1 Haziran 2005 tarihinden önce işlenen suçlarla ilgili hükmedilen hürriyeti bağlayıcı cezalar (hapis cezaları) ile para cezaları birlikte infaz edilmekte idi. Oysa bu uygulama yanlıştı, çünkü her iki cezanın türü ve infaz usulü farklı idi. Bu hatalı uygulamanın, 1 haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren yeni Ceza Kanunu ve İnfaz Kanunu döneminde de devam ettiğini görmekteyiz. Oysa türleri ve infaz şekilleri birbirinden tümü ile farklı olan hapis ve para cezalarının birlikte infazı mümkün değildir. Bir başka ifadeyle, hükümlünün aynı veya farklı mahkumiyet kararından kaynaklanan hapis ve gün hesabına bağlı adli para cezalarının infazlarının ayrı şekillerde yapılmaları gerekir.
Hukukumuzda ölüm ve sürgün cezaları yoktur. Hapis cezası ise; ağırlaştırılmış müebbet, müebbet ve süreli hapis cezaları olarak sınıflandırılmıştır. Hapis cezalarının adına ve süresine göre infaz usullerinde farklılık olduğunu belirtmek isteriz. Bunları; kasıtlı suçlarda 3 yıl ve taksirli suçlarda 5 yılı aşmayan hapis cezalarında öngörülen davet usulü, bu cezalarda infazın ertelenmesinin mümkün olabilmesi, kısa süreli hapis cezası olarak adlandırılmış 1 yılı aşmayan hapis cezalarının yerine uygulanacak seçenek yaptırımlar, 2 yılı aşmayan hapis cezalarında hükmün açıklanmasının geri bırakılması veya hapis cezasının ertelenmesi, hapis cezasının paraya çevrilmesi, kasıtlı veya bilinçli taksirle işlenen suçlarda 1 yılı aşmayan ve taksirli suçlarda süre sınırı olmaksızın hapis cezalarının para cezasına çevrilmesi, hükümlünün cezaevinde kalacağı yer ve koşullu salıverilme sürelerinde farklılıklar olarak sıralayabiliriz.
Para cezaları ise; ertelenemez, koşullu salıverilmeye konu edilemez, ödenmediği takdirde hükümlünün para cezasının gün karşılığı olarak kamuya yararlı işte çalıştırılması veya tazyik hapsine dönüştürülmesi gündeme gelir. Para cezasının infazı, koşullu salıverilme uygulanarak değil, peşin veya taksitle tümünün ödenmesi veya hükümlünün kamuya yararlı işte çalıştırılması veya “tazyik hapsi” denilen ve ödenen kısmın karşılığında hükümlünün salıverilmesini mümkün kılan usulle infaz edilir.
Hapis ve para cezalarının ortak özelliği, her ikisinin de adli sicile, yani sabıka kaydına geçmesidir. Ancak bunun dışında, her iki bu cezanın infazı farklı gerçekleştirilmelidir. Aşağıda bazı örnekler vermek suretiyle birlikte infazın sakıncalarından ve bu sorunun çözümü için ne yapılması gerektiğinden bahsedeceğiz.
Hükümlü kasıtlı suçtan dolayı 3 yıl hapis cezasının yanında, aynı veya farklı suçlardan bir veya birden fazla adli para cezasına mahkum edildiğinde;
Uygulamada infaz savcılığı tarafından hükümlüye İnfaz Kanunu m.19 uyarınca çağrı kağıdı, yani davetiye çıkarılır. Bu çağrı kağıdı, hükümlünün 10 gün içinde gelip cezasının infazı için başvuruda bulunmasını öngörür. Bu çağrı kağıdına uyan hükümlü, ya açık cezaevine koyulur ya da talebi halinde infaz savcılığı tarafından cezasının infazı en fazla 2 defa ve her birisi 1 yılı geçmemek üzere ertelenir. Adli para cezasından çevrilen hapisin infazında da hükümlüye, çevrilen cezanın süresine bakılmaksızın çağrı kağıdı gönderilir. Hapse çevirilen para cezası, birden fazla olsa bile 5 yıl hapsi geçemez.
İnfaz savcılığı, adli para cezalarının 30 gün içinde peşin veya taksitle ödemesi için hükümlüye ödeme emri gönderir. Hükümlü bu parayı ödemediğinde, adli para cezası gün hesabı üzerinden hapse dönüşür. Ancak hapis cezasının infazından önce, kamuya yararlı bir işte çalıştırılmak üzere hükümlünün infaz dosyası denetimli serbestlik müdürlüğüne gönderilir, müdürlük tebligat çıkarmak suretiyle bu infaz usulüne tabi olması için hükümlüye 10 günlük başvuru süresi içeren tebligat çıkarır ve tebligatta hükümlüye hergün için 2 saat kamuya yararlı işte çalışması önerilir. Hükümlü bu davete uymadığı takdirde, hapis cezası ile adli para cezasından çevrilen hapis cezasının infazlar ile karşı karşıya kalır. Bununla birlikte, hapis cezası infaz edilmeden diğer ceza infaz edilemez. İnfaz Kanunu’nun 99. maddesine göre, bu iki cezanın, yani hapis ve adli para cezalarının koşullu salıverilme için toplanması da mümkün değildir.
Hapis cezasının infazı sırasında, yasal hakları kısıtlanan hükümlüye vasi tayin edilir. Hükümlü davete icabet etmeyip hapis cezasının infazı amacıyla yakalanmışşsa, toplam cezanın 1/5’ini kapalı cezaevinde çekecektir. Bu arada, adli para cezasını ödemesi veya yerine kamuya yararlı işte çalışması talep edilen hükümlü ne yapabilir?
Hapsin infazından önce para cezalarının infazına başlanmamalı ve ancak hapis cezasının infazından sonra para cezalarının infazı gündeme alınmalıdır. Uygulamada bu usül değil, 3 yıllık veya daha fazla süreli hapis cezası hükümlüye çektirilirken, bu defa aynı hükümlüden para cezalarını ödemesi veya yerine kamuya yararlı işte çalışması önerilmektedir. Hükümlü tarafından bu infaz şekli kabul edilse bile, hapis cezasının infazı ile aynı anda para cezasını ödemenin ve daha da önemlisi kamuya yararlı işte çalışmanın mümkün olamayacağı tartışmasızdır. Bu durumda, önce hapis cezasının infazı tamamlanmalı ve para cezasının infazı sonraya bırakılmalı veya kasıtlı suçlarda 3 ve taksirli suçlarda 5 yılı aşmayan hapis cezaları ile birlikte infaza konu edilen para cezalarında, önce para cezaları infaz edilmeli ve hapisi cezasının infazı sonraya bırakılmalıdır.
Hükümlü, 3 yıllık hapis cezasının infazı için infaz savcılığının davetine icabet ettiğinde talep ettiği infaz ertelemesini alamadı veya infaz ertelemesi talebi kabul edildi. Bu durumda hükümlü, diğer mahkumiyeti olan para cezasını veya cezalarını ödeme gücü olmadığı veya ödemek istemediği için yerine kamuya yararlı işte çalışmak istediğinde, bu talebi kabul edilebilir mi? İnfaz Kanunu’na baktığımızda, bu veya benzeri soruların cevabının olmadığı ve uygulamanın farklı geliştiği görülmektedir.
Yeri gelmişken, infaz kural ve uygulamalarının hükümlü aleyhine kullanıldığını ifade etmek isteriz. Kanaatimizce bu aleyhe uygulamaların nedeni, cezaların gereği gibi infaz edilmediğine olan önyargı ve hükümlüleri fazlası ile koruduğuna inanılan infaz sistemini denkleştirme isteğinden kaynaklanmaktadır.
Örnekler;
- TCK m.68/4’un aleyhe yorumlanıp, bir mahkumiyet kararında geçen birden fazla cezadan en ağır olanının ceza zamanaşımını diğerlerinin takip etmesi,
- Ceza zamanaşımı süresinin tespiti ve hesaplanması bakımından her bir cezanın bağımsızlığını koruması gerekirken, yalnızca hükümlünün koşullu salıverilme süresinin belirlenmesi için birden fazla hapis cezasının toplanması öngören Ceza İnfaz Kanunu m.99’un tüm müesseseler ve bu sırada ceza zamanaşımının hesaplanmasında da dikkate alınması,
- Hapis cezasının infazının ertelenmesini öngören Ceza İnfaz Kanunu m.17’nin keyfi, yani somut gerekçeden yoksun şekilde reddedilebilmesi, bu konuda standart oluşturulmaması, kişiye bağlı prensiplerin ortaya çıkması ve cumhuriyet savcısı tarafından reddedilen erteleme taleplerine karşı itiraz yolunun kapatılması,
- İnfaz Kanunu m.19’da öngörülen davet usulünün sürekli hükümlü aleyhine yorumlanması (oysa gönderilen çağrı kağıdına rağmen 10 gün içerisinde savcılığa muracat etmeyip de daha sonra gelen kişi yakalanmış sayılmamalı ve bu 10 gün dolmadan da cumhuriyet savcısı tarafından yakalama emri çıkarılmamalıdır),
- 4616 sayılı Kanun dahil hangi yasal düzenleme olursa olsun usulüne uygun düzenlenmiş müddetname ve verilmiş koşullu salıverilme kararı olmaksızın, sonradan işlenen suçtan dolayı koşullu salıverilme bozulmaması gerekirken, ikinci suçu işlendiği gerekçesiyle koşullu salıverilmenin bozulması.
Konumuza dönecek olursak; infaz savcılığı tarafından davet edilen hükümlü bu davete uydu, hakkında bir süre infaz erteleme kararı verildi veya verilmedi veya hükümlü kendisine gönderilen davete haklı mazeret dahi bildirmesizin icabet etmedi veya hükümlü doğrudan yakalama kararı çıkarılması gereken bir hapis cezasına mahkum oldu. Tüm bu durumlarda, kesinleşen para cezasının infazı ne zaman yapılacak? Ceza İnfaz Sistemimize göre, ağır olan ceza hapis cezası olduğu için önce bu ceza infaz edilmelidir. Uygulamada, infazı ertelenmiş olsun veya olmasın hapis cezası infaz edilmese veya edilmeye başlansa bile para cezasının infazına geçildiği görülmektedir.
Oysa İnfaz Kanunu’nda, hapis cezasının infazının ertelenmesi için önce para cezasının ödenmesi şartı getirilebilirdi veya hapis cezasının infazı tamamlanmadan para cezasının infazına başlanamayacağı ifade edilebilirdi. Gerek bu ve gerekse yukarıda bahsettiğimiz hususlarda yasal boşluk olduğu görülmektedir.
Kanaatimizce para cezalarının infazı usulü, hapis cezalarının infazından bağımsız olarak İnfaz Kanunu’nda ayrıca tanımlanmalıdır. Adli para cezalarının infazı, kasıtlı suçlarda 3 ve taksirli suçlarda 5 yılı aşmayan hapis cezalar bakımından ayrılmalı, infaz ertelemesinden yararlanmak ve doğrudan açık cezaevinde gitmek isteyen hükümlülere, ya para cezasını peşin veya taksitle ödemesi veya bunun yerin kamuya yararlı işte çalışması şartı getirilmelidir. Verilen sürelerde davete icabet etmeyen hükümlü, infaz ertelemesinden yararlanamamalı veya hakkında verilen infaz ertelemesi ortadan kalkmalı ve doğrudan açık cezaevinde kalamamalıdır.
Kasıtlı suçlarda 3 ve taksirli suçlarda 5 yılı aşan hapis cezaları ile para cezalarının birlikte infaz usulünde ise, net bir şekilde para cezalarının infazı hapis cezasından sonraya bırakılmalıdır. Çünkü hapis cezası ile adli para cezalarının aynı anda, yani birlikte infazı, yukarıda bahsettiğimiz farklılıklar ve imkansızlıklar sebebiyle mümkün gözükmemektedir.
Sonuç olarak; yasal düzenleme yapılarak, hapis ve para cezalarının birlikte infazı sırasında yaşanan olumsuzluklar ile farklı veya keyfi uygulamaların bertaraf edilip, “eşitlik” ilkesine uygun düşen, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına gözeten istikrarlı bir uygulamanın benimsenmesi gerekir.
(Bu köşe yazısı, sayın Prof. Dr. Ersan ŞEN tarafından sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)