HALK ARASINDA KORKU VE PANİK YARATMAK AMACIYLA TEHDİT SUÇU (TCK- m. 213) 

Abone Ol

I. GENEL OLARAK

Genel görülen hali ile tehdit suçu, 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunumuzun ikinci kısım yedinci bölümünde ‘’Hürriyete Karşı Suçlar’’ başlığı altında 106. Maddede yer almaktadır. Ancak bu suçun özel görünüş biçimi olan, 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunumuzun  üçüncü kısım beşinci bölümünde ‘’ Kamu Barışına Karşı Suçlar’’başlığı altında, 213. maddesinde ‘’Halk Arasında Korku ve Panik Yaratmak Amacıyla Tehdit suçu’’ yer almaktadır. TCK’nun m.  213/1,suçun temel hali olan ‘’ Halk arasında endişe, korku ve panik yaratmak amacıyla hayat, sağlık, vücut veya cinsel dokunulmazlık ya da malvarlığı bakımından alenen tehditte bulunan kişi, iki yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.’’ , ikinci fıkrasında, ‘’Suçun silahla işlenmesi halinde, verilecek ceza, kullanılan silahın niteliğine göre yarı oranına kadar artırılabilir.’’ Şeklinde nitelikli hali yer almaktadır. Ayrıca basın yayın organları aracılığıyla işlenmesi, suçun nitelikli hali olarak karşımıza çıkmaktadır.

765 sayılı Eski Türk Ceza Kanunu’nda 312/A- (Ek madde: 21/11/1990-3679/21 md.) maddesinde, ‘’Hayat, sağlık veya mal bakımından halk arasında endişe korku panik yaratmak amacıyla alenen tehditte bulunanlara iki yıldan dört yıla kadar hapis ve üç milyon liradan on milyon liraya kadar ağır para cezası verilir.’’şeklinde düzenlenmiştir.

Halk arasında korku ve panik yaratmak amacıyla tehdit suçunda korunan hukuki yarar, halkın hayat, sağlık, vücut veya cinsel dokunulmazlığı ya da malvarlığının, dolayısıyla, bireylerin taşıdığı, barış esasına dayalı bir hukuk toplumunda yaşadıklarına dair duygunun, güvenin ve halk arasında huzurun korunmasıdır.

II. MADDİ UNSURLAR

A. SUÇUN KONUSU

Suçun konusu, suç fiilinin üzerinde işlendiği kişi ya da şeydir. Failin, halkı veyahut toplumun belirlenebilir olmayan bir kesimini, hayatıyla sağlığıyla, vücut veya cinsel dokunulmazlığıyla ya da malvarlığıyla alenen tehdit etmiş olması durumunda suçun konusunu, halk ya da toplumun bir kesimi oluşturur. Alenen tehditten anlaşılması gerekenin ise birçok kimsenin fiili öğrenmesi veya öğrenebilme olanağının var olduğu öğretide kabul görmektedir.([1])

B. FAİL VE MAĞDUR

Halk arasında korku ve panik yaratmak amacıyla tehdit suçunun faili herhangi bir kişi olabilir. Suçun kanun maddesi kapsamındaki düzenlemesinde, faile ilişkin herhangi bir nitelik atfedilmemiştir.

Suçun mağduru, belirli ve belirlenebilir bireyler olmamaktadır. Mağdur, belirsiz kişilerden oluşan kitleler olabileceği gibi halkın tamamı da suçun mağduru olabilmektedir. Bu bağlamda sadece tek bir milletten oluşan halka yönelik olması aranmamakta olup, belirli bir bölgede yaşayan insan topluluklarına karşı, farklı dil din, ırk, mezhebe sahip kitleler, gerçekleştirilen suçun mağduru konumundadırlar.

C. FİİL, NETİCE VE NEDENSELLİK BAĞI

TCK m. 213’e göre suçun maddi unsurunu oluşturan hareket, ‘’ hayat, sağlık, vücut veya cinsel dokunulmazlık ya da malvarlığı bakımından alenen tehdit’’ etmektir. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere halk arasında maddede sayılan hukuksal değerlerine bir zarar verileceğinin mağdura bildirilmesi söz konusudur. 

Kanun maddesinde ifade edildiği üzere, halka karşı hayat, sağlık, vücut veya cinsel dokunulmazlık ya da malvarlığı bakımından alenen tehditte bulunulması ve bunun neticesinde halk arasında korku ve panik oluşması arasında bir bağ ile bu suç oluşmaktadır. Aleniyetin mevcut olmadığı durumda, tehdit içerikli fiillerin mağduru belirli veya belirlenebilir olduğu anlaşılırsa TCK m. 106 kapsamında inceleme yapılmalıdır. Örneğin; Fail ‘’bir kahvehaneye girerek, bugün buradaki herkesin son günüdür.’’ Şeklindeki ifadeleri doğrultusunda işlemiş olduğu tehdit suçu TCK’nun 106. Maddesi kapsamında değerlendirilir. Çünkü suçun mağdurları belirlenebilir konumdadır.

 III.  SUÇUN MANEVİ UNSURLARI

TCK’nun 213. maddesinde düzenlenen suç ancak özel kasıtla işlenebilir. Başka kasıtlarla işlenen eylemlerle bu suç oluşmayacaktır. Taksirle işlenemeyecektir. Suçu oluşturan hareketlerin bölünebilirliği ölçüsünde bu suç teşebbüse elverişlidir. İştirakin her türlüsü mümkündür. Bu maddede düzenlenen suç, re’sen takibi gereken suçlardan olup yaptırımı iki yıldan dört yıla kadar hapis cezasıdır.

IV. HUKUKA AYKIRILIK UNSURU

Suçun bir diğer unsuru olarak hukuka aykırılık, gerçekleştirilen fiile hukuk düzeni tarafından cevaz verilmemesi, fiilin tüm hukuk düzeni ile çelişki ve çatışma hâlinde olmasıdır. Yalnızca istisnai hâllerde hukuk düzeni, hukuka uygunluk nedenleri olarak tanımladığımız durumlarda şartların sağlanması halinde fiil artık suç teşkil etmez ve hukuka aykırılığı ortadan kaldırır.([2])

A. Kanun Hükmünü yerine Getirme

Kanun hükmünü yerine getirme TCK m.24/1 hükmü ile düzenleme altına alınmış bir hukuka uygunluk halidir. ‘’Kanun hükmünü yerine getiren kimseye ceza verilmez.’’ Şeklindeki düzenleme doğrultusunda, TCK m.213’ yerine getirilmesi gereken bir hüküm bulunmamaktadır. Dolayısıyla TCK m. 213 suçu için uygulama alanı bulunmamaktadır.

B. Amirin Emrini Yerine Getirme

Anılan hukuka uygunluk nedeni TCK m. 24/2 hükmünde düzenleme altına alınmıştır. Buna göre,‘’ Yetkili bir merciden verilip, yerine getirilmesi görev gereği zorunlu olan bir emri uygulayan sorumlu olmaz.’’ Konusu suç teşkil eden emir hiçbir surette yerine getirilemez. Aksi takdirde yerine getiren ile emri veren sorumlu olur.

Amirin emri hukuka aykırı olup, bu emir emredilen tarafından bağlayıcı olabilir. Amirin emri dayanağını anayasamızdan almaktadır. Kamu görevlileri amirinden aldıkları emri hukuka aykırı bulmaları halinde bu emri yerine getirmez ve bu aykırılığı o emri verene bildirir, amir bu emri vermekte ısrar eder ise ve bu emri yazı ile yeniler ise emir yerine getirilir, bu halde emri yerine getiren sorumlu olmaz.([3])

TCK m. 213 suçunda amirin emri de olsa konusu suç olduğu için emrin yerine getirilmemesi gerekir. Bu halde TCK m. 213 suçu bakımından emrin yerine getirilmesi sonucunda, suç işleyen kişi fail olarak cezalandırılacak, emri veren kişi de iştirak hükümleri çerçevesinde sorumlu olacaktır.

C. Meşru Savunma

Türk Ceza Kanunumuzun 25/1 maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre, Gerek kendisine ve gerek başkasına ait bir hakka yönelmiş, gerçekleşen, gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak olan haksız bir saldırıyı o anda hal ve koşullara göre, saldırı ile orantılı biçimde defetmek zorunluluğu ile işlenen fiillerden dolayı faile ceza verilmez. TCK m. 213 suçu bakımından inceleme yapıldığında suçun konusuna bakıldığında, TCK m. 213 bakımından meşru savunma hükmü uygulama alanı bulamayacaktır.

D. Zorunluluk Hali

Zorunluluk hali Türk Ceza Kanunumuzun 25/2 maddesinde düzenlenmektedir.  Gerek kendisine gerek başkasına ait bir hakka yönelik olup, bilerek neden olmadığı ve başka suretle korunmak olanağı bulunmayan ağır ve muhakkak bir tehlikeden kurtulmak veya başkasını kurtarmak zorunluluğu ile ve tehlikenin ağırlığı ile konu ve kullanılan vasıta arasında orantı bulunmak koşulu ile işlenen fiillerden dolayı faile ceza verilmez. Halk Arasında Korku Panik Yaratmak Amacıyla Tehdit Suçu’na ilişkin, suçun failine yönelik bir tehdit varsa, örneğin; halkı korkutma amacıyla tehdit etmesini yoksa ailesine zarar verileceği konusunda suçun faili tehdit edilmişse burada fail, suça azmettirilmiştir. Bu durumda TCK m. 25/2 hükümleri uygulama alanı bulmaktadır.

E. Hakkın Kullanılması

Bir hakkın kullanılması Türk Ceza Kanunumuzun 26/1 maddesinde düzenlenmiştir. Hakkını kullanan kimseye ceza verilmez. TCK m. 213 bakımından failin bu suçu işlemeye yönelik bir hakkı bulunmamaktadır. Bu nedenle bir hakkın kullanılması hükümleri bu suç bakımından uygulama alanı bulamayacaktır.

F. Mağdurun Rızası

Türk Ceza Kanunumuzun 26/2 maddesinde düzenlenmiştir. Kişinin üzerinde mutlak surette tasarruf edebileceği bir hakkına ilişkin olmak üzere, açıkladığı rızası çerçevesinde işlenen fiilden dolayı kimseye ceza verilmez. Ancak bu suçta mağdurun belirlenememesi esas olduğundan ve bir kitlenin rızası olamayacağı gözetildiğinde, bu suçta mağdurun rızası hakkındaki hükümler uygulama alanı bulmamaktadır.

V. NİTELİKLİ HALLER

Suçun temel şekline ilave edilen ve cezanın artırılması veya indirilmesini gerektiren suçun objektif tipikliğine yani maddi unsuruna ait haller olarak tanımlanmaktadır.([4]) Mülga 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda bu unsurlar hukuki niteliği üzerinde durulmaksızın ağırlaştırıcı ve hafifletici sebepler başlığı altında değerlendirilmiştir. 5237 sayılı TCK ise belirtilen tanıma uygun olarak her iki başlığı kapsayacak şekilde “nitelikli hal” kavramını benimsemiştir([5]).TCK 213/2 suçun nitelikli halidir. Suçun silahla işlenmesi halinde ceza yarı oranında artırılır. Suçun basın yayın yolu ile işlenmesi halinde verilecek ceza yarı oranına kadar takdire bağlı olarak artırılabilecektir.

TCK m. 213 kapsamında ‘’… alenen tehditte bulunan kişi, iki yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. TCK m. 213/2’’Suçun silahla işlenmesi halinde, verilecek ceza, kullanılan silahın niteliğine göre yarı oranına kadar artırılabilir.’’ Suçun silahla işlenmesi nitelikli hal olarak düzenlenmiş, silahın niteliğine göre cezanın yarısına kadar artırılabileceği belirtilmiştir. Örneğin; fail kimyasal veya biyolojik maddeleri kullanarak, halk arasında korku ve panik yaratılması amacıyla alenen tehditte bulunulması halinde suçun nitelikli hali oluşmuş olur. Burada suç unsuru eşya veyahut madde suçu nitelikli hale getirmektedir.

VI. SUÇUN ÖZEL GÖRÜNÜŞ ŞEKİLLERİ

A. Teşebbüs

Teşebbüs kurumu, Türk Ceza Kanunu’nun ‘’Genel Hükümler’’ kısmında 35. madde hükmünde ‘’Kişi, işlemeyi kastettiği bir suçu elverişli hareketlerle doğrudan doğruya icraya başlayıp da elinde olmayan nedenlerle tamamlayamaz ise teşebbüsten dolayı sorumlu tutulur.’’ Şeklinde düzenleme altına alınmış olup, yapısal olarak ceza hükmü içeren tüm suç tiplerine –eğer ki suç elverişli ise- uygulanabilecektir.

Suça teşebbüste; fail suçu işlemek amacıyla hareket etmesine rağmen, elinde olmayan nedenlerden dolayı bunu tamamlayamamaktadır. Bu durumda tamamlanmış suça oranla daha az ceza verilmektedir. TCK m. 213 suçunu oluşturan hareketlerin bölünebilirliği ölçüsünde bu suç teşebbüse elverişlidir.([6]) Örneğin; Fail basın yayın yolu aracılığıyla, halk arasında korku panik yaratmak amacıyla tehdit suçunu işlemek için ekran karşısına çıktığı esnada, ilgili yayının kapanmış olması durumunda , suç teşebbüs aşamasında kalmış sayılır.

B. İştirak

Suça iştirakin olabilmesi için, unsur olarak gerekli sayıdaki kişilerden çok kişilerin suçun işlenişine katılmaları gerekir.([7]) 765 sayılı kanun bu koşulu; ‘Bir kaç kişi bir cürüm veya kabahatin icrasına iştirak ettikleri takdirde’, 5237 sayılı kanun ise, ‘Suçun kanuni tanımında yer alan fiili birlikte gerçekleştiren kişilerden her biri’ şeklinde düzenlemişlerdir.TCK m. 213 kapsamında oluşan suçta, iştirakin her türlüsü mümkündür. Suçun nitelikli halleri kısmında belirttiğimiz örnek doğrultusunda, Failin, arkadaşı veya arkadaşları kimyasal madde veya biyolojik maddeyi temin etmesi ve sonrasında failin, halk arasında korku panik yaratmak amacıyla alenen tehditte bulunması, suçun işlenişine katıldıklarını göstermekte olup iştirak hükümleri failin arkadaşları için uygulama alanı doğurmuş olmaktadır.

C. İçtima

İçtima, birleşme, toplanma manasına gelir. Ortada birden fazla suç bulunmasına karşın faile tek ceza verilmesi durumu suçların içtima olarak adlandırılır. İçtima tekerrür denilen durumdan farklıdır. Tekerrür kesin hükümden sonra failin tekrar suç işlemesi durumu iken, içtima ise kesin hükümden önce birden fazla suç işlenmesi durumudur. Örneğin TCK m.44 gerekçesinde verilen örneklerden anlaşılan eylemden maksadın hareket olduğudur.([8]) Bu suç diğer tehdit suçları arasında, TCK m. 44 gereğince en ağır cezayı gerektiren suç olması nedeniyle fikri içtima hükümleri uygulanmaz.

VII. YAPTIRIM VE MUHAKEME USULÜ

Türk Ceza Kanunun 213. Maddesinin birinci fıkrasında bahsedilen tipikliği gerçekleştiren fail iki yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılmaktadır. TCK m.213’ün ikinci fıkrasında da belirtildiği üzere, kullanılan silahın niteliğine göre söz konusu ceza yarı oranına kadar artırılabilir. Halk arasında korku ve panik yaratmak amacıyla tehdit suçu şikayete tabi suçlardan değildir. Dolayısıyla bu suç resen takibi gereken suçlardandır. Cumhuriyet Savcısı bizzat, soruşturma ve kovuşturma evresi başlatabilecektir. Bu bağlamda mağdurun şikayet bildirimi yapması gerekmemektedir. Birinci fıkra bakımından zamanaşımı süresi sekiz yıldır. Suça sürüklenenin on beş yaşını doldurmamış çocuk olması halinde bu suçlardan dolayı tutuklama kararı verilemez. Bu suçlarda on beş yaşını doldurmamış çocuklar hakkında Cumhuriyet savcısı yeterli şüphenin varlığına rağmen kamu davası açılmasının beş yıl süre ile ertelenmesine karar verebilir.([9])

İkinci fıkra bakımından; zamanaşımı süresi on beş yıldır. Bu suçlarda tutukluluk süresi en çok bir yıldır. Ancak bu süre, zorunlu hallerde gerekçesi gösterilerek altı ay daha uzatılabilir. Böylece toplam tutukluluk süresi bir yıl altı aydır.(CMK m 102/1)([10])

Maddede yazılı suçlar 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun 1. maddesinde belirtilen amaçlar doğrultusunda suç işlemek üzere kurulmuş bir terör örgütünün faaliyeti çerçevesinde işlendiği takdirde, terör suçu sayılır. Terör suçu ve terör amacı ile işlenen suçlarda, tayin edilecek hapis cezalan veya adli para cezaları yanı oranında artırılarak hükmolunur. Cezanın yukarı sınırı aşılabilir.          

VIII. SONUÇ

Halk arasında korku panik yaratmak amacıyla tehdit suçu, günümüzde fazlaca işlenmektedir. Kanun maddesi başlığında geçen endişe, korku ve panik kavramı çok geniş kapsamlı düşünülmesi gerekmektedir. Bu kapsamda düşünüldüğünde halkta meydana gelecek telaş halinin değişik derecelerde olabileceğini ifade amacıyla kullanılmıştır. Bu suçun Kamu Barışına Karşı Suçlar başlığı altında düzenlenmesinin yegâne sebeplerinden birisi de bu olmaktadır.

Bu suç, TCK m.106’daki tehdit suçundan ayrı olarak düzenlenmiştir. Bunun bir sebebi tehdit suçunun mağdurunun bilinebilir nitelikte olması gerekmektedir. Ancak bu suçu tehdit suçundan ayıran en önemli özelliği, mağdurun belirlenebilir kişi veya topluluklar olmamasıdır. Bu bağlamda kanun TCK m. 213’ü tehdit suçunun özel görünüş biçimi olarak karşımıza çıkarmaktadır. Böylelikle tehdit suçunun yaptırımına nazaran TCK m. 213 suçu işlendiğinde bu suça ilişkin yaptırımlar daha ağır mahiyettedir.

Son olarak,Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nin 22.11.2011 tarihli, 2009/20409 E. ve 2011/28869 K. sayılı kararında; “Sanığın olay gecesi köy içinde sokak kenarından geçen elektrik tellerinin altında saçmaların tellere isabet edip zarar verebileceğini öngörecek biçimde av tüfeği ile iki el havaya ateş açarak elektrik tellerinin kopmasına neden olmak ve aynı esnada köylüsü mağdur Mustafa Kırbaçoğlu’nun ismini seslenip küfrederek onu kastetmek suretiyle ‘bu köyde bu gece çok canlar yanacak’ şeklinde söz söylemesi eylemlerinin olası kastla mala zarar verme ve kişilerin hayatı ve vücut dokunulmazlığına yönelik saldırı gerçekleştireceğinden bahisle silahla tehdit suçlarını oluşturacağı ve TCK’nın 152/1-a, 21/2 ve 106/1, 2-a maddeleri ile cezalandırılması gerektiği gözetilmeden kasten mala zarar verme ve halk arasında korku ve panik yaratmak amacıyla tehdit suçlarından yazılı şekilde cezalandırılmasına karar verilmesi(…)” Söz konusu Yargıtay kararı ışında, Mağdurun ‘’belirli ve belirlenebilir kişi’’ olması durumunda TCK m. 213 suçu oluşmamaktadır, zira bu suçun mağduru ‘’belirlenemeyen topluluklardan’’ oluşmaktadır. Bu bağlamda Yerel Mahkemenin yapmış olduğu, TCK m. 213 Kapsamındaki yargılama sonucunda verilen ceza, Yargıtay ilgili ceza dairesi tarafından bozma nedeni sayılmıştır. Bu kapsamda yapılacak yargılama sonucunda, TCK m.213 değil, TCK m. 106’da düzenlenen tehdit suçuna ilişkin bir yargılama yapılması gerektiği anlaşılmaktadır.

(Bu köşe yazısı, Avukat Maşallah MARAL tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)

 

KAYNAKÇA

Prof. Dr. Erdener YURTCAN, Yargıtay kararları Işığında Kamu Barışına Karşı suçlar, Seçkin Yayınları, Ankara, 2020,

Prof. DR. İzzet Özgenç- Prof. Dr. İlhan ÜZÜLMEZ, Ceza Genel Hukuku Dizisi, Seçkin Yayınları, Ankara 2022,

Hasan Gerçeker- Yorumlu&Uygulamalı Türk Ceza Kanunu,Seçkin yayınları

DEMİRBAŞ Timur, Ceza Hukuku Genel Hükümler, Seçkin Yayınevi, 8. Baskı,

KOCA Mahmut/ÜZÜLMEZ İlhan, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, 11. Baskı, Ankara, Seçkin Yayıncılık, 2018, s. 142.

Francesco Antolisei, Manuale di Diritto Penale, Parte Generale, Milano 1989,

ÖZGENÇ İzzet, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, 14. Baskı, Ankara, Seçkin Yayıncılık, 2018, s. 220.

Malkoç İsmail, Açıklamalı Türk Ceza Kanunu C.3 (Malkoç Yayıncılık,2013)

EGEMENOĞLU Alaaddin, İstanbul Medipol Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi 4 (1), Bahar 2017; 59-102

DÖNMEZER Sulhi/ERMAN Sahir, Nazari ve Tatbiki Ceza Hukuku(Cilt II), 14. Baskı, İstanbul, Der Yayınevi, 2019,

------------

[1] Malkoç İsmail, Açıklamalı Türk Ceza Kanunu C.(Malkoç Yayıncılık,2013) s.3563-3564.

[2] DEMİRBAŞ Timur, Ceza Hukuku Genel Hükümler, Seçkin Yayınevi, 8. Baskı, s.254.

[3] AY m.137. Kamu hizmetlerinde herhangi bir sıfat ve suretle çalışmakta olan kimse, üstünden aldığı emri, yönetmelik, Cumhurbaşkanlığı kararnamesi, kanun veya Anayasa hükümlerine aykırı görürse, yerine getirmez ve bu aykırılığı o emri verene bildirir. Ancak, üstü emrinde ısrar eder ve bu emrini yazı ile yenilerse, emir yerine getirilir; bu halde, emri yerine getiren sorumlu olmaz. [

Konusu suç teşkil eden emir, hiçbir suretle yerine getirilmez; yerine getiren kimse sorumluluktan kurtulamaz.

Askeri hizmetlerin görülmesi ve acele hallerde kamu düzeni ve kamu güvenliğinin korunması için kanunla gösterilen istisnalar saklıdır.

[4] KOCA Mahmut/ÜZÜLMEZ İlhan, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, 11. Baskı, Ankara, Seçkin Yayıncılık, 2018, s. 142.

[5] DÖNMEZER Sulhi/ERMAN Sahir, Nazari ve Tatbiki Ceza Hukuku(Cilt II), 14. Baskı, İstanbul, Der Yayınevi, 2019, s. 579; ÖZGENÇ İzzet, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, 14. Baskı, Ankara, Seçkin Yayıncılık, 2018, s. 220.

[6] Hasan Gerçeker- Yorumlu&Uygulamalı Türk Ceza Kanunu,Seçkin yayınları,2022.s 1977

[7] Francesco Antolisei, Manuale di Diritto Penale, Parte Generale, Milano 1989, s. 481.

[8] TCK m. 44’ün gerekçesi: “Örneğin bir kişiyi yaralamak için fırlatılan sopa, mağduru yaraladıktan sonra veya mağdura isabet etmeden vitrin camına çarparak kırılmasına neden olabilir. Bu durumda, sopa fırlatma fiiliyle hem tamamlanmış veya teşebbüs aşamasında kalmış kasten yaralama suçu hem de başkasının malına zarar verme suçu işlenmiş olmaktadır. Aynı şekilde, bir kişiyi öldürmek için ateşlenen silâhtan çıkan kurşun, mağdura isabet etmeden duvara çarpması nedeniyle sekerek bir başkasının ölümüne veya yaralanmasına neden olabilir. Bu durumda, hedeflenen kişi açısından kasten öldürme suçu teşebbüs aşamasında kalmıştır; ancak, sekme sonucunda ölümüne veya yaralanmasına neden olunan kişi açısından ise, taksirle öldürme veya taksirle yaralama suçu işlenmiş olmaktadır. Bu gibi durumlarda kişi işlediği bir fiille birden fazla farklı suçun oluşumuna neden olmaktadır ve bu suçlardan en ağır cezayı gerektireni ile cezalandırılmasıyla yetinilmelidir.”

[9]  Ali ÇELİK, Zeki Murteza ALBAYRAK- Notlu-Atıflı-Uygulamalı Türk Ceza Kanunu’’Öz Kitap’’,Seçkin Yayınları, Ankara, 2022(s.971)

[10] ÇELİK,ALBAYRAK,(a.g.e s.971)