Özet
Bu akademik çalışma, kamu görevlilerinin görevlerini ifa ederken maruz kaldıkları bedensel zararlar neticesinde uğradıkları manevi kayıpların idare tarafından tazmin meselesini, idare hukukunun kusursuz sorumluluk ilkeleri bağlamında ele almaktadır. Makalenin temel argümanı, idarenin kusurlu bir eylemi olmasa dahi, görevin doğasında var olan tehlikelerin gerçekleşmesi sonucu ortaya çıkan zararlardan, meslekî risk sorumluluğu ilkesi gereğince sorumlu olduğudur.
T.C. Anayasası’nın 125. maddesi ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu hükümleri temelinde, idari faaliyet ile zarar arasında uygun illiyet bağının kurulabildiği durumlarda, kamu görevlisinin uğradığı manevi zararın idarece tatmin edilmesi gerekmektedir. Danıştay’ın yerleşik içtihatları ve doktrin görüşleri ışığında manevi tazminatın hukuki niteliği, sınırları ve idarenin rücu hakkı detaylıca incelenmiştir.
Anahtar Kelimeler: İdarenin Sorumluluğu, Kusursuz Sorumluluk, Meslekî Risk, Manevi Tazminat, Tam Yargı Davası, Kamu Görevlisi Yaralanması.
Giriş
Kamu hizmetinin sürekliliği, etkinliği ve verimliliği, modern hukuk devletinin temel gerekliliklerindendir. Bu hizmetlerin yürütülmesi sırasında gerek bireylerin gerekse hizmeti yürüten kamu görevlilerinin idari eylem veya işlemlerden kaynaklanan zararlara uğraması, idarenin mali sorumluluğu sorununu gündeme getirmektedir. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 125. Maddesinin son fıkrası, idarenin hukuki sorumluluğunun anayasal temelini oluşturarak, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğunu net bir şekilde hükme bağlamıştır (Günday, 2023, s. 657).
İdarenin bu mali sorumluluğu, kamusal faaliyetler nedeniyle bireylerin malvarlığında oluşan eksilmelerin (maddi zarar) ve ruhsal bütünlüklerinde meydana gelen acı, elem ve ıstırabın (manevi zarar) giderilmesini kapsar. Özellikle kamu düzeninin sağlanması, can ve mal güvenliğinin korunması gibi yüksek tehlike içeren görevlerde çalışan kamu görevlilerinin görevleri gereği maruz kaldıkları risklerin gerçekleşmesi, idare hukuku alanında kusursuz sorumluluk ilkesinin temel uygulama alanlarından biri olan meslekî risk sorumluluğu kavramını ön plana çıkarmıştır. Bu makalenin amacı, görev sırasında yaralanan kamu görevlilerinin idareden manevi tazminat talep etme hakkını, akademik bir perspektifle ve yargı içtihatlarına dayanarak analiz etmektir.
1. İdarenin Sorumluluğunun Yasal Dayanakları
İdarenin tazminat yükümlülüğüne ilişkin hukuki esaslar, başta Anayasa olmak üzere, idari yargılama usulünü düzenleyen kanunlar ve özel mevzuat ile belirlenmiştir:
1.1. Anayasal ve İdari Yargılama Usulü Dayanakları
T.C. Anayasası md. 125/son hükmü, idarenin sorumluluğunun en üst normatif dayanağıdır. Bu hüküm, zararın doğması ile idari faaliyet arasında illiyet bağı kurulduğu her durumda, idarenin zararı tazmin etme yükümlülüğünü doğurur. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu md. 2/1-b ise, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından tam yargı davasının açılabileceğini belirterek, maddi ve manevi zararların idari yargı denetimi yoluyla tazmini usulünü düzenlemektedir.
1.2. Özel Kanun Hükümlerinin Etkisi
2330 sayılı Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanun, terör eylemleri veya bu eylemlerle mücadeleden doğan görevler sırasında yaralanan veya hayatını kaybeden kamu görevlilerine nakdi tazminat ödenmesini düzenler. Ancak, Danıştay içtihatlarında da açıkça belirtildiği üzere, bu Kanun kapsamında yapılan ödemeler, idare hukuku genel ilkelerine göre açılan tam yargı davasına konu manevi tazminat talebini ortadan kaldırmaz; yalnızca Mahkemece manevi tazminatın miktarının takdirinde bir ölçüt olarak dikkate alınır (Danıştay 15. D., E.2014/4121, K.2016/2675).
2. Kusursuz Sorumluluk İlkesi ve Meslekî Risk
İdarenin hukuki sorumluluğu, hizmet kusuru ve kusursuz sorumluluk olmak üzere iki temel ilkeye dayanır. Tam yargı davalarında, öncelikle idarenin hizmet kusurunun bulunup bulunmadığı irdelenmeli, şayet kusur tespit edilemezse kusursuz sorumluluk ilkelerinin uygulanıp uygulanmayacağı incelenmelidir.
2.1. Hizmet Kusuru (Faute de Service)
Hizmet kusuru, idarenin kamu hizmetini kötü, geç veya hiç işletmemesi hallerinde ortaya çıkan ve idarenin kusura dayalı sorumluluğunu gerektiren bir hukuksal sebeptir (Duran, 1992, s. 473). Bu sorumluluk türünde, zararla hizmetin yürütülme biçimi arasında bir illiyet bağı aranır.
2.2. Kusursuz Sorumluluk (Responsabilité Sans Faute)
Kusursuz sorumluluk, idarenin eylem veya işleminde herhangi bir kusur olmasa dahi, kamu hizmetinin yürütülmesinden kaynaklanan özel ve olağan dışı zararların idarece tazmin edilmesi esasına dayanır. Bu ilke, kişilere yüklenen "fedakârlığın denkleştirilmesi" düşüncesi üzerine kurulmuş olup, idarenin kusura dayalı sorumluluğuna oranla tali (ikincil) niteliktedir (Şahin, 2019, s. 238). Kusursuz sorumluluğun en önemli türlerinden biri de meslekî risk sorumluluğudur.
2.3. Meslekî Risk Sorumluluğu İlkesi
Meslekî risk, kamu hizmeti personelinin görevlerinin doğası gereği diğer mesleklere göre daha yüksek tehlike ve risk içermesi ve zararın doğrudan bu riskin gerçekleşmesi sonucunda ortaya çıkması durumunda idarenin sorumluluğunu ifade eder.
Özellikle polis, asker, itfaiye ve sağlık personeli gibi görevleri icra ederken can güvenliğini tehlikeye atan kamu görevlileri için bu ilke temel sorumluluk sebebi haline gelmiştir. Danıştay’ın yerleşik içtihatlarında, kamu görevlilerinin görevlerini yerine getirdikleri sırada, görevin sebep ve etkisiyle yaralanmaları veya hayatını kaybetmeleri nedeniyle uğranılan zararlardan idarenin meslekî risk ilkesi gereğince kusursuz sorumluluk esaslarına göre sorumlu olduğu kabul edilmektedir. Örneğin, terörle mücadele sırasında yaralanan bir güvenlik personelinin uğradığı zararlar, idarenin herhangi bir hizmet kusuru tespit edilemese dahi, yürütülen kolluk hizmetinin doğal bir riski olarak kabul edilmekte ve kusursuz sorumluluk kapsamında tazmin yükümlülüğü doğmaktadır (Danıştay 15. D., E.2017/2856, K.2019/1432). Bu durumda, olay ile idari faaliyet arasında illiyet bağının bulunması yeterli ve zorunludur.
3. Manevi Tazminatın Hukuki Niteliği ve Sınırları
Manevi tazminat, görev sırasında yaralanan kamu görevlisinin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi, yaşama gücünün azalması veya duyduğu acı, elem ve ıstırabın giderilmesini amaçlar (Eren, 2021, s. 761).
3.1. Tatmin Aracı Niteliği
Manevi tazminat, maddi zararların aksine, zarar görenin malvarlığındaki bir eksilmeyi karşılamaya yönelik bir tazmin aracı değil, olay nedeniyle duyulan manevi yıkımı ve ıstırabı kısmen de olsa hafifletmeyi amaçlayan bir tatmin aracıdır. Bu niteliği gereği, manevi tazminatın amacı zenginleşme sağlamak değil, adaletin psikolojik dengesini yeniden kurmaktır.
3.2. Takdir Yetkisi ve Sınırları
Mahkemelerce manevi tazminat miktarı takdir edilirken, olayın niteliği, gelişim şekli, yaralanmanın ağırlığı ve ilgilinin sosyal/ekonomik durumu dikkate alınmalıdır. En önemlisi, takdir edilen miktarın iki ana ilkeyi dengelemesi gerekir:
1. Yeterli Tatmin: Olayın ağırlığını ve idarenin kusursuz sorumluluğunun özelliğini ifade edecek ölçüde olmalı.
2. Zenginleşmeyi Önleme: Manevi tazminatın bir zenginleşme aracı haline gelmesine yol açmayacak ölçüde saptanmalıdır.
Danıştay, manevi tazminatın miktarının “zenginleşmeye yol açmayacak, ancak yeterli bir tatmin sağlayacak” ölçüde belirlenmesi gerektiğini vurgulamaktadır (Danıştay 15. D., E.2016/2145, K.2018/4531). Ayrıca, 2330 sayılı Kanun kapsamında ödenen nakdi tazminatların varlığı, duyulan elem ve ıstırap sebebiyle takdir edilecek manevi tazminatın miktarının belirlenmesinde ölçüt olarak göz önünde bulundurulmalıdır.
4. İdarenin Rücu Hakkı
İdarenin, meslekî risk ilkesi gereği kusursuz olarak tazminat ödemeye mahkûm edilmesi, zarara neden olan kişi veya kişilerin sorumluluğunu ortadan kaldırmaz. Şayet kamu görevlisinin yaralanmasına üçüncü bir kişinin haksız fiili sebebiyet vermişse, tazminat ödemesi yapan idare, ödediği tazminat tutarını, Türk Borçlar Kanunu’nun ilgili hükümleri uyarınca zarara neden olan haksız fiil sorumlularına rücu etme hakkına sahiptir. Bu durum, idarenin mali sorumluluğu ile genel hükümler arasındaki ilişkiyi ve adalet ilkesini pekiştirmektedir.
Sonuç
Kamu görevlilerinin görevlerini ifa ederken uğradıkları bedensel zararlardan kaynaklanan manevi kayıpların tazmini, Anayasa md. 125’te yer alan idarenin tazmin yükümlülüğünün bir gereğidir. Bu tür zararlar, idarenin herhangi bir hizmet kusuru tespit edilemese dahi, görevin doğasında var olan tehlikelerin gerçekleşmesi anlamına gelen meslekî risk sorumluluğu ilkesi çerçevesinde kusursuz sorumluluk kapsamında değerlendirilmektedir.
İdari faaliyet ile yaralanma olayı arasında uygun illiyet bağının kurulması şartıyla, idareye karşı açılacak tam yargı davası yoluyla manevi tazminat talebinde bulunulması hukuken mümkündür. Takdir edilecek manevi tazminat, manevi tatmin ilkesine uygun olarak, zenginleşmeye yol açmayacak ancak yaşanan acı ve ıstırabı hafifletecek ölçüde belirlenmeli ve idarenin kusursuz sorumluluğunun ağırlığını yansıtmalıdır. Bu durum, idare hukuku alanında sosyal risk ve fedakârlığın denkleştirilmesi ilkelerinin çağdaş bir uygulamasını teşkil etmektedir.
Av. Ayça Han AKAR
Kaynakça
• Danıştay 15. Dairesi, E.2014/4121, K.2016/2675. (Tarih: 2016).
• Danıştay 15. Dairesi, E.2016/2145, K.2018/4531. (Tarih: 2018).
• Danıştay 15. Dairesi, E.2017/2856, K.2019/1432. (Tarih: 2019).
• Duran, L. (1992). İdare Hukuku Ders Notları. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayınları.
• Eren, F. (2021). Borçlar Hukuku Genel Hükümler (24. Baskı). Ankara: Yetkin Yayınları.
• Günday, M. (2023). İdare Hukuku (13. Baskı). Ankara: İmaj Yayıncılık.
• Şahin, C. (2019). “İdarenin Kusursuz Sorumluluğu ve Manevi Tazminat”, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası, 77(1), 225–248.