Anlam, içerik ve kapsamını bilmediğimiz bazı kelimelere farklı anlamlar yüklüyoruz. Yüklediğimiz bu farklı anlamlardan ötürü, hatalı bir şekilde; yergi veya övgü sonuçları çıkarıyoruz. Oysa bu sözcükler ne yergi, ne de övgü anlamını taşımamakta yalnızca bir durumu tanımlamaktadırlar.
Bu durumun bir örneğini son günlerde siyasi tartışmalara, suçlamalara, karşılıklı açıklama ve sataşmalara ve giderek yargı organlarına taşınan faşist ve diktatör sözcüklerinde gördük. Bir tanımlamayı hakaret ve hatta küfür addeden kişiler, gerçekten hakaret teşkil edecek yanıtlar vererek olayı yargı organlarına taşıdılar. Oysa bu kelimeler bir hakaret ve küfür anlamını hiç bir şekilde taşımamakta, beğenilen veya beğenilmeyen birer siyasi rejim tanımlamalarını ifade etmektedirler.
Sistem olarak faşizm; otoriter devlet düzeni üzerine kurulu, baskıcı ve milliyetçi bir siyasi ideolojinin adıdır.
Faşizm hareketlerinin hemen hepsinde erkek egemenliği vardır. Medyanın her türünü kontrol etme yanlısıdırlar. Eğitim ve sanata karşı olumsuz bakış açıları vardır. Ayrı düşünce sistemine sahip olan bireyler üzerinde baskı kurar ve kendi düşünce sistemlerini topluma yaymak ve benimsetmek için bunları destekleyen eğitime yön vermeye çalışırlar.
Faşizm ideolojisini benimseyen kişiler; yalnızca kendi düşüncelerinin doğruluğuna inanan ve diğer kişileri de kendileri gibi düşünmeye zorlayan ve faşist sözcüğü ile tanımlanan kişilerdir. Faşizm ideolojisinde öne çıkan unsurlar; lidere bağlılık ve militarizmdir.
Faşizm ilke ve öğretileri, ilk olarak İtalyan yazar Giovanni Gentile tarafından 1920 yılında yazılan “Faşizmin Doktrini” isimli kitapta yer almış ve kapsamlı ilk uygulamaları aynı yıllarda, İtalyan lider Benito Mussolini tarafından hayata sokulmuştur. Mussolini faşizmi sosyalizme karşıt bir yöntem olarak düşünmüştür.
Diktatör ise; latince; dictator, emir veren, dikte ettiren anlamına gelen ve elinde mutlak ve sınırsız otorite bulunan kişiyi tanımlayan bir sözcüktür. Bütün siyasi yetkileri elinde toplayarak, mutlak ve sınırsız bir yönetim otoritesine sahip olan kişiye diktatör denir.
Diktatörlük; devletin bir kişi veya küçük bir gurup tarafından mutlak denetim altında tutularak yönetildiği bir rejimdir. İlk uygulamaları M.Ö. 2. yüzyılda Roma Cumhuriyetinde siyasi bir makam olarak yer alan Roma Diktatör’lüğüdür.
Her iki sistemin ortak özelliği, lidere kayıtsız şartsız bağlılıktır.
Tarihde bir çok uygulamalarına rastladığımız bu düşünce ve yönetim sistemleri, temel olarak bir siyasi ve yönetsel uygulamanın adları ve tanımlamalarıdır. Genelde terkedilen, eleştirilen ve başarıya ulaşamayan özgürlük dışı, baskıcı uygulamalar olarak kalmışlardır. Bunun dışında bir anlam izafe edilmeleri uygun değildir.
Nasıl ki; padişahlık, sultanlık sistemlerinde yönetsel yetkiyi elinde bulunduran kişiye; Padişah, Sultan, İmparator, Kral denilmekte ve bu ifadeler hakaret ve suç olarak kabul edilmemekte ise, faşist ve diktatör kelimeleri de hakaret ve suç içeren tanımlamalar değildir.
Olsa olsa, bütün dünyada ve toplumda kabul görmeyen yönetim biçimlerini tanımlamakta, en uç anlamında baskıcı ve çağdışı bir düşünceyi betimlemektedir.Bunun dışında bir anlam yüklenmesi uygun değildir.
Av.A.Erdem AKYÜZ
Ankara Barosu Avukatı
Hukukun Egemenliği Derneği
Onursal Genel Başkanı