Bütün hayatı mücadele içinde geçen Atatürk’ün 1937 yılının sonlarına doğru sağlığı bozulmaya başlamıştı. Buna rağmen o dönemde yoğun bir biçimde bitmeyen bir heyecanla Hatay'ın ana vatana dahil olması için çalıştı.
Karaciğer rahatsızlığı Ocak 1938'de daha da belirginleşti. Büyük Önder son günlerini İstanbul’da sürekli doktorların gözetiminde geçirdi. 10 Kasım 1938 Perşembe günü saat dokuzu beş geçe Dolmabahçe Sarayı'nda hayata gözlerini kapadı. Ölümü büyük üzüntü yarattı.
Atatürk gömüleceği yer konusunda bir vasiyette bulunmamıştır. Ancak Atatürk, 1923 yılında bir sohbet sırasında ''Elbet bir gün öleceğim, beni Çankaya'ya gömer hatıramı yaşatırsınız'' demiş ardından da ısrarlı olmadığını belirtmek için ''Beni milletim nereye isterse oraya gömsün fakat benim hatıralarımın yaşayacağı yer Çankaya olacaktır'' şeklinde de eklemiştir.
Aydın Milletvekili Mithan Aydın, Anıtkabir olarak da Rasattepe'yi önermiş. Bu öneri de kabul görmüştür.
1 Kasım 1937 Cumhurbaşkanı Atatürk’ün, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin V. dönem III. toplantı yılını açış konuşması: “...Milletimizin lâyık olduğu yüksek uygarlık ve refah seviyesine varmasını alıkoyabilecek hiçbir engel düşünmeye yer bırakılmadığını ve bırakılmayacağını huzurunuzda söylemekle bahtiyarım!”
1937 yılının sonlarına doğru sağlığı iyice bozulmaya başlayan Atatürk, yine de yurt gezilerine çıktı.
Ankara - 1937
Atatürk, 12 Kasım 1937'de Başbakan Celal Bayar ile birlikte trenle yurt gezisine çıktı.
Sivas - 13 Kasım 1937
Sivas - 13 Kasım 1937
Sivas - 13 Kasım 1937
Sivas - 13 Kasım 1937
Sivas - 13 Kasım 1937
Sivas - 13 Kasım 1937
Malatya - 14 Kasım 1937
Malatya - 14 Kasım 1937
Diyarbakır / Ergani - 15 Kasım 1937
Diyarbakır / Ergani - 15 Kasım 1937
Diyarbakır / Ergani - 15 Kasım 1937
Diyarbakır - 16 Kasım 1937 Atatürk’ün, saat 18.00'de Halkevi ve Orduevi ziyareti, Halkevi’nde orkestra tarafından şerefine verilen konseri dinledikten sonra kısa konuşması: ''Yirmi sene sonra tekrar Diyarbakır’da bulunuyorum. Dünyanın en güzel ve en modern binası içinde, modern, nefis bir müziği dinleyerek... İnsanlığın uygar bir halkı huzurunda, bu halkın evinde duyduğum zevk ve saadetin ne kadar büyük olduğunu elbette takdir edersiniz. Bunu kaydetmekle bahtiyarım”
Diyarbakır - 16 Kasım 1937
Elazığ - 17 Kasım 1937
Singeç Köprüsü’nün açılışı - Pertek / Tunceli - 17 Kasım 1937
Pertek - Tunceli / 17 Kasım 1937
Pertek - Tunceli / 17 Kasım 1937
Adana - 19 Kasım 1937
Kız Enstitüsünü ziyaret ederken / Adana - 19 Kasım 1937
Mersin - 19 Kasım 1937 “Gençler! Benim gelecekteki emellerimi gerçekleştirmeyi üstlenen gençler! Bir gün bu memleketi sizin gibi beni anlamış bir gençliğe bırakacağımdan dolayı çok memnun ve mesudum. Buna cidden sevinmekteyim. Fakat beraber yaşadığımız müddetçe benim hede?me yürümenizi hepinizden talep etmek, meşru bir hakkım olarak tanınmalıdır.”
Mersin - 19 Kasım 1937
Mersin - 19 Kasım 1937
Afyon - 20 Kasım 1937
23 Kasım 1937 Atatürk’ün öğleden sonra otomobille Gazi Orman Çiftliği’ne kadar bir gezinti yapması ve dönüşte Keçiören’de Cevat Abbas Gürer’in evine uğraması.
30 Kasım 1937 Atatürk’ün, Hatay’da yürürlüğe giren yeni rejimle (bağımsızlık) ilgili olarak Ulus gazetesi başyazarı Falih Rıfkı Atay’a demeci: “...Hatay’da Fransız delegesi, Hataylıların çok şevk ve heyecanla bayram yapmaları do¤al olan bir günde eğer Hatay Türklerini serbestçe bugünü kutlamaktan men edecek önlemler almışsa, buna yazık demekle yetinirim. Çünkü böyle bir zihniyet, devletler arasında yüksek dostluk ilişkilerinin bugün ve yarın için olumlu yolda yürümek lüzumunun henüz anlaşılmamış olmasından ileri gelir!”
25 Aralık 1937 Atatürk’ün, Gaziantep’in kurtuluşunun 16. yıldönümü nedeniyle gece Ankara Halkevi’nde düzenlenen toplantıyı şereflendirmesi ve Gazianteplilere telgrafı: “...Eğer bir gün millet, vatan ve Cumhuriyet’in yüksek menfaatleri gerektirirse, o çevre kahramanlarının geçmişte olduğundan daha yüksek kahramanlıklar göstermeye hazır bulunduklarına da şüphem olmadığı bilinmelidir!”
1 Ocak 1938 Atatürk’ün, yeni yıl nedeniyle kendisine gönderilen kutlama telgraflarına Anadolu Ajansı aracılığıyla açık teşekkürü: Atatürk’ün, gece saat 23.45’de -o günlerde ağır bir grip geçirmekte olan- İsmet İnönü’ye mektubu: “Benim sevgili dostum, kardeşim, aziz evlâdım! Dün akşam yeni yıl tebrikini aldım, çok duygulandım. Derhal Başyaver’imle, senin hakkındaki sarsılmaz kardeşlik ve arkadaşlık hislerimle tebriklerimi bildirdim. Bu defa biraz uzunca süren rahatsızlığını senden ziyade beni üzdü. Zaman zaman, seni yatağında ziyareti düşündüm; rahatsız olmandan sakınarak bunu dolaylı yaptım. Artık iyisin! Yakın aldığım haberler, bunu doğrulamaktadır. Tekrar yeni senenin, senin, benim ve bütün Türk milletinin huzur, sükûn ve parlaklıklar ile karşılaşacağının müjdesi gibi gördüğümü, size ulaştırıyorum. ..Derin muhabbetle, sarsılmaz kardeşlik, arkadaşlık hisleriyle gözlerinden öperim”
4 Ocak 1938 Atatürk’ün, Çankaya’da akşam sofrada yazdırdıkları: “...Biz bir Türk bestesini dinlediğimiz zaman, ondan geçmişin uyanma bırakması lâzım gelen hikâyesini kalbimize giren oklar gibi duymak isteriz. Acı olsun, tatlı olsun biz bir beste dinlerken ve farkında olmaksızın hislerimizin incelir olduğunu duymak isteriz. Bütün bunlardan başka musikiden beklediğimizin maddi, fikri ve hissi uyanıklık ve çevikliğin kuvvetlenmesi olduğuna şüphe yoktur. Yeni şairlerimizden, ediplerimizden, musiki bilginlerimizden ve bilhassa ses sanatkârlarından istediğimiz ve aradığımız bunlardır”
DENİZALTILARA VERDİĞİ İSİMLER 17 Ocak 1938 Atatürk’ün, dört yeni denizaltı gemisinin isimlendirilmesi hakkında Başbakan Celâl Bayar’a el yazısıyla direktifi: “Yeni dört denizaltı gemilerimiz için bulduğumuz isimler şunlardır: 1)Saldıray, 2)Batıray, 3)Atılay, 4)Yıldıray. Bunların mânalarını izaha bile hacet olmadığı kanaatindeyim. Mânaları, som Türkçe olan bu kelimelerin kendisindedir; yani saldıran, batıran, atılan, yıldıran”
İLK SİROZ TEŞHİSİ 22 Ocak 1938 Atatürk’ün, bazı şikâyetleri üzerine Yalova’da Dr. Nihat Reflat Belger tarafından muayenesi ve ilk defa olarak “siroz başlangıcı” teşhisinin konulması.. (Bu teşhis, daha sonra diğer hekimlerle beraber Fransa’dan davet edilen Prof. Dr. Fiessinger tarafından da doğrulanmıştır).
23 Ocak 1938 Atatürk’ün, Yalova’ya çağrğlan Prof. Dr. Neflet Ömer İrdelp tarafından muayenesi
2 Şubat 1938 Atatürk’ün, Bursa Belediye Başkanı Neflet Kiper’e mektubu: “...Bursa kaplıcalarının büyük ve medenî ihtiyaçlarından birini karşılayan Çelikpalas Oteli’nin Bursa Belediyesi’nin de gayret ve yardımıyla daha fazla gelişebilmesini temin için bu otelin ait olduğu şirketteki 34.830 Türk liralık hissemi Belediye’ye terk ediyorum. Aynı zamanda vaktiyle Bursa Belediyesi’nin 1923 tarihinde bana hediye etmiş olduğu, otel bahçesine bitişik köşkü de bütün eklentileri ile Belediye’yi hibe ettim”
7 Şubat 1938 Atatürk’ün, öksürük ve göğüs ağrısı nedeniyle gece Dolmabahçe Sarayı’na çağrılan Dr. Nihat Reflat Belger tarafından muayenesi ve zatürree (pnömoni) teşhisinin konulması (Atatürk, bu teşhis üzerine 10 gün kadar tedavi altına alnmıştır)
27 Şubat 1938 Atatürk’ün, akşama doğru şiddetli bir burun kanaması geçirmesi (Bu kanama nedeniyle, akşam Balkan Antantı üyeleri şerefine verilen yemeğe geç gelmiştir).
Balkan Antantı Konseyi üyeleri ile Ankara'da - 27 Şubat 1938
28 Şubat 1938 Atatürk’ün, Başbakan Celâl Bayar’ı kabulü ve yabancı hekim getirilme isteğine karşı söyledikleri: “Ortada Hatay meselesi var; hastalığım dışlarda duyulursa fena olur. Dr. Neflet Ömer’le konuş; bizim doktorlar bir muayene ve konsültasyon yapsınlar...”
15 Mart 1938 Atatürk’ün, Başbakan Celâl Bayar’ı kabulü ve onun yabancı hekim getirilmesi isteğini tekrarlaması üzerine cevabı: “Çocuk, ne yapacaksan çabuk yap; ben hastayım!”
30 Mart 1938 Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği’nin, -Fransa’dan davet edilen Prof. Dr. Fiessinger’in Atatürk’ü muayenesinden sonra- Atatürk’ün hastalığı hakkında ilk resmî bildiri yayımlaması (Bu bildiride, Fiessinger’in muayenesi sonucu Atatürk’ün sağlığında endişe verici bir durum olmadığının belirlendiği ve kendisine 1,5 ay kadar istirahat tavsiyesinin yeterli görüldüğü belirtilmiştir.)
31 Mart 1938 Prof. Dr. Fiessinger’in, akşam ekspresle İstanbul’dan Paris’e hareketi ve gazetecilere Atatürk hakkında söyledikleri: “Bu kadar dinamizmin, bu kadar zekâ ve canlılığın bir arada toplanması pek enderdir. Zamanımızın birçok büyük adamlarıyla temas ettim; fakat Büyük şefiniz Atatürk, bunlardan hiçbiriyle bir tutulamaz!”
Yugoslavya Savunma Bakanı Orgeneral Lujibomir MARİÇ ile Ankara'da - 19 Mayıs 1938
Viranşehir Harabeleri’nde / Mersin - 21 Mayıs 1938
Viranşehir Harabeleri’nde / Mersin - 21 Mayıs 1938
Mersin - 22 Mayıs 1938
Haydarpaşa / İstanbul - 27 Mayıs 1938
28 Mayıs 1938 Atatürk’ün, akşam Florya’dan Dolmabahçe Sarayı’na dönerken bir fenalık geçirmesi
28 Mayıs 1938 Atatürk’ün, akşam Florya’dan Dolmabahçe Sarayı’na dönerken bir fenalık geçirmesi
1 Haziran 1938 Atatürk’ün Savarona yatına geçişi (Atatürk, bu tarihten 25 Temmuz 1938 gününe kadar yatta kalmıştır)
Savarona yatında - 1 Haziran 1938
14 Haziran 1938 Atatürk’ün, Savarona yatından Cenevre’de bulunan Afet İnan’a mektubu: “...Tamamen iyileşme ümidi ve şansı kuvvetlidir”
16 Haziran 1938 Atatürk’ün, Savarona yatında, o gün Balkan turuna çıkmak üzere kullandığı uçakla Yeşilköy’den Atina’ya uçacak olan Sabiha Gökçen’i kabulü ve söyledikleri: “Birkaç saat sonra senin büyük bir Balkan turuna çıktığını ve Türk kadınlığını göklerde şerefle temsil ettiğini, bütün dünya radyoları yayımlayacaklar, herkese duyuracaklar! ..Seni geçirmeye gelmek isterdim Gökçen; ama ne yazık ki bacaklarımda, dizlerimde derman bulamadım. Ama bu sözlerime sakın üzülme! Balkan turun, hepimiz için hayırlı olsun çocuğum!”
21 Haziran 1938 Atatürk’ün, Savarona yatında, kullandığı uçakla Balkan turunu tamamlayarak Yeşilköy’e inen Sabiha Gökçen’i kabulü ve söyledikleri: “Gökçen, döndüğüne sevindim. Beni çok mutlu ettiğini biliyor musun bu yaptıklarında? Kaç gündür dünya ajanslarını dikkatle izliyorum. Hepsi senden uzun uzun sitayişle bahsediyorlar. Türk gençlerini, Türk kızlarını şerefle temsil ettin çocuğun. Bu, benim için en büyük mükâfat sayılır!”
10 Temmuz 1938 Atatürk’ün, gece ateş yükselişinin eşlik ettiği bir rahatsızlık geçirmesi (Yapılan muayene sonucu zatürree başlangıcı teşhisi konulmuştur).
26 Temmuz 1938 İsmet İnönü’nün, Atatürk’e mektubu: “Büyük, Sevgili Atatürk, Lozan günü vesilesiyle iltifatınızı söyletmek lütfunda bulundunuz. Kendi ıstırabınızı unutarak bana yeniden sağlık, bahtiyarlık verdiniz. Şükran ve minnetlerimi kabul buyurunuz. Velinimetim Atatürk, kesinlikle eminim ki bu hastalık günlerini geçireceğiz. Siz, bütün afiyet ve neşenizle ve şerefle daha çok uzun seneler millet ve memleketi idare buyuracaksınız. Derin tazimle ve dayanılmaz bir özleyişle ellerinizden öperim velinimetim”
28 Ağustos 1938 Atatürk’ün, Dolmabahçe Sarayı’nda Sabiha Gökçen’i kabulü ve söyledikleri: “30 Ağustos’u bensiz kutlayacaklar! Oysa o kadar isterdim ki törene katılmayı.. Çocuklarımızı görmeyi, modern araç ve gereçlerle donanan ordumuzun geçişini görmeyi.. Biliyor musun Gökçen, bayrağımızı da özledim; onun şöyle anlı şanlı dalgalanışını, göklerle bütünleşmesini..”
30 Ağustos 1938 Atatürk’ün, Sabiha Gökçen’i kabulü, o günkü tüm gazetelerde yer alan 30 Ağustos’la ilgili yazıları okutarak dinlemesi
7 Eylül 1938 Atatürk’e, Prof. Dr. Mim Kemal Öke tarafından -birinci defa- karın ponksiyonu yapılarak toplanan suyun dışarı alınması
8 Eylül 1938 Atatürk’ün sağlık durumu hakkında Dr. Nihat Reflat Belger, Prof. Dr. Neşet Ömer İrdelp ve Prof. Dr. Fiessinger’in müşterek raporu: “.. Bu vakada ‘Laennec’ tipinde bir ‘skleröz hepatit’ söz konusu olamaz. Fakat söz konusu olan ‘Hanot ve Gilbert’ tipinde bir hipertrofi fleklidir”
11 Eylül 1938 Atatürk’ün sağlık durumu hakkında Dr. Nihat Reflat Belger, Prof. Dr. Neşet Ömer İrdelp ve Prof. Dr. Fiessinger’in müflterek raporu: “Yatakta kesin istirahatin devamı. ..Ankara’ya dönüş, bütün yorgunluklardan kaçınmak, 100 metreden fazla yayan yürümemek, karın sarılı olmak ve ikinci ponksiyondan itibaren 6 gün geçmifl bulunmak şartıyla mümkün olabilir. Seremonilere gelince, en aşağı 4 ay müddetle seremoniler, yorulmamak ve ayakta durmamak ve yürümemek şartıyla kabul edilebilir. Aksi takdirde seremonilerden kaçınmak gerekir. Şimdilik ve ponksiyonların arası 3 ayı bulmadan evvel, otomobil veya deniz motoruyla gezinti uygun değildir. Radyo ile nutuk söylemek 15-20 dakikalık kısa zamanla sınırlı kalmak şartıyla mümkün olabilir. Mühim ziyaretler, şezlongta ve mümkün ponksiyonlardan 5-8 gün sonra kabul edilecektir; bu ziyaretler nadir ve kısa olacaktır. Alelâde ziyaretler, yorulmamak şartıyla günde 1-2 saati geçmemelidir. Özet olarak, mümkün olduğu kadar yatakta istirahate devam etmek ve her türlü yorgunluk sebeplerinden kaçınmak şarttır”
19 Eylül 1938 Atatürk’ün sağlık durumu hakkında Dr. Nihat Reflat Belger ve Prof. Dr. Neşet Ömer İrdelp’in müşterek raporu: “Genel durum çok yorgun ve takatsizdir. ..Asit toplanması, ilerleyici bir şekilde devam etmektedir. Miktarı da parasentez ile alınan miktara yaklaşmıştır. Bundan dolayı evvelce söz konusu olan Ankara’ya dönüş meselesinin gerçekleşmesi, daha uygun vaziyet ve şartlara ertelenmesi gerekli görülmüştür”
6 Ekim 1938 İstanbul’un kurtuluşunun 15. yıldönümü nedeniyle gece düzenlenen fener alayı ile Tophane Caddesi’ni geçerek Dolmabahçe Sarayı önüne gelen halkın, “Yaşa Atatürk! Var ol Ulu Önder!” haykırışlarıyla gösterilerde bulunması...
9 Ekim 1938 Atatürk’ün, 45 dakika süreyle radyo dinlemesi
16 Ekim 1938 Atatürk’ün, akşama doğru ilk ağır komaya girişi... Koma hali 2 gün devam etti. Atatürk’ün sağlık durumu hakkında gece saat 22.45’te sürekli ve danışman hekimlerin müşterek raporu: “..Atatürk, kendisini ve etrafındakileri tanımıyor ve sorulan suallere cevap vermiyor; her şeye karşı kayıtsız ve kendisini uyandırmak mümkün olmuyor. Refleksler çok hafif, umumî duyarlılık azalmış; küçük ve hafif hareketler alınabiliyor.
17 Ekim 1938 Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği’nin, Atatürk’ün geçirmekte olduğu rahatsızlığa ait sabah ve akşam yayımlanan iki bildirisi: “...Karaciğer hastalığı normal seyrini izlerken 16.10.1938 pazar günü birdenbire umumî halsizlikle birlikte sindirim ve sinir sistemine ait belirtiler göstermeye başlamıştır.'' (Atatürk’ün sağlık durumu ile ilgili bu bildiriler, 22 Ekim 1938 gününü de içermek üzere sabah ve akşam günde 2 defa yayımlanmıştır).
20 Ekim 1938 Komayı atlatan Atatürk’ün, tamamen kendine gelişi ve durumunun düzelmeye başlaması
22 Ekim 1938 Atatürk’ün, Genel Sekreteri Hasan Rıza Soyak’a söyledikleri: “Gel bakalım, ne dersin; biz gittik, geldik! Bu doktorlar insana âdeta can veriyorlar!”
28 Ekim 1938 Atatürk’ün, akşam Sabiha Gökçen’i kabulü ve söyledikleri: “Yarın bayram, değil mi Gökçen? Bu günü halkımla, halkımın içinde kutlamak isterdim. Beni Cumhuriyet Bayramı’nda halkımdan uzak tutan bu hastalığa lânet ediyorum”
8 Kasım 1938 Atatürk’ün, ikinci defa ağır komaya girişi.. Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği’nin, Atatürk’ün sağlığına ait akşam tekrar resmî bildiri yayımlamaya başlaması: “...Bugün saat 18.30’da hastalık birdenbire normal seyrinden çıkarak şiddetlenmiş ve sıhhî vaziyetleri yeniden ciddiyet kazanmıştır.''
9 Kasım 1938 Atatürk’te, ağır koma halinin devam etmesi Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği’nin, Atatürk’ün sağlığıyla ilgili olarak saat 10.00, saat 20.00 ve saat 24.00’te olmak üzere üç bildiri yayımlaması (Saat 24.00’teki bildiride “Umumî durumun tehlikeli bir hal aldığı” bildirilmiştir).
Dolmabahçe Sarayı / İstanbul - 10 Kasım 1938 Atatürk yaşamını yitirdi.
ATATÜRK’ün müdavim doktorları tarafından verilen vefat raporu - 10 Kasım 1938 ATATÜRK’ün vefatı, müdavim tabipleri Prof. Neşet Ömer İrdelp, Prof. Mim Kemal Öke ve Dr. Nihad Reşat beyler ile müşavir tabipler Prof. Akil Muhtar Özden, Prof. Hayrullah Diker, Prof. Süreyya H. Serter, Dr. Kamil Berk ve Dr. Abravaya Marmaralı tarafından yazılan şu raporla tespit edildi: “Reisicumhur ATATÜRK’ün umumî hâllerindeki vehamet dün gece saat 24’te neşir edilen tebliğden sonra her an artarak bugün, 10 İkinciteşrin 1938 Perşembe sabahı saat dokuzu beş geçe büyük şefimiz derin koma içinde terki hayat etmişlerdir. 10 İkinciteşrin 1938.”
Dolmabahçe Sarayı / İstanbul - 16 Kasım 1938 Atatürk'ün naaşı, Dolmabahçe Sarayı salonunda özel bir katafalka yerleştirildi. Türk bayrağına sarılı ve başında silah arkadaşlarının nöbet tuttuğu tabut, üç gün müddetle milletin ziyaretine bırakıldı.
İstanbul - 19 Kasım 1938 ATATÜRK’ün naaşı Dolmabahçe’den çıkarılmadan hemen önce, Ord. Prof. Şerefettin Yaltkaya tarafından cenaze namazı kıldırıldı. Kortej, Galata Köprüsü’nü geçecek, tabut Sarayburnu rıhtımına yanaşmış Zafer torpidosuna, oradan Yavuz zırhlısına çıkarılacaktı. Daha sabahın ilk ışıklarından itibaren çok sayıda vatandaş güzergâhı doldurmuştu. ATATÜRK’ün naaşı, 20 Kasım'da Ankara'ya getirildi.
İstanbul - 19 Kasım 1938
ATATÜRK’ün naaşı Dolmabahçe Sarayı’ndan ayrılırken - İstanbul, 19 Kasım 1938
ATATÜRK’ün naaşı Dolmabahçe Sarayı’ndan ayrılırken - İstanbul, 19 Kasım 1938
ATATÜRK’ün naaşı Sarayburnu’ndan Zafer torpidosuna nakledilirken - İstanbul, 19 Kasım 1938
Zafer torpidosu - İstanbul, 19 Kasım 1938
ATATÜRK’ün naaşı Yavuz gemisinde - İstanbul, 19 Kasım 1938
ATATÜRK’ün naaşının İstanbul’dan Ankara’ya taşınmasında Haydarpaşa Tren İstasyonu’nda yapılan tören - 19 Kasım 1938
ATATÜRK’ün naaşını taşıyan özel trenin Ankara’da karşılanışı - 20 Kasım 1938 Cenazeyi Ankara garında başta Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, Meclis Reisi Abdülhalik Renda, Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak, bakanlar, milletvekilleri, komutanlar olmak üzere protokolde bulunan diğer yetkililer karşıladı. Başbakan Celal Bayar, beyaz trende, tabutun arkasındaki vagonda ATATÜRK’ün Genel Sekreteri Hasan Rıza Soyak ve bazı eski arkadaşları ile beraber İstanbul’dan gelenler arasındaydı.
ATATÜRK’ün naaşını taşıyan özel trenin Ankara’da karşılanışı - 20 Kasım 1938
ATATÜRK’ün naaşını taşıyan özel trenin Ankara’da karşılanışı - 20 Kasım 1938
ATATÜRK’ün naaşı özel trenden alınırken - Ankara, 20 Kasım 1938
Ankara - 20 Kasım 1938
Korteje katılan Makbule ATADAN, 2’nci Cumhurbaşkanı İsmet İNÖNÜ ve devlet erkânı - Ankara, 20 Kasım 1938
Ankara - 20 Kasım 1938
TBMM’deki katafalkın önünde ordu erkânının tazimlerini sunuşu - Ankara, 20 Kasım 1938
TBMM’deki katafalkın önünde ordu erkânının tazimlerini sunuşu - Ankara, 20 Kasım 1938
TBMM’deki katafalkın önünde ordu erkânının tazimlerini sunuşu - Ankara, 20 Kasım 1938
TBMM’deki katafalkın önünde vatandaşlar...
Ankara - 21 Kasım 1938
Etnoğrafya Müzesine ilerlerken / Ankara, 21 Kasım 1938
Etnoğrafya Müzesine ilerlerken / Ankara, 21 Kasım 1938
Etnoğrafya Müzesine ilerlerken / Ankara, 21 Kasım 1938
Etnoğrafya Müzesine ilerlerken / Ankara, 21 Kasım 1938
Etnoğrafya Müzesine ilerlerken / Ankara, 21 Kasım 1938
Etnoğrafya Müzesine ilerlerken / Ankara, 21 Kasım 1938
Etnoğrafya Müzesine ilerlerken / Ankara, 21 Kasım 1938
ATATÜRK’ün naaşını, Cumhurbaşkanı İsmet İNÖNÜ Etnoğrafya Müzesindeki yerine yerleştirirken - Ankara, 21 Kasım 1938
ATATÜRK’ün naaşı, Etnoğrafya Müzesindeki yerine yerleştirildikten sonra - Ankara, 21 Kasım 1938 21 Kasım'da büyük törenle Etnografya Müzesi'ndeki geçici kabrine kondu.Cenaze törenine bütün dünya devletleri özel temsilciler gönderdi. Çanakkale'de ve diğer muharebelerde ona karşı savaşmış yabancı generaller törende bilhassa dikkat çekti.
ATATÜRK’ün naaşı, Etnoğrafya Müzesindeki yerine yerleştirildikten sonra - Ankara, 21 Kasım 1938
ATATÜRK’ün naaşının Etnoğrafya Müzesindeki geçici kabre defnine ait tutanak - Ankara, 31 Mart 1939
ATATÜRK’ün 21 Kasım 1938’den 10 Kasım 1953 tarihine kadar Etnoğrafya Müzesinde yattığı yer “Siz, genç arkadaşlar; yorulmadan beni izlemeye söz vermişsiniz. İşte ben bilhassa bu sözden çok duygulandım. Yorulmadan beni takip edeceğinizi söylüyorsunuz. Fakat arkadaşlar, yorulmadan ne demek? Yorulmamak olur mu? Elbette yorulacaksınız. Benim sizden istediğim şey yorulmamak değil, yorulduğunuz zaman dahi durmadan yürümek, yorulduğunuz dakikada da dinlenmeden beni izlemektir. Yorgunluk her insan, her mahluk için tabii bir hâldir. Fakat insanda yorgunluğu yenebilecek manevi bir kuvvet vardır ki işte bu kuvvet, yorulanları dinlendirmeden yürütür. Sizler, yeni Türkiye’nin genç evlatları, yorulsanız dahi beni takip edeceksiniz. Dinlenmemek üzere yürümeye karar verenler asla ve asla yorulmazlar. Türk gençliği gayeye, bizim yüksek idealimize durmadan, yorulmadan yürüyecektir.”
ATATÜRK’ün naaşı ebedî istirahatgâhı Anıtkabir’e getirilirken - Ankara, 10 Kasım 1953 ATATÜRK’ün aziz naaşı, 10 Kasım 1953 tarihinde yapılan büyük bir devlet töreni ile Etnografya Müzesi’ndeki geçici kabrinden alınarak; Anıtkabir’deki ebedî istirahatgâhına nakledildi.
ATATÜRK’ün naaşı ebedî istirahatgâhı Anıtkabir’e getirilirken - Ankara, 10 Kasım 1953
ATATÜRK’ün naaşı hitabet kürsüsünde - Ankara, 10 Kasım 1953
3’üncü Cumhurbaşkanı Celal BAYAR’ın 10 Kasım 1953’te yapılan törendeki konuşması - Ankara, 10 Kasım 1953 Burada yapılan törende Cumhurbaşkanı Celal Bayar çok duygulu bir konuşma yaptı. Töreni milyonlarca insan radyodan yapılan naklen yayından dinledi.
ATATÜRK’ün naaşı, şeref holünde tek parça mermerden yapılan mozolenin tam altında yer alan sekizgen odanın içinde hazırlanan mezarda, İslâmî kaidelere uygun olarak, dualarla “vatan toprağı”na defnedildi. O zaman altmış yedi olan bütün iller ile Kıbrıs’tan getirilen ve harmanlanan vatan toprağı mezarına kondu. Bugün bu il toprakları ile sonradan şehir olan yerlerden getirilen toprakların numuneleri birer vazo içerisinde ATATÜRK’ün mezarının etrafındadır.
Ankara, 10 Kasım 1953
Atatürk'ün kız kardeşi Makbule Atadan, başını tabuta dayamış ve dakikalarca öyle kalmıştır.
ATATÜRK’ün vasiyetnamesi 5 Eylül 1938 Pazartesi sabahı kendi el yazısıyla kaleme alınmıştır. Vasiyetnamesini yazdıktan bir gün sonra notere vermeyi uygun görmüştür. Bu işlem için Beyoğlu Taptaş Handaki İstanbul Altıncı Noter İsmail Kunter’i seçmiştir. 6 Eylül 1938’de, Doktor Neşet İrdelp, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Hasan Rıza Soyak ve Noter İsmail Kunter’in hazır bulunduğu ortamda ATATÜRK kapalı zarf içindeki vasiyetini Noter İsmail Kunter’e “Bu benim vasiyetimdir. İcap ettiği zaman lütfen kanuni muamelesini yaparsınız” diyerek vermiştir. Ayrıca konuyla ilgili olarak Noter İsmail Kunter, Genel Sekreter Hasan Rıza Soyak, Dr. Neşet İrdelp ve ATATÜRK’ün imzaladığı bir tutanak düzenlenmiştir. “Bin dokuz yüz otuz sekiz yılı Eylül ayının altıncı Salı günü (6 Eylül 1938) ben aşağıda imza ve mühürünü koyan ve basan ve Türkiye Cumhuriyeti Kanunlarının verdiği salahiyetleri haiz olarak Galata’da Tünel yanında Billur Sokağı'nda Taptaş Hanın altındaki dairemde iş gören Beyoğlu Altıncı Noteri İsmail KUNTER, vazife başında iş görmekte iken vaki olan davet üzerine Dolmabahçe Sarayı’na gittim. İstanbul Mebusu Dr. Profesör Neşet Ömer İrdelp ve Riyaseti Cumhur Umum Katibi Hasan Rıza Soyak’ın delaletleriyle Türkiye Cumhur Reisi ATATÜRK’ün huzurlarına çıkarıldım. Davet sebebini kendilerinden istizan ve istifam eylediğimde: 'Kendi elimle yazıp zarf içine koyduğum vasiyetnameyi size tevdi ediyorum. Bu vasiyetnamemin muhafazasını ve kanun hükümlerinin yerine getirilmesini isterim' buyurdular. Bana kapalı olarak verilen bu zarfı alırken mumaileyhim ve Neşet Ömer İrdelp ve Hasan Rıza Soyak hazır bulunuyorlardı. Zarfı muhafaza için aldım ve bu Zabıt Varakası'nı tanzim ederek vasiyetnameyi tevdi eden Ulu Önderimiz ATATÜRK ve hazır bulunanlara imza ettirdim ve ben de altını mühürleyerek imza ettim. 6 Eylül 1938 günü saat: 13.30''
ATATÜRK’ün vasiyetnamesi, Ankara Üçüncü Sulh Hukuk Hâkimliğinde, vefatından 18 gün sonra, 28 Kasım 1938 Pazartesi günü açılmıştır. Mahkemeye önce Adalet Bakanı Hilmi Uran ile İçişleri Bakanı ve Cumhuriyet Halk Partisi Genel Sekreteri Doktor Refik Saydam gelmiştir. ATATÜRK’ün kız kardeşi Makbule Boysan, kısa bir süre sonra, Dışişleri Bakanı Şükrü Saraçoğlu’nun kolunda mahkeme salonuna girmiştir. Vasiyetnamenin açılışında, Ankara Cumhuriyet Savcı Yardımcısı, bazı milletvekilleri, yargıç ve avukatlar da hazır bulunmuştur.
Ankara Üçüncü Sulh Hukuk Hâkimi Osman Selçuk cübbesini giymiş ve oturumu açmıştır. Hâkim, ATATÜRK’ün kız kardeşi Makbule Boysan’a bazı sorular yöneltmiştir. Hâkim, üstü çeşitli mühürleri ve ATATÜRK’ün imzasını taşıyan bir zarfı, durumunu tutanağa geçirip açmıştır. Zarfın içinden ATATÜRK’ün vasiyetnamesi çıkmıştır. ATATÜRK’ün vasiyetnamesi, el yazısıyla bir yaprağın bir yüzüne yazılmıştı. Hâkim ATATÜRK’ün vasiyetnamesini açıkça okutmuş ve tutanağa geçirtmiştir.
Bu metin ATATÜRK’ün bizzat el yazısı ile yazdığı orijinal metnin fotokopisinden alınmış: ''Malik olduğum bütün nukut ve hisse senetleri ile Çankaya'daki menkul ve gayrimenkul emvalimi C. H. Partisine atideki şartlarla terk ve vasiyet ediyorum: 1. Nukut ve hisse senetleri, şimdiki gibi, İş Bankası tarafından nemalandırılacaktır. 2. Her seneki nemadan, bana nispetleri şerefi mahfuz kaldıkça, yaşadıkları müddetçe, Makbule’ye ayda bin, Afet’e sekizyüz, Sabiha Gökçen’e altıyüz, Ülkü’ye ikiyüz lira ve Rukiye ile Nebile’ye şimdiki yüzer lira verilecektir. 3. S. Gökçen’e bir ev de alınabilecek ayrıca para verilecektir. 4. Makbule’nin yaşadığı müddetçe Çankaya’da oturduğu ev de emrinde kalacaktır. 5. İsmet İnönü’nün çocuklarına yüksek tahsillerini ikmal için muhtaç olacakları yardım yapılacaktır. 6. Her sene nemadan mütebaki miktar yarı yarıya, Türk Tarih ve Dil Kurumlarına tahsis edilecektir. K. ATATÜRK” Kaynak: Hürriyet
Gelişmelerden haberdar olmak istiyor musunuz?
Google News’te HUKUKİ HABER sitemize
abone olun.