İş Kanunu 26. Maddesi ve 6 İş Günü Süresinin Düzenlenişi
4857 sayılı İş Kanunu’nun 26. maddesi, ahlak ve iyiniyet kurallarına uymayan hallere dayanarak işçi veya işveren için tanınmış olan sözleşmeyi fesih yetkisinin kullanılabilmesi için belirli süreler öngörmüştür. Bu kapsamda, haklı fesih hakkının kullanılması için en önemli süre, haklı sebebin öğrenildiği tarihten itibaren 6 iş günü içinde fesih bildiriminin yapılmasıdır. Bu süre, kanunda açıkça belirtilmiş olup, tarafların haklarını koruma ve iş ilişkilerinde denge sağlama amacı taşımaktadır.
6 iş günü süresi, işçinin ya da işverenin, ortaya çıkan haklı fesih sebebinden haberdar olduktan sonra, bu hakkını kullanabilmesi için tanınan son yasal süredir. Bu sürenin geçirilmesi halinde, haklı nedenle derhal fesih hakkı hukuken sona erer ve taraflar, sözleşmeye devam etmek zorunda kalırlar.
6 İş Gününün Hesaplanması ve Başlangıcı
Bu süre, iş günü esasına göre hesaplanır. Hafta sonu ile resmî tatiller süre hesabına dahil edilmez. Örneğin, haklı fesih sebebi bir pazartesi günü öğrenilmişse, Salı günü süre işlemeye başlar ve takip eden 6 iş günü içinde fesih hakkı kullanılmalıdır.
Sürenin başlangıcı ise, fesih hakkını kullanan tarafın haklı sebebi fiilen öğrenmesi anıdır. Öğrenme, tarafın olay hakkında bilgi sahibi olması ve hakkını kullanması için gerekli şartların oluşması demektir. Öğrenme anının tespiti, somut olayın özelliklerine göre değerlendirilir ve bu tarih süre hesabında esas alınır.
6 İş Günlük Sürenin Hukuki Niteliği
6 iş günlük süre, iş hukukunda hak düşürücü süre olarak kabul edilir. Bu nitelik, sürenin geçmesinin, ilgili hakkın kaybına yol açtığı anlamına gelir. Dolayısıyla, bu süre içerisinde haklı fesih hakkını kullanmayan taraf, bu hakkını yasal olarak kaybetmiş sayılır.
Bu sürenin hak düşürücü süre olarak kabulü, işçi ve işveren arasındaki iş ilişkisinde istikrarın sağlanması, keyfî ve gecikmeli fesihlerin önlenmesi ve hukuki güvenliğin temini açısından önemlidir.
Sürenin Geçmesinin Sonuçları
Eğer taraf, haklı fesih sebebini öğrendikten sonra 6 iş günü içerisinde fesih hakkını kullanmazsa, bu hak düşer. Bu durumda:
- Fesih hakkı kullanılamayacağından, iş sözleşmesi devam eder.
- Süre geçtikten sonra yapılan fesih işlemi hukuken geçersiz sayılır.
- Geçersiz fesih nedeniyle tazminat veya işe iade davaları gündeme gelebilir.
Ancak, süre içinde haklı fesih yapılmışsa, fesih bildirimi hemen geçerlilik kazanır ve sözleşme sona erer.
Uygulamada Süreye İlişkin Önemli Noktalar
- Sürenin işlemeye başladığı tarih taraflarca tartışmalı olabilir. Bu nedenle fesih hakkı kullanılırken, fesih sebebinin öğrenildiği tarihin belgelenmesi önemlidir.
- Fesih bildiriminin yazılı olarak yapılması ispat açısından tavsiye edilir.
- Tarafların sürelere uyumu hem iş ilişkilerinde hem de mahkemelerde hak kaybını önler.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2012/9-852 E. 2013/254 K.
“…Yukarıda yapılan açıklamaların ışığında, 4857 sayılı Kanun'un 25/II. maddesine dayalı derhal fesih hakkının, anılan Kanunun 26.maddesi uyarınca fesih nedeninin öğrenildiği tarihten itibaren altı işgünü içerisinde kullanılması gerekmekte olup, somut uyuşmazlıkta, davacının korumakla yükümlü olduğu ormanda yaptığı kulübenin fesihten en az bir ay önce yapılması ve bu durumun davalı işveren tarafından en az bir aydır bilinmesine rağmen işlem yapılmaması nedeniyle derhal fesih hakkının hak düşürücü süre geçtikten sonra kullanıldığı açıktır…”
Yargıtay 22. Hukuk Dairesi 2018/5363 E. 2018/10480 K.
“…İş sözleşmesi kural olarak, feshi ihbar sonucu veya belirli bir süre için yapılmışsa, bu sürenin dolmasıyla ortadan kalkar. Ancak, İş Kanunu ve Borçlar Kanunu, işçi ve işverene belirli veya belirsiz süreli bir iş sözleşmesini derhal ortadan kaldırma olanağını da tanımıştır. Bu yüzden, işveren, işçiyi hemen işyerinden uzaklaştırabileceği gibi; işçi de, derhal işi bırakma yetkisine sahiptir. Buna karşılık, işçinin veya işverenin, iş sözleşmesini hemen bozabilmesi için, ortada haklı bir nedenin bulunmasına gerek vardır. Haklı nedenle fesih hakkı, dürüstlük kuralları gereği iş ilişkisini sürdürmesi kendisinden beklenemeyecek tarafa belirli veya belirsiz süreli iş akdini derhal feshetme yetkisi veren bir bozucu yenilik doğuran haktır. Sürekli borç ilişkileri yaratan iş akdinde ortaya çıkan bir durum nedeniyle bu ilişkiye devam taraflardan biri için çekilmez hale gelmişse haklı nedenle derhal fesih hakkı ortaya çıkar. Akdi ilişkiye devamın çekilmez (katlanılmaz) hale gelip gelmediğinin ölçüsünün objektif iyiniyet, yani dürüstlük kuralları oluşturur. Haklı nedenle fesih hakkı da süreli fesih gibi bozucu yenilik doğuran bir hak olup, bu hakların tüm özelliklerini taşır. Haklı nedenle fesih karşı tarafın kabulüne gerek olmaksızın tek taraflı irade beyanıyla iş akdini derhal sona erdirir.
4857 sayılı İş Kanunu’nun 24 ve 25.maddeleri, iş akdinin işçi ve işveren tarafından haklı nedenle derhal fesih hallerini düzenlemektedir. Ne var ki, hizmet akdinin derhal fesih hakkının işçi veya işveren tarafından makul bir süre içinde kullanılması gerekir. Aksi halde taraflardan birisinin diğer tarafın hizmet sözleşmesine bağlılığını devam ettiremeyecek sebebin doğmasına rağmen bu hakkını uzun süre kullanmaması sonucu, bozulan işyeri düzeni eski haline döndüğü sırada kullanılması hem sözleşmeyi bozucu niteliği hem de özellikle işçinin işverenin tehdidi altında her an işten çıkarılabileceği endişesini taşıyarak bir süre çalışmasını gerektirmesi nedeniyle işçi aleyhine olacaktır. Ahlâk ve iyi niyet kurallarına aykırı bir hareketin öğrenilmesinden veya bu olayın üzerinden uzun bir süre geçtikten sonra taraflardan birinin bu olaya dayanarak sözleşmeye son vermek istemesini kanun kamu düzeni, ahlâk ve iyiniyet kuralları bakımından haklı saymamaktadır. Bu nedenle, işçi veya işverenin 4857 sayılı Kanunun 24 ve 25.maddelerinde düzenlenen ahlâk ve iyiniyet kurallarına uymayan hallere dayalı fesih yetkisini kullanma hakkı sınırsız olmayıp, anılan Kanunun 26. maddesinde süreye bağlanmıştır.
4857 sayılı Kanunun “Derhal fesih hakkını kullanma süresi” başlıklı 26.maddesi,
“24 ve 25'inci maddelerde gösterilen ahlak ve iyiniyet kurallarına uymayan hallere dayanarak işçi veya işveren için tanınmış olan sözleşmeyi fesih yetkisi, iki taraftan birinin bu çeşit davranışlarda bulunduğunu diğer tarafın öğrendiği günden başlayarak altı iş günü geçtikten ve her halde fiilin gerçekleşmesinden itibaren bir yıl sonra kullanılamaz. Ancak işçinin olayda maddi çıkar sağlaması halinde bir yıllık süre uygulanmaz. Bu haller sebebiyle işçi yahut işverenden iş sözleşmesini yukarıdaki fıkrada öngörülen süre içinde feshedenlerin diğer taraftan tazminat hakları saklıdır.” Düzenlemesini içermektedir. Haklı fesih nedenlerinin ortaya çıkması halinde, iş sözleşmesinin fesih hakkını kullanma süresi sınırsız değildir. Bu süreler içinde fesih yoluna gitmeyen işverenin feshi, haklı bir feshin sonuçlarını doğurmaz. Fesih haklı bir nedene dayansa da İK 26/1'de öngörülen sürenin geçirilmesinden sonra yapılmışsa, haksız feshin hüküm ve sonuçları uygulanır. Maddede öngörülen süreler içinde derhal fesih hakkı kullanılmazsa artık, aynı sebeple derhal (önelsiz) fesih hakkı kullanılamayacağından, 4857 sayılı Kanun'un 26.maddesindeki altı işgünü ve bir yıllık süreler hakdüşürücü niteliktedir. Hakdüşürücü sürenin niteliğinden dolayı taraflar ileri sürmese dahi, hâkim re’sen dikkate almak zorundadır. Diğer bir ifade ile fesih hakkının öğrenmeden itibaren altı iş günü ve olayın gerçekleşmesinden itibaren bir yıl içinde kullanılması şarttır, sürelerden birinin dahi geçmiş olması haklı fesih imkanını ortadan kaldırır…”
Sonuç
Haklı nedenle derhal fesih hakkının kullanımında 6 iş günlük süre, işçi ve işveren için kritik öneme sahiptir. Sürenin doğru hesaplanması, öğrenme tarihinin kesin tespiti ve fesih işleminin bu süre içinde yapılması, hak kaybının önüne geçmek için zorunludur. İş Kanunu’nun bu düzenlemesi, iş ilişkisinde süreklilik ve hukuki güvenliği sağlamak üzere getirilen önemli bir mekanizmadır.