1 – Sizi Boşadım!
Boşanma davası sonuçlanmış, hakim kararı okumuş, davalı koca kararı anlamadığını belirtince, hakim açıklama yapmış:
Sizi boşadım,
Çocuğu anneye verdim,
Eşinize de ayda 250 TL nafaka verdim.
deyince, davalı koca: Allah razı olsun hakim bey, ben de ayda 50 TL veririm, gül gibi geçinip gider
2 – Mahkememi Yapıyoruz Fotoğraf mı Çekiyoruz?
Yaşlıca bir Rum kadıncağız sanık kürsüsünde durmaktadır. Duruşma uzadıkça uzar. Kadıncağız şişmanlığı ve ilerlemiş yaşı sebebiyle, mahalle karısı misali, tanık kürsüsüne yaslanıp belini bükerek ağırlığını bir tarafa vererek durur.
Bu durumu gören hakim (ki sertliğiyle tanınan bir hakimdir): “Hanım düzgün dur!” diye uyarır. Beş dakika sonra kadıncağız dikilmekten yine yorulur, bu sefer ağırlığı öbür tarafa vererek bükük durur.
Hakim: “Hanım düzgün dur!”
Kadıncağız tekrar toparlanır. Bu olay birkaç kere tekrarlanır. En sonunda hakim yine “hanım düzgün dur!” dediğince kadıncağız lafı patlatır:- Aaaa yeter bea! Mahkeme mi yapıyoruz, fotoğraf mi çektiriyoruz?
3 – Hangi Borç ?
Temel, yalancı şahitlik yapmak için kendine büro açar.
İlk müşterisi gelir ve Temel’e: ” İyi günler bana bir borç davası için yalancı şahit lazım” der.
Bunu duyan Temel: ” Ne zaman verecek bu üçkağıtçı adam borcunu” der.
Adam Temel’e “Biz alacaklı değil borçlu tarafız” deyince Temel bu kez:
“Ulan kaç kere ödeyeceğiz biz bu borcu!”
4 – Danışmadan Ücret Alınmaz!
Vatandaş, bir avukatın yazıhanesine gelir. Duvarda büyük harflerle şu uyarı yer almaktadır: “Danışmadan ücret alınmaz.” Vatandaş, buna güvenerek sorununu avukata açar, avukat da gerekli bilgiyi vatandaşa verir.
Ona çay ısmarlar, tüm bu teşrifattan çok memnun olan vatandaş, avukata teşekkür ederek kapıya yönelir.
Tam çıkmak üzereyken avukatın uyarısıyla yerinde durakalır:
“Danışma ücretini vermediniz!”
Vatandaş şaşırmıştır:
“Aman avukat bey, şuradaki yazıda danışmadan ücret alınmadığı yazmıyor mu?”
Avukat:
“Eeee, tamam yazıyor, danışmadan ücret almıyoruz. Ama, danışınca ücret alıyoruz. Sen de danıştın, ücreti öde bakalım! Danışmasaydın böyle bir şey talep etmeyecektim haliyle!” der.
5 – Kaç Olmasını İstersiniz?
Önemli bir iş için mülakat yapılacakmış. bir matematikçi, bir fizikçi ve bir de avukat başvurmuş. önce matematikçiyi içeriye almışlar ve bir masaya oturtup, sormuşlar:
”2 kere 2 kaç eder.”
matematikçi bir süre düşünmüş, önüne kağıt kalemi almış, 10-15 sayfa doldurduktan sonra demiş ki:
”eminim ki dört eder.”
sonra fizikçiye aynı soruyu sormuşlar. fizikçi de önce düşünmüş, sonra bir deney düzeneği kurmuş, sağa sola toplar fırlatmış. yarım saat sonra :
”yaptığım deneylere göre 3,9 ama 0,2’lik bir hata payı olabilir.”
en son avukatı almışlar içeri, sormuşlar soruyu. avukat hiç düşünmeden etrafına sinsi sinsi bakmış ve sormuş:
”kaç olmasını istersiniz.”
6- Cin Avukat!
Zenginin biri ölümüne yakın, biri doktor, biri papaz, diğeri avukat olan üç yakın arkadaşını çağırmış yanına… Bir ricada bulunmuş:
“300 bin dolarlık tasarrufum var… Bunu öteki dünyaya götürmek istiyorum. Ama kimseye güvenemiyorum. Size şimdi 100’er bin dolar veriyorum. Bu paraları ne olur ben gömülürken kefenimin içine koyuverin.”
Adam ölmüş. Üç arkadaş verdikleri sözü yerine getirmişler. Bir süre sonra doktor vicdan azabına yakalanmış. Diğer iki arkadaşını çağırarak:
“Hastanenin acil ihtiyacı vardı… Onun için 100 bin doların 20 bin dolarını hastaneye sarfettim, kefene 80 bin dolar koydum.” demiş.
Bu itiraz üzerine Papaz da cesaretlenmiş:
“Ben de aynı günahı işledim… Paranın yarısını kilisenin inşaatına ayırdım. Kefenin cebine ancak 50 bin dolar koyabildim…”
Avukat diğer iki arkadaşını uzun uzun kınayıp ayıpladıktan sonra şöyle demiş:
“Ben sözümü aynen yerine getirdim… Kefene 100 bin dolarlık çek koydum!..”
7- İpten Alan Avukat
İpten alan avukat Yer İngiltere. Birkaç yüzyıl öncesi. Adamın biri cinayetten içeri atılır. Bir avukat bulunur adama. İlk görüşmelerinde avukat “Merak etme seni kurtaracağım” der.
Adam da avukata güvenir ve mahkemeye çıkar. Karar ise idamdır!.. Adam doğal olarak avukatına kızar, köpürür. “Hani beni kurtaracaktın?” der.
Avukat da “Sen merak etme. Bu daha bir şey değil. Temyiz var. Seni kurtaracağım” yanıtını verir.
Dava temyize (karar düzeltmeye) gider. Ama, mahkemenin verdiği idam kararı bozulmaz, tersine onaylanır!
Adam yine avukatına döner ve sorar: “Hani temyizde beni kurtaracaktın?” Avukat gayet sakin biçimde, “Dur daha, bu karar Avam Kamarası’nda oylanacak. Seni kurtaracağım” der.
MECLİS DE ONAYLAR..
Dava Avam Kamarası’na (Meclis’e) gider, ama orada da idam onaylanır!..
Daha sonra Lordlar Kamarası ve Kraliçe de idamı onaylar, adam kurtulamaz.
Kraliçenin onaylaması ile darağacı kurulur, adamı sandalyeye çıkarır, boynuna ipi geçirirler. Bu sırada avukatı ile göz göze gelen adamın öfkesi bakışlarına yansımıştır.
Avukat ise hâlâ son derece sakindir. Gözleriyle işaret ederek, merak etmemesini, onu kurtaracağını anlatmaya çalışır.
Adamın ise artık umudu kalmamıştır.
Cellat gelir, adamın altındaki sandalyeyi iter ve talihsiz adam boynuna geçirilen ipte sallanmaya başlar.
AVUKAT KOŞMAYA BAŞLAR..
O sırada avukat, kalabalığı yararak darağacına doğru koşmaya başlar.
Merakla ne yapacağını anlamaya çalışan celladı bir hamlede geçer, ipi keserek adamı kurtarır.
Doğal olarak ortalık karışır, bu kez hem idam mahkûmu hem de avukatı yakalanır.
Avukata bunu neden yaptığı sorulunca yanıtı şöyle olur:
“Bu adam idam mahkûmuydu. Siz de onu idam ettiniz. Adamın ölüp ölmemesi siz ilgilendirmez. Kanunda ‘idam edilir’ yazıyor.
‘İdam edilerek ÖLDÜRÜLÜR’ yazmıyor. İdam gerçekleşmiştir!..”
Bu sözler üzerine adamı tekrar idam etmeye cesaret edemeyen yetkililer konuyu Kraliçe’ye iletirler.
Kraliçe, zekâsından dolayı avukatı kutlar ve adamı affeder.
Bu olaydan sonra, ilgili kanun maddesi değiştirilerek “İdam edilerek ÖLDÜRÜLÜR” biçiminde yeniden düzenlenir.
8- Trafik Kazası
Avukat ıssız bir kasaba yolunda arabası ile seyrederken manzaraya dalar, tam önünde giden Doktor’un arabasına arkadan şiddetle çarpar.
Her ikisi de hışımla araçlarından inerler.
Doktor elleri ayakları titrer bir vaziyette avukata bağırarak;
“Kör müsün be adam, bütün kabahat sende, ben doktorum bunun hesabını sana ödeteceğim, gitti güzelim arabam…” diye serzenişte bulunur.
Avukat sakin bir şekilde arabasının bagajını açar, oradan bir şişe viski çıkarır.
“Bak doktor bey ben de avukatım, dua et canımıza birşey olmadı, sakin ol, al şu içkiden iç o zaman sakin sakin konuşuruz” der.
Doktor avukatın nezaketini kırmaz ve içkiden içer. Doktor bir taraftan konuşur bir taraftan içmeye devam eder.
Ve birden görgüsüzlük yaptığını düşünerek;
“Avukat bey siz de içmez misiniz?
Cevap: “Hayır teşekkür ederim ben trafik polisleri geldikten sonra içeceğim…”
9- Müvekkilin Kapıya Bakmadı!
ABD’de ünlü bir basketbolcu karısını öldürmekle suçlanıyordu.
Basketbolcu yakalanmıştı. Bütün deliller sanığın aleyhine olmasına rağmen sanık avukatı suçlamaları ısrarla reddediyordu.
Duruşma Amerikan filmlerindeki gibiydi…
Hakkında mahkumiyet kararı verilmesi an meselesi olan basketbolcu sanık sandalyesinde büyük bir soğukkanlılıkla oturuyordu…
Basketbolcunun kucak dolusu para ödeyerek tuttuğu avukatı ise jüriyi ikna etmeye uğraşıyordu:
“Sayın jüri, sayın hakim, müvekkilimin suçsuz olduğuna yürekten inaniyorum… Buna az sonra sizler de inanacaksınız… Neden mi? Bakın, şimdi iki dakika içinde duruşma kapısı açılacak ve içeriye gerçek suçlu girip suçunu itiraf edecek…”
Duruşma salonundaki herkesin gözü kapıya kilitlenmişti…
Merakla beklenmesine ve aradan beş dakikadan fazla zaman geçmesine rağmen içeri kimse girmemişti…
Avukat bir savunma dehasıydı; öldürücü hamlesini yaptı:
“Bakın, aslında siz de maktul kadının müvekkilim tarafından öldürüldüğüne tam olarak inanmıyorsunuz…
Zira hepiniz büyük bir merakla içeri girecek kişiyi beklediniz. Masum olan müvekkilimi haksız yere cezalandırmamak için bu tecrübeniz ışığında adaletli bir karar vermenizi talep ediyorum…”
Jüri, verilen aradan sonra kararını açıklar.
Sanık suçlu bulunmuştur.
Bu etkileyici savunmadan sonra böyle bir karar çıkmasını beklemeyen ve adeta şok olan sanık avukatı mahkeme çıkışında bayan jüri başkanının yanına yaklaşarak sordu:
“Siz de diğer herkes gibi merakla kapıya bakıp beklemiştiniz. Neden böyle bir karara imza attınız?”
“Doğru” dedi jüri başkanı, “Ben de kapıya baktım, ama bir şey dikkatimi çekti, bizim merakla kapıya bakarak beklediğimiz o süreçte müvekkiliniz bir kez olsun kapıya bakmadı!..”
10- Müvekkilin Kolu
Avukat hırsızlıkla suçlanan müvekkilini etkileyici bir savunma ile hapisten kurtarmak istemektedir.
Avukat yargıca hitaben:
“Müvekkilim, arabanın camından içeri sadece kolunu sokup çantayı almıştır. Müvekkilimin kolu, müvekkilimin bizzat kendisi değildir. Dolayısıyla sadece bir kol, yani bir organ tarafından işlenen bir suç için niye bütün bir kişiyi, tüm bir organizmayı cezalandırıyorsunuz?” der.
Yargıç, gülümseyerek,
“Peki, o zaman aynı mantıkla gidiyorum ve müvekkilinizin kolunu 1 yıl hapse mahkum ediyorum. Müvekkiliniz isterse ona eşlik edebilir.” der.
Müvekkil gülümser. Avukatın yardımıyla cezaya çarptırılan takma kolu çıkartıp mübaşire verirler ve keyifle mahkeme salonunu terk ederler.
Kaynak: Hukukum.net
Gelişmelerden haberdar olmak istiyor musunuz?
Google News’te HUKUKİ HABER sitemize
abone olun.