HAYVAN HAKLARI VE BU HAKLARIN KABAHATLER KANUNU YERİNE TÜRK CEZA KANUNUNDA DÜZENLENMESİ

Abone Ol

Son yıllarda hayvanlara karşı şiddet olayların artması ile gündeme gelen hayvan hakları ve hayvanlara karşı bu eylemlerin nasıl bir yaptırıma tabi tutulacağı konusu geçtiğimiz günlerde Dora adlı bir köpeğin İstanbul’da vahşice öldürülmesinin ardından tekrar tartışılmaya başlandı.

Öncelikle halen yürürlükte olan 5199 sayılı Havyan Hakları Koruma Kanunu ile Hayvanların Korunmasına dair Uygulama Yönetmeliği bulunmaktadır. İlgili mevzuat hükümlerini incelediğimizde birtakım düzenlemeler getirmiş olsa da genel anlamda eksiklik ve uygulama sorunları içermesi nedeniyle tam olarak kanunun amacını yerine getirmediğini görmekteyiz.

5199 sayılı kanunda yer alanda hayvanlara eziyet, işkence dahil olmak üzere tüm eylemlere karşı idari para cezası öngörülmüş olması en önde gelen sorun olarak göze çarpmaktadır.

Ayrıca çok uzun bir süredir tasarı olarak Türkiye Büyük Millet Meclisinde bekleyen ve henüz yasalaşmamış kanun teklifinin de bir an önce gündeme alınıp, kanun koyucu tarafından hayvanlara karşı şiddet, işkence, yaralama ve öldürme eylemlerinin kabahatler kanunu çerçevesinde değil Türk Ceza Kanunu’nun ilgili hükümleri açısından değerlendirmek gerekmektedir.

Yukarıda yer verdiğimiz Dora isimli köpeğin vahşice öldürülmesi olayına dönecek olursak; eylem kamera kayıtları ile tespit edilmiş, fail yakalanmıştır. Savcılık mala zarar verme isnadıyla TCK 151/2. Maddesi gereğince cezalandırılmasını istemiştir.

Madde 151:

(1) Başkasının taşınır veya taşınmaz malını kısmen veya tamamen yıkan, tahrip eden, yok eden, bozan, kullanılamaz hale getiren veya kirleten kişi, mağdurun şikayeti üzerine, dört aydan üç yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır.

(2) Haklı bir neden olmaksızın, sahipli hayvanı öldüren, işe yaramayacak hale getiren veya değerinin azalmasına neden olan kişi hakkında yukarıdaki fıkra hükmü uygulanır.

Bu madde gereğince kişi yargılanacak ve en fazla üç yıl hapis ya da adli para cezası ile cezalandırılacaktır.

Bunun dışında ceza hukuku anlamında  şu anda yürürlükte bulunan yasa hükümleri gereğince faile verilebilecek başka bir ceza bulunmamaktadır. Diğer eylemler ancak yukarıda yer verilen kanundaki idari para cezalarına konu olmaktadır.

Yine ülke gündeminde çokça yer bulmuş Ankara’nın Gölbaşı ilçesinde bulunan bir sitede komşularının beslediği kedi ve köpekleri zehirleyerek öldüren kişiye mahkeme Türk Ceza Kanunu’nun 151/2 .maddesi gereğince her bir hayvan için 1’er yıl olmak üzere toplam 5 yıl hapis cezası vermiş ve kanunda yer alan takdiri indirim nedenlerinden hiç birini de sanık hakkında uygulamamıştır. Bu karar Türkiye’de hayvan cinayetleri ile ilgili olarak verilen en ağır ceza olarak dikkat çekmiş olmasına karşın 3 köpek ve 2 kedinin zehirlenerek öldürülmesine karşın sanık sadece 5 yıl hapis cezası alması toplum vicdanı açısından ve cezaların caydırıcılığı bakımından yeterli görülmemelidir.

Yıllardır tartışılan ve Cumhurbaşkanı tarafından da yasal düzenlemenin eksikliğine dikkat çekilen hayvan hakları ve hayvanlara karşı işlenen suçlardaki yasal düzenlemelerin bir an önce yeniden düzenlenmesi gerekmektedir. Bu düzenlemelerin yapılması sırasında hayvanların hiçbir ayrım yapılmaksızın mal olarak değil birer canlı olarak değerlendirilmesi gerekmektedir. Buradan hareketle, Türk Ceza Kanunu’nda yer alan “kasten öldürme” maddesinin yeniden düzenlenerek bu madde kapsamına hayvanların da alınması kanaatimce yapılacak en doğru çözümdür.

Bu şekilde bir düzenleme yapılmayacak ise; Türk Ceza Kanuna eklenecek yeni bir madde ile hayvanlara karşı eylemlerin 151. Maddeden çıkarılarak özel bir düzenleme yapılması ve özellikle şiddet içeren, tasarlayarak ve vahşice eylemlerin cezalarının artırılması gerekmektedir. Tüm bunların yanında; hayvanların bir mal olarak görülmemesi ve toplumda yaygın anlayışın değiştirilmesi , hayvan hakları konusunda eğitici yayınlar ile okullarda derslerin verilmesi özellikle genç kuşaklarda bu farkındalığın yaratılması gerekmektedir. Hayvana şiddet, çocuğa şiddet kadına şiddet gibi bir zihniyet sorunudur ve bu sorun da cezaların caydırıcılığı yanı sıra eğitim ve anlayışın değiştirilmesi ile ancak çözülebilecektir.