GÜNCELLEME

Abone Ol

Son günlerde üç ana konuda “güncelleme” tartışmaları yaşandı, yaşanıyor.

Birincisi “Din’de” güncelleme,

İkincisi “İstiklal Marşı’nda” güncelleme,

Üçüncüsü “Dil Devriminde” güncelleme, daha doğru bir deyişle, “güncellemeden geriye dönüş”.

DİN’DE GÜNCELLEME

Sayın Tayip Erdoğan, Kadınlar Günü programında: “Bunlar, islamın güncellenmesi gerektiğini bilmeyecek kadar aciz. İslam’ı 14, 15 asır öncesi hükümleri ile uygulayamazsınız” dedi.

İslamın ve kurallarının güncellenmesi nasıl mümkün olabilir?

Bu bir bilgisayar programı değil ki güncelleyebilesin.

Bilgisayar dilinde güncellemenin karşılığı “update” olarak ifade ediliyor ve tarama sırasında bilinen ve bilinmeyen her türlü kötü amaçlı yazılım tesbit edilerek etkisiz hale getirilmesi olarak kabul ediliyor.

Ayrıca bazı dini söz ve kuralların “eskimiş” ve “zamana uymadığını” düşünmek dahi mümkün değildir.

Olsa olsa, yanlış anlaşıldığı, yanlış bilindiği söylenebilir.

Doğru bilinmesi için de, kendi diline çevirmekten yani Kuranı Kerim’i ve Ezan’ı

Türkçe’ye çevirmekten çare yoktur.

Netice olarak; dini kurallarda hatalı bilgi ve yanlış yorumlar düzeltilebilir ama değiştirilemez ve güncellenemez.

Nitekim büyük şair Ziya Gökalp bu hususu şöyle dile getirmiştir:

"Bir ülke ki, camiinde Türkçe ezan okunur.
Köylü anlar manasını namazdaki duanın
Bir ülke ki, mektebinde Türkçe Kuran okunur
Küçük büyük herkes bilir buyruğunu Hüda'nın
Ey Türk oğlu, işte senin orasıdır vatanın
."

İSTİKLAL MARŞI

Külliye’de yapılan 46. Muhtarlar Toplantısında ise : “En büyük üzüntüm bu emsalsiz marşın (İstiklal Marşı) hakiki manasını yüreklere nakşedecek bir bestenin bulunamamış olmasıdır. O beste ile güftenin birbirini tamamlaması çok önemlidir. Burada bestekarlara büyük iş düşüyor. Temenni ediyoruz ki o da çıkar.” Denmiştir.

Büyük şair Mehmet Akif Ersoy’un sözlerini yazdığı İstiklal Marşı, bundan “tam 96 sene önce” bu günlerde, 12 Mart 1921 tarihinde Büyük Millet Meclisinde ayakta ve defalarca okunduktan sonra büyük bir coşku ve mutlulukla kabul edilmiş, sonraki tarihlerde bestesi yani müzikle okunuşu yapılmıştır.

Birkaç gazeteci, ölümünden kısa bir süre önce Mehmed Âkif’i ziyarete gitmiş,. sohbet sırasında söz bir ara İstiklal Marşı’ndan açılmış ve bir vesile ile değiştirilip değiştirilemeyeceği konuşulmuştur. Âkif; hasta yatağından heyecanla doğrulup, “İstiklal Marşı’nı değiştirmeye kimsenin gücünün yetmez” demiş ve sonra derinden gelen bir sesle: “Allah bu millete bir daha İstiklal Marşı yazdırmasın!” demiştir.

Burada son olarak dile getirilen husus; İstiklal Marşı’nın sözlerinin yani güftesinin değiştirilmesi değil, bestesinin yani müzikle söyleniş şeklinin değiştirilmesidir. Bu değişik şekilden de Osmanlı Marş ve güftelerinin, mehter marşı benzerlerinin ve belki de dini ilahi tarzı söylemlerin kasdedildiği anlaşılmaktadır. Ancak kabul edilmelidir ki; bir millete maledilen ve bir devleti temsil eden marşın, değiştirilmesi, kabulü mümkün olmayacak bir husustur ve bir çok sakıncalara sebebiyet verecektir.

DİL DEVRİMİ

Gene Beştepe Külliye’de yapılan Liselilerle Kompozisyon yarışmasında bu kez :

Dil devrimi adı altında Türkçemiz tatsız, tuzsuz, ruhsuz, renksiz kelimelerin tasallutuna sokularak milletimizin kadim medeniyetiyle arasındaki bağ zayıflatılmaya hatta kopartılmaya çalışılmıştır. Yani bizim aslında damarlarımız kesilmiştir." denmiştir.

Türkçe yeni icad edilen bir dil değildir. Bütün dünyada ve özellikle Orta Asya’da bulunan Türklerle, atalarımızla olan ortak dilimizdir.

Karamanoğlu Mehmet Bey 1277 yılında: “Bu günden gerü divanda, dergahta, barigahtta, meclisde, meydanda ve dahi her yerde Türkçe’den başka dil kullanılmaya.” diye buyurmuştur.

Bir millet haline gelmenin başlıca koşulu kendi öz diline sahip olmak ve kullanmaktır. Bu hususu Mustafa Kemal Atatürk “Türk Dili, Türk Milletinin kalbidir,

beynidir” şeklinde dile getirmiştir. Türk dilinde ve İstiklal Marşında eskiye dönüş ve değişiklik; Atatürk’ün sözünde geçen “Türk Milletinin kalbini ve beynini sökmek” sonucunu doğuracaktır.

Son olarak Ziya Gökalp’in şu dizlerini de hatırlamakta yarar vardır:

Türklüğün vicdanı bir,

Dini bir, imanı bir;

Fakat hepsi ayrılır

Olmazsa lisanı bir.”

Av.A.Erdem Akyüz

Hukukun Egemenliği Derneği

Onursal Genel Başkanı