Fezlekeler ve Meclis Soruşturması

Abone Ol


Meclis Genel Kurulu, eski bakanlar hakkında soruşturma açılmasına karar verdiği takdirde hemen bir soruşturma komisyonu kuracak, bu komisyon hazırlayacağı raporu Meclis Genel Kuruluna sunacak ve Genel Kurul, eski bakanların yasama dokunulmazlıklarının kaldırılıp kaldırılmamasına ve dolayısıyla Yüce Divan’a sevk edilip edilmeyeceklerine karar verecektir.

Uygulamada “rapor” olarak da bilinen fezleke; kolluk tarafından ilgili cumhuriyet başsavcılığına soruşturmaya konu eylem ile toplanan deliller sunulurken, 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun kapsamında yapılan incelemelerde ve yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına ilişkin karar taleplerinde düzenlenmektedir. Suça konu eylemi, toplanan delilleri ve maddi vakıaya dayanan bir ön değerlendirmeyi içeren fezleke bir iddianame olmayıp, ilgili cumhuriyet başsavcılığı tarafından hazırlanacak ve kamu davasına temel teşkil edecek iddianamenin dayanağı, bazı durumda yol göstericisidir.

Esas itibariyle, adli soruşturmalarda kolluk tarafından düzenlenen ve savcılık makamına yol gösterici özelliği sahip “fezleke” usulü dışında, yargılamayı güçleştiren veya engelleyen yöntemlerin olmaması, bu kapsamda da kişilere yargı dokunulmazlığı tanınmaması gerekir. Bununla birlikte hukuk sistemi, temsili demokrasilerde temsilcilerin yasama dokunulmazlığına sahip olmaları, bu yolla da suçlanma, yakalanma, gözaltına alınma, tutuklanma ve diğer koruma tedbirlerine tabi tutulma endişesinden uzak kalmak suretiyle Milleti temsil etmeleri öngörülmüştür. Bu kabul bir anlamda doğrudur. Özellikle, muhalefette yer alan milletvekillerinin herhangi bir baskı, dayatma ve sair yöntemlerle tehdit edilmelerinin engellenmesi amacıyla yasama dokunulmazlığının varlığı savunulmalıdır. Ancak bu varlık, suç işlediği iddia olunanı korumaya, suça konu iddiayı örtmeye, adaleti geciktirmeye ve hatta yerine gelmesini engellemeye de hizmet etmemelidir.

Temsili demokrasilerde iki türlü yasama dokunulmazlığı kabul edilmiştir. Bunlardan birincisi mutlak dokunulmazlıktır. Buna göre; milletvekilleri, milletvekilliği sıfatını taşısın veya taşımasın bakanlar tarafından Meclis çalışmalarında söylenen sözlerden, kullanılan oylardan ve bu siyasi çalışmalardaki davranışlardan dolayı sorumlu tutulamazlar.

Geçici dokunulmazlıkta ise, sadece ağır cezayı gerektiren suçüstü hali veya seçimden önce soruşturmasına başlanmış olmak kaydıyla Anayasanın 14. maddesine giren eylemlerden dolayı milletvekili ve bakanların doğrudan doğruya suçlanmaları, soruşturma ve kovuşturmaya tabi tutulmaları mümkündür. Bunun dışında, milletvekilliği süresince veya dokunulmazlığı kaldırılmadıkça milletvekilinin veya bakanın suçlanıp soruşturulması veya kovuşturulması hukuka aykırıdır. Milletvekili veya bakanın doğrudan doğruya suçlanacağı hallerde bile, ilgili cumhuriyet başsavcılığı tarafından bu durumun derhal Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne bildirilmesi gerekir. Bu bildirim bir zorunluluk olup, yerine getirilmediği takdirde başlatılacak soruşturmayı ve kovuşturmayı, suçlanan milletvekili veya bakan açısından sakatlar.

Ağır cezayı gerektiren suçüstü halinin veya seçimden önce soruşturmasına başlanmış olmak kaydıyla Anayasa m.14’ün kapsamı dışında kalan iddialarda, milletvekili veya bakanın suçlanması, soruşturulup kovuşturulabilmesi için ilgili cumhuriyet başsavcılığı tarafından suça konu eylemi anlatan delilleri ve ön değerlendirmeyi gösteren bir fezleke düzenlenerek, bu fezlekenin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na gönderilmesi gerekir. Meclis Başkanlığı bu fezlekede usule ilişkin bir eksiklik görmediği takdirde, gereği için fezlekeyi Anayasa Komisyonu ve Adalet Komisyonundan oluşan Karma Komisyona gönderir. Suçlanması talep edilen milletvekili veya bakan hakkında düzenlenen fezleke, Karma Komisyon incelemesinden geçmeksizin Meclis Başkanlığı tarafından Genel Kurulun görüşme ve tartışmasına açılamaz. Bunun için, ilgili fezlekeyi Karma Komisyonun gündeme alması, tartışması, milletvekili veya bakan hakkında soruşturma açılmasını ertelemeyip, dokunulmazlığın kaldırılması yönünde rapor hazırlaması gerekir. Aksi halde, fezlekenin Meclis Başkanlığı tarafından Genel Kurulda görüşmeye açılması ve yasama dokunulmazlığının kaldırılması talebinin gündeme alınıp oylanması mümkün değildir.

Kısaca açıkladığımız geçici yasama dokunulmazlığının kaldırılması ile ilgili bu prosedürü, “Meclis Soruşturması” başlıklı Anayasa m.100 ile karıştırmamak gerekir. Anayasa m.100’de düzenlenen ve yasama dokunulmazlığı ile bu dokunulmazlığın kaldırılması usulünden farklı şekilde “Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin bilgi edinme ve denetim yolları” üst başlığı altında düzenlenen Meclis tarafından Başbakan veya bakanlar hakkında soruşturma açılmasını birbirine karıştırmamak gerekir. Anayasa m.100, Başbakan ve bakan açısından kabul edilen özel bir denetim yöntemini kabul ettiği halde, Anayasa m.83 milletvekilliği sıfatından kaynaklanan yasama dokunulmazlığını ve istisnai olarak bunun ne şekilde kalkabileceğini düzenlemektedir.

Anayasa m.100 kapsamında, ilgili cumhuriyet başsavcılığı tarafından bir bakan hakkında düzenlenen fezleke Meclis Genel Kurulu tartışma ve görüşmesine açılamaz. Meclis soruşturması açılması, yargı yetkisinin kullanılmasına müdahale edilmeyecek şekilde Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının en az onda birinin, yani en az 55 milletvekilinin vereceği önerge ile talep edilebilir. Bu talep, Meclis Genel Kurulu tarafından en geç bir ay içinde gizli oyla karara bağlanır. Talep reddedildiğinde Meclis soruşturması kapanmış olacak, kabul edildiğinde ise Mecliste bulunan siyasi partilerin sayısal çoğunluklarına göre oluşturulacak soruşturma komisyonu tarafından rapor hazırlanması usulüne geçilecektir. Komisyon tarafından hazırlanacak bu rapor, Meclis Genel Kurulu tarafından görüşülecek ve üye tamsayısının salt çoğunluğunun gizli oyu ile Başbakan veya bakanın Yüce Divan’a sevkine karar verilebilecektir. Başbakan veya bakanlara özgü bu soruşturma yöntemi ile milletvekilliği sıfatından ve bu sıfatı taşımasa bile milletvekili gibi kabul edilen bakanın yasama dokunulmazlığının kaldırılması ile ilgili Anayasa m.83’de öngörülen prosedür farklıdır. Anayasa m.100, “Yasama Dokunulmazlığı” başlıklı m.83 ile milletvekilliği sıfatını taşımayan bakanlara yasama dokunulmazlığı veren Anayasa m.112/4’ün uygulanmasına engel değildir. Meclis soruşturması açılmaksızın da, ilgili cumhuriyet başsavcılığı tarafından Başbakan veya bakanın dokunulmazlığının kaldırılması talebini içeren fezleke düzenlenebilir.

Bu fezleke ile Meclis soruşturması usulü aynı zamana rastladığında, Meclis soruşturması talebinin incelenmesi sırasında henüz basit şüphe ile başlayan ceza soruşturmasına konu edilmeyen, bu sebeple de gizliliğine fazlası ile riayet edilmesi gereken fezlekenin Meclis Genel Kurulunda tartışmaya açılması doğru değildir. Meclis Başkanlığına ulaşan fezleke geciktirilmeksizin Karma Komisyona gönderilmeli ve fezlekenin akıbeti ile ilgili kararı da bu Komisyon vermelidir. Maddi hakikate ve adalete ulaşılması, adaletin gecikmemesi ve geciktirilmemesi tartışmasız doğrudur. Ancak bu amaçlar, yasama dokunulmazlığı ve Meclis soruşturması ile ilgili prosedürler gözardı edilerek yapılamaz.

Fezleke, belki Meclis Genel Kurulu tarafından Meclis soruşturması açılması önergesinin kabulü ile oluşturulacak komisyonda ve bu komisyonun hazırlayacağı rapor sonucunda Meclis Genel Kurulunda yapılacak görüşme, tartışma ve oylamalarda okunup tartışmaya açılabilir. Ancak bu usulün yargı yetkisine ve dolayısıyla yargı bağımsızlığı ile tarafsızlığına aykırı olduğu, bu sebeple de fezleke ile ilgili öngörülen usulün terk edilmemesi gerektiği ileri sürülebilir. Meclis soruşturması açılmasına dair önergenin kabulü ile başlayacak sürecin ayrı yürümesinin isabetli olacağı savunulabilir. Bu düşünceye iştirak etmemekteyiz. Kanaatimizce Meclis soruşturması önergesinin açılması ile başlayacak süreçte, artık usul engeli aşıldığı için Soruşturma Komisyonu ile Meclis Genel Kurulunun fezlekeye, içerik ve eklerine kayıtsız kalması düşünülemez. Çünkü soruşturma önergesinin kabulü ile birlikte, artık Başbakan veya bakanın Yüce Divan’a sevk halinde iddianame yerine geçecek Meclis kararı gündeme gelecektir. Bu karar, cumhuriyet başsavcılıkları dışında istisnai olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne tanınan bir tür savcılık yetkisinin kullanılması suretiyle gerçekleşen ceza soruşturmasına dayanmaktadır. Bu soruşturmada, Anayasa m.83 ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Tüzüğü’nün ilgili maddeleri çerçevesinde ilgili cumhuriyet başsavcılığı tarafından Meclis Başkanlığına gönderilen ve bir tür “suç duyurusu” mahiyeti taşıyan “fezleke” gözardı edilemez.

Fezleke ve eklerinin, gerek Karma Komisyon ile Meclis Genel Kurulunda ve gerekse Meclis Soruşturma Komisyonu ile Genel Kurulda yapılacak görüşmelerde değerlendirilmesinde, hukukun evrensel ilke ve esasları, ceza yargılaması normları dikkate alınmalı, hukuka aykırı delillerin dikkate alınmasını reddeden Anayasa m.38/6 gözden uzak tutulmamalı, ilgili milletvekili veya bakan hakkında dava açılması için yeterli somut delilin olup olmadığı mutlaka incelenmelidir. Bu nedenledir ki, fezleke, rapor ve ekleri Meclis Genel Kurulu açısından bağlayıcı değildir.

Son söz; yargılama usulleri saptırılarak, ihlal edilerek, görmezden gelinerek, kişi ve olaylara özel uygulamalara konu edilerek “hukuk devleti” ilkesi korunamaz. Hukukun evrensel ilke ve esaslarının içini boşaltılmadan, maddi hakikatin üstü örtülmeden, “herkes için adalet” anlayışına dayalı eşit, süratli ve dürüst yargılamaların önü açılmalıdır. Türkiye Cumhuriyeti adalette bu seviyeye gelmek için yargı bağımsızlığı, tarafsızlığı ve güvenini sağlayamadıkça, hiç kimse ve dolayısıyla siyasiler ile kamu otoritesi de yargıya şüphe ile bakacak, herkes kendi mahkemesini ve yargılama usulünü kabul ettirmeye çalışacaktır. Bu ise, adaletsizliğin bitmeyen ateşine körükle gidilmesinden başka bir işe yaramayacaktır.


 (Bu köşe yazısı, sayın Prof. Dr. Ersan Şen tarafından www. hukukihaber. net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)