Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem Anayasa Değişikliği Önerisi

Abone Ol

I. Giriş

Aşağıda, Altılı Masa olarak bilinen ve altı siyasi partiden oluşan siyasi partilerin birlikte yaptığı çalışmalar sonucunda hazırlayıp kamuoyuna sunduğu bir kısım değişiklik önerilerine yer verilecektir. Altılı Masa, Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem olarak adlandırdığı ve Başkanlık sisteminden ayrılmak suretiyle demokrasinin ve hukukun güçlendirileceğine dair ortak önerilerinin hayata geçebilmesi için yeni bir Anayasa yerine Anayasanın 175. maddesi uyarınca yapılacak kapsamlı değişikliklerin yeterli olacağını düşünmektedir.

28 Kasım 2022 tarihli Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem Anayasa Değişikliği Önerisi’nin Önsöz kısmında; “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem Anayasa Değişikliği Önerisi’ni Milletimizin takdirine sunuyoruz.” şeklinde ifadeye yer verildiğinden, bunun yeni bir Anayasa değil, Anayasa değişikliği önerisi niteliği taşıdığı anlaşılmaktadır.

Yine Önsözde, 6 siyasi parti tarafından bu metnin seçimlerin hemen ardından Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne sunulacağı ifade edilmektedir.

Önsözde; hem Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine ve hem de geçmişte uygulanan parlamenter sisteme de karşı çıkıldığı belirtilerek, Ülkemizde daha önce uygulanandan farklı bir parlamenter sistem önerisi getirildiği vurgulanmaktadır.

II. Genel Gerekçeye Göre Özet ve Getirilmesi Önerilen Önemli Değişiklikler

A. Yasama ve Yürütme ile İlgili Değişiklik Önerileri

Değişiklik Teklifinin Genel Gerekçesinde; Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin yürütme gücünün tamamını Cumhurbaşkanına bırakarak yasama organını zayıflattığı, yargının kontrolünü Cumhurbaşkanına bıraktığı, bu sebeple Devletin birbirinden ayrı olması ve birbirini denetlemesi gereken üç temel fonksiyonunu tek bir kişi iradesine bağlı hale getirdiği, bu durumun Milletten yetkisini alan, esasen Devleti de denetleyen yasama ve yargı organlarını güçsüzleştirdiği, dengenin bozulduğu, hukuk devletinin aşınmasına ve Anayasada tanımlanan hak ve hürriyetlerin tamamının güvencesiz kalmasına yol açtığı, tüm bu nedenlerle Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin kaldırılarak, Güçlendirilmiş Parlamenter Sisteme geçilmesi gerektiği vurgulanmıştır.

Genel Gerekçenin devamında, Değişiklik Önerisinde yer verilen önemli hususlara değinilmiştir. Genel Gerekçenin devamından anlaşıldığı üzere; Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin kabul ettiği kanunlar üzerinde Cumhurbaşkanına tanınan veto/geri gönderme yetkisi sona erdirilmekte, yeni Teklifle Cumhurbaşkanının Meclisin kabul ettiği kanunları yalnızca bir kere veto edebilmesi, Meclisin iade edilen kanunu tekrar basit çoğunlukla kabul edebilmesi, Cumhurbaşkanına bu konuda başkaca yetki tanınmaması önerilmektedir. Teklifle; yasama organına Meclis soruşturması ve gensoru gibi hükümeti denetim yetkileri tanınmakta, ancak daha önce uygulanan parlamenter sistemden farklı olarak hükümet istikrarını korumak amacıyla gensoru mekanizması yapıcı güvensizlik oyuyla birleştirilmektedir. Böylece; hükümeti gensoru yoluyla düşürmekte birleşen parlamento çoğunluğu, yeni hükümetin kurulmasını sağlamadıkça görevde bulunan hükümetin hukuki varlığı sona erdirilemeyecektir.

Bunların yanında bütçeyi kabul yetkisinin de yetkinin asıl sahibi olan Meclise iade edileceği, hükümetlerin hazırladıkları bütçe kanunu tekliflerinin Meclis tarafından kabul edilmeden yürürlüğe girmeyeceği önerilmektedir.

Teklifte; yürütme organı Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu olacak şekilde kabul edilerek, tek başlı yürütme organı modeline son verilmesi, Cumhurbaşkanının Devletin başı sıfatıyla tek başına yapabileceği işlemler dışında bütün kararlarının Başbakanın ve ilgili bakanın birlikte imzasına tabi kılınacağı ifade edilmiştir. Cumhurbaşkanı seçilen kişinin siyasi parti mensubu olması durumunda, göreve başlamadan önce partisi ile ilişiği kesilecek ve tümü ile tarafsızlığı temin edilecektir.

Yürütme alanındaki asıl yetkiler Bakanlar Kuruluna ait olacak, Bakanlar Kurulu izlediği politikalar sebebiyle kolektif olarak Meclise karşı sorumlu olacağı gibi, her bakan görev ve yetki alanına giren işlerle ilgili bireysel olarak da Meclise karşı sorumlu tutulabilecektir.

B. Yargı ile İlgili Değişiklik Önerileri

Yargı ile ilgili düzenlemelere bakıldığında, Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun ikiye ayrılmasının önerildiği görülmektedir. Hakimlerin özlük hakları konusunda karar verme yetkisi Hakimler Kurulu’na, savcıların özlük hakları konusunda karar verme yetkisi de Savcılar Kurulu’na bırakılmaktadır. Yargılama sürecinin temel unsurlarından birisi olan savunma makamına ilk defa bir Anayasa hükmünde yer verildiği belirtilmektedir. Anayasa Mahkemesi üyeleri ve üyelerinin seçiminin yeniden düzenlemesi ve halihazırda iki daire ve bir genel kurul halinde çalışan Yüksek Mahkemenin dört daire ve bir genel kurul halinde çalışması önerilmektedir. Kanaatimizce; kurulların oluşturulmasında 2010 Anayasa değişikliği öncesinde benimsenmiş sisteme geçilmesi dikkate alınmalı, yani Yargıtay’ın ve Danıştay’ın belirlediği üyelerin kurullarda görev alması usulü düşünülebilir.

Hiçbir yasama tasarrufuna yargı bağışıklığı tanınmaması, yasama işlemi niteliğindeki tüm işlemlerin Anayasa Mahkemesi tarafından denetlenmesi öngörülmektedir. Bunun yanında Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru ile ilgili de önemli değişiklikler önerilmektedir. Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruların kapsamına sosyal hakların da dahil edilmesi ve başvuruların temelindeki hak ihlallerinin Anayasa Mahkemesi’nin denetimine tabi bir normun hukuka aykırılığından kaynaklanması halinde, Yüksek Mahkemeye bu normu da denetleme yetkisi tanınmaktadır. Anayasa Mahkemesi’ne ayrıca ek olarak; yasama, yürütme ve yargı organlarının birbirlerinin alanına müdahale eden işlemleri nedeniyle yapılacak başvuruları da inceleme ve karara bağlama yetkisi tanınmaktadır.

Yüksek Seçim Kurulu’nun Anayasanın yüksek mahkemeleri düzenlediği kısmına aktarılması, iki daire ve bir genel kurul halinde çalışması, aldığı kararların itiraz denetimine tabi kılınması önerilmektedir. Yüksek Seçim Kurulu’nun; seçme, seçilme ve siyasi faaliyette bulunma haklarına ilişkin verdiği kararların Anayasa Mahkemesi’ne yapılacak bireysel başvurulara konu edilmesi sağlanarak, seçim sürecinin hukuka uygunluğunun teşvik edildiği belirtilmektedir.

Anayasanın 12. maddesinin başlığının “İnsan onuru, temel hak ve hürriyetlerin niteliği ve bütünlüğü” şeklinde değiştirilmesi, maddenin ilk fıkrasına insan onurunun dokunulmaz olduğunun eklenmesi, 13. maddeye ise “Hürriyet esas, sınırlama istisnadır. Tereddüt halinde yorum hürriyet lehine yapılır” ifadesinin eklenmesi teklif edilmektedir.

III. Değişiklik Yapılması Önerilen Başlangıç ve Temel Hak ve Hürriyetlere İlişkin Anayasa Hükümleri

Anayasa’nın 8. maddesi; “Yürütme görevi, Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu tarafından, Anayasaya ve kanunlara uygun olarak yerine getirilir” şeklinde değiştirilerek, yürütmenin yeniden iki başlı olması ve Bakanlar Kurulunun bu kapsama dahil edilmesi sağlanmıştır.

Anayasa m.12’ye insan onuru ile ilgili olan; “İnsan onuru dokunulmazdır ve anayasal düzenin temelidir. Devlet, insan onuruna saygı göstermek ve onu korumakla yükümlüdür.” şeklinde 1. fıkra eklenmiştir.

Anayasanın 13. maddesine birinci fıkra olarak bir ekleme yapılmıştır. İlgili eklemeye göre; “Hürriyet esas, sınırlama istisnadır. Tereddüt halinde yorum hürriyet lehine yapılır”.

Anayasa m.25’de değişiklik yapılarak, Anayasa m.26’da yer alan düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin de bu hükümde düzenlenmesi, Anayasa m.26’nın mülgası önerilmektedir.

Anayasa m.56’da değişiklik yapılmakta, ayrıca önerilen Anayasa m.56/A ile hayvan hakları Anayasada dayanağa kavuşturulmaktadır. Çevre ve hayvan haklarını düzenleyen Anayasa m.56/A’ya göre; “Herkes insani gelişimi mümkün kılan, sağlıklı, ekosistem açısından dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre değerlerini korumak, çevre kirliliğini önlemek, çevre kalitesini yükseltmek ve gıdaların doğallığını sağlamak herkesin ve devletin görevidir. Devlet doğal hayatı ve hayvanları korur. Hayvanlara yönelik eziyet ve kötü muamele yapılmaması için gerekli tedbirleri alır”.

IV. Yasama Organı ile İlgili Hükümler

Anayasa m.77’ye göre; TBMM seçimlerinin 5 yılda bir yapılması, Meclisin veya Cumhurbaşkanının Anayasada belirlenen şartlara göre seçimin yenilenmesine karar verebileceği düzenlenmiştir.

Belirtmeliyiz ki; Anayasa Değişikliği Önerisinde ülke genel seçim barajı ile ilgili hüküm olmamakla birlikte, yasal değişikliğe gidilerek, %10’dan 6 Nisan 2023 tarihinden itibaren %7’ye düşürülecek olan seçim barajının, bu defa %3’e düşürülmesinin, temsili demokrasi ile seçmen iradesinin güçlendirilmesinin amaçlandığı görülmektedir.

Anayasa m.89’a göre, bütçe kanunu ile Cumhurbaşkanının kanunları veto/geri gönderme yetkisinde önemli değişiklikler yapılması öngörülmektedir. Bu hükme göre; bütçe kanununun Cumhurbaşkanının veto yetkisinin dışında bırakılması, Cumhurbaşkanının yalnızca bir kez veto hakkının olması ve Cumhurbaşkanınca iade edilen bir kanunun TBMM tarafından yine aynı çoğunlukla kabul edilebileceği düzenlenmektedir.

Anayasa m.99’da düzenlenen gensoru ile ilgili yeni bir düzenlemenin de getirildiği görülmektedir. Anayasa m.99’da yer alan; “Gensoru görüşmeleri sırasında Başbakan veya Bakanlar Kurulunun tamamı aleyhine verilecek güvensizlik önergeleri, yeni Başbakanın ismini içermedikçe ve üye tamsayısının salt çoğunluğu tarafından imzalanmadıkça işleme konulamaz. Güvensizlik önergesinin Türkiye Büyük Millet Meclisinin üye tamsayısının salt çoğunluğuyla kabul edilmesiyle yeni Başbakan seçilir.” hükmüyle, yapıcı güvensizlik oyu sistemi getirilmekte ve yeni Başbakan ile Bakanlar Kurulu hazır olmadığı takdirde, gensoru ile Bakanlar Kurulunun görevine son verilmesi engellenmektedir.

Yapıcı güvensizlik oyu; hükümeti gensoru ile düşürebilmek için yeni hükümetin hazır olması şartını getiriyor, gensoru ile hükümeti düşürecek grup, ancak kendi hükümetini hazırlamışsa gensoru ile hükümeti düşürebiliyor, yeni Başbakan ve hükümeti hazır değilse gensoru ile hükümet düşürülemiyor.

Esasen bu sistemin başkanlık sistemi ile ilgisi olmayıp, parlamenter sisteme geçince yapıcı güvensizlik gündeme gelecek.

IV. Cumhurbaşkanı ile İlgili Değişiklikler

Anayasanın 101. maddesinde değişiklik yapılarak; Cumhurbaşkanının görev süresinin 7 yıl olması, bir kimsenin sadece 1 kez Cumhurbaşkanı seçilebilmesi, seçilen Cumhurbaşkanının varsa siyasi partisiyle ilişiğinin kesilmesi ve görev süresi biten Cumhurbaşkanının dahi hiçbir siyasi partide görev alamayacağı ve siyasi bir rol üstlenemeyeceği önerilmektedir.

Anayasa m.102’ye göre değişiklik sonrası dönemde de Cumhurbaşkanını halkın seçmesi, genel oyla seçilmesi, ilk oylamada salt çoğunluk sağlanamadığı takdirde ikinci tura gidilmesi önerilmektedir.

Anayasa m.106’da değişiklik yapılarak maddede gösterilen durumlar gündeme geldiğinde, Cumhurbaşkanına vekalet etme yetkisinin TBMM Başkanına verildiği görülmektedir.

V. Bakanlar Kurulu ile İlgili Düzenlemeler

Değişiklik önerisine göre, Anayasanın 109. maddesi ila 114. maddelerinde Bakanlar Kurulu düzenlenmiştir. Düzenlemeye göre; TBMM genel seçimlerinden önce Adalet, İçişleri ve Ulaştırma ve Altyapı bakanlarının görevden çekilmesi, Cumhurbaşkanı tarafından seçimlerin yenilenmesine karar verilmesi halinde Bakanlar Kurulunun görevden çekilmesi ve Cumhurbaşkanının geçici Bakanlar Kurulu kurulması için Başbakan ataması önerilmektedir.

Anayasa m.116’ya göre Cumhurbaşkanına; TBMM Başkanlık Divanı seçiminden sonra Bakanlar Kurulunun 45 gün içinde kurulamaması, Bakanlar Kurulunun 110. maddede belirtilen güvenoyunu alamaması, 111. madde uyarınca güvensizlik oyuyla düşürülmesi, Başbakanın istifa etmesi hallerinde 45 gün içinde yeni Bakanlar Kurulu kurulamadığı veya kurulduğu halde güvenoyu alamadığı durumlarında TBMM seçimlerini yenileme yetkisi verilmektedir.

Anayasa m.119’a göre; olağanüstü hal ilan etme yetkisi Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan Bakanlar Kuruluna verilmekte, olağanüstü halin yurdun tamamında veya bir bölgesinde süresi iki ayı geçmemek üzere ilan edilebileceği düzenlenmektedir. Olağanüstü hal kararının ilan edildiği gün Resmi Gazetede yayımlanması ve aynı gün TBMM onayına sunulması önerilmektedir. TBMM’nin olağanüstü hal süresini kısaltabileceği, her defasında iki ayı geçmemek üzere süreyi uzatabileceği veya olağanüstü hali kaldırabileceği düzenlenmektedir. Yine önemli bir değişiklik önerilmekte, olağanüstü hallerde alınacak tedbirlerin Olağanüstü Hal Kanunu ile düzenleneceği, ancak Olağanüstü Hal Kanunu ile bu kanundan kaynaklanan eylem ve işlemlere karşı yargı yolunun kapatılamayacağı düzenlenmektedir.

VI. İdare ile İlgili Değişiklikler

Mahalli idareleri düzenleyen “Mahalli idareler” başlıklı Anayasa m.127’nin 4. fıkrasına; “Mahalli idarelerin seçilmiş organlarının, organlık sıfatını kazanmalarına ilişkin itirazların çözümü ve kaybetmeleri konusundaki denetim yargı yolu ile olur. Görevleri ile ilgili bir suç sebebi ile hakkında soruşturma veya kovuşturma açılan mahalli idare organlarını veya bu organların üyelerini, İçişleri Bakanının talebi üzerine Danıştay, kamu yararının bulunması şartıyla geçici bir tedbir olarak, bir ay süre ile görevden uzaklaştırabilir. Danıştay ilgilinin durumunu ayda bir inceleyerek görevine dönüp dönmemesi hakkında bir karar verir. Görevden uzaklaştırma altı ayı geçemez.” hükmünün eklenmesi teklif edilerek, İçişleri Bakanının mahalli idarelerin organları ve üyeleri üzerinde geçici bir tedbir olarak uyguladığı görevden uzaklaştırma yetkisinin sona erdirilmesi, İçişleri Bakanının talebi üzerine kamu yararının olması koşuluyla Danıştay’ın geçici tedbir olarak bir ay süreyle görevden uzaklaştırma kararı verebilmesi, her kararını gözden geçirmesi, bu geçici tedbirin en fazla altı ay sürmesi önerilmektedir. Değişiklik Teklifinin gerekçesinde; bu hükümle, İçişleri Bakanının mahalli idarelere kayyum atayarak, yerel seçimlere ilişkin seçme ve seçilme haklarını kaldıramayacağı ifade edilmiştir.

Değişiklik Teklifinde, yükseköğretim kurumlarını düzenleyen Anayasa m.10 ile Yükseköğretim Kurulu’nu (YÖK) düzenleyen m.131’de önemli değişikliklere gidilmesinin amaçlandığı görülmektedir. Değişiklik Önerisine göre, “Yükseköğretim kurumları” başlıklı Anayasa m.130’un tamamı yürürlükten kaldırılmıştır. Yeni düzenlemede; yükseköğretim kurumlarının kamu tüzelkişiliğine sahip olmaları, bu kurumların öğretim üyelerinin atanmaları ve yükseltilmeleri dahil olmak üzere bütün faaliyetlerinin bilimsel ve akademik özgürlüklerle bilimsel, idari ve mali özerkliğe uygun olarak kanunla düzenlenmesi, üniversitelerin devlet veya vakıflar tarafından kurulabilmesi, vakıf üniversitelerine devlet yardımı yapılamaması, yükseköğretim kurumlarının kendi öğretim üyeleri tarafından seçilen organlar eliyle yönetilip denetlenebilmesi, yükseköğretim kurumlarının yönetim ve denetim organlarıyla öğretim elemanlarının yükseköğretim kurumları dışındaki makamlarca görevden uzaklaştırılamaması önerilmektedir.

Yükseköğretim Kurulu’nu (YÖK) düzenleyen “Yükseköğretim üst kuruluşları” başlıklı Anayasa m.131’in başlığının “Yükseköğretim Üst Kurulu” olarak değiştirilmesi, teklif edilen düzenlemede, “Yükseköğretim kurumlarının akademik, idarî ve mali özerkliğine müdahale etmeksizin yükseköğretimin planlanması ve yükseköğretim kurumları arasında koordinasyonun sağlanması amacıyla kanunla Yükseköğretim Üst Kurulu oluşturulur. Kurulun teşkilatı, üyelerinin ve başkanının seçimi, görev, yetki ve sorumluluğu ile çalışma esasları kanunla düzenlenir.” hükümlerine yer verilerek, Yükseköğretim Kurulu’nun (YÖK) kaldırılmasının, yükseköğretim kurumlarının akademik, idari ve mali özerkliğine müdahale edemeyerek, yükseköğretimin planlanması ve yükseköğretim kurumları arasında koordinasyonun sağlanması şeklinde sınırlı görevlere sahip olacak Yükseköğretim Üst Kurulu’nun kurulmasının hedeflendiği görülmektedir.

VI. Yargı ile İlgili Değişiklikler

Hakimlik ve Savcılık Teminatını düzenleyen Anayasa m.139/1’e; “Birinci sınıfa ayrılan ve birinci sınıf olan hakimler ve savcılar ancak mahkeme kararıyla, kendi rızalarıyla veya kanunun öngördüğü bir nedenle başka bir yere atanabilirler.” ifadesi eklenerek, birinci sınıf hakim ve savcıların teminatının daha da güvenceye kavuşturulmasının hedeflendiği görülmektedir.

Hakimlik ve Savcılık mesleğini düzenleyen Anayasa m.140/1’e; “Hakimlik ve savcılık meslekleri arasında geçiş kendileri istemedikçe mümkün değildir.” hükmü eklenmekte, hakim ve savcıların 65 yaşını bitirinceye kadar görev yapabileceğini düzenleyen yaş sınırı 70 olarak değiştirilmekte, hakimler ve savcıların idari görevleri yönünden Adalet Bakanlığı’na bağlı olacaklarını içeren hüküm kaldırılmakta, Adalet Bakanlığı’nda idari görev alacak hakim ve savcıların birinci sınıf olması şartı getirilmektedir.

“Duruşmaların açık ve kararların gerekçeli olması” başlıklı Anayasa m.141/1’de yer alan; “genel ahlakın” ifadesinin çıkarılması, yerine “özel hayatın gizliliği” ifadesinin eklenmesi önerilmektedir.

Anayasa m.143’ün başlığı “Savunma mesleği ve barolar” olarak değiştirilmekte ve “Savunma bağımsızdır ve yargının kurucu unsurlarındandır. İddia ve savunma makamları eşittir. Avukatlık, kamu hizmeti niteliğinde bir serbest meslektir. Barolar, kamu kurumu niteliğinde özerk meslek kuruluşlarıdır. Bir ilde ancak bir baro kurulabilir. Avukatlık mesleğine kabul, mesleğe hazırlama, mesleğin yerine getirilme koşulları, disiplin ve meslek kurallarına ilişkin hususlarda barolar ve Türkiye Barolar Birliği yetkilidir. Baroların mali ve idari özerkliğini zedeleyecek biçimde denetim yapılamaz. Baroların ve Türkiye Barolar Birliğinin kararları, ancak yargı organı tarafından denetlenir. Avukatlık mesleğinin görev, hak, yetki, sorumluluk ve teminatları ile baroların kuruluş, teşkilatlanma ve çalışma esasları, savunmanın bağımsızlığı ilkesi gözetilerek kanunla düzenlenir.” hükmüyle, avukatlık mesleğine ilk defa Anayasada yer verilmektedir.

Anayasa Mahkemesi’ni düzenleyen 146. maddede değişiklik yapılarak; Mahkemenin üye sayısının 15’den 22’ye çıkarılması, üyelerden 20’sinin TBMM tarafından ve iki üyenin de Cumhurbaşkanı tarafından seçilmesi önerilmektedir. 2.  ve 3. fıkralarda yer verilen; “Türkiye Büyük Millet Meclisi; altı üyeyi Yargıtay, dört üyeyi Danıştay, iki üyeyi Sayıştay Genel Kurullarının kendi başkan ve üyeleri arasından her boş üyelik için gösterecekleri üçer aday içinden; dört üyeyi serbest avukatlar arasından Türkiye Barolar Birliği genel kurulunun her boş üyelik için göstereceği üçer aday içinden; dört üyeyi hukuk fakültesi mezunu olmak kaydıyla hukuk fakülteleri öğretim üyeleri arasından Yükseköğretim Üst Kurulunun her boş üyelik için göstereceği üçer aday içinden en az üçte iki çoğunluğuyla ve gizli oyla seçer. İkinci turda hiçbir adayın üye tam sayısının üçte iki çoğunluğunun oyunu alamaması durumunda Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda ikinci oylamada en çok oyu alan iki aday arasında ad çekme usulüyle üye seçilir. Cumhurbaşkanı; bir üyeyi en az beş yıl raportörlük yapmış Anayasa Mahkemesi raportörleri, bir üyeyi hukuk, iktisat ve siyaset bilimi dallarında görev yapan profesör unvanlı öğretim üyeleri arasından seçer.” hükümleriyle, Meclisin ve Cumhurbaşkanının üyeleri seçme usul ve esasları düzenlenmektedir.

Anayasa m.147’ye göre, Anayasa Mahkemesi üyelerinin 12 yıl görev yapabileceği ve yalnızca bir kez seçilebilecekleri önerilmektedir.

Kanaatimizce; Anayasa Mahkemesi üyelerinin bir kez 12 yıl için seçilmeleri yerine, en az 50 yaş ve en son görev yaptığı yerde 10 yıl mesleki tecrübe şartı öngörülmeli ve emekli oluncaya kadar göreve devam etmeleri mümkün kılınmalıdır.

Anayasa Mahkemesi’nin görev ve yetkilerini düzenleyen 148. maddede değişiklik yapılarak; kanun hükmünde kararnamelerin denetim içine alınması, hiçbir yasama tasarrufuna yargı bağışıklığı tanınmaması düzenlenmektedir.

Değişiklik önerisine göre; Anayasanın yasama bölümünde “Seçimlerin genel yönetim ve denetimi” başlığıyla 79. maddesinde düzenlenen Yüksek Seçim kurulu, yeni metinde “Yüksek Mahkemeler” başlığı altında 156. madde ile hükme bağlanmıştır.

156. maddenin 2. fıkrası, “Seçme, seçilme ve siyasi faaliyette bulunma haklarına ilişkin bireysel başvurular saklı kalmak üzere, Yüksek Seçim Kurulunun kararları aleyhine başka bir mercie başvurulamaz.” hükmüne yer vermiştir. Böylece Yüksek Seçim Kurulu’nun tüm kararları için tanınan yargı bağışıklığı, belirtilen istisnalar bakımından sona erdirilmiştir.

156. maddenin 3. fıkrası; Yüksek Seçim Kurulu üyelerinin sayısını artırmış, bu üyelerin evvelce olduğu gibi, Yargıtay ve Danıştay genel kurullarınca kendi üyeleri arasından seçileceğini hükme bağlamıştır. Yeni hüküm; yedek üyelik statüsüne son vererek 79. maddeden farklı şekilde bir değil, iki başkanvekilliğini öngörmüştür.

156. maddenin 4. fıkrası; 7062 sayılı Yüksek Seçim Kurulunun Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun’un 4. maddesinde yer alan Yüksek Seçim Kurulu üyelerinin görev sürelerinin altı yıl olduğu hükmünü, Anayasa kuralı haline getirmiştir. Ancak 4. fıkra, Kanundan farklı olarak üyelerin ikinci kez seçimine olanak tanımamıştır.

156. maddenin 5. fıkrası, önemli bir yenilik içermektedir. Bu düzenlemeye göre; Yüksek Seçim Kurulu, iki daire ve bir Genel Kurul halinde çalışacaktır. Fıkra; dairelerin üye sayısı, toplantı ve karar yeter sayıları ile Genel Kurulun toplantı ve karar yeter sayılarını düzenlemiştir. Bu fıkra aynı zamanda dairelerin görev ve yetkilerini düzenleyerek, itiraz halinde dairelerce verilen kararların Genel Kurul tarafından denetleneceğini hükme bağlamıştır. Yüksek Seçim Kurulu’nun iki daire halinde çalışması, daire kararlarının Genel Kurul tarafından denetlenmesi, seçim sürecindeki işlemlerin hukukiliğini pekiştiren önemli bir yeniliktir.

Anayasanın 159. maddesi, Hakimler ve Savcılar Kurulu’nu düzenlemektedir. Değişiklik önerisine göre; Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem Mutabakat Metni ise Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun iki ayrı kurul olarak düzenlenmesini öngörmektedir. Bu nedenle; 159. maddenin “Hakimler ve Savcılar Kurulu” olan başlığı, “Hakimler Kurulu” olarak değiştirilmiş; madde sadece bu Kurula hasredilmiştir. 160. madde ise, “Savcılar Kurulu” başlığıyla Savcılar Kuruluna özgülenmiştir. 159. maddenin ilk fıkrasındaki “ve Savcılar” ifadesi metinden çıkarılmıştır.

Maddenin 2. fıkrası, Kurulun üye sayısını ve iki daire halinde çalışacağını düzenlemektedir. Fıkranın içerdiği “ve Savcılar” ifadesi metinden çıkarılmıştır. Kurulun 15 üyeden oluşacağı düzenlenmiştir.

3. fıkra, Kurul üyelerinin kaynaklarını ve seçilme usulünü düzenlemiştir. Buna göre; iki üye Yargıtay, iki üye Danıştay, bir üye Türkiye Barolar Birliği’nin genel kurulları tarafından doğrudan doğruya seçilir. Kurulun iki üyesinin Cumhurbaşkanı tarafından seçilmesi öngörülmüştür. Cumhurbaşkanı bu üyelerden birisini en az 15 yıl öğretim üyeliği yapmış hukuk profesörleri arasından, bir diğerini ise en az 20 yıl fiilen avukatlık yapmış olanlar arasından seçecektir.

4. fıkra, Kurulun sekiz üyesinin Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından seçilmesini düzenlemektedir. Buna göre; Türkiye Büyük Millet Meclisi, üç üyeyi bölge adliye mahkemesi başkan ve üyelerinin kendi aralarından, iki üyeyi bölge idare mahkemesi başkan ve üyelerinin kendi aralarından, bir üyeyi adli yargı hakimleri arasından, bir üyeyi idari yargı hakimleri arasından, bir üyeyi ise Yükseköğretim Üst Kurulu’nun göstereceği hukuk profesörleri arasından gösterecekleri üçer aday içinden gizli oyla seçer.

4. fıkra aynı zamanda, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda yapılacak seçimin usulünü düzenlemiştir. Buna göre, her boş üyelik için üye tam sayısının üçte iki çoğunluğunun aranacağı iki oylama yapılacaktır. Bu oylamalarda sonuç elde edilemezse ikinci oylamada en çok oy alan iki aday arasından ad çekme yöntemiyle üyelerin belirlenmesi sağlanacaktır.

5. fıkra ise, aday gösterme yetkisini haiz olan kurumlarda aday belirleme sürecinde oy kullanabilecek herkesin sadece bir aday için oy verebileceğini düzenlemiştir. Bu kural, aday belirleme sürecine çoğunlukçu bir yöntemin hakim olmasını engelleyerek kurulun üye kompozisyonunun çoğulculuk esasına göre şekillenmesini sağlayacaktır.

6. fıkra, Kurul üyelerinin halen dört yıl olan görev süresini altı yıl olarak düzenlemiş; ancak mevcut durumdan farklı olarak görev süresini tamamlayan üyelerin ikinci bir kez daha seçimine olanak tanımamıştır.

159. maddenin mevcut 3. fıkrası, Adalet Bakanının Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun başkanı olduğunu hükme bağlamaktadır. Hakimler Kurulu’nu düzenleyen yeni 159. madde; Adalet Bakanının üyeliğine son verdiğinden, bu maddenin 9. fıkrası Kurulun başkanını kendi üyeleri arasından seçeceğini düzenlemektedir. Adalet Bakanının kurul üyeliğine son verilmesi, Hakimler Kurulu’na yürütme organı karşısında özerklik kazandıran önemli bir yenilik olmuştur.

Yeni 159. maddenin 9. fıkrası, aynı zamanda, mevcut 159. maddenin 7. fıkrasında olduğu gibi kurulun daire başkanlarını kendi üyeleri arasından seçeceğini hükme bağlamıştır.

Yeni 159. maddenin 10. fıkrası, Hakimler Kurulu’nun görevlerini düzenlemektedir. Yapılan yeni bir ekleme hariç olmak üzere bu görevler, maddenin mevcut 8. fıkrasıyla tanınan görevlerle örtüşmektedir. Yeni madde “Adalet Bakanlığının merkez, bağlı ve ilgili kuruluşlarında geçici veya sürekli olarak çalıştırılacak hakimlerin atanmalarına ilişkin taleplerini karara” bağlamayı kurulun görevlerine ilave etmiştir.

Yeni 159. maddenin 11. fıkrası, mevcut maddenin 9. fıkrası gibi hakimlerin görevlerini hukuka ve mesleğin icaplarına uygun olarak yapıp yapmadıklarının denetlenmesine ilişkin bir düzenlemeye yer vermiştir. Mevcut 159. maddenin 9. fıkrası, bu denetim sürecine savcıları da dahil ettiği halde yeni madde Hakimler Kurulu’nu düzenlediğinden, sadece hakimlerin denetlenmesini kapsamaktadır. Mevcut 159. maddenin 9. fıkrası, hakimler yönünden yapılacak denetim ile ilgili olarak parantez içinde “hakimler için idari nitelikteki genelgelere” ifadesine yer verdiği halde, yeni 159. maddenin 11. fıkrasında bu ifade yer almamaktadır. Bu iki düzenlemenin ortak yanı ise aynı denetim usulüne yer vermeleridir. Böylece; denetimin ilgili dairenin teklifi üzerine, kurul başkanının oluruyla kurul müfettişleri tarafından yapılacağı öngörülmektedir.

Yeni 159. maddenin 11. fıkrası, mevcut maddenin 9. fıkrasının içerdiği “Soruşturma ve inceleme işlemleri, hakkında soruşturma ve inceleme yapılacak olandan daha kıdemli hakim veya savcı eliyle de yaptırılabilir.” hükmüne yer vermemiştir.

Mevcut 159. maddenin 10. fıkrası; Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun meslekten çıkarma kararlarına karşı yargı denetimine olanak tanımış, kurulun diğer kararlarına yargı bağışıklığı sunmuştur. Yeni 159. maddenin 12. fıkrası ise, kurulun mesleğe kabul ve disiplin kararları için yargı yolunun açık olduğu hükmüne yer vermiştir. Böylece kurulun mesleğe kabul ve disiplin cezası içeren tüm kararları, hukuk devletinin gereği olarak hukuka uygunluk yönünden denetlenebilecektir.

Yeni 159. maddenin son fıkrası; tıpkı mevcut maddenin son fıkrası gibi, kurulun yapısı, çalışma usulleri, görevleri, kararlarına karşı yapılacak itirazlar ve Genel Sekreterliği gibi çeşitli hususların kanunla düzenleneceğini öngörmektedir. İki hüküm arasındaki en önemli fark, yeni 159. maddenin kanuni düzenlemelerin “hakimlik teminatı ve mahkemelerin bağımsızlığı ilkelerine göre” yapılacağına yer vermesidir. Bu, yargı bağımsızlığının iki boyutunu oluşturan yargı mensuplarının bireysel bağımsızlığı ile yargının kurumsal bağımsızlığını güvence altına alan önemli bir yeniliktir.

Anayasanın 160. maddesinde “Sayıştay” ile ilgili hükümler bulunmakta iken, yeni düzenlenen Anayasa teklifinin 160. maddesi Savcılar Kurulu’na hasredilmiştir. Maddenin ilk fıkrası, Savcılar Kurulu’nun mahkemelerin bağımsızlığı ve hakimlik teminatı esaslarına göre kurulacağını ve görevlerini yerine getireceğini düzenlemektedir. Öneri metninde Sayıştay’a, “Askeri Yüksek İdare Mahkemesi” başlıklı mülga 157. maddede yer verilmiştir.

2. fıkra, Savcılar Kurulu’nun 12 üyeden oluşacağını ve Kurulun iki daire halinde çalışacağını düzenlemiştir.

3. fıkra; Adalet Bakanı, Adalet Bakanlığı Müsteşarı, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı ve Danıştay Başsavcısının Kurulun doğal üyeleri olduğunu düzenlemektedir. Bu fıkra; aynı zamanda, kurulun iki üyesinin Cumhurbaşkanı tarafından, bir üyesinin Türkiye Barolar Birliği Genel Kurulu tarafından seçileceğini hükme bağlamıştır.

Maddenin 4. fıkrası, Kurulun beş üyesinin Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından seçileceğini ve bu seçimde uyulması gereken usulü düzenlemiştir.

5. fıkra, Türkiye Barolar Birliği’nde aday gösterme için yapılacak seçimde her üyenin bir aday için oy kullanabileceğini düzenlemiştir.

Maddenin 6. fıkrası, Kurulun kendi üyeleri arasından daire başkanlarını seçeceğini hükme bağlamıştır.

7. fıkra, Kurul üyelerinin görev sürelerinin altı yıl olduğunu ve üyelerin ikinci bir kez daha seçilmelerinin mümkün olmadığını düzenlemiştir. Fıkra aynı zamanda, Kurulun seçimle gelen üyelerinin başka bir görevde çalışamayacağını da hükme bağlamıştır.

Maddenin 8. fıkrası, Savcılar Kurulu’nun görevlerini düzenlemekte, Kurulun aynı zamanda Anayasa ve kanunla verilecek diğer görevleri de yapacağını hükme bağlamaktadır.

9. fıkra, savcıların görevlerini hukuka ve mesleğin gereklerine uygun olarak yapıp yapmadıklarının denetim yetkisini Adalet Bakanının iznine bağlı olarak kurul müfettişlerine tanımaktadır.

Maddenin son fıkrası; Kurulun üyelerinin seçimi, dairelerin oluşumu ve işbölümü, kurulun ve dairelerin görevleri, toplantı ve karar yeter sayıları, çalışma usul ve esasları, dairelerin karar ve işlemlerine karşı yapılacak itirazlar ve bunların incelenmesi usulü ile Genel Sekreterliğin kuruluş ve görevlerine ilişkin konuların hakimlik teminatı ve mahkemelerin bağımsızlığı esaslarına uygun olarak kanunla düzenleneceğini öngörmüştür.

Kanaatimizce; Hakimler ve Savcılar Kurulu’nu Hakimler Kurulu ve Savcılar Kurulu olarak ikiye ayırmak yerine, hakimlere ve Cumhuriyet savcılarına coğrafi teminat olarak bilinen yer ve yetki güvencesini sağlayacak düzenlemeye gidilmeli, bu yolla yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı güçlendirilmeli, HSK’nın yapısı “kuvvetler ayrılığı” ilkesine uygun olacak şekle getirilmeli, Adli Kolluk Teşkilatı kurulmalı ve “liyakat” ilkesini benimseyen, denetime açık objektif kriterler öngörülmelidir.

Prof. Dr. Ersan Şen

Av. Cem Serdar

(Bu köşe yazısı, sayın Prof. Dr. Ersan ŞEN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)