HAGB KARARLARINDA GEREKÇE SORUNU

Abone Ol

HAGB kararı uygulamaya geçtikten sonra sürekli tartışma konusu olmuştur. Uygulanması veya uygulanmaması hali toplumda sürekli tartışılır hale gelmiştir. Özellikle HAGB ile ilgili kararlar gerekçe açısından değerlendirmeye tabi tutulmalıdır.

CMK m. 231 hükmü gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının uygulanmamasına yönelik olarak gösterilen gerekçenin yasal ve yeterli olup olmadığı hususu duraksamalara neden olmakta ve pek çok karar açısından tartışma konusu yapılabilmektedir.

5271 sayılı CMK m. 231 hükmünde tanımlanan HAGB kararının temel özellikleri şunlardır:[1]

1) Sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünün hukuki bir sonuç doğurmamasını ifade eder.

2) HAGB doğurduğu sonuçlar itibarıyla karma bir özelliğe sahiptir.

3) HAGB kurumu, denetim süresi içerisinde kasten yeni bir suçun işlenmemesi ve yükümlülüklere uygun davranılması halinde, açıklanması geri bırakılan hükmün ortadan kaldırılarak, kamu davasının 5271 sayılı CMK m. 223/8 hükmü gereğince düşmesi sonucunu doğurmaktadır.

4) HAGB sanık ile Devlet arasındaki cezai nitelikteki ilişkiyi sona erdiren düşme nedenlerinden birisidir.[2]

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun tarihsel gelişimi şu şekildedir:[3]

1) Hukukumuzda ilk kez çocuklar hakkında 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu'nun 23. maddesi ile kabul edilmiştir.

2) 19.12.2006 tarihinde yürürlüğe giren 5560 sayılı Kanun'un 23. maddesiyle 5271 sayılı Kanun'un 231. maddesine eklenen 5 ila 14. fıkralar ile büyükler için de uygulamaya konulmuş,

3) 5560 sayılı Kanun'un 40. maddesi ile 5395 sayılı Kanun'un 23. maddesi değiştirilmek suretiyle, denetim süresindeki farklılıklar hariç tutulmak kaydıyla, çocuk suçlular ile yetişkin suçlular HAGB açısından aynı şartlara tabi kılınmıştır.

4) Başlangıçta yetişkin sanıklar yönünden yalnızca şikâyete bağlı suçlarla sınırlı olarak, hükmolunan bir yıl veya daha az süreli hapis ya da adli para cezaları için kabul edilmiştir.

5) HAGB, 5728 sayılı Kanun'un 562. maddesi ile 5271 sayılı Kanun'un 231. maddesinin 5 ve 14. fıkralarında yapılan değişiklikle, Anayasa'nın 174. maddesinde güvence altına alınan inkılap kanunlarında yer alan suçlar istisna olmak üzere, hükmolunan iki yıl veya daha az süreli hapis ya da adli para cezalarına ilişkin suçları kapsayacak şekilde düzenlenmiştir.

6) 6008 sayılı Kanun'un m. 7/6 hükmünün sonuna "sanığın kabul etmemesi hâlinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmez" cümlesi eklenmiştir.

7) 6545 sayılı Kanun'un 72. maddesiyle de maddenin 8. fıkrasına "Denetim süresi içinde, kişi hakkında kasıtlı bir suç nedeniyle bir daha hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemez" cümlesi eklenmiştir.

8) 5560, 5728, 6008 ve 6545 sayılı yasa hükümleri ile 5271 sayılı CMK m. 231 hükmünde değişiklikler yapılmıştır.

Bu aşamada HAGB hükmü kurulabilmesinin koşullarından bahsetmek yararlı olacaktır.

HAGB kararı verebilmek için bu kuruma ilişkin şartların varlığı gerekmektedir. Bu şartları iki ayrı başlık altında incelemek mümkündür:

1) Suça ilişkin şartlar:

a) Yargılama sonucu hükmolunan cezanın iki yıl veya daha az süreli hapis ya da adli para cezası olması gerekir.

b) Suçun Anayasa'nın 174. maddesinde güvence altına alınan inkılap kanunlarında yer alan suçlardan olmaması gerekir.

2) Sanığa ilişkin şartlar:

a) Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm edilmemiş olması gerekir.

b) Yargılamaya konu kasıtlı suçun, sanık hakkında daha önce işlediği başka bir suç nedeniyle verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına ilişkin denetim süresi içinde işlenmemiş olması gerekir.

c) Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın aynen iade, suçtan önceki hâle getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi gerekir.

d) Mahkemece sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önüne alınarak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate ulaşılması gerekir.

e) Sanığın, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul etmediğine dair bir beyanının olmaması gerekir.

HAGB hükmü kurulabilmesi için yukarıda belirtilen şartların gerçekleşmesi gerekmektedir.

Denetim süresi (Yetişkinler 5 yıl-SSÇ 3 yıl)

HAGB kararları verildikten sonra sanık denetime tabi tutulmaktadır. Yukarıda belirtilen koşulların bulunması durumunda, mahkemece HAGB kararı verilebilecek ve on sekiz yaşından büyük olan sanıklar beş yıl, suça sürüklenen çocuklar ise üç yıl süreyle denetimli serbestlik tedbirine tabi tutulacaktır.

Talep şartının olmaması

HAGB kararı için talep şartı aranmamaktadır. Başka bir söylemle, hükmün açıklanmasının geri bırakılıp bırakılmayacağına ilişkin bir değerlendirme yapılması için, yargılamanın herhangi bir süjesinin talepte bulunması gerekli değildir.[4]

HAGB koşullarının re’sen değerlendirilmesi

CMK m. 231 hükmünde belirtilen koşulların oluşup oluşmadığı ve bu hükmün uygulanıp uygulanmayacağı hâkim tarafından her olayda resen değerlendirilip takdir edilmelidir. Bu konudaki kararlar denetimi mümkün olacak şekilde oluşturulmalı ve konuya ilişkin gerekçeler kararda gösterilmelidir.[5]

Zararın giderilmesi koşulu

Zararın giderilmesi koşulu, HAGB kararı verilmesinin objektif şartlarından biridir. Burada suçun işlenmesi ile mağdurun veya kamunun uğradığı zararın aynen iade, suçtan önceki hâle getirme veya tamamen giderilmesi hali söz konusudur.

Burada kastedilen maddi zarar olup manevi zarar bu kapsamda değerlendirilmemelidir.[6]

Örneğin; tehdit suçunda uğranılan zarardan kastedilen maddi zarar olup, manevi zararın bu kapsamda olmadığı dikkate alınmalıdır.[7]

Sanığın suç tarihinden önce kasıtlı bir suçtan cezalandırılmamış olması

Sanığın suç tarihinden önce kasıtlı bir suçtan cezalandırılmamış olması objektif şartlar arasında yer almaktadır. Daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmakla birlikte adli sicilden silinme şartları oluşmuş mahkûmiyet, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına kanuni engel oluşturmaz.

Bununla birlikte bu durumun, sanığın suç işleme hususundaki eğilimini belirleme yönünden mahkemece değerlendirmeye tabi tutulabileceğini ifade etmeliyiz.

Kasıtlı suçtan verilmiş bu tür hükümler HAGB kararları açısından sanığın suç işleme hususundaki eğilimini belirlemek yönünden yargı makamlarınca değerlendirmeye tabi tutulabileceği yönünde Yargıtay kararları bulunmaktadır.[8]

Sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varılması

Bu durum ile ilgili gerekçe yazmak gerçekten çok zordur. Bu koşul 5271 sayılı CMK m. 231/6-b hükmünde belirtilmektedir.

Bu durumda Mahkemece HAGB kararı verilebilmesi için şu tespitlerin yapılması gerekmektedir;

1) Sanığın kişilik özellikleri HAGB uygulamasına müsait olmalıdır.

2) Sanığın duruşmadaki tutum ve davranışları dikkate alınmalıdır.

3) Sanığın yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varılmalıdır.

5271 sayılı CMK m. 231/6-b hükmündeki düzenleme ile yasa koyucu, suça ve faile ilişkin tüm objektif şartları taşıyan herkes için mutlak surette hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi gerektiğini kabul etmemiştir. Yasa koyucu burada hâkime belirli ölçüler içerisinde bir takdir hakkı getirmiştir.

Suç işleyip işlemeyeceği hususundaki değerlendirme

Bu konuya ilişkin gerekçenin kararda gösterilmesi gerekir. Sanığın yeniden suç işleyip işlemeyeceği hususundaki değerlendirme ve gerekçe şu şartları taşımalıdır:

1) Bu konudaki gerekçe dosya içeriğine uygun olmalıdır.

2) Bu konuya ilişkin gerekçe yasal ve yeterli olmalıdır.

3) Bu konudaki gerekçenin hükümde yer alan hapis cezasının seçenek yaptırımlara çevrilmesi, ertelenmesi ve takdiri indirim uygulamalarında dayanılan gerekçe ile çelişmemesi gerekir.[9]

HAGB koşullarının bulunup bulunmadığı her olay açısından ayrı değerlendirilmelidir. HAGB kararı verilmesi veya verilmemesi halinde koşulların bulunup bulunmadığı ve takdir hakkının kullanılma şekli gerekçeye bağlanmalı ve kararda gösterilmelidir.

Konuya ilişkin bir örnek vermek yararlı olacaktır.

Örneğin; somut olayda HAGB koşulları açısından aşağıda belirtilen hususlar tespit edilmiştir:

1) Sanığın Adli sicil kaydı bulunmamaktadır.

2) Sanık duruşmada hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının uygulanmasını kabul etmiştir.

3) Sanığın yargılama sürecine ilişkin olumsuz bir davranışı dosyaya yansımamıştır.

4) Sanık sorguda pişmanlığını dile getirmiştir.

5) Suçla oluşan kişisel veya kamu zararı da bulunmamaktadır.

Bir dosyada yukarıda belirtilen tespitler yapılmış ise hükmün açıklanmasının geri bırakılması için tüm objektif şartlar dosyada mevcut demektir.

Bu şartları taşıyan sanık hakkında atılı suça yönelik hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilmesi pek mümkün gözükmemektedir. Burada sanığın kişiliğindeki olumsuzluk ve tutum ve davranışları gerekçe gösterilerek HAGB uygulanmaması hukuka aykırı olacaktır.[10]

Bu şartlara rağmen sanığın kişiliğindeki hangi somut olumsuzluk ve hangi tutum ve davranışından ötürü yeniden suç işlemeyeceği konusunda kanaate varılmadığının yasal, yeterli, dosya kapsamıyla uyumlu ve denetime elverişli biçimde açıklanması gerekir. Bu olmadığı zaman sanık hakkında atılı suç nedeniyle CMK m. 231 hükmünün uygulanmamasına ilişkin olarak gösterilen gerekçenin yasal ve yeterli olmadığı kabul edilmelidir.[11]

(Bu köşe yazısı, sayın Dr. Suat ÇALIŞKAN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)

---------------------

[1] YCGK, 19.02.2008 tarih ve 346–25 sayılı kararı

[2] YCGK, 19.02.2008 tarih ve 346–25 sayılı kararı.

[3] YCGK, E: 2019/28, K: 2021/19, T: 02.02.2021.

[4] YCGK, E: 2019/28, K: 2021/19, T: 02.02.2021.

[5] YCGK, E: 2019/28, K: 2021/19, T: 02.02.2021.

[6] Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 2012/12-1497 esas, 2013/238 sayılı ve 07.05.2013 tarihli kararı.

[7] Y.4.CD, E: 2017/50, K: 2017/7204, T: 09.03.2017.

[8] Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 23.01.2018 tarihli ve 962-16 sayılı, 28.02.2017 tarihli ve 896-111 sayılı kararları.

[9] YCGK, E: 2013/198, K: 2013/443, T: 05.11.2013: “…Yerel mahkemece, geçmiş hükümlülüğü bulunmayan ve yargılama sürecine ilişkin olarak herhangi bir olumsuz davranışı da dosyaya yansımayan sanık hakkında temel cezanın alt sınırdan belirlenmesi, takdiri indirim hükmünün uygulanması ve hapis cezasının para cezasına çevrilmesi sırasında "geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları" olumlu bulunarak lehine değerlendirilmiş iken, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının sübjektif şartı bakımından ise olumsuz bulunarak aleyhine değerlendirilmesi suretiyle çelişkiye neden olunmuştur. Diğer taraftan, sanığın kişiliğindeki hangi somut olumsuzluk ve duruşmadaki hangi tutum ve davranışlarından ötürü hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varılması şeklindeki sübjektif şartının gerçekleşmediği hususu yasal, yeterli, dosya kapsamıyla uyumlu ve denetime elverişli bir biçimde açıklanmamıştır…”

[10] Y.18.CD, E: 2015/33534, K: 2016/688, T: 18.01.2016: “…Yerel mahkemece, geçmiş hükümlülüğü bulunmayan, suçunu tevil yollu ikrarıyla suçunu kaçamaklı kabul eden ve yargılama sürecine ilişkin olarak herhangi bir olumsuz davranışı da dosyaya yansımayan sanık hakkında "geçmişi, sosyal ilişkileri, cezanın sanığın geleceği üzerindeki olası etkileri gözönüne alınarak " şeklindeki gerekçeler gösterilerek takdiri indirim hükmü uygulanarak ve sanık hakkında olumlu değerlendirme yapılarak lehine uygulama yapılmış iken, sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının sübjektif şartı bakımından ise temel cezanın belirlenmesinde dikkate alınması gereken ve CMK’nın 231. maddesinde yer alan kişilik özelliklerinden ve duruşmadaki tutum ve davranışlarından sözedilmeden "sanığın bir daha suç işlemeyeceği hususunda eylemin icra tarzına göre olumlu kanaat edinilmediğinden" şeklinde maddi bir tespite dayanmayan, duruşmadaki hangi tutum ve davranışının yeniden suç işlemeyeceğine yönelik kanaat oluşturduğu konusunda dosya kapsamıyla uyumlu ve denetime elverişli bir biçimde açıklanmada bulunulmadığı, mevcut gerekçeler arasında çelişkiye neden olduğu,…”

[11] YCGK, E: 2019/28, K: 2021/19, T: 02.02.2021.