HAPİS CEZASININ İNFAZININ HASTALIK NEDENİ İLE ERTELENMESİ

Abone Ol

Hapis cezasının infazı aşamasında, hükümlünün sağlık durumu nedeniyle hapis cezasının infazının ertelenmesi mümkündür.

Yasa koyucu, Hapis cezasının ertelenmesi açısından hükümlünün sağlık durumuna göre bir değerlendirme yaparak erteleme hükümleri getirmiştir.

Hapis cezasının infazının hastalık nedeni ile ertelenmesi, 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un[1] 16. Maddesinde ve Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzük’ün[2] 54. maddesinde düzenlenmiştir.

Başka bir söylemle ilgili yasal düzenlemeler, hapis cezalarının infazının ertelenme nedenlerini hüküm altına almıştır. Yasal düzenlemede erteleme nedeni olarak gösterdiği durumlar, cezanın amacı dışında etki yaratabileceği veya cezanın infazı ile maksada ulaşılamayacağı anlaşılan haller olarak öngörülmüştür.

AKIL HASTALIĞI NEDENİYLE HAPİS CEZASININ ERTELENMESİ

5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 16. Maddesinin birinci fıkrasına göre, akıl hastalığına tutulan hükümlünün cezasının infazı geriye bırakılması gerekmektedir. (CGTİHK m. 16/1; Tüzük m. 54/1)

Yüksek güvenlikli sağlık kurumlarında koruma ve tedavi altına alınması

Akıl hastası olan hükümlü, iyileşinceye kadar Türk Ceza Kanununun 57 nci maddesinde belirtilen sağlık kurumunda koruma ve tedavi altına alınır. (CGTİHK m. 16/1; Tüzük m. 54/1)[3]

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Akıl hastalarına özgü güvenlik tedbirleri” başlıklı 57. Maddesinin birinci fıkrasında, hakkında güvenlik tedbirine hükmedilen akıl hastalarının, yüksek güvenlikli sağlık kurumlarında koruma ve tedavi altına alınacağı hüküm altına alınmıştır.

Yüksek güvenlikli sağlık kurumları kavramı

Yüksek güvenlikten ne anlaşılması gerektiği yasalarda belirtilmemektedir.

5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un “Yüksek güvenlikli kapalı ceza infaz kurumları” başlıklı 9. Maddesi esas alınarak “Yüksek güvenlik” kavramının içi doldurulmalıdır.[4]

Bu yasal düzenleme esas alındığında; adı geçen kurumların, çevresinin özellikle akıl hastalarının kaçmasını önleyecek, içeride de birbirlerine ve görevlilere zarar vermesini engelleyecek fizikî, elektronik ve güvenlik donanımları ile düzenlenmesi ayrıca iç ve dış güvenlik personeline sahip olması gerekmektedir.[5]

Sağlık kurumunda geçen sürelerin infazdan sayılması

Sağlık kurumunda geçen süreler cezaevinde geçmiş sayılacaktır. (CGTİHK m. 16/1; Tüzük m. 54/1)

DİĞER HASTALIKLARDA HAPİS CEZASININ ERTELENMESİ

Diğer hastalıklarda cezanın infazına, resmi sağlık kuruluşlarının mahkûmlara ayrılan bölümlerinde devam edilmesi gerekmektedir. Fakat bu durumda bile hapis cezasının infazı, mahkûmun hayatı için kesin bir tehlike oluşturuyorsa, mahkûmun cezasının infazı iyileşinceye kadar geri bırakılmalıdır. (CGTİHK m. 16/2; Tüzük m. 54/2)[6]

Hastalık nedeniyle infazın ertelenmesi kararını vermeye yetkili makam

Hastalık nedeniyle hapis cezasını geri bırakma kararı, Adli Tıp Kurumunca düzenlenen veya Adalet Bakanlığınca belirlenen tam teşekküllü hastanelerin sağlık kurullarınca düzenlenip Adli Tıp Kurumunca onaylanan rapor üzerine, infazın yapıldığı yer Cumhuriyet Başsavcılığınca verilmelidir. (CGTİHK m. 16/3; Tüzük m. 54/3)

Yani hapis cezasını hangi savcılık infaz ediyorsa o yer Cumhuriyet Başsavcılığı erteleme kararı verebilecektir.

Hükümlü ve yasal temsilcisine tebligat

Geri bırakma kararı, mahkûmun tabi olacağı yükümlülükler belirtilmek suretiyle kendisine ve yasal temsilcisine tebliğ edilir. (CGTİHK m. 16/3; Tüzük m. 54/3)

Mahkûmun geri bırakma süresi içinde bulunacağı yerin savcılık makamına bildirilmesi

Mahkûmun geri bırakma süresi içinde bulunacağı yer, kendisi veya yasal temsilcisi tarafından ilgili Cumhuriyet Başsavcılığına bildirilir. (CGTİHK m. 16/3; Tüzük m. 54/3)

Hükümlünün sağlık durumunun incelettirilmesi

Hükümlünün sağlık durumu, geri bırakma kararını veren Cumhuriyet Başsavcılığınca veya onun istemi üzerine, bulunduğu veya tedavisinin yapıldığı yer Cumhuriyet Başsavcılığınca, sağlık raporunda belirtilen sürelere, bir süre bulunmadığı takdirde birer yıllık dönemlere göre bu yasal düzenlemedeki yazılı usule uygun olarak incelettirilmesi gerekir. (CGTİHK m. 16/3; Tüzük m. 54/3)

İnceleme sonuçlarına göre ertelemenin devam edip etmeyeceğine ilişkin karar verilmesi

İnceleme sonuçlarına göre geri bırakma kararını veren Cumhuriyet Başsavcılığınca, geri bırakmanın devam edip etmeyeceğine karar vermesi gerekecektir. (CGTİHK m. 16/3; Tüzük m. 54/3)

Hükümlünün izlenmesine yönelik tedbirlerin yerine getirilmesi

Geri bırakma kararını veren Cumhuriyet Başsavcılığının talebi üzerine, hükümlünün izlenmesine yönelik tedbirler, bildirimin yapıldığı yerde bulunan kolluk makam ve memurlarınca yerine getirilmek zorundadır. (CGTİHK m. 16/3; Tüzük m. 54/3)

Yükümlülüklere aykırı hareket edilmesi ve ertelemenin kaldırılması

Bu fıkrada yazılı yükümlülüklere aykırı hareket edilmesi halinde geri bırakma kararı, kararı veren Cumhuriyet Başsavcılığınca kaldırılır. Bu karara karşı infaz hâkimliğine başvurulabilir. (CGTİHK m. 16/3; Tüzük m. 54/3)[7]

HAMİLE KADIN HAKKINDAKİ HAPİS CEZASININ ERTELENMESİ

Hamile kadın hakkındaki Hapis cezasının infazının geri bırakılması için, hükümlünün gebe olması veya doğurduğu tarihten itibaren altı ay geçmemiş olması gerekir. Bu şartlara haiz olan hamile kadın hakkındaki hapis cezasının infazı geri bırakılmalıdır.

Çocuk ölmüş veya anasından başka birine verilmiş olursa, doğumdan itibaren iki ay geçince cezanın infaz edilmesi gerekir. (CGTİHK m. 16/4; Tüzük m. 54/4)[8]

Kapalı ceza infaz kurumuna girdikten sonra gebe kalanlar hakkında yapılması gereken işlemler

Kapalı ceza infaz kurumuna girdikten sonra gebe kalanlardan koşullu salıverilmesine altı yıldan fazla süre kalanlar ile eylem ve tutumları nedeniyle tehlikeli sayılanlar hakkında Hapis cezasının infazının hastalık nedeni ile ertelenmesi, 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 16/4 ve Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzük’ün  54/4 maddesinde yer alan hükümler uygulanmayacaktır.

Bu kişilerin cezasının dördüncü fıkrada (CGTİHK m. 16/4; Tüzük m. 54/4) öngörülen kısmı, ceza infaz kurumlarında kendileri için düzenlenen uygun yerlerde infaz edilecektir. (CGTİHK m. 16/5)[9]

Başka bir söylemle, hamile hükümlülerden koşullu salıverilmesine altı yıldan fazla süre kalanlar ile eylem ve tutumları nedeniyle tehlikeli sayılanlar hakkında Hapis cezasının infazının hastalık nedeni ile ertelenmesi mümkün değildir. Bu hükümlülerin cezası infaz kurumunda uygun koşullarda yerine getirilecektir.

AĞIR BİR HASTALIK VEYA ENGELLİLİK HALİ

Maruz kaldığı ağır bir hastalık veya engellilik[10] nedeniyle ceza infaz kurumu koşullarında hayatını yalnız idame ettiremeyen ve toplum güvenliği bakımından ağır ve somut tehlike[11] oluşturmayacağı değerlendirilen hükümlünün cezasının infazı üçüncü fıkrada (CGTİHK m. 16/3; Tüzük m. 54/3) belirlenen ve yukarıda ifade edilen usule göre iyileşinceye kadar geri bırakılabilmesi mümkündür. (CGTİHK m. 16/6)[12]

SONUÇ

Anayasa’mızın 17. Maddesinde yer alan hüküm, cezaevinde tutulan bir hükümlü veya tutuklunun içinde bulunduğu şartların insan onuruna yakışır bir şekilde olması gerektiğine işaret etmektedir.

İnfazın yerine getiriliş biçimi ve infaz sürecinde hükümlülere yönelik davranışların; hükümlüleri, özgürlükten mahrum kalmanın doğal sonucu olan ve kaçınılmaz gözüken üzüntü (dert) düzeyinden daha fazla sıkıntılı veya eziyetli bir hale getirmemesi gerekir.

Cezaevinde tutulma nedenleri açısından infaz kurumlarında şu koşulların yerine getirilmesi gerekir:[13]

1) Hükümlülerin sağlık ve esenlikleri gibi hususlar yeterli bir şekilde güvence altına alınmalı. (Sağlık nedeniyle infazın ertelenmesi bu koşul kapsamında değerlendirilebilir)

2) Hükümlülere gerekli tıbbi yardım sağlanmalı.

3) Hükümlü için infaz kurumunda insan onuruna yakışır koşullar sağlanmalı

Hastalığı olan bir hükümlünün uygun olmayan fiziki ve tıbbi koşullarda tutulması, Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasına[14] aykırı bir muamele olarak kabul edilebilmektedir.[15]

AİHM; Sözleşme'nin, her ne kadar tedavisi imkânsız bir hastalığa yakalanılmış olsa da sağlık nedenleriyle tutulu bulunan bir kişinin serbest bırakılması “genel yükümlülüğünü” üye devletlere yüklemediğini, ancak çok istisnai ve ciddi koşullarda, iyi bir ceza adaletinin gerçekleştirilmesi için insani nitelikli birtakım önlemlerin alınmasının gerekli olduğu durumların ortaya çıkmasının mümkün olduğunu bazı kararlarında dile getirmektedir.

AİHM'e göre kişilerin sağlık durumu özgürlükten yoksun bırakılmayı gerektiren infaz şekillerinde dikkate alınması gereken unsurlardan biridir.  

Ölümcül hastalığa yakalanmış kişiler veya sağlık durumu sürekli şekilde cezaevi koşulları ile uyumsuz hale gelmiş kişilerin infaz kurumunda tutulmaları ile ilgili durumlarda da özellikle infaz şekillerinin daha uyumlu hale gelmesi gerekmektedir. Nitekim AİHM’de bazı kararlarında bu hususa işaret etmektedir.[16]

Nitekim Anayasa mahkemesi; hükümlünün cezaevine girdiği ve infazın ertelenmesi olarak vasıflandırabilecek talebinin cezaevi idaresine ve ATK'ya iletildiği anda uzman sağlık kuruluşlarınca tanısı konulmuş, tedavisine devam edilen, belli bir aşama ilerlemiş ve kısa süre içerisinde hayatını tehlike altına sokabilecek akciğer hastası olduğunun tespiti yapılmış ve kendisinin de 74 yaşında olmasının bu sürecin hızlı bir şekilde yürütülmesinin önemini daha da arttırdığı, ölümcül bir hastalığa yakalanmış ve sağlık durumu vefatından önce cezaevi koşullarına uygun olmayan hale gelmiş olmasına rağmen, ailesinden ayrı olarak cezaevinde vefat ettiği olayda, Anayasa'nın 17. maddesinde güvence altına alınan "insan haysiyetiyle bağdaşmayan" muamele yasağının ihlal edildiğine karar vermiştir.[17]

Ölümcül hastalığa yakalanmış kişiler veya sağlık durumu sürekli şekilde cezaevi koşulları ile uyumsuz hale gelmiş hükümlülerin, koşulların varlığı halinde cezalarının infazının ertelenmesi bu açıdan önemli ve değerlendirilmesi gereken bir konu olarak karşımıza çıkmaktadır.

Hastalık nedeniyle infazın ertelenmesi ile ilgili işlemleri kolaylaştırıcı ve kişilerin cezaevlerinde ölmelerinin önüne geçebilecek, kişilerin cezaevinde doğmasını engelleyecek uygulamaların geliştirilmesi yerinde olacaktır.

(Bu köşe yazısı, sayın Dr. Suat ÇALIŞKAN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)

----------------------------------

[1] Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun, Kabul Tarihi: 13.12.2004, Kanun Numarası: 5275, Resmi Gazete Sayısı: 25685, Resmi Gazete Tarihi: 29.12.2004.

[2] RG: T. 06.04.2006, S. 26131.

[3] Maddenin birinci fıkrasına göre, hükümlünün akıl hastalığına tutulması halinde hapis cezasının infazı, hastalığın geçmesine kadar ertelenecek ve Türk Ceza Kanununun 57 nci maddesinde düzenlenen güvenlikli sağlık kuruluşunda koruma ve tedavi altına alınması düzenlenmektedir.

[4] Bkz; Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü’nün B.03.0.CİG.0.00.00.05-647.03-92-2007/46156 sayılı,  14/09/2007 tarihli ve  “Yüksek güvenlikli sağlık kurumları” konulu yazısı.

[5] “Bu boşluğun 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 9’uncu maddesinin birinci fıkrasının kıyasen uygulanması suretiyle doldurulabileceği değerlendirilmekte olup, anılan maddede yüksek güvenlikli kapalı ceza infaz kurumları; “İç ve dış güvenlik görevlilerine sahip, firara karşı teknik, mekanik, elektronik ve fiziki engellerle donatılmış, oda ve koridor kapıları sürekli kapalı tutulan, ancak mevzuatın belirttiği, aynı oda dışındaki hükümlüler arasında ve dış çevre ile temasların geçerli olduğu, sıkı güvenlik rejimine tabi hükümlülerin bir veya üç kişilik odalarda barındırıldıkları tesislerdir. Bu kurumlarda bireysel veya grup halinde iyileştirme yöntemleri uygulanır.” şeklinde tanımlanmıştır.” Bkz; Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü’nün B.03.0.CİG.0.00.00.05-647.03-92-2007/46156 sayılı,  14/09/2007 tarihli ve  “Yüksek güvenlikli sağlık kurumları” konulu yazısı.

[6] Akıl hastalığı dışında tıbben tedavisine olanak bulunmayan veya tedavisi uzun sürebilecek bir takım hastalıkların varlığı da öngörülerek, ikinci fıkrada, diğer hastalık halleri cezanın hastane mahkum koğuşunda infazında hükümlünün hayatı için kesin bir tehlike oluşturuyorsa birinci fıkra hükümlerinin uygulanacağı hüküm altına alınmıştır yani bu halde de cezanın infazı ertelenecektir.

[7] Yasal düzenlemenin üçüncü fıkrasında, hastalık nedeniyle hükümlünün cezasının infazının geri bırakılması kararından sonra, geri bırakma süresince hükümlü hakkında Cumhuriyet savcılığınca alınabilecek önlemler ile hükümlünün uyması gereken kurallar gösterilmektedir. Buna göre birinci ve ikinci fıkralarda düzenlenen hapis cezasının infazının hastalık nedeniyle geri bırakılması belirli koşulların uygulanması kaydıyla verilebilecek; bu koşulların yerine getirilmemesi veya ihlali halinde geri bırakma kararı kaldırılacaktır.

[8] Gebelik ve yeni doğum halleri de hapis cezasının infazının geri bırakılması nedeni olarak düzenlenmiştir. Gebe olan veya doğumdan itibaren altı ay geçmemiş bulunan hükümlünün cezasının infazı geri bırakılacaktır. Demek oluyor ki, gebelik süresine ek olarak altı ay zarfında hapis cezasının infazı geri bırakılacaktır. Çocuk ölmüş veya anasından başkasına verilmiş olursa, infaz doğumdan itibaren iki ay geri bırakılacaktır.

[9]   (Ek fıkra: 24.01.2013 - 6411 S.K/Madde 3)

[10] Burada yer alan "sakatlık" ibaresi, 25.04.2013 kabul tarihli, 03.05.2013 tarih ve 28636 sayılı R.G.de yayımlanan 6462 sayılı Kanunun 1. maddesiyle "engellilik" şeklinde değiştirilmiştir.

[11] "ağır ve somut" ibaresi, 18.06.2014 kabul tarihli, 28.06.2014 tarih ve 29044 sayılı R.G.de yayımlanan 6545 sayılı Kanunun 79. maddesiyle eklenmiştir.

[12] (Ek fıkra: 24.01.2013 - 6411 S.K/Madde 3)

[13] Turan Günana, § 39.

[14]  Üçüncü fıkra şu şekilde kaleme alınmıştır: “Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz.”

[15]  Emsal AİHM kararı için bkz. Gülay Çetin/Türkiye, § 101.

[16]  Gülay Çetin/Türkiye, § 102.

[17]  Anayasa Mahkemesi, E: 2013/2754, K: 2013/2754, T: 18.02.2016, R.G.No: 29670, R.G.T: 31.03.2016, Murat Karabulut Başvurusu: “…86. A.K., ölümcül bir hastalığa yakalanmış ve sağlık durumu vefatından önce Cezaevi koşullarına uygun olmayan hale gelmiş olmasına rağmen, ailesinden ayrı olarak Cezaevinde vefat etmiştir. A.K.'nın, vefatından iki gün önce acil olarak hastaneye sevk edilmiş olması, son günlerinde çektiği sıkıntıların daha da fazlalaştığının bir göstergesi olarak dikkate alınabilecektir. Buna rağmen başvurucuya sevk edildiği hastanede yatarak tedavi görmesi imkânının da tanınmadığı görülmektedir. Sonuç olarak A.K.nın kanser hastalığının ve özgürlükten yoksun kalmanın kaçınılmaz ve doğal sonucu olan sıkıntıdan daha fazla bir sıkıntıya ve buna bağlı olarak insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir muameleye maruz kaldığının kabul edilmesi gerekmektedir. 87. Açıklanan nedenlerle Anayasa'nın 17. maddesinde güvence altına alınan "insan haysiyetiyle bağdaşmayan" muamele yasağının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.