EZİYET SUÇU (T.C.K. m. 96)

Abone Ol

Eziyet sözcüğü Türk Dil Kurumu sözlüğünde “zulüm, sıkıntı veya güçlük” şeklinde tanımlanmıştır. Kanunda bir suç olarak tanımlanan eziyet (etmek) belirli bir süreci ve davranışlar silsilesini gerektirmektedir. Eziyet etmek şeklinde ifade edilen bu fiil anlık hareketleri değil belirli bir süreç içerisinde, silsile halinde işlenen fiilleri ifade etmek için kullanılmaktadır. Eziyetin başlangıcı vardır ve ama sonu belirsizdir. Bir süreç içerisinde gerçekleşen eylemler bütünüdür. Ancak eziyet suçunun çok uzun bir zaman dilimi içinde oluştuğunu kabul etmek de mümkün değildir. Birkaç saat içerisinde silsile halinde işlenen davranışlar dahi eziyet suçuna vücut verebilir.

Türk Ceza Kanunu’nun 96. Maddesinde “Eziyet” başlığıyla düzenlenen suç tipi “bir kimsenin eziyet çekmesine yol açacak davranışları…” şeklinde tarif edilmiştir. Ancak ceza hukuku açısından eziyet çekilmesine yol açacak bu davranışların sayılmaması, kasten yaralama, tehdit ve hakaret, cinsel taciz gibi fiillerin sistematik olarak işlenmesi halinde her bir eylemin ayrı ayrı mı cezalandırılacağı yoksa bir bütün olarak eziyet suçunun mu cezalandırılması gerektiği hususu tartışmalı bir konudur.

İşkence suçunda yaralama eylemi suçun maddi unsuru olarak tanımlanmış olduğundan fiilin işkence suçu oluşturması halinde neticesi sebebiyle ağırlaşmış işkence suçu oluştuğundan suçun daha ağır bir ceza ile cezalandırılması söz konusu olmaktadır. Ancak eziyet suçu açısından aynı durum söz konusu değildir. Bu durumda örneğin sistematik yaralama suçunun işlenmesi suretiyle oluşan eziyet suçunda, fikri içtima hükümleri uyarınca hangi fiil daha ağır bir cezayı gerektiriyorsa failin o suçtan cezalandırılması daha adil olabilecektir. Yargıtay bu durumda alt sınırdan uzaklaşarak ceza verilmesi yolunu doğru bulmaktadır.

I. Suçla korunan hukuki değer

Eziyet suçu insan onur ve saygınlığını, maddi vücut bütünlüğünü korumaya yönelik suç tiplerinden birisi olarak nitelendirilebilir. İnsanların ruhsal sağlığı da en az bedensel sağlık kadar korunması gereken bir özellik taşır. İnsanların sağlıklı bir ruh haliyle yaşamaları en temel insani haklarından birisidir. Dışarıdan birisinin müdahalesi ile insanın ruh halinin ve vücut bütünlüğünün bozulmasını engellemek maksadıyla eziyet fiili bir suç olarak tanımlanmıştır. Eziyete rıza söz konusu değildir. Adeta sistematik bir karar ile kişinin eziyet çekmesine neden olan fiilleri işleyenlerin bu fiillerinin cezalandırılması ile kişinin maddi ve manevi bütünlüğü, ruh sağlığı, onur ve saygınlığı korunmak istenmiştir.

Eziyet suçuna yönelik düzenleme Anayasanın 17. Maddesinde yer alan “işkence ve eziyet yasağı” nın Türk Ceza Kanunundaki karşılığıdır.

II. Suçun faili

Suçun faili herkes olabilir. Meslek veya cinsiyet bu suç açısından önem taşımamaktadır. Herkes bu suçun faili olabilir. T.C.K. m.96/2-b de bazı failler açısından faile özgü bir nitelikli hal kabul edilmiştir. Üstsoya veya altsoya, eşine veya boşandığı eşine, analığına veya babalığına karşı eziyet suçunu işleyen kişilerin daha ağır şekilde cezalandırılması düzenlenmiştir.

III. Suçun mağduru

Eziyet suçunun mağduru herkes olabilir. Ancak kanun eziyet suçunun kadınlara, çocuklara, beden veya ruh bakımından kendini koruyamayacak durumda olan kişilere, gebe kadına, üstsoy veya altsoya, babalık veya analığa ya da eşe veya boşanılan eşe karşı işlenmesini ağırlaştırıcı bir neden olarak düzenlemiştir.

Kanun koyucu özellikle kadınların bu suçtan daha fazla zarar gördüğünü kabul ederek  kadın, eş veya boşanılan eş şeklinde farklı suç mağduru profili tanımlamıştır. Ancak kadına karşı işlenen eziyet suçunun alt sınırı 2 yıl 6 ay hapis cezası olarak belirlenmişken eş veya boşanılan eşe yönelik eziyet suçuna yönelik cezanın alt sınırı 3 yıl, üst sınırı ise 8 yıl olarak düzenlenmiştir. Oysa basına yansıyan olaylara bakıldığında evlilik dışı ilişki/flört yaşayan kadınların da bu suçun mağduru oldukları hatta cinayete kurban gittikleri görülmektedir. Bu nedenle kanunda kadına yönelik eziyet suçu ile eş veya boşanılan eşe karşı işlenen eziyet suçlarındaki ceza farkının çok anlamlı olduğunu söylemek mümkün görünmemektedir.

IV. Suçun konusu

Suç teorisinde suçun konusu fiilin yöneldiği eşya veya şahsın fiziki, maddi yapısı ve bünyesi şeklinde tarif edilmektedir. (İzzet ÖZGENÇ, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, s. 207, Ankara, 2013) Hırsızlık suçunun konusu eşya iken kasten yaralama suçunun konusu insan vücududur.

Eziyet suçunun konusu ise kişinin sadece maddi vücut bütünlüğü değildir. Eziyet suçunun konusu  ruh ve beden sağlığı, insan onur ve haysiyetidir. (Köksal Bayraktar, Serap Keskin Kiziroğlu, Sinan Altunç …, Özel Ceza Hukuku, Cilt 2, s. 373, İstanbul, 2017)

Eziyet suçunun işlenmesiyle kişinin ruh ve beden sağlığı ihlal edilmekte, onur ve haysiyeti rencide edilmektedir.

V. Suçun maddi unsuru

Türk Ceza Kanunu’nun 96. Maddesinde eziyet suçu “bir kimsenin eziyet çekmesine yol açacak davranışları…” şeklinde bir tarif benimsenmiştir. Bu halde suçun maddi unsuru bir kişinin eziyetine yol açacak davranışları işlemektir. Madde gerekçesinde sistematik davranışlar ile insan onuru ile bağdaşmayacak surette kişinin vücut ve ruh sağlığının bozulmasına ve acı çekmesine neden olacak davranışlardan bahsedilmektedir. Genel olarak madde gerekçesinde yer alan sistematik davranışlar ifadesi suçun tanımlanması açısından esas alınmaktadır.

Eziyet niteliği taşıyan fiillerin süreklilik arz etmesi gerektiği kabul edilmektedir. (Veli Özer Özbek, TCK İzmir Şerhi, Türk Ceza Kanunu’nun Anlamı, Cilt 2, s. 563, Ankara, 2008)

Eziyet suçu belirli bir süreci ve sistematik davranışları ifade ettiği için bu suçun kasten yaralama, hakaret veya tehdit gibi suçlardan ayrılmasında sistematik karar veya davranışlar silsilesine dikkat edilmelidir. Tek bir fiille eziyet suçunun oluşması mümkün görünmemektedir. Ancak tek bir fiille kişinin uzunca bir süre onur ve saygınlığının lekelenmesi, ruhsal yönden ızdırap duyması mümkün olduğundan bu fiilin eziyet suçu olarak değerlendirilmesi de yasal zeminde mümkün görünmemektedir. Böyle bir durumda fiile karşılık gelen örneğin tehdit, şantaj veya hakaret suçları yönünden sorumluluk yoluna gidilmesi makul görünmektedir.

VI. Suçun manevi unsuru

Suç kasten işlenebilen bir suç tipidir. Eziyet suçunun işlenmesi için genel kast yeterli kabul edilmektedir. Kişinin suç işlerken eziyet ettiğinin bilincinde olması gibi ayrıca ve özel bir kast sahibi olması gerekmemektedir. Failin suçu işlerken kişinin onur ve haysiyetini rencide ettiğini veya vücut bütünlüğünü, fiziksel ve ruhsal sağlığını ihlal ettiğini bilmesi ve istemesi yeterlidir.

Kanunda eziyet suçunun hangi davranışların işlenmesiyle oluşacağının sayılmaması nedeniyle eziyet serbest hareketli bir suç̧ olarak kabul edilmektedir. Mağdurun gerek bedensel gerek ise ruhsal yönden acı çekmesine neden olacak, mağdurda utanma, korku, acizlik ve değersizlik duygusu uyandırıp onurunu zedeleyecek hareketler eziyet kapsamında değerlendirilmektedir. (Handan Yokuş Sevük, 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nda Eziyet Suçu, https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/97807, Erişim Tarihi:22.06.2022)

Ceza sorumluluğu yönünden genel kast yeterli olmakla birlikte eziyet suçu eylem silsilesi gerektirdiği için birden fazla suç işleme kastının birleşmek suretiyle eziyet kastına vücut verdiğini kabul etmek gerekmektedir. Eziyet suçunda ısrarlı ve sistematik suç işleme iradesi söz konusudur ve insan onuru veya vücudu hedef alınmaktadır. Fail mağdurun onur ve haysiyetini, ruhsal ve fiziksel sağlığını umursamadan belirli bir zaman dilimi içinde ve ısrarla aşırı sıkıntı ve zarar veren davranışları işlemekten çekinmemektedir.

VII. Hukuka aykırılık unsuru

Eziyet suçunda mağdurun rızası eylemi hukuka uygun hale getirmemektedir. Eziyet de tıpkı işkence gibi insan olmanın, insan onur ve şerefinin kabul edemeyeceği bir fiildir. Bu nedenle mağdurun rızasının olması hukuki öneme haiz değildir.

VIII. Eziyet suçunda içtima sorunu

Eziyet suçu niteliği itibariyle karma eylemlerden oluşan, kısa da olsa belirli bir zaman diliminde meydana gelen bir suç tipidir.  Eziyet suçunu oluşturan fiillerin sistematik veya belirli bir süreç içerisinde gerçekleşmesi koşuluna sahip olmasının, bu suçu kasten yaralama, tehdit ve hakaret gibi suçlardan ayırdığı belirtilmektedir. (Artuk, Mehmet Emin, Gökcen Ahmet, Yenidünya Caner, Ceza Hukuku Özel Hükümler, s. 263, Ankara, 2013)

Eziyet oluşturan tehdit, hakaret, yaralama, cinsel taciz gibi davranışlar, belli bir süreçte sistematik ve süreklilik gösterir şekilde gerçekleştirildiğinde, ayrı ayrı suç olarak değerlendirilmeyip hep birlikte birleşerek eziyet suçunu oluşturacaktır. (Handan Yokuş Sevük, 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nda Eziyet Suçu, a.g.m.)

Bu durumda örneğin yaralama suçunun anlık olarak işlenmesi durumunda bu eylemin eziyet olarak değerlendirilmesi mümkün değildir. Fakat ister yaralama ister hakaret veya tehdit olsun, insan onur ve şerefini rencide eden veya vücut ve ruh sağlığını bozma etkisine sahip olan, acı veren davranışların sistematik ve süreklilik içerisinde işlenmesi durumunda suç eziyet suçunu oluşturacaktır. Bunun nedeni kanunda eziyet suçunu oluşturan fiillerin ayrı ayrı cezalandırılması gerektiği yönünde bir hüküm bulunmamasıdır.

Bu durum bazı adaletsiz sonuçların ortaya çıkmasına da neden olabilir. Örneğin belirli bir zaman dilimi içerisinde sürekli şiddet gören ve hakarete uğrayan bir bireyin durumu düşünüldüğünde failin sadece eziyet suçundan cezalandırılması hakkaniyete uygun bir sonuç oluşturmayabilecektir. Hakim burada alt sınırdan uzaklaşmak suretiyle ceza tayin etmelidir.

Yargıtay eziyet suçuna yönelik kararlarında karma hareketlerin ayrı ayrı cezalandırılmasının yasal zeminde mümkün olmadığını kabul etmektedir. Yargıtay bu kararında eziyet suçunu işkence suçu ile birlikte mütalaa etmiş ve neticesi sebebiyle ağırlaşmış eziyet suçu olmadığından ötürü nitelikli yaralama suçunun ayrıca cezalandırılamayacağına ancak adil bir cezalandırma için alt cezadan uzaklaşılması gerektiğine hükmetmiştir:

“5237 sayılı TCK.nun 96/1. maddesinde "bir kimsenin eziyet çekmesine yol açacak davranışları gerçekleştiren kişi hakkında iki yıldan beş yıla kadar hapis ceza- sına hükmolunur." İbaresi yer almakta, yasada eziyet kabul edilen eylemler tanımlanmamaktadır. Madde gerekçesinde ise "eziyet olarak, bir kişiye karşı insan onuruyla bağdaşmayan ve bedensel veya ruhsal yönden acı çekmesine, aşağılanmasına yol açacak davranışlarda bulunulması gerekir. Aslında bu fiiller de kasten yaralama, hakaret, tehdit, cinsel taciz niteliği taşıyabilirler. Ancak, bu fiiller, ani olarak değil, sistematik bir şekilde ve belli bir süreç içinde işlenmektedirler. Bir süreç içinde süreklilik arz eder bir tarzda işlenen eziyetin özelliği, işkence gibi, kişinin psikolojisi ve ruh sağlığı üzerindeki tahrip edici etkilerinin olmasıdır. Bu etkilerin uzun bir süre ve hatta hayat boyu devam etmesi, eziyetin bu kapsamda işlenen fiillere nazaran daha ağır ceza yaptırımı altına alınmasını gerektirmiştir." denilmektedir.

Yaralama fiilinin başka bir suçun unsuru veya ağırlaştırıcı nedeni olması halinde bu suçla birlikte kasten yaralama suçundan da hüküm kurulabilmesi için yasada açık bir hüküm bulunması zorunludur. ( Örnek: TCK.nun , 102/4., 103/5., 109/6. ve 149/2. maddeleri gibi ) İşkence suçu işlenirken mağdurun TCK.nun 87. maddesinde belirtilen şekilde yaralanması halinde TCK.nun 95. maddesinde neticesi sebebiyle ağırlaşmış işkence suçu düzenlenmiş olup söz konusu nitelikli halin uygulanması gerekmektedir.

Eziyet suçunda ise, işkence suçunda olduğu gibi neticesi sebebiyle ağırlaşmış eziyet suçunun kabul edilmemesi nedeniyle, bu suçun yanında nitelikli yaralama hali oluştuğunda yaralama suçundan da ayrıca ceza tayini gerektiğine ilişkin bir hüküm bulunmadığı ve cezanın arttırılacağı hallerin TCK. nın 96/2. maddesinde sınırlı olarak sayıldığı gözetildiğinde yaralama suçundan da mahkumiyet hükmü kurulamayacaktır. Bu durumda, eziyet suçunun unsurlarından olan basit yaralamanın ötesinde neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçunun oluşması halinde TCK.nın 44. maddesi gözetilip fiilin süreklilik arz etmesi, yaralamanın dışında diğer kötü muamelelerinde bulunması gözetilerek TCK.nun 3. ve 61/1. maddeleri gereğince alt sınırdan uzaklaşılarak ceza tayini ile adil bir sonuca ulaşılması gerektiği değerlendirilmekle…” (Yargıtay 8. Ceza Dairesi, E. 2013/20172, K. 2014/18515, T. 14.7.2014, Kazancı Hukuk Otomasyon Programı)

“Sanıkların muhtelif zamanlarda katılanın 13 aylık çocuğu olan mağdurun vücudunda sigara söndürmek, ısırmak ve olay günü de arabada saatlerce tek başına aç susuz bırakıp bakımını da yapmadan, dövüp kolunu kırmak suretiyle süreklilik gösteren eylemlerinin, eziyet suçunu oluşturduğu ancak; işkence suçunda netice sebebiyle ağırlaşmış halleri düzenleyen maddesine benzer bir düzenlemenin eziyet suçunda yer almayıp nitelikli hallerin belirtilmiş bulunması karşısında, sonuçta meydana gelen yaraların niteliği gözetilerek sanıkların eylemlerinin bir bütün halinde nitelikli eziyet suçunu (TCK'nın 96/2-a maddesinde yaptırıma bağlanan )ve yaraların ağırlığı nedeniyle orantılılık ilkesi ile asgari haddin üzerinde ceza tayini gerektiği gözetilmelidir. Ayrıca yaralama suçundan ceza tayin edilmesi hukuka aykırıdır.” (Yargıtay 8. Ceza Dairesi, E. 2011/3608, K. 2012/20031, T. 18.6.2012)

Benzer şekilde sistematik şekilde işlenen basit yaralama ve hakaret suçlarının eziyet suçu yönünden cezalandırılması gerektiğine hükmetmiştir:

“Hastanede temizlik görevlisi ve hastabakıcı olarak görev yapan, hastanenin ve hastaların temizlik, bakım gibi işlerinden sorumlu olan sanıkların bulaşık yıkama, temizlik yapma, yerlerin paspaslanması, masaların silinmesi gibi işleri hastalara yaptırmak, hastaları hortum ve fırçayla yıkamak, hakaret ve şiddete maruz bırakmak gibi insan onuruyla bağdaşmayan acı çekme ve aşağılamaya yol açan sistematik ve süreklilik arz eden fiilleri işledikleri bu şekilde üzerlerine atılı eziyet suçunun unsurları oluştuğu anlaşıldığından, mahkumiyetleri yerine, beraatlerine karar verilmesi, bozmayı gerektirmiştir.” (Yargıtay 8. CD, E. 2020/14529, K. 2021/14951, T. 26.5.2021, Erişim kaynağı: Kazancı Hukuk Otomasyon Programı)

Yargıtay eziyet suçu açısından sistematik ve süreklilik kuralını uzunca bir süre olarak değerlendirmemekte, ardı ardına gerçekleşen ama kısa sürede sona eren eylemler zincirini de eziyet suçu kapsamında mütalaa etmektedir.

Yargıtay 8. CD, E. 2020/2648, K. 2020/13350, T. 15.6.2020

“Sanığın sistematik ve süreklilik arz edecek biçimde mağduru ilk önce eliyle dövmesi, sonrasında sopa ile vurmaya devam etmesi, mağduru bu arada tekmelemeye devam etmesi, mağdurenin başına vurulması sırasında sopanın kırılması, sonrasında ise herkesin görebileceği şekilde bir ayağını arabanın arkasına bağlayarak 100-150 metre kadar sürüklemesi şeklinde gerçekleşen eyleminin TCK'nın 96. maddesinde düzenlenen eziyet suçunu oluşturduğu gözetilmeden kasten yaralama suçundan hüküm kurulması,”

Yargıtay hakaret veya tehdit fiilleri içermeyen, basit yaralama da söz konusu olmayan ancak mobbing olarak tarif edilen eylemler zincirini de eziyet suçu kapsamında değerlendirmiştir.

Yargıtay 8. Ceza Dairesi, E. 2018/203, K. 2018/2245, T. 1.3.2018

“Dava; eziyet suçuna ilişkindir. Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı olan sanığın aynı zamanda 6964 Sayılı Kuruluş Kanunun'un 29/l. maddesi gereği Birlik ve odaların işlerinin yürütülmesini teminen kararlar almak ve yürürlüğe koymakla sorumlu yönetim kurulunun da başkanı olduğu, konumu itibariyle personel üzerinde sahip olduğu idari güç ve yetki de dikkate alındığında; katılanı geçici görevlendirmeler ile farklı illere gönderdikten sonra, İdare Mahkemelerince benzer gerekçelerle verilen iptal kararları neticesinde Ankara iline dönen katılana, tecrübesine ve iş yerindeki pozisyonuna uygun şekilde görev vermeyerek sırf sıkıntı vermek, onu rencide ve pasifize etmek kastıyla binanın bodrum katında kurum şoförlerinin kullandığı telefon ve bilgisayar gibi gereçlerin bulunmadığı odada mesai yaptırmaya zorlamak suretiyle belirli bir süre sistematik biçimde devam eden, değersizleştirme, yıldırma ve işten uzaklaştırmayı amaçlayan; psikolojik saldırıya konu eylemlerinin işleniş biçimleri ve sonuçlarına göre eziyet boyutuna vardığı bu sebeple yüklenen eylemlerin bir bütün halinde 5237 Sayılı TCK'nun 96/1. maddesinde düzenlenen “eziyet” suçunu oluşturduğu gözetilmelidir.”

IX. Soruşturma ve kovuşturma usulü

Eziyet suçu şikayete tabi bir suç değildir. Cumhuriyet Savcılığı tarafından resen kovuşturulması gereken suç tiplerindendir.

SONUÇ

Eziyet suçunu oluşturan fiillerin kanunda sayılmaması, karma hareketlerden oluşan bu suç tipinde süreç içerisinde işlenen diğer suçların ne şekilde cezalandırılacağı hususunda kanuni bir hüküm bulunmaması nedeniyle hakkaniyete uygun olmayan kararların verilmesi mümkün görünmektedir. Özellikle kasten yaralama suçları yönünden zincirleme suç hükümlerinin uygulanamaması, her bir yaralama fiilinin ayrı ayrı cezalandırılması gerektiği yönündeki kanuni düzenleme düşünüldüğünde, belirli bir süreç içerisinde sistematik şiddet uygulayan faillerin sadece eziyet suçundan cezalandırılması adil bir sonuç doğurmayabilecektir. Hatta nitelikli yaralama hallerinde dahi kasten yaralamadan ayrıca bir ceza verilmesi yasal zeminde mümkün görünmemektedir. Yargıtay bu eksikliği alt sınırdan uzaklaşarak ceza verilmesi gerektiği yönünde değerlendirmektedir. Bu tip sakıncaların giderilmesi için eziyet suçuna da tıpkı işkence suçunda olduğu gibi neticesi sebebiyle ağırlaşmış eziyet suçu tarifi yapılması yerinde olacaktır.