Bir esas sermaye payı üzerinde intifa hakkı bulunması hâlinde, pay intifa hakkı sahibi tarafından temsil edilir; bu durumda intifa hakkını haiz kişi, esas sermaye payı sahibinin menfaatlerini,  hakkaniyete uygun bir şekilde gözetmezse tazminat ile yükümlü olur.

Görüleceği üzere şirketler bağımsız intifa hakkı senetleri ihraç edebilecekleri gibi, mevcut paylar üzerinde de intifa hakkı tesis edebilmektedirler. GVK’nın 75. Maddesinde de her nevi hisse senetlerinin kâr payları (kurucu hisse senetleri ve diğer intifa hisse senetlerine verilen kâr payları ve pay sahiplerine hazırlık dönemi için faiz olarak veya başka adlarla yapılan her türlü ödemeler ile Sermaye Piyasası Kanununa göre kurulan yatırım fonları katılma belgelerine ödenen kâr payları ile konut finansmanı fonlarını temsilen ihraç edilen ipoteğe dayalı menkul kıymetlere ve varlık finansmanı fonlarını temsilen ihraç edilen varlığa dayalı menkul kıymetlere ödenen faiz, kâr payı veya benzeri gelirler dahil.) menkul sermaye iradı sayılmıştır.

Anlaşılacağı üzere intifa senetleri hisse senetlerine benzemeyen bir tür kıymet evrak olup, dağıtılmamış karlar ile tasfiye karları üzerinde, alınan ihtiyari bir karara göre, tasarruf yetkisine haiz olabilen senetlerdir. Ama ortaklar dışında, alacaklılar dahil şirketle ilişkili tüm kişiler adına da çıkartılabilmektedir. GVK’nın 94. Maddesi hükmü ortaklık şartı aramamakla beraber, geri alınan senetlerin tamamının itibari değerlerinin olması ve yeniden satışa sunulabilmesi gibi bazı olanaklara da sahip olması gerekmektedir.

GVK’nın 94. Maddesinin bahsi geçen hükmü, karın gizli veya dolaylı bir şekilde, muvazaalı şekilde dağıtımına ilişkin olduğuna göre mantıken kar payı alma hakkı olmayan payların asla tevkifata tabi olmaması gerektiği sonucuna erişilmektedir. Buna karşın, kanun hükmünde kar payı hakkı olsun veya olmasın herhangi ayrıma yer verilmediği de anlaşılmaktadır. Bu nedenle, kurucu senetler ile intifa senetlerinin geri alımı da duruma göre kar dağıtımı kapsamında ele alınabilecektir.

Her pay sahibinin, yeni çıkarılan payları, mevcut paylarının sermayeye oranına göre, alma hakkını temsil eden devredilebilir nitelikteki rüçhan hakları ise, genel kurulun, sermayenin artırımına ilişkin kararı ile pay sahibinin rüçhan hakkı, ancak haklı sebepler bulunduğu takdirde ve en az esas sermayenin yüzde altmışının olumlu oyu ile sınırlandırılabilir veya kaldırılabilir . Bu hak, mevcut paydaşların yeni sermaye artırımında öncelikli alma hakkı olduğundan mevcut şartlar altında kar payı hakları bulunmadığından bu kapsamda değerlendirilemez. Limited şirketlerde de şirket sözleşmesinde veya artırma kararında aksi öngörülmemişse, her ortak, esas sermaye payı oranında, esas sermayenin artırılmasına katılmak hakkını haizdir. Genel kurulun sermaye artırımına ilişkin kararıyla, ortakların yeni payları almaya ilişkin rüçhan hakkı, ancak haklı sebeplerin varlığında ve 621 inci maddenin birinci fıkrasının (e) bendinde  öngörülen  nisapla sınırlandırılabilir  veya  kaldırılabilir.

14. Tevkif Yoluyla Ödenen Verginin Mahsubunun Olanaklı Olmaması Mükerrer Vergi Ödenmesine Yol Açacağından Kanuna Aykırı Olacaktır:

Kanun hükmünde tevkif yoluyla ödenen vergi, açıkça bir gelirin tanımına dahil olan gelir, kazanç veya iradın gelir vergisine mahsuben alınmaktadır. Bu nedenle, beyanname yoluyla vergilendirilen değer artış kazancı, bahsi geçen kanun hükmüne göre menkul sermaye iradı, ikinci kez bir vergi ile karşı karşıya kalmaktadır.

Bu verginin tam mükellef bir sermaye şirketi tarafından ödenmesi sonucu değiştirmez, vergi bir gelirin vergisine mahsuben alınmaktadır. Eğer, yapılan işlem menkul sermaye iradı olarak tanımlanacaksa, değer artış kazancı yoluyla daha önce ödenen vergi yersiz bir vergi olacak, iadesi gündeme gelecektir.

Süre yönünden değer artış kazancının kapsamı dışına çıkılmış ise konu daha da farklı olup, gerekli açıklamaları yukarıda yapmıştık. Bize göre, bu hükmün bu boyutuyla da hukuka aykırı olduğunu düşünmekteyiz. 

Makalenin Tüm Hakları Yazarına Aittir. İzinsiz çoğaltılamaz, dağıtılamaz, kopyalanamaz, amacı dışında ve atıf yapmadan kullanılamaz. Aksi takdirde derhal yasal işlem yapılacaktır.